TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NUMAN ACAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/66486)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportörler
|
:
|
Burak Cenk İLHAN
|
|
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Numan ACAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurucunun, tutuklamanın hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası
dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların
kabul edilemez olduğuna, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir. Komisyon ayrıca başvurucunun adli yardım
talebinin kabulüne de karar vermiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır.
Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
-aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu
hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan
soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
11. Yargıtay tetkik hâkimi olarak görev yapmakta olan başvurucu
FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 13/8/2016
tarihinde gözaltına alınmış; 17/8/2016 tarihinde ise silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklanması istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
edilmiştir.
12. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 17/8/2016 tarihinde
başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ... , Numan Acar'ın
üzerlerineatılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunuişlediklerinedair
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterendosya kapsamında somut delillerin
bulunması, şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olması
karşısında,adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı, şüphelilere isnat
edilen suçun suç üstü hallerinden olması nedeniyle CMK 2/1-j ve 2802 sayılı
yasanın 94. maddeleri, CMK'nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5.
maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak
tedbir kapsamında şüphelinin CMK'nın 101. maddeleri uyarınca ayrı ayrı
tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
13. Başvurucu, tutuklandıktan sonra tutukluluk hâlinin devamına
dair kararlara süresinde itiraz ettiğini ancak cevap verilmediğini, bireysel
başvurusuna konu tutukluluk hâlinin devamına dair verilen 4/11/2016 tarihli
karara karşı da süresinde itiraz etmesine karşın Sulh Ceza Hâkimliğinden
herhangi bir cevap verilmediğini belirtmiştir.
14. UYAP üzerinden yapılan incelemede Ankara 5. Sulh Ceza
Hâkimliğince 4/11/2016 tarihinde başvurucu hakkında verilen tutukluluk hâlinin
devamına dair karara karşı başvurucunun 17/11/2016 tarihli dilekçesiyle itiraz
ettiği, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 26/4/2017 tarihli kararda
başvurucunun 8/3/2017 tarihinde tahliye olması nedeniyle karar verilmesine yer
olmadığına, itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince değerlendirilmesine karar
verildiği anlaşılmıştır.
15. Başvurucu 2/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Öte yandan başvurucu, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu
gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 31/8/2016
tarihli karar ile meslekten çıkarılmış ve bu karar kesinleşmiştir.
17. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan sonra
tutukluluğunun devamına dair 5/12/2016 tarihinde verilen karara karşı itirazı
üzerine Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 19/1/2017 tarihinde itirazın reddine
karar verilmiştir.
18. Başvurucunun, 8/3/2017 tarihinde adli kontrol altına
alınarak tahliyesine karar verilmiştir.
19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 1/10/2018 tarihli iddianamesi
ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan aynı yer ağır
ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında
genel bilgilere, daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer
verilmiştir. Bu bağlamda iddianamenin başvurucu hakkında iddia olunan suça ve
örgüt bağlantısına ilişkin kısımlarında özetle;
i. Başvurucunun adı geçen örgütle irtibatlı olduğu gerekçesiyle
HSYK tarafından meslekten çıkarıldığı ve bu kararın kesinleştiği
belirtilmiştir.
ii. Emniyet tarafından düzenlendiği belirtilen HTS analiz
raporunda; başvurucunun kullandığı telefon ile haklarında FETÖ kapsamında
soruşturma yürütülen bazı kişilerle görüşmesinin bulunduğunun belirtildiği,
ancak bu kişilerin genellikle yargı mensubu olduğu ve örgütün üst düzey
yöneticisi olduklarına dair bir tespite yer verilmediği ifade edilmiştir.
iii. Olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir kanun hükmünde
kararname (KHK) ile FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunduğu değerlendirmesiyle
kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) başvurucunun da 1/4/2010
tarihinde üye olduğu ve dernek kapatılana kadar üyeliğinin faal bulunduğu
belirtilmiştir.
iv. Somut beyan içermeyen ve başvurucunun FETÖ/PDY mensubu
olduğuna dair ihbar evrakının dosya arasına alındığı belirtilerek tanık S.A.nın
ifadesininbaşvurucu hakkındaki kısmına yer verilmiştir.
20. İddianame Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
17/10/2018 tarihinde kabul edilmiş ve Mahkemenin E.2018/337 sayılı dosyası
üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından HSYK'ya gönderilen
23/6/2019 tarihli yazıda başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğunun
tespit edildiği belirtilmiştir. Anılan belge HSYK tarafından Mahkemeye
gönderilmiş ve 22/8/2019 tarihi duruşmada başvurucuya okunmuştur. Başvurucu
ByLock kullandığı iddiasını kabul etmiştir.
22. Cumhuriyet savcısı 7/11/2019 tarihli duruşmada esas
hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuş ve başvurucunun 466775 ID numarası ile
FETÖ/PDY'nin gizli haberleşme yazılımı olan ByLock programı kullanıcısı
olduğunun tespit edildiğini belirtilmiştir.
23. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz.
Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular
ortaya konulmadan, delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları
oluşmadan tutuklandığını, tutuklama kararında belirtilen hususların kendisi
açısından geçerli olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun tutuklandığı tarihte
tutuklamaya gerekçe gösterilen delillerin tutuklamayı gerektirecek nitelikte
olduğu ve başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaksız olması nedeniyle kabul
edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği
belirtilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tutuklanmayı
haklı gösterecek makul şüphenin dahi bulunmadığını, hakkındaki tutuklama
kararının gerekçesiz, delilsiz ve hukuka aykırı olduğunu, sulh ceza hâkiminin
hiçbir bireyselleştirme yapmadığını, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen
diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
31.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi
ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Bu itibarla başvurucun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki
iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 187-191).
33. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi
anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili
olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
34. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere ilgili
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek;
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
35. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak
genel ilkeler için bkz. Zafer Özer (B.
No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45) başvurusu hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Başvurucu, terör örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma
suçundan4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 5271 sayılı
Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsünden sonraki
dönemde bu teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında yargı mensupları
hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin bireysel
başvuruları incelediği birçok kararında, başvurucu yargı mensuplarının mesleklerinden
veya görevlerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıkları
ve bu nedenle tutuklamanın kanuni dayanağının bulunmadığı iddialarını
incelemiştir. Anayasa Mahkemesi bu inceleme sonucunda gerek yüksek mahkeme
üyeleri gerekse diğer yargı mensupları bakımından tutuklamaya konu olaylara
ilişkin olarak soruşturma mercilerince veya tutuklamaya karar veren yargı
organlarınca isnat edilen ve tutuklamaya konu olan suçların kişisel suç olduğu,
ayrıca ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlinin bulunduğu yönündeki
değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temellerinin bulunduğu, dolayısıyla
tutuklama tedbirlerinin kanuni dayanaktan yoksun olduğunun söylenemeyeceği
sonucuna varmıştır (diğerleri arasından bkz. Adem
Türkel, §§ 52-59; Erdem Doğan,
B. No: 2017/25955, 7/3/2019 §§ 50-57). Kaldı ki -yüksek mahkeme üyelerinden
farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin
görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak
soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığı yargısal içtihatlarda
belirtilmiştir (Mustafa Özterzi
([GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 93). Somut başvuruda anılan kararlardan
yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
38. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun hâkim
olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve
Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı
olarak tutuklanması söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında
uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
39. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti
bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
40. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde
başvurucunun tutuklanmasına dair 17/8/2016 tarihli kararda; atılı bulunan
silahlı terör örgütüne üye olma suçunuişlediğinedair kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunduğunun, başvurucunun
kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olduğunun, adli kontrol uygulamasının
yetersiz kalacağının, suç üstü hâlinin bulunduğunun, isnat olunan suç ile
orantılı olarak tedbir kapsamında başvurucunun tutuklanmasına karar
verildiğinin belirtildiği görülmektedir.
41. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu
gerekçesiyle HSYK tarafından meslekten çıkarıldığı, olağanüstü hâl döneminde
alınan tedbirler kapsamında kapatılan YARSAV'a 1/4/2010 tarihinde üye olduğu ve
dernek kapatılana kadar da üyelikten ayrılmadığı, tanık S.A.nınifadesine
değinerek başvurucunun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına dâhil olduğu iddiasıyla
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir.
42. Başvurucu hakkında yürütülen kovuşturmada başvurucunun
ByLock programı kullanıcısı olduğunun tespit edildiğine ilişkin kolluk
birimlerince düzenlenen belge Mahkeme tarafından başvurucuya okunmuş; 7/11/2019
tarihli duruşmada Cumhuriyet savcısının bildirdiği esas hakkındaki mütalaasında
başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğu ifade edilmiştir.
43. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne
alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere
elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY
ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini
belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar
veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock
uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi,
anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak
değerlendirilemez (bkz. Selçuk Özdemir,
§ 74).
44. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı
edilmemelidir.
45. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
46. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni
varsayılabilen suçlar arasındadır.
47. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 9. Sulh
Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde
başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri karartma şüphesine yönelen
tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
48. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), § 151).
49. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No:
2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran,
§ 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı
soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri -gizlilik,
hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık
atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- de dikkate
alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor
ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve
diğerleri, § 350).
50. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç ile orantılı
olduğu, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olduğu
belirtilerek adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının
keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
52. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer
alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden, 15. maddesinde yer alan
ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.