logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Şener Gülmedi [1.B.], B. No: 2016/48072, 18/4/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞENER GÜLMEDİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/48072)

 

Karar Tarihi: 18/4/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Şener GÜLMEDİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen soruşturmada uygulanan gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/10/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

10. Bakanlık verilerine göre yüz altmıştan fazla Yüksek Mahkeme (Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay) üyesi hakkında tutuklama tedbiri uygulanmış, bunlardan bir kısmı sonradan tahliye edilmiştir. Soruşturma ve/veya kovuşturma mercilerince kaçak oldukları değerlendirilen yaklaşık otuz Yüksek Mahkeme üyesi hakkında ise yakalama emri çıkarılmıştır.

11. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğunu kabul etmişlerdir. Bu kapsamda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 26/9/2017 tarihinde (E.2017/16.MD-956, K.2017/370) ve -terör suçlarına ilişkin davaların temyiz mercii olan- Yargıtay 16. Ceza Dairesi 24/4/2017 ve 14/7/2017 tarihlerinde verdiği kararlarda (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 20, 21) FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğu sonucuna varmışlardır.

12. FETÖ/PDY'nin (genel özelliklerine ilişkin olarak bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26) yargı kurumlarındaki örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile tedbir/disiplin kararlarında yer alan, başta haklarında soruşturma yürütülen yargı mensuplarının beyanları olmak üzere maddi olgulara dayalı bulunan iddia ve tespitler Selçuk Özdemir kararında geniş olarak açıklanmıştır (Selçuk Özdemir, § 22).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

13. Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta olan başvurucu, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından yürütülen bir soruşturma kapsamında 17/7/2016 tarihinde Tarsus Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmıştır.

14. Başvurucu 18/7/2016 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle, FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başvurucu müdafii, atılı suçları işlediğine dair dosyada delil bulunmaması nedeniyle müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.

15. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı 18/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Tarsus Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Tarsus Sulh Ceza Hâkimliğinde 19/7/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

16. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:

"Ben savcılıkta ayrıntılı ifade vermiştim doğrudur, aynen tekrar ederim, ayrıca biz savcılık aşamasında savcıbeye hakkımızda somut meşru bir suçlama olup olmadığını sorduk sadece bize şablon şeklinde hazırlanmış sorular yöneltildi. Ben buna rağmen somut olarak neyle suçlandığımı bilmememe rağmen bu isnatlara dair kendimi aklama çabasına girdim. Bu kapsamda da darbe girişiminin olduğu gün darbecilerin TRT ekranlarında bildiri okuyup sokağa çıkma yasağını ilan ettikleri zamanda zamanda Cumhurbaşkanı'nın her şeyin bittiğine dair konuşma yaptıktan sonra ben 3 yaşındaki çocuğumu da bırakarak daha onurlu bir yaşam sürmek için eşimle birlikte sokağa çıktım. Darbeye karşı geldim. Kaldı ki bununla ilgili telefon görüntülerim ve sokağa çıktığıma dair tanıklarım vardır bununla birlikte tanıklarım eşim [F.G.] ile aynıdır, suçsuzum, tutuksuz yargılanmak istiyorum."

17. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... suçunu işlediklerine dair HSYK 2. Dairesinin terör örgütüne üye olmaktan dolayı 16/7/2016 tarihindeki Hakimlik ve Savcılıktan açığa alınma kararı bulunduğu, Ankara C. Başsavcılığının ihbarı gibi somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, delillerin henüz toplanmamış olduğu, suçun katolog olduğu, suça öngörülen hapis cezasıda öngörüldüğünde şüphelilerin kaçma ihtimalinin bulunması da dikkate alınarak adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı sonuç ve kanaatine varılarak şüphelilerin 2802 sayılı Hakimler Savcılar Kanunun 94 maddesi atfı ile CMK 'nın 100 ve devam maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA ... [karar verildi.]"

18. Başvurucu 22/7/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Adana 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 3/8/2016 tarihinde "... suçunu işlediklerine dair HSYK 2. Dairesinin terör örgütüne üye olmaktan dolayı 16/07/2016 tarihindeki Hakimlik ve Savcılıktan açığa alınma kararı bulunduğu, Ankara C.Başsavcılığının ihbarı gibi somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, delillerin henüz toplanmamış olduğu, suçun katolog olduğu, suça öngörülen hapis cezasıda öngörüldüğünde şüphelilerin kaçma ihtimalinin bulunması da dikkate alınarak adli kontrol hükümlerinin bu aşamada yetersiz kalacağı sonuç ve kanaatine varılarak şüphelilerin 2802 sayılı Hakimler Savcılar Kanunun 94 maddesi atfı dikkate alınarak hakkında tutuklama kararı verildiği, bu tutuklama nedenlerinde her hangi bir değişiklik bulunmaması ..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

