TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜNDOĞAN SONAY VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/3745)
Karar Tarihi: 12/4/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Mahmut ATEŞ
Başvurucular
1. Gündoğan SONAY
2. Mehmet KARATAY
3. Mehmet Beşir SÜRER
4. Ömer ÇAĞIRICI
5. Recep ERKAPLAN
Vekilleri
Av. Semra BALYAN,
Av. Gülşen DEMİR,
Av. Yunus MURATAKAN
6. Vedat KESEN
Av. Rehşan BATARAY SAMAN
Av. Muhterem SÜREN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, sokağa çıkma yasağı sırasında düzenlenen güvenlik operasyonlarında orantısız güç kullanımı nedeniyle yaşam hakkının, sokağa çıkma yasağı ve güvenlik operasyonları nedeniyle temel ihtiyaçların karşılanamaması, sağlık hizmetlerine erişim bulunmaması ve yakınların hayatından endişe duyulması nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Somut başvuruya konu olayın gerçekleştiği tarihlerde PKK terör örgütünün silahlı ayaklanma girişimine karşı bazı yerleşim bölgelerinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde yoğun bir şekilde terörle mücadele operasyonları yürütülmekte, terörist unsurlarla güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır (hendek olayları ve sokağa çıkma yasakları hakkında arka plan bilgisi ve ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28, 342). Anlatılan olaylar kapsamında PKK terör örgütünün Sur'da gerçekleştirdiği silahlı saldırılarda 66 güvenlik görevlisi şehit olurken 428 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Yalnızca 11/12/2015-23/12/2015 tarihleri arasında Sur ilçesinde güvenlik güçleri ile terörist unsurlar arasında 320 silahlı çatışma yaşanmıştır. Bunlardan 72'sinde terörist unsurlar tarafından roketatar kullanılarak saldırı düzenlenirken 86 saldırıda da patlayıcı kullanıldığı rapor edilmiştir. Aynı dönemde Sur ilçesinde PKK terör örgütü üyeleri tarafından sivillere ait ikametgâh ve işyerleri ile kamu kurumlarına ait binalarda 56 ayrı kundaklama yapıldığı belirlenmiştir.
3. Somut başvuruda dile getirilen iddialara göre başvurucuların yakınları sokağa çıkma yasağı ilan edilen Sur ilçesinde ikamet etmektedir. Bazıları çocuk, bazıları da yaralı olan başvurucu yakınları, sokağa çıkma yasağı uygulanan Hasırlı Mahallesi'ndeki bazı binaların bodrum katlarında pek çok başka kişiyle birlikte mahsur kalmıştır. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle bulundukları yeri terk edemeyen bu kişiler tıbbi yardım başta olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bulundukları yerin yakınlarında silahlı çatışmalar devam etmektedir. Bulundukları binaya mermi ve bombaların isabet etmesi nedeniyle başvurucu yakınlarının yaşamları tehdit altındadır.
4. 25/2/2016 tarihinde yapılan somut başvuruda başvurucular, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 73. maddesi uyarınca yakınlarının yaşam ve fiziksel bütünlüklerinin korunmasına ve sokağa çıkma yasağının kaldırılmasına yönelik geçici tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun kendisine ulaştığı aynı gün iddialarla ilgili olarak Diyarbakır Valiliğinden bilgi istemiştir. Valilik bu talebe verdiği cevabında özetle;
i. Sivil ve yaralıların operasyon bölgesinde mahsur kaldığına ilişkin iddialar ve başvurular çerçevesinde 17-18-19-22-23-24/2/2016 tarihlerinde 16.00-17.30 saatleri arasında operasyonlar durdurularak sekiz farklı noktada güvenlik koridoru açıldığını, ambulansların hazır bekletildiğini, yazılı ve görsel basında duyurular ve mahallelerde anonslar yapılarak tahliye olmak isteyen kişilerin güvenli şekilde bölgeyi terk etmesine olanak sağlandığını ancak başvurucuların yakınlarının tahliye edilen kişiler arasında yer almadığını,
ii. Operasyon bölgesinde mahsur kaldığı iddia edilen kişilerin hiçbirinin kamu makamlarıyla doğrudan iletişime geçmediğini, bu kişilerin adresleri ve sağlık durumları hakkında bilgi sahibi olunamadığını, başvuru formunda belirtilen tüm numaraların sağlık görevlilerince farklı zamanlarda dört kez arandığını ancak kimseye ulaşılamadığını,
iii. Anayasa Mahkemesine bilgi ve belge sunulmadan önce 26/2/2016 tarihinde 15.30-17.00 saatleri arasında bir kez daha güvenlik koridoru oluşturulduğunu, başvurucuların yakınlarıyla iletişime geçilmeye çalışıldığını, yazılı ve görsel medyada duyurular, operasyon bölgesinde de anonslar yapıldığını ancak başvurucuların yakınlarının hiçbirinin güvenli bölgeye geçme girişiminde bulunmadığını,
iv. 19/2/2016 tarihinde Valiliğe yapılan bir telefon ihbarında, aralarında başvuru formunda isimleri belirtilen bazı kişilerin de yer aldığı çok sayıda ailenin PKK terör örgütü üyelerince rehin alınarak bir binanın bodrumunda zorla tutulduğunun belirtildiğini, bu ihbarın doğru olabileceği dikkate alınarak şahısların kurtarılmasına yönelik operasyonların devam ettiğini bildirmiştir.
5. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, Valiliğin özetlenen cevabının ardından aynı tarihte yapılan benzer nitelikteki tedbir başvurularını 2015/3745 numaralı bireysel başvuru üzerinden birlikte ele alarak 29/2/2016 tarihli ara kararıyla tedbir talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
30. Anayasa Mahkemesi, mülki amirler tarafından alınan sokağa çıkma yasağı kararlarına ilişkin başvurular kapsamında anılan kararların yürütmesinin tedbiren durdurulması istemini içeren genel nitelikli talepleri yakın tarihlerde reddetmiştir (Mehmet Girasun ve Ömer Elçi [TAK], B. No: 2015/15266, 11/9/2015, § 14; Meral Danış Beştaş [TAK], B. No: 2015/19545, 22/12/2015, § 16). Somut olayın koşulları altında başvurucunun sokağa çıkma yasaklarına ilişkin genel nitelikteki tedbir talepleri hakkında anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır....
34. [Başvurucu Vedat Kesen’in dedesinin bulunduğu adrese gidilmediği iddiası yönünden] Başvurucu tarafından sokağa çıkma yasağı ilanının üzerinden 45 gün geçtikten sonra ilk kez 25/1/2016 tarihinde kamu makamlarına başvuru yapılmış, kamu makamlarınca olaydan haberdar olunmasının ardından bireysel başvuru yapılana kadar geçen sürede altı kez operasyonlara ara verilerek güvenlik koridoru açılmış, bölgede yaşayan bir kısım siviller tahliye edilmiş ancak başvurucunun yakınına ulaşılamamıştır (Sur’da sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgeden güvenlik koridoru açılarak tahliye edilen kişilere ilişkin bkz. Fikriye Tanrıkulu ve İnsan Hakları Derneği [TAK], B. No: 2016/3350, 24/2/2016). Ayrıca kamu makamları tarafından belirtilen adresin 150 metre yakınında ambulans bekletilmiş, anonslar yapılmış ve H.T.nin yakınlarıyla telefonla görüşülmüştür.
35. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden -güvenlik güçleri ve sağlık görevlilerinin yaşamlarının da tehlike altında oluşu dikkate alınarak- kamu makamlarının H.T.ye ulaşmak için gerekli tedbirleri almadığını söylemek mümkün değildir. ...
38. [Başvurucular Mehmet Karatay, Mehmet Beşir Sürer, Ömer Çağrıcı, Gündoğan Alpaydıncı ve Recep Erkaplan’ın Yakınlarının Mahsur Kaldığı İddiaları Yönünden] Kamu makamları tarafından bölgede yaşayan sivillerin yaşamlarını ve fiziksel bütünlüklerini korumaya yönelik atılan adımlar incelendiğinde; Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmadan önce altı kez, bireysel başvurudan sonra ise bir kez operasyonlara ara verilerek mahsur kaldığı iddia edilen kişilerin tahliyesi için güvenlik koridoru oluşturulduğu görülmektedir. Ayrıca başvuru formunda belirtilen numaralarla iletişim kurulmaya çalışıldığı, yazılı ve görsel medyada duyurular yapıldığı, yasağın uygulandığı mahallelerde anonslar yapıldığı ve yapılan işlemlere ilişkin bilgi, belge, fotoğraf ve video kayıtları Anayasa Mahkemesiyle paylaşıldığı anlaşılmaktadır.
39. Başvurucular tarafından yakınlarının güvenli bölgeye tahliyesine ilişkin kamu makamları nezdinde atılan adımlar incelendiğinde ise sadece yakınlarının sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgede mahsur kaldığı bilgisini paylaştıkları görülmektedir. Ancak mahsur kaldığı iddia edilen kişilerin kamu makamlarıyla doğrudan iletişime geçmedikleri, bulundukları adrese ve sağlık durumlarına ilişkin bilgileri kamu makamlarıyla paylaşmadıkları, toplam yedi kez güvenlik koridoru oluşturulmasına rağmen bulundukları adresten ayrılmadıkları görülmektedir.
40. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden -güvenlik güçleri ve sağlık görevlilerinin yaşamlarının da tehlike altında oluşu dikkate alınarak- kamu makamlarının başvurucuların yakınlarına ulaşmak ve güvenli şekilde tahliye edilmelerini sağlamak için gerekli tedbirleri almadığını söylemek mümkün değildir.
..."
II. DEĞERLENDİRME
6. Başvurucular; sokağa çıkma yasağı uygulamasının yasal temeli bulunmadığını, meşru bir amaç taşımadığını ve orantısız bir müdahale olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucular ayrıca güvenlik güçlerinin terörle mücadele operasyonlarında orantısız güç kullandıklarını, silahlı çatışmalar nedeniyle yakınlarının yaşamlarının tehlikeye girdiğini, sağlık hizmetleri başta olmak üzere temel hizmetlere de erişemeyen yakınlarının hayat ve sağlıklarından endişe ettiklerini, bu nedenle yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
7. Bakanlık, başvurucuların mağdur sıfatları bulunup bulunmadığı yönünden bildirdiği görüşünde özetle öncelikle başvurucu yakınlarının hayatta olup olmadıklarının belirlenmesi gerektiğini zira başvurucu yakınlarının hayatta olmaları hâlinde bireysel başvurunun bizzat bu kişiler tarafından yapılması gerekeceğini, hayatta olan yakınları bakımından başvurucuların mağdur sıfatları bulunmayacağından somut başvurunun kabul edilemez bulunması gerektiği bildirilmiştir. Bakanlık başvuru yollarının tüketilmesi ilkesi bakımından bildirdiği görüşünde ise özetle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için olağan başvuru yollarının tüketilmesi gerektiğini oysa başvurucuların hak ihlali iddialarıyla ilgili telafi sağlamaya elverişli idari ve adli yollara müracaat etmeksizin doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduklarını, bu nedenle başvurunun kabul edilemez bulunması gerektiğini bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvuru; kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, kötü muamele yasağı ve yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
9. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin birinci fıkrasında bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği belirtilmiştir. Öte yandan yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından yaşam hakkının ihlal edildiğine yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin ölüm olayı nedeniyle mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Ölen kişi adına başvuru yapabilecek bu kişiler, ihlalden etkilenen ya da ihlalin tespitinde menfaati olan kişilerdir. Bunlar ebeveyn, eş ve çocuklar gibi yakın akrabalar olabileceği gibi -her somut olayda yeniden değerlendirilmek üzere- ölen kişi ile yakın ilişki içinde olduğunu ortaya koyan kişilerin de başvuru hakkına sahip olduğuna karar verilebilir (Abdulkadir Şimşek ve diğerleri, B. No: 2014/11868, 12/6/2018, § 75).
10. Bireysel başvurularda Anayasa Mahkemesinin kişi bakımından yetkisini belirleyen bu kural ve ilkeler çerçevesinde, başvurucuların yakınlarının hayatta ve başvuru ehliyetine sahip olmaları hâlinde bireysel başvuruların bizzat bu kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Buna karşılık başvurucular yakınlarının açık kimlik bilgileri, bu kişilerin operasyon bölgesinden tahliye edilip edilmedikleri, hayatta olup olmadıkları, iddia edilen hak ihlalleri nedeniyle tıbbi tedavi görüp görmedikleri, zararlarının tazmini için Anayasa Mahkemesi dışındaki adli ve idari mercilere bir başvuruda bulunup bulunmadıkları gibi hiçbir hususta Anayasa Mahkemesine bilgi vermemiş, belge sunmamıştır. Dolayısıyla somut başvuruda kişi bakımından yetki kuralları bakımından bir değerlendirme yapılmasına yeter bilgi mevcut değildir.
11. Öte yandan bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17). İkincillik ilkesi gereği, iddia edilen hak ihlalleri nedeniyle oluşan zararın idari veya adli makamlarca giderilmesi imkânı bulunmakta iken Anayasa Mahkemesinin ilk kez bireysel başvuru yoluyla dile getirilen bu iddiaları incelemesi mümkün değildir.
12. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı üzere kamu görevlilerinin güç kullanımı nedeniyle yaşam hakkı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği konusunda savunulabilir bir iddia ortaya konulduğunda etkili soruşturma yükümlülüğü ortaya çıkmakta, iddialarla ilgili olarak resen başlatılacak etkili bir ceza soruşturması yapılması gerekmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere somut başvuruda soruşturma gerektiren hak ihlali iddialarıyla ilgili kamu makamlarına ihbar veya şikâyette bulunulduğuna, hak ihlali iddialarından haberdar olan soruşturma makamlarının resen bir soruşturma başlatmadıklarına ya da varsa yetkili makamlar tarafından başlatılan soruşturmaların aşama ve sonuçlarına dair hiçbir açıklama yer almamaktadır.
13. Bunun yanı sıra başvurucuların idari karar ve işlemlerden ya da kamu görevlilerinin kasti veya ihmalî eylemlerinden kaynaklandığını düşündükleri yaşam hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak ceza soruşturması başlatılması ve uğradıkları zararların tazmini için adli ve idari makamlara başvuruda bulunma imkânları da vardır. Benzer şekilde başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline neden olduğunu ileri sürdükleri işlem ve kararlara karşı ve aynı zamanda temel hizmetlere erişememe nedeniyle uğradıkları zararlarla ilgili iptal ve tazminat davaları açma hakkı da bulunmaktadır. Ancak başvurucular iddia ettikleri bu hak ihlalleri nedeniyle olağan hukuki yollara başvurup başvurmadıklarına dair de hiç bir açıklamada bulunmamıştır. Öte yandan başvurucuların bu hak ihlali iddialarına dair potansiyel olarak yeterli giderim sağlayabilecek idari ve adli yollara başvurduktan sonra somut başvuruda dile getirdikleri aynı iddialarını Anayasa Mahkemesi önünde yeni bir bireysel başvuru konusu yapmasına engel bir durum bulunmadığı da vurgulanmalıdır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/4/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.