TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NOBEL İLAÇ PAZARLAMA VE SANAYİİ LTD. ŞTİ.
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/4887)
|
|
Karar Tarihi: 3/7/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucu
|
:
|
Nobel İlaç
Pazarlama Ve Sanayii Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Eyüp
Seyfi ÜNAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Eşyaların Kara Yolunda Uluslararası Nakliyatı İçin
Mukavele Sözleşmesi'ndeki sorumluluğa ilişkin hükümlerin hatalı uygulanması
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka
Planı
8. Başvurucu şirket ilaç imal ve satışı işiyle iştigal etmekte
olup Epobel adlı ilacın ithali için Almanya'da bulunan
üretici firma ile 665.968,06 avro karşılığında anlaşmıştır.
9. Başvurucu şirket, saklama koşulu 6 (-/+ 2 derece) derece olan
bu ilacın Almanya'dan getirilmesi amacıyla U. Uluslararası Nakliyat ve Tic.
A.Ş. (taşıyıcı şirket) ile 10/12/2010 tarihinde
"Frigo Araç Taşıma Sözleşmesi" (taşıma sözleşmesi)
imzalamıştır. Anılan sözleşmenin 10. maddesinde, malın nakliye esnasında zarara
uğraması hâlinde tarafların sorumluluğunun Eşyaların Kara Yolunda Uluslararası
Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi'ne (CMR Konvansiyonu) göre belirleneceği
hüküm altına alınmıştır.
10. Taşıyıcı şirket tarafından bahsi geçen taşıma işine ilişkin
olarak A. Lojistik Nakliyat San ve Tic. Ltd. Şti. (alt taşıyıcı şirket) ile alt
taşıma sözleşmesi akdedilmiştir. Taşıma işlemi alt taşıyıcı şirket
sorumluluğunda 27/12/2010 tarihinde ilaçların üretici firmanın fabrikasından
teslimiyle başlamış, 3/1/2011 tarihinde ilaçların mümessil ecza deposuna
teslimiyle sona ermiştir.
11. Yapılan taşıma işlemi sonrası söz konusu ilaçların bütünüyle
bozulduğu ve kullanılamaz hâle geldiği tespit edilmiştir.
B. Sigorta Firmalarınca
Düzenlenen Ekspertiz Raporları
12. A. Sigorta A.Ş. tarafından başvurucu şirketçe ithal edilen
ilaç emtiasının Almanya-Türkiye arasındaki nakliyesinin her türlü nakliye
rizikolarına karşı Nakliyat Sigorta Poliçesi düzenlenmiştir. Taşıma esnasında
emtianın evsafının bozulmuş olduğunun anlaşılması üzerine anılan sigorta
şirketi meydana gelen nakliyat hasarı hakkında ekspertiz raporu hazırlatmıştır.
13. 18/1/2011 tarihli Nakliyat Sigortası Ekspertiz Raporu’nda
özetle emtianın taşınması gereken sıcaklık değeri olan +2 - +8 derecenin
altında taşınması sonucunda evsafının bozulması şeklinde oluştuğu; sigorta
poliçesinde maldaki bozulmanın sigorta teminatı haricinde olduğu; sigorta
poliçesinde, taşıyıcıya ait nakil aracının soğutma ve havalandırma aygıtının
arızalanması nedeniyle oluşan ısı farkı sonucunda malların bozulmasının teminat
altına alındığı; oysa frigoya ait soğutma cihazında herhangi bir arıza tespit
edilmediği; cihazın, aktif olarak çalışır durumda olması nedeniyle hasarın
teminat harici kaldığı belirtilmiştir. Sigorta firması, Nakliyat Sigortası
Ekspertiz Raporu doğrultusunda 8/2/2011 tarihinde başvurucu firmaya gönderdiği
yazıyla hasarın teminat kapsamı dışında kalması sebebiyle sigorta şirketi
tarafından ödeme yapılmayacağını bildirmiştir.
14. L. GMBH ile alt taşıyıcı şirket arasında ise CMR
Konvansiyonu sorumluluk sigortası sözleşmesi yapılmıştır. Sigorta firması bu
kapsamda hasar olayı ile ilgili olarak B. & T. GMBH firmasından rapor
hazırlanmasını istemiştir.
15. B. & T. GMBH firması tarafından hazırlanan 17/2/2011
tarihli raporda şu tespitlere yer verilmiştir;
i. Bilirkişi yukarıda belirtilen şikâyetin/talebin römork
üzerinde bulunan soğuk hava deposu cihazında meydana gelen arıza nedeniyle bir
süreliğine ortaya çıkan düşük seviyedeki nakliye sıcaklığından dolayı meydana
gelen aşırı soğumadan ileri geldiği görüşündedir.
ii. Söz konusu bu arızalar nakliye sırasındaki dış hava
sıcaklığı ile bağlantılı olarak soğuk hava deposu cihazında bulunan dizelin
kimyasal özelliklerinden ileri gelmiş olabilir. Bunun için dizele normal benzin
ilavesi yaparak karşı tedbir alınabilirdi. Nitekim böyle bir ilave ile yakıtın
kimyasal özelliğinin değişeceği ve pıhtılaşmanın önüne geçilmiş olacağına vurgu
yapılmıştır.
C. İcra Takibi Süreci
16. Başvurucu şirket, taşıyıcı şirketin sözleşmeye uygun
davranmaması sonucunda ilaçların bozulmasına sebebiyet verdiğini belirterek
Beşiktaş 4. Noterliğinden 5/1/2011 tarihli ihtarname keşide etmek suretiyle
tamamı hasara uğrayan ve imhası gereken ilaç ürününün bedeli 665.968,06 avro
zarar karşılığı alacağın on gün içinde kendisine ödenmesini taşıyıcı şirketten
talep etmiştir.
17. Beyoğlu 28. Noterliğinden ihtarnameye verilen 12/1/2011
tarihli cevapta ise taşıma işleminin gerçekleştirildiği, taşımayı
gerçekleştiren alt taşıyıcı şirket nezdinde araştırmanın devam ettiği, CMR
Konvansiyonu sigortasının L. şirketi tarafından yapıldığı, gerekli tespitler
yapılmadan taleplerin kabulünün mümkün olmağı ifade edilmiştir. Bunun üzerine
başvurucu tarafından Beşiktaş 4. Noterliğinden 24/1/2011 tarihli ihtarname
keşide edilerek talepler yinelenmiştir.
18. Başvurucu şirket tarafından 16/5/2011 tarihli ödeme emri ile
taşıyıcı şirket aleyhine Küçükçekmece 4. İcra Müdürlüğü nezdinde ilamsız icra takibi
başlatılmıştır. Taşıyıcı şirketin aynı tarihli itirazı üzerine takip durmuştur.
D. İtirazın İptali Davası
Süreci
19. Başvurucu şirket, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde
(Mahkeme) 30/6/2011 tarihinde itirazın iptali davası açmıştır.
20. Mahkemece 24/4/2012 tarihinde mahallinde teknik
bilirkişilerle birlikte keşif yapılmıştır. İkisi hukuk biri eczacılık bölümü
öğretim üyesi olan üç akademisyen, bir serbest muhasebeci mali müşavir, biri de
yüksek makine mühendisinden oluşan beş kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen
ve 18/6/2012 tarihinde Mahkemeye sunulan raporda tespit edilen hususlar şu
şekildedir;
i. 3/1/2011 tarihli tutanakta sıcaklık değerinin 2 derecenin
altına düştüğü; 18/1/2011 tarihli Nakliyat Sigortası Ekspertiz Raporu'nda emtianın
taşınması gereken sıcaklık değeri olan +2 >8 derecenin altında taşınması
sonucunda evsafının bozulması şeklinde hasarın oluştuğu anlaşılmıştır.
ii. Bilirkişi heyeti üyesi Prof. Dr. Y.E. tarafından yerinde
yapılan inceleme sonucunda Epobel Steril Kullanıma Hazır Enjektör adlı
ürünlerin, taşıyıcı şirket tarafından taşınması esnasında ürünlerin saklama
sıcaklığı olan 2-8 derece arasında taşınmadığı; başvurucunun, emtianın
tamamının imha edilmesi için gerekli prosedürü usulüne uygun olarak başlattığı;
davaya konu ithal edilen 1.777 kg Epobel adlı ürünün hiçbir şekilde piyasaya
verilemeyeceği, hastalar üzerinde veya başka bir şekilde kullanılamayacağı,
ilaç mevzuatı gereğince tamamının imhaya ayrılması gerektiği ve ekonomik
değerinin sıfır olduğu belirlenmiştir.
iii. Taşıma, Almanya'dan Türkiye'ye yapıldığından taşıma
sözleşmesinin yabancılık unsuru taşıdığı; yabancılık unsuru taşıyan
uyuşmazlıklarda Türk mahkemesinin hangi ülkenin hukukunun uygulanacağını
12/12/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlemesi gerektiği; ancak 5718 sayılı
Kanun’un 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre CMR Konvansiyonu'nun
uygulanması gerektiği; ayrıca taşıma sözleşmesinin 11. maddesinde tarafların
sorumluluğunun CMR Konvansiyonu hükümlerine göre belirleneceğinin
kararlaştırıldığı ifade edilmiştir.
iv. Emtianın hasara uğraması hâlinde taşıyıcı tarafından
ödenecek tazminatın belirlenmesine ilişkin esasların CMR Konvansiyonu'nun 25.
maddesinde düzenlendiği; malın tamamının hasar görmesi sebebiyle CMR Konvansiyon'un 25. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a)
bendi uyarınca tam ziyana ilişkin tazminatın aşılamayacağına ilişkin hükmün
dikkate alınabileceği ve dolayısıyla taşıyanın sorumluluğunun sınırlı olduğu;
ancak dava konusu olayda CMR Konvansiyonu'nun 29. maddesinde yer alan ve
taşıyanın eş değer kusuru bulunduğundan taşıyıcının sorumluluğunu ortadan
kaldıran veya sınırlayan ya da ispat külfetini tersine çeviren hükümlerden
yararlanamayacağı hususlarına vurgu yapılmıştır.
v. Emtianın tamamı hasar görmesi sebebiyle tazminat miktarının
665.960,06 avro olduğu belirtilmiştir.
vi. CMR Konvansiyonu'nun 27. maddesi uyarınca faizin oranının
yıllık %5 üzerinden hesaplanması gerektiği ve Yargıtay kararları doğrultusunda
başvurucu şirket tarafından Beşiktaş 4. Noterliği aracılığıyla taşıyıcı şirkete
gönderilen 665.968,06 avro tutarındaki zararın tazmin talebine ilişkin 5/1/2011
tarihli ihbarnamenin taşıyıcı şirkete ulaştığı 10/1/2011 tarihinden itibaren
işlemeye başlayacağı; bu bağlamda ödenmesi gereken faizin 15.909,24 avro olarak
hesaplanmasına karşın, davacının takipte 9.263,83 avro fazla işlemiş faiz
talebinde bulunduğu görülmüştür.
21. Mahkeme 20/9/2012 tarihli ara kararı ile aşağıdaki konularda
aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar vermiştir:
i. 10/4/2012 tarihli duruşmanın ara kararı çerçevesinde taşıyıcı
firmanın sınırlı sorumluluk esasına göre sorumlu olduğu asıl alacak miktarının
ne olduğu
ii. Sınırlı sorumluluk esasına göre tespit edilecek asıl alacak
miktarına temerrüt tarihi olarak belirtilen 10/1/2011 tarihinden başlayıp icra
takibinin yapılmış olduğu 20/4/2011 tarihine kadar olan yıllık %5 üzerinden
faiz hesaplanarak takip tarihi itibarıyla davacının talep edebileceği işlemiş
faiz miktarının ne olduğu
22. Bilirkişi heyetince Mahkemeye sunulan ek raporda; CMR
Konvansiyonu belgesinde malın brüt ağırlığının 1.777 kg olduğu, taşıyıcı firma
tarafından düzenlenen faturada da brüt ağırlığın 1.777 kg olarak gösterildiği,
gümrük beyannamesinde malın değerinin 665.968,06 avro ve brüt ağırlığının 1.777
kg olarak yazıldığı, buna göre sınırlı sorumluluk tutarının ihtar tarihine göre
17.374,20 avro olarak hesaplandığı, temerrüt tarihi ile takip tarihi arasında
235,62 TL işlemiş faiz hesaplandığı sonucuna varıldığı bildirilmiştir.
23. Mahkeme 18/6/2012 tarihinde, düzenlenen bilirkişi raporunda
eczacı ve SMMM bilirkişi tarafından inceleme konusu olan hususlar hariç
tutulduğunda diğer hususlarla ilgili taşıyıcı firmanın rapora karşı
itirazlarını karşılayacak şekilde gerekçeli ve denetime elverişli rapor
sunulmadığı gerekçesiyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına ve bu
heyetten rapor alınmasına karar vermiştir. Mahkeme; sigortacılık tekniği ve CMR
Konvansiyonu hükümleri ve sebebe yönelik gerekli araştırmanın yapılması, somut
olayda zarara yol açtığı iddia olunan ısı farklılığının neden kaynaklandığının
teknik olarak ispatlanabilir olup olmadığı, ısı farklılığının kaç saat
sürdüğünün teknik olarak ispatlanabilir olup olmadığı, ısı farklılığı ile ürün
bozulmasının arasındaki nedensellik bağının anlaşılabilir olup olmadığı, tüm bu
teknik durumların tespitine göre taşıyıcı yönünden istisnai nitelikte olan
sınırsız sorumluluğa CMR Konvansiyonu hükümleri açısından gidilip
gidilemeyeceği, konusunda uzman kişilerin birbiri ile çelişkili olan
beyanlarının da bu noktada kök rapor da dikkate alınmak sureti ile giderilmesi
konularıyla münhasır olmak üzere raporun düzenlenmesini istemiştir.
24. İkisi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi biri de yüksekmeteoroloji mühendisinden oluşturulan üç kişilik
bilirkişi heyetince düzenlenen ve 31/5/2013 tarihinde Mahkemeye sunulan
raporda;
i. Frigo araçlarının iklimlendirme araçlarından olması ve araç
içi sıcaklıklarının istenilen değerlerde tutulmak için dizayn edilmelerine
rağmen nakliye süresinde kimi durumlarda gece sıcaklıklarının hızlı düşmesi,
araç izolasyonunun iyi olmaması veya araç içi frigo cihazının bu dış hava
sıcaklık düşüşünü dengeleyecek hızda tepki verememesinin söz konusu olabildiği
açıklanmıştır.
ii. Olayda ise frigo cihazında bir kusurun mevcut olup araç
içindeki ilaçların bozulmasında ana etken olduğu belirtilmiştir. Buna göre
taşınan mallardaki evsaf kaybının nakliye esnasında oluştuğu ve kusur açısından
taşıyıcı şirket ve bu şirketin taşeron olarak sözleşme imzaladığı alt taşıyıcı
şirketin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu
vurgulanmıştır.
iii. Bununla birlikte hasar sebebi olan ısı farklılığının,
taşıyıcı şirketin kasdi veya kasda
muadil ağır kusurlu bir davranışının sonucu olduğunun ispat edilemediği
belirtilerek CMR Konvansiyonu'nun 29. maddesinin uygulama alanı bulmayacağı ve
taşıyıcı şirketin sorumluluğunun sınırlı olduğu görüşü bildirilmiştir.
25. Mahkeme 17/9/2013 tarihinde taşıyıcı firmanın CMR
Konvansiyonu hükümleri gereğince sınırlı sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın
kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
i. Somut olayda taşıyıcı firmanın kastının bulunduğunun iddia
edilmediği ve bu konuda bir delilin de bulunmadığı belirtilmiştir. Teknik
açıklamalardan ve mevcut dosya kapsamındaki beyanlara göre data loggerın arızalı olmadığı ve
hatalı ölçüm yapmadığı açıklanmıştır. Yine frigo
cihazının da arızalı olmadığı, hatta ekspertiz raporuna göre aracın stop
edildiği ancak cihazın çalışmaya devam ettiği belirtilmiştir.
ii. Mahkeme dış ortam sıcaklığının gece saatlerinde düşmüş
olmasının mevcut hasara yol açmış olabileceğinin anlaşıldığını, esasen aksine
ve taşıyıcı firma aleyhine sonuç doğurabilecek bir ispat yükünün olmadığını,
tüm bu hususların ve olayın gerçekleşme biçiminin taşıyıcı firmanın pervasızca
bir hareket içinde bulunduğunu ortaya koymadığını belirtmiştir.
iii. Diğer bir deyişle tespit edilen teknik durum ve mevcut
dosya kapsamına göre taşıyıcı firmanın zararın doğacağını bildiği veya
isteyerek zarar verici davranışta bulunduğu ya da zararın meydana gelme
ihtimalinin bilinmesine rağmen taşımaya devam ettiğinin açık olarak iddia
edilmediği ifade edildikten sonra bu konuda ispatlanabilmiş bir durumun da
olmadığı vurgulanmıştır.
iii. Mahkeme konu hakkındaki Yargıtay içtihadına da atıfla
taşınan malın öngörülen sıcaklıktan daha düşük bir sıcaklıkta taşınmış
olmasının bilerek kötü niyetli davranma olarak kabul edilemeyeceğini, somut
uyuşmazlığın çözümünde yorum kuralları uygulandığında da aynı sonuca
ulaşıldığını belirtmiştir.
iv. Mahkeme ayrıca uluslararası taşıma nedeniyle oluşan ziyadan
dolayı taşıyıcının sorumluluğunun kural olarak sınırlı olduğunu, aksi
düşüncenin dünya üzerinde bu sektörün gelişmemesine, giderek rekabetin
azalmasına ve arz-talep arasındaki dengesizliğin yüksek maliyetlerle taşıma
yapılmasına, genel satış maliyetlerinin artmasına yol açacağını vurgulamıştır.
Bu durumun ulusal ve uluslararası ticaretin gelişmesine ve insanlığın refahına
açıkça engel olacağını belirten Mahkeme, başvurucu şirketin uğradığı zararın
ciddi boyutlarda olduğunu kabul etmiştir. Bununla birlikte sınırsız
sorumluluğun geniş yorumlanması hâlinde ulusal ve uluslararası ticaretin
gelişmemesi ve insan refahının artmaması doğal olarak ortaya çıkacağından
dolayı bu zararın somut olaydaki zarar ile kıyaslanamayacak derecede çok büyük
bir zarara yol açacağı ve az zararın çok zarara feda edilmesi gerektiği
açıklanmıştır.
v. Mahkeme sonuç olarak bu kuralın istisnası olan sınırsız
sorumluluğun mevcut olup olmadığının CMR Konvansiyonu hükümlerindeki kast veya
kasta eş değer kusur kavramının dar yorumunu gerektirdiğini ifade ederek
davalının sınırsız sorumlu olduğu hususunun kabul edilemeyeceğini belirtmiştir.
26. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Yargıtay 11. Hukuk
Dairesince 11/12/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi
aynı Daire tarafından 12/1/2016 tarihinde reddedilmiştir.
27. Nihai karar 24/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
28. Başvurucu 9/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
29. 5718 sayılı Kanun’un ''Kapsam''kenar başlıklı
1. maddesi şöyledir:
"(1) Yabancılık unsuru taşıyan özel
hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk, Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizi
bu Kanunla düzenlenmiştir.
(2) Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası sözleşme
hükümleri saklıdır. "
30. 5718 sayılı Kanun’un
''Sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk'' kenar başlıklı 24. maddesi şöyledir:
"(1) Sözleşmeden doğan borç ilişkileri
tarafların açık olarak seçtikleri hukuka tâbidir. Sözleşme hükümlerinden veya
hâlin şartlarından tereddüde yer vermeyecek biçimde anlaşılabilen hukuk seçimi
de geçerlidir.
(2)
Taraflar, seçilen hukukun sözleşmenin tamamına veya bir kısmına uygulanacağını
kararlaştırabilirler.
(3)
Hukuk seçimi taraflarca her zaman yapılabilir veya değiştirilebilir.
Sözleşmenin kurulmasından sonraki hukuk seçimi, üçüncü kişilerin hakları saklı
kalmak kaydıyla, geriye etkili olarak geçerlidir.
(4)
Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o
sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim
borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad
meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde
karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri
hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu
sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir.
Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun
bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur."
31. 5718 sayılı Kanun’un
''Eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeler''kenar başlıklı 29. maddesi
şöyledir:
"(1) Eşyanın taşınmasına ilişkin
sözleşmeler tarafların seçtikleri hukuka tâbidir.
(2)
Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde, sözleşmenin kuruluşu
sırasında taşıyıcının esas işyerinin bulunduğu ülke aynı zamanda yüklemenin
veya boşaltmanın yapıldığı ülke veya gönderenin esas işyerinin bulunduğu ülke
ise bu ülkenin sözleşmeyle en sıkı ilişkili olduğu kabul edilir ve sözleşmeye
bu ülkenin hukuku uygulanır. Tek seferlik çarter
sözleşmeleri ve esas konusu eşya taşıma olan diğer sözleşmeler de bu madde
hükümlerine tâbidir.
(3)
Hâlin bütün şartlarına göre eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeyle daha sıkı
ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşmeye bu hukuk uygulanır."
2. Yargıtay İçtihadı
32. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/12/2012 tarihli ve
2011/14445, K.2012/21016 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Mahkemece, iddia, savunma ve tüm
dosya kapsamına göre; davalının Alaşehir'den ithal veya karayolundan ücret
karşılığı taşımak üzere teslim aldığı taze kirazların uğradığı hasarın sebebi
olarak aracındaki soğutucu sistemin arızalı olduğu, bu nedenle kirazların
organoleptik değişim gösterdiği beyan edilmesi karşısında davalı tarafından
kendisini sorumluluk altına sokan bu beyanlara karşı bir açıklama
getirilmediği, kirazda meydana gelen hasarın nedeni hakkında bir beyanda
bulunulmadığı, davalı taşıma şirketinin şöförünün
huzurunda cereyan eden kirazların hasara uğradığı olgusunun açığa çıkması
karşısında aksine bir durum var idi ise tacir olmasının bir gereği olarak
basiretli davranıp özel bir ekspertiz şirketine müracaat edip hasar tespiti
yaptırmadığı, kirazları teslim alırken yüklemeye en azından nezaret etme
yükümlülüğü altında olan davalının dış alıcının varma yerinde yükle birlikte
giden, uluslararası hamule senedi üzerine nakşettiği ihtirazi
kayıt gibi gönderene imzalayıp verdiği, hamule senedine kirazlarda hasar
bulunduğu yönünde ihtirazi kayıt da düşmediği,
gerekçesiyle CMR'nin taşımacının sorumluluğu başlığı
altındaki 17-29 maddeleri karşısında davalının zamanaşımı, hasar tespiti, zarar
miktarı konularındaki itiraz ve beyanları yerinde görülmemiş, davalı taşıma
şirketi lehine tesis edilen sınırlı sorumluluk karinesinden aleyhinde ileri
sürülen aracındaki soğutucunun arızalı olduğu, kirazların bu nedenle bozulduğu
yönündeki iddialara karşı, aracındaki soğutma sisteminin arızalı olmadığını
kirazların taşıma esnasında hasara uğramadığını kanıtlayamadığı, sınırlı
sorumlu halinin ortadan kalkmasının sonucu olarak taşıyıcı şirketin davacının
gerçek zararını ödemek zorunda olup, zaman aşımı süresinin 1 yıl değil 3 yıl
olduğu, davacının gerçek zararının ihraç ettiği kirazların hasara uğraması
sonucunda fiyat indirimi yapılarak satılması suretiyle meydana geldiği,
davalının aracındaki soğutucu arızası olmasa idi davacının gerçekleştirdiği
ihracat sonucunda 54.632 € ihracat bedeli hesaplarına kaydedilmiş olacakken
soğutucu arızası nedeni ile 18.720 € eksik tahsilat yaptığı gerekçesiyle,
davanın kabulü ile 18.720 € nun dava tarihindeki Türk
Lirası karşılığı olan 33.800,00 TL'nın işleyecek
reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, uluslararası taşıma sözleşmesine
dayalı olarak oluşan hasar bedelinin taşıyıcıdan tahsiline ilişkin olup,
mahkemece, ihraç konusu kiraz ürününün bozulmasına makul bir açıklama
getirmeyen taşıyıcının CMR Konvansiyonu'nun 29. maddesi uyarınca, sınırlı sorumluluk
hakkından yararlanamayacağı, bunun sonucu olarakta
taşıyıcı şirketin davacının gerçek zararını ödemek zorunda olup, zamanaşımı
süresinin 1 yıl değil 3 yıl olduğu yönünde tanzim edilen bilirkişi kurulu
raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de; ağır
kusurun sebebi olarak kabul edilen kararlaştırılan ısıda taşımama olarak
benimsenen gerekçenin davalı taşıyıcı açısından kasıt ya da kasda
eşdeğer kusur olarak kabulü mümkün değildir. CMR Konvansiyonu' nun 32/1. maddesine göre, bu sözleşme gereğince yapılan
taşımalardan doğacak davaların, 1 yıl içerisinde açılması gerekir. Yine, aynı
Konvansiyon' un 32/1-a maddesine göre zamanaşımı; kısmi kayıp, hasar veya
gecikmelerde teslim etme tarihinden itibaren başlar. Somut olayda hasar gören
yükün teslim tarihi 11.07.2005olup yukarıda açıklanan kurallar gereğince
zamanaşımı süresi 11.07.2005tarihinde başlamış ve görülmekte olan dava ise
01/03/2007 tarihinde harcın yatırılması suretiyle açılmış olduğuna göre, CMR
32. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle davanın reddi yerine kabulüne karar
verilmesi yerinde görülmemiş, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile
hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."
33. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/11/2012 tarihli ve
2011/12992, K.2012/19154 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Mahkemece, emtiada meydana gelen
zarardan dolayı davalı taşıyıcının sorumlu olduğu, ancak davacı tarafından
Gümrük Müdürlüğü'ne ve taşıyıcıya ödeme yapıldığına ilişkin başkaca belge ibraz
edilemediğinden, bunlara ilişkin masrafların ispatlanamadığı gerekçesiyle,
27.374,72 USD'nin davalıdan tahsiline karar
verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı vekili temyiz
etmiştir.
1-Dava, karayolu ile yurt dışı taşıma
sözleşmesinden doğan, hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir. CMR 32/1-a
maddesine göre, bu sözleşme gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların
bir yıllıksüre içerisinde açılması gerekmektedir. Ancakbilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek
kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda, bu süre üç yıldır. Mahkemece,
davalı taşıyıcının ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, zamanaşımı süresinin
dolmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de,
Dairemizin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, malın olması gereken
sıcaklıktan daha düşük sıcaklıkta taşınmasının, bilerek kötüniyetli
davranma olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, davalının
zamanaşımı def'inin yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış, bozmayı
gerektirmiştir..."
34. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 3/11/2011 tarihli ve
2009/13290, K.2011/14899 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi
raporu ve tüm dosya kapsamına göre, yüke ilişkin dolaşım sertifikası, gümrük
çıkış beyannamesinde ve kontrol belgesinde domateslerin uygunsuzluğuna ilişkin
bir açıklama olmadığı, taşıyıcının taşıma sözleşmesi vehamule
senedinde belirtilen +6 derecelik taşıma ısısına uymadığının da dosya içeriği
ile sabit olduğu, ancak hasar yerinde hasar durumuna ilişkin bir rapor
düzenlenmediğinden, hasar durumu ve miktarı tam olarak tespit edilmediği,
hasarın sadece, uygun ısıda taşıma yapılmamasından değil, toplama, ilaçlama,
depolama, sandıklara yerleştirme, olgunluk derecesi ve firigorifik
cihazın açılmasına rağmen, teslim alınmayarak araç içerisinde 4 günden fazla
kalması ile de oluşabileceği, CMR 17/5 madde hükmüne göre, taşıyıcının hasar
sebeplerinden hasar yaptıkları katkı oranında sorumlu tutulabileceği, bilirkişi
raporuna göretaşıyıcının hasarın %25 inden sorumlu
olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.650 Euro’nun dava tarihinden
itibaren yasal faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki TC Merkez Bankası
efektif satış kurunun TL üzerinden davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalılar vekili
temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve
belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp,
değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre,
davalılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına
gelince; dava, taşıma akdinden kaynaklanmakta olupuyuşmazlığa
(Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi) CMR’nin uygulanması gerekir. CMR. 17/1.maddesi uyarınca
kural olarak taşıyıcı malları teslim aldığı andan teslim edilinceye kadar,
bunların tamamen veya kısmen kaybından ve vukubulacak
hasardan mesuldur. Davaya konu olayda, davalı
taşıyanlar tarafından sertifikalı domates emtiası taşınmak üzere teslim alınırkenherhangi bir ihtirazi
kayıt koyulmadığıve varma yerinde de ürünün bozulduğu
sabit olduğuna göre davalı taşıyanların hasarının kendilerinin sorumlu olmadığı
bir nedenden meydana geldiğini kanıtlamalarıhalinde
sorumluluktan kurtulmaları mümkün olup, davalılar davada bu hususu
kanıtlayamamıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporları tamamen varsayıma
dayalı olup, bozulmanın nedenleri de bilimsel verilere dayalı olarak
belirlenmemiştir. Zira dosyada bulunan Tarım Bakanlığı Bitki Sağlığı
Sertifikası uyarınca ürünler sağlıklıdır. Bu itibarla mahkemece davalıların CMR
17/1. maddesi uyarınca ihtirazi kayıtsız aldıkları
emtiadaki hasarın kendilerinin sorumlu olmadığı bir nedenden ileri geldiğini
ispat edemediğinin kabulü ile hasarın davalı taşıyanlarınsebep
olduğu kusur nedeniyle oluştuğunun kabulü ile sonucuna göre karar vermek
gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir..."
35. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/9/2006 tarihli ve 2005/6097,
K.2006/9018 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"... Mahkemece, taşıma, hasar ve sigorta
belgeleri ile bilirkişi raporuna dayanılarak, taşınan emtianın ambalajında ve
taşıma senedinde taşımanın (+2) ila (+8) derecede yapılması gerektiğinin
yazıldığı, bu durumda Varşova Konvansiyonu'nun 25. maddesince taşıyanın sınırlı
sorumluluğunun söz konusu olamayacağı gibi TÜRK SİVİL HAVACILIK KANUNU'nun 124. maddesine uygun ihtirazi
kayıt konulmadığından sorumluluk karinesinin aksinin dayalı taşıyanca
ispatı gerektiği, oluşan zararın (228.426.859.437)TL olduğu, davacının diğer
davalıya yönelik husumet iddiasından vazgeçtiği gerekçesiyle davanın davalı M.
A.Ş. yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve
belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp,
değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve taşımanın
tabi olduğu Varşova Konvansiyonu'nun 26. maddesi hükmüne uygun hasar ihbarı
yapılmış olmasına ve sigortalı emtianın 2-8 dereceler arası ısıda taşınması
gereğinin hem ambalajlar üzerinde yazılması hem de taşıma senedinde özel bir
tasıma sartı olarak kararlaştırılmış olması
karşısında taşıyanın bu şarta uymamasının varit görülmesi halinde anılan
Konvansiyon 'un 25. maddesi hükmünce taşıyan veya onu temsil edenlerin bilerek
yol açtıkları ziya veya hasardan dolayı sınırlı sorumluluktan yararlanma
olanağının kalkacak olması nedeniyle davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında
kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, hükmün dayandırıldığı hukukça
bilirkişi raporunda temel veri olarak esas alınan 18.07.2002 tarihli ekspertiz
raporunda sigortalı emtianın taşındığı her bir karton koli içinde yer aldığı
saptanan ısı ölçüm aygıtının (data/ogger) çalışma
prensipleri, teknik mekanizması, ısı ölçüm ve tespitini gerçek zamanlı olarak
yapıp yapmadığı, bu aygıtın derlediği verilerin sonradan yapılacak müdahale ile
geriye dönük olarak değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı, 2-8 derece arası
muhafaza zorunluluğuna uyulmayan sürelerin taşıma veya davalı taşıyanın sorumlu
olduğu kesitte mi yoksa taşıma öncesi veya sonrası gümrük evresinde mi meydana
geldiğini sözü edilen aygıt üzerinde teknik uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden
alınacak raporla aydınlatılması ve sonucuna göre davalının sorumlu olup
olmadığı belirlenmeden eksik inceleme ve uzman olmayan bilirkişi raporu ile
yetinilmesi doğru görülmemiştir..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Sözleşmeler
a. CMR Konvansiyonu
36. CMR Konvansiyonu'nun "Uygulama
alanı''kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"1. Bu anlaşma, sözleşmede
belirtildiği gibi yükleme yeri ile teslim için belirlenen yerin iki ayrı ülkede
olması halinde, ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait
her sözleşmeyi kapsar. Bu ülkelerden en az birinin âkit ülke olması zorunludur.
2. Bu anlaşmanın uygulaması bakımından “taşıt”
sözcüğü 19 Eylül 1949 tarihli Yol Trafiği Anlaşması 4 üncü
maddesinde tarif edilen, motorlu taşıtlar, dizi halinde taşıtlar, römorklar ve
yan- römorklar anlamına gelir.
3. Bu Anlaşma kapsamındaki taşıma, devletler,
devlet kurumlan veya devlet kuruluştan tarafından yapıldığı hallerde de
uygulanır.
4. Aşağıdaki durumlarda anlaşma uygulanmaz.
a) Uluslararası posta anlaşmalan gereğince yapılan taşımalarda,
b) Cenaze taşımalannda,
c) Ev eşyası
taşımalarında,
5.Akit Taraflar, iki veya birkaçı arasında yapacaklan özel anlaşmalarla bu anlaşma hükümlerini
değiştirmemeyi kabul ederler. Ancak, anlaşmayı sınır trafiğine uygulamamak veya
tamamen kendi ülkeleri içindeki taşıma etkinliklerinde yükler üzerinde hak
iddia etmeye yarayan sevk mektubunun kullanılmasına izin vermek gibi durumlar
bunun dışındadır."
37. CMR Konvansiyonu'nun "Taşımacının
sorumlu olduğu kişiler'' kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Bu anlaşmanın uygulanması yönünden
taşımacı, çalıştırdığı kişilerin ve taşımanın yapılması için hizmetlerinden
yararlandığı diğer kimselerin görevleri sırasında hareket ve ihmallerinden,
sanki, bu hareket ve ihmalleri kendisi yapmış gibi sorumlu olacaktır."
38. CMR Konvansiyonu'nun "Taşımacının
sorumluluğu'' kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
"1. Taşımacı, yükü teslim aldığı andan
teslim edinceye kadar, bunların kısmen veya tamamen kaybından ve doğacak hasardan
sorumludur.
2. Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek
sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değilde,
istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahutta
taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri geliyorsa, taşımacı
sorumlu tutulamaz.
3. Taşımacı taşımayı yapmak için kullandığı
kusurlu taşıtları, bu taşıtı kiraladığı kişinin veya vekilinin yahutta çalışanlarının hata ve veya ihmallerinden dolayı
sorumludur.
4. Madde 18 paragraf 2 ila 5’e uygun olmak
üzere kayıp veya hasar durumları aşağıda belirtilen koşullardan bir veya bir kaçının doğal sonucu olan özel risklerden doğmuş ise,
taşımacı sorumlu tutulamaz.
a) Kullanılmasında anlaşmaya varılmış ve sevk
mektubunda açıkça belirtmiş olduğu üzere, madeni levha ile kaplanmamış açık
taşıtlar kullanılması,
b) Ambalajlanmadıkları
veya kötü ambalajlandıkları zaman, özellikleri gereği fire veren veya hasara
uğrayan mallann ambalajlanmaması veya hatalı
ambalajlanmış olması,
c) Yükün gönderici, alıcı
veya bunlar adına hareket eden kişiler tarafından alınması taşınması,
yüklenmesi, yığılması veya boşaltılması,
d) Özellikle kınlma, paslanma, çürüme, kuruma, normal fire yahutta güve ve haşarattan kısmen veya tamamen zarar
görebilecek mallann özelliği,
e) Sandık veya paketlerin
üzerindeki marka veya numaralann yetersiz veya hatalı
oluşu,
f) Canlı hayvan nakli,
5. Kayıp, hasar ve gecikmeye neden olan
faktörlerden bazılan bakımından bu maddeye göre
taşımacının sorumlu olmadığı hallerde, yine maddeye göre sorumlu olduğu
faktörlerin kayıp, hasar ve gecikmeye yaptıkları katkı oranında sorumlu
olacaktır."
39. CMR Konvansiyonu'nun 18. maddesi şöyledir:
"1. Kayıp hasar ve gecikmenin madde 17
paragraf 2 de öngörülen nedenlerden birinden doğduğunu kanıtlamak taşımacıya
aittir.
2. Taşımacı, durumun koşullan bakımından kayıp
veya hasann Madde 17 paragraf 4 de öngörülen özel riklerin bir veya daha fazlasına atfedilebildiğini
belirlediğinde, bunların bu nedenlerden ileri geldiği kabul edilir, hak iddia
eden kimse, kayıp veya zarann bu risklere kısmen veya
tamamen bağlı olmadığım kanıtlamak hakkına sahiptir.
3. Anormal bir noksanlık
veya sandık yahutta paketlerde bir kaybolma
olduğunda, kayıp veya hasann Madde 17 paragraf 4 (a)
da belirtilen durumlardan ileri geldiği varsayımına dayanan hüküm uygulanmaz.
4. Eğer taşıma malın
sıcağa, soğuğa, ısı derecesindeki değişmelere ve rutubete karşı koruyacak
şekilde donatılmış taşıtlarla yapılıyorsa, taşımacı Madde 17 paragraf 4
(d)’deki avantajdan faydalanmayı talep edemez. Ancak, bu tür donanım seçilmesi
ve kullanılması ile ilgili olarak kendisine düşen önlemleri aldığım ve verilen
özel talimata uyduğunu kanıtlarsa böyle bir istemde bulunabilir.
5. Taşımacı kendisine
düşen bütün önlemleri aldığını ve verilen özel talimata uyduğunu kanıtlamadıkça
madde 17 paragraf 4 (f) deki avantajdan yararlanmayı isteyemez."
40. CMR Konvansiyonu'nun 23. maddesi şöyledir:
"1. Bu anlaşmanın hükümleri gereğince bir
taşıyıcı, yükün kısmen veya tamamen kaybından dolayı tazminat ödemekle sorumlu
tutulduğundan, bu tazminat yükün taşınmak üzere kabul edildiği yer ve zamandaki
kıymetine göre hesaplanır.
2. Malın kıymeti, ticaret borsası fiyatına
göre saptanır. Eğer böyle bir fiyat yoksa, geçerli piyasa fiyatlarına göre bir
tespit yapılır. Eğer ne ticaret borsası fiyatı ne de geçerli piyasa fiyatı
mevcut değilse, tespit aynı cins ve kalitedeki malların normal kıymetine göre
yapılır.
3. Tazminat, noksan olan
brüt ağırlığın beher kilogramı için 25 frangı geçemez. Frank bir gramın 10/31’i
ağırlığında safiyeti binde 900 olan altın franktır.
4. Yükün taşınması
dolayısıyla ödenen taşıma ücreti, gümrük resimleri ve diğer ödemelerde, malın
tamamen kaybedilmesi halinde tamamen ödenir. Kısmen kaybolma halinde ise
karşılaşılan zarar oranında ödeme yapılır. Bunlar dışında başka tazminat
ödenmez.
Gecikme halinde, hak sahibi zarar ve ziyanın
bundan ileri geldiğini kanıtlarsa, taşımacı bu zarar ve ziyan için taşıma
ücretini geçmemek üzere tazminat öder.
5. Madde 24 ve 26
gereğince malın değeri veya teslim süresi için ödenecek özel faiz söz konusu
olduğu edilmiş ise daha yüksek tazminat istenebilir."
41. CMR Konvansiyonu'nun 24. maddesi şöyledir:
"Gönderici anlaşmaya varılacak belirli
bir ücret karşılığında, sevk mektubunda Madde 23 paragraf 3’te belirtilen sının
geçen bir değer beyan edebilir. Bu takdirde, beyan edilen değer bu sınırın
yerine geçer."
42. CMR Konvansiyonu'nun 25. maddesi şöyledir:
"1. Zarar ve ziyan
olayında taşımacı, yükün madde 23 paragraf 1, 2 ve 4 gereğince belirlenen
değerine göre hesaplanmış kıymetten düşme karşılığı olan bedeli öder.
2. Gerçekte tazminat şu miktarlan
aşamaz:
a) Eğer gönderilen malın
tamamı hasara uğramış ise, tamamı kaybolduğunda ödenmesi gereken miktar,
b) Eğer gönderilen yükün
bir kısmı hasara uğramış ise eksilen kısmı için ödenmesi gereken miktar."
43. CMR Konvansiyonu'nun 26. maddesi şöyledir:
"1. Kaybolma, hasar veya kararlaştırılan
zaman süresinin aşılması halinde gönderici, belirlenecek bu ücret ödenmesi
karşılığında, teslim süresi için ödenecek özel faizin miktarını tayin eder ve
bunu sevk mektubuna yazar.
2. Teslim süresi için özel bir faiz ödeneceği
beyan edilmiş ise, 23, 24 ve 25 nci
maddelerdde öngörülen tazminattan ayrı olarak,
kanıtlanan fazla zarar ve ziyan için beyan edilen miktara kadar tazminat
istenebilir."
44. CMR Konvansiyonu'nun 29. maddesi şöyledir:
"1. Hasar, taşımacının kendi kötü
hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü hareket
eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmiş ise taşımacı, sorumluluğunu dışlayan
veya sınırlayan yahutta kanıt yükünü karşı tarafa
yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz..
2. Bilerek kötü hareket veya kusur taşımacının
vekil veya çalışanları tarafından yahutta taşıma
işinde kullandığı başka kişiler tarafından görevleri sırasında işlenmiş ise,
aynı hüküm uygulanır. Bundan başka, böyle bir durumda adı geçen vekiller,
çalışanlar ve diğer kişiler kişisel sorumlulukları yönünden 1 inci paragrafta
belirtilen bu bölüm hükümlerinden yararlanamazlar."
b. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
45. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu
Protokol'ün "Mülkiyetin korunması"
kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu
yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel
ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
46. Mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükler yönünden
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Kamil Darbaz ve Gmo Yapı
Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No:
2015/12563, 24/5/2018, §§ 32-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
47. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
48. Başvurucu, Mahkemenin sınırsız sorumluluk için talepte
bulunulmadığı gerekçesiyle sınırlı sorumluluğa hükmettiğini ancak taşıyıcı
şirketin tüm zarardan sorumlu tutulmasına ilişkin talebin sınırsız sorumluluğa
işaret ettiğine vurgu yapmıştır. Mahkemenin sözleşme şartı olarak saklama
koşullarına uyulmamasını CMR Konvansiyonu'na göre ağır kusur olarak
değerlendirmediğini ifade eden başvurucu sözleşme hürriyetine müdahale
edildiğinden yakınmıştır. Diğer taraftan başvurucu "pervasızca davranış kusurunu gösteren delil ileri
sürülmediği" yönündeki gerekçenin gerçeği yansıtmadığını;
sözleşmenin, sigorta şirketlerince düzenlettirilen iki adet ekspertiz
raporunun, ısı ölçer kayıtlarının, navlun senedinin, e-posta kayıtlarının ve
taşıyıcının sınırsız sorumluluğunu tespit eden ilk raporun dosya içerisine
sunulduğunu belirtmiştir.
49. Başvurucu, Mahkemenin "taşıma
sektörünün korunması" yönünde özel bir gerekçe oluşturarak
taraflara eşit mesafede durmadığını ve kendisinin hukuki himaye hakkının
elinden alındığını ileri sürmüştür. İlk bilirkişi raporunun denetime elverişli
olmadığını ifade eden Mahkemenin aynı heyetten sınırlı sorumluluk hususunda ek
rapor aldığını belirten başvurucu ilk rapor ile ikinci rapor arasındaki çelişki
giderilmeden hüküm tesis edilmesinden şikâyet etmiştir.
50. Başvurucu, Mahkeme kararında yer alan "frigo cihazının arızalı olmadığı ve hatta araç
stop ettiği halde çalışmaya devam ettiği" gerekçesinin de doğru
olmadığını belirterek bu tespitin hasardan çok daha sonraki bir tarihte ve
dizelin kimyasal yapısına uygun bir ortamda (sıcak hava koşullarında)
yapıldığına dikkat çekmiştir. Mahkemece "olayda
taşıyıcının söz konusu zarar ihtimalini fiilen ve gerçekten bildiği iddia ve
ispat edilememiştir" yönünde yapılan tespitin maddi vakıalara
uymadığını açıklayan başvurucu ilacın belli derecenin altında taşınması
durumunda bozulacağının taşıyıcı şirket tarafından bilindiğini öne sürmüştür.
51. Başvurucu, Mahkemenin ihtilafa uymayan bir kararı emsal
alarak hüküm kurduğunu, maddi vakıanın tespiti noktasında teknik bir rapor
alınması gerektiğini, bilirkişilik kurumunun mahiyeti ihmal edilerek tamamen
sorumluluk hukukunun ne şekilde değerlendirileceği noktasında bir bilirkişi
raporu alındığını belirtmiştir. Taşıma esnasında ısının mevsim normallerinde
olduğunu ve taşıyıcı şirketin son derece basit bir müdahale yöntemiyle (yakıta
bir karışım eklemek suretiyle) ısıyı belli sıcaklıklarda tutabileceğini iddia
eden başvurucu anılan şirketin gerekli özeni göstermediğini ve ağır kusurlu bir
eylemi ile edimini gereğince ifa etmediğini savunmuştur. Başvurucu son olarak
yargılamada hukuken muteber ve kabul edilebilir bir gerekçenin ortaya
konmadığını, kararın keyfî olduğunu ve bariz takdir hatası içerdiğini,
zararının tam olarak karşılanmadığını belirterek mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
52. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
53. Anayasa’nın
"Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin
temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve
toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.”
54. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu adil yargılanma hakkının da ihlal
edildiğini ileri sürmekte ise de uluslararası taşımacılığa ilişkin ihtilaf
yönünden taşıma sırasında uğradığı zararının tam olarak karşılanmadığı
yönündeki şikâyetin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği
anlaşıldığından, başvurucunun bütün şikâyetlerinin mülkiyet hakkının ihlali
iddiası kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
55. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
56. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle
öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren
mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki
durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile
Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539,
16/5/2013, § 31).
57. Somut olayda başvurucu şirkete ait 665.968,60 avro
değerindeki ilacın taşıma esnasında zayi olduğu konusunda taraflar arasında bir
ihtilaf bulunmadığı dikkate alındığında başvurucu yönünden Anayasa'nın 35.
maddesi anlamında mülkün mevcut olduğu kuşkusuzdur.
58. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik
olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel
kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin
mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması
gerekmektedir.
i. Genel İlkeler
59. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif
yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir
biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen
müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin
müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin
ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda
koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak
güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde
korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek
anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif
yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35.
maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif
yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler,
kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere
mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını
gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği,
B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842,
17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim
Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi,
B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).
60. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan
müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren
etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma ve oluşturulan bu hukuksal çerçeve
kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan
uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etmek
sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin
Turan, B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).
61. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda olayda tarafların
birbirleriyle çatışan menfaatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla tarafların karşı
karşıya gelen menfaatleri çerçevesinde mülkiyet hakkını korumakla yükümlü
bulunan devletin, maddi ve usule ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine
getirip getirmediği dikkate alınarak sonuca varılmalıdır. Bu bağlamda ilk
olarak belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün mevcut olup
olmadığı irdelenmelidir.
62. İkinci olarak başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan
müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili
makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı incelenmelidir.
Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir.
Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu
madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk
sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde
uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir
biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu
değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk, B. No: 2014/1734, 14/9/2017, §
36; Bekir Yazıcı [GK], B. No:
2013/3044, 17/12/2015, § 71).
63. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler
arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü
olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz
konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine
getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu
ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu
zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle
birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin
temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde
değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End.
San. Tic. Ltd. Şti., § 52).
64. Son olarak ise başvurucuların mülkiyet haklarını koruyacak
ve yeterli güvenceler sağlayacak hukuksal mekanizmaların oluşturulup
oluşturulmadığı incelenmelidir. Kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi
durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun koyucuya
ve somut olayın koşulları gözönünde bulundurularak
derece mahkemelerine ait bir yetkidir. Bununla birlikte her iki tarafın
menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri
aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir. Menfaatler dengesinin
kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir
külfetin yüklenmesi, pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir.
Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum
ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatlerin
adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir (Faik Tari ve Sultan Tari, B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52).
65. Devletin pozitif yükümlülükleri nedeniyle mülkiyet hakkı
bakımından koruyucu ve düzeltici bazı önlemler alması gerekmektedir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri
Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi, § 46). Mülkiyet
hakkına üçüncü kişiler tarafından müdahalede bulunulması durumunda bu
müdahalenin malik üzerinde doğurduğu olumsuz sonuçların mümkünse eski hâle
döndürülmesini, mümkün değilse malikin zarar ve kayıplarının telafi edilmesini
sağlayan idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulması devletin
pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir (Osmanoğlu
İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited
Şirketi, § 48).
66. Bu çerçevede üçüncü kişilerin, kusurlu davranışlarla mülke
zarar vermeleri hâlinde devletin yargısal sistem kurma yükümlülüğünün bu
zararın karşılanmasını sağlayacak nitelikte olması gerekir. Diğer taraftan özel
kişiler arasındaki sözleşmesel yükümlülüklerin ihlali
sebebiyle mülke verilen zararların karşılanmasında ise özel hukuk ilişkilerine
hâkim olan sözleşme serbestisi ilkesi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu
bakımdan oluşan zararın giderilmesi bağlamında sözleşmeye hüküm konulmasının
mümkün olup olmadığı önem taşımaktadır.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
67. Başvurucu, uluslararası taşıma sırasında taşımaya konu
eşyası zarara uğradığı halde ancak bu zararının tam olarak karşılanmadığından
yakınmaktadır.
68. Başvurucunun açtığı davada derece mahkemelerince
başvurucunun zararının 665.968,60 avro olduğu belirtilmiş, bununla birlikte
taşımacının CMR Konvansiyonu hükümlerine göre sınırlı sorumlu olduğu kabul
edilerek 16.852,74 avro tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.
69. Bu bağlamda ilk olarak; sorumluluğun belirlenmesi ile ilgili
belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün varlığı hususu
irdelenmelidir. Somut olayda başvurucu şirket ile taşıyıcı şirket arasında
10/12/2010 tarihinde imzalanan taşıma sözleşmesinin 10. maddesinde malın
nakliye esnasında zarara uğraması hâlinde tarafların sorumluluğunun CMR
Konvansiyonu hükümlerine göre belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Mahkeme
meydana gelen zararla ilgili olarak bu CMR Konvansiyonu'nun ilgili maddelerini
yorumlayarak taşıyıcı şirketin sınırlı sorumlu olduğu kanaatine varmış ve
davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Bu durumda derece mahkemelerince
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen uyuşmazlığın çözümüne
ilişkin olarak önceden oluşturulan, öngörülebilir, ulaşılabilir ve belirli
nitelikte olduğu anlaşılan bir hukuksal çerçeve kapsamında delillerin
değerlendirildiği ve hukuk kurallarının yorumlanarak sonuca varıldığı
görülmektedir.
70. İkinci olarak başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan
müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili
makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının onlara tanınıp tanınmadığı
incelenmelidir. Mülkiyet hakkının ihlali iddiasına konu edilen yargılama
sürecinin bütününe bakıldığında başvurucunun kendisini vekil ile temsil
ettirdiği, başvurucuya itiraz ve savunmalarını ortaya koyabilme ve delillerini
sunabilme olanağının tanındığı anlaşılmaktadır.
71. Diğer taraftan başvurucu, bilirkişi raporları arasındaki
çelişkiyi gidermeden ve ihtilafa uymayan bir kararı emsal alarak Mahkemenin
hüküm kurduğunu öne sürmektedir. Başvurucu tarafından maddi vakıanın tespiti
noktasında teknik bir rapor alınması gerektiği, bilirkişilik kurumunun mahiyeti
ihmal edilerek tamamen sorumluluk hukukunun ne şekilde değerlendirileceği
noktasında bir bilirkişi raporu alındığı, yargılamada hukuken muteber ve kabul
edilebilir bir gerekçenin ortaya konmadığı belirtilmiştir.
72. Ancak Anayasa Mahkemesinin delillerin değerlendirilmesi ve
hukuk kurallarının yorumlanmasına yönelik şikâyetler bakımından görevi -kural
olarak- bireysel başvurunun ikincil doğası gereği sınırlıdır. Bilirkişi
görüşüne başvurulması veya bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi de derece
mahkemelerinin takdirindedir. Derece mahkemeleri önünde hukukun ne şekilde
yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların derece mahkemelerince kesin
olarak reddedildiği durumlarda açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir
hatası içermediği sürece Anayasa Mahkemesinin, derece mahkemelerinin takdirine
müdahale etmesi mümkün değildir. Kaldı ki derece mahkemesinin ilgili CMR
Konvansiyon hükümlerini yorumlamak suretiyle taşıyıcı şirket hakkında sınırlı sorumluluk
şartlarının oluştuğu gerekçesine dayandığı dikkate alındığında bu kararların
keyfî veya öngörülemez olduğu da söylenemez.
73. Başvurucu ayrıca Mahkemenin
"taşıma sektörünün korunması" yönünde özel bir gerekçe
oluşturarak taraflara eşit mesafede durmadığını ve kendisinin hukuki himaye
hakkının elinden alındığını ileri sürmüş ise de kararın gerekçesinden derece
mahkemelerinin uluslararası taşımacılık kurallarının meşru amacını ortaya
koyarak taraflar arasındaki menfaat dengesinin kurulması çerçevesinde
taşımacının sınırlı sorumlu olup olmadığını tartıştığı anlaşılmaktadır.
74. Derece mahkemeleri yukarıda yer verilen kurallardan
hareketle meydana gelen zarardan taşıyıcının sınırlı sorumlu olduğu sonucuna
varmıştır. Yukarıda da değinildiği üzere bireysel başvurunun ikincillik ilkesi
gereği, taşıyıcı şirketin sorumluluğunun belirlenmesi noktasında Anayasa
Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta
üstleneceği rol, taşıcının sorumluluğuyla ilgili derece mahkemelerinin
yorumlarının mülkiyet hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında
incelemektir.
75. Bu bağlamda Mahkemenin CMR Konvansiyonu hükümlerine göre
taşıma esnasında meydana gelen zarardan taşıyıcının sınırlı olarak sorumlu
olduğu kanaatine varması neticesinde davanın kısmen kabulüne karar vererek
16.852,74 avro asıl alacak ve 231,72 avro işlemiş faiz yönünden takibin
devamına hükmetmesinin, başvurucunun mülkiyet hakkı yönünden şahsi olarak aşırı
ve olağan dışı bir külfet yükleyip yüklemediği değerlendirilmelidir. Kişilerin
mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük
tanınacağının takdiri, kanun koyucuya ve somut olayın koşulları gözönünde bulundurularak derece mahkemelerine ait bir
yetkidir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca
dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol
açmaması gerekir (Abbas Korkmaz ve diğerleri,
§ 48).
76. Başvurucu şirket açmış olduğu davada zarar nedeniyle oluşan
665.968,06 avro ana para ve işlemiş 25.179,07 avro faiz toplamı 691.147,13 avro
alacağın kendisine ödenmesini talep etmiş ise de Mahkeme davanın kısmen
kabulüne karar vererek 16.852,74 avro asıl alacak ve 231,72 avro işlemiş faiz
yönünden takibin devamına hükmetmiştir. Başvurucu ve taşıyıcı şirketler
arasındaki mülkiyet haklarının çatıştığı bu olayda Mahkemenin ilgili kanun
hükümlerinin yorumuna dayalı olarak taşıyıcı şirketin hakkına üstünlük tanıdığı
ve başvurucu şirket aleyhine önemli bir külfet yüklendiği açıktır. Diğer taraftan
taşımacı 4.200 avro karşılığında taşıma işini üstlenmiştir. Bütün sorumluluğun
taşıyıcıya yüklenmesi durumunda ise bu defa taşıyıcı bu denli bir külfetle
karşı karşıya kalacaktır.
77. Mülkiyet hakkına ilişkin anayasal güvenceler yönünden önem
taşıyan husus, başvurucunun zararının telafi edilmesini sağlayan mekanizmaların
varlığıdır. Somut olay bakımından kanun koyucunun birtakım amaçları
-uluslararası taşımacılığın geliştirilmesi gibi- gözeterek zararın tamamının
taşıyıcı şirket tarafından karşılanmaması yolunda düzenleme yapması tek başına
mülkiyet hakkının korunmasının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin ihlaline
yol açmaz. Bu bağlamda zararın kalan kısmının diğer sorumlulardan tazminine
imkân tanıyan hukuki çarelerin bulunması kaydıyla taşıyıcı şirketin sorumluluğu
yönünden sınırlı sorumluluk esasının benimsemesi kamu makamlarının
takdirindedir.
78. Dolayısıyla taşımacı ile taşıtan arasındaki menfaat
dengesinin sağlanması bakımından başvurucu şirketin kendi aleyhine oluşan bu
külfeti azaltmaya yönelik mekanizmaların varlığı tartışılmalıdır. Buna göre
başvurucu şirketin taşıyıcı şirketle yapmış olduğu taşıma sözleşmesine, eşyanın
korunması için olayda olduğu gibi en fazla üç saatte bir ısının kontrol
edilmesi veya kendi personelinin de taşımaya nezaret etmesi gibi daha açık ve
detaylı hükümler eklemesi önünde herhangi bir engelin olmadığı görülmektedir.
Üstelik somut olayda taşınan eşyanın hassas nitelikteki ilaçlar olduğu dikkate
alındığında bu taşımanın alelade bir taşımadan farklı bir özeni gerektirdiği
açıktır. Diğer taraftan başvurucunun alelade bir taşıma sözleşmesinden farklı
olarak kendi uzmanlığıyla ilgili olarak satın almış olduğu eşyanın korunması
amacına uygun hükümleri sözleşmeye ekleme imkânı olduğu gibi yine sözleşme
yoluyla bu hususların yerine getirilip getirilmediğini denetlenmesini
sağlayabileceği de dikkate alınmalıdır. Esas itibarıyla bu konudaki temel özen
yükümlülüğü daha en başında sözleşmenin belirtilen amaca uygun düzenlenmesi
suretiyle gerekli tedbirlerin alınmasını sağlama imkânına sahip olan
başvurucuya düşmektedir.
79. Kaldı ki somut olayda olduğu gibi hassas ve bozulabilecek
nitelikteki eşyanın taşınması bakımından meydana gelen zararın öngörülemez
nitelikte bir sonuç olmadığı ve bu tür taşımalarda karşılaşabilecek durumlardan
olduğu anlaşılmaktadır. Kara taşımacılığı yoluyla taşımayı talep ederek bu
riski göze alan başvurucu, derece mahkemelerinin keyfî olmayan kararlarına göre
taşıyıcının kastının veya kasta varan ağır kusurunun olduğunu da ortaya
koyamamıştır. Söz konusu riskin gerçekleşmemesi için her iki tarafa da
yüklenecek yükümlülükler mevcut olup öngörülen hukuki çerçeve bağlamında derece
mahkemelerinin gerek taşımanın gerekse de taşınan eşyanın niteliği ve
gerçekleşen zararı taraflar arasındaki sözleşme ve CMR Konvansiyonu hükümlerine
göre değerlendirerek bir sonuca vardığı görülmektedir.
80. Ayrıca taşıma işi kapsamında sigorta şirketiyle düzenlenen
sigorta poliçesinde hasar teminatının kapsamının daha geniş tutulmasının da
mümkün olabileceği açıktır. Nihayet, göndericinin taşıyıcı ile anlaşması
şartıyla, CMR Konvansiyonu'nun 24. ve 26. maddelerinde ek bir ücret
karşılığında sorumluluk limitinin yükseltilmesini veya bir menfaatin sorumluluk
kapsamına alınmasını sağlayabilmesine ilişkin hükümlerin bulunduğu da
görülmektedir. Dolayısıyla uluslararası taşımacılığa ilişkin öngörülen hukuki
sistem içerisinde alınacak önlemlerle oluşan külfetin hafifletilebileceği
anlaşılmaktadır.
81. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlali iddiası yönünden somut
olay bağlamında uyuşmazlığa ilişkin olarak mülkiyetin korunmasına yönelik
belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir kanun hükümlerinin ve buna dayalı olarak
yerleşik yargısal içtihatların mevcut olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca mülkiyet
hakkının korunması yükümlülüğü yönünden başvurucuların usule ilişkin
güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının sağlandığı, kararlarda yer verilen
tespit ve gerekçelere göre yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının
aşılmadığı kanaatine varılmıştır. Son olarak taraflar arasındaki menfaat
dengesini sağlayacak sistem içerisinde gerekli mekanizmaların mevcut olduğu da
dikkate alındığında devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerinin
somut olayda yerine getirildiği sonucuna varılmıştır.
82. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
3/7/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.