TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
S.P. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/54768)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
S.P.
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından
başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin
ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, tutuklamanın
hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüme gönderilmesine karar verilmiş ve adli
yardım talebi kabul edilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde
yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal
temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır
faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın
olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz
ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da
doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan
ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında
soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu-
üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu
iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı
ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
10. İdari yargıda hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir
soruşturma kapsamında 10/8/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünce
gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ifadesi 12/8/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de
hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle lise döneminde Havza ilçesindeki
-FETÖ/PDY'ye ait olduğunu sonradan öğrendiği- Sakarya Dershanesine son iki
yılında yüzde yüz burslu olarak gittiğini, hafta sonları Sakarya Dershanesinin
yurdunda kaldığını, üniversite sınavında Ankara Hukuk Fakültesini kazanınca
dershanede ismini hatırlayamadığı bir görevli tarafından yönlendirilerek
üniversite döneminde Ankara’daki cemaat evlerinde kaldığını, bir ara cemaat
evlerinden ayrıldığını, daha sonra cemaate ait evlere geri döndüğünü, mezun
olduktan sonra hâkim savcı sınavlarına hazırlanma kursuna cemaat tarafından
çağrılmadığını, buna içerlendiğini, kendi imkânlarıyla hâkim savcılık
sınavlarını çalışıp kazandığını, hâkim savcılık mesleğine başladıktan bir buçuk
ay sonra İ. isimli bir şahsın ismi verilerek arandığını, muhtemelen İ. isimli
şahsın Batıkent’te cemaate ait evlerde kaldığı dönemdeki ev abisi olarak
tanıdığı kişi olduğunu, İ. ile Kızılay’da bir kafede cemaate olan kızgınlığını
ifade etmek için buluştuğunu, bu kişinin kalacak evlerinin olduğunu ve istediği
taktirde kendisini evlendirebileceklerini söylediğini ancak hâkim savcılık
sınavı öncesinde kendisini dışladıklarından kızgın olduğu için kendisiyle
işinin olmadığını söylediğini, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün olduğu gece ev
arkadaşı olan S.D. ile birlikte evde olduğunu, söz konusu evde S.D. ve G.K. ile
birlikte kaldığını, lise ve üniversite döneminde cemaat dershanesi, yurt ve
evlerine gittiğini ancak fakülteyi bitirdikten sonra bu şahıslarla irtibatını
kestiğini, mesleğe başladıktan sonra da kendisini aradıklarında da bunlara
küfür etmek için görüşmeye gittiğini beyan etmiştir.
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 12/8/2016 tarihinde
tutuklanması istemiyle başvurucuyu İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir. Başvurucunun sorgusu İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinde 12/8/2016
tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır
bulunmuştur.
13. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"2013 yılı Mayıs ayında staja başlamak
suretiyle mesleğe başladım. Cemaate ait Sakarya Dersanesi'nin yurdunda kaldım.
Evlerinde de kaldım. Kaldığım süre iki buçuk yıldır. Kaldığım süreler
savcılıktaki ifademde ayrıntılı olarak mevcuttur.
Bekarım. Yurtdışı ve yurtiçinde herhangi bir
geziye katılmadım. Herhangi bir gazete ve dergi aboneliğim bulunmamaktadır.
Sadece Vakıfbank'ta maaş hesabım vardır. Başka bir yerde hesabım
bulunmamaktadır. 2014 Ekim ayında İstanbul 1.İdare Mahkemesi üyesi olarak
atandım. FETÖ'ye ait herhangi bir yere yardımım söz konusu değildir. FETÖ terör
örgütünün illegal yapı olduğunu 17-25 Aralık'tan sonra öğrendim. Ben mesleğe
başladıktan sonra İlyas diye birinin selamı ile beni birisi aradı. Ancak ben
Hâkimlik ve Savcılık sınavı öncesinde kendileri ile dargın olduğumdan onların
istek ve taleplerini ve görüşme talebini reddettim. 2014 HSYK seçimlerinde
stajyer olduğum için oy kullanamadım. Özel yetkili bir mahkemede çalışmadım.
Darbe sonrası için bana herhangi bir görev teklif edilmedi. Savcılıktaki
savunmamda da belirttiğim şekilde 2011 yılından itibaren benim Fetullah cemaati
ile ilgili herhangi bir alakam bulunmamaktadır. Ayrıca 2011 yılındaki ilk
girdiğim sınavda Hâkimlik sınavını kazanamadım. İkinci yılda kazandım. Bu da
nazara alınsın. İkinci girdiğim sınavda Samsun'da evimde çalıştım.
Suçsuzum. Serbest bırakılmamı istiyorum.
Olmadığı takdirde adli kontrol hükümleri uygulansın."
14. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda
başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan
tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerlerine atılıFETÖ/PDY silahlı
terör örgütüne üye olmak suçundan; atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu,
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerinvarlığı, atılı suçun
yasada öngörülen cezasının üst sınırı, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin
uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK 100 ve devamı maddeleri
uyarınca şüphelilerin tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
15. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz
etmiş, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 19/8/2016 tarihinde tutuklama kararının
yerinde olduğu gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu hakkında 8/9/2016 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza
Hâkimliğince resen yapılan incelemede benzer gerekçelerle tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir.
17. Başvurucu 8/9/2016 tarihli dilekçeyle tutukluluğun devamına
dair karara itiraz etmiş, İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 23/9/2016
tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
18. Anılan karar başvurucuya 27/9/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
19. Başvurucu 3/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
20. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2/5/2017 tarihinde
soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumunu değerlendirerek
başvurucunun tahliyesini talep etmiştir.
21. Başvurucu İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/5/2017
tarihli kararıyla tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüphelinin sabit ikametgah sahibi
olduğu, şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütünün iletişim amacıyla kullanmış olduğu
Bylock programını kullanmadığına dair dosya içerisinde bulunan Bylock sorgu
tutanağı, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre ve soruşturmanın geldiği
aşama itibariyle tutuklama tedbirinin şüphelinin mağduriyetine sebebiyet verme
ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmakla... tahliyesine... [karar
verildi]."
22. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 5/2/2019 tarihli
iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden
bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır.
FETÖ/PDY'ye ve ByLock programına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı
iddianamede; ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve
saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına
ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiş, sonrasında
başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin olgulara yer verilmiştir.
23. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri
bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara
esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 10/8/2016 tarihli ve 357 sayılı
kararıyla başvurucunun meslekten uzaklaştırılmasına karar verildiği, HSYK Genel
Kurulunun 31/8/2016 tarihli ve 2016/428 sayılı kararı ile meslekten ihraç
edildiği, ihraç kararının 29/11/2016 günü kesinleştiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen
soruşturmalara bağlı olarak gerçekleştirilen bir kısım yer değiştirme
kararlarına karşı açılan iptal davalarında usul ve yasaya aykırı olarak
yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme heyetinde olmasının ve Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından başlatılan-örgüte yönelik şikâyet dosyası olan- "Emniyet Dosyası" ile ilgili
olarak işleme konulmama kararı veren heyette bulunmasının şüphe uyandırdığı
iddia edilmiştir.
iii. Savcılık, başvurucunun haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlardan soruşturma yürütülen ve birçoğu yargı mensubu, polis, asker ve öğretmen
olan altmış altı kişi ile telefon irtibatının bulunduğunu belirtmiştir.
iv. Örgütün yapısı, faaliyetleri hakkındaki bir kısım
hâkim/savcının beyanlarında başvurucunun örgüt üyesi olduğuna yönelik
ifadelerin bulunduğu belirtilmiştir.
24. İddianamede yer alan, haklarında yapılan soruşturmalarda
şüpheli sıfatıyla alınan tanık beyanlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere
ilişkin kısımları özetle şöyledir:
- M.Ü. ifadesinde, başvurucu ile üniversite döneminde örgüte ait
evlerde birlikte kaldıklarını beyan etmiştir.
- Y.B. ifadesinde; başvurucunun Havza ilçesinde bulunan, örgüt
ile irtibatlı olan Sakarya Dershanesine gittiğini beyan etmiştir.
- İ.B. ifadesinde; lise döneminde gittiği dershanenin
yönlendirmesiyle Ankara’da üniversiteyi okurken cemaate ait evlerde kaldığını,
başvurucunun da bu evin abisi olduğunu beyan etmiştir.
- S.D.ifadesinde; İstanbul Vergi Mahkemesine kura çektikten
sonra stajdan dönem arkadaşı olan ve aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesinden tanıdığı başvurucu ile Yenibosna semtinde ev kiraladıklarını,
hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma yürütülen G.K.nın da daha
önceden aynı mahkemelerde staj yapmalarıve akademide aynı sınıfta olmaları
dolayısıyla kendilerine katıldığını, başvurucu ve G.K.nın FETÖ/PDY ile
irtibatlı oldukları gerekçesiyle HSYK tarafından ihraç edildiklerinde buna çok
şaşırdığını, birlikte kaldıkları evin kesinlikle FETÖ/PDY ile bağlantılı bir ev
olmadığını beyan etmiştir.
25. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
" ... FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
tarafından üyelerine hâkimlik ve savcılık sınavlarına girmeleri konusunda
telkinlerde bulunulduğu, hatta mensuplarının sırf hâkimlik savcılık sınavlarına
hazırlanmaları için hukuk fakültesi mezunları mahrem görev kapsamında büyük
önem atfedilen hâkim ve savcılık mesleğine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi
amacıyla, sınav sorularının yasal olmayan yollarla temin edilip sınavdan birkaç
gün önce, abiler/ablalar tarafından cevapları işaretlenmiş kitapçıklar halinde
öğrencilere gösterilerek ezberlemelerinin ve bu şekilde sınavda başarılı
olmalarının sağlandığı, mensupları olan öğrencilere hâkimlik ve savcılık
sınavını kazanmaları halinde örgütün yargı içerisindeki bürokrat ve üst düzey
yöneticileri tarafından referans olunacağının söylendiği, mülâkatı geçip staja
başlayan hâkim ve savcı adaylarının Adalet Akademisi ve staj döneminde de yine
örgüt tarafından koordine edildiği, kendilerinden olan hâkim ve savcı adaylarının
deşifre olmasını engellemek amacıyla, örgütle irtibatlarını gizlilik içerisinde
ve silahlı örgüt liderinin 'tedbir' kurallarına uygun şekilde sürdürecekleri
evlerde kalmalarının tavsiye edildiği, adayların beşer kişilik kapalı gruplar
halinde ve örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı, iki
evin irtibat halinde olmasının istendiği, bu evlere 'murakıp' adı verilen örgüt
mensubu kişilerin gönderilerek evde kalan öğrencilerden bilgi alınmasının ve
tavsiyelerde bulunulmasının sağlandığı, bu kapsamda şüphelinin lise ve
üniversite döneminde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait evlerde kaldığı ve
üniversite dönemindeki örgüte ait evlerde abilik yaptığına ilişkin tespitler
birlikte dikkate alındığında ... şüphelinin ... [FETÖ/PDY silahlı
terör örgütü üyesi olduğu anlaşılmıştır]"
26. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 15/2/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş, E.2019/46 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış ve
yargılama devam etmektedir.
27. Dava, bireysel başvurunun başladığı tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel (B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; örgüt ile uzun süredir ilişki kurmadığını,
hâkimlik mesleğine girişte örgütten fayda sağlamadığını, soruşturma kapsamında
hakkında somut bir delil olmadan tutuklandığını ve sonuç olarak hakkında
belirtilen delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturmadığını ileri sürerek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun
tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından Bakanlık; başvurucunun
üniversite döneminde örgüt evlerinde yönetici olduğu yönünde verilen ifadeleri,
başvurucu hakkında verilen ihraç kararını ve başvurucuya ilişkin HTS
kayıtlarını hatırlatarak verilen tutuklama kararlarında adli mercilerin,
tutuklamaya yönelik gerekçelerin belirtilmiş olduğunu, tutuklamaya dair verilen
kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun
savunulamayacağını değerlendirmiştir.
32. Başvurucu örgüt evlerinde kaldığı dönemde, örgütün terör
örgütü olarak kabul edilmediğini, kamu içerisinde görev yapan bir çok kişinin
örgütün niyet ve faaliyetlerinden haberdar olmadığını ve kendisinin de haberdar
olmamasının makul karşılanması gerektiğini belirterek hakkında verilen
tutukluluk kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu yinelemiştir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
34. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
35. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
36. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
37. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın
olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir
(Selçuk Özdemir [GK], B. No:
2016/49158, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 237, 238).
38. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı
meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Genel ilkeler için bkz. Salih
Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104) kararı.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır.
41. Diğer taraftan başvurucu; bir hâkim olarak mesleğinden
kaynaklanan güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli
olmayan mahkemece tutuklandığını iddia etmektedir.
42. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsünden sonraki dönemde bu
teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı
suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında yargı mensupları hakkında
uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin bireysel başvuruları
incelediği birçok kararında, başvurucu yargı mensuplarının mesleklerinden veya görevlerinden kaynaklanan
güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıkları ve bu nedenle tutuklamanın
kanuni dayanağının bulunmadığı iddialarını incelemiştir. Bu
incelemelerin sonucunda gerek Yüksek Mahkeme üyeleri gerekse diğer yargı
mensupları bakımından tutuklamaya konu olaylara ilişkin olarak soruşturma
mercilerince veya tutuklamaya karar veren yargı organlarınca isnat edilen ve
tutuklamaya konu olan suçların kişisel suç
olduğu ve ayrıca ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlinin bulunduğu yönündeki
değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temellerinin bulunduğu, dolayısıyla
tutuklama tedbirlerinin kanuni dayanaktan yoksun olduğunun söylenemeyeceği
sonucuna varılmıştır (Anayasa Mahkemesi üyeleri bakımından bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586,
11/1/2018, §§ 114-129; Erdal Tercan
[GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 130-146; Yargıtay üyeleri bakımından Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 106-121; Mehmet Arı, B. No: 2016/22732, 10/1/2019,
§§ 61-77; Ramazan Bayrak, B. No:
2016/22901, 7/2/2019, §§ 70-86; Danıştay üyeleri bakımından Hannan Yılbaşı, B. No: 2016/37380,
17/7/2019, §§ 61-63; ilk derece mahkemelerinde görev yapan hâkimler bakımından Adem Türkel, §§ 52-59; Erdem Doğan,
B. No: 2017/25955, 7/3/2019 §§ 50-57; tetkik hâkimleri bakımından Selim Öztürk, B. No: 2017/4834, 8/5/2019,
§§ 52-59; Cumhuriyet savcıları bakımından Hasan
Hendek, B. No: 2016/69748, 29/5/2019, §§ 62-69; Uğur Gürses, B. No: 2016/16201, 3/7/2019,
§§ 62-65). Somut başvuruda da aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan
kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Kaldı ki -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet
savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa
da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı
bulunmadığı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (CGK) birçok kararında belirtilmiştir
(diğerleri arasından bkz. CGK'nın 10/10/2017 tarihli ve E.2017/YYB-995,
K.2017/394; 14/11/2017 tarihli ve E.2017/YYB-1075, K.2017/471; CGK'nın
28/11/2017 tarihli ve E.2017/YYB-1093, K.2017/504;12/12/2017 tarihli ve
E.2017/YYB-1128, K.2017/532; 16/1/2018 tarihli ve E.2017/YYB-1134, K.2018/13;
13/3/2018 tarihli ve E.2018/YYB-66, K.2018/87; 2/4/2019 tarihli ve
E.2019/YYB-116, K.2019/275 sayılı kararları).
43. Başvurucunun 15/7/2016 tarihinde başlayan ve ertesi gün de
devam eden darbe teşebbüsünün savuşturulması sonrasında hakkında çıkarılan
yakalama kararı uyarınca yakalanarak gözaltına alınıp darbe teşebbüsünün
arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen ve yargı makamlarınca silahlı bir terör
örgütü olduğuna karar verilen FETÖ/PDY üyesi olma suçundan tutuklandığı dikkate
alındığında başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu
yönünden suçüstü hâlinin bulunduğu yönünde soruşturma mercilerince yapılan
değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temelden yoksun ve keyfî olduğunun kabulü
mümkün görülmemiştir (Mustafa Özterzi, B.
No: 2016/14597, 31/10/2019, § 94).
44. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun hâkim
olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı
olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında
uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
46. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve
tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak
dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 17) fakat buna ilişkin
herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
47. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; tanık
beyanlarında başvurucunun örgüt evlerinde kaldığı ve görev yaptığı, HTS
kayıtlarında çok sayıda örgüt üyeliğinden soruşturma geçiren kişi ile irtibatlı
olduğu ve HSYK'nın 31/8/2016 tarihli meslekten çıkarma kararına dayanılmıştır
(bkz. §§ 25-28).
48. Savcılık ayrıca başvurucunun örgüt ile mücadelenin başladığı
günlerde verilen idari işlemlere -idarenin takdir yetkisine müdahale ederek-
iptal, yürütmeyi durdurma ve işleme koymama gibi kararlara imza atmasının zaten
yargıda gizli şekilde yapılanmış ve buna benzer yöntemlerle çalışan örgüt
üyeliği hususunda ciddi şüphe barındırdığını iddia etmiştir.
49. Soruşturma dosyasında; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan S.D.,
İ.K., Y.B. ve M.Ü.nün yürütülen soruşturmalar kapsamında verdikleri ifadelerde,
hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile geçmişten gelen bir
irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda
bulundukları görülmektedir (bkz. § 28). Bu itibarla başvurucu yönünden suç
şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim
Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda
FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak
görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu
yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç
şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar
için bkz. Metin Evecen, B. No:
2017/744, 4/4/2018, § 58).
50. Diğer taraftan başvurucu; lise döneminde FETÖ/PDY ile
bağlantılı dershaneye gittiğini, sonrasında üniversite eğitimi aşamasında da
dershanedeki kişilerin yönlendirmesiyle FETÖ/PDY ile bağlantılı yurt ve evlerde
kaldığını, bununla birlikte söz konusu yapılanma tarafından hâkimlik savcılık
sınavlarına hazırlanmaya yönelik kurslara çağrılmadığını, bu sebeple
yapılanmaya karşı kırgınlık hissettiğini ifade etmektedir. FETÖ/PDY'nin
mensuplarını aralarında hâkimlik ve savcılığın da bulunduğu devlet yönetimi
bakımından önemli gördüğü mesleklere girmeye teşvik ettiği bilinmektedir (Selçuk Özdemir, § 22). Ayrıca bu
yapılanmanın kendi mensuplarının hâkimlik savcılık sınavlarını kazanmalarına
yönelik özel ve gizli nitelikte kurslar düzenlediği de birçok soruşturma ve
kovuşturma belgesinde ifade edilmiştir. Bu hususlar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında başvurucu hakkındaki
FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran
tanık anlatımlarının ve başvurucu itiraflarının somut olayın koşullarına göre
suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak soruşturma mercilerince kabul
edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
52. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları
Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında
olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma
şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için
bkz. Hüseyin Burçak, B. No:
2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran
[GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar
arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK],
B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §
148).
54. Somut olayda İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğince
başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun
niteliğine, mevcut delil durumuna, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst
sınırına ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı hususlarına
dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 17).
55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 10.
Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama
nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), § 151).
57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda
örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde
hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen
yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 17) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19.
maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden
Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme
yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle:
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. Maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun başvurularının adli yardım talebi
kabul edilen kısmı yönünden yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.