TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HARUN AYDOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/3830)
Karar Tarihi: 20/11/2019
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Harun AYDOĞAN
Vekili
Av. Murat TİMUR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında hayati tehlike oluşacak şekilde yaralanma olayı meydana gelmesi ve bu olay nedeniyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve başvuruya konu dava dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmeti kapsamında Erzincan 59'uncu Topçu Eğitim Tugayı Silah Eğitim Taburunda (Eğitim Taburu) acemi askerlik eğitimi almıştır.
9. Eğitim Taburunda yapılan tıbbi muayene sırasında başvurucuda doğal olmayan bir bulguya rastlanmadığı gibi başvurucu da sağlığıyla ilgili bir şikâyet dile getirmemiştir.
10. Başvurucu, acemi eğitiminin akabinde kullandığı izin sonrasında, 22/10/2013 tarihinde Şırnak'ın Silopi ilçesinde bulunan 172'nci Zırhlı Tugay 4'üncü Hudut Bölük Komutanlığına (Bölük Komutanlığı) katılmıştır.
11. Aynı gün bölük komutanı başvurucuyla bir görüşme yapıp başvurucu hakkında danışmanlık kartı düzenlemiştir. Altında başvurucunun da imzası bulunan danışmanlık kartında, başka hususlar yanında başvurucuya psikolojik sorunu ve herhangi bir probleminin olup olmadığının sorulduğu belirtilmiştir. Danışmanlık kartında başvurucu tarafından ifade edilen herhangi bir husus yer almamaktadır.
12. Bölük Komutanlığı tarafından tutulan er ve erbaş künye defterine göre başvurucu, sağlık durumuyla ilgili olarak sadece Behçet hastalığı ve migren rahatsızlığından bahsetmiştir.
13. Bölük Komutanlığı, 22/10/2013 tarihinde başka talimatlar yanında Emniyet ve Kaza Önleme Talimatı ile Mevzii Nöbet Talimatı'nı da başvurucuya tebliğ etmiştir. Emniyet Kaza Önleme Talimatı'na göre tüfek devamlı emniyette bulundurulacak, emir verilmeden de tam dolduruş yapılmayacaktır.
14. Başvurucuya 23/10/2013 tarihinde oryantasyon eğitimi vermeye başlayan Bölük Komutanlığı, 25/10/2013 tarihinde başvurucuyu emniyet ve kaza önleme parkurundan geçirmiş; 26/10/2013-28/10/2013 tarihleri arasında ise başvurucuya mekanik nişancılık eğitimi vermiştir.
15. Kadro görevi havan cephaneciliği olan başvurucu, havan eğitimi almak ve sonrasında orada göreve devam etmek üzere 28/10/2013 tarihinde üç er/erbaşla birlikte 2'nci Hudut Takım Komutanlığına (Takım Komutanlığı) gönderilmiştir
16. Takım Komutanlığınca P. Er A.K. başvurucunun can dostu (birliğe katılan bir askerin birliğe intibakını kolaylaştırmak için görevlendirilmiş asker) olarak görevlendirilmiştir. Tabur Komutanınca onaylanan can dostu talimatı uyarınca, can dostları birbirlerinin dertlerini ve sıkıntılarını çözecek; çözemedikleri sorunları da bölük komutanına bildireceklerdir.
17. Başvurucu 31/10/2013 ve 1/11/2013 tarihlerinde atış görevleri icra etmiştir.
18. Başvurucu, A.K. ve P. Er S.Ö. ile birlikte 3/11/2013 günü 05.00-17.00 saatleri arasında gözetleme ve nöbet faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere 3 No.lu mevzide görevlendirilmiştir.
19. Aynı gün saat 12.00 sıralarında öğle yemeği için A.K. ile birlikte mevziden ayrılan başvurucu, yemekhaneye gitmeden önce yaptığı bir telefon görüşmesinden sonra tek başına bir havan mevzisine gitmiştir.
20. Başvurucu, saat 12.25 sıralarında adına zimmetli piyade tüfeğinden çıkan bir kurşunla sol koltuk altından yaralanmıştır.
21. Olay yerinde yapılan ilk tıbbi müdahalenin ardından başvurucu, helikopter yardımıyla hastaneye ulaştırılmıştır.
22. Olay sonrasında durumdan haberdar edilen Şırnak 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) olay hakkında derhâl bir soruşturma başlatmış, 172'nci Zırhlı Tugay komutanı da olayın araştırılması için İdari Tahkikat Heyeti oluşturmuştur.
A. Olay Hakkında Yürütülen İdari Tahkikat Süreci
23. İdari Tahkikat Heyeti, Bölük Komutanı S.K.nın, Takım Komutanı VekiliT.S.nin, Takım Astsubayı O.A.nın, başvurucu ve başvurucu ile birlikte nöbet tutan S.Ö. veA.K.nın, başvurucu ile aynı askerlik döneminde askere alınan P. Onb. K.Ç. ve P.Onb. Ö.F.K.nın ve başvurucunun arkadaşı P. Er R.A.nın ifadelerini almıştır. Alınan ifadelerde;
i. S.K., birliğe katılmasını müteakip başvurucuyla görüştüğünü, görüşme sırasında başvurucunun herhangi bir sıkıntısı olmadığını beyan edip bir an önce sözlüsüne kavuşmak istediğini ve acemi birliğinde elinden yaralandığını söylediğini, başvurucunun elinin tedavisinin yapıldığını, iç hizmet uygulaması, emniyet ve kaza önleme parkuru, nöbet ve mekanik nişancılık eğitimi gibi faaliyetlerden sonra branşına uygun eğitim alması için başvurucuyu Takım Komutanlığına gönderdiğini, başvurunun katılış muayenesinin yapılmadığını, başvurucunun daha önce psikolojik yardım almadığına ve uyuşturucu madde bağımlılığı olmadığına ilişkin beyanına ve arkadaşlık ilişkilerinin iyi olduğuna dair gözlemi nedeniyle başvurucuyu Rehberlik ve Danışanlık Merkezine (RDM) sevk etmediğini, olaydan sonra başvurucunun sakin ve kendinden emin bir biçimde "Askerlik yapmak istemiyorum." dediğini beyan etmiştir.
ii. T.S., birliğe katıldığı zaman başvurucuyla bir görüşme yaptığını, başvurucunun herhangi bir sıkıntısından söz etmediğini, birliğe yeni katıldığı için onu tanıma şansının pek olmadığını ancak onun da göze çarpan olumsuz bir davranışının olmadığını, başvurucuya nöbete gidiş geliş ve nöbet sırasındaki hareket tarzı konusunda uygulamalı eğitim verildiğini, atış görevlerini tamamlaması nedeniyle başvurucunun nöbete dâhil edildiğini, göreve yönelik oryantasyon eğitiminin devam ettiğini, olay günü Tabur Komutanlığı tarafından Bölük Komutanlığına doktor ve RDM uzmanı gönderildiğini ancak muayeneler tamamlanmadan yaralanma olayının meydana geldiğini söylemiştir.
iii. O.A., çamaşırhanede bulunduğu sırada bir el silah sesi duyduğunu, sesin geldiği yöne doğru koşunca başvurucuyu havan mevzisinde kanlar içinde ayakta dururken gördüğünü, ne yaptığını sorunca başvurucunun "Beni bırakın komutanım. Kendimi vuracağım." dediğini, başvurucunun herhangi bir sıkıntısından bahsetmediğini, birlikteki erbaş ve erlerin de kendisine bu yönde bir beyanda bulunmadığını, her gün içtima sırasında sorunu olan asker olup olmadığını sorduğunu, atış görevlerinin bitmesi nedeniyle başvurucunun nöbete dâhil edildiğini, başvurucunun katılış muayenesinin yapılıp yapılmadığı ve başvurucunun RDM kaydının olup olmadığı konusunda bilgisinin olmadığını, başvurucunun oryantasyon eğitiminin tamamlanmadığını ifade etmiştir.
iv. Başvurucu; babasının işten çıkarılması ve babasının borcunun fazlalılığı nedeniyle bunalıma girdiğini, bunu bilerek yapmadığını, Behçet ve migren hastalıklarının olduğunu, daha önce psikolojik bir rahatsızlık geçirmediğini, problemlerini başkalarıyla ve komutanlarıyla paylaşamadığını, can dostuna ve arkadaşlarına sorunlarından bahsetmediğini, rüyasında takım astsubayına "Bu silahı benden alın. Başıma bela olacak." dediğini, buna karşı takım komutanının da "Sen delikanlı adamsın. Hiçbir şey olmaz."şeklinde cevap verdiğini ve bu rüyasını anlattığı arkadaşı R.A.nın sağ salim askerliği bitirip gideceklerinden söz ederek kendisine moral verdiğini anlatmıştır.
v. S.Ö., iki gündür tanıdığı başvurucunun sessiz biri olduğunu ancak yalnız kalmak istediğine dair bir şey söylemediğini, bildiği kadarıyla başvurucunun bir sorunu olmadığını, nöbet esnasında konuştuğu başvurucunun çok sıkıldığından ve istemediği bir yerde kalmak istemediğinden söz ettiğini, ayrıca başvurucunun ablasının düğünü için izin isterse izin verilip verilmeyeceğini sorduğunu beyan etmiştir.
vi. A.K., başvurucuyla birlikte 05.00-16.30 saatleri arasında nöbetçi olduğunu, öğle yemeği için yemekhaneye gittiklerini, başvurucunun yemekten önce bir telefon görüşmesi yapmak istediğini, bu nedenle yanından ayrılıp yemeğe geçtiğini, nöbet esnasında başvurucunun çok sıkıldığından yakınıp ablasının düğünü için izin alması gerektiğinden söz ettiğini ve istemediği yerde kalmak istemediğini söylediğini, başvurucunun birliğe yeni katılması nedeniyle sıkılmış olabileceğini ve askerliğe alışacağını düşündüğü için komutanlarına bir şey anlatmadığını ifade etmiştir.
vii. E.P., başvurucunun "Bu askerlik bitmez." dediğini ancak birliğe ilk katıldığı zamanlar kendisinin de aynı şekilde düşündüğünü, sonradan duruma alışır düşüncesiyle komutanlarına bir şey anlatmadığını söylemiştir.
viii. K.Ç., bildiği kadarıyla başvurucunun bir problemi olmadığını ancak başvurucunun kalan askerlik süresinden söz edip "Ben burada durmak istemiyorum. Burası çekilmez." dediğini beyan etmiştir.
ix. Ö.F.K., başvurucunun herhangi bir sıkıntısından söz etmediğini ifade etmiştir.
x. R.A., başvurucunun olaydan önceki gece saat 23.00 sıralarında ablasıyla telefonda konuştuğunu, telefon görüşmesinden sonra yaptıkları sohbet sırasında başvurucunun babası ve kardeşinin işten çıkarılmasından ve nişanlı olmasından söz edip o gece gördüğü bir rüyasında kendini vurduğundan bahsettiğini, gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia ettiğini, daha sonra "Kendime sıkacağım." dediğini, bu sözü bir şaka olarak kabul ettiğini, izne ihtiyacı olduğunu ancak yeni gelmesi nedeniyle komutanlarının izin vermeyeceğini söylemesi üzerine başvurucuya komutanların izin konusunda ona yardımcı olabileceklerini belirttiğini, başvurucunun sakin biri olduğunu ancak psikolojik durumunun iyi olmadığını ve çok sıkıldığından bahsettiğini, şaka yaptığını düşündüğü için komutanlarına bu konuda bir şey anlatmadığını söylemiştir.
24. İdari tahkikat kapsamında alınan ifadeleri dikkate alıp askerlik hizmeti süresince başvurucu hakkında düzenlenen belgeleri inceleyen İdari Tahkikat Heyetince düzenlenen idari tahkikat raporunda;
- Oryantasyon eğitiminin kısa tutulması, başvurucunun faaliyetlere katılımında aceleci davranılması, RDM kaydı olup olmadığı tespit edilmeden, tam olarak tanınmadan ve kayıt kabul muayenesi ile ilk değerlendirme anketi yapılmadan başvurucunun Takım Komutanlığına gönderilmesi, Takım Komutanlığınca birliğe yeni katılan erbaş ve erlere uygulanan işlemlerin yetersiz olması, katılış işlemleri tamamlanmadan başvurucuya mermili nöbet görevi verilmesi nedenleriyle bölük komutanı, takım komutanı vekili ve takım astsubayının emri altındakilerin denetim, kontrol ve gözetimde ihmal gösterdiği,
- Kendisine emniyet ve kaza önleme talimatları tebliğ edilmesine rağmen başvurucunun adına zimmetli tüfek ile koltuk altına ateş ederek kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmeye çalıştığı belirtilmiştir.
25. Tugay komutanı, İdari Tahkikat Heyetinin tespitleri doğrultusunda gerekli yasal işlemlerin yapılmasını emretmiştir.
26. İdari tahkikat raporuna istinaden ne tür işlemlerin yapıldığı tespit edilememiştir.
B. Olay Hakkında Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
27. Olayın meydana geldiği mevziyi askerî savcı ile inceleyen Şırnak İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim Komutanlığı (Olay Yeri İnceleme) görevlileri, olay yerinde bulunan kamuflaj desenli mühimmat yeleğini ve gömleği, haki renkli bir atleti, başvurucuya ait tüfek ve boş bir kovanı Jandarma Kriminal Daire Başkanlığınca incelenmek üzere muhafaza altına alıp olay yerini fotoğraflamışlardır.
28. Askerî Savcılık olay günü Bölük Komutanı S.K.nın, Takım Komutanı VekiliT.S.nin, başvurucuya tıbbi müdahalede bulunan Tbp. Astğm. M.T.Ç.nin, olay yerine ilk giden kişi olan O.A.nın ve başvurucu ile birlikte zorunlu askerlik hizmetini yerine getiren Ö.F.K., K.Ç., E.P., S.A., N.K., R.B., A.K., S.Ö. ve R.A.nın tanık sıfatıyla ifadelerini almıştır. İfadelerinde;
i. S.K., olay sonrasında başvurucuya neden kendisini vurduğunu sorduğunu, hatırladığı kadarıyla başvurucunun askerlik yapmak istemediğini söylediğini, başvurucuyla yaptığı görüşme sırasında ona uyuşturucu kullanıp kullanmadığını ve psikolojik rahatsızlığı olup olmadığını sorduğunu ancak olumsuz bir cevap almadığını, diğer askerlerden de başvurucunun herhangi bir sıkıntısı olduğunu duymadığını, başvurucunun izin talep etmediğini ve başvurucuda intihara yönelik davranışa rastlamadığını beyan etmiştir.
ii. T.S., Takım Komutanlığına geldiği gün başvurucuyla görüştüğünü, ona herhangi bir sıkıntısı olup olmadığını sorduğunu ancak başvurucunun herhangi bir sorunundan bahsetmediğini, kendisinin de bu yönde bir izlenim edinmediğini ve başvurucunun izin talep etmediğini ifade etmiştir.
iii. M.T.Ç., silahlı yaralama olayının bildirilmesi üzerine gittiği olay yerindeT.S.yi yaraya tampon yaparken gördüğünü, gerekli tıbbi müdahale sonrasında helikopterle başvurucuyu hastaneye sevk ettiklerini söylemiştir.
iv. O.A., çamaşırhanede bulunduğu esnada bir silah sesi duyduğunu, havan mevzisinde kanlar içinde gördüğü başvurucuya ne yaptığını sorduğunu, başvurucunun "Bırakın beni, kendimi vuracağım." dediğini, başvurucunun kendisine herhangi bir sıkıntısından söz etmediğini ve diğer askerlerden de bu yönde bir şey duymadığını, başvurucunun kendisinden izin talep etmediğini beyan etmiştir.
v. E.P., yaklaşık üç gün başvurucunun "Bu askerlik bitmez." dediğini beyan etmiştir.
vi. S.A., başvurucuyu Bölük Komutanlığında tanıdığını, havan eğitimi almak için Takım Komutanlığına giden başvurucunun birkaç gün sonra Bölük Komutanlığına geldiğini, yaptıkları sohbet esnasında başvurucunun Takım Komutanlığının daha rahat olduğundan söz ettiğini, başvurucunun herhangi bir sorunundan bahsetmediğini ve başvurucunun normal olmayan bir hareketini de gözlemlemediğini söylemiştir.
vii. N.K., R.B. veÖ.F.K. başvurucunun herhangi bir sorununun bulunduğunadair duyumlarının olmadığını beyan etmişlerdir.
viii. A.K., başvurucu ve S.Ö. ile birlikte 3 No.lu mevzide nöbetçi olduklarını, nöbet tutarlarken başvurucunun askerlikten sıkıldığını, orada durmak istemediğini, bir an önce gitmek istediğini ve istemediği yerde zorla kalmayacağını söylediğini, başvurucudan intihar edeceğine veya kendisini vuracağına dair bir söz duymadığını, ailevi sorunu olup olmadığını sorduğu başvurucunun hiçbir ailevi problemi olmadığını beyan ettiğini, başvurucunun ablasının düğünü için O.A.dan izin istediğini ancak O.A.nın izin vermediğinden söz ettiğini, saat 12.10 sıralarında başvurucuyla yemekhaneye doğru gittiklerini, başvurucunun ailesine telefon edeceğini söylediğini ve başvurucuyu beklemeden yemekhaneye gittiğini söylemiştir.
ix.S.Ö., başvurucunun olay günü A.K. ve kendisiyle birlikte 3 No.lu mevzide görevli olduğunu, A.K. ve başvurucuya çevre hakkında bilgi verdiğini, A.K. ve başvurucunun 12.15 sıralarında yemek için mevziden ayrıldığını, başvurucudan "Ben askerlik yapmayı sevmiyorum. Bu askerlik çekilmez." gibi sözler duyduğunu ancak başvurucunun intihar edeceğine ya da kendisini vuracağına dair bir söz duymadığını ifade etmiştir.
x. K.Ç., havan eğitimi aldıkları bir sırada başvurucunun kendisine "Keşke ben şimdi o havanların önünde olsam da beni vursalar." dediğini, başvurucununaskerliğin zor gelmesi nedeniyle bu sözü söylediğini düşündüğünü, hâl ve hareketlerinden anladığı kadarıyla başvurucunun askerlik hizmetini sevmediğini beyan etmiştir.
xi. R.A., olaydan önceki gece saat 23.00 sıralarında başvurucunun ablasıyla telefonda görüştüğünü, telefon görüşmesinden sonra başvurucunun babasının ve kardeşinin işten çıkarılmasından, nişanlı oluşundan, ekonomik durumlarının kötü olmasından ve sıkıldığından bahsedip ablasının düğünü için izin alması gerektiğini söylediğini, komutanların yardımcı olacaklarını başvurucuya ifade ettiğini, daha sonra başvurucunun rüyasında kendini vurduğunu anlatıp gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia ettiğini ancak kendisini vuracağından veya intihar edeceğinden bahsetmediğini açıklamıştır.
29. Başvurucu; Askerî Savcılıkça alınan ifadesinde, olay günü babasıyla telefon görüşmesi yaptığını, babasının iş bulamadığını söylediğini, ablasının düğününe gidebilmesiiçin babasından komutanlarını aramasını istediğini, telefon görüşmesinden sonra havan mevzisine gittiğini, canının sıkıldığını ancak intihar etmek gibi bir düşüncesinin olmadığını, yemeğe gitmek üzere ayağa kalkınca birden tüfeğin patladığını, tüfeğin emniyetinin nasıl açıldığını ya da kurma kolunun nasıl çekildiğini hatırlamadığını beyan etmiştir. Başvurucu ifadesinin devamında askere gelmeden önce psikolojik tedavi için kendisine reçete edilen bir ilacı bir süre kullandığını, ortama alışamaması ve babasının işsizliği nedeniyle canının sıkkın olduğunu, kendisini vurduğunu hatırlamadığını belirtmiştir.
30. Olay Yeri İnceleme görevlilerince muhafaza altına alınan eşyalar ile başvurucunun el ve yüz svaplarını inceleyen Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı;
- Başvurucunun tüfeğinin kabzasının arkasından elde edilen bir adet parmak izinin başvurucunun sağ el yüzük parmağına ait izle aynı olduğunu,
- Başvurucunun tüfeğinin sağlam ve işler durumda olduğunu, tüfeğin atışa mani mekanik arızasının bulunmadığını, olay yerinden edilen kovanın başvurucunun tüfeğinden atıldığını ve tüfeğin çarpma ve düşme durumunda fişek yatağındaki fişeği kendiliğinden patlatmadığını,
- Başvurucudan alınan svaplarda atış artığı bulunmadığını tespit edip giysiler üzerindeki atış artıklarının yoğunluğuna ve dağılımına göre atışın bitişik atış olduğu kanaatine ulaşmıştır.
31. Bir adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da Kriminal Daire Başkanlığının tespitlerine, mermi giriş deliğinin kenarlarında yanık ve barut kalıntısı olduğuna dair tıbbi belgeye işaret edilerek atışın bitişik veya bitişiğe yakın yapıldığı belirtilmiştir.
32. Başvurucu hakkında düzenlenen tıbbi belgeleri inceleyen Şırnak Asker Hastanesince görevli bir genel cerrahi uzmanınca düzenlenen bilirkişi raporunda, başvurucuda toplardamar ve sinir yaralanması geliştiği, başvurucuya damar nakli yapıldığı, başvurucunun askerliğe elverişsiz hâle geldiği ve olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiği açıklanmıştır.
33. Askerî Savcılık; başvurucunun kendisine zimmetli silahla kendisini yaraladığı, bunun aksini gösterir delil, iz ve ifade olmadığı, başvurucunun kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmek kastıyla hareket ettiği kanaatine ulaşılamadığı, idari tahkikat raporunda bölük komutanı, takım komutanı vekili ve takım astsubayının birtakım ihmalleri olduğu belirtilse de başvurucunun kendisini yaralaması ile ihmalî hareketler arasında doğrudan bir illiyet bağı olmadığı, bu nedenle söz konusu kişilerin cezai sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle kendini askerliğe yaramayacak hâle getirmek suçu yönünden başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.
34. Anılan karar başvurucuya 15/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir
C. Başvurucu Tarafından Açılan Tam Yargı Davasına İlişkin Süreç
35. Millî Savunma Bakanlığına yaptığı maddi ve manevi tazminat talebi zımni olarak reddedilen başvurucu, 14/11/2014 tarihinde Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde tam yargı davası açmıştır. Bu davada başvurucu, idari tahkikat raporundaki tespitlere işaret edip silah hakkında yeterli bilgiye sahip olmamasına rağmen kendisine silahlı görev verildiğini de belirterek uğradığı zararların idarece tazmin edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
36. AYİM İkinci Dairesi 6/5/2015 tarihinde, idari tahkikat raporunda ifade edilen kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmek için başvurucunun kendisini yaraladığına ilişkin kanaat ile kovuşturmasızlık kararını esas alarak oyçokluğu ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...
...[G]erek idari tahkikat raporu ve gerekse askerî Savcılıkça yapılan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları dikkate alındığında; davacı Harun AYDOĞAN'ın koltukaltı bölgesinden yaralanması olayına, kendi kastı ve kusurlu davranışının neden olduğu, başka birinin ya da idarenin herhangi bir ajanının bir dahlinin veya katkıda bulunan bir kusurunun olmadığı, dolayısıyla zarar doğuran yaralanmanın doğrudan davacının kasti eylemleri sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği, bu haliyle oluşan zararla davalı idarenin hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluğunu gerektirir bir illiyet bağı bulunmadığı ve bu itibarla davalı idareye yüklenebilir bir kusurun olmadığı anlaşılmakla, davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
...”
37. AYİM İkinci Dairesinde görevli iki üye, öz itibarıyla idari tahkikat raporundaki tespitlere değinerek başvurucunun psikolojik sorunları olduğuna ilişkin beyanlara ve bu konuda ortaya çıkan emarelere rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması, başvurucuya rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmemesi, psikiyatri yönünden bir rahatsızlığı olup olmadığının tespiti ve böyle bir rahatsızlığı varsa tedavisinin yapılması için girişimde bulunulmaması, psikolojik durumuna ve birliğe katılış tarihi itibarıyla henüz hazır olmamasına rağmen silahlı nöbet hizmetinde görevlendirilmesi nedenleriyle olayda hizmet kusurunun bulunduğu düşüncesiyle karara muhalif kalmışlardır.
38. Başvurucunun kendini yaraladığına dair her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığını, silah konusunda eğitilmeyen bir kişinin yaşamına son vermesinin veya yaşamını tehlikeye sokmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu ve dava konusu olaya benzer vakalarda idarenin hizmet kusurunun kabul edilerek tazminata hükmedildiğini belirterek yaptığı karar düzeltme başvurusu, AYİM İkinci Dairesince 6/1/2016 tarihinde reddedilmiştir.
39. Anılan karar başvurucuya 22/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
40. Başvuruya konu yargılamanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:
“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.
Görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görevden reddi halinde sonradan askerî Yüksek İdare Mahkemesine açılan davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.”
B. Uluslararası Hukuk
41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zorunlu askerlik hizmeti sırasında meydana gelen bir ölüm ve bu ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bir başvuruda, daha önce verdiği bir karara da atıf yapmak suretiyle genel olarak askerlikle bağlantılı kaygı ve memnuniyetsizlik hâli ile unsurların yakın bir intihar riskinin göstergesi olduğunun düşünülemeyeceğini belirtmiştir (Hayri Kamalak ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 2251/11, 8/10/2013, § 30).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu, hem kusurlu sorumluluk hem de kusursuz sorumluluk esasına göre yaralanmasından devletin sorumlu olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Devletin kusurlu sorumluluğuyla ilgili olarak başvurucu; kendisini vuracağını, rüyasında kendisini vurduğunu gördüğünü, rüyasında gördüklerinin daha sonra gerçekleştiğini, sorunları olduğunu, askerlik görevini yerine getirmek istemediğini, sevmediği yerde kalmayacağını diğer askerlere söylemesine rağmen yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını ve lüzumlu denetimlerin yapılmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, hâlinden haberdar olan askerlerin üstlerini bilgilendirmesi gerektiği düşüncesindedir.
44. Bundan başka başvurucu; idari tahkikat raporunda belirtilen oryantasyon eğitiminin kısa tutulması, personelin faaliyetlere katılımında aceleci davranılması, RDM kayıtları kontrol edilmeden, personel tam olarak tanınmadan, kayıt kabul muayenesi ve ilk değerlendirme anketi yapılmadan, karakola katılma işlemleri tamamlanmadan mermili görev ve nöbet yazılması nedeniyle bölük komutanı, takım komutanı vekili ve takım astsubayının emri altındaki askerlerin denetim, kontrol ve gözetiminde ihmali olduğuna ilişkin tespitlere, kendi beyanına ve tanık anlatımlarına rağmen tazminat istemini reddeden AYİM'in bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Başvurucuya göre AYİM'in idari tahkikat raporundaki tespitleri tartışmaması ve dosyadaki delilleri dikkate almaması,kusurlu eylemler ile olay arasındaki illiyet bağının kesildiği ön kabulünden hareket ettiğini göstermektedir.
B. Değerlendirme
1. İddiaların Vasıflandırılması ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisini hayati tehlike geçirecek şekilde yaralamaması için gerekli tedbirlerin askerî yetkilerce alınmadığına ve başvuruya konu olaydan doğan zararların tazmini için açılan tam yargı davasında özenli bir inceleme yapılmadığına ilişkindir. Başvurucunun iddiaların özünü ve olay nedeniyle yaşamsal tehlike ile karşılaştığını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, başvurunun münhasıran yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği kanaatindedir.
46. Unutulmamalıdır ki ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69).
47. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
48. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
49. Bir bireysel başvurunun yaşam hakkının maddi boyutu kapsamında değerlendirilebilmesi için yetkili makamların kusura dayalı sorumluluğunun ileri sürülmesi gerekir. Devletin bir ölümden kusursuz sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu olunduğu iddiasının yaşam hakkı kapsamında incelenebilmesi mümkün değildir (Aziz biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 59). Bu nedenle başvurucunun kusursuz sorumluluk esasına göre devletin yaralanma olayından sorumlu olduğu iddiası yönünden bir inceleme yapılmamıştır.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
51. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Sadık Koçak ve diğerleri (B. No: 2013/841, 23/1/2014, §§ 72-76) kararında yer almaktadır.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
52. Başvurucu; yaşamının korunmadığı iddiası kapsamında, bir yandan oryantasyon eğitiminin tamamlanmaması gibi bazı idari uygulama eksikliklerine rağmen kendisine silahlı nöbet görevi verilmesinden, diğer yandan kendisini ateşli silahla vuracağının askerî yetkilerce bilinmemesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığından yakınmaktadır. Anayasa Mahkemesi, anılan iddialar hakkında bir sonuca varabilmek için başvurucunun birinci şikâyeti bağlamında yeterli eğitim verilmeden kendisine mermili nöbet görevi verildiği iddiasını inceleyecek; başvurucunun ikinci şikâyeti bağlamında ise başvurucunun kendisini ateşli silahla vurması riskini askerî yetkililerin bilip bilmediğini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit edip böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için askerî yetkililerin makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını değerlendirecektir.
i. Birinci Şikâyet Yönünden
53. Olayın meydana geldiği tarihte başvurucu, acemi bir asker değildir (bkz. § 10). Ayrıca kendisine Bölük Komutanlığınca Emniyet ve Kaza Önleme Talimatı ile Mevzi Nöbet Talimatı tebliğ edilen başvurucu, olay öncesinde emniyet ve kaza önleme parkurundan geçmiş; mekanik nişancılık eğitimi almış ve atış görevlerini yerine getirmiştir (bkz. §§ 13, 14, 17). Başvurucunun yaralanmasıyla sonuçlanan olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasında başvurucuya zimmetli tüfeğin arızalı olmadığı, tüfeğin çarpma ve düşme durumunda fişek yatağındaki fişeği kendiliğinden patlatmadığı saptanmıştır (bkz. § 30). Mevcut bilgiler ışığında Anayasa Mahkemesi, başvurucuya yeterli ölçüde silah eğitimi verilmediğinin söylenemeyeceği kanısındadır.
ii. İkinci Şikâyet Yönünden
54. Başvurucunun askerlik hizmeti öncesinde psikolojik sorunları bulunduğuna, anılan sorunlar nedeniyle tedavi gördüğüne veya ruhsal durumu itibarıyla zorunlu askerlik hizmetine elverişli olmadığına dair bir iddiası bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan konularda bir değerlendirme yapılmamıştır.
55. Eğitim Taburunda yapılan tıbbi muayenesi sırasında sağlığıyla ilgili bir şikâyetini dile getirmeyen başvurucu, bölük komutanıyla yaptığı görüşmede de herhangi bir psikolojik sorunundan ya da probleminden söz etmemiş; Behçet ve migren hastalıkları dışındaki bir rahatsızlığını Bölük Komutanlığına bildirmemiştir.
56. Başvurucu; askerlik görevini yerine getirmek istemediğini, sevmediği yerde kalmayacağını ve ailesinin ekonomik durumuyla ilgili sıkıntılarını bazı askerlere söylediğinden bahsederek yaşamını koruyucu önlemelerin alınmadığını ileri sürmüştür. Ne var ki başvurucunun dile getirdiği konular askerlikten duyulan genel memnuniyetsizlik hâli ve askerlikle ilgili genel kaygılardan ibaret olup anılan hususların başvurucunun kendini ateşli silahla vuracağının göstergesi olarak kabulü mümkün değildir.
57. Başvurucu kendisini vuracağını, rüyasında kendisini vurduğunu gördüğünü ve rüyasında gördüklerinin daha sonra gerçekleştiğini diğer askerlere söylemesine rağmen yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını ve lüzumlu denetimlerin yapılmadığını iddia etmiştir. Gerçekten de Askerî Savcılıkça alınan ifadesi sırasında K.Ç.nın havan eğitimi aldıkları bir sırada başvurucunun kendisine "Keşke ben şimdi o havanların önünde olsam da beni vursalar." dediğini beyan ettiği; idari tahkikat sırasında beyanı alınan R.A.nın ise başvurucunun olaydan önceki gece gördüğü bir rüyasında kendini vurduğundan bahsettiğini, başvurucunun gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia ettiğini, daha sonra da "Kendime sıkacağım." dediğini ifade ettiği görülmüştür. Bununla birlikte K.Ç., askerliğin başvurucuya zor geldiğini düşündüğü için, R.A. da başvurucunun şaka yaptığını zannettiği için komutanlarına konuyla ilgili bir şey anlatmamıştır.
58. Başvurucunun kendini ateşli silahla vuracağını düşündürebilecek zihinsel bozuklukları olduğunu gösteren hiçbir unsur bulunmadığı gibi başvurucunun da bu yönde bir iddiasının olmadığını, başvurucunun kendini vurma riskini ortaya koyabilecek davranış bozukluğu sergilemediğini, bu nedenle K.Ç.nin ve R.A.nın komutanlarına bir şey söylememelerinin olağan dışı bir durum olmadığını, olayların nispeten kısa bir zaman diliminde yaşandığını zira K.Ç.nin ifadesinde geçen olayın başvuruya konu olaydan sadece birkaç gün önce, R.A.nın bahsettiği olayın ise olaydan önceki gece 23.00 sıralarında vuku bulduğunu dikkate alan Anayasa Mahkemesi; askerî yetkililerin durumu belirlemek ve önlem almak konusunda fırsatlarının olmadığı, dolayısıyla başvurucunun kendini vurmasını önleyememiş olmaları nedeniyle askerî yetkilileri sorumlu tutmanın yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından askerî yetkilere aşırı bir yük yüklemek anlamına geleceği sonucuna varmıştır(benzer değerlendirme için bkz. Anzılha Zorlu, B. No: 2015/20152, 28/6/2018, § 65).
59. Başvurucu, idari tahkikat raporundaki tespitleri tartışmaması ve dosyadaki delilleri dikkate almaması nedeniyle AYİM'in Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir inceleme yapmadığını iddia etmiştir ancak AYİM İkinci Dairesince verilen karar ve iki üyenin yazmış olduğu karşıoy (bkz. §§36, 37), idari tahkikat raporu dâhil dosyada mevcut tüm delillerin ve bu arada illiyet bağı meselesinin tartışıldığını ortaya koymaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.