TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YALÇIN KAPLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/3927)
|
|
Karar Tarihi: 19/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Yalçın
KAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması
nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; arama kararının hukuka
aykırı olması nedeniyle özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının; daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair
kararverilen bir soruşturma dosyasının herhangi bir
şikâyet veya delil olmadan yeniden açılması, dosyadaki suçlamaların gerçekten
saptırılarak değerlendirilmesi, sadece aleyhe delillerin dikkate alınması ve
soruşturma dosyasına erişim imkânı verilmemesi nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Diyarbakır'da, Diyarbakır Valiliği Koordinasyonunda
Uluslararası Polis Birliği (İPA) Diyarbakır Şube Başkanlığınca yürütülen Sosyal
Destek Programı (SODES) Projesi olan "Bilinçli
Kadın Aydınlık Gelecek" adlı SBS öğrencilerinin dershanelere
gönderilmesi çalışması ile ilgili olarak yapılan bir ihalenin şartnamedeki
belirtilen şartları taşımayan bir kuruma verildiği yönündeki bir şikâyet
üzerine 21/12/2010 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.
7. Başsavcılık yaptığı soruşturma sonucunda 20/2/2013 tarihinde
başvurucunun da aralarında olduğu bir kısım şüpheliler hakkında kovuşturmaya
yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Şikayete konu ihalenin eğitim
döneminin başlamış olması neden ile acil olarak yapılmış bir ihale olduğu,
şikayet edilen dershanelerde şikayet dilekçesinde iddia edilenin aksin yeterli
sayıda öğretmenin bulunduğu, başarı oranının yine şikayet dilekçesinin aksine
yüksek düzeyde olduğu, ihaleye katılan ve şartları uyan dershaneler arasında öğrencilerin
dershanelerin kapasitelerine göre taksim edildiği, alınan hizmet karşılığı
ödemelerin yapıldığı, yine daha önce teklif edilen fiyatlarla alınan hizmetin
uyumlu olduğu, ihalelerde belirli kişi veya firmaların korunduğu ve de
kayrıldığına dair herhangi bir delil bulunmadığı anlaşıldığından KOVUŞTURMA
İCRASINA YER OLMADIĞINA ...KARAR VERİLDİ."
8. Başsavcılık ilerleyen süreçte, verilen bu kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararın 14/10/2014 tarihli kararıyla kaldırılmasına ve
başvurucunun da aralarında olduğu bir kısım şüpheliler hakkında soruşturmanın
yeniden başlatılmasına karar vermiştir. Kararda kovuşturmaya yer olmadığına
dair kararın kaldırılmasına ilişkin gerekçe şu şekilde ifade edilmiştir:
"...Soruşturmanın, 'Resmi İhaleye Fesat
Karıştırmak' suçu olduğu halde ihale evrakları asıllarının temin edilerek,
bilirkişi incelemesi yapılmadan dosya içerisindeki eksik evraklar üzerinden ve
emniyet fezlekesi doğrultusunda Takipsizlik kararı verildiği, halbuki dosyada yapılan
incelemede ihale işlemlerinde usulsuzluk
bulunabileceği..."
9. Yeniden soruşturma başlatılmasına karar veren Başsavcılık
öncelikle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bir yazı yazarak bu ihaleye ilişkin
olarak bir bilirkişi raporu aldırılması talebinde bulunmuştur. Bu talep üzerine
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı üç kişiden oluşan bir heyetten bilirkişi raporu
alarak Başsavcılığa göndermiştir. Bu raporun ilgili kısımları şöyledir:
"... Bu
çerçevede inceleme ve tespitler bölümünde ayrıntıları ile irdelendiği üzere;
Teklif veren dershanelere ait fiyat listesinde servis hariç fiyatların
incelemeye esas alındığı, dosya kapsamındaki evraklara göre; Özel S.E.
Dershanesi KDV dahil öğrenci başına 800 TL ve Özel Ö.P.A. Dershanesi KDV dahil
öğrenci başına 800 TL ve Özel D.P. SBS Dershanesi tarafından KDV dahil 800 TL
ikinci bir teklifin verildiği/alındığı görüldüğü,
İhale satın alma komisyonu tarafından
düzenlenen eğitim hizmeti satın alma teklifi, teklif veren dershanelere ilişkin
komisyon tarafından düzenlenen teklif fiyat listesi ile soruşturma dosyasına
sunulan teklif tutarlarının örtüşmediği, adı geçen 3 dershanenin verilen ilk
teklife göre daha düşük tutarlarla ikinci bir teklif verilmesi sağlanarak
hizmet temininin adı geçen dershanelerden sağlandığı anlaşılmıştır. Teklif
veren dershaneler ile ikinci bir teklif verilmesi/alınması dershaneler
arasındaki rekabeti bozucu bir uygulama olduğu değerlendirildiği,
Soruşturma dosyasına sunulan belgelerin
incelenmesinde, ihale ilanının ne kadar süre ile yayınlandığına dair herhangi
bir belgenin bulunmadığı görülmüştür. Ancak hizmet alımına ilişkin 13-14
isteklinin teklif verdiği görülmüştür. Teklif tarihlerinin örtüşmesi nedeniyle
doğrudan temin yöntemine ilişkin ilanın yapıldığı değerlendirildiği,
İhaleye daha ekonomik teklif veren istekliler
olduğu halde ihalenin daha yüksek teklif veren isteklilere verildiği hususu,
ekli tabloda ve yukarıda sunulan tabloda yer alan isteklilerin teklif edilen
birim fiyatların incelenmesinde, en ekonomik teklif veren dershanenin E.
Dershanesi olduğu verilen teklifin KDV dâhil 625,00 TL olduğu tüm istekliler
arasında en düşük teklifi verilmesi nedeni ile aşırı düşük teklif kapsamında
değerlendirilmesinin olağan olduğu,
Birinci ve ikinci en ekonomik teklif veren
dershanelerin Özel Ö.İ. ve E. Dershaneleri olduğu bu dershanelerin güvenlik
konusundaki donanımının teknik şartnamede öngörülen kriterleri taşımadığının
görüldüğü,
A. SBS Dershanesi ve Ö. Dershanesinin ise en
yüksek teklif veren istekliler olması nedeniyle tekliflerinin kabul
edilmemesinin olağan olduğu,
İstekliler tarafından Doğrudan Temin Yöntemi
ile Hizmet alımına ilişkin tekliflerin incelenmesinde; en uygun teklifi veren
ve teknik şartnamedeki koşulları sağladığı belirlenerek sözleşme imzalanmasına
karar verilen dershanelerin diğer teklif veren isteklilerle önemli ölçüde ayırt
edici niteliklere sahip olduğundan söz edilemeyeceği, bu şartlar altında
doğrudan temin yönteminin bir ihale usulü olmadığından takdiri Cumhuriyet
Başsavcılığına ait olmak üzere TCK’nın ihale ile ilgili hükümlerine bir
aykırılığın söz konusu olmayacağı bununla birlikte hizmet alımına karar verilen
isteklilere ikinci kez teklif verilme imkânının tanınmış olması, teklif veren
diğer isteklilere ise bu imkânın tanınmamış olması fırsat eşitliğini bozan ve
haksız rekabete yol açan bir uygulama olduğu değerlendirildiği..."
10. Öte yandan Başsavcılık 2/10/2015 tarihinde dosya içindeki
belgelerin incelenmesinin ve belgelerden örnek alınmasının soruşturmanın
amacını tehlikeye düşürülebileceği gerekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre
soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına karar verilmesini Diyarbakır 1.
Sulh Ceza Hâkimliğinden talep etmiştir. Hâkimlik, benzer gerekçeyle 2/10/2015
tarihinde dosya içeriğinin incelenmesinin veya belgelerden örnek alınmasının
kısıtlanmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu, anılan bu soruşturma kapsamında 3/10/2015
tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başsavcılık 5/10/2015 tarihinde başvurucunun da aralarında
olduğu bir kısım şüphelileri tutuklanması istemiyle Diyarbakır 2. Sulh Ceza
Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucu, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin
5/10/2015 tarihli kararıyla nitelikli dolandırıcılık suçundan tutuklanmıştır. Kararın
ilgili kısımları şöyledir:
"... Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığının 26/02/2015 tarihli ve 2014/28850 soruşturma sayılı talimat
yazısı ekinde bulunan bilirkişi raporunda, hizmet alımı esnasında
usulsüzlüklerin tespit edildiği, yapılan inceleme neticesinde bu
usulsüzlüklerin devletin zararına neden olduğu, IPA Diyarbakır Şube Başkanlığı
tarafından SODES projesi kapsamında hizmet alımı için kurulan kurulda bulunan
diğer polis memurları A.A., A.K. ve E.Ç.'ıın
beyanlarında, şüphelilerin karar alma sürecinde söz sahipleri olduklarını,
verilen tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında hizmet alımı yapılan dersanelerin daha düşük fiyat vermeleri için ikinci bir
teklifte bulundurularak dersanelerin düşük fiyat
vermelerini sağladıklarını beyan etmeleri, soruşturmanın çeşitli aşamalarında
ifadelerine başvurulan bilgi sahiplerinin beyanları incelendiğinde, hizmet
alımı yapılan dersanelerin şartları tam olarak
sağlamadığı, bu hususun komisyonca denetlenebilir seviyede olduğunun tespit
edildiği, hizmet alımı yapılan dersanelerin
komisyonca belirlenen kriterleri tam olarak sağlamadıkları açıkça anlaşılabilir
nitelikte olduğu, bu nedenlerle; şüpheliler hakkında 5271 Sayılı CMK’ [Ceza
Muhakemesi Kanunu] 100/1 maddesinde
belirtilen 'kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin',
Anayasanın 19/3. maddesinde belirtilen 'kuvvetli belirti' in (şüphe) ve AİHS’in [Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi] 5/3. maddesinde belirtilen 'makul şüphenin' bulunduğuna
dair hakimliğimizi ikna edebilecek bilgi ve somut deliller var olduğu...
Anayasa Mahkemesinin 27.10.2011 Tarih 2010/71
Esas, 2011/143 Karar ve 27.12.2012 Tarih 2012/35 Esas 2012/203 Karar sayılı
kararlarında belirtildiği üzere ölçülülükilkesi; 'elverişlilik',
'gereklilik' ve 'orantılılık' ilkelerini içerip; şüpheliye isnat edilen
suçlamanın niteliği, suçlamanın kanunda yazılı hapis cezasının alt ve üst
sınırı, İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri göz önüne
alındığında tutuklama kararının ulaşılmak istenen amaç için elverişli olduğu,
tutuklama kararının ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğu ve verilen
tutuklama kararı ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçünün
(orantı) bulunduğu, tutuklama zorunluluğu gerektiren nedenlerin var olduğu. Bu
itibarla tutuklama tedbirine başvurularak elde edilmesi beklenen yarar ile
şüpheliler açısından ortaya çıkacak zarar karşılaştırılarak, tutuklama
tedbirinin uygulanmasının gerekli olduğu sonucuna varıldığı, bu nedenlerle
Anayasanın 13. ve 5271 Sayılı CMK nun 100/1
maddesinde bilirtilen ölçülülük ilkesine göre
tutuklama kararının ölçülü olacağı, Açıklanan tüm bu hususlar dikkate
alındığında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı, şüpheliler hakkında
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin var olduğu, bir
tutuklama nedeninin bulunduğu ve Ölçülülük ilkesinin gerçekleştiği, Anayasanın
19. maddesi, AİHS’in 5. maddesive5271 Sayılı CMK’
100. maddesinde belirtilen tutuklama nedenlerinin var olduğu. Ayrıca AİHS’in 5/1 maddesi uyarınca özgürlükten yoksun bırakmanın
yasalara uygun olup, 5271 Sayılı CMK’ 100. maddesinin de AİHS’ in tüm
maddelerinin özünde var olanhukukun üstünlüğü ilkesi
ile uyumlu olduğu anlaşılmakla; şüphelilerin CMK 100 ve devamımaddeleri
gereğince ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA, ...[karar verildi.]"
13. Başvurucu 7/10/2015 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 12/10/2015 tarihinde itirazın kesin
olarak reddine karar verilmiştir.
14. Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliği 27/1/2016 tarihinde
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
15. Başvurucu; anılan tahliye kararının verilme tarihinin
29/1/2016 olduğunu, kendisinin de bu tarihte bu kararı öğrendiğini
bildirmiştir. UYAP üzerinden yapılan incelemede tahliye kararının tarihinin
29/1/2016 olduğu anlaşılmıştır.
16. Başvurucu 26/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Başsavcılığın 24/5/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
kamu kurumu zararına dolandırıcılık ve silahlı terör örgütüne üye olma
suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucu dışında on altı
şüpheli hakkında da benzer suçlardan cezalandırma talebinde bulunulmuştur.
18. İddianamede, soruşturma konusu olaya ilişkin hukuki
değerlendirmeler özetle şöyledir:
"Soruşturma konusu olayda İPA Diyarbakır
Şube Başkanlığı tarafından yürütülen Bilinçli Kadın Aydın Gelecek isimli sodes projesinde ilköğretim öğrencilerine verilecek SBS
eğitim için yapılan hizmet alımı işinin ihale ile yapılmasında soruşturma
konusu kurumun ülkemizde dernek statüsünde bulunması nedeniyle 4734 sayılı
yasanın 2. maddesinde tahdidi olarak sayılan kurumlarından olmadığı için, yine
2010 yılı Sodes uygulama usul ve esasları
genelgesinin 13/9 maddesinde proje ile ilgili yapılacak satın alma işlemlerinde
proje yürütücü kurumun tabi olduğu mevzuat hükümleri uygulanacağı belirtildiği
için, özel hukuk tüzel kişisi konumunda olan İPA Diyarbakır Şube Başkanlığı tarafından
gerçekleştirilen hizmet alım ihalesinin, bilirkişi raporunda belirtilenin
aksine 4734 sayılı yasa hükümlerine tabi bir ihale olmadığı anlaşıldığından,
şüphelilerin eylemlerinin ihaleye fesat karıştırma suçunu oluşturmadığı, hem
İPA Diyarbakır Şube Başkanlığı yetkilisi olan şüphelilerin, hem de hizmet satın
alınan şirket ortak ve yetkilileri ile Valilik Proje Koordinasyon Merkezi
yetkilisinin usulsüz olarak proje kapsamındaki 250 Öğrenciye SBS kursu ile 100
kadına dokuma kursu verilmesi işini tamamen Fetö/Pdy [Fetullahçı
Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması] silahlı terör örgütüne mali kaynak sağlamak amacıyla soruşturma konusu
şirketlere eksik olarak yaptırarak Diyarbakır Valiliği ve Devlet Planlama
Teşkilatından yaklaşık 350.000-TL ödenek almak suretiyle kamu kurumu zararına
dolandırıcılık suçunu işledikleri anlaşılmıştır.
...
Bu bilgiler ışığında soruşturma konusu olayda
dernek statüsündeki uluslararası polis birliğinin Türkiye temsilciliğine bağlı
Diyarbakır IPA Şube Başkanlığı tarafından 2010 yılında Diyarbakır Valiliği ve
Devlet Planlama Teşkilatı'nca gerçekleştirilen Sodes
projelerinde Bilinçli Kadın Aydın Gelecek isimli 250 öğrenciye SBS kursu
verilmesi ve 100 kadına dokuma kursu açılması konulu projenin yürütüldüğü,
burada IPA Şube Başkanlığı yetkilileri olan şüpheliler M.M.A., Yalçın Kaplan,
H.İ., A.A., E.Ç. ve A.K.'in dosyada mevcut 29/102010
tarihli komisyon karar tutanağına göre teklif veren 14 dershane arasında fiyat
avantajı olmamasına ve ihale şartlarını taşımamalarına rağmen FETÖ/PDY terör
örgütü bünyesindeki Pi Analitik, Pratik SBS ve Sur Özel Eğitim Dershanesi'nden
hizmet alımı yapılmasına karar verdikleri, şüphelilerin buradaki amacının IPA
Şube Başkanlığı tarafından yürütülecek olan projenin en iyi fiyat veren kişi
tarafından eksiksiz olarak yerine getirilmesi olmadığı, zira proje kapsamında
soruşturma konusu dershanelere giden öğrencilerin alınan ifadelerinde ihale
şartnamesinde yazılı birçok hususun dershane yetkilileri tarafından yerine
getirilmediği gibi IPA yetkilisi şüpheliler tarafından da bu konunun
araştırılmadığı, bu nedenle şüphelilerin asıl amacının dernek üzerinden
yürütülen proje için Diyarbakır Valiliği'nden alınan yaklaşık 350.000 TL'lik
ödeneğin FETÖ/PDY bünyesinde faaliyet gösteren şirketler vasıtasıyla örgüte
aktarmak olduğu, A.K., E.Ç., M.M.A. isimli şüphelilerin ikamet ve üzerlerinde
yapılan aramada ele geçirilen dijital malzemeler ile yine Yalçın Kaplan, E.Ç.,
A.A. ve A.K. hakkında FETÖ/PDY terör örgütü üyesi olma suçundan yürütülen
soruşturmalara bakıldığında tüm bu hususların, şüphelilerin FETÖ/PDY terör
örgütü içerisinde hareket ettiğini ve Sodes
projesinde de örgütün kendilerine verdiği talimatla işlem yaptıklarını
gösterdiği, soruşturma konusu Pi Analitik ve Sur Özel Eğitim isimli dershanelerde,
yine dershane ortak ve yetkilileri olan E.Ö. ve İ.Y.'ın
ikamet ve üzerlerinde yapılan aramalarda ele geçirilen dijital malzemelerde
yapılan incelemeler sonucu tespit edilen örgütsel dokümanlar da soruşturma
konusu projenin bilerek ve isteyerek örgüt bünyesinde faaliyet gösteren
kurumlara verildiğini gösterdiği, bu nedenlerle tüm şüphelilerin FETÖ/PDY terör
örgütü Diyarbakır il yapılanması içerisinde örgütün gerçekleştirmek istediği
nihai amaca ulaşmak için kendilerine verilen görevleri yerine getirdikleri,
örgüt içerisinde bulunma iradesi ile örgüt hiyerarşisi içerisinde hareket
ettikleri anlaşılmaktadır.
...
Tüm bu anlatılanlar ışığında yukarıda açık
kimlik ve adres bilgileri yazılı şüphelilerin üzerlerine atılı kamu kurumu
zararına dolandırıcılık, silahlı terör örgütüne üye olma ve özel belgede
sahtecilik suçlarını birlikte işledikleri anlaşılmakla..."
19. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianame Diyarbakır 4. Ağır
Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından 13/6/2017 tarihinde kabul edilmiş ve
Mahkemenin E.2017/653 sayılı dosyası üzerinden yargılamaya başlanmıştır.
20. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
nedenleri" kenar başlıklı 100. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını
gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli
veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama
kararı verilemez.
(2)
Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması
veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya
değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı
yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi
tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir.
Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.
(2)
Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin
reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
25. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Dolandırıcılık" kenar başlıklı
157. maddesi şöyledir:
"Hileli davranışlarla bir kimseyi
aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir
yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin
güne kadar adlî para cezası verilir."
26. 5237 sayılı Kanun'un "Nitelikli
dolandırıcılık" kenar başlıklı 158. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Dolandırıcılık suçunun;
...
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek
kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç
olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına
olarak,
...
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan on yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur. (Değişik cümle: 03/04/2013-6456 S.K./40.mad) Ancak, (e), (f), (j),
(k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan,
adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az
olamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 19/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltına Almanın
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, hukuka aykırı olarak gözaltına alındığını ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
29. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
31. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, §§ 16, 17).
32. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
33. Somut olayda başvurucu hakkında verilen gözaltı kararının
hukuka uygun olup olmadığı 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında
açılacak davada incelenebilir. Nitekim Yargıtay uygulaması (Yargıtay 12. Ceza
Dairesinin 1/10/2012 tarihli ve E.2012/21752, K.2012/20353 sayılı kararı; Günay Dağ ve diğerleri, § 145) da bu
kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek
olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla gözaltına
ilişkin bir hukuka aykırılık tespit edildiğinde başvurucu lehine tazminata da
hükmedilebilecektir.
34. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun gözaltına almanın hukuka
aykırı olduğuna ilişkin iddiası ile ilgili olarak yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu; hukuka aykırı olarak tutuklandığını, üzerine
atılı suçun katalog suçlardan olmamasına rağmen tutukluluğunun devamına dair
kararlardan birisinin gerekçesinin katalog suç tanımlamasına dayandığını, atılı
suça konu projenin üzerinden beş yıl geçtiği için atılı suç bakımından
delillerin karartılma şüphesinin devam ettiği şeklindeki gerekçenin gerçekçilik
arzetmediğini ve tutuklama nedenlerinin somut olayda
mevcut olmadığını ileri sürmüştür.
37. Başvurucu ayrıca atılı suç ile ilgili beş yıl önce
Başsavcılıkça kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve herhangi bir
yeni şikâyet veya delil ortaya çıkmamışken hukuka aykırı bir şekilde aynı
konudan tekrar soruşturma başlatıldığını, dosyadaki tek somut ve kuvvetli delil
olarak kabul edilen bilirkişi raporunun yanlış mevzuat hükümleri esas alınarak
düzenlendiğini, bu soruşturma ve soruşturmada uygulanan tutuklama tedbiri
nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
38. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucun tutuklamanın hukuki olmadığına
yönelik bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası
bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
40. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Metin Evecen,
B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
41. Başvurucu, yürütülen bir soruşturma kapsamında 5237 sayılı
Kanun'un 158. maddesinde suç olarak düzenlenen nitelikli
dolandırıcılık suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
43. Somut olayda başvurucu, nitelikli dolandırıcılık suçundan
tutuklanmıştır. Başvurucu hakkındaki tutuklama kararında; soruşturma dosyası
içinde mevcut delillere, alınan tanık ve şüpheli beyanları ile bir bilirkişi
raporuna dayanılarak Diyarbakır Valiliği Koordinasyonunda İPA Diyarbakır Şube
Başkanlığınca yürütülen bir proje kapsamında yapılan bir hizmet alımında bir
takım usulsüzlüklerin var olduğu, bu kapsamda bu hizmet alımı için verilen
tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında usule aykırı bir şekilde hizmet alımı
yapılan dershanelerin daha düşük fiyat vermeleri için ikinci bir teklifte
bulunmalarının sağlandığı, hizmet alımı yapılan dershanelerin komisyonca
belirlenen kriterleri tam olarak sağlamadıkları açık olmasına ve bu durumun
başvurucunun da üyesi olduğu hizmet alım komisyonunca denetlenebilmesinin
mümkün olmasına rağmen bu görevin yerine getirilmediği ifade edilmiştir.
Tutuklama kararında ayrıca yapılan bu usulsüzlükler sonucunda devletin hizmet
alımı şeklindeki gerçekleştirilen bu işlemle zarara uğratıldığı, başvurucunun
hizmet alımını yapılan komisyonda görev alması ve hizmet alımını gerçekleştiren
kişilerden biri olması nedeniyle bu usulsüzlüklerden sorumlu olduğu sonucuna
varılarak bu soruşturma açısından başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği
yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu
sonucuna varılmıştır (bkz. § 12).
44. Anılan soruşturmanın yukarıda değinilen özellikleri,
başvurucunun hizmet alımını yapan komisyonun üyelerinden biri olması nedeniyle
bu soruşturma sürecindeki konumu ile tutuklamaya karar veren Sulh Ceza
Hâkimliğinin atıf yaptığı deliller ve bunların içeriği bir bütün olarak
değerlendirildiğinde soruşturma mercilerinin başvurucunun suç işlediğine dair
kuvvetli belirtilerin soruşturma dosyasında mevcut olduğu yönündeki
kabullerinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
45. Başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin
bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru
bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede
tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar da dâhil olmak üzere somut
olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerekir.
46. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar
verilirken suçun yasada öngörülen
cezasının alt ve üst sınırı, suçun önemi ve atılı suç yönünden başvurucunun
alabileceği ceza miktarı gözönünde bulunduruldurularak tutuklama nedenlerinin bulunduğu
sonucuna varıldığı görülmektedir (bkz. § 12).
47. Somut olayda başvurucu ile birlikte birden fazla kişi
hakkında soruşturma yürütüldüğü, bu soruşturmanın teknik bir meseleye ilişkin
olduğu ve özellikle iddianamenin ilgili kısımlarında iddia edilen eylemlerin
örgütlü bir yapı içinde işlendiğinin de ileri sürüldüğü tespit edilmiştir (bkz.
§§ 12, 18). Başvurucu ve diğer şüphelilerin örgütlü bir yapı içinde hareket ettiklerinin
iddia edilmesi karşısında bu örgütlü yapı içinde yer alan kişilerin yurt dışına
kaçması ve yurt dışında barınması diğer şüphelilere göre daha kolay olacağı
açıktır. Öte yandan tutuklama tarihinde emniyet teşkilatında emniyet müdürü
olan başvurucunun delilleri etkileme ve değiştirme imkânının diğer kişilere
göre daha fazla olduğu da kabul edilmesi gereken bir nedendir.
48. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Diyarbakır 2.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden delilleri etkileme ihtimaline ve kaçma
şüphesine ilişkin tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu
söylenebilir.
49. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü
olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın
13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151).
50. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için
öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı
sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Arama Kararının Hukuka
Aykırı Olması Nedeniyle Özel Hayata Saygı ve Konut Dokunulmazlığı Haklarının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
52. Başvurucu, hakkında verilen arama kararının hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
53. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, arama kararının hukuka aykırı olduğu
iddiasıdır. Bu kapsamda iddiaların Anayasa'nın 20. ve 21. maddelerinde güvence
altına alınan özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı hakları kapsamında
değerlendirilmesi gerekir.
54. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru
konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak
başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali
nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa
hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi
şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı,
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014,
§§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No:
2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
55. Somut olayda başvurucu, soyut olarak arama kararının hukuka
aykırı olduğunu ifade etmiş ancak bu hukuka aykırılığın hangi nedenle olduğu
hususunda herhangi bir açıklama yapmamış hatta arama kararının hukuka aykırı
olması nedeniyle hangi hakkının ihlal edildiği hususunda dahi hiçbir açıklamada
bulunmamıştır.
56. Bu itibarla başvurucu, soyut olarak dile getirdiği bu
bölümdeki ihlal iddiasına ilişkin olarak delillerini sunma ve bireysel başvuru
kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin
açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu bölümdeki iddiasının
temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
58. Başvurucu; soruşturma sürecinde lehine olan bilgi ve
belgeler değerlendirilmeden sadece aleyhe olan hususların dikkate alındığını,
basit bir mali suçtan yürütülen soruşturmanın amacından saptırılarak terör suçu
görüntüsü verildiğini, bu süreçte zorlama birtakım deliller üretilmeye
çalışıldığını, kendisine gözaltı ve tutuklama aşamalarında tehlikeli bir suçlu
muamelesi yapıldığını ve alınan gizlilik kararı nedeniyle savunma yapmasına
imkân verir bilgi ve belgelere ulaşamadığını belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
59. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
§§ 16, 17).
60. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit
edilmiştir (bkz. § 20). Bu kapsamda başvurucunun bu başlık altındaki
şikâyetlerine ilişkin hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltına almanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Arama kararının hukuka aykırı olması nedeniyle özel hayata
saygı ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.