logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Befrin Dürsün ve diğerleri [2.B.], B. No: 2016/80373, 26/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BEFRİN DÜRSÜN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/80373)

 

Karar Tarihi: 26/2/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Recep KÖMÜRCÜ

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mustafa ARI

Başvurucular

:

1. Befrin DÜRSÜN

 

 

2. Botan DÜRSÜN

 

 

3. Filiz DURSUN

 

 

4. Gökhan DÜRSÜN

 

 

5. Hatice DÜRSÜN

 

 

6. Polat DÜRSÜN

 

 

7. Serhat DURSUN

Vekili

:

Av. Hesin DURSUN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik güçlerine karşı yapılan terör saldırısında yaralananlara müdahale etmek üzere yola çıkan ambulans şoförünün çatışma arasında kalarak hayatını kaybettiği olayda devletin yaşamı koruyucu tedbirleri almaması ve bu olayla ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucuların yakını olan Ş.D. 1956 doğumlu olup olay tarihinde Beytüşşebap Devlet Hastanesinde ambulans şoförü olarak görev yapmaktadır.

9. 25/9/2015 tarihinde saat 05.40 sıralarında bölücü terör örgütü mensupları tarafından Beytüşşebap ilçesi Kaymakamlık binasına, İlçe Emniyet Amirliğine ve İlçe Jandarma Komutanlığına eşzamanlı olarak uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldırı düzenlenmiş, bunun üzerine terör örgütü mensupları ile emniyet güçleri arasında çatışmalar yaşanmıştır.

10. Çatışmalar sırasında yaralanan emniyet personeline ilk ve acil müdahalenin yapılabilmesi için İlçe Emniyet Amirliği binasına 112 Acil Servis aracılığıyla ambulans çağrılmıştır.

11. Beytüşşebap Devlet Hastanesinden saat 08:00 sıralarında yola çıkan ambulans İlçe Emniyet Müdürlüğü binasına yaklaştığı sırada devam eden çatışmanın arasında kalmış ve ateşli silahla yaralanan ambulans şoförü Ş.D. hayatını kaybetmiştir.

A. Olayla İlgili Ceza Soruşturması Süreci

12. Olayla ilgili olarak Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından derhâl soruşturma başlatılmıştır.

13. Yürütülen soruşturma kapsamında müşteki sıfatıyla Başsavcılık tarafından alınan ifadesinde başvurucu Polat Dürsün özetle; 25/9/2015 tarihinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından ilçeye eşzamanlı olarak saldırı yapıldığını, olay günü babası Ş.D.nin yaralanan polislere müdahale etmek amacıyla hastaneden İlçe Emniyet Amirliğine gelmek üzere yanında iki acil tıp teknisyeni olduğu hâlde yola çıktığını, fakat ilçe merkezine ulaşamadan, çatışmaların ortasında kalarak ateşli silah mermisi isabet etmesi sonucu hayatını kaybettiğini, babasını öldüren kişilerden şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.

14. Olay tarihinde Beytüşşebap Devlet Hastanesi Acil Servisinde acil tıp teknisyeni olarak çalışan E.S., talimat yoluyla Muş Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla alınan ifadesinde özetle; 25/9/2015 tarihinde saat 05.00 sıralarında ilçe merkezinden çatışma sesleri duyulduğunu, kurşunların hastanenin bulunduğu alana kadar geldiğini, yaralılar için emniyet ana binasına gitmelerinin söylenmesi üzerine saat 08.05 sıralarında ambulans şoförü Ş.D. ve doktor M.İ.Y ile yola çıktıklarını, üç dört dakika kadar ambulansla yol aldıktan sonra polis noktasına yaklaşık 10 metre kala teröristler tarafından ambulansa ateş açıldığını, o esnada ambulans şoförü Ş.D.nin yaralandığını fark ettiklerini, ilk merminin ona isabet ettiğini düşündüğünü, ambulansın durmasının ardından M.İ.Y. ile birlikte ambulanstan inerek sağ tarafa, tepenin bulunduğu yere doğru, yokuş yukarı kaçmaya başladıklarını, taştan bir evin balkonunda üzerinde leşker kıyafeti olan, ellerinde Kalaşnikof marka silah bulunan iki terörist görüp onlara "Siz ne yaptınız, adamı öldürdünüz" diye bağırdığını, ardından içinde teröristlerin bulunduğunu anladığı bir eve kendini attığını, bir yandan da teröristlere ambulans şoförünü niye öldürdüklerini sormaya devam ettiğini, maskeli olan şahsın kendisine "Şoförü polis vurdu, bunu böyle bil" dediğini, söyleyiş tarzından şahsın resmî makamlar tarafından sorulduğunda bu yönde beyan vermesini istediğini anladığını, yine evin içindeyken "Ambulans imha edildi, o bayanı öldürün" diye bir konuşma duyduğunu, ambulans şoförü Ş.D.nin tam olarak kim tarafından ve nereden gelen mermi ile öldürüldüğünü bilmediğini, ancak ölüme teröristlerin neden olduğunu düşündüğünü beyan etmiştir.

15. Olay tarihinde Beytüşşebap Devlet Hastanesinde 112 Acil Servis görevlisi olarak çalışan M.İ.Y., Başsavcılık tarafından tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; olay günü İlçe Emniyet Amirliğinde yaralı polis olduğunu öğrenmeleri yola çıktıklarını, polis noktasına yaklaşık 40-50 metre kadar mesafede bir anda ambulansın durduğunu, yoğun çatışma arasında üzerine kan sıçradığını ve ambulans şoförü Ş.D.nin vurulmuş olduğunu gördüğünü, E.S. ile tepeye doğru koşarak ambulanstan uzaklaştıklarını, taştan bir eve girdiklerini, evde leşker kıyafetli, ellerinde Kalaşnikof marka uzun namlulu silah ve roketatar bulunan, yüzleri kapalı beş altı teröristin olduğunu, E.S.nin teröristlere "Arkadaşımızı neden vurdunuz?" diye bağırdığını, yüzü maskeli teröristlerden birinin E.S.ye "Şoförü polis vurdu, bunu böyle bileceksin, sana sorarlarsa da böyle söyleyeceksin" dediğini, ambulansa isabet edenkurşunların durdukları konuma göre sol taraftan geldiğini, ön taraftan ateş edildiğini görmediğini beyan etmiştir.

16. Başsavcılık otopsi sırasında cesetten çıkarılan mermi çekirdekleri, gömlek parçası, iki adet nüve ile olay anında polis noktasında bulunan ve görevli polis memurları tarafından kullanılan silahları tespit ettirerek kriminal incelemeye esas olmak üzere Van Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğine göndermiştir.

17. Van Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği yaptığı inceleme sonucu düzenlediği 17/2/2016 tarihli uzmanlık raporunda şu tespitlere yer verilmiştir:

i. Suç konusu dört adet mermi çekirdeği ve gömlek parçasında çarpma, sürtünme, bükülme ve kırılmadan dolayı aşırı deformasyon sebebiyle teşhis ve mukayeseye elverişli yeterli karakteristik iz bulunmamaktadır.

ii. Nüveler atıldıkları silah ve silahlara ait karakteristik izleri üzerinde taşımayacağından gönderilen nüve üzerinde, atıldığı silahı tespit etme yönünde herhangi bir inceleme yapılmamıştır.

iii. Tetkik için gönderilen iki adet metal parçanın; laboratuvarda yapılan fiziki incelemesi neticesinde çarpma, sürtünme, ezilme ve kopma sonucu aşırı deformasyona uğradığı, bu nedenle üzerinde ateşli silahla atıldığına veya gömlek parçası, tekli kurşun, şevrotin, saçma tanesi ve benzeri olduğuna dair herhangi bir karakteristik iz ve şekilsel benzerlik bulunmadığı görülmüştür.

