TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HARUN AYDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3830)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter
DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Harun
AYDOĞAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
TİMUR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmeti sırasında hayati tehlike
oluşacak şekilde yaralanma olayı meydana gelmesi ve bu olay nedeniyle Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde açılan tam yargı davasının reddedilmesi nedeniyle
yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
başvuruya konu dava dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle
şöyledir:
8. Başvurucu, zorunlu askerlik hizmeti kapsamında Erzincan
59'uncu Topçu Eğitim Tugayı Silah Eğitim Taburunda (Eğitim Taburu) acemi
askerlik eğitimi almıştır.
9. Eğitim Taburunda yapılan tıbbi muayene sırasında başvurucuda
doğal olmayan bir bulguya rastlanmadığı gibi başvurucu da sağlığıyla ilgili bir
şikâyet dile getirmemiştir.
10. Başvurucu, acemi eğitiminin akabinde kullandığı izin
sonrasında, 22/10/2013 tarihinde Şırnak'ın Silopi ilçesinde bulunan 172'nci
Zırhlı Tugay 4'üncü Hudut Bölük Komutanlığına (Bölük Komutanlığı) katılmıştır.
11. Aynı gün bölük komutanı başvurucuyla bir görüşme yapıp
başvurucu hakkında danışmanlık kartı düzenlemiştir. Altında başvurucunun da
imzası bulunan danışmanlık kartında, başka hususlar yanında başvurucuya
psikolojik sorunu ve herhangi bir probleminin olup olmadığının sorulduğu
belirtilmiştir. Danışmanlık kartında başvurucu tarafından ifade edilen herhangi
bir husus yer almamaktadır.
12. Bölük Komutanlığı tarafından tutulan er ve erbaş künye
defterine göre başvurucu, sağlık durumuyla ilgili olarak sadece Behçet
hastalığı ve migren rahatsızlığından bahsetmiştir.
13. Bölük Komutanlığı, 22/10/2013 tarihinde başka talimatlar
yanında Emniyet ve Kaza Önleme Talimatı ile Mevzii Nöbet Talimatı'nı
da başvurucuya tebliğ etmiştir. Emniyet Kaza Önleme Talimatı'na
göre tüfek devamlı emniyette bulundurulacak, emir verilmeden de tam dolduruş
yapılmayacaktır.
14. Başvurucuya 23/10/2013 tarihinde oryantasyon eğitimi vermeye
başlayan Bölük Komutanlığı, 25/10/2013 tarihinde başvurucuyu emniyet ve kaza
önleme parkurundan geçirmiş; 26/10/2013-28/10/2013 tarihleri arasında ise
başvurucuya mekanik nişancılık eğitimi vermiştir.
15. Kadro görevi havan cephaneciliği
olan başvurucu, havan eğitimi almak ve sonrasında orada göreve devam etmek
üzere 28/10/2013 tarihinde üç er/erbaşla birlikte 2'nci Hudut Takım
Komutanlığına (Takım Komutanlığı) gönderilmiştir
16. Takım Komutanlığınca P. Er A.K. başvurucunun can dostu
(birliğe katılan bir askerin birliğe intibakını kolaylaştırmak için
görevlendirilmiş asker) olarak görevlendirilmiştir. Tabur Komutanınca onaylanan
can dostu talimatı uyarınca, can dostları birbirlerinin dertlerini ve
sıkıntılarını çözecek; çözemedikleri sorunları da bölük komutanına
bildireceklerdir.
17. Başvurucu 31/10/2013 ve 1/11/2013 tarihlerinde atış
görevleri icra etmiştir.
18. Başvurucu, A.K. ve P. Er S.Ö. ile birlikte 3/11/2013 günü
05.00-17.00 saatleri arasında gözetleme ve nöbet faaliyetlerini gerçekleştirmek
üzere 3 No.lu mevzide görevlendirilmiştir.
19. Aynı gün saat 12.00 sıralarında öğle yemeği için A.K. ile
birlikte mevziden ayrılan başvurucu, yemekhaneye gitmeden önce yaptığı bir
telefon görüşmesinden sonra tek başına bir havan mevzisine
gitmiştir.
20. Başvurucu, saat 12.25 sıralarında adına zimmetli piyade
tüfeğinden çıkan bir kurşunla sol koltuk altından yaralanmıştır.
21. Olay yerinde yapılan ilk tıbbi müdahalenin ardından
başvurucu, helikopter yardımıyla hastaneye ulaştırılmıştır.
22. Olay sonrasında durumdan haberdar edilen Şırnak 23'üncü
Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) olay
hakkında derhâl bir soruşturma başlatmış, 172'nci Zırhlı Tugay komutanı da
olayın araştırılması için İdari Tahkikat Heyeti oluşturmuştur.
A. Olay Hakkında
Yürütülen İdari Tahkikat Süreci
23. İdari Tahkikat Heyeti, Bölük Komutanı S.K.nın, Takım Komutanı VekiliT.S.nin,
Takım Astsubayı O.A.nın, başvurucu ve başvurucu ile
birlikte nöbet tutan S.Ö. veA.K.nın, başvurucu ile
aynı askerlik döneminde askere alınan P. Onb. K.Ç. ve P.Onb.
Ö.F.K.nın ve başvurucunun arkadaşı P. Er R.A.nın ifadelerini almıştır. Alınan ifadelerde;
i. S.K., birliğe katılmasını müteakip başvurucuyla görüştüğünü,
görüşme sırasında başvurucunun herhangi bir sıkıntısı olmadığını beyan edip bir
an önce sözlüsüne kavuşmak istediğini ve acemi birliğinde elinden yaralandığını
söylediğini, başvurucunun elinin tedavisinin yapıldığını, iç hizmet uygulaması,
emniyet ve kaza önleme parkuru, nöbet ve mekanik nişancılık eğitimi gibi
faaliyetlerden sonra branşına uygun eğitim alması için başvurucuyu Takım
Komutanlığına gönderdiğini, başvurunun katılış muayenesinin yapılmadığını,
başvurucunun daha önce psikolojik yardım almadığına ve uyuşturucu madde
bağımlılığı olmadığına ilişkin beyanına ve arkadaşlık ilişkilerinin iyi
olduğuna dair gözlemi nedeniyle başvurucuyu Rehberlik ve Danışanlık
Merkezine (RDM) sevk etmediğini, olaydan sonra başvurucunun sakin ve kendinden
emin bir biçimde "Askerlik yapmak
istemiyorum." dediğini beyan etmiştir.
ii. T.S., birliğe katıldığı zaman başvurucuyla bir görüşme
yaptığını, başvurucunun herhangi bir sıkıntısından söz etmediğini, birliğe yeni
katıldığı için onu tanıma şansının pek olmadığını ancak onun da göze çarpan
olumsuz bir davranışının olmadığını, başvurucuya nöbete gidiş geliş ve nöbet
sırasındaki hareket tarzı konusunda uygulamalı eğitim verildiğini, atış
görevlerini tamamlaması nedeniyle başvurucunun nöbete dâhil edildiğini, göreve
yönelik oryantasyon eğitiminin devam ettiğini, olay günü Tabur Komutanlığı
tarafından Bölük Komutanlığına doktor ve RDM uzmanı gönderildiğini ancak
muayeneler tamamlanmadan yaralanma olayının meydana geldiğini söylemiştir.
iii. O.A., çamaşırhanede bulunduğu sırada bir el silah sesi
duyduğunu, sesin geldiği yöne doğru koşunca başvurucuyu havan mevzisinde kanlar içinde ayakta dururken gördüğünü, ne
yaptığını sorunca başvurucunun "Beni
bırakın komutanım. Kendimi vuracağım." dediğini, başvurucunun
herhangi bir sıkıntısından bahsetmediğini, birlikteki erbaş ve erlerin de
kendisine bu yönde bir beyanda bulunmadığını, her gün içtima sırasında sorunu
olan asker olup olmadığını sorduğunu, atış görevlerinin bitmesi nedeniyle
başvurucunun nöbete dâhil edildiğini, başvurucunun katılış muayenesinin yapılıp
yapılmadığı ve başvurucunun RDM kaydının olup olmadığı konusunda bilgisinin
olmadığını, başvurucunun oryantasyon eğitiminin tamamlanmadığını ifade etmiştir.
iv. Başvurucu; babasının işten çıkarılması ve babasının borcunun
fazlalılığı nedeniyle bunalıma girdiğini, bunu
bilerek yapmadığını, Behçet ve migren hastalıklarının olduğunu, daha önce
psikolojik bir rahatsızlık geçirmediğini, problemlerini başkalarıyla ve
komutanlarıyla paylaşamadığını, can dostuna ve arkadaşlarına sorunlarından
bahsetmediğini, rüyasında takım astsubayına "Bu silahı benden alın. Başıma bela olacak." dediğini,
buna karşı takım komutanının da "Sen
delikanlı adamsın. Hiçbir şey olmaz."şeklinde cevap verdiğini ve bu rüyasını
anlattığı arkadaşı R.A.nın
sağ salim askerliği bitirip gideceklerinden söz ederek kendisine moral
verdiğini anlatmıştır.
v. S.Ö., iki gündür tanıdığı başvurucunun sessiz biri olduğunu
ancak yalnız kalmak istediğine dair bir şey söylemediğini, bildiği kadarıyla
başvurucunun bir sorunu olmadığını, nöbet esnasında konuştuğu başvurucunun çok
sıkıldığından ve istemediği bir yerde kalmak istemediğinden söz ettiğini,
ayrıca başvurucunun ablasının düğünü için izin isterse izin verilip
verilmeyeceğini sorduğunu beyan etmiştir.
vi. A.K., başvurucuyla birlikte 05.00-16.30 saatleri arasında
nöbetçi olduğunu, öğle yemeği için yemekhaneye gittiklerini, başvurucunun
yemekten önce bir telefon görüşmesi yapmak istediğini, bu nedenle yanından
ayrılıp yemeğe geçtiğini, nöbet esnasında başvurucunun çok sıkıldığından
yakınıp ablasının düğünü için izin alması gerektiğinden söz ettiğini ve
istemediği yerde kalmak istemediğini söylediğini, başvurucunun birliğe yeni
katılması nedeniyle sıkılmış olabileceğini ve askerliğe alışacağını düşündüğü
için komutanlarına bir şey anlatmadığını ifade etmiştir.
vii. E.P., başvurucunun "Bu
askerlik bitmez." dediğini ancak birliğe ilk katıldığı zamanlar
kendisinin de aynı şekilde düşündüğünü, sonradan duruma alışır düşüncesiyle
komutanlarına bir şey anlatmadığını söylemiştir.
viii. K.Ç., bildiği kadarıyla başvurucunun bir problemi
olmadığını ancak başvurucunun kalan askerlik süresinden söz edip "Ben burada durmak istemiyorum. Burası çekilmez."
dediğini beyan etmiştir.
ix. Ö.F.K., başvurucunun herhangi bir sıkıntısından söz
etmediğini ifade etmiştir.
x. R.A., başvurucunun olaydan önceki gece saat 23.00 sıralarında
ablasıyla telefonda konuştuğunu, telefon görüşmesinden sonra yaptıkları sohbet
sırasında başvurucunun babası ve kardeşinin işten çıkarılmasından ve nişanlı
olmasından söz edip o gece gördüğü bir rüyasında kendini vurduğundan
bahsettiğini, gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia ettiğini, daha
sonra "Kendime sıkacağım."
dediğini, bu sözü bir şaka olarak kabul ettiğini, izne ihtiyacı olduğunu ancak
yeni gelmesi nedeniyle komutanlarının izin vermeyeceğini söylemesi üzerine
başvurucuya komutanların izin konusunda ona yardımcı olabileceklerini
belirttiğini, başvurucunun sakin biri olduğunu ancak psikolojik durumunun iyi
olmadığını ve çok sıkıldığından bahsettiğini, şaka yaptığını düşündüğü için
komutanlarına bu konuda bir şey anlatmadığını söylemiştir.
24. İdari tahkikat kapsamında alınan ifadeleri dikkate alıp
askerlik hizmeti süresince başvurucu hakkında düzenlenen belgeleri inceleyen
İdari Tahkikat Heyetince düzenlenen idari tahkikat raporunda;
- Oryantasyon eğitiminin kısa tutulması, başvurucunun
faaliyetlere katılımında aceleci davranılması, RDM kaydı olup olmadığı tespit
edilmeden, tam olarak tanınmadan ve kayıt kabul muayenesi ile ilk değerlendirme
anketi yapılmadan başvurucunun Takım Komutanlığına gönderilmesi, Takım
Komutanlığınca birliğe yeni katılan erbaş ve erlere uygulanan işlemlerin
yetersiz olması, katılış işlemleri tamamlanmadan başvurucuya mermili nöbet
görevi verilmesi nedenleriyle bölük komutanı, takım komutanı vekili ve takım
astsubayının emri altındakilerin denetim, kontrol ve gözetimde ihmal
gösterdiği,
- Kendisine emniyet ve kaza önleme talimatları tebliğ edilmesine
rağmen başvurucunun adına zimmetli tüfek ile koltuk altına ateş ederek
kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmeye çalıştığı belirtilmiştir.
25. Tugay komutanı, İdari Tahkikat Heyetinin tespitleri
doğrultusunda gerekli yasal işlemlerin yapılmasını emretmiştir.
26. İdari tahkikat raporuna istinaden ne tür işlemlerin
yapıldığı tespit edilememiştir.
B. Olay Hakkında
Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
27. Olayın meydana geldiği mevziyi
askerî savcı ile inceleyen Şırnak İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme
Tim Komutanlığı (Olay Yeri İnceleme) görevlileri, olay yerinde bulunan kamuflaj
desenli mühimmat yeleğini ve gömleği, haki renkli bir
atleti, başvurucuya ait tüfek ve boş bir kovanı Jandarma Kriminal
Daire Başkanlığınca incelenmek üzere muhafaza altına alıp olay yerini
fotoğraflamışlardır.
28. Askerî Savcılık olay günü Bölük Komutanı S.K.nın, Takım Komutanı VekiliT.S.nin,
başvurucuya tıbbi müdahalede bulunan Tbp. Astğm. M.T.Ç.nin, olay yerine ilk
giden kişi olan O.A.nın ve
başvurucu ile birlikte zorunlu askerlik hizmetini yerine getiren Ö.F.K., K.Ç.,
E.P., S.A., N.K., R.B., A.K., S.Ö. ve R.A.nın tanık
sıfatıyla ifadelerini almıştır. İfadelerinde;
i. S.K., olay sonrasında başvurucuya neden kendisini vurduğunu
sorduğunu, hatırladığı kadarıyla başvurucunun askerlik yapmak istemediğini
söylediğini, başvurucuyla yaptığı görüşme sırasında ona uyuşturucu kullanıp
kullanmadığını ve psikolojik rahatsızlığı olup olmadığını sorduğunu ancak
olumsuz bir cevap almadığını, diğer askerlerden de başvurucunun herhangi bir
sıkıntısı olduğunu duymadığını, başvurucunun izin talep etmediğini ve
başvurucuda intihara yönelik davranışa rastlamadığını beyan etmiştir.
ii. T.S., Takım Komutanlığına geldiği gün başvurucuyla
görüştüğünü, ona herhangi bir sıkıntısı olup olmadığını sorduğunu ancak
başvurucunun herhangi bir sorunundan bahsetmediğini, kendisinin de bu yönde bir
izlenim edinmediğini ve başvurucunun izin talep etmediğini ifade etmiştir.
iii. M.T.Ç., silahlı yaralama olayının bildirilmesi üzerine
gittiği olay yerindeT.S.yi
yaraya tampon yaparken gördüğünü, gerekli tıbbi müdahale sonrasında
helikopterle başvurucuyu hastaneye sevk ettiklerini söylemiştir.
iv. O.A., çamaşırhanede bulunduğu esnada bir silah sesi
duyduğunu, havan mevzisinde kanlar içinde gördüğü
başvurucuya ne yaptığını sorduğunu, başvurucunun "Bırakın beni, kendimi vuracağım." dediğini, başvurucunun kendisine herhangi
bir sıkıntısından söz etmediğini ve diğer askerlerden de bu yönde bir şey
duymadığını, başvurucunun kendisinden izin talep etmediğini beyan etmiştir.
v. E.P., yaklaşık üç gün başvurucunun "Bu askerlik bitmez." dediğini beyan
etmiştir.
vi. S.A., başvurucuyu Bölük Komutanlığında tanıdığını, havan
eğitimi almak için Takım Komutanlığına giden başvurucunun birkaç gün sonra
Bölük Komutanlığına geldiğini, yaptıkları sohbet esnasında başvurucunun Takım
Komutanlığının daha rahat olduğundan söz ettiğini, başvurucunun herhangi bir
sorunundan bahsetmediğini ve başvurucunun normal olmayan bir hareketini de
gözlemlemediğini söylemiştir.
vii. N.K., R.B. veÖ.F.K. başvurucunun
herhangi bir sorununun bulunduğunadair duyumlarının
olmadığını beyan etmişlerdir.
viii. A.K., başvurucu ve S.Ö. ile birlikte 3 No.lu mevzide
nöbetçi olduklarını, nöbet tutarlarken başvurucunun askerlikten sıkıldığını,
orada durmak istemediğini, bir an önce gitmek istediğini ve istemediği yerde
zorla kalmayacağını söylediğini, başvurucudan intihar edeceğine veya kendisini
vuracağına dair bir söz duymadığını, ailevi sorunu olup olmadığını sorduğu
başvurucunun hiçbir ailevi problemi olmadığını beyan ettiğini, başvurucunun
ablasının düğünü için O.A.dan izin istediğini ancak O.A.nın izin vermediğinden söz ettiğini, saat 12.10
sıralarında başvurucuyla yemekhaneye doğru gittiklerini, başvurucunun ailesine
telefon edeceğini söylediğini ve başvurucuyu beklemeden yemekhaneye gittiğini
söylemiştir.
ix.S.Ö., başvurucunun olay günü A.K. ve
kendisiyle birlikte 3 No.lu mevzide görevli olduğunu, A.K. ve başvurucuya çevre
hakkında bilgi verdiğini, A.K. ve başvurucunun 12.15 sıralarında yemek için
mevziden ayrıldığını, başvurucudan "Ben
askerlik yapmayı sevmiyorum. Bu askerlik çekilmez." gibi sözler
duyduğunu ancak başvurucunun intihar edeceğine ya da kendisini vuracağına dair
bir söz duymadığını ifade etmiştir.
x. K.Ç., havan eğitimi aldıkları bir sırada başvurucunun
kendisine "Keşke ben şimdi o havanların
önünde olsam da beni vursalar." dediğini, başvurucununaskerliğin
zor gelmesi nedeniyle bu sözü söylediğini düşündüğünü, hâl ve hareketlerinden
anladığı kadarıyla başvurucunun askerlik hizmetini sevmediğini beyan etmiştir.
xi. R.A., olaydan önceki gece saat 23.00 sıralarında başvurucunun
ablasıyla telefonda görüştüğünü, telefon görüşmesinden sonra başvurucunun
babasının ve kardeşinin işten çıkarılmasından, nişanlı oluşundan, ekonomik
durumlarının kötü olmasından ve sıkıldığından bahsedip ablasının düğünü için
izin alması gerektiğini söylediğini, komutanların yardımcı olacaklarını
başvurucuya ifade ettiğini, daha sonra başvurucunun rüyasında kendini vurduğunu
anlatıp gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia ettiğini ancak
kendisini vuracağından veya intihar edeceğinden bahsetmediğini açıklamıştır.
29. Başvurucu; Askerî Savcılıkça alınan ifadesinde, olay günü
babasıyla telefon görüşmesi yaptığını, babasının iş bulamadığını söylediğini,
ablasının düğününe gidebilmesiiçin babasından
komutanlarını aramasını istediğini, telefon görüşmesinden sonra havan mevzisine gittiğini, canının sıkıldığını ancak intihar
etmek gibi bir düşüncesinin olmadığını, yemeğe gitmek üzere ayağa kalkınca
birden tüfeğin patladığını, tüfeğin emniyetinin nasıl açıldığını ya da kurma
kolunun nasıl çekildiğini hatırlamadığını beyan etmiştir. Başvurucu ifadesinin
devamında askere gelmeden önce psikolojik tedavi için kendisine reçete edilen
bir ilacı bir süre kullandığını, ortama alışamaması ve babasının işsizliği
nedeniyle canının sıkkın olduğunu, kendisini vurduğunu hatırlamadığını
belirtmiştir.
30. Olay Yeri İnceleme görevlilerince muhafaza altına alınan
eşyalar ile başvurucunun el ve yüz svaplarını
inceleyen Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı;
- Başvurucunun tüfeğinin kabzasının arkasından elde edilen bir adet
parmak izinin başvurucunun sağ el yüzük parmağına ait izle aynı olduğunu,
- Başvurucunun tüfeğinin sağlam ve işler durumda olduğunu,
tüfeğin atışa mani mekanik arızasının bulunmadığını,
olay yerinden edilen kovanın başvurucunun tüfeğinden atıldığını ve tüfeğin
çarpma ve düşme durumunda fişek yatağındaki fişeği kendiliğinden
patlatmadığını,
- Başvurucudan alınan svaplarda atış
artığı bulunmadığını tespit edip giysiler üzerindeki atış artıklarının
yoğunluğuna ve dağılımına göre atışın bitişik
atış olduğu kanaatine ulaşmıştır.
31. Bir adli tıp uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi
raporunda da Kriminal Daire Başkanlığının
tespitlerine, mermi giriş deliğinin kenarlarında yanık ve barut kalıntısı
olduğuna dair tıbbi belgeye işaret edilerek atışın bitişik veya bitişiğe yakın
yapıldığı belirtilmiştir.
32. Başvurucu hakkında düzenlenen tıbbi belgeleri inceleyen
Şırnak Asker Hastanesince görevli bir genel cerrahi uzmanınca düzenlenen
bilirkişi raporunda, başvurucuda toplardamar ve sinir yaralanması geliştiği,
başvurucuya damar nakli yapıldığı, başvurucunun askerliğe elverişsiz hâle
geldiği ve olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiği açıklanmıştır.
33. Askerî Savcılık; başvurucunun kendisine zimmetli silahla
kendisini yaraladığı, bunun aksini gösterir delil, iz ve ifade olmadığı,
başvurucunun kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmek kastıyla hareket
ettiği kanaatine ulaşılamadığı, idari tahkikat raporunda bölük komutanı, takım
komutanı vekili ve takım astsubayının birtakım ihmalleri olduğu belirtilse de
başvurucunun kendisini yaralaması ile ihmalî
hareketler arasında doğrudan bir illiyet bağı olmadığı, bu nedenle söz konusu
kişilerin cezai sorumluluklarının bulunmadığı gerekçesiyle kendini askerliğe
yaramayacak hâle getirmek suçu
yönünden başvurucu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir.
34. Anılan karar başvurucuya 15/5/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir
C. Başvurucu Tarafından Açılan Tam Yargı
Davasına İlişkin Süreç
35. Millî Savunma Bakanlığına yaptığı maddi ve manevi tazminat
talebi zımni olarak reddedilen başvurucu, 14/11/2014 tarihinde Millî Savunma
Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde tam yargı
davası açmıştır. Bu davada başvurucu, idari tahkikat raporundaki tespitlere
işaret edip silah hakkında yeterli bilgiye sahip olmamasına rağmen kendisine
silahlı görev verildiğini de belirterek uğradığı zararların idarece tazmin edilmesi
gerektiğini ileri sürmüştür.
36. AYİM İkinci Dairesi 6/5/2015 tarihinde, idari tahkikat
raporunda ifade edilen kendisini askerliğe elverişsiz hâle getirmek için
başvurucunun kendisini yaraladığına ilişkin kanaat ile kovuşturmasızlık
kararını esas alarak oyçokluğu ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın
ilgili kısmı şöyledir:
“...
...[G]erek idari tahkikat raporu ve gerekse askerî
Savcılıkça yapılan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına
dair kararları dikkate alındığında; davacı Harun AYDOĞAN'ın
koltukaltı bölgesinden yaralanması olayına, kendi kastı ve kusurlu davranışının
neden olduğu, başka birinin ya da idarenin herhangi bir ajanının bir dahlinin
veya katkıda bulunan bir kusurunun olmadığı, dolayısıyla zarar doğuran yaralanmanın
doğrudan davacının kasti eylemleri sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği,
bu haliyle oluşan zararla davalı idarenin hizmet kusuru veya kusursuz
sorumluluğunu gerektirir bir illiyet bağı bulunmadığı ve bu itibarla davalı
idareye yüklenebilir bir kusurun olmadığı anlaşılmakla, davacının maddi ve
manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve
sonucuna varılmıştır.
...”
37. AYİM İkinci Dairesinde görevli iki üye, öz itibarıyla idari
tahkikat raporundaki tespitlere değinerek başvurucunun psikolojik sorunları
olduğuna ilişkin beyanlara ve bu konuda ortaya çıkan emarelere rağmen gerekli
tedbirlerin alınmaması, başvurucuya rehberlik ve danışmanlık hizmeti
verilmemesi, psikiyatri yönünden bir rahatsızlığı olup olmadığının tespiti ve
böyle bir rahatsızlığı varsa tedavisinin yapılması için girişimde
bulunulmaması, psikolojik durumuna ve birliğe katılış tarihi itibarıyla henüz
hazır olmamasına rağmen silahlı nöbet hizmetinde görevlendirilmesi nedenleriyle
olayda hizmet kusurunun bulunduğu düşüncesiyle karara muhalif kalmışlardır.
38. Başvurucunun kendini yaraladığına dair her türlü şüpheden
uzak delil bulunmadığını, silah konusunda eğitilmeyen bir kişinin yaşamına son
vermesinin veya yaşamını tehlikeye sokmasının hayatın olağan akışına uygun
olduğunu ve dava konusu olaya benzer vakalarda idarenin hizmet kusurunun kabul
edilerek tazminata hükmedildiğini belirterek yaptığı karar düzeltme başvurusu,
AYİM İkinci Dairesince 6/1/2016 tarihinde reddedilmiştir.
39. Anılan karar başvurucuya 22/1/2016 tarihinde tebliğ edilmiş
olup başvuru 19/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
40. Başvuruya konu yargılamanın yapıldığı tarihte yürürlükte
bulunan 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
Kanunu’nun “Doğrudan doğruya tam yargı
davası açılması” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:
“İdari eylemlerden
hakları ihlal edilmiş olanların askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan
önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde
yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği
tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği
tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler.
Görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan
tam yargı davasının görevden reddi halinde sonradan askerî Yüksek İdare
Mahkemesine açılan davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı
aranmaz.”
B. Uluslararası Hukuk
41. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zorunlu askerlik hizmeti
sırasında meydana gelen bir ölüm ve bu ölüm olayı hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla
yapılan bir başvuruda, daha önce verdiği bir karara da atıf yapmak suretiyle
genel olarak askerlikle bağlantılı kaygı ve memnuniyetsizlik hâli ile
unsurların yakın bir intihar riskinin göstergesi olduğunun düşünülemeyeceğini
belirtmiştir (Hayri Kamalak ve
diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 2251/11,
8/10/2013, § 30).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu, hem kusurlu sorumluluk
hem de kusursuz sorumluluk esasına göre yaralanmasından devletin sorumlu
olduğunu belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Devletin
kusurlu sorumluluğuyla ilgili olarak başvurucu; kendisini vuracağını, rüyasında
kendisini vurduğunu gördüğünü, rüyasında gördüklerinin daha sonra
gerçekleştiğini, sorunları olduğunu, askerlik görevini yerine getirmek
istemediğini, sevmediği yerde kalmayacağını diğer askerlere söylemesine rağmen
yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını ve lüzumlu
denetimlerin yapılmadığını iddia etmiştir. Başvurucu, hâlinden haberdar olan
askerlerin üstlerini bilgilendirmesi gerektiği düşüncesindedir.
44. Bundan başka başvurucu; idari tahkikat raporunda belirtilen
oryantasyon eğitiminin kısa tutulması, personelin faaliyetlere katılımında
aceleci davranılması, RDM kayıtları kontrol edilmeden, personel tam olarak
tanınmadan, kayıt kabul muayenesi ve ilk değerlendirme anketi yapılmadan,
karakola katılma işlemleri tamamlanmadan mermili görev ve nöbet yazılması
nedeniyle bölük komutanı, takım komutanı vekili ve takım astsubayının emri
altındaki askerlerin denetim, kontrol ve gözetiminde ihmali olduğuna ilişkin
tespitlere, kendi beyanına ve tanık anlatımlarına rağmen tazminat istemini
reddeden AYİM'in bağımsız ve tarafsız olmadığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Başvurucuya
göre AYİM'in idari tahkikat raporundaki tespitleri
tartışmaması ve dosyadaki delilleri dikkate almaması,kusurlu eylemler ile olay arasındaki illiyet
bağının kesildiği ön kabulünden hareket ettiğini göstermektedir.
B. Değerlendirme
1. İddiaların
Vasıflandırılması ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisini
hayati tehlike geçirecek şekilde yaralamaması için gerekli tedbirlerin askerî
yetkilerce alınmadığına ve başvuruya konu olaydan doğan zararların tazmini için
açılan tam yargı davasında özenli bir inceleme yapılmadığına ilişkindir.
Başvurucunun iddiaların özünü ve olay nedeniyle yaşamsal tehlike ile
karşılaştığını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, başvurunun münhasıran yaşam
hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği kanaatindedir.
46. Unutulmamalıdır ki ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde
başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030,
26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip
incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı
kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç
birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, §
69).
47. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
48. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
49. Bir bireysel başvurunun yaşam hakkının maddi boyutu
kapsamında değerlendirilebilmesi için yetkili makamların kusura dayalı
sorumluluğunun ileri sürülmesi gerekir. Devletin bir ölümden kusursuz
sorumluluk ilkeleri gereğince sorumlu olunduğu iddiasının yaşam hakkı
kapsamında incelenebilmesi mümkün değildir (Aziz
biter ve diğerleri, B. No: 2015/4603, 19/2/2019, § 59). Bu nedenle
başvurucunun kusursuz sorumluluk esasına göre devletin yaralanma olayından
sorumlu olduğu iddiası yönünden bir inceleme yapılmamıştır.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
51. Başvuruya uygulanabilir nitelikteki genel ilkeler Sadık Koçak ve diğerleri (B. No: 2013/841,
23/1/2014, §§ 72-76) kararında yer almaktadır.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
52. Başvurucu; yaşamının korunmadığı iddiası kapsamında, bir
yandan oryantasyon eğitiminin tamamlanmaması gibi bazı idari uygulama
eksikliklerine rağmen kendisine silahlı nöbet görevi verilmesinden, diğer
yandan kendisini ateşli silahla vuracağının askerî yetkilerce bilinmemesine
rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığından yakınmaktadır. Anayasa Mahkemesi,
anılan iddialar hakkında bir sonuca varabilmek için başvurucunun birinci
şikâyeti bağlamında yeterli eğitim verilmeden kendisine mermili nöbet görevi
verildiği iddiasını inceleyecek; başvurucunun ikinci şikâyeti bağlamında ise başvurucunun
kendisini ateşli silahla vurması riskini askerî yetkililerin bilip bilmediğini
ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit edip böyle bir durum söz konusu
ise bu riski ortadan kaldırmak için askerî yetkililerin makul ölçüler
çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her
şeyi yapıp yapmadıklarını değerlendirecektir.
i. Birinci Şikâyet
Yönünden
53. Olayın meydana geldiği tarihte başvurucu, acemi bir asker
değildir (bkz. § 10). Ayrıca kendisine Bölük Komutanlığınca Emniyet ve Kaza
Önleme Talimatı ile Mevzi Nöbet Talimatı tebliğ edilen başvurucu, olay
öncesinde emniyet ve kaza önleme parkurundan geçmiş; mekanik nişancılık eğitimi
almış ve atış görevlerini yerine getirmiştir (bkz. §§ 13, 14, 17). Başvurucunun
yaralanmasıyla sonuçlanan olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasında
başvurucuya zimmetli tüfeğin arızalı olmadığı, tüfeğin çarpma ve düşme
durumunda fişek yatağındaki fişeği kendiliğinden patlatmadığı saptanmıştır
(bkz. § 30). Mevcut bilgiler ışığında Anayasa Mahkemesi, başvurucuya yeterli
ölçüde silah eğitimi verilmediğinin söylenemeyeceği kanısındadır.
ii. İkinci Şikâyet
Yönünden
54. Başvurucunun askerlik hizmeti öncesinde psikolojik sorunları
bulunduğuna, anılan sorunlar nedeniyle tedavi gördüğüne veya ruhsal durumu
itibarıyla zorunlu askerlik hizmetine elverişli olmadığına dair bir iddiası
bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan konularda bir değerlendirme yapılmamıştır.
55. Eğitim Taburunda yapılan tıbbi muayenesi sırasında
sağlığıyla ilgili bir şikâyetini dile getirmeyen başvurucu, bölük komutanıyla
yaptığı görüşmede de herhangi bir psikolojik sorunundan ya da probleminden söz
etmemiş; Behçet ve migren hastalıkları dışındaki bir rahatsızlığını Bölük
Komutanlığına bildirmemiştir.
56. Başvurucu; askerlik görevini yerine getirmek istemediğini,
sevmediği yerde kalmayacağını ve ailesinin ekonomik durumuyla ilgili
sıkıntılarını bazı askerlere söylediğinden bahsederek yaşamını koruyucu
önlemelerin alınmadığını ileri sürmüştür. Ne var ki başvurucunun dile getirdiği
konular askerlikten duyulan genel memnuniyetsizlik hâli ve askerlikle ilgili
genel kaygılardan ibaret olup anılan hususların başvurucunun kendini ateşli
silahla vuracağının göstergesi olarak kabulü mümkün değildir.
57. Başvurucu kendisini vuracağını, rüyasında kendisini
vurduğunu gördüğünü ve rüyasında gördüklerinin daha sonra gerçekleştiğini diğer
askerlere söylemesine rağmen yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin
alınmadığını ve lüzumlu denetimlerin yapılmadığını iddia etmiştir. Gerçekten de
Askerî Savcılıkça alınan ifadesi sırasında K.Ç.nın havan eğitimi aldıkları bir sırada başvurucunun
kendisine "Keşke ben şimdi o havanların
önünde olsam da beni vursalar." dediğini beyan ettiği; idari
tahkikat sırasında beyanı alınan R.A.nın ise
başvurucunun olaydan önceki gece gördüğü bir rüyasında kendini vurduğundan
bahsettiğini, başvurucunun gördüğü rüyaların daha sonra gerçekleştiğini iddia
ettiğini, daha sonra da "Kendime
sıkacağım." dediğini ifade ettiği görülmüştür. Bununla birlikte
K.Ç., askerliğin başvurucuya zor geldiğini düşündüğü için, R.A. da başvurucunun
şaka yaptığını zannettiği için komutanlarına konuyla ilgili bir şey
anlatmamıştır.
58. Başvurucunun kendini ateşli silahla vuracağını
düşündürebilecek zihinsel bozuklukları olduğunu gösteren hiçbir unsur
bulunmadığı gibi başvurucunun da bu yönde bir iddiasının olmadığını,
başvurucunun kendini vurma riskini ortaya koyabilecek davranış bozukluğu
sergilemediğini, bu nedenle K.Ç.nin ve R.A.nın komutanlarına bir şey söylememelerinin olağan dışı
bir durum olmadığını, olayların nispeten kısa bir zaman diliminde yaşandığını
zira K.Ç.nin ifadesinde geçen olayın başvuruya konu
olaydan sadece birkaç gün önce, R.A.nın bahsettiği
olayın ise olaydan önceki gece 23.00 sıralarında vuku bulduğunu dikkate alan
Anayasa Mahkemesi; askerî yetkililerin durumu belirlemek ve önlem almak
konusunda fırsatlarının olmadığı, dolayısıyla başvurucunun kendini vurmasını
önleyememiş olmaları nedeniyle askerî yetkilileri sorumlu tutmanın yaşam hakkı
kapsamındaki pozitif yükümlülükler bakımından askerî yetkilere aşırı bir yük
yüklemek anlamına geleceği sonucuna varmıştır(benzer değerlendirme için bkz. Anzılha Zorlu, B. No: 2015/20152, 28/6/2018, §
65).
59. Başvurucu, idari tahkikat raporundaki tespitleri tartışmaması
ve dosyadaki delilleri dikkate almaması nedeniyle AYİM'in
Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir inceleme yapmadığını iddia
etmiştir ancak AYİM İkinci Dairesince verilen karar ve iki üyenin yazmış olduğu
karşıoy (bkz. §§36, 37), idari tahkikat raporu dâhil
dosyada mevcut tüm delillerin ve bu arada illiyet bağı meselesinin
tartışıldığını ortaya koymaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine
karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.