logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zeki Çınar [1.B.], B. No: 2016/3585, 12/6/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEKİ ÇINAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/3585)

 

Karar Tarihi:12/6/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Fatma Gülbin ÖZCÜRE

Başvurucu

:

Zeki ÇINAR

Vekili

:

Av. Duygu DEMİREL

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, devlet memuru olan ve bir topluluğun etkinliğine katılan başvurucunun siyasi faaliyette bulunduğu gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/2/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı Diğer Vergiler Müdürlüğünde bilgisayar işletmeni olarak çalışan başvurucu ayrıca Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna(KESK) bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BESK) üyesidir.

9. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığına başvurucu hakkında Partizan adıyla bilinen ve (aşırı) sol örgüt olarak nitelendirilen bir topluluğun tüm etkinliklerine katıldığı yönünde bir ihbar mektubu ulaşmıştır. İhbar mektubunun hemen ardından ise başvurucunun anılan topluluğun toplantılarına katıldığına dair fotoğrafı gönderilmiştir.

A. Disiplin Soruşturması Süreci

10. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından, gönderilen ihbar mektubu ve fotoğraf dikkate alınarak başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin soruşturmasını yürüten muhakkik, soruşturma kapsamında başvurucu hakkında daha önce yapılmış adli ve idari tahkikatları incelemek amacı ile Bursa Emniyet Müdürlüğü, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve Bursa Vergi Dairesi Başkanlığından bilgi istemiştir. Muhakkike 6/10/2004 ve 28/4/2006 tarihli iki rapor ulaşmıştır.

11. 6/10/2004 tarihli soruşturma raporu başvurucunun 2004 yılında İstanbul'da yapılacak olan NATO Zirvesi'ni protesto etmek amacıyla Bursa'da tertiplenecek gösteri için el ilanları dağıtması ve 30/5/2004 tarihi Pazar günü yapılan gösteriye katılması ile ilgilidir. Anılan eylem için çağrıda bulunması ve daha sonra kendisinin bu eyleme katılması sebebiyle başvurucu uyarı cezası ile cezalandırılmıştır. Gerek soruşturma raporunda gerekse yargılama sırasında anılan eylemin Partizan isimli toplulukla bir ilişkisi olduğu ortaya konulamamıştır.

12. 28/4/2006 tarihli soruşturma raporunun konusu ise başvurucunun 1 Mayıs 2005 yılında Bursa'da yapılan emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışması konulu toplantı ve gösteriye katılarak "Partizan" ve "İşçi Köylü" pankartları arasında yürümesi ve slogan atmasıdır. Başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan iddianame tanzim edilerek dava açıldığı ve yargılamanın devam ettiği anlaşıldığından yargılama sonucuna göre gerekli işlemin yapılması görüş ve sonucuna varılmıştır.

13. Başvurucu hakkında gönderilen fotoğraf 22/7/2007 Pazar günü Partizan isimli topluluk tarafından düzenlenen ve başvurucunun da bulunduğu piknikte çekilmiştir. Piknik yapan grup; "Biz halkız. Gelecek ellerimizdedir. Partizan.", "Oy verme, onay verme, oyuna gelme. Partizan." şeklinde yazılar bulunan pankartın hemen önünde yerde oturmaktadır. 1/8/2007 tarihli Ön İnceleme ve Araştırma Raporu'nda başvurucunun Partizan tarafından düzenlenen pikniğe katılması, 1 Mayıs 2005 yılında katıldığı gösterideki (bkz. § 11) eylemleri ve 2004 yılındaki NATO protestosuna katılması (bkz. § 10) bütünlük içinde değerlendirilmiştir. Bu bağlamda yapılan soruşturma neticesinde başvurucunun Partizan Örgütü tarafından organize edilen eylemlere katılarak 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 7. maddesine aykırı davrandığı gerekçesi ile aynı Kanun'un 125/D-o fıkrası uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziyesine karar verilmiştir.

B. Yargılama Süreci

14. Başvurucu, hakkında tesis olunan disiplin cezasına karşı Bursa 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. İdare Mahkemesi 2/7/2009 tarihli kararında Partizan isimli oluşumun yasa dışı olduğuna dair bilgi ve belge sunulmamasını, Partizan isminde bir siyasi parti olduğunun da ispatlanamadığını gözeterek davanın kabulüne karar vermiştir.

15. Yapılan temyiz incelemesi sonucunda Danıştay 12. Dava Dairesi (Daire)idarenin temyiz isteminin kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar vermiştir. Daire kararının ilgili kısımları şu şekildedir:

"... Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelere göre, 2005 yılındaki 1 Mayıs kutlamaları sırasında, davacının Partizan ve işçi-köylü pankartları arkasında hareket eden ve slogan attıran kişiler arasında bulunduğu, 24.06.2007 tarihinde yapılan ve Partizan isimli oluşumun düzenlediği bir piknikte yer aldığı, piknik yapan grubun üstüne asılan pankartta ise 'Biz halkız. Gelecek ellerimizdedir. Partizan', 'Oy verme, onay verme, oyuna gelme. Partizan' yazılarının bulunduğu görülmektedir.

22.07.2007 milletvekili genel seçimlerinden bir ay önce yapılan ve davacının da katıldığı bu pikniğin siyasi faaliyetlerde bulunan Partizan isimli örgüt tarafından düzenlendiği, piknik sırasındaki pankartların içeriğine bakıldığında da seçimlere katılan tüm siyasi partilerin zararına olacak şekilde faaliyette bulunulduğu açık olduğundan davacının fiiline uygun olarak verilen disiplin cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzeredosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 12/03/2013 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi."

16. Bozmadan sonra yapılan yargılamada İdare Mahkemesi, Dairenin bozma ilamında belirtmiş olduğu gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun temyiz ve karar düzeltme talepleri, kararın ve dayandığı gerekçenin hukuka ve usule uygun olduğu belirtilerek Daire tarafından reddedilmiş ve bozma doğrultusunda verilen karar onanmıştır. Nihai karar başvurucuya 15/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 15/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 657 sayılı Kanun'un 7. maddesi şöyledir:

"Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.

Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler.”

19. 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

D - Kademe ilerlemesinin durdurulması: Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

o) Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak.

…”

B. Uluslararası Hukuk

20. Devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığı, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediği ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığı ifade özgürlüğü incelemesinde değerlendirmeye alınır. Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamalarında memurun bulunduğu konum ile görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede ulusal makamlara bir takdir marjı tanınmaktadır (İsmail Sezer/Türkiye, B. No: 36807/07, 24/3/2015, § 28; Ahmed ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 22954/93, 2/9/1998, §§ 53, 54; Vogt/Almanya [BD], B. No: 17851/91, 26/9/1995, §§ 51-53; Otto/Almanya (k.k.), B. No: 27574/02, 24/11/2005).

21. Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olduğu ve bu nitelikleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. ve 11. maddelerinden yararlanma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır (İsmail Sezer/Türkiye, § 52; Vogt/Almanya, § 53).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, hakkında yürütülen 2004 ve 2005 tarihli disiplin soruşturmalarının da dikkate alınarak disiplin cezası verilmesinin mükerrer cezalandırma işlemi olduğunu ve aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama ve cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Partizanın siyasi parti olmadığını, sosyalist ideolojiyi haiz yasal bir dergi olduğunu ifade eden başvurucu; pikniğe bir yakını ile karşılaşması sonucunda tesadüfen katıldığını, piknikte kendisinin yazmadığı ve asmadığı sadece tesadüfen önünde bulunduğu pankartın içeriği sebebi ile hakkında disiplin cezası verilmesinin Anayasa'nın 2., 13., 25., 26. ve 34. maddelerini ihlal ettiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

24. Anayasa'nın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.

Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

26. Başvurucunun bir topluluğun etkinliğine katılması sonucunda devlet memurundan beklenen yükümlülüklere uymadığı gerekçesiyle disiplin yaptırımına tabi tutulmasının ifade özgürlüğüne müdahale niteliği taşıdığında şüphe bulunmamaktadır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 51. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

28. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

29. 657 sayılı Kanun'un "Tarafsızlık ve devlete bağlılık" kenar başlıklı 7. maddesi ile "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin kanunilik koşulunu karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

30. Başvurucunun bir topluluğun etkinliğine katıldığından bahisle hakkında siyasi faaliyette bulunması sebebi ile disiplin cezası verilmesine ilişkin kararın Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin ve güvenliğinin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

 (a)Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri ve İfade Özgürlüğü

31. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

32. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, §§ 59, 68). Bu bağlamda başvurucunun ifa ettiği görev, katıldığı toplantının içeriği, siyasi topluluğun konumu ve başvurucunun siyasi yönünün görevine yansıması gibi hususlar değerlendirilecektir.

 (b) Kamu Görevlilerinin İfade Özgürlüğü

33. Demokrasinin esasını meselelerin halka açık olarak tartışılması ve çözümlenmesi yeteneği oluşturur. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında demokrasinin temellerinin çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik olduğunu vurgulamıştır (sendikal faaliyet bağlamında bkz. Abdulkadir Akgün, B. No: 2015/19791, 20/3/2019, § 39; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 52; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Hasan Güngör (2), B. No: 2015/1554, 20/12/2018, § 49). Buna göre aynı zamanda birey olan devlet memurları, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik gibi, demokratik toplumun temel ilkelerinin korumasından yararlanırlar. Başka bir deyişle görevine yansıtma, şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz konusu olmadığı sürece, ifade özgürlüğü çerçevesinde dile getirilen bazı görüşler veya bunların dile getirilme biçimi yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi ifade özgürlüğünün korumasından yararlanırlar (Hasan Güngör, B. No: 2013/6152, § 46).

 (c) Kamu Görevlilerinin Ödev ve Sorumlulukları ile İfade Özgürlükleri Arasında Dengeleme

34. Devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığı, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediği ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığı ifade özgürlüğü incelemesinde değerlendirmeye alınır. Bu bağlamda memurun bulunduğu konum, görev yaptığı alanla ilgili olarak ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede ulusal makamların bir takdir marjı vardır. Fakat örgütlenme özgürlüğünü sınırlama niteliği taşıyan bu durumun bir sınırının olduğu da unutulmamalıdır (Hasan Güngör, § 48).

35. Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır (Hasan Güngör, § 49).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Somut olayda Anayasa Mahkemesi öncelikle yapacağı incelemenin kapsamını belirleyecektir. Disiplin soruşturması, başvurucunun Partizan adıyla tanınan, (aşırı) sol görüşlü ve yasa dışı olarak nitelendirilen bir topluluğun etkinliklerine destek olmak amacı ile hareket ettiğine ilişkin ihbar mektubu ile başlamıştır. Ancak gerek disiplin soruşturması raporunda gerekse ilk derece yargılamasında söz konusu topluluğun yasadışı bir oluşum olduğu ortaya konulamamıştır. Yine idari merciler tarafından yürütülen disiplin soruşturmasında başvurucu hakkındaki önceki idari soruşturmaların (bkz. §§ 10, 11) da dikkate alındığı görülmektedir. Ancak nihai kararda yalnızca başvurucunun soruşturmaya konu son eylemi dikkate alındığından Anayasa Mahkemesinin değerlendirmesi de ilk derece mahkemesinin gerekçesi kapsamıyla sınırlı olacaktır.

37. Başvurucu; bir vergi dairesi başkanlığında bilgisayar işletmeni (memur) olarak görev yapmakta olup katılmış olduğu piknik şeklindeki toplantıda kullanılan pankartları kendisinin hazırlamadığını ve asmadığını, sadece önünde bulunduğunu belirtmiştir. Toplantı sırasında asılı bulunan pankartın içeriğinin oy kullanılmamasını özendirmesi sebebi ile bireysel başvuruya konu nihai kararda başvurucun oy kullanmama yönünde çağrı yapılan bir toplantıda bulunması şeklindeki eylemi tüm siyasi partiler aleyhine faaliyet olarak kabul edilmiştir.

38. Başta siyasi partiler olmak üzere toplumsal örgütlerin kamuyu ilgilendiren sorunlarla ilgili gösteri, yürüyüş veya basın açıklaması yaparak ya da daha farklı barışçıl yöntemlerle sesini duyurmaya çalışarak farkındalık oluşturmaya ve çoğunluğun dikkatini çekmeye çabalaması ifade özgürlüğünün beklenen sonuçlarındadır (Hasan Güngör, § 45).

39. Demokrasinin gelişmesi ile bireyin seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanabilmesi bakımından bireylerin ifade özgürlüğünü serbestçe kullanabilmeleri hayati önem arz etmektedir. İfade özgürlüğünün siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına aldığı gözetildiğinde oy kullanmama çağrısının da ifade özgürlüğü kapsamında kaldığında şüphe bulunmamaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B: No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 52; Hasan Güngör (2), B. No: 2015/1554, 25/12/2018, § 46 ).

40. Anayasa’nın 26. maddesinin asıl işlevi herkesin ifade özgürlüğünü korumaktır. Dolayısıyla devlet memurları da toplumun diğer bütün bireyleri gibi ifade özgürlüğünden yararlanır. Anayasa Mahkemesi; görevine yansıtma, şiddete teşvik etme veya demokratik ilkelerin reddi söz konusu olmadığı sürece memurların ifade özgürlüğü çerçevesinde dile getirilen görüşlerinin veya bunların dile getirilme biçiminin yetkili makamların gözünde kabul edilemez olsa dahi ifade özgürlüğünün korumasından yararlanacağını daha önce ifade etmiştir (Hasan Güngör, § 46).

41. Memuriyet güvenceli bir şekilde asli ve sürekli olarak ifa edilen bir kamu hizmeti olup sade vatandaşlara göre daha fazla kısıtlama içermektedir. Devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığı, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediği ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığı ifade özgürlüğü incelemesinde değerlendirmeye alınır. Bu bağlamda bulunduğu konum ve görev yaptığı alan memurun ödev ve sorumluluk derecesini belirlemede kamu gücünü kullanan makamların bir takdir marjı bulunmaktadır (Hasan Güngör, § 48).

42. Bu çerçevede memurlar için temel kısıtlamalardan biri siyaset yapma yasağıdır. Çerçevesi Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş (bkz. §§ 16-18) olan bu yasağın en temel amacı kamu görevlilerinin görevlerini ifa ederken tarafsız davranmalarını ve tarafsız görünmelerini sağlamaktır.

43. Bununla birlikte mevcut siyasi oluşumların yararına ya da zararına faaliyet yapıldığı veya dinî, felsefi, mezhepsel görüşlerin kamu hizmetine yansıtılır şekilde hizmetin yerine getirildiği iddialarının memurların siyaset yasağının kapsamında kaldığını söylemek her zaman kolay değildir. Bu nedenle -siyasi parti üyeliği dışında- memurların kamu hizmetini yerine getirirken uygulamalarının ve faaliyetlerinin siyaset yasağı kapsamına girip girmediğinin her olayın kendi şartları içinde titizlikle incelenmesi ve müdahale konusu eylemin bir siyasi parti yararına olduğunun makul gerekçelerle ortaya konulması gereklidir. Zira çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik demokrasinin temelleri olup düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayan müdahalelerin dar yorumlanması zorunludur (Hasan Güngör (2), § 49).

