TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN EKİNCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/38867)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Fatih ALKAN
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin
EKİNCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
TOKUL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklu olarak farklı ceza infaz kurumlarında
bulunan eşlerin birbirleriyle yeterli şekilde iletişim kuramamaları nedeniyle
aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu ve kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/25591
numaralı bireysel başvuru dosyasının 2016/38867 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
10. Başvurucu, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında
terör örgütüne (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel
Devlet Yapılanması, FETÖ/PDY) üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
teşebbüs etme suçları kapsamında yürütülen soruşturma sürecinde İstanbul
Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış ve
Silivri 6 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
(Ceza İnfaz Kurumu) konulmuştur. Başvurucu, 28/4/2017 tarihinde Maltepe 1 Nolu L Tipi Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiş ve 13/11/2018
tarihinde tahliye edilmiştir.
11. Başvurucunun eşi de aynı tarihte ve aynı suçlama kapsamında
tutuklanmış ve Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12/8/2016 tarihli
kararıyla 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 114. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca FETÖ/PDY
soruşturmaları kapsamında tutuklanan ve Silivri Ceza İnfaz Kurumlarında tutulan
kişilerin olağanüstü hâl (OHAL) süresince mektup ve faks gibi haberleşme
araçlarını kullanmalarının yasaklanmasına karar verilmiştir. Başvurucunun
anılan karara karşı yaptığı itiraz Silivri 1. İnfaz Hâkimliğinin 12/1/2017
tarihli, Silivri Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 10/3/2017 tarihli
kararlarıyla reddedilmiştir.
13. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna
çeşitli tarihlerde (19/9/2016, 30/9/2016, 10/2/2017) dilekçe ile başvurmuş ve
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulan eşiyle yüz yüze görüşme,
telefonla görüşme ve mektupla haberleşme haklarından yararlandırılmayı talep etmiştir.
Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (İdare ve Gözlem Kurulu) 10/2/2017
tarihli kararıyla başvurucunun talepleri reddedilmiştir. Kararda; mevzuat
gereğince farklı ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin görüşme,
telefonlaşma, mektuplaşma hakkından yararlandırılmalarının mümkün olmadığı
belirtilmiştir.
14. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kurulunun söz konusu kararının
kaldırılması talebiyle 20/2/2017 tarihinde Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz
Hâkimliği) şikâyet dilekçesi sunmuştur. Dilekçesinde, idare tarafından alınan
kararın hukuka aykırı olduğunu belirtmiş ve farklı bir ceza infaz kurumunda
tutuklu olarak bulunan eşiyle görüşebilmesine ve telefon, mektup, faks gibi
araçlarla iletişim kurabilmesine ilişkin taleplerini yinelemiştir.
15. İnfaz Hâkimliğinin 28/2/2017 tarihli kararıyla şikâyetin
reddine karar verilmiştir. Kararda; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
12/8/2016 tarihli kararına değinilmiş ve İdare ve Gözlem Kurulunca verilen
kararın usule ve mevzuata uygun olduğu belirtilmiştir.
16. Başvurucu, söz konusu karara karşı Silivri Ağır Ceza
Mahkemesine (Ağır Ceza Mahkemesi) itiraz etmiş ve İnfaz Hâkimliğince verilen
kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 3/4/2017 tarihli
kararıyla başvurucunun itirazının kısmen kabulüne hükmetmiş ve başvurucunun
başka bir ceza infaz kurumunda tutuklu olan eşiyle telefon görüşmesi
yapabileceğine karar vermiştir. Kesin olarak verilen kararda; ilgili mevzuatta
yasaklayıcı bir düzenleme bulunmadığı, farklı ceza infaz kurumlarında bulunan
tutuklu eşlerin idarenin belirleyeceği gün ve saatlerde telefonla
görüşebileceği belirtilmiştir.
17. Söz konusu karar 26/4/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
18. Kesin nitelikteki karara karşı Bakanlık tarafından -kanun
yararına bozma talebiyle- olağan üstü kanun yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 1.
Ceza Dairesinin 27/11/2017 tarihli kararıyla kanun yararına bozma talebinin
reddine hükmedilmiştir. Kararda; mevzuata göre başvurucunun başka bir ceza
infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan eşiyle telefonla haberleşme hakkının
bulunduğu, başvurucunun telefonla haberleşme hakkının ilgili Cumhuriyet
savcılığı ya da mahkemesince kısıtlandığına dair bir kararın olmadığı, bu
durumda Silivri Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı
belirtilmiştir (bkz. § 35).
19. Başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesince verilen tutuklu eşiyle
telefonla görüşme hakkından yararlanabileceğine dair kararın uygulanması
talebiyle Ceza İnfaz Kurumuna başvurmuştur. Söz konusu talep İdare ve Gözlem
Kurulunun 25/4/2017 tarihli kararıyla teknik alt yapının bulunmaması nedeniyle
reddedilmiştir. Kararda, telefon görüşmelerinin kayıt altına alınması,
dinlenmesi ve eşlerin bu suretle görüştürülmesi için yeterli teknik alt yapının
bulunmadığı belirtilmiştir. Söz konusu kararın ardından başvurucu 28/4/2017
tarihinde Maltepe 1 Nolu L Tipi Ceza İnfaz Kurumuna
nakledilmiştir.
20. Anayasa Mahkemesi tarafından ilgili ceza infaz kurumlarına
12/4/2019 ve 16/4/2019 tarihlerinde yazılan müzekkereler ile başvurucunun tutuklu
kaldığı süre boyunca kendisi gibi tutuklu olan eşi ile herhangi bir açık-kapalı
görüş yapıp yapmadığı, eşiyle telefon vasıtasıyla görüşüp görüşmediği, mektup
yoluyla haberleşme sağlayıp sağlamadığı hususlarında eldeki bilgi ve belgelerin
gönderilmesi talep edilmiştir. 16/4/2019 ve 17/4/2019 tarihli cevap
yazılarında; tutuklu kaldıkları dönemde başvurucu ile eşi arasında herhangi bir
görüşmenin gerçekleştirilmediği, tutuklu eşlerin telefonla da görüştürülmediği
yönünde bilgi verilmiştir. Cevap yazılarında; başvurucunun 5/5/2017 tarihinde
bir kez eşiyle mektup yoluyla iletişim kurduğu belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
21. 5275 sayılı Kanun’un ''Hapis
cezalarının infazında gözetilecek ilkeler" kenar başlıklı 6.
maddesi şöyledir:
"(1) Hapis cezalarının infaz rejimi,
aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
... b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin
düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu
kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan
maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan
diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen
kurallar uyarınca kısıtlanabilir.
c) Cezanın infazında hükümlünün
iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere
cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik
ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.
d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı
saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle
orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu
hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.
e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun
hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve
yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.
f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam
hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu
tedbirin alınması zorunludur.
g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak
kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.
..."
22. 5275 sayılı Kanun'un
"Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından
haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha
değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi
tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma
saatleri içinde ziyaret edilebilir.
...
(3)
Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı
ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."
23. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün
telefonla haberleşme hakkı" kenar başlıklı 66. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Kapalı ceza infaz kurumlarındaki
hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki
ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir
ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu
hükümlüler bakımından kısıtlanabilir."
24. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
"(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde
tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul
edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından
tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar
koyabilir."
25. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile
telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir. "
26. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; ... hükümlüler ile
yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, ... şikâyet ve itiraz, ...
telefonla haberleşme hakkı, ... mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme
hakkı, ... ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde
uygulanacak esaslar, ... ... düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır
nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
27. 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun
Hükmünde Kararname'nin (OHAL KHK'sı) "Soruşturma
ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü,
Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen
suçlar bakımından, olağanüstü halin devamı süresince;
...
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi
koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet
Bakanlığı ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular
telefonla haberleşme hakkından ancak onbeş günde bir
ve bu bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere
faydalanabilirler."
28. 667 sayılı OHAL KHK'sı, 29/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile onaylanmıştır. KHK'nın 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesinde aynen kabul
edilmiştir.
29. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) "Telefonla görüşme hakkı" kenar
başlıklı 88. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Kapalı kurumda bulunan hükümlüler,
belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları
ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir.
(2)
Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır:
a) Hükümlüler, haberleşme veya iletişim
araçlarından yoksun bırakılma veya kısıtlama cezası ile hücreye koyma cezasının
infazı sırasında olmamak koşuluyla, idarenin kontrolünde bulunan ve kurumun
uygun yerlerine yerleştirilen telefonlardan yararlandırılır,
...
e) Hükümlüler, telefon görüşmesi hakkına sahip
oldukları konusunda bilgilendirilir,
...
k) Hükümlü bu maddede belirtilen telefonla
görüşme hakkını kullanabilmek için "Telefon Görüşme Formu" doldurur.
Bu formda; telefon görüşmesi yapmak istediği kişiler ve bunlarla olan yakınlık
derecesini, görüşme yapmak istediği sabit, cep telefon numaraları ile yurtdışı
telefon numarasını, telefon görüşmesi yapacağı yakınlarının açık adreslerini
belirtir ve gerekli belgeler eklendikten sonra idareye verir. İdare gerekli
gördüğü takdirde gideri hükümlüden alınmak koşuluyla formdaki bilgilerin
doğruluğunu araştırabilir. Telefon görüşme formunda yer alan bilgilerde değişiklik
olması halinde hükümlü yeni bir form düzenleyerek idareye bildirir. Hükümlü
tarafından formda gösterilmemiş olan kişilerle telefon görüşmesi yaptırılmaz,
...
f) Hükümlülerin telefonla
görüşme gün ve saatleri, kurumda bulunan telefon adedi, başvuru sırası, kurumun
asayiş ve güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler
görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez
ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir.
Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen
numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan
itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem
kurulu tarafından belirlenen hükümlüler onbeş günde
bir kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve
babası ile görüşebilir,
...
o) Hükümlülere dışarıdan telefon açılmak
suretiyle görüşme yaptırılmaz,
..."
30. Tüzük'ün "Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı
126. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla
eşi, ... ile ... ziyaret edilebilir.
(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki
kimselerin ziyaretine Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin
verilebilir.
...
(4) Hükümlüyü ziyaretin esas ve usulleri,
kapalı ve açık görüş olmak üzere kurumların yapısı dikkate alınarak
yönetmelikte düzenlenir."
31. Tüzük'ün "Tutuklulara uygulanacak hükümler ve yükümlülükleri"
kenar başlıklı 186. maddesi şöyledir:
"(1) Tüzüğün; 1, 4, 6, 9 ilâ 14, 22, 24
ilâ 27, 29 ilâ 31, 40 ilâ 46, 67 ilâ 73, 75 ilâ 96, 99 ilâ 108, 110 ilâ 117,
119 ilâ 132, 143 ilâ 171, 174, 176 ilâ 179, 185, 188, 189 uncu maddelerinde
düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular
hakkında da uygulanabilir."
32. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in
(Ziyaret Yönetmeliği) "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular; eşi ... ile ...
görüşebilir."
33. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin olay tarihinde
yürürlükte olan üçüncü fıkrası şöyledir:
"Aynı ceza infaz kurumu içinde bulunan
hükümlü ve tutuklular, birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu
Yönetmelik hükümleri kapsamında birbirleri ile görüşebilir."
34. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret
edebilecek kişiler" kenar başlıklı 9. maddesinin 5/12/2018
tarihli ve 30616 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilen üçüncü fıkrası şöyledir:
"Aynı ceza infaz kurumu ya da birden
fazla ceza infaz kurumunun bir arada bulunduğu yerleşkedeki farklı kurumlarda
barındırılmakta olan hükümlü veya tutuklular, birinci fıkrada sayılan
kişilerden olmaları şartıyla bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Cumhuriyet
başsavcılığının yazılı emri ile birbirleriyle görüşebilir."
2. İlgili Yargı Kararı
35. Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebiyle yaptığı
bir başvuru üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından verilen 27/11/2017
tarihli ve E.2017/1368, K.2017/4262 sayılı kararın ilgili kısımları şöyledir:
"5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 66. maddesinde hükümlülerin telefonla
haberleşme hakkı düzenlenmiş olup, ... Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 88. maddesinin 1.
fıkrasına göre; ... aynı maddenin 2. fıkrasında telefonla görüşmenin hangi
esaslara göre yapılacağı düzenlenmiştir. ...
Hükümlülerin telefonla haberleşme hakkı ile
ilgili bu düzenlemelerin dışında tutukluların telefonla haberleşme hakkı ile
ilgili ayrı bir düzenlemenin bulunduğu buna göre; ... 667 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesinin
1. fıkrasının (e) bendine göre; Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi koşuluyla
sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın hısımları ile
vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı ile
Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular telefonla haberleşme
hakkından ancak onbeş günde bir ve bu bentte sayılan
kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabilirler. 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 114. maddesinin
3. fıkrasına göre; Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla
görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde
hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 115. maddesine göre; tehlikeli hâlde
bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin
güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda
bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma
evresinde hâkim veya mahkemesince belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin,
ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması tedbirinin
uygulanabileceği öngörülmüştür.
