TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMRE TABAK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/73176)
Karar Tarihi: 15/1/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA
Başvurucular
1. Emre TABAK
2. Fahriye SAĞLAM
3. Ferhat TABAK
4. Serap ÇAKAR
5. Şevket TABAK
Vekilleri
Av. Ali ELBEYOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, zilyetliğe dayalı olarak tasarrufta bulunulan taşınmazların Hazine adına tescil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular 8/1/2013 tarihinde Hazine aleyhine Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmışlardır. Dava dilekçesinde, atalarından bu yana hem tapulu malları olan hem de zilyedi bulundukları iki taşınmazın -murisleri adına tespit görmüş olduğu hâlde- orman olarak Hazine adına tescil edildiği belirtilmiştir. Başvurucular, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL tazminat talebinde bulunmuşlardır.
7. Mahkeme 12/12/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucuların geçerli tapularının bulunmadığı, tapu almaya matuf kadastro tespitinin Silivri Kadastro Mahkemesinin 17/6/2002 tarihli kararı ile iptal edilerek taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği ifade edilmiştir. Mahkeme ayrıca başvurucuların dayanak yaptığı tapu kaydının harita ve krokisinin bulunmadığını, hudutları itibarıyla bütün köyü kapsadığını, gitti kaydı itibarıyla silsilesinin düzgün olmadığını, kadastro tespitini itiraz davasında da davalı tarafın dayanağı olmaktan çıktığını ve orman vasıflı arazi bakımından devletin kusursuz sorumluluğundan söz edilemeyeceğini vurgulamıştır.
8. Temyiz edilen karar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 6/6/2016 tarihli kararıyla onanmıştır. Onama kararında, kadastro tespitine itiraz davası ile tapu kaydı oluşmadan kadastro tespitinin iptaline karar verildiği, ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan parselin kadastro tespitine esas alınan Ekim 1944 tarihli ve 41 sıra numaralı tapu kaydının malikinin İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca tazminat isteğine dayanak yapılan taşınmazlar yönünden başvurucular ya da murisleri adına oluşmuş bir tapu kaydı veya tapu sicili bulunmadığından tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan zararın söz konusu olamayacağı vurgulanmıştır.
9. Başvurucuların karar düzeltme dilekçeleri aynı Dairenin 12/10/2016 tarihli kararıyla değeri 13.390 TL'den az olan davalara ait hükümlerin onanmasına veya bozulmasına ilişkin Yargıtay kararları bakımından karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir.
10. Yargıtay onama ilamının başvurucular vekilince, karar düzeltme istemli dilekçede 23/6/2016 tarihinde tebellüğ edildiği beyan edilmiştir.
11. Başvurucular 22/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 15/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
13. Başvurucular murislerinin tapu siciline güvenerek satın aldığı taşınmazların yapılan kadastro çalışmaları sonucu orman olarak Hazine adına tapuya tescil edildiğinden yakınmışlardır. Başvurucular 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi kapsamında açtıkları tazminat davasının ise reddedildiğini belirtmişlerdir. Başvurucular sonuç olarak herhangi bir bedel veya tazminat ödenmeden taşınmazlarından yoksun bırakıldıklarını belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
15. Karar düzeltme yolu kapalı olan kararların öğrenilmesinden itibaren bireysel başvuru süresi başlar. Bu nitelikteki kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurulmasının bireysel başvuru süresine bir etkisi bulunmamaktadır (Erendiz Önal, B. No: 2014/1133, 30/6/2014, § 32).
16. Somut olayda, 23/6/2016 tarihinde öğrenilen kesin nitelikteki karara karşı otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 22/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.
17. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 15/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.