TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HUBYAR EĞİTİM VAKFI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3644)
|
|
Karar Tarihi: 29/5/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
Hubyar Eğitim Vakfı
|
Vekili
|
:
|
Av. Arslan
TEMEL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kültür ve cemevi olarak
kullanılmak üzere tahsis edilen taşınmazın tahsis amacına uygun kullanılmadığı
belirtilerek tahsis işleminin iptali ve uğranılan zararın giderilmemesi
nedeniyle mülkiyet hakkı ile din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunulmasına gerek
olmadığını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. İstanbul'un Esenyurt ilçesine bağlı
Örnek Mahallesi'nde bulunan başvuru konusu taşınmaz, Maliye Hazinesi adına 1219
ada 8 parsel olarak kayıtlı iken imar uygulaması ile ibadet yeri vasfıyla 1219 ada 19 sayılı olarak Esenyurt Belediyesi (Belediye) adına tescil edilmiştir.
9. Belediye Meclisinin 4/6/2007 tarihli kararıyla bu taşınmaz
3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 18. maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendi gereğince başvurucu Hubyar
Eğitim Vakfına on yıllığına kültür ve cemevi olarak kullanılması koşulu ile tahsis
edilmiştir.
10. Bu tahsis süresi, Belediye Meclisinin 3/11/2008 tarihli
kararıyla 5393 sayılı Kanun'un 75. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi
uyarınca asli görev ve hizmetlerde kullanmak
koşulu ile bedelsiz olarak yirmi beş yıla çıkarılmıştır.
11. Tahsis edilen arsa üzerine bodrum, zemin kat, üç normal kat
ve teras olmak üzere altı katlı bina inşa edilmiştir.
12. Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2. Bölge Müdürlüğünün
6/7/2010 tarihli başvurucuya hitaben yazdığı yazıda, binanın birinci katının
1/1/2008 tarihinde market olarak kiraya verildiği, ikinci katında kiralık
dükkân ilanın asılı olduğu, üçüncü katının tahsis gereğince cemevi
olarak kullanıldığı, dördüncü ve beşinci katlarının ise inşaat hâlinde olduğu
belirtilmiştir.
13. Aynı yazıda ayrıca 5393 sayılı Kanun'un 75. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi uyarınca özel hukuk tüzel kişilerine Belediye tarafından
tahsis yapılamayacağı, ayrıca başvurucunun tahsis hükümlerini açıkça ihlal
etmesine rağmen Belediye tarafından işlem yapılmadığı belirtilmiştir.
14. Belediye Meclisinin 7/6/2010 tarihli kararıyla, bu arsa
üzerinde yapılan inşaatın tüm maliyetinin Belediye tarafından hayırseverlere
yaptırıldığı ancak başvurucunun uzun zamandır bu binayı hizmete açmadığı
belirtilerek tahsis işlemi iptal edilmiştir.
15. Başvurucunun tahsis işleminin iptali nedeniyle bina bedeli
ve mahrum kalınan gelirin ödenmesi istemiyle Belediye aleyhine 30/12/2010 ve
7/6/2011 tarihlerinde Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme)
açtığı davalar birleştirilmiştir.
16. Mahkemece 5/5/2011 tarihli birinci celsede, dava ile ilgili
yazılı delillerinin ibrazı, celbi gereken delilleri için gerekli açıklamayı
yapıp masrafının ibrazı, varsa tanıkların isim ve adreslerini bildirmeleri için
taraf vekillerine on günlük kesin süre verilmiştir.
17. Mahkemece 13/3/2014 tarihinde davaların reddine karar
verilmiştir. Karar gerekçesinde, tahsis işlemine karşı idari yargıda iptal
davası açılmadığı özellikle belirtildikten sonra verilen kesin süre içinde bina
masraflarının başvurucu tarafından yapıldığına dair delillerin ibraz
edilmediği, buna mukabil mevcut delillerden binanın Belediyenin ve
hayırseverlerin katkılarıyla yapıldığı açıklanarak bina bedeline ilişkin
talebin reddedildiği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu Vakfın kuruluş amacının
gelir elde etmek olmadığı açıklanarak mahrum kalınan gelire ilişkin talebin de
reddedildiği ifade edilmiştir.
18. Temyiz edilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 30/3/2015
tarihli kararıyla onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Daire
tarafından 24/12/2015 tarihinde reddedilmiştir.
19. Nihai karar 26/1/2016 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu, nihai kararın tebliği üzerine 25/2/2016 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 5393 sayılı Kanun'un 18. maddesinin birinci fıkrasının
(e)bendi şöyledir:
"Taşınmaz mal alımına, satımına,
takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir
taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılmasına;
üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde
sınırlı aynî hak tesisine karar vermek."
22. 5393 sayılı Kanun'un 75. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Belediye, belediye meclisinin kararı
üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına giren
konularda;
...
d) Kendilerine ait taşınmazları, aslî görev ve
hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelli veya bedelsiz olarak mahallî idareler
ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarına devredebilir veya süresi yirmibeş yılı geçmemek üzere tahsis edebilir. Bu
taşınmazlar aynı kuruluşlara kiraya da verilebilir. Bu taşınmazların, tahsis
amacı dışında kullanılması hâlinde, tahsis işlemi iptal edilir. Tahsis süresi
sonunda, aynı esaslara göre yeniden tahsis mümkündür."
23. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
726. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bir üst irtifakına dayalı olarak
başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa
edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur."
24. 4721 sayılı Kanun’un 830. maddesi şöyledir:
"Taşınmaz malikine kalan yapılar için üst
hakkı sahibine ödenmesi kararlaştırılan bedelin miktarı ve bunun hesaplanış
biçimi ile bu bedel borcunun kaldırılmasına ve arazinin ilk hâline
getirilmesine ilişkin anlaşmalar, üst hakkının kurulması için gerekli olan
resmî şekle tâbidir ve tapu kütüğüne şerh verilebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 29/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu,4721 sayılı Kanun'a aykırı olarak süresinden önce
tahsis işleminin iptal edilmesiyle üst hakkı kapsamında yaptırdıkları binanın
mülkiyetinin bedelsiz olarak Belediyeye geçtiğini belirterek mülkiyet hakkının;
derece mahkemesi kararlarının yeterli gerekçe içermediğini belirterek gerekçeli
karar hakkının ve temyiz incelemesinin Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tarafından
yapılması gerekirken Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından yapılması nedeniyle
de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlali iddiası
yanında ayrıca gerekçeli karar ve adil yargılanma haklarının da ihlal
edildiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun aleyhine karar verilen yargılamaya
ilişkin şikâyetinin özü itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının ihlali
iddiası kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
29. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde
belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde, kamu gücünün ihlale neden olduğu
iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre
özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin
hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır
(Veli Özdemir, B. No: 2013/276,
9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit,
B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
30. Somut olayda Belediye tarafından kültür ve cemevi olarak
kullanılmak üzere başvurucuya tahsis edilen arsaya altı katlı bina inşa edilmiş
ancak daha sonra binanın tahsis amacına uygun kullanılmadığı gerekçesiyle
tahsis işlemi iptal edilmiştir. Arsanın tahsisi başvurucu yönünden ekonomik bir
değer ifade ettiğinden tahsisin Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil
ettiği açık olup tahsisin iptali işleminin mülkiyet hakkına müdahale teşkil
ettiği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucunun mülkiyet hakkına
yapılan bu müdahale, mülkiyetten yoksun bırakma niteliği taşımadığı gibi
mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolü veya düzenlenmesi gibi bir amacı
da içermemektedir. Dolayısıyla müdahalenin
mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin birinci
kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
31. Öncelikle başvurucunun tahsisin iptaline yönelik olarak bir
dava açmamış olduğuna dikkat çekilmelidir. Nitekim tahsisin iptali işleminin
hukuka uygun olup olmadığı ancak böyle bir davada belirlenebileceği gibi bu
işlemin açılacak bir davada iptali hâlinde başvurucunun binayı tahsis amacına
uygun olarak kullanmaya devam edebileceği açıktır. Ancak başvurucu söz konusu
işlemin iptaline ilişkin böyle bir dava açtığına ilişkin olarak başvuru formu
ve eklerinde herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır.
32. Başvurucu bina bedeli ve mahrum kalınan gelirin ödenmesi
istemiyle asliye hukuk mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Mahkeme bina
masraflarının başvurucu tarafından yapıldığına dair delillerin ibraz
edilmediği, buna mukabil mevcut delillerden binanın Belediyenin ve
hayırseverlerin katkılarıyla yapıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle bina
bedeline ilişkin talebi reddetmiştir. Yapılan yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamı
dikkate alınarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe
bulunduğu görülmüştür (bkz. § 17). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen
kararda değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu da dikkate
alındığında başvuruya konu mahkeme kararlarının hükme dayanak oluşturmaya
yetmeyecek derecede gerekçesiz olduğu söylenemez. Ayrıca temyiz incelemesinin
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi yerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından
yapılmasının ihlale yol açmadığının açık olduğu değerlendirilmiştir.
33. Başvuruya konu davada derece mahkemelerince başvurucuya
tahsisin iptali nedeniyle uğradığı zararı ispat etmesi için süre verilmiş ancak
bina bedelini ve mahrum kaldığı zararı talep eden başvurucu ne bireysel başvuru
kapsamında ne de dava dosyasında somut herhangi bir belge sunabilmiştir.
Nitekim derece mahkemeleri tahsis edilen arsa üzerindeki binanın yapım
masraflarının başvurucu tarafından karşılandığının ispat edilemediğini kabul
etmiş; başvurucu da bireysel başvuru formu ve eklerinde bu kabulün aksini gösteren
herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bunun yanında kâr amacı gütmeyen
başvurucu Vakfın mahrum kalınan gelir talep edemeyeceği yönündeki derece
mahkemelerinin kabulü yönünden ise başvurucunun somut temele dayalı bir
açıklamada bulunmadığı görülmektedir.
34. Bu itibarla başvurucu, soyut olarak dile getirdiği mülkiyet
hakkının ihlali iddiasına ilişkin olarak tahsisin iptali sebebiyle uğradığını
öne sürdüğü zararının varlığına ilişkin delillerini sunma ve buna dair
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Din ve Vicdan
Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
36. Başvurucu, tahsis işleminin iptaliyle cemevi olarak kullandıkları binaya
Belediye tarafından el konulması nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
37. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, § 17).
38. Somut olayda başvurucunun din ve vicdan özgürlüğünün ihlali
iddiasına konu olabilecek tahsis işleminin iptaline ilişkin idari işlemin
iptali istemiyle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu
çerçevesinde mahkemeye başvurma hakkının bulunduğu açık olmasına rağmen
başvurucu tarafından anılan yolun tüketilmediği görülmektedir. Dolayısıyla
hukuk sisteminde mevcut olan söz konusu yargısal yol tüketilmeden bireysel
başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.