TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RECEP KARA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/4084)
Karar Tarihi: 15/1/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
Başvurucu
Recep KARA
Vekili
Av. Mahmut KAÇAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yakalama sırasında ve gözaltı esnasında kolluk görevlileri tarafından darbedilme ve hakarete maruz kalma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. 1998 doğumlu olan başvurucu, Van'ın Muradiye ilçesinde 7/10/2014 tarihinde düzenlenen protesto eylemlerine katıldığı gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından yakalanarak gözaltına alınmıştır.
7. Başvurucu gözaltında iken hakkında iki kez sağlık raporu alınmıştır.Muradiye Devlet Hastanesinden (Hastane) alınan 7/10/2014 tarihi sağlık raporunda, başvurucunun herhangi bir şikâyetinin olmadığı, muayenesi neticesinde tıbbi müdahale gerektirecek bir bulguya rastlanmadığı açıklanmıştır. Raporda ayrıca muayene sırasında sadece doktor ve başvurucunun bulunduğu belirtilmiştir.
8. Hastaneden alınan 8/10/2014 tarihli ve saat 23.24'te düzenlenen ikinci sağlık raporunda, başvurucunun fiziki muayenesinde anormallik olmadığı ve darba dair bir bulgu bulunmadığı belirtilmiştir.
9. İki gün gözaltında kalan başvurucu, Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığında (Savcılık) suça sürüklenen çocuk sıfatıyla müdafiiyle birlikte 9/10/2014 tarihinde alınan ifadesinde; olaylar sırasında polise birkaç taş attığını, sonrasında olay yerinden ayrılmak istediğini ancak yakalandığını belirterek pişman olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu, aynı tarihte Muradiye Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanarak Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir.
10. Başvurucu, yakalanması esnasında ve gözaltında kaldığı süre boyunca kolluk memurları tarafından darbedildiğini ve hakarete maruz kaldığını iddia ederek 23/12/2014 tarihinde şikâyetçi olmuştur. Başvurucu ayrıca fiziki muayenesi yapılmadan hakkında sağlık raporu düzenlendiğini ve kendisiyle birlikte kolluk memurlarının da muayene odasında olduğunu iddia ederek doktor ve sağlık görevlilerinden de şikâyetçi olmuştur.
11. Savcılık, başvurucunun soruşturmaya katılmasını sağlayarak 3/2/2015 tarihindeVan Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla ayrıntılı şikâyetini almıştır. Başvurucunun şikâyeti şöyledir:
" ...Yaklaşık 10-15 kişilik polis ekipi beni darp etmeye başladılar. Daha sonra beni Muradiye Emniyet Müdürlüğüne götürdüler, orada 2 gün kaldım. Bu iki gün içerisinde orada sürekli olarak beni darp edip sinkaflı küfürler ediyorlardı.daha sonra 1 gün beni nezarethaneye aldılar. bu süreler içerisinde polisler tarafından sürekli olarak hakarete maruz kalmaktaydım..."
12. Başvurucu soruşturma makamlarına kendisini darbeden kolluk memurlarının kimliklerini tespit etmeye yarayacak, ayırt edici nitelikte bilgi vermemiştir. Savcılık tarafından Muradiye Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak başvurucunun yakalanma ve gözaltına alınmasında görevli kolluk görevlilerinin kimliklerinin tespit edilmesi istenmiş ise de başvurucunun katıldığı protesto eylemlerinde (6-7 Ekim olayları) destek amacıyla Çevik Kuvvet ekibinde görevli çok sayıda polis memurunun Van il merkezinden görevlendirildiği ve Muradiye ilçesinde görevli polislerle birlikte olaylara müdahale ettikleri, buna karşın toplu olarak düzenlenen yakalama tutanaklarının sadece ilçede görevli polis memurlarınca imzalandığı belirtilerek başvurucuyu yakalayan polis memurlarının kimliklerinin tespit edilemediği bildirilmiştir.
13. Savcılık, başvurucunun şikâyet dilekçesinde tanık olarak isimlerini belirttiği ve kendisiyle birlikte gözaltına alınan kişilerin olaya ilişkin beyanlarına başvurmuştur. Tanıklar M.Ş. ve T.G., yakalama esnasında darp edildiklerini ancak nezarethanede darba maruz kalmadıklarını beyan ederek, eylemi gerçekleştiren polislerin kimler olduklarını bilmediklerini, kişileri hatırlayamadıklarını ve görseler dahi teşhis edemeyeceklerini ifade etmişlerdir.
14. Başvurucu hakkında sağlık raporu düzenleyen Hastanenin giriş çıkışlarını gösteren kamera kayıtları bilirkişi marifetiyle incelenmiştir. Soruşturma dosyasında bulunan Cd İzleme Tutanağı'na göre başvurucunun Hastaneye giriş çıkış görüntülerinde darbedildiğine dair bir husus tespit edilmemiştir.
15. Soruşturma dosyasında bulunan 14/1/2015 tarihli tutanağa göre başvurucu, yakalandıktan sonra İlçe Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinin müsait olmaması nedeniyle Savcılık talimatı doğrultusunda iki gün İlçe Jandarma Karakolunun nezarethanesinde gözaltında kalmış ve bu süre boyunca nezarethane nöbetleri polis memurları tarafından tutulmuştur.
16. Savcılık, başvurucunun şikayetiyle ilgili yürüttüğü soruşturma sonunda 19/11/2015 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.Savcılığın karar gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...Kimlik bilgileri tespit edilemeyen polis memurları hakkındaki suçlar yönünden; müştekinin salt iddiaları haricinde polis memurlarının üzerineatılı bulunan suçtan dolayı dava açılmasını ve soruşturmanındevamını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte somut bir delilin elde edilemediği,
Şüpheli doktorlar ve sağlık personelinin üzerine atılı resmi evrakta fikri sahtecilik eylemine yönelik olarak ise; bahsi geçen görevlilerin üzerlerine atılı bulunan suçtan dolayı dava açılmasını ve soruşturmanın devamını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte somut bir delilin elde edilemediği ..."
17. Başvurucunun Savcılık kararına yaptığı itiraz, Erciş Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 5/1/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Hâkimliğin ret gerekçesi şöyledir:
"...Müştekinin şüpheliler hakkında soyut iddiaları ile müştekinin tanık olarak bildirdiği kişilerin olayı hatırlamadıklarından bahisle beyanda bulunmamış olmaları dolayısıyla Mahkemece taktiri gereken ve atılı suçlardan yargılama yapılmasına yeter şüpheyi oluşturacak delilin dosyada bulunmadığı anlaşılmış olmakla Muradiye Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığı ..."
18. Anılan karar, başvurucuya 5/2/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 24/2/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 99. maddesi şöyledir:
"(1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir."
20. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 9. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; yakalanması esnasında 10-15 kolluk görevlisi tarafından 15 dakika boyunca kendisine cebir uygulandığını, polis aracında da darba maruz kaldığını, ayrıca polis merkezi veya Kaymakamlık binası olduğunu düşündüğü yerdeyken de sözlü ve fiilî şiddetin devam ettiğini, kendisini darbeden polis memurlarını teşhis edebileceğini düşündüğünü ifade etmiştir. Ek olarak hastaneye götürüldüğünde yanında polisler olduğu için doktora şikâyetlerini söyleyemediğini ve tıbbi muayeneden geçirilmeden hakkında sağlık raporu düzenlendiğini, buna yönelik şikayetlerinin Savcılıkça eksik soruşturulduğunu, gözaltında tutulma koşullarının işkence kapsamında sayılabileceğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Başvurucunun şikâyetlerinin temeli, yakalanma ve gözaltı sürecinde kolluk memurları tarafından fiilî ve sözlü şiddete maruz kalması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine yöneliktir. Her ne kadar başvurucu gözaltında tutulma koşullarının uygun olmadığını ifade etmiş ise de bireysel başvuruya konu ettiği sürecin kolluk görevlileri tarafından darbedilmesi iddiasına ilişkin soruşturma süreci olduğu dikkate alınarak inceleme bu kapsamda yapılmıştır.
24. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
25. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
26. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 80).
27. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 81).
28. Anayasa’nın 17. maddesi Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete ayrıca kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Anılan yükümlülük, devletin kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma hususundaki pozitif yükümlülüğünü oluşturmaktadır.
29. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
30. Ancak bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
31. Öte yandan bir şikâyet yapılmadığında bile kötü muameleyi gösteren yeterli belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 116).
32. Bu noktada kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği anda ya da salıverilmeden önce vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğunu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde kötü muamele yasağı bağlamında açık sorunların ortaya çıkacağını ifade etmek gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
33. Anayasa Mahkemesi, asgari eşik seviyesini aştığı varsayılan kötü muamele iddialarının makul şüphe kalmayacak şekilde kanıtlanması şartını aramakta ve başvurularda öncelikle bu konudaki kanıtlama sorununu ele almaktadır. Burada kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda, mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § § 45, 46).
34. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
36. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin başvurularda, başvurucuların delil elde etmeleri konusundaki zorluklar dikkate alınmakta ve başvuruculardan ihlal iddialarını kanıtlamaları beklenmemektedir. Ancak başvuruculardan ihlal iddialarının araştırılmasına, dosya kapsamında sahip olunan bilgi ve belgelerle karşılaştırılarak bir değerlendirme yapılmasına elverişli somut bir olay anlatımı yapmaları beklenmektedir (Mehmet Özkara, B. No: 2015/7415, 17/7/2019, § 31).
37. Başvurucu, gözaltına alınırken ve polis merkezinde tutulduğu sırada sözlü ve fiziksel şiddete uğradığını ileri sürmektedir. Başvurucu hakkında gözaltına alınırken ve gözaltı süresi uzatıldıktan sonra alınan sağlık raporlarında, başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığına yönelik tespit yapıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, her iki sağlık raporunun da muayenesi yapılmaksızın düzenlendiğini iddia etmiş ise de bu iddiayı destekleyen bir olguya ulaşılamamıştır. Öte yandan başvurucunun muayene sırasında kolluk memurlarının yanında olması nedeniyle darbedildiğini doktorlara söylemediği iddiasının aksine sağlık raporlarında muayene odasında sadece başvurucu ve doktorun bulunduğu belirtilmiştir.
38. Kolluk kontrolünden (gözaltından) çıkarıldıktan sonra başvurucu, suça sürüklenen çocuk sıfatıyla ifadesini Savcılığa müdafi yardımından yararlanarak vermiştir. Başvurucunun ifadesinde, kolluk güçleri tarafından kendisine şiddet uygulandığına dair bir söylemi bulunmamaktadır. Başvurucunun korktuğu, çekindiği için bu tür bir beyanda bulunamadığına ya da bu iddiaları ileri sürdüğü hâlde Savcılıkça dikkate alınmadığına ilişkin başvuru formunda bir bilgi de yer almamaktadır.
39. Başvurucu, darbedildiğini iddia ettiği tarihten yaklaşık üç ay sonra Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Başvurucu, şikâyet etmek için üç ay gibi uzun süre beklemesinin nedenini soruşturma sürecinde veya bireysel başvurusunda açıklamamıştır.
40. Savcılıkça 3/2/2015 tarihinde alınan şikâyet beyanında başvurucu, maruz kaldığını ileri sürdüğü şiddete ilişkin somut bir anlatımda bulunmamış, sadece darbedildiğini ileri sürmüştür. Buna karşın başvurucunun ne şekilde darbedildiğine ilişkin ayrıntılı beyanda bulunmadığı ve kendisini darbettiğini ileri sürdüğü polis memurlarının kimlik teşhisine yarayacak ayırt edici bir ifadesinin olmadığı anlaşılmaktadır.
41. Diğer yandan yapılan soruşturma kapsamında alınan tanık beyanları ve tespit edilen kamera görüntülerinde başvurucunun darbedildiğine dair somut bir olgunun bulunmayışı da dikkate değerdir.
42. Tüm bu tespitlere göre başvuruya konu fiilî ve sözlü şiddet olayına ilişkin olarak olay tarihinden yaklaşık üç ay sonra ileri sürülen somutlaştırılmamış iddialar ile bu iddiaları desteklemeyen sağlık raporları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.