19. Başvurucu hakkında 2/9/2016 tarihinde Tarsus Sulh Ceza Hâkimliğince resen yapılan incelemede benzer gerekçelerle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

20. Başvurucu 8/9/2016 tarihli dilekçeyle tutukluluğun devamına dair karara itiraz etmiş, Adana 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 9/9/2016 tarihinde "...atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, dosya içeriğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeninin varsayılabileceğinin belirtildiği suçlardan oluşu, adli kontrol uygulamasının anlaşılması dikkate alındığında şüpheli hakkında verilen tutuklama kararında usul ve yasaya aykırılık görülmediği..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

21. Başvurucuya anılan karar 9/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucu 10/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

23. Soruşturmayı yürüten Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında 21/9/2016 tarihli kararıyla yetkisizlik kararı vererek dosyayı Adana Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

24. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 18/12/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve ByLock programına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede; ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir.

25. İddianamede, başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 16/7/2016 tarihli ve 345 sayılı kararıyla başvurucunun meslekten uzaklaştırılmasına karar verildiği, 24/8/2016 tarihli Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildiği, ihraç kararının 29/11/2016 günü kesinleştiği belirtilmiştir.

ii. FETÖ/PDY tarafından örgütsel ve kriptolu haberleşme maksadıyla tasarlanan ByLock uygulamasının kullanıcı listesinde başvurucunun kaydı bulunduğu ileri sürülmüştür.

iii. Örgütün yapısı, faaliyetleri hakkındaki bir kısım hâkim/savcının beyanlarından başvurucunun örgüt üyesi olduğuna yönelik tanık beyanlarının bulunduğu belirtilmiştir.

iv. FETÖ/PDY terör örgütünün yukarıda anlatılan yargı yapılanması kısmında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere örgüt mensuplarının örgütle olan bağını kuvvetlendirmek ve muhafaza etmek amacıyla örgüt içi katalog evlilikle evlendirildiği ve kendisi gibi örgüt yapılanması içinde yer aldığı anlaşılan eşi F.K.G.nin ise hâkim adaylığı döneminde Ankara Tandoğan'da bulunan örgüt evlerinde kaldığı ileri sürülmüştür.

26. İddianamede yer alan, haklarında yapılan soruşturmalarda şüpheli sıfatıyla alınan tanık beyanlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin kısımları şöyledir:

- T.D. ifadesinde "...Tarsus Cumhuriyet savcısı (sicil no: 118865) Şener Gülmedi, Tarsus hakimi (sicil no: 125...) F.K.G., ... Danıştay Tetkik hakimi (sicil no: 124...), A.F.D. Fetullah Gülen cemaatine mensup kişilerdir. Bu kişilerin önemli bir kısmını birlikte staj yapmam, bir kısmını eşlerinden, bir kısmını da cemaate ait kaldığımız evlere gidip gelmelerinden/kalmalarından dolayı biliyor ve tanıyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

- E.S. ifadesinde "...F. ile hakim adaylığı döneminde Fetullah Gülen cemaatine ait Tandoğan'da bulunan evde birlikte kaldık. Şener ile evlenmesine A.Ö. aracılık etti. Her ikisinin Fetullah Gülen cemaati mensubu olarak katalog evlilik yaptıklarını ve bu evliliğe A.Ö.nin aracılık ettiğini biliyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

27. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"...Şüphelinin üniversiteye hazırlık döneminde örgütle iltisaklı Serhat isimli dershanede eğitim aldığının, örgüt yapılanması içerisinde bulunduğunun, kendisi gibi örgüt yapılanması içerisinde bulunan eşi [F.K.G.] (hakkında halen FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2017/66382 sayılı dosyası üzerinden soruşturma yürütülmektedir) ile FETÖ/PDY terör örgütünün yukarıda anlatılan yargı yapılanması kısmında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere örgüt mensuplarının örgütle olan bağını kuvvetlendirmek ve muhafaza etmek amacıyla örgüt içi katalog evlilik yaptırılarak evlendirildiğinin, katalog evlilik yaparak evlendiği ve kendisi gibi örgüt yapılanması içerisinde yer aldığı anlaşılan eşi [F.K.G.]'nin ise hakim adaylığı döneminde Ankara Tandoğan'da bulunan örgütün evlerinde kaldığının ve bylock kullanıcı listesinde kaydı bulunduğunun anlaşıldığı, bu şekilde şüphelinin örgütle organik bağ kurup, örgütün kuruluş amaçlarını faaliyet ve eylemlerini benimseyerek, gönüllü olarak bilerek ve isteyerek örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayı tercih ettiği, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün organik ve hiyerarşik yapısı içerisine dahil ve üyesi olduğuna ilişkin hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca kamu davası açılmasına yetecek kuvvetli suç şüphesinin ve somut delilin bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla..."

28. Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 27/12/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş, E.2017/287 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış, aynı tarihte yapılan tensip incelemesi ile "...atılı suçun vasıf ve mahiyeti, tanık beyanları, dosya içindeki bilgi ve belgeler çerçevesinde atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı, suçun CMK'nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan oluşu, suç için yasada ön görülen ceza miktarı nazara alındığında kaçacağına dair somut olgunun varlığı ve tutuklulukta kalınan süre nazara alındığında bu aşamada adli kontrolün yetersiz kalacağı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

29. Mahkemece 5/3/2018 tarihinde ilk duruşma yapılmış ve başvurucunun savunması alındıktan sonra tutuksuz yargılamaya devam edilmek üzere tahliyesine karar verilmiştir.

30. Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/11/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın ilgi kısmı şöyledir:

"...sanık hakkında Bylock kullanımına ilişkin olarak Antalya KOM Şube Müdürlüğünden dosyaya gönderilen tespit değerlendirme tutanağında sanık tarafından Bylock isimli gizlilik amacıyla örgütsel görüşmelerin yapıldığı ve programın kullanıldığının tespit edildiği, sanığın eşinin hakimlik stajı döneminde örgüt tarafından özel olarak oluşturulan staj evlerinde kaldığı, hakimlik mesleğine başladıktan sonra yine örgütsel birlikteliği devam ettiğinin tanık beyanlarında ifade edildiği, sanık ile eşinin evliliklerinin örgüt içi zorunlu katalog evliliği olduğunun anlaşıldığı, sanığın bu şekilde Fetö terör örgütü hiyerarşisi içerisinde yer aldığı ..."

31. Başvurucu, hakkında verilen hükmü 15/11/2018 tarihli dilekçesiyle istinaf etmiştir.

32. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Adana Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

33. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel (B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39) kararı.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

34. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gözaltının Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

35. Başvurucu; hakkında isnat edilen suçu işlediğine dair somut deliller olmadan ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre koşullar oluşmadan gözaltı kararı verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

36. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

38. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

39. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

40. Somut olayda, başvurucu yönünden gözaltı tedbirlerinin hukuki olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

42. Başvurucu; suç işlediğine dair somut bir kanıt bulunmamasına ve tutuklama tedbiri için mevzuatta öngörülen koşullar gerçekleşmemesine rağmen tutuklandığını, hakkında somut bir delil gösterilmeden ve kişiselleştirme yapılmaksızın söz konusu örgütle ilişkilendirilmesinin hukuksuz olduğunu, HSYK'nın açığa alma yazısının delil olarak kabul edilemeyeceğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

43. Bakanlık görüşünde; karşılaşılan darbe teşebbüsünün büyüklüğü ve terörle mücadele kapsamında atılması gereken adımlar ile olağanüstü hâl şartları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15. maddesi doğrultusunda yapılan derogasyon bildirimi ve Anayasa'nın 15. maddesi dikkate alındığında bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu belirtilmiştir.

44. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin koşullarının bulunmadığını belirterek Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

2. Değerlendirme

45. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

46. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

47. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Uygulanabilirlik Yönünden

48. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

49. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).

50. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

51. İlgili genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104) kararı.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

52. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlamalarıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

53. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

54. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında "Hâkim ve Sacılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin verdiği görevden uzaklaştırma kararına" atıf yapılarak başvurucunun da aralarında olduğu şüpheliler yönünden isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu belirtilmiştir (bkz. § 17).

55. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY üyelerinin aralarındaki iletişimi sağlamak için kullandıkları ifade edilen ByLock uygulamasının kullanıcısı olmasına, FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarına, HSYK'nın 24/8/2016 tarihli meslekten çıkarma kararına dayanılmıştır (bkz. §§ 24-27).

56. Anayasa Mahkemesi ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Selçuk Özdemir; § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, § 57).

57. Soruşturma dosyasında; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan ve hâkim-savcı oldukları anlaşılan E.S. ve T.D., yürütülen soruşturmalar kapsamında verdikleri ifadelerde Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir (bkz. § 26). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).

58. Gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının ve başvurucunun ByLock uygulaması kullanıcısı olmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak soruşturma mercilerince kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

59. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir.

60. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

61. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir§ 78, 79).

62. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma ve ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 33) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

63. Somut olayda Tarsus Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma ve ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarının 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, kanunda suça ilişkin olarak öngörülen yaptırımın ağırlığına göre kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 17).

64. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Tarsus Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

65. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

66. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

67. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Tarsus Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 17) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

69. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltı kararının hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Şener Gülmedi [1.B.], B. No: 2016/48072, 18/4/2019, § …)
   
Başvuru Adı ŞENER GÜLMEDİ
Başvuru No 2016/48072
Başvuru Tarihi 10/10/2016
Karar Tarihi 18/4/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, darbe teşebbüsüyle bağlantılı olarak yürütülen soruşturmada uygulanan gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
100
101
161
3713 Terörle Mücadele Kanunu 1
2
3
5
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 10
12
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 94
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi