TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN DENGİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/4091)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan DENGİZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Levent ÖZÇELİK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, özlük haklarına ilişkin olarak açılan davada açık
takdir hatası ile karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, tuğgeneral rütbesiyle Askerî Yargıtay üyesi olarak
görev yapmakta iken kendi isteği ile 2013 yılında emekli olmuştur.
7. Başvurucu, emekli maaşının hesaplanmasında kadrosuzluk tazminatının dikkate
alınmadığını ve bu nedenle eksik ödeme yapıldığını belirterek anılan tazminatın
ödenmesi istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvuruda bulunmuştur.
8. SGK 22/1/2014 tarihinde talebi reddetmiştir.
9. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali istemiyle Ankara 2.
İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde iptal davası açmıştır.
10. Mahkeme 16/1/2015 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Ret
gerekçesinde öncelikle 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri
Personel Kanunu'nun konuya ilişkin hükümlerine yer verilerek başvurucunun
tuğgeneral rütbesinde Askerî Yargıtay üyesi olarak görev yapmakta iken dört
yıllık bekleme süresini doldurmadan kendi isteğiyle emekli olduğu
hatırlatılmıştır. 926 sayılı Kanun hükümlerine göre albay rütbesinde görev
yapmakta iken bekleme süresini doldurup doldurmadığına bakılmaksızın kendi
isteği veya kadrosuzluk nedeniyle emekli olan TSK mensuplarına albay rütbesi
karşılığı kadrosuzluk tazminatının ödenebileceği vurgulanan kararda
başvurucunun anılan tazminat için kanunda öngörülen koşulu taşımadığı ifade
edilmiştir.
11. Ret hükmü Danıştay Onbirinci Dairesinin 24/6/2015 tarihli
kararı onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 24/12/2015 tarihli hükmü
ile reddedilmiştir.
12. Başvurucu nihai hükmü 9/2/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 1/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 926 sayılı Kanun'un "General ve amiral miktarları" kenar
başlıklı 49. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"f) (Değişik: 9/8/1993 - KHK - 499/9 md.)
Bekleme süreleri sonunda terfi ettirilemeyen general ve amiraller emekliye sevk
edilirler.
Bunlardan:
I – Bekleme ve görev süresi sonunda emekliye
sevk edilen veya bu süreler içerisinde kendi isteği üzerine emekliye ayrılan
orgeneral-oramiraller,
II – Bekleme süresi sonunda, kadrosuzluk
sebebiyle terfi ettirilemeyerek emekliye sevk edilen general ve amiraller,
III – Bu maddenin (d) bendi gereğince aynı
rütbede hizmete devam ettirilerek kadrosuzluk nedeniyle, bir üst rütbeye terfi
ettirilmeyip emekliye sevk edilen general ve amiraller,
IV – 47 nci maddenin (f) bendine göre
korgeneral-koramiralliğe yükselemeyen ve bekleme süresi sonunda emekliye sevk
edilen tümgeneral-tümamiraller,
V – Yaş haddinden emekliye ayrılan
general-amiral ve albaylar ile,
VI – Kadrosuzluk nedeniyle yaş haddinden önce
emekliye sevk edilen albay, yarbay, binbaşı ve yüzbaşılara,
emekliye sevk edildikleri tarihi takip eden
aybaşından itibaren, orgeneral aylığının (ek gösterge dahil); yüzbaşılara %
30'u, binbaşılara % 50'si, yarbaylara % 55'i, albaylara % 70'i,
tuğgeneral-tuğamirallere %75'i, tümgeneral-tümamirallere %80'i,
korgeneral-koramirallere % 90'ı, orgeneral-oramirallere % 100'ü oranında
kadrosuzluk tazminatı rütbelerinin ve makamının yaş haddinden az olmamak üzere
65 yaşına kadar olan sürede Emekli Sandığınca ödenir. Ancak bu suretle
verilecek emekli aylığı ve kadrosuzluk tazminatının toplamı, Silahlı
Kuvvetlerde görevli aynı rütbedeki bütün emsalinden en az istihkak, tazminat ve
aylık alanın eline geçenden fazla olamaz.”
14. 926 sayılı Kanun'un geçici 30. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun ek 5 inci maddesi kapsamında
kadrosuzluk tazminatı almaya hak kazanmış olanlar hariç olmak üzere, 5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emeklilik hakkını
elde etmiş olan kıdemli albaylardan kendi isteği ile emekli olanlara da yeni
bir düzenleme yapılıncaya kadar, 49 uncu maddenin (f) bendi esaslarına göre
kadrosuzluk tazminatı ödenir.''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; 926 sayılı Kanun hükümlerinin açıkça hatalı
yorumlandığını, tazminatı albay rütbesinde görev yapmış subayların da hak
ettiğini, hukuka aykırı karar verildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında
şikâyetin karar sonucuna yönelik olduğu anlaşıldığından incelemenin bu kapsamda
yapılması uygun görülmüştür.
18. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması, uygulanması ile
uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu
olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil
eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
19. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
yukarıda belirtilen (bkz. § 10) gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
20. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması, yukarıda
anılan ilkeler (bkz. § 18) uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin
takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez.
21. Buna göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar,
delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin
olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun
da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; hak ettiği tazminatı alamaması nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Bir anayasal hak ihlali iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetkisi dâhilinde olabilmesi için başvurucu tarafından dayanılan
hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olması ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(Sözleşme) ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu
protokoller kapsamında yer alması, ayrıca başvurucunun ihlal iddiasına temel
alınan hakkın kapsamına giren korunmaya değer bir menfaatinin bulunması gerekir
(Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351,
18/9/2013, § 31).
25. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No:
2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35.
maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup
olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, §
26; İhsan Vurucuoğlu, B. No:
2013/539, 16/5/2013, § 31).
26. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut
mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi
olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma beklentisi -kişinin bu konudaki
menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı
içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut
bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil
mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli
durumlarda bir ekonomik değer
veya icrası mümkün bir alacağı
elde etmeye yönelik meşru bir beklenti
Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No:
2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet
Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
27. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp
belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu
gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da ayni menfaatle ilgili hukuki bir
işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660,
20/3/2014, § 28; Mehmet Şentürk,
§ 42). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma kapsamında olan meşru
beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia
edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri
ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen
Nakliyat Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37).
Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri
sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir
(Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi,
§ 37).
28. Başvurucu, kadrosuzluk tazminatı ödenmediğinden
yakınmaktadır. İdare makamları ve derece mahkemeleri başvurucuya tuğgeneral
rütbesindeyken kendi isteğiyle emekliye ayrıldığı gerekçesiyle anılan kanun
hükümlerine göre kadrosuzluk tazminatı verilemeyeceğini belirtmişlerdir.
Başvurucu kendisine kadrosuzluk tazminatı ödenmesine imkân tanıyan bir kanun
hükmü, yerleşik bir yargısal içtihat veya idari bir uygulama da
gösterememiştir.
29. Buna göre yargı makamları önünde özlük haklarına ilişkin
iddiasını ispat edemeyen ve belirli bir kanun hükmüne ya da istikrarlı bir
içtihada dayanmayan başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına
alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle
bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
30. Benzer nitelikteki başka bir başvuruda da, sehven yapılan
kadrosuzluk tazminatı ödemesinin geri alınmasına dair işlemin iptali istemiyle
açılan davanın reddi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmiştir (Cem Tayfun, B. No:
2016/99, 17/4/2019). Anılan kararda general-amiral
sınıfına mensup olup bekleme süresini doldurmadan kendi isteğiyle emekli olan
başvurucuya kadrosuzluk tazminatı adı altında bir ödeme yapılmasının kanuni bir
dayanağının mevcut olmadığı ifade edilmiştir.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi
kapsamına giren korunmaya değer bir menfaati bulunmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının konu bakımından
yetkisizlik nedeni ile kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.