TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMRE EKİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/7568)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Volkan ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Emre EKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa BOZKURT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerî okuldan ilişik kesme işleminin iptali ve
özlük haklarının ödenmesi istemiyle açılan davada yerleşik içtihada aykırı
karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/4/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 2013 yılında yapılan sınavı kazanarak Subay Temel
Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) eğitimine başlamıştır.
9. SUTASAK eğitimin ikinci safhasında sekiz dersin tamamında
başarılı olamaması gerekçe gösterilerek başvurucunun ilişiği kesilmiştir.
10. Başvurucu söz konusu işlemin iptali ve hukuka aykırı işlem
nedeniyle edinemediği özlük haklarının tazmini istemiyle Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır.
11. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 21/1/2015 tarihli kararı ile
işlemi iptal etmiş ancak tazminat istemi hakkında hüküm kurmamıştır. İptal
gerekçesinde, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu başvurucunun ilişiğinin
kesilmesine neden olan dersten başarılı olduğunun anlaşıldığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu söz konusu karara karşı karar düzeltme isteminde
bulunmuştur.
13. Mahkeme karar düzeltme istemini kabul ederek 21/1/2015
tarihli kararını kaldırmış ve dosyanın esası hakkında yeniden hüküm kurmuştur.
Mahkeme 16/9/2015 tarihli kararı ile işlemi iptal ederken özlük haklarının
ödenmesi istemi yönünden davayı reddetmiştir.
14. Ret gerekçesinde öncelikle hukuk devleti ilkesi gereği
faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde yürütmek zorunda olan idarenin bir
işleminden dolayı hizmet kusuruna dayanarak tazmin sorumluluğundan söz
edilebilmesi için kural olarak hukuka aykırılığın varlığının şart olduğu ifade
edilmiştir. Kararda idari işlemin her hukuka aykırılık hâlinin hizmet kusuruna
neden olmadığı, idari işlemin sebep, konu ve maksat unsurları bakımından hukuka
aykırı olması hâllerinde hizmet kusurunun ve hizmet kusuruna dayalı tazmin
sorumluluğun oluşacağı, öğretideki baskın görüşün de bu doğrultuda olduğu
hatırlatılmıştır. Gerekçede askerî öğrencilikten çıkarılmanın ders, sağlık,
disiplinsizlik, güvenlik soruşturması gibi çeşitli sebeplere dayalı olarak
gerçekleştiği ve bu hususlarda yapılan incelemeler sonucu çıkarılma sebebinin
hukuka aykırı olduğunun anlaşıldığı durumlarda askerî öğrencilik statüsünün
sona erdirilmesini sağlayan işleme karşı açılan davaların iptal kararları ile
sonuçlandığı belirtilerek somut olayda iptal kararının hukuki etki ve sonucunun
başvurucunun SUTASAK eğitimine döndürülmesi olgusu ile sınırlı olduğunun altı
çizilmiştir. Başvurucunun özlük haklarının ödenmesi kabul edilse bile nasıp
düzeltilmesi yapılmaksızın bu talebin karşılanmasının müteakip rütbelerde geç
terfiye dayanılarak yeni taleplerin ve davaların oluşmasını engellemeyeceği
ifade edilmiştir. Ayrıca 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu uyarınca nasıp düzeltmesi yapılanlara maaş farkı
ödenmesinin mümkün olmadığı, başvurucunun da nasıp düzeltme talebinin
bulunmadığı belirtilmiştir. Nihayetinde başvurucunun geç atanmasına bağlı
olarak talep ettiği özlük haklarına dair istemin karşılanmasının mümkün
olmadığı sonucuna varılarak ret gerekçesi oluşturulmuştur. Kararda karar
düzeltme kanun yoluna başvurulabileceği de ifade edilmiştir.
15. Karar oyçokluğu ile alınmıştır. İki üye özlük hakları
yönünden davanın kabulü yönünde karşıoy kullanmışlardır. Karşıoy gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"... davacının, sebep ve amaç unsurları
yönünden hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan bir idari işlemle SUTASAK
eğitiminden çıkarıldığını ve bu nedenle emsallerinden 1 yıl geç mezun olarak
göreve başladığı maddi bir vakıadır. Dairemizin anılan iptal kararı, davalı
idarece tesis edilen okuldan çıkarılma işleminde, idarenin hizmet kusurunu
ortaya koymaktadır. Bu itibarla, davacının hukuka aykırı olarak hakkında tesis
edilen okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden geç astsubaylığa
nasbedilmek ve göreve geç başlamak suretiyle statü dışında geçirdiği süreye
ilişkin uğradığı zararların idarece hizmet kusuru esaslarına göre tazmini
gerektiği, bu nedenle davacının emsallerine göre mahrum kaldığı 1 yılık döneme
ilişkin aylıkların ödenmemesi yönündeki işlemin iptaline karar verilmesi
gerektiği, Dairemizin uzun yıllardan gelen uygulamasının ve içtihatlarının da
bu yönde olduğu (AYIM 2'nci Dairesi'nin 07.11.2007 tarih ve E.2007/204,
K2007/910, 09.04.2008 tarih ve E.2007/1158, K2008/432, 25.02.2009 tarih ve E.
2009/36, K. 2009/226, 11 .03.2009 tarih ve E. 2 0081882, K 2 009/316,
13.05.2009 tarih ve E.2009/31, K2009/557, 02.06.2010 tarih ve E.2010/140,
K.20101799, 28.12.2011 tarih ve E.2011/1192, K.2011/1593, 19.09.2012 tarih ve
E.2012/369, K2012/868, 15.05.2013 tarih ve E.2013/454, K2013/589, 15.05.2013
tarih ve E.2011/1539, K2013/602, 26.02.2014 tarih ve E.20P/305, K2014/267,
0207.2014 tarih ve E.2013/1833, K2014/1040 sayılı kararları vb.) bu içtihadı
değiştirmek için bir sebep de bulunmadığı kanaatinde olduğumuzdan Sayın
Çoğunluk görüşüne katılamadık. "
16. Başvurucu, bu karara karşı da karar düzeltme isteminde
bulunmuş ancak Mahkeme 16/3/2016 tarihli kararıyla istemin mükerrer olması
nedeniyle reddine hükmetmiştir.
17. Başvurucu nihai hükmü 8/4/2016 tarihinde tebellüğ etmesinin
ardından 21/4/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. İlgili hukuk
için bkz. Faruk Büyük, B. No:
2015/17044, 11/12/2018, §§ 18-25.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 27/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle statü
dışında geçen sürelerde uğranılan özlük haklarına ilişkin olarak AYİM'de açılan
davalarda istikrarlı bir biçimde tazminata hükmedildiğini, başvuruya konu
yargılama sürecinde ise yeterli bir açıklamada bulunulmadan içtihada aykırı
karar verildiğini, bu durumun öngörülebilir olmadığını, ayrıca karar düzeltme
kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesine karşın karar düzeltme isteminin
mükerrerlik gerekçesiyle reddedildiğini belirterek adil yargılanma ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinde AYİM tarafından benzer
durumlarda verilen kararlardan farklı bir sonuca varıldığı açıktır (Faruk Büyük, §§ 18-25). Bununla birlikte
yargı kararı ile iptal edilen işlemler nedeniyle açılan maddi tazminat
davalarında AYİM daireleri tarafından birbiriyle çelişen kararların verildiği
ve bu durumun yerleşik bir hâl aldığı ortaya konulamamıştır. Bu hâle göre AYİM
içtihatlarında derin ve devamlı bir içtihat
farklılığının bulunduğu söylenemez. Bu bağlamda iddiaların özü,
AYİM'in benzer maddi tazminat davalarında sergilediği yaklaşımının aksine bir
değerlendirme yapmasına karşın bu hususa dair makul, açıklayıcı bir gerekçe
belirtmediğine ilişkin olduğundan şikâyet maddi tazminat isteminin reddine
ilişkin kısım yönünden adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan
gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Anayasa Mahkemesi daha önce benzeri bir şikâyeti Faruk Büyük (aynı kararda bkz. §§ 33-49)
başvurusunda incelemiş ve sonuca bağlamıştır.
26. Anayasa Mahkemesi, AYİM'in hukuka aykırılığı yargı kararı
ile saptanan işlem nedeniyle açılan tazminat davasında ulaştığı sonucun konuyla
ilgili olarak verilen önceki tarihli kararlardan farklı olduğunu tespit
etmiştir. Anayasa Mahkemesi yargısal kararlardaki değişiklikler -hukuki
dinamizmi ve mahkemelerin yaklaşımlarını yaşanan gelişmelere uyarlama kabiliyetlerini
yansıtması yönüyle- olumlu olmakla birlikte benzer davalarda farklı sonuçlara
ulaşılması hâlinde bu durumun tatmin edici bir gerekçeyle açıklanması
gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca AYİM'in somut olayda idarenin hukuka
aykırılığı yargı kararı ile saptanmış işlemi nedeniyle hizmet kusuru kapsamında
mali sorumluluğunu tartışmadığı, nasıp düzeltme açısından olayı ele almak
suretiyle maddi zararın ödenmesinin
kabulünün daha sonraki tarihlerde terfi gecikmeleri nedeniyle açılacak davaları
engellemeyeceği şeklinde mevcut tazminat talebiyle ilgisi olmayan
bir ihtimali kararına gerekçe olarak aldığı açıklanmıştır. Sonuç olarak AYİM'in
bireysel başvuruya konu kararında, önceki kararlarından farklı bir sonuca neden
ulaşıldığının başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak
anlaşılmasına imkân verecek düzeyde yeterli açıklama yapılmadığı belirtilerek
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Faruk Büyük, §§ 41-49).
27. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum
bulunmamaktadır. Buna göre yargılama sürecinde hukuka aykırılığı yargı kararı
ile saptanan işlemler nedeniyle oluşan maddi zararlar için idarenin mali
sorumluluğunun bulunduğu yönünde AYİM kararlarının başvurucu tarafından
Mahkemeye sunulduğu, dilekçelerde bu kararlardan örnekler verildiği
görülmektedir. Mahkeme tarafından ise ileri sürülen itirazlara yönelik içtihat
değişikliğine gidildiğine veya olayın koşullarında önceki kararlardan ayrılmayı
gerektirecek farklılıklar olduğuna ya da alternatif bir yaklaşım sağlayan
farklı gerekçelere dayanıldığına dair idarenin mali sorumluluğuna yönelik
herhangi bir açıklamada bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
29. Gerekçeli karar hakkı yönünden ihlal sonucuna ulaşıldığından
diğer iddialar yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucu, yeniden yargılama yapılması ve tazminata hükmedilmesi
talebinde bulunmuştur.
32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte
ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun
ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal
edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,
7/11/2019).
33. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
34. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi
uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan
yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak,
ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan,
§§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2),
§§ 57-59, 66, 67).
35. İncelenen başvuruda AYİM İkinci Dairesi tarafından yapılan
yargılama sonucu adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
36. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer
kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı
Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde
mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme
kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna
ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir
karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden
yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
37. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin
reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
-Anayasa'nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt
bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar AYİM İkinci
Dairesinin 16/9/2015 tarihli ve E.2015/588, K.2015/1395 sayılı kararına ait
dava dosyası ile ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.239,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
27/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.