TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN ARAÇ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2016/9882)
|
|
Karar Tarihi: 12/6/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman ARAÇ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunulduğu
sırada avukata gönderilmek istenen mektubun sakıncalı bulunarak muhatabına
gönderilmemesine karar verilmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, hükümlü olarak Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
10. Başvurucu, avukatı olan İ.D.ye 23/2/2016 tarihinde bir
mektup göndermek istemiştir.
11. On bir sayfadan oluşan mektubun -bazı ifadelerde
koyulaştırma yapılan- ilgili kısımları şöyledir:
"... İ. Abi; ...ben sizi
kolay kolay rahatsız etmek istemedim. Ancak sıkıntılarımı ciddi sağlık
sorunlarımı çözemedim sizden hukuki bir
yardım talebinde bulunacağım. Ama en azından bu konu hakkında aileme
... anlatmazsan sevinirim. Aramızda kalmasını rica ediyorum. ... Şahsımda
kronik ... hastalığım mevcut. Hastalığa ilişkin gerek sivil hayatta,
gerekse ceza infaz kurumunda (5) beş kez cerrahi operasyon ameliyat oldum.
Halen her ay düzenli olarak hastalığa ilişkin şahsıma ait ilaç reçetesi
düzenleniyor. Medical ilacı yanı sıra diyet yemek
uygulaması mevcuttur. Hastalığım beslenme paraleldir. ... Ben diyet yemeği
listesi talep ettim, listeyi bana vermediler. Vermemelerin nedeni tarafıma
verilen diyet yemeği ile listede belirtilen ürünlerin uyuşmaması... Kurum hergün çıkan yemek çeşitleri kayıt altına aldığı gibi genel
müdürlüğüne de bilgilendirme listesi gider. Yani kısacası sahte ve gerçeğe
aykırı liste hazırlanıyor. Bunca baskıya rağmen diyetten vazgeçtiğime dair
dilekçe yazmadım. ...
Ekmek konusunda da sıkıntı bulunmaktadır.
...Benim rahatsızlığımdan dolayı tarafıma kepekli ekmek tükettiğimi, tarafıma
ekmeği günlük olarak verilmediği, toplu bir şekilde verildiği... cezaevi
şartları ve koşulları gözönüne alındığında, ekmekleri
muhafaza edilmesi olanağının bulunmadığı gibi diğer günlere ait ekmeklerin
küflenmesinden ötürü tüketilemediği çöpe atılmasına sebep olmaktadır. Adana ili
dışında hiçbir ceza infaz kurumunda böyle toplu şekilde ekmek dağıtımı
yapılmamaktadır. Neden ve niçin diyet yemeği kurumda düzenli olarak çıkmıyor?
....
Yapılacak hukuki işlemler...
Abi siz daha etkin bir
başvuru yapabilirsiniz... Şahsımın kuruma
yaptığım sözlü ya da yazılı taleplerim dikkate alınmadı. ...Ancak bir hukukçu tarafından başvurulması daha sağlıklı ve
güvenli olacağından size yazmayı uygun gördüm...
1-) Adana İnfaz Hakimliğine
İdare uygulaması şikayeti
kapsamında başvurulabilir. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde yer alan hükümlü
ve tutukluların beslenmelerinin ve sağlıklarının korunmasına yönelik aynı
Kanun'un 5. maddesine idarenin aykırı işlem yaptığına dair başvuru yapılabilir.
2-)Aynı dilekçenin
sonuç bölümünde işlemin kasıtlı ve bilinçli yapıldığı gerekçesiyle, dilekçenin
bir sureti gereğinin takdiri için A.
Cumhuriyet Başsavcılığına görevi kötüye kullanmak suçlarından suç duyurusu
yapılabilir.
3-) İnfaz Hakimliği ancak şikayetinin kabulü
ve reddine ilişkin karar verebilir. Şikayet kabul
edilirse diyet yemeği düzenli bir şekilde verilmesi sağlanır. ...
Abi her türlü başvurularda,
müvekkilimin verdiği bilgilerin yalan veya yanlış olması halinde kendisi
hakkında yalan beyanda bulunmak, iftira suçlarından işlem yapılmasını talep
etmeni rica ediyorum. ...yalnızca, diyet
yemeğin düzenli bir şekilde verilmesini, kepekli ekmeğin de diğer hükümlü ve
tutuklulara her gün düzenli şekilde günlük taze ekmeğin, sağlık sorunları
nedeniyle kepekli ekmeğinde günlük olarak verilmesine ilişkin başvuru yapmanı rica ediyorum...
Eğer sizde uygun görürseniz, olayların içeriği
AYM'e yaptığınız başvuruya paralellik gösteren hususlar
içeriyor ek delil olarak sunabilirsiniz... Abi, aynı zamanda konuya
ilişkin sorumlu personel hakkında disiplin soruşturması talep edin...
Abi, başka bir konuda ise size ekte sunduğum
savcılık evrakı ile ilgilidir. Yalnızca bilgilendirme amacı taşır herhangi bir
işlem yapmaya gerek yoktur. Kurum hiçbir konuda şeffaf ve objektif olmadığı
gibi profesyonelce hileli yöntemlere başvurmaktadır. ...Ben yalnızca
bilgilendirme amaçlı bazı örnekler verdim. Konuya ilişkin bilgileri kimseyle
paylaşmayın. ...Abi tekrar hatırlatayım size sağlık sorunlarına ilişkin diyet yemeği konusu dışında hiç bir
işlem yapmayın... "
12. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu)
10/3/2016 tarihli, sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun
gönderilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde mektubun Kurumun asayiş
ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, kişi veya
kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri içeren bir mektup
olduğu vurgulanarak 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarının
Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün
(İnfaz Tüzüğü) 91. ve 123. maddelerine göre sakıncalı olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Adana 1.
İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet 1/4/2016 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, Disiplin Kurulu kararında usul ve yasaya
aykırı bir durumun bulunmadığı belirtilmiştir.
14. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Adana
2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 25/4/2016 tarihli kararla
reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, itirazın dayanağı oluşturan Disiplin Kurulu
kararının mevzuata uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.
15. Nihai karar 28/4/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 27/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. Anayasa Mahkemesi hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata
daha önceki kararlarında yer vermiştir (Ahmet
Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20). Somut olaya ilişkin
mevzuat aşağıda ayrıca belirtilmiştir.
18. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve
gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin (4) numaralı
fıkrası şöyledir:
"(4)Hükümlü
tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup,
faks ve telgraflar denetime tâbi değildir."
19. İnfaz Tüzüğü'nün "Hükümlünün
mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar
başlıklı 91. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"(3)Kurumun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve
çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı
olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek
yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar
hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.
(4)
Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen
mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir. Ancak, hükümlünün savunması
için avukatına gönderilen mektup, faks veya telgraflar 84
üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde
belirtilen hâllerin gerçekleşmesi hâlinde, bu gönderiler hakkında da 84 üncü
maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen
esas ve usuller uygulanır."
20) İnfaz Tüzüğü'nün "Avukat
ve noterle görüşme hakkı" kenar başlıklı 84. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2)
numaralı alt bendi şöyledir:
"(2) 5237 sayılı Kanunun
220 nci maddesinde, İkinci
Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm
olan hükümlülerin avukatları ile ilişkisinde avukatın savunmaya ilişkin
olduğunu beyan ettiği belge ve dosyalar fiziki olarak aranabilir. Konusu suç
teşkil eden fiilleri işlediğine, infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye
düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel
amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde
edilmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin
kararıyla, bir görevli görüşmede hazır bulundurulabileceği gibi bu kişilerin
avukatlarına verdiği veya avukatlarınca bu kişilere verilen belgeler infaz
hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi belgenin kısmen veya tamamen verilmesine
veya verilmemesine karar verir. Bu karara karşı ilgililer, 4675 sayılı Kanuna
göre itiraz edebilirler."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 12/6/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu, avukatına hukuki yardım talebi için göndermek
istediği mektuba mevzuata aykırı bir şekilde el konulduğunu ve 5275 sayılı
Kanun'un 68. maddesinde yer alan "...savunması
için avukata gönderilen mektup...denetime tabi değildir." şeklindeki düzenleme uyarınca avukata
gönderilen mektubun denetime açık olmadığını belirtmiştir. Ayrıca sakıncalı
durumların ne şekilde gerçekleştiğine dair açık ve somut değerlendirmeler
yapılmadığını ifade etmiş, bu nedenlerle yargı yoluna müracaat edilmesi
amacıyla avukatına gönderdiği mektubun gönderilmemesi suretiyle adil yargılanma
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık görüşünde, başvurucunun hukuki yardım almak
isteğiyle avukatına gönderdiğini iddia ettiği mektubun zarfı üzerindeki alıcı
kişi kısmına "Avukat"
ibaresinin eklenmediğini -sadece alıcısı İ.D. yazan bir zarf olması nedeniyle
mektubun gönderildiği kişinin avukat olup olmadığının bilinemeyeceği-
belirtilmiştir. Öte yandan söz konusu mektuba vekâletname örneği eklenmediği
gibi kurum uygulamalarına yönelik şikâyetlerden bahsedilen on bir sayfalık
mektup içeriğinin savunmaya ilişkin bir metin olmadığı vurgulanmıştır.
Başvurucu tarafından itiraz dilekçesi ekinde vekâletname örneği sunulmuş olsa
da İnfaz Hâkimliğince itirazın kullanılan takdir hakkının usul ve yasaya uygun
olarak kullanılıp kullanılmadığı yönünden değerlendirildiği ifade edilmiştir.
Dolayısıyla itirazın reddine ilişkin karardaki tespit ve sonuçların Kanun'un
uygulanması niteliğinde olduğu ve bu anlamda hak ve özgürlükleri ihlal eder
nitelikte olmadığı, varılan tespit ve sonuçların açık bir keyfîlik
içermediği belirtilmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında avukatına
göndermek istediği sakıncalı bulunan mektubunun hukuki yardım almak amacıyla
yazılmadığından söz etmenin mümkün olmadığını belirtmiştir. Diğer taraftan
mektup zarfı içine avukatına ait vekâletnamenin örneğini koyduğunu, itiraz
dilekçeleri ekinde de yasal vekiline ait vekâletname örneğinin sunulmasına
rağmen sağlık sorunlarına ilişkin hukuki işlemlerde bulunmak üzere vekiline
göndermek istediği mektubun gönderilmemesi suretiyle adil yargılanma hakkının
ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini vurgulamıştır.
B. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek
istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle
haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201,
20/5/2015, § 22; Akif İpek, B.
No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan
Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015,
§ 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir yön
bulunmamaktadır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
27. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak
"Haberleşme hürriyeti"
kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, haberleşme
hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
...
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
28. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 28-34)
kararında, hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine
gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan
müdahalelere ilişkin olarak genel ilkeler belirtilmiştir. Buna göre haberleşme
özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin
yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca
dayanmalı, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olmalıdır.
29. Disiplin Kurulu, başvurucunun gönderdiği mektubun sakıncalı
olduğunu değerlendirerek mektuba el konulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla
anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine
bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
30. Anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, meşru amaç
taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (Ahmet Temiz, § 36).
31. Haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak
yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla
mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların
uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."
denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden
kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122,
K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın
22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu
kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).
32. Somut olayda 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin
hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve
sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (benzer
yöndeki karar için bkz. Ahmet Temiz, §§
37-46). Öte yandan anılan Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında "savunması
için avukatına gönderilen" mektubun denetlenemeyeceği ifade
edilmiştir. Anılan düzenlenmenin adil yargılanma hakkı kapsamında hükümlülerin
ve tutukluların kendilerini savunmalarını kolaylaştırmak amacına hizmet ettiği
açıktır. Bu kapsamda hükümlü ve tutukluların avukatlarına gönderdiği mektup ve
faksların hükümlünün savunmasına yönelik
olup olmadığı yönünden sınırlı bir incelemeden geçirilmesi gerektiği 5275
sayılı Kanun'un lafzından ve amacından anlaşılmaktadır.
33. Ayrıca İnfaz Tüzüğü'nde anılan Kanun'a uygun düzenleme
yapılırken 12/10/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220.
maddesinde belirtilen suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, bu örgütü yönetmek ve
örgüte üye olmak suçlarından hükümlü olanların avukatlarına gönderdiği
mektupların ve faksların infaz hâkimliği tarafından inceleneceği hususu
düzenlenmiştir. Tüzük ile getirilen inceleme usulünün avukata gönderilen
mektubun içeriğinin yukarıda belirtilen savunmaya
yönelik sınırlı bir incelemeye tabi tutulması amacını taşıdığı
açıktır. Bu kapsamda Disiplin Kurulu kararının itiraz üzerine infaz hâkimliği
tarafından savunmaya yönelik içerik incelemesi yapılarak denetlenmesi hâlinde
de İnfaz Tüzüğü ile öngörülen amacın gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öte
yandan mektup içeriğinin savunmaya ilişkin olmadığının tespit edildiği
durumlarda ilgili mektup veya faksın mevzuatın diğer hükümlerine göre sakıncalı
olup olmadığı yönünde bir incelemeden geçirilmesi gerektiği de açıktır.
34. Somut olayda Disiplin Kurulunca mektubun alıkonulma sebebi
olarak mektubun içeriğinde İnfaz Kurumunun asayiş ve güvenliğini tehlikeye
düşüren, görevlileri hedef gösteren, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek
yalan ve yanlış ifadelerin olması gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucu
tarafından avukatına gönderilmek istenen mektubun Disiplin Kurulunca
denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu
düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında
asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın
haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet
Temiz, § 51).
35. Anayasa Mahkemesinin Ahmet
Temiz (aynı kararda bkz. §§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların
gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının
ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer
verilmiştir. Buna göre demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli,
sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık
bulunmamalı, sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve
özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına
özen gösterilmelidir.
36. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında
bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en önemli
araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak ceza infaz kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim
sürdürmelerinde mâhkumlara yardım etmeli ve bunun
için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
37. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul
edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların
sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, §
35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da mektup içeriğinin bir kısmında yer
alan ifadelerin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinde yer verilen sebeplerden en
az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından
da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla somut olayda
da mektubun içeriğindeki hangi sözlerin neden sakıncalı olduğu gerekçede
gösterilmek zorundadır.
38. Başvuru konusu mektubun muhatabının başvurucunun avukatı
olduğu görülmektedir. Başvurucunun yazdığı mektubun ilk bölümünde rahatsızlığı nedeniyle tercih etmek durumunda
olduğu diyet yemeği uygulamasına ilişkin olarak infaz kurumunda yaşandığını
belirttiği aksaklıklardan dolayı hukuki yardım isteğinde bulunduğu, diğer
bölümde ise bizzat yaşadığı veya tanık olduğunu iddia ettiği birtakım olaylar
ve sorunlara dair bilgileri paylaştığı anlaşılmaktadır.
39. Somut olayda mektubun alıkonulmasına yönelik Disiplin Kurulu
kararında, on bir sayfalık mektup içeriğinde yer alan hangi sözlerin muhatabına
ulaştırılmasının ne suretle sakıncalı olduğu açıklanmadan mektubun içeriğinde
İnfaz Kurumunun düzenini ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef
gösteren, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış ifadeler
olduğu belirtilmiştir. Başvurucunun hukuki yardım almak ya da birtakım bilgileri
paylaşmak amacıyla avukatının bilgisine sunmak istediği mektubundaki
iddialarının bir kısmının veya tamamının gerçeğe uygun olmadığı kabul edilse
dahi mektup içeriğinin sakıncalı olduğuna ilişkin ve somut tespitlere dayalı,
yeterli bir gerekçenin ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Başka bir ifade ile
haberleşme hakkının kötüye kullanıldığını gösterebilecek nitelikte ve mektubun
başvurucu avukatına ulaştırılmasının engellemesinin demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun ve ölçülü olduğu inandırıcı bir şekilde açıklanmamıştır.
40. Kaldı ki söz konusu mektupta muhatabın hukukçu kimliği
vurgulanarak hukuki yardım alma amacıyla ilgili makamlara başvuruda
bulunmasının istendiği, mektup metnindeki koyulaştırılan ifadelerden (bkz. §
11) açık seçik anlaşılmaktadır. Disiplin Kurulu kararında bu duruma ilişkin bir
değerlendirme -içerik incelemesi- yapılmamıştır. Ayrıca başvurucunun alıkonulan
mektubunu savunma hakkı kapsamında avukatına gönderdiğine dair itirazına rağmen
İnfaz Hâkimliğince de bu hususta bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan
Disiplin Kurulu kararının kanuna uygun olduğu vurgulamakla yetinilmiştir. Bu
kapsamda başvuruya konu mektuba yönelik müdahalede mektuba özgü, kabul
edilebilir, makul gerekliliklerin somut verilere dayanılarak ortaya konulmadığı
sonucuna varılmıştır.
41. Diğer yandan başvurucunun mektubunda açık bir şekilde ifade
ettiği -rahatsızlığı nedeniyle tercih etmek durumunda olduğu diyet yemeği
uygulamasına ilişkin İnfaz Kurumunda yaşandığını belirttiği aksaklıklardan
dolayı- hukuki yardım isteğinde bulunduğu bölüm savunması için avukatına gönderilen mektup niteliğinde
olduğundan İnfaz Kurumu tarafından avukata gönderilmesinin engellenemeyeceği
açıktır.
42. Dolayısıyla başvurucu tarafından avukatına gönderilmek istenen
mektubun alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahale,
amaçlanan hedefler açısından orantısız olup demokratik toplum gereklerine uygun
değildir.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
45. Başvurucu, ihlalin tespiti ve giderilmesi ile 5.000 TL
manevi tazminat verilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
46. Başvuruda Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
47. Başvuru sonrası süreçte mektubun gönderilmek istendiği
avukatın başvurucu tarafından azledildiği gözönüne
alındığında yeniden yargılama yapılmasında hukuki bir yarar bulunmamaktadır.
48. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlalin tespiti ile giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 2.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden başvurucunun 239,50 TL harç ödediği ve
ayrıca bireysel başvurunun -sonradan azlettiği- avukatı vasıtasıyla yapıldığı
anlaşılmaktadır. Başvurucu karar öncesinde avukatını azlederek vekâlet
ilişkisinin sona erdiğini bildirmiş olsa da bireysel
başvurunun avukat aracılığıyla yapılmış olması sebebiyle başvurucu yararına
vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre
239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL
tutarındaki yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Adana 1. İnfaz
Hâkimliğine ve ihlalin sonuçlarının giderilmesi için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.000 TL
manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Adana 1. İnfaz
Hâkimliğine (E.2016/1076, K.2016/1213) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının giderilmesi için
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.