TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MALAKLAR İNŞAAT TAAHHÜT GIDA MADEN SANAYİ VE
TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/5174)
|
|
Karar Tarihi: 28/5/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Malaklar
İnşaat Taahhüt Gıda Maden Sanayi ve Ticaret A.Ş.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, el atmanın önlenmesi ve alacak talebiyle açılan
davada mal varlığına ilişkin olarak uygulanan ihtiyati tedbirin uzun süredir
devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle
de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı
beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Afyon İl Özel İdaresi tarafından 14/1/1991 tarihinde Afyon'un
Bolvadin ilçesi Hamidiye köyünde mülkiyeti Hazineye ait taşınmazın 8.030 m²lik
alanını taş ve kum ocağı olarak işletmesi amacıyla başvurucu Şirkete ruhsat
verilmiştir. 22/2/1994 tarihinde yapılan sözleşme ile de ruhsat süresi beş yıl
uzatılmıştır. Bu beş yıllık süre dolmadan 29/12/1995 tarihinde Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığından 53.500 m² alanda mermer ocağı işletmek üzere ruhsat
alınmıştır.
9. Başvurucu Şirketin mermer işletme ruhsatı aldığı yeri taş
ocağı olarak kullanması nedeniyle 21/6/2002 tarihinde Hazine tarafından
başvurucu aleyhine el atmanın önlenmesi, yıkım ve alacak davası açılmıştır.
10. Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesince (Mahkeme) 21/6/2002
tarihli tensip zaptında tedbir talebinin kabulüne ve gerekli yerlere müzekkere
yazılmasına karar verildiği belirtilmiştir.
11. Mahkeme 12/11/2004 tarihli ek karar ile tedbirin
kaldırılması talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, tensiple konulan bir
kısım tedbirin kaldırılmasına karar verildiği ve başvurucu Şirkete ait,
Afyon'un Merkez ilçesine bağlı Çetinkaya Mahallesi'nde bulunan 4112 ada 5
parsel sayılı taşınmaz üzerine tedbir konulduğu ifade edilmiştir. Mahkeme
tedbirin sadece bu taşınmaz üzerinde bırakıldığını açıkladıktan sonra ihtiyati
tedbirin kaldırılmasını gerektiren bir durumun olmadığını belirtmiştir.
12. Başvurucunun başvuru formu ekinde sunduğu delillerden;
i. Afyon İl Emniyet Müdürlüğünün 17/3/2005 tarihli yazısında,
başvurucu Şirkete ait 03 DE 201 ve 03 EA 696 plakalı araçların dosyalarına
haciz şerhi işlendiği belirtilmiştir.
ii. Bolvadin Tapu Sicil Müdürlüğünün 15/3/2005 tarihli
yazısında, Afyon'un Bolvadin ilçesi Hamidiye köyü 1321 parsel sayılı taşınmazın
kaydına tedbir şerhi düşüldüğü belirtilmiştir.
iii. Mahkemenin Afyon İl Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 15/8/2006
tarihli müzekkeresinde, 03 DE 201 plakalı araç üzerindeki ihtiyati tedbirin
kaldırılarak bunun yerine 03 DY 161 plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir
konulması gerektiği belirtilmiştir.
13. Mahkeme 7/11/2003 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar
vermiştir. Kararda ihtiyati tedbire ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.
14. Temyiz edilen karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14/9/2004
tarihli kararıyla bozulmuştur.
15. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde
Mahkeme 13/10/2010 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararda
ihtiyati tedbire ilişkin yine herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Temyiz
edilen karar, Dairenin 14/7/2011 tarihli kararıyla bir kez daha bozulmuştur.
16. Bir kez daha bozma kararına uyularak yapılan yargılama
neticesinde Mahkeme 29/6/2016 tarihinde yine davanın kısmen kabulüne karar
vermiştir. İhtiyati tedbire ilişkin bir hükme yer verilmeyen karar, başvurucu
tarafından temyiz edilmiş olup dosya temyiz aşamasındadır.
17. Başvurucu 17/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. İbrahim Geçer (B. No: 2014/19056,
19/2/2019, §§ 19-31) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
21. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli
ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
22. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi, yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen
bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının
getirilmesine ilişkin mevzuata önceki içtihadında yer vermiştir (Ferat Yüksel,
B. No: 2014/13828, 12/9/2018, §§ 11-14).
24. Ferat Yüksel kararında Anayasa Mahkemesi
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018
tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat
Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir olma,
başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup bulunmadığı
yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır (Ferat Yüksel, § 26).
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
26. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu, ihtiyati tedbir sürecinin makul sürede
sonuçlanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve
Tic. Ltd. Şti. ([GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, §§ 64-81) başvurusunda incelemiş ve sonuca
bağlamıştır.
31. Anayasa Mahkemesi, muhtemel bir alacağın güvence altına
alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin
alınması ve bu tedbirler kapsamında mülk üzerinde belirli bir süreyle hukuki
tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından kamu makamlarının
geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu
tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de
yüklememesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu doğrultuda hukuki ilişkinin diğer
tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu
tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir
müdahaleye yol açmaması gerekmektedir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§ 79).
32. Buna göre mülkiyet hakkını sınırlandıran bir tedbirin
uygulanmasının ölçülü olabilmesi için gerek kapsamı gerekse de süresi
itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale
teşkil eden tedbirler uygulanması ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam
etmesi ancak bireye şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği takdirde ölçülü
görülebilir. Diğer bir deyişle mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının
ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi
hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının
tanındığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi
suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.,
§§ 73-80).
33. Benzer nitelikteki somut olay bakımından da bu ilkelerden
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda başvurucunun
araçları, taşınmazları ve bankadaki mevduatları için 21/6/2002 tarihli tensiple
birlikte tedbir kararı verilmiştir.
34. 12/11/2004 tarihli tedbirin kaldırılması talebinin reddine
ilişkin ek karardan anlaşıldığı kadarıyla tensiple konulan bir kısım tedbirin
kaldırılmasına karar verildiği ve sadece Afyon'un Merkez ilçesine bağlı
Çetinkaya Mahallesi 4112 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki tedbirin devam
ettiği anlaşılmıştır. Bununla birlikte daha sonra Bolvadin Tapu Sicil Müdürlüğünün
15/3/2005 tarihli yazısından Hamidiye köyü 1321 parsel sayılı taşınmazın
kaydına da tedbir şerhi düşüldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca Afyon İl Emniyet
Müdürlüğünün 17/3/2005 tarihli yazısından başvurucu Şirkete ait 03 DE 201 ve 03
EA 696 plakalı araçların dosyalarına haciz şerhi işlendiği ve daha sonra
Mahkemenin Afyon İl Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 15/8/2006 tarihli
müzekkeresinden 03 DE 201 plakalı araç üzerindeki ihtiyati tedbirin
kaldırılarak yerine 03 DY 161 plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulduğu da
tespit edilmiştir.
35. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yukarıda belirtilen
mal varlığı ile ilgili olarak uygulanan ihtiyati tedbirin yaklaşık onyedi yıldan bu yana devam etmesinin mülkiyet hakkı
sınırlandırılan başvurucuyu -bu sürenin uzunluğu dikkate alındığında- makul
olandan daha fazla zarara uğrattığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun
mal varlığı üzerinde hukuki tasarruflarda bulunmasını sınırlandıran başvuruya
konu ihtiyati tedbirin yaklaşık onyedi yıldır devam
ettiği ve başvurucunun bundan doğan zararının ise giderilmediği gözetildiğinde
müdahalenin başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği
anlaşılmaktadır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı
arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve
müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
37.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
38. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
39. Buna göre bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve
hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca
eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır.
Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa
ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda
uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).
40. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna
göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden
kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun
belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet
Doğan, § 57).
41. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmuştur.
42. Anayasa Mahkemesi, ihtiyati tedbirin uygulanmasının makul bir
süreyi aşması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Somut başvuruda bu sebeple ihlalin, yargı kararından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
43. Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı ihtiyati
tedbirin kaldırılmasını gerektirmemektedir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi
mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılan tedbirin uzun sürmesine
ilişkin olarak tedbir sürecinde mülkiyet hakkının gerektirdiği ivediliğin ve
özenin gösterilmesi bakımından yargısal makamların sorumluluğu olduğuna dikkati
çekmektedir.
44. Buna göre başvuru konusu olayda ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir.
Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararı ortaya koyan somut bilgi veya belgeler
sunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderlerinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 13.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâletinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ortaca 2. Asliye Hukuk
Mahkemesine (E.2013/188) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.