18. Başsavcılık olay gününe ait tüm kamera ve MOBESE görüntüleri ile 25/9/2015 tarihinde saat 05.30 ile 12.30 saatleri arasındaki telsiz görüşmelerinin temin edilerek çözümlerinin yapılmasını istemiş, ancak çatışma esnasında elektrik hatları ile telsiz role sisteminin zarar görmesi nedeniyle eksik bir şekilde elde edildiği belirtilen veriler üzerinde çözümleme işlemi yapılarak Başsavcılığa gönderilmiştir.

19. 30/12/2015 tarihli Görüntü İnceleme Tutanağında, İlçe Emniyet Amirliği kısmını gören 1 No.lu kameranın saat 05.46'dan sonra, 2 No.lu kameranın ise 06.01'den sonra kaydının olmadığı, emniyet dışındaki kayıtların da benzer şekilde saldırı anından itibaren kayıtlarının olmadığı belirtilmiş; bu tutanakta kayıtlardaki eksiklik nedeniyle ambulansın çatışma alanına girdiği an ve sonrasına ilişkin bir incelemeye rastlanmamıştır.

20. Başsavcılığın yürüttüğü soruşturma neticesinde verdiği 26/9/2016 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın (takipsizlik) sonuç kısmı şöyledir:

"...Müşteki ifadeleri, tanık beyanları, kriminal rapor, olay yeri inceleme tutanağı, ölü muayene ve otopsi tutanakları ile tüm soruşturma evrakı kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 25 Eylül 2015 tarihinde sabah saat 05:35 sıralarında çok sayıda PKK/KCK bölücü terör örgütü mensupları tarafından eş zamanlı olarak ilçe emniyet amirliği, TOKİ polis lojmanları, Şehit Necmettin Evin Polis Noktası, ilçe jandarma komutanlığı, 8. jandarma komando alay komutanlığı ve alay komutanlığına bağlı üs bölgelerine saldırı düzenlendiğini ve saldırı sırasında örgüt mensuplarınca uzun namlulu silah, roketatar ve el bombası gibi tahrip ve öldürücü niteliği yüksek silahların kullanıldığı, çatışma sırasında ilçe emniyet amirliği binasında bulunan polis ve özel hareket personelinin yaralanması sebebiyle sağlık mensuplarınca müdahalede bulunulması maksadıyla 112 acil servis hizmetlerine haber verilerek saat 08:00 civarlarında ambulans talep edildiği, mak[tu]l [Ş]nin sevk ve idaresinde olan 73 AH 219 plaka sayılı ambulansın içinde tanıklar [E] ve [M.İ.] olduğu halde ilçe devlet hastanesinden ilçe emniyet amirliği binasına gelmek üzere hareket ettiği, ilçemiz girişinde bulunan Şehit Polis Necmettin Evin Polis Noktası'na yaklaşık 30 metre mesafe kala ambulansın durduğu, ambulansın durmasını müteakiben mak[tu]l [Ş]nin yaşanan çatışma sırasında vücuduna isabet eden mermiler nedeniyle yaralandığı ve bilahare hayatını kaybettiği, meydana gelen ölüm olayı kapsamında müştekiler vekillerinin talepleri çerçevesinde polis noktasında görev yapan kolluk görevlileri yönünden yürütülen soruşturmada ilçemiz Şehit Polis Necmettin Evin Polis Noktası'nda olay günü ve saatinde görev yapan polis memurlarının saldırı sırasında kullandıkları silahlarının seri numaraları kayıt altına alınmış ve mak[tu]l [Ş]nin cesedinden elde edilen mermi çekirdekleri ile kriminal karşılaştırılması yapılarak netice elde edilmek istenilmişse de, mak[tu]l [Ş]nin cesedinden elde edilen mermi çekirdekleri kriminal incelemeye matuf nitelikte olmadıkları için kriminal ve balistik inceleme mümkün olmamakla birlikte yaşanan terör saldırısı kapsamında ilçemizde gerçekleşen elektrik kesintisi ve sair nedenlerle güvenlik kamerası kayıtlarının da bulunmadığı, bu itibarla mak[tu]l [Ş]nin yanında bulunan sağlık görevlileri [E] ve [M.İ.]nin birbirlerini doğrulayan beyanları ile [E] ve [M.İ.]nin anlatımlarını kısmen de olsa doğrulayan diğer tanıklar [A] ve [K]nın beyanlarıyla birlikte olay günü ilçede yaşanan kapsamlı terör saldırısı ve emniyet amirliğinde yaralı polis memurlarının bulunması dikkate alındığında, Şehit Necmettin Evin Polis Noktası'nda görev yapan kolluk görevlilerinin kendi meslektaşlarının yaralanması nedeniyle emniyet amirliğine intikal etmeye çalışan sağlık mensuplarına yönelik ateş etme yönündeki ortaya koyacakları bir iradenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, öte yandan mak[tu]l [Ş]'nin ve tanıklar [E] ve [M.İ.]nin aracın ön kısmında yan yana oturdukları ve polis noktasının ise tam karşılarında bulunduğu dikkate alındığında gerek tanık [E] ve gerekse tanık [M.İ.]nin yaklaşık 30 metre mesafe uzaklıkta bulunan polis noktasından açılan ateşle yaralanmamalarının mümkün olmadığının değerlendirildiği, diğer taraftan tanık [E]nin açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen ve yüzü maskeyle kapalı terörist ile mak[tu]l [Ş]'nin öldürülmesi nedeniyle yaşadığı konuşmalar ile yine örgüt mensuplarının kendisini de vurmak istediklerine dair anlatımları ve tüm soruşturma evrakı kapsamından mak[tu]l [Ş]'nin PKK/KCK bölücü terör örgütü mensuplarının vurarak şehit ettiğinin anlaşıldığı, bu çerçevede olay tarihi ve saatinde Şehit Necmettin Evin Polis Noktası'nda görev yapan polis memurları hakkında mak[tu]l [Ş]'nin öldürülmesi nedeniyle kamu davası açılmasını gerektirir herhangi bir delil bulunmadığı anlaşılmakla..."

21. Anılan karara başvurucular tarafından yapılan itirazı inceleyen Şırnak Sulh Ceza Hâkimliği 24/10/2016 tarihli kararla itirazın reddine vermiş olup bu nihai karar 15/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucular 30/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

23. Ayrıca Başsavcılık takipsizlik kararının yanı sıra bölücü terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen saldırılarda şehit olanların faillerinin tespiti için soruşturmaya devam etmiş ve aralarında ambulans şoförü Ş.D.nin de ölümüne neden olduğu belirtilen toplam yirmi bir şüpheli hakkında Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi 24/9/2019 tarihli kararıyla bazı sanıkların atılı suçlardan mahkûmiyetine, bazı sanıkların ise beraatine karar vermiş olup karara karşı istinaf yoluna başvurulduğundan hüküm henüz kesinleşmemiştir. Başvuru formu ve eklerinde soruşturmanın kamu davasına konu olan kısmı ile ilgili herhangi bir ihlal iddiası ileri sürülmemiştir.

B. Olayla İlgili Olarak Açılan Tam Yargı Davası Süreci

24. Başvurucular ölüm nedeniyle uğradıkları zararların tazmini amacıyla idare aleyhine 25/10/2016 tarihinde Mardin 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) maddi ve manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmışlardır.

25. İdare Mahkemesi başvurucuların destekten yoksun kalma zararlarının hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. 31/3/2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında başvurucuların karşılanmamış bakiye destekten yoksun kalma alacaklarının bulunmadığı belirtilmiştir.

26. İdare Mahkemesi 14/5/2019 tarihli kararıyla;

i. 31/3/2019 tarihli bilirkişi raporu uyarınca başvurucuların karşılanmamış bakiye destekten yoksun kalma alacakları bulunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine,

ii. Başvurucuların duyduğu elem ve ızdırabın bir nebze dindirilmesi amacıyla manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile başvurucu Hatice Dürsün için takdiren 50.000 TL, diğer başvurucular için ise ayrı ayrı olmak üzere takdiren 15.000 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine

karar vermiştir.

27. Anılan karara karşı idare ve başvurucular tarafından istinaf talebinde bulunulmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla istinaf incelemesi Gaziantep 3. İdari Dava Dairesinde devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

28. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Menendiz ve diğerleri, B. No: 2014/5235, 6/7/2017, §§ 17-21.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucular; kamu makamları tarafından yaşamı koruyucu herhangi bir önlem alınmadan yakınlarının yaralı güvenlik güçlerini almak üzere olay yerine gönderildiğini, bu şekilde devletin yaşamı koruma yükümlülüğünü yerine getiremediğini, ayrıca Başsavcılığın bu olayın aydınlatılmasını sağlamak amacıyla ayrıntılı delil araştırması yapması gerekirken tanık beyanlarına dayanarak takipsizlik kararı verip etkili soruşturma yürütmediğini, bunun bir sonucu olarak da olayın failinin tespit edilemediğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

31. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

32. Anayasa'nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

33. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, bu hakka yönelik bir başvuru ancak ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Somut başvuruda başvuruculardan Hatice Dursun olayda hayatını kaybeden Ş.D.nin eşi, diğer başvurucular ise Ş.D.nin çocuklarıdır. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

34. Yakınlarının kamu görevlileri tarafından kasten öldürüldüğüne dair başvurucuların bir iddiaları bulunmamakta, iddialarının temelini yakınlarının yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmadığı iddiası oluşturmaktadır. Dolayısıyla başvurucuların yakınlarının yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınmadığı yönündeki iddialarının yaşamı koruma yükümlülüğü yönünden, olay hakkında etkili bir ceza soruşturma yürütülmediği yönündeki iddialarının ise yaşam hakkının usul boyutu yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

35. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).

36. Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).

37. Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda kamu makamlarının Anayasa'nın 17. maddesi gereğince öncelikle yetkileri dâhilinde tüm imkânları kullanarak yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı etkili yasal ve idari tedbirleri oluşturmaları gerektiği ifade edilmelidir. Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşama hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu yükümlülük, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her durum bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

38. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü, doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konmasını ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan, bağımsız bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94).

39. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Anılan yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).

40. Buna göre yaşam hakkının veya fiziksel bütünlüğün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).

41. Burada öncelikle ifade edilmelidir ki kamu makamlarının gerekli ve yeterli önlemleri almaması sonucu ortaya çıkan öngörülebilir nitelikteki her tehlike durumunda, ihmal düzeyinde kişisel sorumlulukları bulunan kamu görevlilerinin, benzer türdeki olayların önlenmesindeki önemli rolün zedelenmemesi için mutlaka cezai yaptırımlarla hesap vermelerinin sağlanmasının gerektiği söylenemeyecektir. Tazminata ilişkin hukuk yolları bu tür olayların gerçekleşme koşullarına, ihmali sorumluluğun derecesine ve söz konusu ise yürütülen kamusal faaliyetin niteliğine göre benzer yaşam hakkı ihlallerini önlemedeki rol bakımından yeterli olabilmektedir. Aksinin kabulü, yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmeyen olaylarda etkili yargısal sistem kurmaya ilişkin yükümlülüğün mağdurlara hukuki, idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olmasıyla yeterli olabildiğine ilişkin genel kabul ile açıkça çelişecektir (Kadri Ceyhan [GK], B. No: 2014/1924, 17/5/2018, § 93).

42. Anayasa Mahkemesi Kutbettin Yasak (B. No: 2015/5693, 14/11/2018) kararında güvenlik güçleri ile terör örgütü mensupları arasında yaşanan silahlı çatışma sırasında çatışmanın yaşandığı bölgede yaşayan bir kişinin ateşli silahla yaralanması olayında kamu makamlarının yaşamı korunmak için gerekli tedbirleri almadıkları iddiasını, yetkililerin kusurlu olup olmadıklarını tespit ettirmeye ve maruz kalınan zararın tazminine imkân sağlayan tam yargı davasında dile getirebileceğini belirterek yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği iddiasını başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur.

43. Somut olay incelendiğinde bölücü terör örgütü mensupları tarafından 25/9/2015 tarihinde saat 05.40 sıralarında Beytüşşebap ilçesi Kaymakamlık binasına, İlçe Emniyet Amirliğine ve İlçe Jandarma Komutanlığına eşzamanlı olarak uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldırı düzenlendiği, farklı noktalara yapılan saldırılara emniyet güçleri tarafından karşılık verilmesi üzerine çatışmalar yaşandığı, emniyet güçlerinin çatışmalar sırasında yaralanan emniyet personeli için bulundukları binaya ambulans çağırdıkları ve başvurucuların yakını olan ambulans şöforü Ş.D.nin emniyet binasına az bir mesafe kala çatışma arasında kalarak hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.

44. Başvurucuların kamu makamlarının koruyucu önlemler almadan yakınlarının olay yerine gönderildiği yönündeki şikâyetlerinin -farklı noktalara eşzamanlı saldırıya maruz kalan güvenlik güçlerinin planlı bir operasyon icra etmedikleri dikkate alınarak- idarenin güvenliği sağlama hizmetinde ihmal gösterdiğine ilişkin olduğu değerlendirilmiştir.

45. Bu durumda Anayasa’nın 17. maddesi bağlamında devletin etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğü, somut olayın gerçekleşme koşullarında mağdura idari yargı mercileri önünde açabileceği bir tam yargı davası yolunun sağlanması ile yerine getirilmiş sayılabilir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Kutbettin Yasak, § 35).

46. Başvurucular, saldırıya maruz kalarak yaralanan emniyet görevlilerinin bulunduğu alana acil sağlık hizmeti getirmek isteyen yakınlarının yaşamının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığı iddiasını erişilebilir ve etkili olmadığı ileri sürülmeyen tam yargı davasında dile getirerek yetkililerin kusurlu olup olmadıklarını tespit ettirme ve maruz kaldıkları zarara ilişkin tazminat alma imkânına sahiptir. Somut olayda başvurucuların ihlali tespit ettirmek ve maruz kaldıkları zararı gidermek için İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı davasının (bkz. § 24) sonuçlanmasını beklemeden ceza soruşturması üzerine bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmıştır. Bu durumda yaşamın korunmadığına ilişkin şikâyetler yönünden kanunda öngörülen yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olduğundan söz edilemeyecektir.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Yaşam Hakkının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine İlişkin İddia

48. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin bir yönü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

49. Yaşam hakkına ilişkin usul yükümlülüğü olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki veya idari soruşturmalarla yerine getirilebilir. Kamu görevlilerinin faili olduğu kasten veya kötü muamele sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitini ve cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).

50. Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi hâlinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığının tam olarak tespit edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle soruşturma yükümlülüğü, devletin bu madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).

51. Yaşam hakkı kapsamında yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

52. Soruşturma yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Ancak soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini ve iddiaların doğru olduğunun kanıtlanması hâlinde sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır (Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016, § 66).

53. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri gözönünde bulundurularak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

54. Bu kapsamda yetkililer, diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Doğan Demirhan, § 68).

55. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

56. Ayrıca soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya karıştığından şüphelenilen kişilerden bağımsız olması gerekir. Bu durum sadece hiyerarşik veya kurumsal bir bağlantı bulunmamasını değil aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96).

57. Diğer taraftan ceza soruşturmasının etkililiği için soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi gerekir (Salih Akkuş, § 30). Bu husus hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir gerekliliktir.

58. Bu noktada Anayasa Mahkemesinin soruşturmanın makul bir özen ve süratle yapılıp yapılmadığına ilişkin değerlendirmelerindeki tespitin başvuruya konu olayın kendine özgü koşullarına, soruşturmadaki davalı, şüpheli veya sanık sayısına, suçlamaların niteliğine, olayın karmaşıklık derecesine ve soruşturmanın ilerlemesine engel olan unsur ya da güçlüklerin bulunup bulunmadığına göre farklılık gösterdiğinin belirtilmesi uygun olacaktır (Fahriye Erkek ve diğerleri, § 91).

59. Son olarak etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, § 99).

60. Esasen olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir (Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015, § 68). Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine doğrudan geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar, ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir durum, ancak olaya ilişkin kesin ikna edici nitelikte bulguların varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Cemil Danışman, § 58).

61. Ayrıca belirtilmelidir ki etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında başvuru konusu olaylar açısından yer verilen somut tespitler, hiçbir şekilde Anayasa Mahkemesince kişilerin masumiyetine veya suçluluğuna ilişkin bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemelidir (Rıfat Bakır ve diğerleri, § 143).

62. Somut olayda başvurucular, Başsavcılığın bu olayın aydınlatılmasını sağlamak amacıyla ayrıntılı delil araştırması yapması gerekirken tanık beyanlarına dayanarak takipsizlik kararı vererek etkili soruşturma yürütmediğini, bunun bir sonucu olarak da olayın failinin tespit edilemediğini belirterek yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

63. Başvurucuların soruşturmanın resen ve derhâl başlatılmadığı, kamu denetimine açık olmadığı, yargılamaya etkili katılımlarının sağlanmadığı ve soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olmadığı şikâyetleri bulunmadığı gibi somut olayda söz konusu ilkelere aykırı hareket edildiğine ilişkin bir bilgi veya bulguya da ulaşılamamıştır.

64. Bu durumda başvurucuların iddiaları yukarıda belirtilen ilkeler ışığında incelenerek öncelikle soruşturma makamlarının Anayasa’nın 17. maddesi gereğince olayın nedeninin, olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini sağlayabilecek nitelikte bir soruşturma yürütüp yürütmediği değerlendirilecektir.

65. Bu bağlamda somut başvuru incelendiğinde ölüm olayından haberdar olan Başsavcılığın resen ve derhâl soruşturma başlattığı, başvurucuların bir kısmının müşteki sıfatıyla ifadelerini aldığı, olay esnasında Ş.D. ile aynı ambulansta bulunan sağlık personeli ve doktorun tanık sıfatıyla ifadelerine başvurduğu, otopsi sırasında cesetten çıkarılan mermi çekirdekleri ile olay anında polis noktasında bulunan ve görevli polis memurları tarafından kullanılan silahları tespit ettirerek kriminal inceleme yaptırdığı (bkz. § 17), olay gününe ait tüm kamera ve MOBESE görüntüleri ile telsiz görüşmelerinin temin edilerek çözümlerinin yapılmasını istediği ancak çatışma esnasında elektrik hatları ile telsiz role sisteminin zarar görmesi nedeniyle eksik bir şekilde elde edilen verileri incelettiği (bkz. § 18) ve yürüttüğü soruşturma neticesinde Ş.D.nin bölücü terör örgütü mensuplarınca vurularak şehit edildiği gerekçesiyle takipsizlik kararı verdiği anlaşılmıştır.

66. Dolayısıyla Başsavcılığın somut olayda ölüm olayını aydınlatabilecek ve varsa sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek delillerin topladığı değerlendirilmekle birlikte soruşturma makamının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun veya yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir eksikliğin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

67. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Befrin Dürsün ve diğerleri [2.B.], B. No: 2016/80373, 26/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı BEFRİN DÜRSÜN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2016/80373
Başvuru Tarihi 30/12/2016
Karar Tarihi 26/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, güvenlik güçlerine karşı yapılan terör saldırısında yaralananlara müdahale etmek üzere yola çıkan ambulans şoförünün çatışma arasında kalarak hayatını kaybettiği olayda devletin yaşamı koruyucu tedbirleri almaması ve bu olayla ilgili olarak etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 1602 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu 43
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi