TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL TARKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/70779)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI
|
Başvurucu
|
:
|
Halil TARKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda tek kişilik odada tutulma
nedeniyle kötü muamele yasağının; kurumda kalınan süre boyunca avukatla
görüşmenin kaydedilmesi, çalışma alanı temin edilmemesi ve talep edilen yayın
ve belgelere ulaşılamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; hâkimlik
mesleğinden çıkarılma nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık
görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği ve Ulusal Yargı Ağı
Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla tespit edilen şekliyle ilgili olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet
Yapılanması'na (FETÖ/PDY) üye olduğu gerekçesiyle 20/7/2016 tutuklanmış ve
Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) konulmuştur.
10. Başvurucu, diğer bazı mahpusların da kaldığı odada
tutulmakta iken 9/9/2016 tarihinde tek kişilik odaya alınmış olup inceleme
tarihi itibarıyla burada tutulmaktadır.
11. Başvurucu, tek kişilik odaya alınmasının hukuka aykırı ve
gerekçesiz olduğunu belirterek Alanya İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği)
uygulamayı şikâyet etmiştir. İnfaz Hâkimliği 1/11/2016 tarihli kararı ile
başvurucunun talebini reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği gerekçesinde, tutuklu
hakkındaki uygulamanın Bakanlık Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
8/9/2016 tarihli yazısına dayanması nedeniyle uygun olduğunu belirtmiştir.
12. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz 18/11/2016
tarihinde Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir. Nihai karar,
5/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 29/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Başvurucu, başvuru formuna idari veya yargı makamlarınca
verilen herhangi bir kararı eklememiş; sadece tek kişilik odaya alınmasına
ilişkin sürece yönelik İnfaz Hâkimliği kararının numarasını bildirmiştir.
Başvurucu ayrıca hâkimlik mesleğinden çıkarılmasına dair yeniden inceleme
talebinin Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından reddedildiğini beyan
etmiştir.
15. İnfaz Kurumunun 26/11/2019 tarihli yazısına göre;
i. Başvurucunun tutulduğu oda yaklaşık 12 metrekare büyüklüğünde
olup odalarda havalandırma penceresi, duş ve tuvalet bulunmaktadır. Başvurucuya
ait bir radyo mevcuttur.
ii. Başvurucu, İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde yirmi bir
kez avukatıyla, iki kez noterle ve 328 kez yakınlarıyla açık ve kapalı görüş
gerçekleştirmiştir.
iii. Başvurucu İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde süreli ve
süresiz yayınlardan faydalanma hakkını kullanabilmiş, talebi üzerine kendisine
on beş süresiz yayın verilmiş ve Kurum dışından gönderilen beş kitap teslim
edilmiştir.
iv. Başvurucu, havalandırma bahçesinden günde bir saat olmak
üzere her gün yararlanmış ve havalandırma hakkını, odasının bulunduğu B-6
kısmında tek kişilik odalarda kalan ve başvurucunun suç türüne uyan başka
hükümlü veya tutuklu olmadığından tek başına kullanmıştır.
v. Başvurucu, İnfaz Kurumunda bulunduğu süre içinde on kez
psikologla görüşmüş, ayrıca farklı tarihlerde yaklaşık otuz dört kez farklı
nedenlerle muayene edilmiş ve gerekli ilaç tedavilerine başlanmıştır. Belirli
periyotlarla Kurum hekimi tarafından düzenli muayene edilmek suretiyle
başvurucunun sağlık durumu takip edilmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Raşit
Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019,
§§ 14-31.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayata Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, hâkim olarak görev yapmaktayken FETÖ/PDY üyesi
olduğu gerekçesiyle tutuklandığını ve ceza infaz kurumuna konulduğunu,
tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu ve buna ilişkin bireysel başvuruda
bulunduğunu belirtmiş; öte yandan hakkında HSK tarafından meslekten çıkarılma
kararı verildiğini ve bu karara karşı yeniden inceleme talebinde bulunduğunu da
ifade ederek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık, başvurucunun bu iddiası ile ilgili görüş
bildirmemiştir.
2. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucu, başvuru formunda öncelikle
yaşadığı sürece ilişkin bilgi verdikten sonra HSK'nın verdiği meslekten çıkarma
kararından şikâyet etmiştir. Başvurucunun söz konusu şikâyeti özel hayata saygı
hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
21. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
22. 23/1/2017 tarihli ve29957 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname'de (KHK) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK’nın
3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun
olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilenlerin kararın
kesinleşmesinden itibaren altmış gün içinde ilk derece mahkemesi olarak
Danıştaya dava açabilecekleri ve bu kişilerden daha önce dava açmış olanların
idare mahkemelerinde derdest olan veya karar verilen dosyalarının Danıştaya
gönderileceği hükme bağlanmış ve bu şekilde anılan uyuşmazlıkların çözümünde
idari yargıda hangi yargı yerinin görevli olduğuna yönelik uygulamada yaşanan
tereddütler giderilmiştir. Daha önce dava açanlar yönünden de geçiş hükümleri
getirilmiştir. Buna göre 685 sayılı KHK'da belirginleştirilen dava yolunun
başvurucuların durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir yargı yolu
olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden başvuruların incelenmesinin
bireysel başvurunun ikincil niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Hacı Osman Kaya, B. No: 2016/41934,
16/2/2017; Murat Hikmet Çakmakcı,
B. No: 2016/35094, 15/2/2017).
23. Somut olayda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamakta
olup bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, İnfaz Kurumunda diğer kişilerle birlikte koğuşta
kalmaktayken talebi olmaksızın tek kişilik odaya alındığını, bu odanın fiziki
koşullarının kötü olduğunu ve buna ilişkin şikâyetinin yargı makamlarınca
reddedildiğini ifade ederek Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde, alınan tedbirin niteliği ve süresi,
amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde
başvurucunun tek kişilik odada tutulmasının asgari ağırlık eşiğini aşan bir
muamele olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru
formunda dile getirdiği hususları tekrarlamış, ayrıca havalandırma bahçesinden
tek başına yararlandığı için sosyal izolasyonun gerçekleştiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
29. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir.
Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden
kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
30. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir
sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve
cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele
yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş
veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna
öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile
kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550,
19/11/2014, § 33).
31. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı
davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarfedilen hakaretamiz ifadeler,
kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90).
Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711,
23/7/2014, §§ 29-33), genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı
kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte
ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve
disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda bu haklar
sınırlanabilir. Dolayısıyla
verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya
tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte
olmalıdır (Turan Günana, §§ 35,
36).
32. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek
hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi
ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel
hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz
kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar
ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir
alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların
mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem
seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).
33. Yukarıda ifade edilen hususların yanında ilave olarak bir
muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi
için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini ifade etmek
gerekir.Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri
dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel
ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşımaktadır (Tahir Canan, §
23).
34. Ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle
tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer tutulanlardan
ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bir durum
oluşturmadığı Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilmiştir. Buna göre,
disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer
tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması mümkündür (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017,
§ 39). Ayrıca tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya disiplini
sağlama kaygısıyla değil mahpusların devam eden soruşturmalarda hileli
işbirliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için işbirliği
yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018,
§ 44).
35. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma
koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından ileri sürülen somut
olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve
bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının
birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38). Dolayısıyla her
başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi,
amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.
36. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek
hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada
tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü muamele
yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla birlikte bu
koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten
mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari
bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir (Raşit Konya, § 50).
37. Somut olayda başvurucu, terör örgütü üyesi olduğu
gerekçesiyle tutuklanarak ilgili düzenlemeler gereğince İnfaz
Kurumuna konulmuştur. Başvurucunun tutulduğu odanın hücre statüsünde bir oda
olmadığı; büyüklüğü, havalandırma penceresi, tuvalet ve duş için ayrılmış uygun
ve yeterli bölümlerinin olması gibi özellikleri dikkate alındığında Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Avrupa Cezaevi Kurallarına
(bkz. Raşit Konya, §§ 14-27)
uygun koşullarda tutulduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur Demir, § 45). Ayrıca başvurucu, açık
havaya çıkma imkânından günde ortalama bir saat olmak üzere
faydalandırılmıştır.
38. Diğer yandan tutuklu veya hükümlülerin; ceza infaz kurumu
disiplini ve güvenliği ya da ortaya konacak diğer makul gerekçelerle infaz
kurumunda bulunan öteki tutuklu veya hükümlülerle temaslarının kesilmesi tek başına
kötü muamele yasağının ihlalini teşkil etmez. Ancak bu durum değerlendirilirken
tutulma koşulları bütün halinde incelenerek tutulan kişinin duyusal ve sosyal
olarak izole edilip edilmediği hususunda bir sonuca varılması gerekmektedir.
39. Başvurucu, tek başına tutulduğu süre boyunca ailesi ve
avukatı ile açık ve kapalı 340 kez görüş gerçekleştirmiştir. Bu durumda
yaklaşık 3 yıl 5 ay tek kişilik odada barındırılan başvurucu, her üç dört günde
bir yakınları ve avukatıyla görüşmüş; dış dünyayla bağlantısını sağlamıştır.
Sonuç olarak ailesiyle ve dış dünyayla iletişimi bütünüyle kesilmeyen
başvurucunun duyusal ve sosyal olarak izole edildiği sonucuna bu aşamada
ulaşılması mümkün görülmemiştir.
40. Tek kişilik odada kalma süresinin uzunluğu ve bu sürenin
tutulan kişi üzerindeki etkilerinin kötü muamele yasağı açısından aranan asgari
eşik seviyesine ulaşıp ulaşmadığı hususu, somut olaya özgü koşullar
çerçevesinde başvurucuya veya aynı başvurucunun her başvurusuna göre ayrı
değerlendirilmektedir. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği tutulma
koşulları ve süresi bakımından ise söz konusu asgari eşik derecesinin
aşılmadığı sonucuna varılmıştır. Başvurucunun zaman zaman psikolojik
değerlendirmeye tabi tutulduğu da nazara alındığında iddialarının aksine tek
kişilik odaya alınmasının diğer tutuklu/hükümlülerden farklı olarak kendisinde
psikolojik rahatsızlık oluşturduğuna ve söz konusu uygulamanın asgari eşik
seviyesine ulaştığına ilişkin somut bir veriye ulaşılamamıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan buna ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
42. Başvurucu ayrıca ceza infaz kurumunda bulunduğu süre içinde
istediği zaman talep ettiği mevzuata ulaşamadığını, çalışma yeri temin
edilmediğini, avukatı ile görüşmesinin kaydedildiğini, HSK'dan talep ettiği
suretlerin verilmediğini beyan ederek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkı kapsamında savunma hakkının kısıtlandığını ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
43. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği,
başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili
idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi; buna ilişkin olağan
kanun yollarını tükettikten sonra bireysel başvuruda bulunması gerekmektedir.
44. Somut olayda başvurucu, hakkında ceza yargılamasının devam
ettiğini bildirmektedir. İnceleme tarihi itibarıyla başvurucu hakkında
kesinleşmiş bir yargı kararı bulunduğuna ilişkin bir bilgi başvuru dosyasına
yansımamıştır. Bu durumda başvurucunun adil yargılanma hakkına özgülediği
şikayetlerinin henüz olağan kanun yollarını tüketmediği değerlendirilmiştir.
Kaldı ki başvurucu bu şikayetlerini olağan kanun yollarında dile getirdiğine
ilişkin bir iddia ileri sürmemektedir. Dolayısıyla başvurucunun, hukuk
sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin ve iddialarını yargısal makamlar
önünde ileri sürmeksizin doğrudan bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/2/2020
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.