TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÖZDE BAŞAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3122)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Gözde BAŞAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Tuncer
ÖZYAVUZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cinsel saldırı ve taciz suçunun işlendiği iddiasıyla
Cumhuriyet başsavcılığına yapılan şikâyet üzerine başlatılan soruşturma sonucu
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık
cevabında, başvuru ile ilgili görüş bildirmeye gerek görülmediği ifade
edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
8. Bir üniversitede Radyo ve Televizyon Programcılığı Bölümünde
öğrenci olan başvurucu, gönüllü stajyerlik yapmak için Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu İstanbul Radyosuna (Kurum) başvurmuştur. Başvurucu staj
talebinin kabul edilmesinin ardından anılan Kurumda staja başlamıştır.
9. Başvurucu, staj yaptığı işyerinde cinsel taciz ve cinsel
saldırı eylemlerine maruz kaldığı iddiasıyla 23/7/2015 tarihinde İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu şikâyet
dilekçesinde; staja başladıktan bir süre sonra Kurumda radyo programı yapan
H.K. isimli şahsın kendisini takip edip "Çok
güzelsin, çok tatlısın", "Seni
yemeğe götüreyim, dışarıda buluşalım." şeklinde ifadeler ile
sözle taciz etmeye başladığını, cinsel deneyimi olup olmadığı gibi normal bir
ilişkide konuşulmayacak konularda sohbet etmeye çalıştığını belirtmiştir. Daha
sonra 8-9/6/2015 tarihlerinde staj işlemleri için Kuruma gittiğinde H.K.nın kendisine yaklaşarak "Şimdi şeytan öp diyor." şeklinde
rahatsız edeci ifadeler kullandığını, yanından
uzaklaşmak istediğinde de arkasından gelerek belinden kavrayıp saçından
öptüğünü, bu şekilde uzun süredir devam eden sözlü tacizlerin fiziksel
bütünlüğünü ihlal edecek seviyeye ulaştığını vurgulamıştır. Ayrıca başvurucu,
yaşadığı olayları öğretmeni M.A. ve arkadaşı M.E.ye anlattığını, daha sonra
staj işlemleri için Kuruma gittiğinde Kurum Müdürü C.T.nin
"cinsel taciz konusunda annesinin
aradığını, bundan sonra Kuruma kabul edilmeyeceğini" söyleyerek
stajını onaylamadığını ifade etmiştir.
10. Başsavcılık 2/12/2015 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar vermiştir. Karar gerekçesinde; şüphelinin atılı suçlamayı kabul
etmediği, müştekinin iddialarının doğrulanmadığı, davet edildiği hâlde
müştekinin ifade vermeye gelmediği ve şikâyete konu olayların ne zaman
gerçekleştiğine dair net bir tarih veremediği vurgulanmıştır. Ayrıca 2015
yılının Haziran ayına ait bütün görüntü kayıtlarının
incelenmesinin fiziken mümkün olmadığı ve soyut iddia
dışında kamu davasını açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği ifade
edilmiştir.
11. Başvurucu tarafından belirtilen karara karşı yapılan itiraz,
İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından itiraz nedenlerinin yerinde
olmadığı gerekçesiyle kesin olarak reddedilmiştir.
12.Karar, başvurucuya 12/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13.Başvurucu 11/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Ayrıca UYAP üzerinden yapılan incelemede; başvurucunun suç
duyurusuna konu olaylar nedeniyle 28/3/2016 tarihinde açtığı manevi tazminat
talepli davasının İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/4/2017
tarihli kararıyla miktar yönünden kısmen kabul edildiği ve kararın kanun yolu
incelemelerinden geçerek kesinleştiği tespit edilmiştir. Mahkeme, davalı H.K.nın stajyer olarak çalışan
başvurucuyu önce rahatsız etmeye başladığı, sonra cinsel tacizde bulunduğu
yönündeki iddianın tanık ve kamera kayıtları ile doğrulandığı kanaatine
ulaşarak başvurucu lehine 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
başvuruya konu suçun işlendiği iddia edilen tarihte yürürlükte olan "Cinsel saldırı" kenar başlıklı
102. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
''(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut
dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde
kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir."
16. 5237 sayılı Kanun’un başvuruya konu suçun işlendiği iddia
edilen tarihte yürürlükte olan "Cinsel
taciz" kenar başlıklı 105. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak
taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar
hapis cezasına veya adlî para cezasına, fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde
altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
17. 17/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet
savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka
bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu
davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini
araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin
araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî
kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri
toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla
yükümlüdür."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; şikâyetçi olduğu şüphelinin kendisini uzun bir
süre sözle taciz ettiğini, daha sonra bir kez de beline sarılıp saçından öperek
cinsel saldırıda bulunduğunu, ancak yaptığı suç duyurusu hakkında yeterli
araştırma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini
belirtmiştir. Olayın gerçekleştiği 8-9/6/2015 tarihlerine ait kamera kayıtlarının
incelenmesini talep etmesine rağmen Başsavcılığın Haziran
ayına ait tüm kamera kayıtlarının incelenmesinin fiziken
mümkün olmadığı gerekçesiyle kamera kayıtlarını araştırmadığını ve tanıklarını
dinlemediğini ifade etmiştir. İfade vermeye gitmediği yönündeki tespitin de
doğru olmadığını, avukatıyla birlikte ifade vermek üzere adliyeye gitmesine
rağmen sistemin yavaş çalıştığı belirtilerek ifadesinin alınmadığını, daha
sonra Başsavcılığın yönlendirmesi ile Kartal Asayiş Büro Amirliğinde ifadesinin
alındığını belirtmiştir. Soruşturmanın sürüncemede bırakılması ve makul sürede
tamamlanmaması nedeniyle delillerin yok olma tehlikesinin oluştuğunu,
Başsavcılığın etkin bir soruşturma yapmadığını vurgulayarak adil yargılanma
hakkı ile kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
21. Anayasa'nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun maddi ve manevi
varlığına yönelik saldırılara karşı etkin bir soruşturma yapılmamış olması
nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri özü itibarıyla Anayasa’nın 17. maddesi
kapsamında kaldığından sadece bu madde yönünden inceleme yapılmıştır.
23. Somut olay incelendiğinde başvurucuya yönelik eylemlerin
-başvurucunun iddiasına göre- sözlü taciz ve basit cinsel saldırı kapsamında
kaldığı, ağır fiziksel müdahale içeren cinsel saldırı mahiyetinde olmadığı
anlaşılmakla başvurunun kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı ile
bağlantılı olarak Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişinin
maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
25. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8.
maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan
fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
26. Bireyin fiziksel ve zihinsel bütünlüğü, Anayasa'nın 17.
maddesinde yer verilen kişinin maddi ve
manevi varlığı kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin maddi ve
manevi varlığının bir parçası olan fiziksel ve zihinsel bütünlüğe keyfî olarak
müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Yusuf Burak Çelik, B. No: 2013/2538,
20/11/2014, § 31).
27. Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul
yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü
fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma
yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 106).
28. Bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede
yeterli usule ilişkin güvenceleri sunan etkili bir ceza soruşturması yürütülüp
yürütülmediği incelenirken soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız bir biçimde
ve kamu denetimine tabi olarak özenle ve süratle yürütülmesi ve etkili olması
unsurları araştırılmaktadır (Mehmet Arif Kılınç, B. No: 2013/1656, 16/7/2014, § 29).
29. Bu kapsamda etkili bir başvuru yolundan söz edebilmek için
başvuru yolunun sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolun
uygulamada fiilen de etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü
ele alma yetkisine sahip bulunması gereklidir. Başvuru yolunun bir hak ihlali
iddiasını önleyebilme, devam etmekteyse sonlandırabilme veya sona ermiş bir hak
ihlalini karara bağlayabilme ve bunun için uygun bir tazminat sunabilmesi
hâlinde ancak etkililiğinden söz etmek mümkün olabilir. Yine, vuku bulmuş bir
hak ihlali iddiası söz konusu olduğunda, tazminat ödenmesinin yanı sıra
sorumluların ortaya çıkarılması bakımından da yeterli usuli
güvencelerin sağlanması gerekir (Esma Başbakkal, B. No: 2012/1128, 8/5/2014, § 34).
30. Anayasa'nın 17. maddesi gereğince yürütülecek
soruşturmalarda soruşturma makamlarının, 17. madde kapsamında
değerlendirilebilecek bir muameleye maruz kaldığını ileri süren kişilerin
olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin ileri sürdükleri her
türlü iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır.
Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi yetkili
soruşturma makamlarıdır. Soruşturma makamları, her bir somut olayın koşullarını
ayrıca değerlendirerek makul olan bir yöntem belirleyecektir (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No:
2013/6574, 16/12/2015, § 62).
31. Yürütülecek ceza soruşturmalarının amacı kişinin
dokunulmazlığını, maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili
bir şekilde tatbiki ile sorumluların tespiti ve etkili müeyyidelerin
uygulanmasını sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların
kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan belirtilen yükümlülük; Anayasa’nın
17. maddesinin başvurucuya üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da
cezalandırılmalarını talep hakkı, kamusal makamlara ise tüm yargılamaları
mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza hükmüyle sonuçlandırma ödevi yüklediği
şeklinde yorumlanamaz (Süleyman Demirbaş,
B. No: 2014/1549, 13/7/2016, §§ 34, 35).
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
32. Somut olay yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde
değerlendirildiğinde başvurucunun 23/7/2015 tarihinde şikâyetçi olduğu ve
şüphelinin ifadesinin 9/9/2015 tarihinde, başvurucunun ifadesinin ise
17/11/2015 tarihinde alındığı, ayrıca 26/10/2015 tarihli talimat ile
başvurucunun şikâyet dilekçesinin Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğüne gönderilerek
başvurucunun ifadesinin alınması ile kamera kayıtları dâhil olaya ilişkin
delillerin toplanmasının talep edildiği görülmüştür.
33. Öte yandan başvurucunun şikâyet dilekçesinde olay
tarihlerini de belirterek kamera kayıtlarının celp edilmesini ve tanıkların
dinlenmesini talep ettiği; Başsavcılığın ise sadece şüpheliyi ve onun
bildirdiği bir tanığı dinleyerek karar verdiği görülmüştür. Olayın
aydınlatılması açısından önemli bir delil olan kamera kayıtlarının Başsavcılığa
gönderilmesine rağmen incelenmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan Hukuk
Mahkemesinde yürütülen yargılamada Başsavcılığa gönderilen kamera kayıtlarının
celp edilerek bilirkişi vasıtasıyla çözümünün yapıldığı, tanık dinlendiği ve
kayıt içerikleri ile tanık beyanlarına dayanılarak başvurucunun manevi tazminat
talebinin kabul edildiği görülmüştür.
34. Soruşturmanın etkili yapıldığından bahsedebilmek için
öncelikle soruşturmaya derhâl başlanılması ve hızlı hareket edilerek delillerin
kaybolmasının önlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bir ceza soruşturmasında, maddi
gerçeği ortaya çıkarmak amacıyla yeterli araştırma yapılmalı, olayı
aydınlatmaya elverişli olduğu görülen deliller toplanmalı ve olay tüm
yönleriyle ortaya konularak değerlendirilmelidir. Ancak soruşturma sonunda
şüpheliler hakkında mutlaka ceza davası açılmasının zorunlu olduğu söylenemez
ise de soruşturma neticesinde ulaşılan sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri
koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir.
35. Bu kapsamda yukarıda belirtilen soruşturma süreci dikkate
alındığında, Başsavcılığın soruşturmaya derhâl başlayarak ve hızlı hareket
ederek gerekli delilleri topladığı söylenemez. Ayrıca olayın aydınlatılmasında
önemli olan tanık ifadelerinin alınmadığı, celp edilen kamera kayıtlarının
incelenmediği de gözetildiğinde, soruşturmada hakların korunmasına yönelik özen
gösterilmediği, yeterli bir araştırmanın yapılmadığı ve olayın tüm yönleri ile
ortaya konularak deliller ile ilişkilendirmek suretiyle bir sonuca ulaşılmadığı
görülmüştür. Yapılan açıklamalar çerçevesinde soruşturma süreci bir bütün
hâlinde değerlendirildiğinde başvurucunun şikâyetine yönelik etkin bir ceza
soruşturması yapılmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle etkili bir soruşturma yürütülmeyerek
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının öngördüğü kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)Tespit edilen
ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
38. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin ortadan nasıl kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir.
39. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ve manevi tazminat
kararı verilmesini talep etmiştir.
40. Somut başvuruda ulaşılan ihlal sonucunun İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
41. Bu durumda başvurucunun kişinin maddi ve varlığını koruma
hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden ceza
soruşturması yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan, kararın bir örneğinin
yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
42. Öte yandan yeniden ceza soruşturması yapılmak üzere dosyanın
ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesinin başvurucunun
ihlal iddiası açısından yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından
tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma
hakkına yönelik ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden ceza
soruşturması yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Ailenin
Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosu, E.2015/93459,
K.2015/88817) GÖNDERİLMESİNE,
D. Yeniden ceza soruşturması yapılmak üzere dosyanın ilgili
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesinin başvurucunun ihlal
iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından başvurucunun
tazminat talebinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.