TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HATUN GÖREN VE YUSUF GÖREN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/5608)
Karar Tarihi: 16/9/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
1. Hatun GÖREN
2. Yusuf GÖREN
Başvurucular Vekili
Av. Zeynal DEĞİRMENCİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zorunlu askerlik hizmetini ifa eden yükümlüler arasında oynanan bir futbol maçında oyuncuların çarpışması neticesinde oluşan yaralanmanın akabinde meydana gelen ölüm ve bu olaya ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve bir örneği temin edilen başvuruya konu ceza soruşturmasında bulunan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, İzmir'de konuşlu 57'nci Topçu Tugay Komutanlığına bağlı MEBS Bölük Komutanlığında (Bölük Komutanlığı) zorunlu askerlik hizmetini ifa etmekteyken 13/3/2015 tarihinde vefat eden A.G.nin ebeveynidir.
9. A.G. acemi askerlik eğitimi almak üzere 7/12/2014 tarihinde Mamak (Ankara) MEBS Okulu ve Eğitim Merkezine bağlı bir askerî birliğe katılmıştır.
10. Üzerinde herhangi bir tarih bulunmayan ancak altında A.G.nin imzası bulunduğu görülen bir belgeye göre A.G. askerlik hizmeti öncesinde herhangi bir rahatsızlık geçirmemiştir. Ayrıca A.G. söz konusu belgeyi doldururken sigara içmediğini ve uyuşturucu madde kullanmadığını ifade etmiştir.
11. Acemi askerlik eğitimi sonrasında kullandığı dağıtım izninin ardından A.G. 19/1/2015 tarihinde Bölük Komutanlığına katılmıştır.
12. Bölük Komutanı S.U. ve A.G.nin imzalarının bulunduğu danışmanlık kartına göre A.G.nin katılış muayenesi yapılmıştır.
13. A.G. 20/1/2015 tarihinde psikolojik danışmana uyuşturucu madde kullandığını ve bırakmak istediğini, ayrıca askerlik hizmeti öncesinde intihar girişiminde bulunduğu beyan etmiştir.
14. Psikolojik danışman 22/1/2015 ve 12/2/2015 tarihlerinde A.G. ile görüşmeler yapmıştır. Son görüşmede A.G.nin bir aydır uyuşturucu madde kullanmadığını beyan etmesi üzerine A.G. ile yapılan görüşmeler sonlandırılmıştır.
15. A.G. 8/3/2015 günü saat 13.00-14.00 sıralarında oynadığı futbol maçında Y.G. ile çarpışmıştır. Çarpışma esnasında Y.G.nin ayağı A.G.nin kasığına gelmiştir. A.G. 15 dakika kadar daha maça devam etmiş ancak karnının ağrıdığını söyleyerek maçı bırakmıştır.
16. 57'nci Topçu Tugay Komutanlığı Birinci Basamak Muayene Merkezince (BBMM) kasığındaki şişlik ve ağrı nedeniyle hasta nakil aracı ile Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine (Fakülte Hastanesi) sevkedilen A.G. saat 15.01'de Acil Servise giriş yapmıştır.
17. Batın (karın) içi yaygın sıvı saptanması üzerine çekilen sistografide (mesanenin x ışınlarına opak bir kontrast maddeyle doldurulmasından sonra çekilen radyografisi) mesane perforasyonu (delinme) tespit edilince A.G. Üroloji Servisince ameliyat edilmiştir.
18. Ameliyat sonrasında Yoğun Bakım Ünitesinde izlenen A.G.de taşikardi (kalp atım sayısının dakikada 100'ün üzerinde olacak şekilde atması) ve eletrolit imbalansı (elektrolit dengesizliği) saptanmıştır. Ayrıca A.G. diabetes insipidus (yoğun idrar atımı ve şiddetli susama duygusuyla belirgin bir hastalık) ön tanısıyla yakın takibe alınmıştır.
19. Kardiyoloji, nefroloji, endokrinoloji ve -uyuşturucu kullanımı öyküsü dikkate alınarak- psikiyatri branşlarıyla yapılan konsültasyonlar doğrultusunda tedavisi yeniden düzenlenen A.G. genel durum, bilinç bozukluğu ve hipernatremi (kanda sodyum konsantrasyonunun yüksek oluşu) nedeniyle ileri tetkik ve tedavi için 11/3/2015 günü saat 18.55'te Üroloji Servisi Yoğun Bakım Ünitesinden İç Hastalıkları Servisi Yoğun Bakım Ünitesine gönderilmiştir.
20. Askerî yetkililerin yaptığı bilgilendirme üzerine başvurucu Yusuf Gören, 11/3/2015 tarihinden itibaren Fakülte Hastanesinde hazır bulunabilmiştir.
21. A.G. tedavi gördüğü Fakülte Hastanesinde 13/3/2015 günü saat 13.45'te vefat etmiştir.
22. A.G.nin tedavi gördüğü süre içinde ve başvurucu Yusuf Gören gelinceye kadar durumun takip edilmesi ve kendisine yardımcı olunması maksadıyla Fakülte Hastanesinde refakatçi askerî personel bulundurulmuştur.
23. A.G.nin ölüm haberini alan Ege Ordusu Komutanlığı Askerî Savcılığı (Askerî Savcılık) derhâl ve kendiliğinden ölüm olayı hakkında bir soruşturma başlatmış, Ege Ordusu Komutanlığı da olayın soruşturulması için bir idari tahkikat heyeti oluşturmuştur.
A. Olay Hakkında Yürütülen İdari Tahkikata İlişkin Süreç
24. İdari tahkikat kapsamında Erkân Başkanı Topçu Albay A.T.nin, Personel Şube Müdürü Topçu Albay F.G.nin, Tugay Nöbetçi Amiri Topçu Binbaşı V.T.nin, 57'nci Topçu Komutanlığında görevli bazı tabip ve psikologların, ayrıca A.G. ile birlikte askerlik hizmetini yapan bir kısım er ve erbaşın ifadeleri alınmıştır. Ayrıca başvurucu Yusuf Gören ile A.G.nin bir kuzeni ve kim olduğu tespit edilemeyen bir yakını dinlenmiştir.
25. İdari Tahkikat Heyetince düzenlenen idari tahkikat raporunda yer aldığı kadarıyla tahkikat esnasında alınan ifadelerden anlaşılanlar şunlardır:
- Askerlik hizmeti öncesinde alkol ve uyuşturucu madde kullanan A.G. 15 yaşında ailesini terk edip İstanbul'a gitmiştir.
- Askerlik hizmetini ifa ederken A.G. kolunu dört yerinden kesici aletle yaralamıştır.
- Başvurucu Yusuf Gören ile A.G.nin akrabaları ile yapılan görüşmeler sırasında A.G.nin babasında ve erkek kardeşlerinde böbrek rahatsızlığı olduğu öğrenilmiş ise de askerlik hizmeti esnasında A.G. böyle bir sağlık problemi olduğunu bildirmemiştir.
- A.G. yapılan eğitim ve diğer faaliyetler esnasında tuvalete gitmek için komutanlarından sık sık izin istemiştir.
- Sorunları nedeniyle A.G. kontrol altında tutulması için haberci olarak görevlendirilmiştir.
-Maç sırasındaki çarpışma sert değildir.
26. İdari Tahkikat Heyetinin yürütülen tahkikat sonunda ulaştığı sonuçlar şunlardır:
i. Maçta yaşanan olayı müteakip A.G. gecikmeden sağlık kuruluşuna sevk edilmiş ve A.G.nin Fakülte Hastanesindeki tedavi süresi sıkı bir şekilde izlenmiştir. Bu nedenle olayda birlik komutanlığının kusur ve ihmali bulunmamaktadır.
ii. Maçta yaşanan çarpışma olayı, her maçta maçın heyecanı ile yaşanabilecek kasıtsız bir çarpışma olup sert bir tekme veya darbe söz konusu değildir.
iii. A.G.nin vefatı, bilinmeyen bir rahatsızlıktan veya tedavi sürecinde meydana gelen bir komplikasyondan kaynaklanmış olabilir. Zayıf bir ihtimal de olsa maçta yaşanan çarpışmanın A.G.deki bir hastalığı tetiklemiş olması muhtemeldir.
iv. A.G.nin kesin ölüm nedeninin belirlenmesi sonrasında soruşturmaya adli mercilerce devam edilmesi uygundur.
B. Olay Hakkında Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci
27. Ölü muayene işlemi Askerî savcı ve Askerî Savcılığın talebi üzerine başvurucular için İzmir Barosu tarafından görevlendirilen bir vekil (zorunlu vekil) nezaretinde 13/3/2015 günü 16.45-18.00 saatleri arasında bir adli tıp uzmanınca Fakülte Hastanesinde yapılmıştır. Yapılan işlem sırasında cesedin fotoğrafları da çekilmiştir.
28. Otopsi işlemi 14/3/2015 günü saat 09.30 sıralarında Askerî savcı ve zorunlu vekil nezaretinde iki adli tıp uzmanınca yapılmıştır. İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesince düzenlenen otopsi raporunda kesin ölüm nedeni hakkında Adli Tıp Kurumundan görüş alınmasının uygun olacağı belirtilmiştir.
29. Askerî Savcılık 17/3/2015 günü zorunlu vekil nezaretinde A.G.nin yaralanmasıyla sonuçlanan futbol maçında oynamış Y.G. de dâhil on kişinin ifadesini almıştır. Alınan ifadelerden top Y.G.de iken A.G.nin topu almak için hamle yaptığı esnada çarpışmanın meydana geldiği, çarpışma neticesinde gerek A.G.nin gerekse Y.G.nin yere düşmediği, maç öncesinde A.G. ve Y.G. arasında husumet bulunmadığı, çarpışma sonrasında herhangi bir kavga olayının yaşanmadığı, çarpışmadan sonra yaklaşık on beş dakika kadar daha maça devam eden A.G.nin karın ağrısı nedeniyle maçı bırakmak zorunda kaldığı ve A.G.nin saat 14.00 sıralarında BBMM'ye gittiği anlaşılmıştır.
30. Y.G.nin ifadesinde ayrıca A.G.nin geceleri çok sık lavaboya gittiğinden, herhangi bir hastalığından bahsetmediğinden ve A.G.nin vefatından sonra duyduğuna göre A.G.nin ağabeyine hastalık nedeniyle askerliğe elverişsiz olduğuna dair rapor verildiğinden söz ettiği görülmüştür.
31. Askerî Savcılık, Şanlıurfa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine (Genel Sekreterlik) bir müzekkere yazarak Genel Sekreterliğe bağlı tüm hastanelerden müteveffaya ait tıbbi belgeleri elde etmiştir.
32. Askerî Savcılık başvurucuların ifadelerini 28/8/2015 tarihinde istinabe yoluyla almıştır. İfade sırasında başvurucular için Şanlıurfa Barosunun görevlendirdiği bir vekil de hazır bulunmuştur. Başvurucular ifadelerinde askerlik hizmeti öncesinde oğullarının sağlık kuruluşlarınca takibi yapılan bir hastalığının bulunmadığını, oğullarının öldürüldüğünden şüphelendiklerini zira ölümünde on gün kadar önce A.G.nin kendilerine birisiyle kavga ettiğinden, diğer askerlerin kendisine gıcık olduğundan ve zor idare ettiğinden söz ettiğini beyan etmişlerdir. Başvurucu Yusuf Gören ek olarak oğlunu Fakülte Hastanesinde sadece bir kez görebildiğini, oğluna kendisini tanıyıp tanımadığını sorduğunu, oğlunun ise "Babamsın." diyerek cevap verdiğini ve bu görüşme sırasında bir komutanının da hazır bulunduğunu söylemiştir.
33. Askerî Savcılık, başvurucuların iddiaları doğrultusunda Bölük Komutanlığına bir müzekkere yazarak ölümünden on gün kadar önce A.G.nin kavga edip etmediğini sormuş; Bölük Komutanlığı anılan müzekkereye tespit edilmiş bir kavganın bulunmadığı şeklinde cevap vermiştir.
34. Askerî Savcılık müteveffanın kesin ölümü nedenin ne olduğu, futbol maçı esnasında yaşanan çarpışma ile müteveffanın ölümü arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığı, Y.G.nin ölüm olayında kusurunun bulunup bulunmadığı, Fakülte Hastanesinde müteveffaya uygulanan tedavilerin neler olduğu, uygulanan tedavilerde tıbbi ilim ve gereklere aykırı bir yön bulunup bulunmadığı ve ölümün gerçekleşmesinde herhangi bir askerî personele veya asker olmayan bir başka kişiye kusur izafe edilip edilemeyeceği hususlarında Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulundan (İhtisas Kurulu) görüş istemiştir.
35. Soruşturma evrakını ve A.G. hakkında düzenlenen tıbbi belge ve kayıtları inceleyen İhtisas Kurulunca hazırlanan 4/11/2015 tarihli raporda şu görüşler yer almıştır:
i. Otopsi sırasında alınan kan, idrar ve iç organ örneklerinin toksikolojik incelemesinde rastlanan maddeler tıbbi tedavide kullanılan ilaç etken maddeleri olup toksik düzeyde değildir.
ii. Kendisinde diabetes insipidus rahatsızlığı bulunan A.G.nin ölümü künt batın travmasına bağlı mesane perforasyonu ve gelişen komplikasyonlar nedeniyle meydana gelmiştir.
iii. Fakülte Hastanesince doğru tanı konulmuş olup takip ve tedavi de tıp kurallarına uygun yapılmıştır.
iv. Fakülte Hastanesinde yapılan tetkiklerde ve otopside diabetes insipidus hastalığına bağlı mesane büyüme duvarında incelme olduğunun tespit edildiği cihetle mesane yırtılmasında mevcut hastalığın da kolaylaştırıcı etkisi olmuştur. Futbol maçında yaşanan çarpışma görülebilir bir durumdur ancak kastı olmadığı sürece Y.G.ye çarpışma sonucu oluşan yaralamadan dolayı kusur izafe edilemez.
v. Y.G.nin kastının olup olmadığı ve diğer askerî personelin kusurunun olup olmadığının adli tahkikatla aydınlatılması uygundur.
36. Askerî Savcılık, yürüttüğü soruşturma sonunda öz olarak futbol maçının birtakım riskleri olduğu, oyuncuların oyun içinde birbirlerini yaralama eylemlerinin kasıt boyutuna varmadığı sürece varsayılan rıza kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, Y.G. ile müteveffanın arasında maç öncesinde veya maç sırasında husumet olduğuna ve Y.G.nin bu nedenle müteveffaya zarar verdiğine ilişkin kamu davası açmaya yeter derecede şüphe oluşturacak delil elde edilemediği, ayrıca başka herhangi bir askerin cezai sorumluluğunu gerektirecek nitelikte kasta veya taksire dayalı eyleminin bulunduğu yönünde kamu davası açmaya yeter derecede şüphe oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmasızlık kararı vermiştir.
37. Vekilleri aracılığıyla başvurucular başka hususlar yanında;
i. Oğullarının ölmeden on gün kadar önce kendilerine biriyle kavga ettiğini ve diğer askerlerin kendisine gıcık olduğunu söylediğini soruşturma makamlarına bildirmelerine rağmen soruşturmanın derinleştirilmediğini,
ii. Tedavi sürecinin başında durumun kendilerine bildirilmediğini, bu nedenle hem oğullarına refakat edemediklerini hem de tedavinin yapılmasında kişisel imkânlarını kullanamadıklarını, kendisinin (baba Yusuf Gören) A.G. ile yalnız görüşme imkânı bulamadığını, bu nedenle A.G.nin ölümle sonuçlanan olayın kim tarafından nasıl meydana getirildiği hakkında kendisine (baba Yusuf Gören) bilgi verme fırsatının engellendiğini,
iii. İhtisas Kurulunca hazırlanan raporda Y.G.nin kastının olup olmadığı ve diğer askerî personelin kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarının adli tahkikatla aydınlatılması gerektiği belirtilmesine karşın etkili bir inceleme yapılmadığını,
iv. Soruşturma kapsamında herhangi bir kimsenin şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınmadığını,
v. Y.G.ye kasten öldürme veya taksirle öldürme suçlarıyla ilgili soru yöneltilmediğini öne sürerek kovuşturmasızlık kararına itiraz etmişlerdir.
38. Güzelyalı-İzmir Hava Eğitim Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) 1/2/2016 tarihinde, ölene yönelik kasti bir müdahalenin bulunmadığı, öngörülebilir bir neticenin olmaması nedeniyle herhangi bir kimseye taksir derecesinde dahi kusur yüklenemeyeceği, İhtisas Kurulunca hazırlanan rapora göre başvurucuların yakınının yaralanması sonrasında gerekli tüm tıbbi işlemlerin yapıldığı, ölümünden on gün önce müteveffanın birisiyle kavga etmesi ile ölüm olayı arasında doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantı bulunmadığı, yaralanma olayı sonrasında başvuruculara hemen haber verilmemesi ile ölüm olayı arasında bağ kurulamadığı, meydana gelen neticenin askerî hizmetle bağlantılı olmadığı gerekçesiyle başvurucuların itirazını reddetmiştir.
39. Anılan karar 12/2/2016 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş olup başvurucular 14/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
40. Başvurucular, oğullarının ölümüyle ilgili olarak Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi nezdinde açtıkları tam yargı davasının reddine dair İzmir 1. İdare Mahkemesinin (İdare Mahkemesi) 8/11/2017 tarihli kararı ile bu karar aleyhine yaptıkları istinaf başvurusunun reddine ilişkin İzmir Bölge İdare Mahkemesi Altıncı İdare Dava Dairesinin (Dava Dairesi) 1/3/2018 tarihli kararını bireysel başvuru dosyasına konulmak üzere 25/4/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesine göndermişlerdir. Başvurucular dilekçelerinde tam yargı davasında yapılan yargılamaya ilişkin herhangi bir şikâyet dile getirmedikleri gibi nihai kararı hangi tarihte tebliğ aldıklarına ilişkin bir bilgi de vermemişlerdir.
IV. İLGİLİ HUKUK
41. İlgili hukuk için bkz. Coşkun Çiftler, B. No: 2014/18624, 22/2/2018, §§ 55-57; 61; Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, §§ 91-96.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
42. Mahkemenin 16/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
43. Başvurucular hem yakınlarının ölümü hem de ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
44. Birinci iddiaları kapsamında başvurucular;
i. Gerek ilk askerlik yoklamasında gerekse askerlik hizmetine alım sırasında yakınlarının madde bağımlılığının ya da bünyesel bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığının araştırılmadığını,
ii. Yakınlarının askere alımında gerekli özenin gösterilmediğini ve mevcut bünyesel rahatsızlığı nedeniyle yakınlarının askerliğe elverişli olup olmadığının askerî yetkililerce değerlendirilmediğini,
iii. Eğitim birliğinde yakınları için yapılmış bir sağlık taraması olmadığı gibi herhangi bir rahatsızlık tespiti de bulunmadığını,
iv. Yakınlarının olay tarihine kadar bir sağlık kuruluşuna gönderilmediğini ve ilk amiri tarafından takip ve kontrol edilmediğini,
v. Yakınlarının madde bağımlılığı ve mesane büyümesi hastalığı konusunda zamanında ve yeterince muayene ve tedavi edilmediğini,
vi. Maç sırasındaki çarpışma sonrasında oluşan risk için gerek yüksek askerî makamların gerekse kendilerinin müdahale etmelerini sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmadığını,
vii. Yakınlarındaki bünyesel rahatsızlığın askerlik hizmeti süresince de önemsenmediğini ve yeterli tedbirler alınmadığını,
viii. Yakınlarına tedavi gördüğü süre zarfında refakatçi verilmediğini, bu nedenle yakınlarının tedavi esnasında kişisel ihtiyaçlarını ve bakımını nasıl sağladığını bilemediklerini iddia etmişlerdir.
45. İkinci iddiaları bağlamında öncelikle kovuşturmasızlık kararına itiraz ederlerken dile getirdikleri hususları (bkz. § 37/i, iii, iv ve v) yineleyen başvurucular;
i. Yakınlarının ölümünde kasıt olup olmadığı, ölüm olayına kimlerin karıştığı ve ölümün meydan gelmesinde kimlerin kusurunun olduğu hususlarının açık olmadığını,
ii. Yakınlarının ne zaman BBMM'ye gönderildiği ve burada ne tür işlemler yapıldığı belirsiz olmasına rağmen söz konusu hususların açıklığa kavuşturulmadığını oysa epikriz raporuna göre yakınlarının Fakülte Hastanesine 9/3/2015 tarihinde götürüldüğünü,
iii. Tedavi gördüğü sırada A.G.nin yaralanmasıyla sonuçlanan olay hakkında ifadesinin alınmadığını,
iv. Ceza soruşturmasının ancak ölüm olayından sonra başlatıldığını,
v. Futbol maçında yaşanan çarpışmanın tarafı Y.G.nin dahi ifadesinin tanık sıfatıyla alındığını,
vi. Tanık ifadelerinin ancak 17/3/2015 tarihinde alınabildiğini,
vii. Rütbeli hiçbir personel hakkında işlem yapılmadığı gibi bu kişilerin ifadelerinin bile alınmadığını,
viii. Kovuşturmasızlık kararına yaptıkları itirazların reddine ilişkin kararın dayanağının İhtisas Kurulunca düzenlenen rapor olduğunu ancak adli vakanın nedenleri ve müsebbiblerinin ancak adli tahkikat ile aydınlatılabileceğini, kaldı ki askerî yetkililerin sorumlulukları ve ölüm olayının meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirlerin anılan raporla açıklanamayacağını öne sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
46. Anayasa’nın somut olayın incelemesinde esas alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir."
47. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri ... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
48. Mevcut başvuruda başvurucuların iki temel şikâyeti bulunmaktadır. Bu şikâyetlerden ilki, yakınlarının maç sırasında kasıtlı olarak darbeye maruz kalmış olabileceğine yani ölümün saldırı sonucu meydana gelmiş olabileceğine ancak bu hususun yeterince araştırılmadığına, ikincisi ise gerek askerliğe alım sırasında gerekse ölüm anına kadar devam eden askerlik hizmeti süresince yakınlarının sağlığının korunması ve ölüm olayının gerçekleşmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması konusunda askerî yetkililerin görevlerini ihmal ettiğine ilişkindir.
49. Bu iki şikâyetin nitelik itibarıyla birbirinden farklı olduğu açıktır. Bu farklılık, yaşam hakkı kapsamında tüketilmesi gereken uygun başvuru yolunun hangisi olduğu konusuyla da yakından ilgilidir. Bu sebeple mevcut başvuru iki başlık altında incelenecektir.
50. Başvuru formunda başvuruya konu olay ve olguları anlatırken başvurucular tedavi sürecinin başında yakınlarının sağlık durumunun kendilerine bildirilmemesi nedeniyle hem oğullarına refakat edemediklerini hem de tedavinin yapılmasında kişisel imkânlarını kullanamadıklarını ifade etmiş olsalar da söz konusu hususların Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ortak koruma alanı kapsamında kalan temel haklardan birinin ihlal ettiği yönünde bir iddiada bulunmamış, bu konunun ayrıca ele alınmasına imkân verecek ölçüde bir açıklama da yapmamışlardır. Bu nedenle zikrolunan iddialar ayrı olarak ele alınmayacak ancak yaşamı koruma yükümlülüğü bağlamında değerlendirilecektir.
1. Ölüm Olayının Kasıtlı Olarak Gerçekleştirilmiş Olabileceğine İlişkin İddia
a. Genel İlkeler
51. Anayasa Mahkemesine göre devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü (usul yükümlülüğü) doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 54; Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).
52. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, yaşam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).
53. Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkının usul boyutu konusunda benimsediği genel ilkelere göre şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkililiği için;
i. Soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57),
ii. Ceza soruşturmasının fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması, ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58),
iii. Hukuk devletine bağlılığın sağlanması ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi amacıyla ceza soruşturması makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30) gerekir.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Soruşturma Makamlarının Resen ve Derhâl Harekete Geçmesi Yönünden
54. Başvurucular, ceza soruşturmasının ancak ölüm olayından sonra başlatıldığını iddia ederek soruşturmanın derhal başlatılmadığını ima etmişlerdir.
55. Başvuruya konu ceza soruşturmasında alınan tanık beyanlarına göre A.G. oynadığı bir futbol maçı esnasında bir başka askerle çarpışmış ancak çarpışmanın etkisiyle yere dahi düşmemiştir. Ayrıca çarpışmadan sonra yaklaşık on beş dakika kadar süreyle maça devam etmiştir. Karnının ağrıdığını söylemesi üzerine önce BBMM'ye daha sonra Fakülte Hastanesine sevk edilen A.G. mesane perforasyonu nedeniyle ameliyat edilmiş ancak ameliyattan sonra A.G.nin başka sağlık sorunlarının da bulunduğu anlaşılmıştır.
56. A.G.nin futbol maçı sırasında ölümcül bir saldırıya uğradığına dair bir iddianın bulunmadığı ve A.G.nin ölümü üzerine ölüm sebebinin ne olduğunun ve ölüm olayında Y.G. de dâhil olmak üzere başka herhangi bir kimsenin kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Askerî Savcılıkça derhâl soruşturma başlatıldığı dikkate alındığında somut olayın koşullarında ölüm olayından önce soruşturmaya başlamaması nedeniyle Askerî Savcılığın suçlanamayacağı sonucuna varılmıştır.
ii. Soruşturmanın Eksiksizliği (Ölüm Olayını Aydınlatabilecek ve Sorumluların Belirlenmesini Sağlayabilecek Bütün Delillerin Toplanması) Yönünden
57. Askerî Savcılık ölüm nedeninin belirlenmesi ve varsa ölüm olayından sorumlu kimselerin saptanması için;
-Ölü muayenesi ve otopsi işlemlerini icra etmiş,
-Ölüm nedeninin otopsi işlemiyle belirlenememesi üzerine A.G.nin gerek askerlik öncesindeki gerekse askerlik hizmeti sırasındaki sağlığıyla ilgili kayıt ve belgeler ile Fakülte Hastanesince A.G.ye uygulanan tedavilere ilişkin tıbbi belgeleri temin edip A.G. ile birlikte futbol maçında yer alan kişilerin de beyanını almış,
-A.G.nin kesin ölümü nedeninin ne olduğu, futbol maçı esnasında yaşanan çarpışma ile A.G.nin ölümü arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığı, Y.G.nin ölüm olayında kusurunun bulunup bulunmadığı, Fakülte Hastanesinde müteveffaya uygulanan tedavilerin neler olduğu, uygulanan tedavilerde tıbbi ilim ve gereklere aykırı bir yön bulunup bulunmadığı, ölümün gerçekleşmesinde herhangi bir askerî personele veya asker olmayan bir başka kişiye kusur izafe edilip edilemeyeceği hususlarında İhtisas Kurulundan görüş almıştır.
58. Başvurucular rütbeli hiçbir personel hakkında işlem yapılmadığı gibi bu kişilerin ifadelerinin de alınmadığından yakınmışlardır ancak ölüm olayını çevreleyen koşulların tespiti ve varsa sorumluların tespitine engel olmadığı sürece Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda, soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin ölen kişinin yakınlarının her türlü iddialarını ve taleplerini karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır (benzer değerlendirme için bkz. Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62). Somut başvuruda da rütbeli askerî personelin ifadesinin alınmaması soruşturmanın eksiksizliğine bir etki etmemiştir.
59. Başvurucular Y.G.nin ifadesinin şüpheli sıfatı yerine tanık sıfatıyla alınmasından şikâyet etmiş olsalar da bu durumun neden soruşturmanın etkisizliğine sebep olduğunu açıklamamışlardır.
60. Ölüm nedenin belirlenmesi için yapılan soruşturma işlemleri ve futbol maçı esnasındaki çarpışma olayına ilişkin tanık beyanları nazara alındığında Y.G.nin ifadesinin tanık sıfatıyla alınmış olmasının soruşturmanın etkililiğine tesir etmediği kanaatine ulaşılmıştır.
iii. Ölenin Yakınlarının Meşru Menfaatlerini Korumak İçin Soruşturma Sürecine Yeterli Ölçüde Katılımı Yönünden
61. Başvurucular soruşturmaya etkili biçimde katılamadıklarına ilişkin bir iddiada bulunmadıkları gibi böyle bir durum Anayasa Mahkemesince de tespit edilmemiştir.
iv. Soruşturmanın Makul Sürat ve Özenle Yürütülmesi Yönünden
62. Başvurucular, tanık ifadelerinin geç alındığını belirterek dolaylı da olsasoruşturmanın özensiz yürütüldüğünü öne sürmüşlerdir.
63. A.G.nin ölümüyle soruşturmanın on bir aydan daha kısa bir sürede tamamlanması, soruşturmada yapılan işlemler ve tespit edilen ölüm nedeni dikkate alındığında soruşturmanın özensiz yürütüldüğünün söylenmeyeceği ve tanık beyanlarının ölüm olayından dört gün sonra alınmasının soruşturmanın özenli yürütülmesine herhangi bir halel getirmediği değerlendirilmiştir.
v. Sonuç
64. Soruşturmadaki hiçbir unsur A.G.nin bir başkasınca kasten öldürdüğüne veya A.G.nin ölümünün saldırı sonucu meydana geldiğine işaret etmemektedir. Ayrıca Askerî Savcılığın ölüm olayını aydınlatma isteğinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir husus bulunmadığı gibi aksi yönde bir sonuca ulaşılmasını mümkün kılan bir veri de mevcut değildir. Bu nedenle Askerî Savcılığın ulaştığı sonucu sorgulamak için bir neden bulunmamaktadır.
65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. A.G.nin Yaşamının Korunmadığına İlişkin İddia
66. Başvurucular, gerek askerliğe alım sırasında gerekse ölüm anına kadar devam eden askerlik hizmeti süresince yakınlarının sağlığının korunması ve ölüm olayının gerçekleşmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması konusunda askerî yetkililerin görevlerini ihmal ettiklerini iddia etmişlerdir.
67. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise -Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde- yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17. maddesinin devlete yüklediği etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
68. Bununla birlikte ihmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu, yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).
69. Başvuru formu ve eklerinde, A.G.nin bir başkasınca kasten öldürdüğünü veya A.G.nin ölümünün saldırı sonucu meydana geldiğini ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Olay hakkında etkili bir şekilde yürütülen ceza soruşturması neticesinde sözü edilen hususları ortaya koyan bir veri de tespit edilmemiştir (bkz. § 57).
70. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin sahip olduğu etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük, somut olayda başvuruculara idari yargı mercileri önünde açabilecekleri bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir.
71. Somut olayda A.G.nin ölümü hakkında yürütülen ceza soruşturmasından sonra bireysel başvuruda bulunan başvurucular hiç şüphesiz idari yargıda mevcut tam yargı davası yolunu da tüketmişlerdir (bkz. § 40). Ne var ki başvurucular, anılan yargı süreci aleyhine ayrı bir bireysel başvuru yapmadıkları gibi söz konusu yargısal süreçle ilgili şikâyetlerini mevcut başvuruda da dile getirmeyip yalnızca İdare Mahkemesi ve Dava Dairesince verilen kararların birer örneğini Anayasa Mahkemesine ibraz etmekle yetinmişlerdir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, başvurucuların tam yargı davası açarken bireysel başvuruda belirttikleri hususların hepsini dile getirip getirmedikleri, idari yargı mercilerinin bu iddiaları ne ölçüde değerlendirdiği, başvurucuların değerlendirilmeye alınmayan iddialarının bulunup bulunmadığı, başvurucuların anılan yargısal süreçle ilgili bir şikâyetlerinin olup olmadığı, varsa bu şikâyetlerin neler olduğu ve Dava Dairesince verilen nihai kararın hangi tarihte başvuruculara tebliğ edildiği konularında bilgi sahibi değildir.
72. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
73. Somut olayda başvurucular, yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarıyla ilgili olarak hukuk sisteminde mevcut başvuru yollarını usulüne uygun şekilde tükettiklerine ancak bu iddialara yeterli adli tepki verilmediğine ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemişlerdir. Dolayısıyla başvurucuların ileri sürdükleri iddialarını temellendiremedikleri sonucuna ulaşılmıştır.
74. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Ölüm olayının kasıtlı olarak gerçekleştirilmiş olabileceği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği belirtilerek ileri sürülen yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 16/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.