TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ULVİ KÜN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/72052)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ulvi KÜN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca 4/4/2019 tarihinde, tutuklamanın hukuki olmadığı
şikâyeti dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilmiş;
başvurunun tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Eski emniyet görevlisi olan başvurucu, hakkında silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında Rize Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 23/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. Başvurucu, tutuklanması istemiyle 1/8/2016 tarihinde Rize
Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Hâkimlik 1/8/2016 tarihinde başvurucunun
tutuklanması talebinin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Her ne kadar ... şüphelilerin üzerine
atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanması talebiyle
Hakimliğimize sevkedilmiş ise de bu aşamada adli
kontrol hükümlerinin yeterli olacağı, tutuklamadan beklenen menfaatin adli
kontrol hükümleriyle de sağlanabileceği de göz önünde bulundurularak Rize
Cumhuriyet Başsavcılığının şüphelilerin tutuklanması talebinin reddine... [karar
verildi.]"
10.Rize Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu karara itiraz
edilmiştir. Yapılan itirazı inceleyen Hâkimlik 2/8/2016 tarihinde itirazı
yerinde görmüş ve başvurucu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri
çıkarılmasına karar vermiştir.
11. Bunun üzerine yakalanan başvurucu, Rize Sulh Ceza
Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 3/8/2016 tarihinde tutuklanmıştır.
Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
“ ...
Şüpheli Ulvi Kün'ün üzerine atılı suçu işlediğini
gösterir kuvvetli suç şüphesinin varlığı, suçun vasıf ve mahiyeti, şüphelinin fetullahçı terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin şüphenin
bulunması, terör örgütü üyeliğinin temadi eden suçlardan olması, ABD ile
irtibatlı HTS kayıtları, istihbarat raporları, suçun 5271 sayılı CMK'nın 100/3. maddesinde belirtilen katalog suçlardan
olması, maddede öngörülen cezanın aşağı ve yukarı haddi, soruşturmanın halen
devam edip delillerin henüz toplanmamış oluşu, yargılama sonucunda verilmesi
muhtemel ceza, şüphelinin görevden el çektirilmiş olmasından ötürü kaçma
ihtimalinin bulunması hususları göz önünde bulundurulduğunda 5271 sayılı CMK'nın 100. maddesindeki tutuklama şartlarının oluştuğu
kabul edilmekle, ... Ulvi Kün'ün tutuklanmasına ... [karar
verildi.]”
12. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Trabzon 1.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/8/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu,
bu kararın kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir.
13. Başvurucu 19/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Rize Cumhuriyet Başsavcılığının 12/1/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası
açılmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:
"Şüpheli Rize Emniyet Müdürlüğü'nde şube
müdürü olarak görev yapar iken 15 Temmuz sonrası İçişleri Bakanlığı tarafından
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğundan bahisle açığa alındığı,
672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesi ile
kamu görevinden ihraç edildiği, şüphelinin 2004-2010 yılları arasında ABD'de
eğitim gördüğü, eğitim gördüğü dönem itibariyle FETÖ/PDY üyesi olmayan emniyet
mensuplarının yurtdışı eğitim veya misyon görevine gidemedikleri, örgütle
bağlantısı bulunanlara pozitif ayrımcılık yapıldığı, ayrıca özellikle ABD'ye
eğitim amaçlı gidecek emniyet mensuplarının isimlerinin doğrudan örgüt lideri
tarafından belirlendiği, 17/25 Aralık süreci öncesi emniyet teşkilatındaki
FETÖ/PDY yapılanması ile şüphelinin çalıştığı birimler ve aldığı eğitimler
birlikte değerlendirildiğinde örgüt üyesi olduğunun anlaşıldığı, mesai
arkadaşları ve çevrede yapılan araştırma sonucu FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
ile iltisaklı olduğu tespit edilmiştir."
15. Rize Ağır Ceza Mahkemesi 30/1/2017 tarihinde iddianamenin
kabulüne karar vermiş ve E.2017/13 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması
başlamıştır.
16. Rize Ağır Ceza Mahkemesi 16/3/2017 tarihli duruşmada
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Tahliye kararının gerekçesi şöyledir:
"Sanıklar M.T. ve Ulvi Kün'ün üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, suç
vasfının değişme ihtimali, tutuklulukta geçirmiş oldukları süre, yargılamanın
gelmiş olduğu aşamada tutuklulukta sağlanacak faydanın adli kontrolle de
sağlanacak olması dikkate alınarak başka suçlardan tutuklu veya hükümlü değilse
tahliyelerine ... [karar verildi.]"
17. Rize Ağır Ceza Mahkemesi 25/1/2018 tarihli duruşmada
başvurucu ile ilgili yargılamanın tefrikine ve Mahkemenin E.2018/26 sayılı
dosyası üzerinden yargılamaya devam olunmasına karar vermiştir.
18.24/5/2018 tarihli duruşmada Rize İl Emniyet Müdürlüğünce
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmüş olduğu bir soruşturma kapsamında ele
geçirilen bir dijital materyaldeki veri inceleme raporu dosyaya sunulmuştur.
Veri inceleme raporunda başvurucunun "FETÖ
mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan
kişiyi" ifade eden A4 koduyla kodlandığı açıklanmıştır.
19. Rize Ağır Ceza Mahkemesinin E.2018/26 sayılı dosyasında
yapılan yargılama sonucunda 18/12/2018 tarihinde, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Her ne kadar sanık aşamalarda
üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiş ise de; dosya kapsamında H.Ö.nün 7/3/2017 tarihli fotoğraf
teşhis ve tespit tutanağında; '... (başvurucu hakkında) Açık kimlik bilgilerini
burada öğrendim. Erzurum Polis Okulunda birlikte çalışmıştık. Kendisi 3. Sınıf
müdürdü. Örgütsel faaliyetine şahit olmadım ancak diğer fetöcülere
ben de sizdenim dediğini dolaylı olarak duyduğumda fetöcü
olduğunu anladım...' şeklinde beyan ve teşhiste bulunduğu ve ayrıca EGM KOM
Daire Başkanlığı'nın 7/3/2018 tarihli Veri İnceleme Raporu ile sanık Ulvi Kün'ün '... A4:FETÖ mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati
ve bağlılığı üst seviyede olan kişiyi ifade eder'şeklinde
kodlanması, 2004-2010 yılları arasında ABD'de eğitim gördüğü, eğitim gördüğü
dönem itibariyle FETÖ/PDY üyesi olmayan emniyet mensuplarının yurtdışı eğitim
veya misyon görevine gidemedikleri, örgütle bağlantısı bulunanlara pozitif
ayrımcılık yapıldığı, ayrıca özellikle ABD'ye eğitim amaçlı gidecek emniyet
mensuplarının isimlerinin doğrudan örgüt lideri tarafından belirlenmesi
hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; suç ve cezadan kurtulmaya
yönelik sanık savunmalarına itibar edilmeyerek, sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör
Örgütüne üye olma suçunu işlediği kanaatine varılmıştır.
...
Sanık Ulvi Kün'ün,
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini
benimsediğini gösterir şekilde ve örgütün amaçları doğrultusunda yoğunluk,
süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylem ve
faaliyetlerde bulunduğu, örgütle hiyerarşik ve organik açıdan tam bir disiplin
içinde bağlı olduğu, bu haliyle sanığın; 15 Temmuz darbe girişimine kadar olan
süreçte sözde meşruiyetini toplum nezdinde inanç değerlerini, kamu otoritesi
nezdinde ise hukuksal zemini istismar ederek sağlaya gelmiş olan FETÖ/PDY
silahlı terör örgütünün üyesi olduğu [anlaşılmıştır]. "
20. Hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi devam
etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
21.İlgili hukuk için bkz.
Özcan Güney (B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 30-38) başvurusu hakkında
verilen karar.
22. Ayrıca Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/4/2019 tarihli ve
E.2019/1522, K.2019/3075 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"... yine sanıkla ilgili Emniyet Mahrem
Yapılanması soruşturma kapsamında veri inceleme raporu bulunup bulunmadığı
ilgili birimlerden sorulup bu rapora dayanak delilin elde edilişine ilişkin
gizli tanık Garson'un beyanları ile CMK'nın 134. maddesine göre alınan mahkeme kararı
soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından araştırılıp
getirildikten sonra duruşmada sanık ve müdafiine
okunup diyecekleri sorulup, tüm deliller bir bütün halinde değerlendirilerek
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken..."
23. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13/3/2019 tarihli ve
E.2018/4495, K.2019/1708 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"... Polis memuru olan sanıklar hakkında
anılan örgütle ilgili diğer dava dosyalarında dinlenen gizli tanık garsondan
elde edilen dijital veriler içeriği ilgili birimlerden sorularak düzenlenmişse
veri inceleme raporu, bu rapora dayanak delilinelde
edilişine dair gizli tanık Garson’un daha önce hakim
huzurunda alınmış ifade tutanağı ve CMK’nın 134.
maddesine göre alınan mahkeme kararı soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığından araştırılıp getirtildikten sonra sanıkların hukuki durumunun
takdir ve tayini gerekirken ..."
24. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 6/3/2019 tarihli ve
E.2018/1733, K.2019/1494 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:
"1-Temyiz aşamasında UYAP ortamından
dosyaya gönderilen Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nün veri inceleme raporu ile bu
rapora dayanak dijital materyalin ele geçirilmesine ilişkin mahkeme kararı ve
gizli tanık Garson'un beyanlarının ilgili birimlerden
getirtilerek CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada
sanık ve müdafiine okunarak diyeceklerinin sorulması
gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi,
2-Kabul ve uygulamaya göre de
;
a)Silahlı terör örgütüne üye olma suçu temadi eden suçlardan olup yakalanma ile
temadi kesileceğinden, suç tarihinin gerekçeli karar başlığında '19.07.2016'
yerine '15.07.2016' olarak yazılması,
b)Sanığın örgütle iltisaklı okullara çocuklarını göndermesi, yine sanığın
ikametinde ele geçirilen kitaplar ile sanığın geçirmiş olduğu idari soruşturma
ve almış olduğu disiplin cezalarına karşı idare aleyhine açtığı davaların
örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğinin vebu
hususların da hükme esas alınamayacağının gözetilmemesi,
c)Hazırlık aşamasında sanıktan el konulan LG
Marka cep telefonunun ve bilgisayar harddisklerinin,
münhasıran suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyalar olmadığı
anlaşılmakla, sanığa iadesi yerine, koşulları oluşmadığı halde TCK'nın 54.
maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; suç işlediğine dair herhangi bir delil olmamasına
rağmen tutuklandığını, tutuklama şartlarının bulunmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, tutuklamaya dair verilen kararlara
ilişkin gerekçeler kapsamında başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun
savunulamayacağı belirtilmiştir.
28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, tutuklama
kararında geçen "ABD ile irtibatlı HTS
kayıtları, istihbarat raporları" ibarelerinin sehven
yazıldığını, hakkındaki iddianamenin de mesnetsiz olduğunu, tutuklanmasının
hukuka aykırı olduğuna karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
30. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla
tutuklanabilir."
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
32. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü
bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya
konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla
bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca
yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191).
33. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama
tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki
yapılanma olduğu belirtilen Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği iddiasıdır. Anayasa
Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla
ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk
Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
34. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
35. Genel ilkeler için bkz.
Özcan Güney (B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62) başvurusu
hakkında verilen karar.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla
başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı
bulunmaktadır.
37. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
38. Rize Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu
yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna genel
olarak değinilmiş, ayrıca Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile irtibatlı HTS
kayıtlarına ve istihbarat raporlarına atıf yapılmıştır (bkz. § 11).
39. İddianamede ise başvurucunun meslekten ihraç edilmesine,
2004-2010 yılları arasında ABD'de eğitim görmesine, başvurucunun çalıştığı
birimlere ve aldığı eğitimlere,mesai
arkadaşları nezdinde ve çevresinde yapılan araştırma sonucu FETÖ/PDY ile
iltisaklı olduğu değerlendirmesine dayanılmıştır. Bunların haricinde mahkûmiyet
kararında da atıf yapılan H.Ö. adlı kişiye ait 7/3/2017 tarihli tanık ifadesi
ve 7/3/2018 tarihli Veri İnceleme Raporu bulunmaktadır.
40. Başvurucu hakkındaki veri inceleme raporu Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından yürütülen emniyet mahrem yapılanması soruşturmasında Garson kod isimli gizli tanığın vermiş
olduğu Micro SD kart içeriğindeki bilgilere istinaden hazırlanmıştır. Bu Micro
SD kart içinde FETÖ/PDY tarafından emniyet personeli ile ilgili yapılan fişleme
kayıtlarının bulunduğu ve örgüt perspektifiyle örgüte bağlılık düzeyine göre
emniyet personeline bazı kodların verildiği belirtilmiştir. Veri inceleme
raporunda başvurucunun "FETÖ
mensubiyeti olan, teslimiyeti, sadakati ve bağlılığı üst seviyede olan
kişiyi" ifade eden A4 koduyla kodlandığı açıklanmıştır. FETÖ/PDY'nin neredeyse ülkedeki tüm kamu kurumlarında
örgütlendiği ancak Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet birimleri, yargı organları
ve istihbarat birimlerinde örgütlenmeye özel bir önem verdiği ve bu yerlerin mahrem alanlar olarak ifade edildiği
bilinmektedir. Yine FETÖ/PDY'nin bu alanlarda görev
yapan mensuplarının örgüt içindeki yapılanmada sivil imamlara bağlı olarak
faaliyette bulundukları birçok soruşturma ve kovuşturma belgesinde ifade
edilmiştir. Bu kapsamda emniyet müdürü olarak görev yapmakta olan başvurucu
hakkındaki veri inceleme raporuna esas dijital verinin (Micro SD kartın) FETÖ/PDY'nin emniyet teşkilatından sorumlu sivil imamları
tarafından ülke çapında emniyet personeli hakkında düzenlenmiş olan birtakım
kayıt ve kodları içerdiğinin ve bir gizli tanık tarafından soruşturma
mercilerine verildiğinin belirtilmesi karşısında bu dijital veri içinde yer
alan başvurucuyla ilgili bilgi ve olguların somut olayın koşullarında FETÖ/PDY
ile başvurucu arasında örgütsel bir ilişki bulunduğuna -dolayısıyla
başvurucunun suç işlediğine- dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin
temelsiz ve keyfî olduğunun kabulü mümkün değildir. Nitekim anılan dijital
verideki olguların Yargıtay tarafından da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar
bakımından örgütsel ilişkinin varlığı hususunda önemli bir veri olarak kabul
edildiğine işaret eden yargısal kararlar mevcuttur (bkz. §§ 22-24).
41. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile
bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde
toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için
tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında
ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde
delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha
fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§
271, 272).
42. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar
öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda
öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir
(aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin
Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).
Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında
yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır.
43. Somut olayda Rize Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun
tutuklanmasına karar verilirken delilleri etkileme ve kaçma ihtimalinin
bulunmasına, üzerine atılı suçun tutuklama nedeni varsayılabilen suçlardan
olmasına dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği
andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile
Rize Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte
değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin
olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
44. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım
(2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör
suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve
güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve
suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden
olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri de dikkate alındığında
bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık
olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 350).
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
46. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama
yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da bu hakka dair (13. ve 19. maddelerde)
yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.