667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere
İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 6 .maddesinin 1. fıkrasının (e.) bendi,
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'un 114.
maddesinin 3. fıkrası ve aynı kanunun 115. maddesi birlikte
değerlendirildiğinde, telefonla haberleşme hakkı ve bunun kısıtlanması ile
ilgili tutuklular ile ilgili ayrı bir düzenlemenin bulunduğu, bu düzenlemelere
göre tutukluların telefonla haberleşme hakkının soruşturma evresinde Cumhuriyet
savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabileceği,
idarenin bu konuda takdir yetkisinin bulunmadığı;
Somut olayda ceza infaz kurumunda tutuklu
olarak bulunan Hüseyin Ekinci’nin başka bir ceza infaz kurumunda tutuklu olarak
bulunan eşi ile telefonla haberleşme hakkının bulunduğu, tutuklunun telefonla
haberleşme hakkının Cumhuriyet savcısı ya da mahkemesince kısıtlandığına dair
bir kararın da dosyada bulunmadığı anlaşılmakla;
Tutuklu Hüseyin Ekinci'nin, başka bir ceza
infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan eşi ile telefonla görüşme talebinin
reddine dair ... Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu
Başkanlığının ... kararına karşı yaptığı şikayetin reddine ilişkin ... İnfaz
Hakimliğinin ... kararının kaldırılmasına dair itiraz merci olan ... Ağır Ceza
Mahkemesinin ... kararında isabetsizlik görülmediğinden, bu karara yönelik
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına bozma talebinin CMK'nun 309. maddesi gereğince reddine, dosyanın
mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine ...
oybirliğiyle karar verildi."
B. Uluslararası Hukuk
36. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel
ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi
şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına,
konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
37. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata
saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini
geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı
güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi
geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas
kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye,
B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11,
9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
29).
38. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular
Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2) [BD], B. No:
74025/01, 6/10/2005, § 69).
39. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı
gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı
ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi
kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali
anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, §
123).
40. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§
99-105).
41. AİHM'e göre hükümlü ve
tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu
idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam
ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2),
B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, § 127).
Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için güvenlik
nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02,
20/5/2008, § 46).
42. AİHM, tutukluların ziyaretçi alma haklarına getirilen
kısıtlamaların güvenlikle ilgili nedenlerle veya bir soruşturmanın meşru
yararlarını koruma gerekliliğiyle haklılaştırılsa da
bu amaçlara bütün tutukluların haklarını kısıtlamayan başka yollarla da
ulaşılabileceğini belirtmiş; oluşturulacak farklı tutukluluk kategorilerine
özel kısıtlamalar getirilebileceğini kabul etmiştir (Laduna/Slovakya, B. No: 31827/02, 13/12/2011, § 66; Varnas/Litvanya, B. No: 42615/06, 9/7/2013, § 119 ).
43. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü
ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısımları şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24.2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması,
emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve
suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve
ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci
tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar
yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler,
mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine
ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
45. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme
gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
46. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
47. Başvurucu; kendisi gibi tutuklu olan eşiyle gerek açık
gerekse kapalı usulle görüşemediğini, eşiyle telefonla ve mektup yoluyla
haberleşme imkânından yararlanamadığını ileri sürmüştür. Başvurucu; eşi ile
hiçbir şekilde görüştürülmemesinin mevzuata aykırı olduğunu, görüşme hakkına
ilişkin açık bir yasağın bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucu; devletin,
ailenin huzur ve refahının sağlanması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü
olduğunu ancak bu yönde herhangi bir adım atılmadığını belirtmiştir. Telefonla
görüşme hakkının olduğu yönünde verilen kararın ise hukuka aykırı şekilde
uygulanmadığını ve tutuklu eşiyle görüştürülmemesi nedeniyle aile birliğinin
zarar gördüğünü ifade eden başvurucu; adil yargılanma hakkının, özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının, haberleşme hürriyetinin ve ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
48. Bakanlık görüşünde; mevzuat gereğince farklı ceza infaz
kurumlarında bulunan eşlerin görüşmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Görüş
yazısında; Anayasa'nın 41. maddesi ve 20. maddesinin birinci fıkrası birlikte
değerlendirildiğinde devletin hükümlü ve tutukluların aileleri ile
görüşmelerini sağlayacak tedbirleri alma yükümlülüğü altında olduğu, ancak
idarenin anılan yükümlülüğü yerine getirirken ceza infaz kurumunda tutulmanın
kaçınılmaz ve doğal sonuçlarını gözetmesi gerektiği ve bu bağlamda takdir
marjının geniş olduğu belirtilmiştir. Görüşte; somut olayda idare tarafından
kullanılan takdir hakkının usule ve yasaya uygun olup olmadığının İnfaz
Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirildiği, ret kararındaki
tespit ve sonuçların mevzuatın uygulanması niteliğinde olduğu, Anayasa'da yer
alan hak ve özgürlükleri ihlâl eder nitelikte olmadığı şeklinde
değerlendirmelere yer verilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevap
dilekçesinde başvurucu, başvuru dilekçesinde belirttiği iddialarını ve
taleplerini yinelemiştir.
2. Değerlendirme
49. Anayasa’nın 5. maddesi şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
50. Başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, ... aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine
dokunulamaz."
51. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun temelidir ...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için
gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar..."
52. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun şikâyetinin özünün kendisi gibi tutuklu olan eşiyle telefonla
ya da yüz yüze olacak şekilde görüşme imkânından yararlanamamasına ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun eşiyle aile hayatının devamını
sağlayacak şekilde -asgari de olsa- iletişimini/temasını sürdürecek önlemlerin
alınmaması yönündeki söz konusu iddianın aile hayatına saygı kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
53. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile
hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
54. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci
fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında
kamusal makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin
ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine
işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi
çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını
oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği
ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif
yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır
(Murat Atılgan, B. No: 2013/9047,
7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
55. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda
tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin
hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek
önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet
Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Bununla beraber bu
yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın doğal
sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir.
56. Devletin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla iletişimini
devam ettirecek önlemleri alması pozitif yükümlülüklerinin bir gereği olsa da
-belirtildiği üzere- hukuka uygun bir tutulmadan kaynaklanan kaçınılmaz
sonuçlar nedeniyle aile hayatı kapsamındaki temasın sınırlandırılması doğaldır.
Kamu düzeninin ve kurum güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç
doğrultusunda ve makul bir gerekliliğin olması durumunda gerekçeleri ilgili ve
yeterli şekilde açıklanarak belirli bir süre boyunca söz konusu pozitif
yükümlülüğün karşılanmaması da olağan kabul edilebilir. Ancak aile hayatına
saygı hakkının gereklerinin mümkün olan ilk fırsatta yerine getirilmesi ve
mahpusların ailesiyle olan temasının hızlı şekilde yeniden sağlanması bir
gerekliliktir.
57. Bu bağlamda tutuklu ya da hükümlünün aile hayatını sürdürmesini
sağlamaya yeterli olacak şekilde yakın derecedeki aile bireyleriyle asgari
düzeyde bir iletişim ve temas kurması her durumda sağlanmalıdır. Böylesi bir
yükümlülüğün yerine getirilmesi ve tedbirler alınması, aile hayatına saygı
hakkı kapsamında devletten beklenen asgari bir gerekliliktir. Birtakım teknik
ya da fiziki olanakların bulunmaması, tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari
şekilde iletişim ve temas kuramamasına gerekçe olarak gösterilemez. Zira
mahpusun ailesiyle iletişim kurması her durumda mutlaka yüz yüze görüştürülmesi
anlamına gelmemektedir.
58. Örneğin farklı yerleşkelerde veya farklı şehirlerde bulunan
ceza infaz kurumlarında barındırılan mahpusların birbirleriyle yüz yüze
görüştürülmeleri beklenemez. Ancak yakın aile bağı olan bu durumdaki
mahpusların birbirleriyle uygun vasıtalar aracılığıyla görüştürülmelerinin
sağlanması gerekir. Öte yandan aynı yerleşke içindeki farklı ceza infaz
kurumlarında tutulan yakın aile bireylerinin gerekli güvenlik önlemleri
alınarak mümkün olduğunca belirli dönemlerde yüz yüze görüştürülmeleri aile
hayatına saygı hakkının gerekli kıldığı yükümlülüğün bir parçası olarak
değerlendirilmelidir. Nitekim belirtilen son halde, aile bireylerinin yüz yüze
görüştürülmeleri kamusal makamlara katlanılması mümkün olmayan bir külfet
yüklememektedir.
59. Tüm durumlarda, önemli olan husus yakın aile bireylerinin
birbirlerinden haberdar olabilmeleri, aile hayatlarına ilişkin konuları
konuşabilme imkânından yoksun bırakılmamalarıdır. Elbette aile bireylerinin
birbirleriyle temas etmesine ve aile ilişkilerinin sürdürülmesini sağlamaya
elverişli kabul edilen uygun vasıtaların, suç işlenmesinin önlenmesi ya da yasa
dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla ilgili idare tarafından
denetlenmesi ve gerektiğinde izlenmesi de mümkündür. Bu şekilde denetleme ve
izleme yetkileri olmasına rağmen haklı bir gerekçe olmaksızın kamusal makamlar
tarafından tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle asgari bir iletişim kurmasına
imkân sağlanmaması aile hayatına saygı hakkının ihlaline neden olabilir.
60. Vurgulandığı üzere, tutuklu ya da hükümlünün ailesiyle
asgari bir iletişim kurmasının sağlanması şeklindeki pozitif yükümlülük
özellikle aile bireylerinin her ikisinin de mahpus olduğu ve aynı yerleşke
içinde tutulmadıkları durumlarda bu kişilerin mutlaka yüz yüze, yakın şekilde
görüştürülmesini gerekli kılmaz. Belirtilen asgari iletişim, söz konusu aile
bireylerinin belirli ve makul aralıkta başta telefon olmak üzere uygun
vasıtalarla birbirleriyle görüştürülmeleri yoluyla da sağlanabilir. Sadece
mektup yoluyla haberleşme ise, istisnai durumlar hariç olmak üzere, aile
bireylerinin birbirleriyle olan ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında korunan
temasın sürdürülmesini sağlamaya uygun bir vasıta olarak kabul edilmemelidir.
Zira mektup yoluyla haberleşme, tek başına aile ilişkilerinin sürdürülmesine
olanak sağlayacak kapsamı ve hızı içeren bir vasıta olanak nitelendirilmeye
elverişli değildir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
61. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016
tarihinden itibaren doksan gün süreyle OHAL ilan edilmiş ve OHAL süreci üçer
aylık sürelerle uzatılarak 18/7/2018 tarihine kadar devam etmiştir.
62. Somut olayda başvurucu, FETÖ/PYD üyesi olma ve anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlamalarıyla 21/7/2016 tarihinde
tutuklanarak Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Başvurucunun eşi de aynı tarihte
aynı suçlama kapsamında tutuklanmış ve Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna
konulmuştur.
63. Başvurucu, tutuklu olduğu eşiyle görüşme talebiyle Ceza
İnfaz Kurumuna başvurmuş ise de gerek görüş hakkından gerekse telefon ve mektup
yoluyla görüşme hakkından yararlanmasının mevzuat gereğince mümkün olmadığı
gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. İdare ve Gözlem Kurulunca verilen söz
konusu karar İnfaz Hâkimliği tarafından usule ve yasaya uygun bulunarak
reddedilmiş ise de Ağır Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun talebinin kısmen
kabulüne karar verilmiş ve tutuklu olan eşiyle telefonla görüşme hakkının
bulunduğuna hükmedilmiştir. Ceza infaz kurumlarından gönderilen bilgi ve
belgelerden telefonla görüşme hakkına ilişkin söz konusu kararın uygulanmadığı
anlaşılmaktadır.
64. Genel ilkeler kısmında vurgulandığı üzere devletin, hükümlü ve
tutukluların özellikle yakın derecedeki aile bireyleriyle temasını devam
ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu
yükümlülük, makul bir gerekliliğin olması durumunda, kamu düzeninin ve kurum
güvenliğinin sağlanması yönündeki meşru amaç doğrultusunda sınırlı bir süre
için yerine getirilmeyebilir. Fakat devlet her durumda tutuklu ya da hükümlünün
ailesiyle asgari bir iletişim kurmasını sağlamak zorundadır. Devlet, bu asgari
iletişimin sağlanması konusundaki yükümlülüğünü gerektiğinde uygun vasıtalar
aracılığıyla da yerine getirebilir. Ayrıca suç işlenmesinin önlenmesi ya da
yasa dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla bu vasıtaların denetlenmesi ve
izlenmesi mümkündür (bkz.§§ 54-60).
65. Başvurucunun, Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu süre zarfında
kendisi gibi tutuklu olan eşiyle yüz yüze ya da telefon vasıtasıyla hatta
mektup yoluyla dahi görüşemediği anlaşılmaktadır. Devletin, tutuklu olan
başvurucunun eşiyle temasını devam ettirecek önlemleri alması yönünde pozitif
yükümlülüğü bulunmakla birlikte başvurucunun eşinin de tutuklu olduğu dikkate
alındığında söz konusu yükümlülüğün kapsamının somut olayın koşulları özelinde
-bu durumda devletin takdir marjının daha geniş olduğu hususu göz ardı
edilmeden- değerlendirilmesi gerekecektir.
66. Somut olaydaki gibi özellikle farklı ceza infaz kurumlarında
bulunan tutuklu eşlerin yüz yüze görüştürülmeleri konusundaki taleplerin
kamusal makamlar tarafından her durumda karşılanması beklenmemelidir. Zira aile
hayatına saygı hakkı kapsamında kamusal makamlara bu derecede bir pozitif
yükümlülük yüklenemez. Ancak eşlerin her ikisi tutuklu olsa dahi devlet mutlaka
eşler arasında asgari bir iletişimin kurulmasını ve sürdürülmesini sağlamak
zorundadır. Asgari iletişimin telefon gibi uygun bir vasıtayla
gerçekleştirilmesi ve mevzuatta öngörüldüğü üzere suç işlenmesinin önlenmesi ya
da yasa dışı haberleşmenin önüne geçilmesi amacıyla telefon görüşmelerinin
idarece dinlenip kayıt altına alınması da mümkündür (bkz.§ 23).
67. Başvurucunun tutuklu kaldığı ve başvuruya konu olan dönemde
OHAL koşulları geçerli olmuştur. Dolayısıyla 6749 sayılı Kanun'un 6. maddesi
gereğince terör örgütü üyeliği veya bu örgütlerin faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlar sebebiyle tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunanlar OHAL
süresince telefonla haberleşme hakkından on beş günde bir ve on dakikayı
geçmemek üzere faydalanabilme imkânına sahip kılınmışlardır. Yine Yargıtay 1.
Ceza Dairesinin 27/11/2017 tarihli kararıyla başvurucunun başka bir ceza infaz
kurumunda tutuklu olarak bulunan eşiyle telefonla görüşme hakkının bulunduğuna
ve telefonla görüşme hakkının yetkili makamlarca kısıtlandığına dair bir
kararın olmadığı durumlarda tutuklu eşlerin bu haktan yararlanabileceklerine
hükmedilmiştir (bkz. § 35). Söz konusu karara rağmen telefonla görüşme
hakkından başvurucunun yararlandırılmaması nedeniyle eşler arasında asgari bir
iletişimin kurulmasını ve sürdürülmesini sağlama konusundaki yükümlülüğün
devlet tarafından yerine getirildiği söylenemeyecektir.
68. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, tutuklu eşler
arasında aile hayatının sürdürülmesine imkân sağlayacak şekilde asgari düzeyde
iletişim kurulmasına uygun bir vasıta olarak değerlendirilebilecek telefonla
görüşme hakkından başvurucunun yararlandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda
eşler arasında asgari bir iletişim kurulmasına imkân sağlayacak şekilde kamusal
makamlarca tedbir alınmadığı ve aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerin gereğinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.
69. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence
altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
70.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
71. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkelere yer verilmiştir.
72. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57-58).
73. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
74. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesini, ihlale neden olan
hukuka aykırı uygulamaların kaldırılmasını ve toplamda 70.000 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
75. Anayasa Mahkemesi, tutuklu eşler arasında aile hayatının
sürdürülmesine imkân sağlayacak şekilde iletişim kurulmasına uygun bir vasıta
olarak değerlendirilebilecek telefonla görüşme hakkından başvurucunun
yararlandırılmaması nedeniyle, aile hayatına saygı hakkı yönünden devletin
pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği sonucuna ulaşmıştır.
76. Başvurucunun tahliye olduğu, dolayısıyla tutukluluk
koşulları altında telefon gibi uygun bir vasıta aracılığıyla eşiyle görüşmesi
yönünde ilgili yargı merci tarafından bir karar verilebilmesinin mümkün
olmadığı dikkate alındığında yargılamanın yenilenmesi yönünde bir hüküm
kurulması olanaklı değildir.
77. Öte yandan somut olay bağlamında ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı değerlendirilmektedir.
Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için aile hayatına
saygı hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya takdiren
net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
78. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile
hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine
(E.2017/902, K.2017/1128) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
3/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.