logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Metin Arslan [2.B.], B. No: 2016/5377, 30/9/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

METİN ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/5377)

 

Karar Tarihi: 30/9/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportörler

:

Fatma Gülbin ÖZCÜRE

 

:

Dr. Yunus HEPER

Başvurucu

:

Metin ARSLAN

Vekili

:

Av. Muhammed Selim ATEŞ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.Başvuru, gazeteci olan başvurucunun Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile kapatılan bir gazetede yayımladığı haber nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/3/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. 2016/5378 numaralı başvurunun kişi ve konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/5377 numaralı başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/5377 numaralı başvuru dosyası üzerinden yapılmasına ve diğer dosyanın kapatılmasına karar verilmiştir.

7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

A. Arka Plan Bilgisi

10. Türkiye Hükûmeti ve yargı organları tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) gizli amaçları, üyelerinin aralarında özel bir dil kullanması, ezoterik yapısı ve faaliyetleri nedeniyle öteden beri toplumda tartışma konusu olmuştur. 15 Temmuz darbe girişimini de gerçekleştiren örgütün suç delillerini yok etme, devlet kurumlarının ve üst düzey devlet görevlilerinin telefonlarını dinleme, devletin istihbarat faaliyetlerini deşifre etme, kamu görevine giriş veya görevde yükselme sınavlarına ilişkin soruları önceden elde edip mensuplarına verme, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere devlet organları içinde örgütlenme, örgüt mensubu olmayanları tasfiye etme, sivil veya kamu görevlisi olup da örgütün çıkarlarına aykırı davrandığını düşündüğü kişileri etkisizleştirme temelinde eylemler gerçekleştirdiği yönünde çok ciddi deliller bulunmaktadır (FETÖ/PDY'ye ilişkin değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 26).

1. Tahşiye Yargılamaları ve Tahşiyecilere Kumpas Davası

11. 2009-2010 yıllarında medyada Tahşiyeciler adı verilen dinî bir topluluğa yönelik düzenlenen soruşturma ve kovuşturmada El-Kaide silahlı terör örgütü yapılanması dâhilinde örgüt üyeliği faaliyetlerinde bulundukları gerekçesiyle 132 kişi gözaltına alınmış, Tahşiye Yayınevinin ortaklarının da aralarında olduğu 38 kişi tutuklanmıştır.

12. Tahşiye grubuna karşı yürütülen soruşturma devam ederken tutuklulardan biri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına bir kısım gazeteci, yapımcı, senarist, yönetmen ve emniyet görevlileri hakkında bir şikâyet dilekçesi verilmiştir. Müşteki, haklarında yapılan tüm polis operasyonlarının 15 Temmuz darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen'in talimatı ile yapıldığını ileri sürmüştür. Şikâyetçiye göre Fetullah Gülen ilk kez 6/4/2009 tarihinde bir internet sitesinden yaptığı konuşmada kendilerini hedef göstermiş, bu konuşmanın hemen sonrasında 11/4/2009 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen isimsiz ihbar mektupları bahane edilerek haklarında soruşturma başlatılmıştır. Müşteki, Tahşiye Yayınevinin yayınlarında Fetullah Gülen'in diğer dinlere bakışı, dinler arası diyalog ve zekât gibi konulara ilişkin görüş ve eylemlerine örgüt lideri olarak gösterilen M.D.nin ilmî olarak muhalif olması ve bunları yüksek sesle dile getirmesi nedeni ile hedef gösterildiklerini ileri sürmüştür (tahşiye yargılaması olarak bilinen davalar için bkz. Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, § 11). Tahşiye grubuna karşı yürütülen yargılamaların sonucunda Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi 15/12/2015 tarihinde, tüm sanıkların silahlı terör örgütü kurma ve üye olma suçlarından beraatlerine karar vermiştir.

