TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NUMAN ACAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/66486)
Karar Tarihi: 26/2/2020
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportörler
Burak Cenk İLHAN
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Numan ACAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurucunun, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir. Komisyon ayrıca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne de karar vermiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
11. Yargıtay tetkik hâkimi olarak görev yapmakta olan başvurucu FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 13/8/2016 tarihinde gözaltına alınmış; 17/8/2016 tarihinde ise silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
12. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 17/8/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ... , Numan Acar'ın üzerlerineatılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunuişlediklerinedair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterendosya kapsamında somut delillerin bulunması, şüphelilerin kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olması karşısında,adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı, şüphelilere isnat edilen suçun suç üstü hallerinden olması nedeniyle CMK 2/1-j ve 2802 sayılı yasanın 94. maddeleri, CMK'nın 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelinin CMK'nın 101. maddeleri uyarınca ayrı ayrı tutuklanmalarına ... [karar verildi.]"
13. Başvurucu, tutuklandıktan sonra tutukluluk hâlinin devamına dair kararlara süresinde itiraz ettiğini ancak cevap verilmediğini, bireysel başvurusuna konu tutukluluk hâlinin devamına dair verilen 4/11/2016 tarihli karara karşı da süresinde itiraz etmesine karşın Sulh Ceza Hâkimliğinden herhangi bir cevap verilmediğini belirtmiştir.
14. UYAP üzerinden yapılan incelemede Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 4/11/2016 tarihinde başvurucu hakkında verilen tutukluluk hâlinin devamına dair karara karşı başvurucunun 17/11/2016 tarihli dilekçesiyle itiraz ettiği, Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 26/4/2017 tarihli kararda başvurucunun 8/3/2017 tarihinde tahliye olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, itirazın Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince değerlendirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
15. Başvurucu 2/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Öte yandan başvurucu, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından 31/8/2016 tarihli karar ile meslekten çıkarılmış ve bu karar kesinleşmiştir.
17. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan sonra tutukluluğunun devamına dair 5/12/2016 tarihinde verilen karara karşı itirazı üzerine Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 19/1/2017 tarihinde itirazın reddine karar verilmiştir.
18. Başvurucunun, 8/3/2017 tarihinde adli kontrol altına alınarak tahliyesine karar verilmiştir.
19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 1/10/2018 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında genel bilgilere, daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir. Bu bağlamda iddianamenin başvurucu hakkında iddia olunan suça ve örgüt bağlantısına ilişkin kısımlarında özetle;
i. Başvurucunun adı geçen örgütle irtibatlı olduğu gerekçesiyle HSYK tarafından meslekten çıkarıldığı ve bu kararın kesinleştiği belirtilmiştir.
ii. Emniyet tarafından düzenlendiği belirtilen HTS analiz raporunda; başvurucunun kullandığı telefon ile haklarında FETÖ kapsamında soruşturma yürütülen bazı kişilerle görüşmesinin bulunduğunun belirtildiği, ancak bu kişilerin genellikle yargı mensubu olduğu ve örgütün üst düzey yöneticisi olduklarına dair bir tespite yer verilmediği ifade edilmiştir.
iii. Olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile FETÖ/PDY ile bağlantısı bulunduğu değerlendirmesiyle kapatılan Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) başvurucunun da 1/4/2010 tarihinde üye olduğu ve dernek kapatılana kadar üyeliğinin faal bulunduğu belirtilmiştir.
iv. Somut beyan içermeyen ve başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğuna dair ihbar evrakının dosya arasına alındığı belirtilerek tanık S.A.nın ifadesininbaşvurucu hakkındaki kısmına yer verilmiştir.
20. İddianame Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 17/10/2018 tarihinde kabul edilmiş ve Mahkemenin E.2018/337 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından HSYK'ya gönderilen 23/6/2019 tarihli yazıda başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Anılan belge HSYK tarafından Mahkemeye gönderilmiş ve 22/8/2019 tarihi duruşmada başvurucuya okunmuştur. Başvurucu ByLock kullandığı iddiasını kabul etmiştir.
22. Cumhuriyet savcısı 7/11/2019 tarihli duruşmada esas hakkındaki mütalaasını Mahkemeye sunmuş ve başvurucunun 466775 ID numarası ile FETÖ/PDY'nin gizli haberleşme yazılımı olan ByLock programı kullanıcısı olduğunun tespit edildiğini belirtilmiştir.
23. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular ortaya konulmadan, delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan tutuklandığını, tutuklama kararında belirtilen hususların kendisi açısından geçerli olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun tutuklandığı tarihte tutuklamaya gerekçe gösterilen delillerin tutuklamayı gerektirecek nitelikte olduğu ve başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaksız olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiğinin değerlendirildiği belirtilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tutuklanmayı haklı gösterecek makul şüphenin dahi bulunmadığını, hakkındaki tutuklama kararının gerekçesiz, delilsiz ve hukuka aykırı olduğunu, sulh ceza hâkiminin hiçbir bireyselleştirme yapmadığını, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
33. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
34. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının Anayasa'nın başta 13. ve 19. maddeleri olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek; aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Genel İlkeler
35. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Zafer Özer (B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45) başvurusu hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Başvurucu, terör örgütü (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
37. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsünden sonraki dönemde bu teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında yargı mensupları hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin bireysel başvuruları incelediği birçok kararında, başvurucu yargı mensuplarının mesleklerinden veya görevlerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıkları ve bu nedenle tutuklamanın kanuni dayanağının bulunmadığı iddialarını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi bu inceleme sonucunda gerek yüksek mahkeme üyeleri gerekse diğer yargı mensupları bakımından tutuklamaya konu olaylara ilişkin olarak soruşturma mercilerince veya tutuklamaya karar veren yargı organlarınca isnat edilen ve tutuklamaya konu olan suçların kişisel suç olduğu, ayrıca ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlinin bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temellerinin bulunduğu, dolayısıyla tutuklama tedbirlerinin kanuni dayanaktan yoksun olduğunun söylenemeyeceği sonucuna varmıştır (diğerleri arasından bkz. Adem Türkel, §§ 52-59; Erdem Doğan, B. No: 2017/25955, 7/3/2019 §§ 50-57). Kaldı ki -yüksek mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığı yargısal içtihatlarda belirtilmiştir (Mustafa Özterzi ([GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 93). Somut başvuruda anılan kararlardan yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
38. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun hâkim olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı olarak tutuklanması söz konusu değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
39. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
40. Başvurucu hakkındaki soruşturma belgeleri incelendiğinde başvurucunun tutuklanmasına dair 17/8/2016 tarihli kararda; atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunuişlediğinedair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren dosya kapsamında somut delillerin bulunduğunun, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olduğunun, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağının, suç üstü hâlinin bulunduğunun, isnat olunan suç ile orantılı olarak tedbir kapsamında başvurucunun tutuklanmasına karar verildiğinin belirtildiği görülmektedir.
41. İddianamede ise başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle HSYK tarafından meslekten çıkarıldığı, olağanüstü hâl döneminde alınan tedbirler kapsamında kapatılan YARSAV'a 1/4/2010 tarihinde üye olduğu ve dernek kapatılana kadar da üyelikten ayrılmadığı, tanık S.A.nınifadesine değinerek başvurucunun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına dâhil olduğu iddiasıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir.
42. Başvurucu hakkında yürütülen kovuşturmada başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğunun tespit edildiğine ilişkin kolluk birimlerince düzenlenen belge Mahkeme tarafından başvurucuya okunmuş; 7/11/2019 tarihli duruşmada Cumhuriyet savcısının bildirdiği esas hakkındaki mütalaasında başvurucunun ByLock programı kullanıcısı olduğu ifade edilmiştir.
43. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (bkz. Selçuk Özdemir, § 74).
44. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
45. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
46. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
47. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma ve delilleri karartma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
48. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
49. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- de dikkate alındığında, bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
50. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç ile orantılı olduğu, başvurucunun kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin olduğu belirtilerek adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
52. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden, 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.