44. Eldeki başvuru, başvurucunun oy kullanmama yönünde çağrı yapan sol görüşlü bir grubun toplantısında bulunmasından ibarettir. Pankart içerik itibarıyla oy kullanmanın ve mevcut siyasi partiler arasında seçim yapmanın anlamsızlığını ifade etmekte olup ifade biçimi olarak oy kullanmamayı benimseyen bu grubun görüşünü yansıtmaktadır. Anayasa Mahkemesi devlet memurlarının ifade özgürlüğü kapsamında düşünceyi açıklama özgürlüğünden bütünüyle mahrum bırakılamayacaklarını daha önceki kararlarında da belirtmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Hasan Güngör, § 51; Hasan Güngör (2), § 50). Bu bağlamda devlet memuru olan başvurucunun ifade özgürlüğü ile devlet memurlarına getirilen siyaset yasağının meşru amacı arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğinin değerlendirilmesi gerekir.

45. İlk derece yargılamasında başvurucunun toplantıya katılması dışında başka bir eylemi tespit edilmemiş ve toplantıya katılımı sadece pankart içeriği gözönüne alınarak tüm siyasi partiler aleyhine faaliyet olarak nitelendirilmiştir. Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceleri de kapsadığına şüphe yoktur. Aksi hâlde demokratik bir toplumun üzerine inşa edildiği değerler olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilikten bahsedilemez. Demokratik bir toplumda bireyin gerek siyasi tercihlerini yapabilme amacının doğurduğu ihtiyacı gerek siyasal ve toplumsal olaylarla ilgili bilgi edinme merakı göz ardı edilemez bir durumdur (Hasan Güngör, § 53).

46. İlaveten başvurucunun bilgisayar işletmeni olarak mesleki faaliyetlerini yerine getirirken memurların siyaset yasağına aykırı herhangi bir davranışının tespit edilmediği görülmektedir. Yine başvurucunun yürüttüğü kamu hizmetinin kendisine -memurların siyaset yasağı bağlamında- asker, polis, hâkim ve savcılar gibi daha kapsamlı bir özen yükümlülüğü de yüklemediği anlaşılmaktadır.

47. Bu bağlamda ilk derece mahkemesinin başvurucunun söz konusu toplantıya katılmak şeklinde cereyan eden eylemini sırf pankart içeriğini ve başvurucunun seçimlere bir ay kala toplantıya katılmış olmasını dikkate alarak tüm siyasi partiler zararına hareket etme şeklindeki değerlendirmesi ilgili bir gerekçe olarak görülmemiştir. Mevcut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ve kamu görevlisinin siyaset yapma yasağının meşru amacı arasında adil bir denge kurmamış ve müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı gösterilememiştir.

48. Açıklanan gerekçelerle şikâyet edilen bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamadığı ve bu sebeple demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ihlal edilmiştir.

49. Başvurucunun aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin başvuruda ifade özgürlüğü yönünden ihlal bulunması nedeniyle ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) fıkranın ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

51. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

52. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan ( [GK] B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60).

53. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, § 55).

54. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).

55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, § 58).

56. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).

57. Anayasa Mahkemesi; ilk derece mahkemesinin başvurucunun bir toplantıya katılmak şeklinde cereyan eden eylemini tüm siyasi partiler zararına hareket etme şeklinde değerlendirmesini ilgili bir gerekçe olarak görmemiştir. Mevcut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ve kamu görevlisinin siyaset yapma yasağının meşru amacı arasında adil bir denge kurulamadığı ve müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının gösterilemediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

58. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 1. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

59. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

60. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 1. İdare Mahkemesine (E.2013/1078, K.2013/830) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 5.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Zeki Çınar [1.B.], B. No: 2016/3585, 12/6/2019, § …)
   
Başvuru Adı ZEKİ ÇINAR
Başvuru No 2016/3585
Başvuru Tarihi 15/2/2016
Karar Tarihi 12/6/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, devlet memuru olan ve bir topluluğun etkinliğine katılan başvurucunun siyasi faaliyette bulunduğu gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Diğer İhlal Manevi tazminat, Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 657 Devlet Memurları Kanunu 7
125
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi