TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
S.P. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/54768)
Karar Tarihi: 12/2/2020
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat GÜVEN
Başvurucu
S.P.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüme gönderilmesine karar verilmiş ve adli yardım talebi kabul edilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
B. Başvurucuya İlişkin Süreç
10. İdari yargıda hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 10/8/2016 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ifadesi 12/8/2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle lise döneminde Havza ilçesindeki -FETÖ/PDY'ye ait olduğunu sonradan öğrendiği- Sakarya Dershanesine son iki yılında yüzde yüz burslu olarak gittiğini, hafta sonları Sakarya Dershanesinin yurdunda kaldığını, üniversite sınavında Ankara Hukuk Fakültesini kazanınca dershanede ismini hatırlayamadığı bir görevli tarafından yönlendirilerek üniversite döneminde Ankara’daki cemaat evlerinde kaldığını, bir ara cemaat evlerinden ayrıldığını, daha sonra cemaate ait evlere geri döndüğünü, mezun olduktan sonra hâkim savcı sınavlarına hazırlanma kursuna cemaat tarafından çağrılmadığını, buna içerlendiğini, kendi imkânlarıyla hâkim savcılık sınavlarını çalışıp kazandığını, hâkim savcılık mesleğine başladıktan bir buçuk ay sonra İ. isimli bir şahsın ismi verilerek arandığını, muhtemelen İ. isimli şahsın Batıkent’te cemaate ait evlerde kaldığı dönemdeki ev abisi olarak tanıdığı kişi olduğunu, İ. ile Kızılay’da bir kafede cemaate olan kızgınlığını ifade etmek için buluştuğunu, bu kişinin kalacak evlerinin olduğunu ve istediği taktirde kendisini evlendirebileceklerini söylediğini ancak hâkim savcılık sınavı öncesinde kendisini dışladıklarından kızgın olduğu için kendisiyle işinin olmadığını söylediğini, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün olduğu gece ev arkadaşı olan S.D. ile birlikte evde olduğunu, söz konusu evde S.D. ve G.K. ile birlikte kaldığını, lise ve üniversite döneminde cemaat dershanesi, yurt ve evlerine gittiğini ancak fakülteyi bitirdikten sonra bu şahıslarla irtibatını kestiğini, mesleğe başladıktan sonra da kendisini aradıklarında da bunlara küfür etmek için görüşmeye gittiğini beyan etmiştir.
12. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 12/8/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinde 12/8/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
13. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"2013 yılı Mayıs ayında staja başlamak suretiyle mesleğe başladım. Cemaate ait Sakarya Dersanesi'nin yurdunda kaldım. Evlerinde de kaldım. Kaldığım süre iki buçuk yıldır. Kaldığım süreler savcılıktaki ifademde ayrıntılı olarak mevcuttur.
Bekarım. Yurtdışı ve yurtiçinde herhangi bir geziye katılmadım. Herhangi bir gazete ve dergi aboneliğim bulunmamaktadır. Sadece Vakıfbank'ta maaş hesabım vardır. Başka bir yerde hesabım bulunmamaktadır. 2014 Ekim ayında İstanbul 1.İdare Mahkemesi üyesi olarak atandım. FETÖ'ye ait herhangi bir yere yardımım söz konusu değildir. FETÖ terör örgütünün illegal yapı olduğunu 17-25 Aralık'tan sonra öğrendim. Ben mesleğe başladıktan sonra İlyas diye birinin selamı ile beni birisi aradı. Ancak ben Hâkimlik ve Savcılık sınavı öncesinde kendileri ile dargın olduğumdan onların istek ve taleplerini ve görüşme talebini reddettim. 2014 HSYK seçimlerinde stajyer olduğum için oy kullanamadım. Özel yetkili bir mahkemede çalışmadım. Darbe sonrası için bana herhangi bir görev teklif edilmedi. Savcılıktaki savunmamda da belirttiğim şekilde 2011 yılından itibaren benim Fetullah cemaati ile ilgili herhangi bir alakam bulunmamaktadır. Ayrıca 2011 yılındaki ilk girdiğim sınavda Hâkimlik sınavını kazanamadım. İkinci yılda kazandım. Bu da nazara alınsın. İkinci girdiğim sınavda Samsun'da evimde çalıştım.
Suçsuzum. Serbest bırakılmamı istiyorum. Olmadığı takdirde adli kontrol hükümleri uygulansın."
14. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... üzerlerine atılıFETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan; atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerinvarlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelilerin tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
15. Başvurucu 17/8/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği 19/8/2016 tarihinde tutuklama kararının yerinde olduğu gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu hakkında 8/9/2016 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğince resen yapılan incelemede benzer gerekçelerle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
17. Başvurucu 8/9/2016 tarihli dilekçeyle tutukluluğun devamına dair karara itiraz etmiş, İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 23/9/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
18. Anılan karar başvurucuya 27/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 3/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 2/5/2017 tarihinde soruşturmanın geldiği aşama ve mevcut delil durumunu değerlendirerek başvurucunun tahliyesini talep etmiştir.
21. Başvurucu İstanbul 13. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2/5/2017 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüphelinin sabit ikametgah sahibi olduğu, şüphelinin FETÖ/PDY terör örgütünün iletişim amacıyla kullanmış olduğu Bylock programını kullanmadığına dair dosya içerisinde bulunan Bylock sorgu tutanağı, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre ve soruşturmanın geldiği aşama itibariyle tutuklama tedbirinin şüphelinin mağduriyetine sebebiyet verme ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılmakla... tahliyesine... [karar verildi]."
22. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 5/2/2019 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve ByLock programına ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede; ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hangi tür hukuka aykırı eylemlerde bulunduğuna değinilmiş, sonrasında başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin olgulara yer verilmiştir.
23. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 10/8/2016 tarihli ve 357 sayılı kararıyla başvurucunun meslekten uzaklaştırılmasına karar verildiği, HSYK Genel Kurulunun 31/8/2016 tarihli ve 2016/428 sayılı kararı ile meslekten ihraç edildiği, ihraç kararının 29/11/2016 günü kesinleştiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen soruşturmalara bağlı olarak gerçekleştirilen bir kısım yer değiştirme kararlarına karşı açılan iptal davalarında usul ve yasaya aykırı olarak yürütmeyi durdurma kararı veren mahkeme heyetinde olmasının ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan-örgüte yönelik şikâyet dosyası olan- "Emniyet Dosyası" ile ilgili olarak işleme konulmama kararı veren heyette bulunmasının şüphe uyandırdığı iddia edilmiştir.
iii. Savcılık, başvurucunun haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen ve birçoğu yargı mensubu, polis, asker ve öğretmen olan altmış altı kişi ile telefon irtibatının bulunduğunu belirtmiştir.
iv. Örgütün yapısı, faaliyetleri hakkındaki bir kısım hâkim/savcının beyanlarında başvurucunun örgüt üyesi olduğuna yönelik ifadelerin bulunduğu belirtilmiştir.
24. İddianamede yer alan, haklarında yapılan soruşturmalarda şüpheli sıfatıyla alınan tanık beyanlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin kısımları özetle şöyledir:
- M.Ü. ifadesinde, başvurucu ile üniversite döneminde örgüte ait evlerde birlikte kaldıklarını beyan etmiştir.
- Y.B. ifadesinde; başvurucunun Havza ilçesinde bulunan, örgüt ile irtibatlı olan Sakarya Dershanesine gittiğini beyan etmiştir.
- İ.B. ifadesinde; lise döneminde gittiği dershanenin yönlendirmesiyle Ankara’da üniversiteyi okurken cemaate ait evlerde kaldığını, başvurucunun da bu evin abisi olduğunu beyan etmiştir.
- S.D.ifadesinde; İstanbul Vergi Mahkemesine kura çektikten sonra stajdan dönem arkadaşı olan ve aynı zamanda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden tanıdığı başvurucu ile Yenibosna semtinde ev kiraladıklarını, hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma yürütülen G.K.nın da daha önceden aynı mahkemelerde staj yapmalarıve akademide aynı sınıfta olmaları dolayısıyla kendilerine katıldığını, başvurucu ve G.K.nın FETÖ/PDY ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle HSYK tarafından ihraç edildiklerinde buna çok şaşırdığını, birlikte kaldıkları evin kesinlikle FETÖ/PDY ile bağlantılı bir ev olmadığını beyan etmiştir.
25. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
" ... FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından üyelerine hâkimlik ve savcılık sınavlarına girmeleri konusunda telkinlerde bulunulduğu, hatta mensuplarının sırf hâkimlik savcılık sınavlarına hazırlanmaları için hukuk fakültesi mezunları mahrem görev kapsamında büyük önem atfedilen hâkim ve savcılık mesleğine örgüt mensuplarının yerleştirilmesi amacıyla, sınav sorularının yasal olmayan yollarla temin edilip sınavdan birkaç gün önce, abiler/ablalar tarafından cevapları işaretlenmiş kitapçıklar halinde öğrencilere gösterilerek ezberlemelerinin ve bu şekilde sınavda başarılı olmalarının sağlandığı, mensupları olan öğrencilere hâkimlik ve savcılık sınavını kazanmaları halinde örgütün yargı içerisindeki bürokrat ve üst düzey yöneticileri tarafından referans olunacağının söylendiği, mülâkatı geçip staja başlayan hâkim ve savcı adaylarının Adalet Akademisi ve staj döneminde de yine örgüt tarafından koordine edildiği, kendilerinden olan hâkim ve savcı adaylarının deşifre olmasını engellemek amacıyla, örgütle irtibatlarını gizlilik içerisinde ve silahlı örgüt liderinin 'tedbir' kurallarına uygun şekilde sürdürecekleri evlerde kalmalarının tavsiye edildiği, adayların beşer kişilik kapalı gruplar halinde ve örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı, iki evin irtibat halinde olmasının istendiği, bu evlere 'murakıp' adı verilen örgüt mensubu kişilerin gönderilerek evde kalan öğrencilerden bilgi alınmasının ve tavsiyelerde bulunulmasının sağlandığı, bu kapsamda şüphelinin lise ve üniversite döneminde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait evlerde kaldığı ve üniversite dönemindeki örgüte ait evlerde abilik yaptığına ilişkin tespitler birlikte dikkate alındığında ... şüphelinin ... [FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olduğu anlaşılmıştır]"
26. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi 15/2/2019 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş, E.2019/46 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamış ve yargılama devam etmektedir.
27. Dava, bireysel başvurunun başladığı tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
28. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel (B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; örgüt ile uzun süredir ilişki kurmadığını, hâkimlik mesleğine girişte örgütten fayda sağlamadığını, soruşturma kapsamında hakkında somut bir delil olmadan tutuklandığını ve sonuç olarak hakkında belirtilen delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturmadığını ileri sürerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından Bakanlık; başvurucunun üniversite döneminde örgüt evlerinde yönetici olduğu yönünde verilen ifadeleri, başvurucu hakkında verilen ihraç kararını ve başvurucuya ilişkin HTS kayıtlarını hatırlatarak verilen tutuklama kararlarında adli mercilerin, tutuklamaya yönelik gerekçelerin belirtilmiş olduğunu, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağını değerlendirmiştir.
32. Başvurucu örgüt evlerinde kaldığı dönemde, örgütün terör örgütü olarak kabul edilmediğini, kamu içerisinde görev yapan bir çok kişinin örgütün niyet ve faaliyetlerinden haberdar olmadığını ve kendisinin de haberdar olmamasının makul karşılanması gerektiğini belirterek hakkında verilen tutukluluk kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu yinelemiştir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
34. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
35. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
36. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
37. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).
38. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
39. Genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104) kararı.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
41. Diğer taraftan başvurucu; bir hâkim olarak mesleğinden kaynaklanan güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin, yetkili ve görevli olmayan mahkemece tutuklandığını iddia etmektedir.
42. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsünden sonraki dönemde bu teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında yargı mensupları hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin bireysel başvuruları incelediği birçok kararında, başvurucu yargı mensuplarının mesleklerinden veya görevlerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıkları ve bu nedenle tutuklamanın kanuni dayanağının bulunmadığı iddialarını incelemiştir. Bu incelemelerin sonucunda gerek Yüksek Mahkeme üyeleri gerekse diğer yargı mensupları bakımından tutuklamaya konu olaylara ilişkin olarak soruşturma mercilerince veya tutuklamaya karar veren yargı organlarınca isnat edilen ve tutuklamaya konu olan suçların kişisel suç olduğu ve ayrıca ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlinin bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temellerinin bulunduğu, dolayısıyla tutuklama tedbirlerinin kanuni dayanaktan yoksun olduğunun söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır (Anayasa Mahkemesi üyeleri bakımından bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, §§ 114-129; Erdal Tercan [GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018, §§ 130-146; Yargıtay üyeleri bakımından Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 106-121; Mehmet Arı, B. No: 2016/22732, 10/1/2019, §§ 61-77; Ramazan Bayrak, B. No: 2016/22901, 7/2/2019, §§ 70-86; Danıştay üyeleri bakımından Hannan Yılbaşı, B. No: 2016/37380, 17/7/2019, §§ 61-63; ilk derece mahkemelerinde görev yapan hâkimler bakımından Adem Türkel, §§ 52-59; Erdem Doğan, B. No: 2017/25955, 7/3/2019 §§ 50-57; tetkik hâkimleri bakımından Selim Öztürk, B. No: 2017/4834, 8/5/2019, §§ 52-59; Cumhuriyet savcıları bakımından Hasan Hendek, B. No: 2016/69748, 29/5/2019, §§ 62-69; Uğur Gürses, B. No: 2016/16201, 3/7/2019, §§ 62-65). Somut başvuruda da aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Kaldı ki -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığı Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (CGK) birçok kararında belirtilmiştir (diğerleri arasından bkz. CGK'nın 10/10/2017 tarihli ve E.2017/YYB-995, K.2017/394; 14/11/2017 tarihli ve E.2017/YYB-1075, K.2017/471; CGK'nın 28/11/2017 tarihli ve E.2017/YYB-1093, K.2017/504;12/12/2017 tarihli ve E.2017/YYB-1128, K.2017/532; 16/1/2018 tarihli ve E.2017/YYB-1134, K.2018/13; 13/3/2018 tarihli ve E.2018/YYB-66, K.2018/87; 2/4/2019 tarihli ve E.2019/YYB-116, K.2019/275 sayılı kararları).
43. Başvurucunun 15/7/2016 tarihinde başlayan ve ertesi gün de devam eden darbe teşebbüsünün savuşturulması sonrasında hakkında çıkarılan yakalama kararı uyarınca yakalanarak gözaltına alınıp darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen ve yargı makamlarınca silahlı bir terör örgütü olduğuna karar verilen FETÖ/PDY üyesi olma suçundan tutuklandığı dikkate alındığında başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu yönünden suçüstü hâlinin bulunduğu yönünde soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temelden yoksun ve keyfî olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir (Mustafa Özterzi, B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 94).
44. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun hâkim olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
46. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 17) fakat buna ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
47. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; tanık beyanlarında başvurucunun örgüt evlerinde kaldığı ve görev yaptığı, HTS kayıtlarında çok sayıda örgüt üyeliğinden soruşturma geçiren kişi ile irtibatlı olduğu ve HSYK'nın 31/8/2016 tarihli meslekten çıkarma kararına dayanılmıştır (bkz. §§ 25-28).
48. Savcılık ayrıca başvurucunun örgüt ile mücadelenin başladığı günlerde verilen idari işlemlere -idarenin takdir yetkisine müdahale ederek- iptal, yürütmeyi durdurma ve işleme koymama gibi kararlara imza atmasının zaten yargıda gizli şekilde yapılanmış ve buna benzer yöntemlerle çalışan örgüt üyeliği hususunda ciddi şüphe barındırdığını iddia etmiştir.
49. Soruşturma dosyasında; FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan S.D., İ.K., Y.B. ve M.Ü.nün yürütülen soruşturmalar kapsamında verdikleri ifadelerde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile geçmişten gelen bir irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulundukları görülmektedir (bkz. § 28). Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).
50. Diğer taraftan başvurucu; lise döneminde FETÖ/PDY ile bağlantılı dershaneye gittiğini, sonrasında üniversite eğitimi aşamasında da dershanedeki kişilerin yönlendirmesiyle FETÖ/PDY ile bağlantılı yurt ve evlerde kaldığını, bununla birlikte söz konusu yapılanma tarafından hâkimlik savcılık sınavlarına hazırlanmaya yönelik kurslara çağrılmadığını, bu sebeple yapılanmaya karşı kırgınlık hissettiğini ifade etmektedir. FETÖ/PDY'nin mensuplarını aralarında hâkimlik ve savcılığın da bulunduğu devlet yönetimi bakımından önemli gördüğü mesleklere girmeye teşvik ettiği bilinmektedir (Selçuk Özdemir, § 22). Ayrıca bu yapılanmanın kendi mensuplarının hâkimlik savcılık sınavlarını kazanmalarına yönelik özel ve gizli nitelikte kurslar düzenlediği de birçok soruşturma ve kovuşturma belgesinde ifade edilmiştir. Bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımlarının ve başvurucu itiraflarının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak soruşturma mercilerince kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.
52. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçları Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
54. Somut olayda İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suçun niteliğine, mevcut delil durumuna, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırına ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı hususlarına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 17).
55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 17) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle:
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. Maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun başvurularının adli yardım talebi kabul edilen kısmı yönünden yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.