13.Bahse konu şikâyet dilekçesi üzerine başlatılan soruşturma sırasında 14/12/2014 tarihinde üst düzey polis görevlileri ve Samanyolu Yayın Grubu Başkanı H.K.nın da dâhil olduğu birçok kişi tutuklanmış; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 22/9/2015 tarihinde 33 şüpheli hakkında kamuoyunda Tahşiyecilere kumpas davası olarak isimlendirilen ceza davasını açmıştır. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 3/11/2017 tarihinde H.K.nın da dâhil olduğu 25 sanık hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan; 18 sanık hakkında iftira suçundan ve 12 sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyet kararı verilmiştir.

2. 17-25 Aralık Soruşturmaları

14.FETÖ/PDY ile bağlantılı oldukları belirtilen savcı ve hâkimler tarafından 2013 yılının sonunda bazı siyasiler ve bunların yakınları ile kamuoyunun tanıdığı bir kısım iş adamı hakkında yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla soruşturma başlatılması (17-25 Aralık soruşturmaları) FETÖ/PDY'nin faaliyetlerinin Hükûmeti devirmeye yönelik soruşturmaların temel dayanaklarından biri olmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 30).

3. İş Adamı Y.A.E.K.

15. Suudi Arabistanlı iş adamı olan Y.A.E.K.nın (haberdeki ismi Y.E.K. şeklindedir) adı 11 Eylül sonrası Amerikan resmî belgelerinde özel olarak belirlenmiş küresel terörist olarak geçmiştir. Açık kaynak bilgilerine göre Y.A.E.K.nın ismi; İsviçre'de 2007, Avrupa Birliği'nde 2008, Birleşik Krallık'ta ise 2010 yılında terörist listesinden çıkarılmıştır. Y.A.E.K. hakkında Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) görülen bütün davalar 13/9/2010 tarihinde beraatle sonuçlanmıştır. Y.A.E.K. hakkındaki hüküm, Türkiye Cumhuriyeti yönünden 19/10/2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 11/10/2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlükten kaldırılmıştır.

B. Somut Başvurulara İlişkin Olaylar

16. Gazeteci olan başvurucu, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı H.K.nın FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen'den aldığı talimat doğrultusunda tahşiyecilere kumpas kurduğu iddiasıyla tutuklanmasından iki gün sonra, olay tarihinde ulusal yayın yapan ve Samanyolu Yayın Grubu bünyesinde yer alan bir gazetenin 16/12/2014 tarihli sayısında ve aynı gazetenin internet haber sitesinde yayımlanan bir haber yapmıştır. Haber şöyledir:

"Tahşiyeciler'in Avukatının E. K. Bağlantısı

Zaman ve STV'ye yapılan operasyona kılıf olarak sunulan Tahşiyeciler grubunun avukatlığını 25 Aralık soruşturmasında [B.E.nin] ortağı olduğu [B.] 360 şirketinin de avukatı [M.D.İ.nin] yapması dikkat çekti.

El Kaide Finansörü

[İ.]; [U.K.], [B.E.nin] de ortağı olduğu [B.] 360 Ltd.Şti.nin ortaklarından [C.A.], [A.Ç.], [M.K.], üçüncü boğaz köprüsünün yapımcısı IC Holding'in sahibi [İ.Ç.nin] avukatlığını yapıyor. İ. aynı zamanda Yenişafak Gazetesi ve Albayrak Holding'in vekilliğini üstleniyor. [İ.nin] vekilliğini yaptığı [Y.E.K.], uzun yıllardır ABD'nin El-Kaide'yi desteklemekle suçladığı yasaklı iş adamları listesinde yer alıyor.

Tahşiyeciler'i Savundu

2010'da El Kaide ile bağlantılı olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma yapılan Tahşiyeciler gurubunun lideri [M.D.nin] avukatlığını yapan [İ.], Sabah Gazetesi'ne verdiği son röportajda da Tahşiyeciler'i savundu."

17. Söz konusu haberde isimlerine yer verilen iş adamı Y.A.E.K. ve avukat olarak görev yapan M.D.İ. tarafından başvurucu hakkında haberde kullanılan ifadeler sebebi ile hakaret suçlaması ile ayrı ayrı şikâyette bulunulmuştur.

18. Y.A.E.K. tarafından yapılan şikâyet sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı müştekinin El-Kaide terör örgütü ile irtibatı varmış algısı yarattığı iddiasıyla başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması için 10/2/2015 tarihinde ceza davası açmıştır.

19. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda 11/2/2016 tarihli karar ile başvurucunun hakaret suçundan 2.610 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi, başvurucunun "İ.nin vekilliğini yaptığı Y.E.K., uzun yıllardır ABD'nin El-Kaide'yi desteklemekle suçladığı yasaklı iş adamları listesinde yer alıyor" şeklindeki ifadesinin ortalama bir kişi tarafından müşteki hâlen söz konusu listede bulunuyormuş gibi algılanmasına müsait olduğuna karar vermiştir. Görünür gerçeklik doktrininden hareket eden ilk derece mahkemesi; bir muhabir olan başvurucunun müştekinin terör örgütünü destekleyen kişiler listesinden çıktığını bilmemesinin mümkün olmadığını, olgusal temeli olmayan iddiası ile ilgili olarak müştekinin kişilik haklarına zarar verdiğini kabul etmiştir.

20. Başvurucu hakkında M.D.İ. tarafından yapılan şikâyet de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturulmuştur. Savcılık, ifadeleri ile müşteki M.D.İ.nin El-Kaide terör örgütü ile irtibatı varmış algısı yarattığını iddia ederek başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması için 10/2/2015 tarihinde ceza davası açmıştır.

21. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E. 2015/41 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda söz konusu haberde müştekinin mesleki itibarına zarar verildiği belirtilerek 11/2/2016 tarihli karar ile başvurucunun hakaret suçundan 2.610 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına kesin olarak karar verilmiştir. İlk derece mahkemesi, başvurucunun müştekinin avukatlığını yaptığı kişi hakkındaki "El Kaide Finansörü" biçiminde nitelendirilmesine dikkat çekmiş ve haberin veriliş biçimi itibarıyla müştekilere yönelik olarak hakaret suçunun oluştuğu sonucuna ulaşmıştır.

22. Başvurucu her iki karar yönünden 14/3/2016 tarihinde ayrı ayrı bireysel başvurularda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır...

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

...

 (4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 30/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu; haberde müştekilerden M.D.İ. hakkında yer verdiği bilgilere müşteki tarafından kamuya açık şekilde kullanılan Twitter hesabından yapılan paylaşımlar ve müştekinin ulusal yayın yapan bir gazeteye vermiş olduğu röportaj aracılığı ile ulaştığını, söz konusu bilgilerin açık kaynak bilgisi olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu, müşteki avukatın Twitter hesabından müvekkili Y.A.E.K. hakkındaki tekzip metinlerini okuduğunu ve daha sonra haber yaptığını, Y.A.E.K. hakkında haberde kullanılan "El Kaide finansörü" ve "ABD'nin El-Kaide'yi desteklemekle suçladığı yasaklı iş adamları listesinde yer alıyor" şeklindeki ifadelerin habere sonradan eklendiğini, haberin orijinal metninde bu ifadelere yer verilmediğini ileri sürmüştür.

26.Başvurucu ayrıca haberde adı geçen Y.A.E.K.nın ABD'nin terörü destekleyen iş adamları listesinde bir zamanlar yer aldığını ve daha sonra bu listeden çıkartılmış olmasının haberi görünür gerçekliğe aykırı hâle getirmeyeceğini de ifade etmiştir. Başvurucu ifade ve basın özgürlükleri ile adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

27. Bakanlık görüşünde; ilk derece mahkemesinin her iki kararında da başvurucunun haberde kullanmış olduğu ve hakaret unsuru içeren tüm ifadelerin ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulduğu ve tartışıldığı belirtilmiştir. Başvurucunun ifade ve basın özgürlükleri ile karşı tarafın özel hayatına saygı hakkı arasında adil bir dengenin kurulduğunu belirten Bakanlık; başvurucu hakkında takdir olunan adli para cezalarının demokratik toplumda gerekli ve orantılı olduğunu ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

29. Anayasa'nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…”

30. Anayasa’nın "Basın hürriyeti" kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

32. Başvurucunun gazetede yayımlanan haber nedeniyle iki farklı yargılamada ayrı ayrı 2.610 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararları ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

33. Müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın "Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

34. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

c. Kanunilik

35. Yapılan değerlendirmeler neticesinde 5237 sayılı Kanun'un "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

d. Meşru Amaç

36. Başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmesinin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu kabul edilerek meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

e. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

i. Genel İlkeler

37. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemde olduğunu ifade etmiştir (demokratik toplumda ifade ve basın özgürlüklerinin önemine ilişkin detaylı açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38.

38. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

39. Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder" biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, §§ 54-58; Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 43).

40. Bu görev ve sorumluluklar, başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 44). Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 54).

41.Medyanın, özel şahıslar hakkında hakaret nitelikli olduğu ileri sürülen olgusal beyanların doğruluğunu araştırma yükümlülüğünün derecesi tespit edilirken gözönüne alınması gereken hususlar; söz konusu olgusal beyanın niteliği ve derecesi, haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığı, gazetecilerin doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde hareket edip etmediğidir (Orhan Pala, § 47).

42. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşar. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir (Orhan Pala, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, §§ 42, 43; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 53, 54; İlhan Cihaner (2), §§ 60, 61). Bu bağlamda geniş halk kitlelerinin düşünce ve kanaatleri üzerinde etki yapan ve onları harekete geçirebilen başvurucunun basının basın etik kurallarına uyması, bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınması gerekir (Emin Aydın, B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 47).

ii. Somut Olayın Değerlendirilmesi

43. Başvurucu, yayımlamış olduğu haberle hakkındaki isnatlar yönünden Türkiye dâhil olmak üzere birçok ülkede aklanmış bir kişiyi El Kaide finansörü ilan etmiş ve diğer müşteki olan avukat M.D.İ.nin de bu kişinin avukatlığını yaptığını ifade etmiştir. Başvurucunun söz konusu haberde kullanmış olduğu bu ifadeler sebebi ile cezalandırıldığı görülmektedir.

44. Başvurucu bireysel başvuru formunda, söz konusu haberin yapıldığı tarihte müşteki Y.A.E.K.nın ABD'nin terörü destekleyen iş adamları listesinden çıkartıldığını bildiğini ancak haberin bu şekilde verilmesinin kendi kusuru olmadığını iddia etmiştir. Görülmekte olan davadaki delilleri değerlendirmek kural olarak derece mahkemelerinin yetkisinde olduğundan Anayasa Mahkemesinin görevi, bu mahkemelerin maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Buna karşılık başvurucu, söz konusu iddiasını ilk derece mahkemesinin önünde ileri sürdüğünü gösteremediği gibi Anayasa Mahkemesi önünde de soyutluktan çıkartabilmiş değildir. O hâlde Anayasa Mahkemesinin yapacağı değerlendirme söz konusu haberin başvurucunun sorumluluğunda olduğunu kabul eden derece mahkemesinin başvurucunun ifade özgürlüğüne yaptığı müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını denetlemekten ibarettir.

45. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra kapatılan bir gazetede yayımlanan ilgili haberin, müştekinin M.D.İ. ekseninde Hükûmete yakın kişilerin birbirleri ile bağlantılarını deşifre etmeyi hedeflediği görülmektedir. Haberde, yayımlandığı tarihten kısa bir süre önce meydana gelen ve FETÖ/PDY'nin kamudaki elemanlarınca gerçekleştirildiği değerlendirilen olaylar merkeze alınmıştır. Başvurucuya göre Samanyolu Yayın Grubu Başkanı başta olmak üzere çok sayıda kişinin tutuklanmasına neden olan Tahşiyeciler davası, o sırada cemaat medyası olarak isimlendirilen medyaya karşı Hükûmet tarafından yöneltilen saldırıların kılıfı olarak kullanılmaktadır.

46. Başvurucu ayrıca müşteki avukatın 17-25 Aralık soruşturmalarında adı geçen iş adamları ile birlikte Hükûmete yakın, ismi çok bilinen kişilerin de avukatlığını yaptığına işaret etmiştir. Başvurucu tüm bu iddialarının merkezine de müşteki Y.A.E.K.nın El Kaide ile irtibatlı olduğu yönünde kesin bir iddiayı almıştır. Buna karşılık haber tarihinden çok önce müştekinin söz konusu listeden çıkartıldığı, başta ABD olmak üzere hiçbir ülkede hakkında herhangi bir suçlama bulunmadığı, hakkındaki iddiaları tekzip ettiği ve tüm bunların da başvurucu tarafından bilindiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır.

47. Ülkenin önde gelen iş adamlarının isimlerinin karıştığı yolsuzluk operasyonları, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ve devlet kademelerinden çok sayıda üst düzey kişinin tasfiye edildiği iddiaları, bir terör örgütünün yurt dışında yaşayan liderinin talimatı ile yapılan çok sayıda tutuklama ile sarsıldığı günlerde en üst düzey yöneticisi daha iki gün önce tutuklanan bir gazetede haber yapan başvurucunun söz konusu kişileri El Kaide gibi bir terör örgütü ile ilişkilendirirken çok daha dikkatli bir dil kullanması gerektiğinden, başvurucunun Y.A.E.K hakkındaki bilginin doğruluğunu araştırma yükümlülüğünü yerine getirmediği ve hakaret içerikli olduğu açık olan olgusal iddia ile haberde adı geçen diğer kişiler yanında temel olarak müşteki avukat M.D.İ.yi hedef aldığı ve iyi niyet çerçevesinde hareket etmediği (Orhan Pala, § 47) sonucuna ulaşılmıştır.

48. Öte yandan avukatların hiçbir baskı altında kalmadan savunma ve temsil görevlerini yerine getirerek adaletin gerçekleşmesine katkı sağlamaları avukatlık mesleğinin en önemli özelliğidir. Şüphesiz ki avukatların müvekkillerine yöneltilmiş ithamlardan müvekkilleriyle eş değer şekilde sorumlu tutulmaları savunma görevi üzerinde caydırıcı etki oluşturabilir (gazetecilerin ifade özgürlüğü alanındaki faaliyetleri üzerinde caydırıcı etki için Orhan Pala, § 24; Haci Boğatekin (2), B. No: 2014/12162, 21/11/2017, § 50).

49. Sonuç olarak başvurucu yaptığı haber ile üçüncü kişilerin itibarlarına haksız bir saldırıda bulunmuş ve devletin bireyin şeref ve itibarına üçüncü kişilerce yapılan saldırıları önleme yükümlüğünün bir sonucu olarak her bir müşteki yönünden 2.610 TL adli para cezası ile cezalandırılmıştır.

50. İlk derece mahkemesinin kararlarında, Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konulan kriterlerin herkesi tatmin edecek derecede ayrıntılı olarak ele alındığı söylenemez. Ancak ilk derece mahkemesinin kararı Anayasa Mahkemesinin değerlendirmeleri ışığında ele alındığında cezaların keyfî bir biçimde verilmediği kabul edilmiştir.

51. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı, her bir dava için hükmedilen adli para cezasının ceza miktarının başvurucunun ekonomik imkânlarını zora sokacak veya ortadan kaldıracak miktarda olmadığı, dolayısıyla müştekilerin maruz kaldığı düşünülen zararlarıyla makul bir orantılılık ilişkisi içinde olduğu değerlendirilmiştir. Bu sebeplerle de müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

52. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Metin Arslan [2.B.], B. No: 2016/5377, 30/9/2020, § …)
   
Başvuru Adı METİN ARSLAN
Başvuru No 2016/5377
Başvuru Tarihi 14/3/2016
Karar Tarihi 30/9/2020
Birleşen Başvurular 2016/5378

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gazeteci olan başvurucunun Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile bağlantılı olduğu gerekçesi ile kapatılan bir gazetede yayımladığı haber nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 125
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi