TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET PERVANE VE İNSAN HAKLARI DERNEĞİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3349)
|
|
Karar Tarihi: 2/6/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ahmet PERVANE
|
|
|
2. İnsan Hakları Derneği
|
Vekili
|
:
|
Av. Rehşan BATARAY SAMAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde Kaymakamlık
tarafından alınan sokağa çıkma yasağı kararının başvurucu ve ilçede yaşayan
diğer vatandaşlar yönünden yaşama hakkı, işkence ve eziyet yasağı, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucular, başvurularında ayrıca Sur Kaymakamlığı
tarafından sokağa çıkma yasağı kararı alınmasının ve uygulanmasının
engellenmesi, sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgede bulunan kişilerin
yaşamlarının korunması, sağlık hizmetlerine erişimleri ve güvenli bir bölgeye
alınmaları konusunda tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir.
4. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. İkinci Bölüm 24/2/2016 tarihinde, tedbir kararı
verilmesine yer olmadığına, kamu makamlarının başvurucu Ahmet Pervane’nin
ağabeyinin bulunduğu yere ulaşarak sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanması
için gerekli tedbirleri almaya devam etmesine, Valiliğin sonraki gelişmelerden
Anayasa Mahkemesini gecikmeksizin bilgilendirmesine karar vermiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
9. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve
belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuruya
Dayanak Oluşturan Olayların Arka Planı
10. PKK'nın terör örgütü olduğu ulusal ve uluslararası
makamlar tarafından kabul edilmiş, tartışmasız bir olgudur. Anılan örgütün
gerçekleştirdiği terörist şiddet; bölücü amaçları dolayısıyla anayasal düzene,
millî güvenliğe, kamu düzenine, kişilerin can ve mal emniyetine yönelik ağır
tehdit oluşturmaktadır. Bu yönüyle ülkenin toprak bütünlüğünü hedef alan PKK
kaynaklı terör, onlarca yıldır Türkiye'nin en hayati sorunu hâline gelmiştir.
Bununla birlikte kamuoyunda demokratik açılım süreci, çözüm süreci ve Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesi gibi farklı isimlerle ifade edilen süreç içinde
2012 yılının son döneminden itibaren PKK tarafından gerçekleştirilen terör
saldırıları önemli ölçüde azalmıştır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No:
2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-19).
11. Ancak Türkiye 2015 yılı Haziran ayından itibaren
yeniden yoğun bir şekilde terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu kapsamda ilk
olarak 5/6/2015 tarihinde Diyarbakır'da Halkların Demokratik Partisi (HDP)
tarafından yapılan seçim mitingi sırasında gerçekleştirilen bombalı saldırı
sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya göre 2 kişi
hayatını kaybederken 100'den fazla kişi de yaralanmıştır. 20/7/2015 tarihinde
ise Suruç'ta (Şanlıurfa), Suriye'deki çatışmalara ilişkin basın açıklaması
sırasında DAEŞ tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen bombalı intihar
saldırısında 34 kişi hayatını kaybederken 73 kişi de yaralanmıştır. Bu
saldırının iki gün sonrasında Ceylanpınar'da (Şanlıurfa), 2 polis memuru
evlerinde başlarından vurulmuş hâlde ölü olarak bulunmuş, saldırı PKK
tarafından üstlenilmiştir.
12. Bu olaylardan sonra PKK tarafından Şırnak il merkezi
ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde,
Diyarbakır'ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin'in Dargeçit, Nusaybin
ve Derik ilçelerinde, Muş'un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler
kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar
yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz
yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çok
sayıda terörist, halkın bu yerlere giriş ve bu yerlerden çıkışını engellemek
istemiştir. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların
kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar
yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve
çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş,
tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir.
13. 2015 yılının Ağustos ayından itibaren
Valilikler/Kaymakamlıklar tarafından Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki bazı il ve ilçelerde sokağa çıkma yasakları uygulanmıştır.
Sokağa çıkma yasaklarının amacı, terör örgüt üyeleri tarafından kazılan
hendeklerin ve yerleştirilen patlayıcıların temizlenmesi, sivil vatandaşların
şiddetten korunması olarak belirtilmiştir.
B. Başvuru süreci
14. Bu kapsamda Sur Kaymakamlığı tarafından 11/12/2015
tarihinde Diyarbakır'ın Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Kaymakamlık tarafından anılan yasağa ilişkin olarak yapılan duyuru şöyledir:
"İlçemiz Suriçi mahallelerinde
silahlı terör örgütü mensuplarınca barikat kurma, hendek kazma ve bombalı
tuzaklama faaliyetleri neticesinde eğitim öğretim faaliyetlerinin, sağlık
hizmetlerinin, ibadethanelerde icra edilen din hizmetlerinin sunulmasında ve
vatandaşlarımızın bu hizmetlere ulaşmasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu durum
nedeni ile ilçemiz merkez mahallelerinde vatandaşlarımızın günlük yaşamını
normal şartlar altında sürdürmesinin zorlaştığı ve ticari hayatın aksadığı
gözlemlenmiştir.
Bu bakımdan kamu düzeninin sağlanması,
sokak aralarındaki barikatların kaldırılması hendeklerin kapatılması ve kurulan
bombalı düzeneklerin imhası çalışmaları esnasında sivil vatandaşlarımızın can
ve mal güvenliğini temin etme adına ilçemiz Suriçi’nde bulunan toplam 15
mahallemizin 6’sında (Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve
Savaş) ve Gazi caddesinde 11 Aralık 2015 Cuma günü saat 16.00 itibari ile
ikinci bir emre kadar Kaymakamlığımızca sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir.
Vatandaşlarımızın söz konusu yasağa riayet etmeleri kendi can ve
güvenliklerinin temin edilmesi adına önem arz etmektedir. Kamuoyuna saygı ile
duyurulur."
15. Başvurucu Ahmet Pervane; sokağa çıkma yasağının
uygulandığı Sur ilçesinde yalnız ikamet eden 76 yaşındaki (başvuru tarihinde)
ağabeyi M.Ş.P.nin yaşamı ve sağlık durumu hakkında endişe duyduğunu, seksen
gündür kendisinden haber alamadığını belirterek 18/2/2016 tarihinde İnsan
Hakları Derneği Diyarbakır Şubesinden yardım talebinde bulunmuştur.
16. Başvurucu; Diyarbakır Valiliğine ve Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğüne müracaat ettiğini, 15/2/2016 tarihinde Çarşı Polis
Karakolunda ifadesinin alındığını ancak kamu makamlarının kendisine yardımcı
olmadığını İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesine bildirmiştir.
17. İnsan Hakları Derneği tarafından başvurucu adına
18/2/2016 tarihinde Diyarbakır Valiliği, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına
yazılı olarak başvurulmuş ve 112 Acil Yardım hattı telefonla aranmıştır.
18. Başvurucular, M.Ş.P.nin ve -bu kişinin yanı sıra-
genel olarak sokağa çıkma yasağının uygulandığı Sur'da yaşayan vatandaşların yaşamlarının
tehlike altında bulunduğunu, sokağa çıkma yasağı kararlarına ilişkin idari ve
yargısal başvuru yollarının etkisiz olduğunu belirterek 19/2/2016 tarihinde
Anayasa Mahkemesine tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
19. Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından sunulan
bilgilerin tedbir talebini sağlıklı bir şekilde karara bağlamaya yeterli
nitelikte olmadığını gözeterek –benzer olaylarda takip ettiği usule uygun
olarak- başvurunun Anayasa Mahkemesine ulaştığı gün derhâl Diyarbakır Valiliğinden
bilgi ve belge talebinde bulunmuştur.
20. Elde edilen bilgilere göre başvurucu Ahmet
Pervane'nin 15/2/2016 tarihinde Çarşı Polis Karakoluna ağabeyinden haber
alamadığını belirterek müracaat etmesi üzerine Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığınca tahkikat başlatılmıştır. Aynı gün Diyarbakır İl Emniyet
Müdürlüğü Kayıp Şahıslar Büro Amirliğince başvurucunun ağabeyi M.Ş.P.nin yurt
genelinde araması da başlatılmıştır.
21. 17/2/2016 tarihinde başvurucunun ağabeyinin evinde
araştırma yapılmak istenmiş ancak evin güvenlik güçlerine yönelik bombalı ve
uzun namlulu silahlarla saldırıların gerçekleştiği ve keskin nişancıların
bulunduğu bir yerde bulunması nedeniyle henüz kontrol edilemediği, dolayısıyla
gerekli araştırmanın yapılamadığıifade edilmiştir.
22. Valilik 17-18-19/2/2016 tarihlerinde 16.00-17.30
saatleri arasında operasyonların durdurularak güvenlik koridoru açıldığını,
yazılı ve görsel basında duyurular ve mahallelerde anonslar yapılarak tahliye
olmak isteyen kişilerin güvenli şekilde bölgeyi terk etmesine olanak
sağlandığını, bu kapsamda İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesinden bir
avukatla telefonla görüşüldüğünü ancak M.Ş.P. hakkında somut bir bilgiye
ulaşılamadığını ve tahliyesinin gerçekleştirilemediğini belirtmiştir.
23. Valilik, M.Ş.P.nin komşuları ile telefonla iletişime
geçildiğini, yapılan görüşmede komşularından M.K.nın yaklaşık bir ay önce bir
haber kanalında M.Ş.P.yi Sur’u terk eden kişiler arasında gördüğünü
belirttiğini ancak yapılan araştırmada (oteller ve hastaneler) bu yönde de bir
veriye ulaşılamadığını ifade etmiştir.
24. Başvurucunun ağabeyi 2/3/2016 günü saat 21.30
sıralarında Sur ilçesinde operasyon devam etmekteyken güvenlik güçlerine teslim
olan şahıslar arasında bulunmuştur. Başvurucunun ağabeyi ikamet ettiği adresten
askerî personelin yardımıyla askerî araca bindirilerek çatışma bölgesinden
çıkarılmış ve başvurucuya da bilgi verilmiştir.
25. Sur ilçesinde yaşanan silahlı çatışmalar ile ilgili
olarak haklarında kamu davası açılan şüpheliler ile birlikte teslim olan başvurucunun
ağabeyi M.Ş.P. hakkında da soruşturma başlatılmıştır.
26. Başvurucunun ağabeyi M.Ş.P. 3/3/2016 tarihli
ifadesinde evinden hiç ayrılmadığını, yaşlı olması nedeniyle hareket
kabiliyetinin de az olduğunu, Sur ilçesinde yapılan operasyonlar başladığından
beri evinde tek başına bulunduğunu, evinden dışarı çıkmadığını, 2/3/2016
tarihinde evinden alınıp askerî personelin yardımıyla askerî araca bindirilerek
çatışma bölgesinden çıkarıldığını, bu süre zarfında kayıp olmadığını, evinde
bulunduğunu, evde bulunduğu süre zarfında herhangi bir suça maruz kalmadığını,
olayla ilgili olarak kimseden şikâyetçi olmadığını belirtmiştir.
27. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucunun
ağabeyi M.Ş.P. hakkında 28/7/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı
vermiştir. Başvurucunun ağabeyi 20/10/2017 tarihinde vefat etmiştir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 2/6/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucular 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl
İdaresi Kanunu'nun mülki amirlere sokağa çıkma yasağı kararı alma yetkisi
vermediğini, sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgede bulunan ve seksen
gündür haber alınamayan M.Ş.P.nin yaşamı ve sağlık durumu hakkında endişe
duyduklarını, kamu makamlarının M.Ş.P.nin yaşamının ve fiziksel bütünlüğünün
korunması için gerekli tedbirleri almadığını belirterek başvurucu ve bölgede
yaşayan diğer vatandaşlar yönünden yaşam hakkı, işkence ve eziyet yasağı, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; sokağa çıkma
yasağı kararı alınmasının ve uygulanmasının engellenmesi, sokağa çıkma yasağı
uygulanan bölgede bulunan kişilerin yaşamlarının korunması, sağlık hizmetlerine
erişimleri ve güvenli bir bölgeye alınmaları konusunda tedbir kararı
verilmesini talep etmişlerdir.
30. Bakanlık görüşünde başvurunun bir bütün olarak yaşam
hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık;
başvurucu Derneğin tüzel kişiliğine yönelik bir ihlal iddiasının bulunmadığını,
tüzel kişi Derneğin mağdur sıfatının olmadığını ileri sürmüştür. Bakanlık
ayrıca somut olayda başvurucu Ahmet Pervane'nin iddialarının soruşturma konusu
yapıldığını ve bu soruşturmanın devam ettiğini, sokağa çıkma yasaklarının
uygulanmasına ilişkin idari yargıda dava açıldığına ilişkin bir bilgi
sunulmadığını, dolayısıyla başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul
edilemezlik kararı verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı cevaplarında İnsan
Hakları Derneğinin insan hakları ihlallerini tespit etme, başvuruları alma,
değerlendirme, gelen başvurulara hukuki çözümler bulma alanında çalışmalar
yürüttüğünü, mevzuatta derneklere temsil ettikleri kesim adına topluluk davası
açmaya imkan tanıyan hükümler bulunduğunu, dolayısıyla başvuru yapma
yetkilerinin olduğunu ileri sürmüşlerdir. Başvuru yollarının tüketilmediği
iddiasına ilişkin olarak ise idare mahkemelerinin şeklî gerekçelerle ya da
davaları sürüncemede bırakmak suretiyle davaların reddi yoluna gittiklerini,
telafisi imkânsız sonuçlar doğuran sokağa çıkma yasakları ve süre giden
ihlaller yönünden idari yargı yolunun etkili olmadığını ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Başvurucu
İnsan Hakları Derneği Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Bireysel
başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından
yapılabilir."
(2) …Özel hukuk tüzel kişileri sadece
tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda
bulunabilir."
33. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu
ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş
olması, bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri
sürmesi gerekir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
34. Bireysel başvuruda mağdur kavramı, davada
menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir şekilde yorumlanır.
Ayrıca mağdur kavramının yorumu, günümüzde toplumun koşulları ışığında
değişime tabi olup bu kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde
uygulanmalıdır (Tezcan Karakuş Candan ve diğerleri, B. No: 2014/5809,
10/12/2014, § 20).
35. Hukukumuzda özel hukuk tüzel kişilerinden biri olan
derneklerin sadece dernek tüzel kişiliğine ait hakların ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri öngörülmüştür. Anayasa
Mahkemesinin yerleşik hâle gelmiş içtihadına göre ise yalnızca üyelerinin
haklarını etkileyen müdahaleler nedeniyle topluluk tarafından bireysel
başvuruda bulunulamayacağı kabul edilmiştir (Türk Pediatrik Onkoloji Grubu
Derneği, B. No: 2012/95, 25/12/2012, §§ 20-23).
36. Somut olayda şikâyet konusu işlemlerden başvurucu
Derneğin tüzel kişiliğinin doğrudan etkilenmediği ve tüzel kişiliğe ilişkin bir
hakkın ihlal edilmediği, dolayısıyla Derneğin mağdur statüsünün olmadığı
anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Başvurucu
Ahmet Pervane Yönünden
38. Bireysel başvuru yolunu işletebilecekler esas
itibarıyla doğrudan mağdur sıfatını taşıyan kişiler olmakla birlikte somut
olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre mağdur ile arasında
doğrudan kişisel ve özel bir bağ bulunan, dolayısıyla da Anayasa'nın ihlalinden
olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden meşru ve kişisel bir
menfaati bulunan kimseler de dolaylı mağdur sıfatıyla bireysel başvuruda
bulunabileceklerdir (Engin Gök ve diğerleri, B. No: 2013/3955, 14/4/2016, §
53).
39. Bununla birlikte dolaylı mağduriyetin ortaya çıkması,
somut olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine bağlı olarak
değişebilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, mağdurun bizzat başvuru
yapmasının mümkün olmadığı ve yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu kimi
durumlarda -özellikle yaşam hakkının söz konusu olduğu durumlarda-
başvurucuların ihlalden doğrudan etkilenmemiş olmalarına rağmen ihlalden dolaylı
olarak etkilenmeleri nedeniyle kendi adlarına başvuru yapabileceklerine karar
vermiştir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; Sadık Koçak
ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014; Rıfat Bakır ve diğerleri, B.
No: 2013/2782, 11/3/2015 ).
40. Anayasa Mahkemesi kötü muamele yasağına ilişkin bu
tür şikâyetleri incelediği başvurularda; hakları ihlal edilen kişinin aile
üyelerinin olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü yaşamalarının kendileri için
kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle Anayasa'nın 17. maddesinin bu kişiler
bakımından ihlal edilebilmesi için söz konusu durumun yeterli olmadığını, aile
bireylerinden birinin mağdur olup olmamasının yaşadıkları üzüntüden farklı bir
boyut kazandıracak özel faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı
olduğunu ifade etmiştir (Engin Gök ve diğerleri, §§ 49-54).
41. Diğer taraftan bir bireysel başvurunun kabul
edilebilmesi için başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli
olmayıp ihlalden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini yani mağdur
olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu konusunda Anayasa Mahkemesini ikna
etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi de mağdurluk
statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No:
2013/8479, 6/2/2014, § 24).
42. Somut olayda başvurucu Ahmet Pervane sokağa çıkma
yasağı uygulanan bölgede yalnız başına ikamet eden ağabeyinden seksen gündür
haber alınamadığını, yaşam ve sağlık durumu hakkında ciddi endişelerin
bulunduğunu, kamu makamlarının konu hakkında bilgi sahibi olmasına rağmen
yardımda bulunmadığını ileri sürmüştür.
43. Başvurucu Ahmet Pervane söz konusu olaylar nedeniyle
dolaylı olarak mağdur olduğunu söylememiştir. Başvurucunun şikâyetlerinin
ağabeyinin maddi ve manevi varlığında meydana gelen etki ve sonuçlar üzerinde
yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun dolaylı olarak mağdur
olduğunu ortaya koyamadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki doğrudan mağdurun
başvuru yapmasının mümkün olduğu durumlarda dolaylı mağduriyetten söz
edilemeyecektir. Başvurucunun ağabeyi olayda kamu makamlarınca bulunduğu
2/3/2016 tarihi itibarıyla hayattadır ve bulunduktan sonra bireysel başvuruda
bulunma imkânına da sahiptir. Ancak başvurucunun ağabeyi daha sonra bireysel
başvuruda bulunmamıştır.
44. Öte yandan başvurucunun başvuru yapıldığı tarihte
kayıp olan ağabeyinin adına bireysel başvuru yapıp yapamayacağının da
incelenmesi gerekir. Başvurucuların başvuruyu doğrudan kendilerinin yapması
yerine kanuni temsilci veya avukat vasıtasıyla yapmaları da mümkündür. Bu
şekilde takip edilen başvurularda kanuni temsilci veya avukatın başvurucuyu
temsile yetkili olduğuna dair mevzuata uygun belgenin mevcut olması gerekir.
45. Ancak doğrudan mağdurların Anayasa'nın 17. ve 20.
maddelerindeki haklarınınihlal edildiği iddialarında geçerli usulde bir yetki
belgesi sunulmaması hâlinde dahi mağdurun mahkemeye başvuru yapmasını
engelleyebilecek şekilde yaş, cinsiyet ya da engellilik gibi dezavantajlı bir
konumda olması durumunda mağdurlar adına bireylerce sunulan başvurular kabul
edilebilir bulunabilir.
46. Somut olayda başvurucu, ağabeyinin yasal temsilcisi
konumunda değildir. Başvurucunun ağabeyinin kayıp olarak arandığı dönemde onun
adına başvuru yapması makul karşılanabilirse de başvurucunun kayıp olarak
aranan ağabeyinin 2/3/2016 tarihinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun
ağabeyi 3/3/2016 tarihinde emniyette verdiği ifadesinde evinden hiç
ayrılmadığını, yaşlı olması nedeniyle hareket kabiliyetinin de az olduğunu, Sur
ilçesinde yapılan operasyonlar başladığından beri evinde tek başına
bulunduğunu, evinden dışarı çıkmadığını, 2/3/2016 tarihinde evinden alınıp
askerî personelin yardımıyla askerî araca bindirilerek çatışma bölgesinden
çıkarıldığını, bu süre zarfında kayıp olmadığını, evinde bulunduğunu, evde
bulunduğu süre zarfında herhangi bir suça maruz kalmadığını, olayla ilgili
olarak kimseden şikâyetçi olmadığını belirtmiştir. Başvurucunun ağabeyinin söz
konusu bireysel başvurunun devam ettirilmesi yönünde bir iradesi de söz konusu
olmamıştır. Öte yandan başvurucunun ağabeyininin ölümünden sonra mirasçılarının
da bu yönde bir talebi olmamıştır. Başvurucunun ağabeyinin kendi ihtiyaç ve
menfaatlerine ilişkin istek veya görüşlerini ifade edemeyecek halde olduğunu
söylemek için de geçerli bir neden bulunmamaktadır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 2/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.