logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(B.A. [1.B.], B. No: 2016/40642, 3/7/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/40642)

 

Karar Tarihi: 3/7/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

B.A.

Vekili

:

Av. Utku EJDER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturmalar kapsamında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince karara bağlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; usule aykırı şekilde yürütülen bir kısım soruşturma işlemi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları, soruşturma mercileri ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından, darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/01/2018, § 12).

10. Başvurucu, olay tarihinde Ankara'nın Polatlı ilçesinde bulunan 58. Topçu Tugayı 1. Topçu Taburu 2. Batarya Komutanlığında üsteğmen rütbesiyle görev yapmaktadır.

11. Başvurucu, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında 16/7/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştır.

12. Başvurucu 17/7/2016 tarihinde Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiş; ifade alma işlemi sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu, ifadesinde özetle FETÖ/PDY ve gerçekleşen darbe teşebbüsü ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur.

13. Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığı aynı tarihte tutuklanması istemiyle başvurucuyu Polatlı Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu hakkındaki talep yazısında, başvurucunun "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından mevcutlu olarak gönderildiği" belirtilerek "şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla; şüphelilerin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. vd. maddeleri..." şeklindeki gerekçeyle tutuklanmasına karar verilmesi istenmiştir.

14. Başvurucunun Hâkimlikteki savunmasının ilgili kısmı şöyledir:

" ... üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Ben 15/7/2016 tarihindeki ülke genelinde yaşanan darbeye teşebbüs olayından önce Türk Silahlı Kuvvetlerine ait Polatlı 58. Topçu Tugayında 1. Topçu Taburu 2. Batarya Komutanlığında Üstteğmen olarak görev yapıyordum. Darbeye teşebbüs olayından sonra benim görevim değişmedi. Bana da böyle bir görevlendirilme bildirilmedi. Darbeye teşebbüs olayını saat 02:00'a doğru Ankara'ya 20-25 km kala Temelli'yi geçtikten sonra hem sosyal medyadan hem de Ankara'da polis memuru olan kardeşimden öğrendim. Bu sırada yaşanan olaylar ile ilgili ben her hangi bir whatsapp grubuna dahil değildim. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve diğer yetkili kişiler tarafından askerlerin kışlaya dönme çağrısını saat 02:00 civarında öğrendim ve çağrıya uymak için araçları dönderdik. Kışlaya patika yoldan Basri Köyü tarafından dönmeye çalıştık fakat dönemedik, polislere teslim olduk. Bu olayda silah kullanmadım, talimat almadım, kimseyede bu yönde talimat vermedim. Ben böyle bir olayın içerisine girdiğim için pişmanım. Olay nedeniyle kamunun ve vatandaşların herhangi bir maddi manevi zarara uğramasına sebebiyet vermedim, fakat vermiş isem de gidermek isterim dedi. Ben aynı zamanda bize emir veren Tugay Komutanı Tuğgeneral M.A.'dan şikayetçiyim."

15. Başvurucu, Polatlı Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/7/2016 tarihli kararıyla anılan suçlardan tutuklanmıştır. Bu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ... suçlarının vasıf ve mahiyeti, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu, şüphelilerin beyanı, somut delil mahiyetindeki tutanaklar, mesaj formları, tanık ifadeleri, sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirilmesi listesi, sıkıyönetim bölge komutanları, kaçma şüphelerinin bulunması, suçlara dair yasada yazılı cezanın üst haddi, suçların CMK 100/11. maddesinde katalog suçlar arasında yer alması dikkate alınarak CMK 100. ve devamı maddeleri uyarınca tutuklanmasına, [karar verildi]."

16. Polatlı Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Başvurucu müdafiinin bu karara 11/11/2016 tarihinde yaptığı itiraz, Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/11/2016 tarihli kararıyla "... Polatlı Sulh Ceza Hakimliğinin kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, karar tarihinden bu yana delil durumunda bir değişiklik olmadığı, şüpheliye isnat olunan suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu" şeklindeki gerekçeyle reddedilmiştir.

17. Anılan karar başvurucuya 29/11/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 26/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttüğü soruşturmada başvurucu ile birlikte toplam 330 şüpheli hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından hazırladığı 16/12/2018 tarihli fezleke ile dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

20. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 18/12/2016 tarihli iddianamesi ile başvurucunun fezlekede anılan suçları işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve bu örgütün yapılanmasına ilişkin genel bilgilerin yer aldığı iddianamede başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair temel olarak Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığının fezlekesindeki olgulara dayanılmıştır. FETÖ/PDY'ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna ve şüphelilerin eylemlerine değinilmiştir. Başvurucu hakkında yapılan değerlendirme şöyledir:

"...

Şüpheliler Personel Şube Müdürü olan yarbay [M.D.] ve1. Topçu taburu 2. Batarya Komutanı üstteğmen [B.A.'nın], 15/7/2016 günü saat:21:33 sularında şüpheli M.A. tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya katılarak, şüpheli [M.A.]'nın 'TSK'nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği' şeklinde açıklamaları ve devamında A4 kağıda önceden el yazılı olarak hazırladığı Tugay teşkilat yapısına uymayan yeni oluşturulmuş 'görev yeri, personel isimleri ve araç sayısı' gibi hususları içeren birlikleri gösteren kağıt parçasını vererek sözde sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/TÜRKSAT uydu istasyonunu ele geçirmek ve kontrol altına alma görevini verdiği; bu görev kapsamında şüphelilerin kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yapıp toplam 34 personel ve 4 araçla Kışlanın 2 nolu nizameyesinden saat 23:52 ila 23:53 arasında çıkarak Ankara'ya doğru yol aldıkları, Ankara/Temelli çıkışındaki engellemeyi aşarak, Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbeye teşebbüsün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkansızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra Polatlı'ya dönüşe geçtikleri ve Basri Köyü bölgesinde yakalandıkları; yüklenen suçları işlediği anlaşılmıştır.

..."

21. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamaların dayandığı olgular özetle şöyledir:

i. Şüpheli M.A. tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya başvurucunun katıldığı ileri sürülmüştür.

ii. Şüpheli M.A.nın el ürünü olan görev yeri ve personel isimlerini gösteren personel isim listesinde başvurucunun da isminin yer aldığı tespit edilmiştir.

iii. Şüpheli M.A.nın "TSK'nın yönetime el koyduğu, sıkıyönetim ilan edildiği, birliklere Ankara ilinde emniyet asayiş görevi verildiği" şeklinde açıklamaları ve devamında A4 kâğıda önceden el yazılı olarak hazırladığı Tugay teşkilat yapısına uymayan, yeni oluşturulmuş görev yeri, personel isimleri ve araç sayısı gibi hususları içeren birlikleri gösteren kâğıt parçasını vererek sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/TÜRKSAT uydu istasyonunu ele geçirme ve kontrol altına alma görevinin başvurucuya verildiği ileri sürülmüştür.

iv. Başvurucunun anılan görev kapsamında kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yapıp toplam otuz dört personel ve dört araçla kışlanın 2 No.lu nizamiyesinden saat 23.52 ile 23.53 arasında çıkarak Ankara'ya doğru yol aldıkları, Ankara/Temelli çıkışındaki engellemeyi aşarak Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbe teşebbüsünün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkânsızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra Polatlı'ya dönüşe geçtikleri ve Basri Köyü bölgesinde yakalandıkları belirtilmiştir.

v. Ankara Kriminal Polis Labaratuvarının ANK-KİM- 16-06527 numaralı uzmanlık raporunda; başvurucunun el svaplarında atış artıklarının tespit edildiği belirtilmiştir.

22. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 2/1/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/1 sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır.

23. Mahkemece 9/1/2017 tarihinde yapılan tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... suçlarını işlediklerine dair, tüm sanıkların savunmaları, tanık beyanları, bilirkişi inceleme raporları, güvenlik kamera kayıtları, arama kararları ile tutanakları, uzmanlık raporları ve tüm dosya kapsamında göre kuvvetli suç şüphesinin varlığı, atılı suçların 5271 Sayılı CMK'nın 100/3 maddesinde tutuklama nedeni olarak öngörülen katalog suçlardan olması, tutuklulukta geçen süre ile kovuşturma konusu suçun yasada öngörülen cezasının alt ve üst sınırları arasında ölçülülük bulunması, adli kontrol hükümlerine uymanın sanıkların iradesine bırakılması ve bu aşamada yetersiz kalma ihtimali nedeniyle tutukluluğun devamı halinde mağduriyete neden olunmaması dikkate alınarak ... tutukluluk halinin devamına ... [karar verildi]."

24. Mahkemece başvurucu ve bir kısım sanıklar yönünden tutuklu olmak kaydıyla toplam üç yüz otuz sanık hakkında devam eden yargılama sonucunda 19/4/2018 tarihli kararla başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve "... atılı suçları işlemesi nedeniyle verilen ceza miktarı, sanıkların işlediği suç türünün CMK'nun 100/3. bendinde sayılı suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin devam etmesi, sanıkların kaçma şüphesi altında bulunması, tutuklama tedbirinin işlenen suça ve verilen ceza miktarına göre ölçülü olması ile tutuklulukta geçen süre ..." gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Mahkûmiyete ilişkin kararın ilgi kısmı şöyledir:

" ...

Subay rütbesindeki sanıkların; darbe girişimi kastıyla personeli tugaya çağırdıkları, mevzuata aykırı birlikler oluşturdukları, bu birliklerin suçta kullanacakları araç, teçhizat ve mühimmatın tahsis edilmesi için talimat verdikleri, aynı birlikleri sevk ve idare ederek tugay dışına intikal ettirdikleri görülmüştür. Anayasayı ihlal suçunun tek bir kişi tarafından işlenmesi mümkün olmayıp suçu gerçekleştirmeye elverişli nitelik ve nicelikte silahlı güce ihtiyaç bulunmaktadır. Somut olayda subay rütbesindeki sanıkların bu durumun bilinciyle emirleri altındaki birlikleri suçun işlenmesinde kullandıkları anlaşılmıştır. Bu sanıkların anayasayı ihlal suçunu işlemeye elverişli cebir ve şiddet eylemlerini -uçak ve helikopter gibi çok etkili ateş gücüne sahip silahları doğrudan kullanmak dışında- astları eliyle gerçekleştirecekleri hususu tartışmasız olup, subay rütbesindeki sanıkların emirleri altındaki birlikleri darbeye teşebbüs kastıyla sevk ve idare etmeleri ve bu amaçla verdikleri emir/emirler ile fikir ve eylem birliği içerisinde gerçekleştirdikleri her tür eylemleri suçun TCK'nun 37/1 maddesi uyarınca 'fiilin birlikte gerçekleştirilmesi' olarak nitelendirilmelidir.

Zira subay rütbesindeki sanıkların atılı suçu işlemek için emir vermek dışında başkaca bir eylemde bulunmalarına, hatta kışla dışına çıkmalarına dahi gerek yoktur. Nitekim 15/7/2016 tarihinde, yargılama konusu dışındaki diğer askeri birliklerden dışarı çıkılmadan dahi verilen emir ve talimatlarla darbe girişiminin yürütüldüğü görülmüştür. Bu nitelikte olan sanıkların ister kışla dışında isterse kışla içinde olsun darbe girişimine yönelik sadece emir vermek suretiyle dahi bu suçu doğrudan işledikleri sonuç ve kanaatine varılmıştır."

25.Başvurucu,mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

26. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Ankara Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesinde derdesttir ve başvurucunun tutukluluk durumu devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

27. İlgili hukuk için bkz. Abdurrahim Özkan, B. No: 2017/25586, 18/4/2018, §§ 19-26.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu; suçüstü hâli mevcut olmadan, somut suç şüphesi ve somut deliller bulunmadan hukuken geçersiz bir tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde; karşılaşılan darbe teşebbüsünün büyüklüğü dikkate alındığında başvurucunun tutuklanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına gerekli ve fiilî durumla orantılı bir müdahale teşkil ettiği, başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedeni bulunmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakıldığına yönelik şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğu belirtilmiştir.

31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında; darbe teşebbüsünde bir eylemi olup olmadığı, silahlı terör örgütüne üyeliği veya örgütle irtibatlı olup olmadığı hususunda herhangi bir araştırma yapılmadan özgürlüğünden yoksun bırakıldığını; FETÖ/PDY terör örgütüyle irtibatını kuracak en ufak bir delile rastlanmadığını belirterek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

32. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

33. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

34. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Uygulanabilirlik Yönünden

36. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

37. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden

 (1) Genel İlkeler

38. Genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsü ve arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silahlı isyana tahrik etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlamalarıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

40. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

41. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında, isnat edilen suçların işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin dosyada bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 15). Buna göre şüphelilerin beyanlarına, somut delil mahiyetindeki tutanaklara, mesaj formlarına ve tanık ifadelerine dayanılmıştır.

42. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede ise şüpheli M.A. tarafından Tugay Harekat Merkezinde yapılan toplantıya başvurucunun katıldığı, anılan toplantıda M.A. tarafından A4 kâğıda el yazısıyla önceden hazırlanmış olan ve Tugay teşkilat yapısına uymayan, yeni oluşturulmuş görev yeri, personel isimleri ve araç sayısı gibi hususları içeren ve birlikleri gösteren listenin başvurucuya verildiği ve başvurucunun sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/TÜRKSAT uydu istasyonunu ele geçirmek ve kontrol altına almakla görevlendirildiği; bu görev kapsamında şüphelilerin kendi birlik oluşumunu sağlayarak ve diğer yeni oluşturulmuş birliklere gidecek personelleri de ilgili birliklere göndererek, birliğine silah, teçhizat ve mühimmat aldırtarak hazırlıklarını yapıp toplam otuz dört personel ve dört araçla kışlanın 2 No.lu nizamiyesinden saat 23.52 ile 23.53 arasında çıkarak Ankara'ya doğru yol aldıkları, Ankara/Temelli çıkışındaki engellemeyi aşarak Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması ve ülke genelinde darbe teşebbüsünün başarısız olması karşısında ilerlemenin imkânsızlığı nedeniyle bir süre bekledikten sonra Polatlı'ya dönüşe geçtikleri ve Basri Köyü bölgesinde yakalandıkları ileri sürülmüştür (bkz. §§ 20, 21).

43. Buna göre soruşturma makamlarınca başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken şüpheli M.A. tarafından el yazısıyla hazırlanan Tugay teşkilat yapısına uymayan, yeni oluşturulmuş görev yeri ve personel isimlerini gösteren personel isim listesinde başvurucun da isminin yer aldığı belgeye ve başvurucunun sıkıyönetim direktiflerini uygulamaya yönelik olarak Ankara/TÜRKSAT uydu istasyonunu ele geçirme ve kontrol altına alma görevi kapsamında toplam otuz dört personel ve dört araçla kışladan ayrılıp Ankara girişi Yapracık yokuşu mevkiinde yolun polis ve halk tarafından kapatılmış olması nedeniyle Polatlı'ya dönüşe geçtikten sonra Basri Köyü bölgesinde yakalanmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. §§ 15, 21). Nitekim Anayasa Mahkemesi Abdurrahim Özkan başvurusunda; başvurucunun Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayımlanan Sıkıyönetim Direktifi'nin ekinde yer alan Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi'nde Ankara 2 No.lu Sıkıyönetim Askerî Mahkemesinde askerî hâkim olarak görevlendirilmesi olgusunu başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Abdurrahim Özkan, § 44). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

44. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.

45. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

46. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir§ 78, 79).

47. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu, Türk hukuk sistemi içinde en ağır cezai yaptırım öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suçlar, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.

48. Somut olayda Polatlı Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kaçma ihtimalinin bulunmasına, kanunda yazılı cezanın üst haddine ve suçların 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında belirtilen katalog suçlar arasında yer almasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).

49. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Polatlı Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

50. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).

51. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016 § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

52. Ayrıca başvurucunun darbe teşebbüsünün savuşturulması sürecinde gözaltına alındığı ve sonrasında tutuklandığı dikkate alındığında soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülülük ilkesinin bir unsuru olarak gerekli olmadığı sonucuna varılması için herhangi bir nedenin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

53. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Polatlı Sulh Ceza Hâkimliklerinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

55. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

56. Başvurucu; silahlı örgütle irtibatlı olup olmadığı hususunda herhangi bir araştırma yapılmadan tutuklanarak masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ve verilen bu tutuklama kararı neticesinde yüz elli günü aşkın süredir özgürlüğünden mahrum bırakıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

57. Başvurucunun tutukluluğun uzun sürdüğü ve makul süreyi aştığına ilişkin şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

58. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

59.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

60. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

61. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).

62.Bireysel başvuruda bulunduktan sonra 19/4/2018 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen (bkz. § 24) başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu; başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutuklamaya Karşı İtiraz Hakkının Etkin Olarak Kullanılamadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

64. Başvurucu; tutuklama kararına karşı yaptığı itirazın etkili olmayan bir merci tarafından reddedildiğini belirterek tutuklamaya karşı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

65. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).

66. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

67. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

68. Başvurucu; suçlara ilişkin fiiller ve deliller gözetilmeden sorgu yapılarak savunmasını yapmasının istendiğini, silahlı örgütle irtibatlı olup olmadığı hususunda herhangi bir araştırma yapılmadan tutuklanarak masumiyet karinesinin, silahların eşitliği ilkesinin ve savunma hakkının ihlal edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

69. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

70. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

71. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

72. Somut olayda başvurucu, soruşturma süreci devam ederken bireysel başvuruda bulunmuş; sonrasında hakkında kamu davası açılmıştır. Devam eden yargılama sonucunda başvurucu hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiştir. Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki istinaf incelemesinin devam ettiği görülmektedir. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği bu tür şikâyetlerini istinaf ve temyiz aşamalarında ileri sürebilme, inceletme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin istinaf ve temyiz süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutuklamaya karşı itiraz hakkının etkin olarak kullanılamaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(B.A. [1.B.], B. No: 2016/40642, 3/7/2019, § …)
   
Başvuru Adı B.A.
Başvuru No 2016/40642
Başvuru Tarihi 26/12/2016
Karar Tarihi 3/7/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, darbe teşebbüsü sonrasında yürütülen soruşturmalar kapsamında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince karara bağlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; usule aykırı şekilde yürütülen bir kısım soruşturma işlemi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
141
142
153
5237 Türk Ceza Kanunu 309
314
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi