TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYŞE ADANALI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/76401)
|
|
Karar Tarihi: 13/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
Ayşe ADANALI
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat Deha
BODUROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, gözaltında darp nedeniyle insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/12/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen soruşturma
dosyasındaki bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Olayın Arka
Planı
9. 1985 doğumlu, gazeteci, haber ve belgesel yapımcısı
olan başvurucu İstanbul’da ikamet etmektedir.
10. Gezi Parkı olayları kapsamında Taksim Dayanışma
Platformunun Taksim'de yapacağı basın açıklamasını izlemek amacıyla olay
yerinde bulunduğunu ve ardından annesiyle buluşacağını belirten başvurucu,
Taksim Meydanı’ndayken 8/7/2013 tarihinde saat 19.00 sıralarında yakalanmıştır.
11. Başvurucu; polis tarafından gerekçe gösterilmeden
yakalanıp gözaltına alındığını, üç gün gözaltında kaldığını, gözaltı sürecinde
kötü muameleye maruz kaldığını ifade etmiştir.
12. Dosyada bulunan tutanaklara göre başvurucunun da
aralarında olduğu 48 kişi Cumhuriyet savcısının talimatıyla gözaltına
alınmıştır. Görevi yaptırmamak için direnme ve 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet, yakalama ve gözaltına
almaya neden olan suçlar olarak gösterilmiştir.
13. Yakalama Tutanağında başvurucunun direnmesinden ötürü
zor kullanılarak yakalandığı belirtilmiştir. 9/7/2013 ve 10/72013 tarihlerinde
gözaltı süresi iki kez birer gün uzatılmıştır.
14. Başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının (Savcılık) 2013/96961 sayılı dosyasında soruşturma
başlatılmıştır.
15. Bu olayla ilgili olarak başvurucu 10/12/2013
tarihinde Savcılığa suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılığın 2013/177496 sayılı
dosyasında kolluk görevlileri hakkında soruşturma açılmıştır.
16. Başvurucu gözaltındayken 9/7/2013 tarihinde iki kez
ve 10/7/2013 tarihinde bir kez olmak üzere toplam üç kez avukatı ile
görüştürülmüştür.
17. 8/7/2013 tarihinde saat 22.07’de düzenlenen tutanağa
göre başvurucu gözaltına alındığını yakınlarına haber vermek istememiştir. Ek
gözaltına alma kararları ise başvurucunun yakınlarına bildirilmiştir.
18. Başvurucu 11/7/2013 tarihinde gözaltından çıkarılarak
adliyeye götürülmüş, aynı gün saat 15.30’da Cumhuriyet savcısının talimatıyla
salıverilmiştir.
B. Doktor
Raporları
19. Eyüp Devlet Hastanesinin 8/7/2013 tarihli raporunda
başvurucunun darp şikâyeti ile geldiği, sol kol dış yüzde hafif kızarıklık olduğu
kaydedilmiştir.
20. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 9/7/2013
tarihli raporunda; başvurucunun beş hafta önce sol üst koluna darbe aldığını,
bir saat önce de tekrar aynı bölgeye darbe aldığını ve kolunda uyuşma olduğunu
belirttiği, nöroloji bakısında motor muayenesinin doğal bulunduğu ancak sol ulnar
sinir (omurgadan ele kadar uzanan bazı kasları çalıştıran, küçük ve yüzük
parmağında his duyusunun oluşmasını sağlayan sinirler) tuzak nöropatisi (sinir
sıkışması) ve/veya C8-T1 radikülopati (kol veya bacakta ağrı, uyuşma ve
kuvvet kaybına neden olabilen sinir kökü sıkışması ya da iltihabı) açısından
poliklinik şartlarında EMG (elektromiyografi) tetkiki önerildiği kayıtlıdır.
21. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 11/7/2013 tarihli
raporunda başvurucuda darp ve cebir izi bulunmadığı bildirilmiştir.
22. Başvurucu 12/7/2013 tarihinde Türkiye İnsan Hakları
Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliğinde muayene olmuştur. 13/7/2013 tarihinde
düzenlenen ve uzun değerlendirmeler içeren, yedi sayfalık raporun ilgili kısımları
şöyledir:
“…
Fizik muayene: Dr. [Ü.Ü.], 12.07.2013
Genel durum iyi. şuur açık, kooperasyon [iletişim, işbirliği] tam. Görüşme
boyunca aktif katılım gösterdi, gergin, tedirgin, zaman zaman ağlama, 55 kg
ağırlığında. 165 cm boyunda, 25-30 yaş aralığında gösteren kadın hasta.
Tansiyon arteryel: 110/70 mm Hg. Nabız: 96/dakika ve ritmik.
…Lokomotor sistem muayenesinde; sol omuz
hareketleri ağrılı, gece ağrısı var, özellikle kolu arkaya çevirmede artan ağrı
var. Psikiyatri ve fizik tedavi konsültasyonları planlandı.
Dış muayenede;
1. Sol kol 1/3 üst dış yanda 5x5 cm’lık
alanda üzeri kurutlu abrazyon [sıyrık],
2. Sol kol 1/3 üst iç yanda 1,5 cm
çaplı, sarı yeşil renkli yuvarlak ekimoz [herhangi bir travmaya bağlı olarak cilt altındaki kılcal
damarların hasarına bağlı olarak kanın cilt altına sızması] (parmak sıkmakla
uyumlu),
3. Sol kol 1/3 üst iç yanda, iki
numarada tarif edilen lezyonun 10 cm uzağında aynı hizada 1,5 cm çaplı yuvarlak
kahve-yeşil renkli ekimoz (parmak sıkmakla uyumlu),
4. Sağ kol ½ orta iç yanda 1.5 cm çaplı
yuvarlak kahverengi ekimoz (parmak sıkmakta uyumlu),
5. Sağ kol 1/3 süt dış yanda 2 adet biri
0.8, diğeri 1 cm çaplı, birbirine uzaklıkları 2 cm olan kahverengi ekimoz,
6. Sol diz iç yan üstte 1 cm çaplı
yuvarlak kahverengi ekimoz,
7. Sol diz dış yanda altta 2x2 cm
ölçüsünde yeşil renkli ekimoz,
8. Sağ dirsek altında 5x3 cm düzensiz
sınırlı, yüzeyden kabarık, hipopigmente [cilt renginin değişmesine yol açan pigment bozukluğu] nedbe
(eski kaza nedenli),
9. Sağ dizde 3x2 cm hipopigmente nedbe
alanı (eski kaza nedenli),
…
Konsültasyonlar:
Psikiyatri konsüttasyonu; Dr. [Z.U.], 18 07 2013
Esas şikayeti: öfke, tedirginlik
…
Tanı: Akut Stres Bozukluğu
Yorum: Başvuranın yapılan psikiyatrik
değerlendirmesinde çeşitli travmatik durumlar yaşadığı belirlenmiştir. Bu
travmatik yaşantıların kişide belirgin olumsuz etkileri olduğu gözlenmiştir.
Kişi travmatik gözaltı süresince ciddi kaygı, çaresizlik ve dehşet duygusu
yaşamış; sonrasında travmayı (bazen kendiliğinden, bazense çeşitli tetikleyici
uyaranlar etkisi ile) istemsiz olarak yeniden yaşantılamak durumunda kalmıştır.
Travmanın zorlayıcı etkilerinden korunmak amacı ile çeşitli kaçınma tepkileri
vermiş, bu ise sosyal hayatını birçok alanda sınırlamıştır. Travma sonrası
dönemde kaygılı, gergin ve keyifsiz bir ruh hali için düşmüştür…
Kişinin psikiyatrik takiplerinin devam
etmesi uygun olacaktır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon: Dr. [Ü.Ş.], 19.07.2013
Yakınma; sol omuzda bir hafta önce göz
altında başlayan ağrı. Gece ağrı oluyor. Hareketle ağrı oluyor. Bir şey
kaldırdığında ve kolunu arkaya çevirdiğinde ağrı artıyor.
FM: ROM açık, limitte ağrı. Basmakla
bicipital [iki başlı]
oluk ağrılı.
Tanı: Bursit [kas, tendon, eklem gibi yapıların
birbiri üzerinde yastık görevi gören küçük, sıvı dolu keselerde oluşan ağrı].
RV (Rhomen jel) ve buz uygulama önerildi.
Radyolojik bulgular:
Sol Omuz MR incelemesi, 13.07.2013, [M.] Görüntüleme Merkezi Dr. [A.A.]:
Subakromial subdeltoid [omuz çevresindeki kasların ve omuz
eklemindeki bursa adı verilen yapının omuz eklemleri arasındaki boşlukta
sıkışması] planlarda ve rotator cuff [omzu sabitlemek için birlikte
çalışan kas ve tendon grubu] intervalde [aralık] ödem izlenmektedir.
Cuff tendonları bütünlüğünü korumuş olup suprasinatus [kürek kemiğinden
pazı kemiğine kadar uzanan bölgedeki kaslar] tendonunda erken dönem
tendinozis kuşkusunu uyandıran silik sinyal artkınlıkları mevcuttur.
DEĞERLENDİRME
Kişinin 12 07.2013 tarihinde yapılan
muayenesinde dış bulgularda tespit edilen ve yukarıda özellikleri tarif edilen
yaralanmaları künt travmatik niteliktedir Fizik muayenede 2. 3 ve 4 numaralarda
tarif edilen yaralanmaları kolun elle tutularak sıkılması sonucu parmak
basıları ile uyumlu bulunmuştur. 8 ve 9 numaralı lezyonlar eski yara
nedbeleridir, eski bir kazaya bağlı geliştiği bildirilmiştir. Diğer tarif
edilen yaralanmaları da şekil ve renk özellikleri itibarıyla son birkaç gün
içinde oluşmuş künt travmatik nitelikteki yaralanmalardır.
Kişide fizik tedavi konsültasyonu ve sol
omuz MR incelemesi sonucu tespit edilen sol omuzda bursit, rotator cuffta ödem
ve erken dönem tendinozis tanıları; kişinin aktardığı gözaltının ikinci gününde
Haseki Eğilim Araştırma hastanesine götürüldüğü sırada aniden sol kolunun
omzundan çevrilip arkada tutulması öyküsü ile uyumlu bulunmuştur.
…
SONUÇ
…
1. Tespit edilen fiziksel ve ruhsal
yakınma ve bulguların birbirleriyle ve kişinin anlatımlarıyla uyumlu oldukları;
kişinin 08.07.2013 tarihindeki gözaltına alınma sırasında ve gözaltı sürecinde
yaşadığını belirttiği travmalara ilişkin anlatımlarını destekler mahiyette
olduğu,
2. Kişide tespit edilen künt travmatik
yaralanmaların ve sol omuzda bursit tendinozis tanısının, maruz kaldığını
aktardığı travmalar ile uyumlu olduğu,
3. Kişinin ruhsal değerlendirmesinde
tespit edilen ‘Akut Stres Bozukluğu' tanısının kişinin aktardığı fiziksel ve
ruhsal travma öyküsüne bağlı olarak oluştuğu ve bu öykü ile bütünüyle uyumlu
olduğu, uzun süreli izlem gerektirdiği. Travma Sonrası Stres Bozukluğu ve
kalıcı hastalık yönünden uzun süreli izlemden sonra yeniden
değerlendirilmesinin uygun olacağı,
4. Kişinin bu süreçte insan eliyle
oluşturulmuş travmaya maruz kaldığı ve Dünya Sağlık Örgütu’nun Uluslararası
Hastalık Sınıflandırması, ICO 10 kapsamında Y07.3 kodu ile de belirtilen
‘işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele’ kapsamı
içinde değerlendirilmesinin uygun olacağı kanaatini bildirir değerlendirme
raporudur.”
23. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü 6/2/2015 tarihinde
başvurucu hakkında kesin rapor düzenlemiş ve Eyüp Devlet Hastanesi, Haseki
Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile TİHV raporlarında tespit edilen bulguların
basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde, hafif nitelikte olduğu
bildirilmiştir.
C. Savcılığın
Yaptığı Araştırmalar
24. Savcılık tarafından; başvurucunun yakalanması,
gözaltına alınması, aranması, hastaneye götürülmesi işlemlerini gerçekleştiren
görevlilerin açık kimlik bilgileri, sicil numaraları, fotoğrafları,
nezarethanedeki kamera görüntüleri ve başvurucu gözaltındayken alınan adli
muayene raporları Emniyet Müdürlüğünden istenmiştir.
25. Emniyet Müdürlüğünce; nezarethanelerde kullanılan
güvenlik kameralarına ait kayıt süresinin kameralardaki hareketliliğe bağlı
olarak 50 ila 60 gün arasında değişiklik gösterdiği, kayıt süresi dolduğundan
sistemde görüntülere ulaşılamadığı bildirilmiştir.
D. Başvurucunun
Beyanları
26. Başvurucu 9/7/2013 tarihinde kollukta müdafiinin
hazır bulunmasıyla ifade vermiştir. Başvurucu; neden gözaltına alındığını
bilmediğini, kamu malına zarar vermediğini ve hiçbir örgüte üye olmadığını
söylemiştir.
27. Başvurucu 11/7/2013 tarihinde Savcılıkta müdafiinin
hazır bulunmasıyla savunma yapmıştır. Başvurucu savunmasında; gözaltındayken iç
çamaşırını cinsel organı görünecek şekilde indirmesi istenerek kadın bir polis
memuru tarafından yapılmak istenen aramaya karşı çıktığını, gözaltına alındığı
ikinci gün doktor raporu alınması için götürülürken koridorda erkek bir polis
memurunun sol kolunu ters kelepçe pozisyonunda bükerek kendisini duvara
yapıştırdığını, yavaş yürüdüğü için bu şekilde davrandığını, kadın polis
memurunu teşhis edebileceğini, erkek olanı teşhis edemeyeceğini söylemiştir.
E. Başvurucu
Hakkında Yapılan Soruşturma Neticesinde Verilen Karar
28. Yirmi altı şüpheli hakkında halkı kanuna aykırı
toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma,
görevi yaptırmamak için direnme suçlarından 30/1/2014 tarihinde kamu davası
açılmıştır. Aralarında başvurucunun da bulunduğu toplam otuz bir kişi hakkında
ise 2911 sayılı Kanun’a muhalefet ve görevi yaptırmamak için direnme
suçlarından ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“08/07/2013 günü saat 18:30 sıralarında
Beyoğlu Galatasaray Meydanı önünde kendilerine ‘Taksim Dayanışması Platformu’
adını veren ve haklarında kamu davası açılan bir grup organizesinde toplanan
yaklaşık 200 kişilik bir grubun İstiklal Caddesi’nden Taksim Meydanı’na doğru
toplu olarak yürüyüşe geçtiği ‘her yer Taksim, her yer direniş, direne direne
kazanacağız, bu daha başlangıç mücadeleye devam, hükümet istifa’ şeklinde
sloganlar atarak İstiklal Caddesi’nin Taksim Meydanı girişine kadar geldikleri,
burada önlem alan güvenlik yetkililerince kendilerine yapılan eylemin kanunsuz
olduğu ve olaysız bir şekilde dağılmaları gerektiği, aksi takdirde zor
kullanılarak dağıtılacakları ikazının yapıldığı, bir süre beklendiği, bu arada
topluluğun hep birden slogan atmaya devam ettiği, tekrar tekrar yapılan ikazlar
üzerine saat 19.00 sıralarında grubun güvenlik kuvvetlerini zorlayarak Taksim
Meydanı istikametine doğru hareket etmesi üzerine grubun direncini kıracak
seviyede ve kademeli olarak güç kullanılarak yukarıda açık kimlikleri
belirtilen şüphelilerin gözaltına alındıkları alınmış ise de tüm soruşturma
evrakının tetkikinde haklarında atılı suçlardan soruşturma evrakındaki deliller
nedeniyle dava açılan sanıkların dışında atılı suçları işlediklerine dair kamu
davası açmaya yeterli soyut iddia dışında, şüphelilerin yüklenen suçları
işlediğini gösterir, dava açmaya yeterli kanıt ve emare bulunmadığı... [anlaşıldığından kovuşturmaya yer
olmadığına karar verilmiştir.]”
F. Kolluk
Görevlileri Hakkında Yapılan Soruşturma Neticesinde Verilen Karar
29. Savcılık, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın
aşılması suçundan on iki polis memuru hakkında soruşturma yapmıştır.
30. Polis memurları savunmalarında genel olarak gözaltı
işlemine iştirak etmediklerini, göstericilere karşı kasıtlı bir davranışlarının
olmadığını, kullandıkları gücün orantılı olduğunu, aramalarda ve doktora sevk
sırasında kötü muamele oluşturacak bir davranışa yeltenmediklerini, doktor
raporlarında tespit edilen bulguların gözaltına alınırken direnme sırasında
gerçekleşmiş olabileceğini ve doktor raporları alınırken şüphelilerle doktoru
yalnız bıraktıklarını ifade etmişlerdir.
31. Üst aramasını yapan S.E. olay günü nezarethanede
kendisinin görevli olduğunu, nezarethaneye alınan şahısların aramalarını tüm
elbiselerini çıkarttırmak suretiyle değil sırasıyla üstündeki elbiselerden
başlayarak ve el teması olmadan yaptıklarını, iddiaları kabul etmediğini
söylemiştir. S.E. ayrıca gözaltında onur kırıcı davranışlarda bulunmadığını,
başvurucunun lens suyunu kullanmasına izin verilmediği iddiasının gerçek dışı
olduğunu söylemiştir.
32. Savcılık 19/9/2016 tarihinde zor kullanma yetkisinin
sınırının aşıldığına dair kamu davası açmayı gerektirecek delil bulunmadığından
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
33. Bu karara başvurucu vekilince yapılan itiraz,
İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğince kararın usul ve yasaya uygun olduğundan
bahisle 21/10/2016 tarihinde reddedilmiştir.
34. 4/11/2016 tarihinde tebliğ edilen karara karşı
5/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
G. Başvurucunun
Açtığı Tam Yargı Davası
35. Başvuru konusu olmamakla birlikte başvurucu,
gözaltında kaldığı dört gün boyunca maruz kaldığı kötü muameleden ötürü 50.000
TL’lik manevi tazminat talebiyle 11/6/2014 tarihinde İstanbul 5. İdare Mahkemesinde
tam yargı davası açmıştır.
36. İdare Mahkemesi 23/12/2014 tarihinde 10.000 TL manevi
tazminata hükmetmiştir.
37. Temyiz edilen karar Danıştay Onuncu Dairesince
23/10/2015 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde; Eyüp Devlet
Hastanesi, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Adli Tıp Kurumlarında
yapılan muayenelerde davacının (başvurucu) işkence ve insanlık dışı muameleye
maruz kaldığını gösteren bulguların yer almamasına rağmen sadece TİHV’ce
hazırlanan rapora itibar edilmesi, zarar ile fiil arasında illiyet bağının
kurulması bakımından taşıdığı öneme rağmen davacının iddialarıyla ilgili kolluk
görevlileri hakkında adli ve/veya idari yönden yapılan soruşturma olup
olmadığının araştırılmaması sebebiyle eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğu
belirtilmiştir.
38. İstanbul 5. İdare Mahkemesi 21/3/2017 tarihinde
başvurucunun 10.000 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, kalan miktarın
reddine hükmetmiştir. Temyiz edilen karar henüz kesinleşmemiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
“…
Öte yandan hizmet kusuru sadece idarenin
aktif bir kamu hizmetini yerine getirirken üzerine düşeni yapması değil, aynı
zamanda meydana gelen toplumsal olaylarda, gösterilerde ve güvenlik amacıyla
idarece alınan önlemlerde, vatandaşın suç işlediği iddiası ile yapılan
soruşturma ve kovuşturmalarda da hizmeti gereği gibi yerine getirmesi, suç
işlediği iddiası ile nezarette tutulan vatandaşın sağlıklı bir şekilde mahkeme
karşısına çıkarılması, suç işlediği iddiası ile gözaltına alınan kişinin gerek
kendisine ve gerekse üçüncü kişilere karşı koruma görev ve sorumluluğu mevcut
olup bu sorumluluğun gereği gibi yerine getirilmemesi de hizmet kusurunu
oluşturur. İdare, güvenlik ile ilgili kamu hizmetini yerine getirirken üçüncü
kişilere veya bu hizmete muhatap olmuş kişiye verdiği zararı ödemekle
mükelleftir.
…
Somut olayda, davacının 08/07/2013
tarihinde gözaltına alındığı, ek gözaltı süreleri ile sonucu 11/07/2013
tarihinde Cumhuriyet Savcılığı tarafından ifadesi alınarak sorgu hakimliği
önüne çıkarılmadan serbest bırakıldığı, 12/07/2013 tarihinde uygulanan işkence
ve kötü muamele sonrasında ortaya çıkan yakınmaların tedavisi ve tıbbi tespit
isteğiyle Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği'ne müracaat ettiği,
Patoloji ve Adli Tıp Uzmanı Uz. Dr. [Ü.Ü.] ile Vakfın İstanbul Temsilcisi Dr. [Ş.İ.] tarafından
hazırlanan 13/08/2013 tarih, 2013.107R sayılı sayılı raporda; ... Kişinin
bu süreçte insan eliyle oluşturulmuş travmaya maruz kaldığı ve Dünya Sağlık
Örgütü'nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması ICD 10 kapsamında Y07.3 kodu
ile de belirtilen ‘işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı
muamele’ kapsamı içinde değerlendirilmesinin uygun olacağı,’ şeklinde görüş
bildirildiği, olay tarihinde görevli polis memurları hakkında davacının
şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma
Bürosu'nun 2013/177496 Soruşturma No.lu dosyasından ‘zor kullanma yetkisine
ilişkin sınırın aşılması’ suçlamasıyla başlatılan soruşturmada 19/09/2016 tarih
ve 2016/60402 Karar No.lu ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ verildiği,
bu karardan sonra İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün 03/11/2016 tarih ve
2016/9977 sayılı talimatına istinaden hazırlanan 16/11/2016 tarihli Disiplin
Araştırma Raporu ile olay tarihinde görevli polis memurları hakkında soruşturma
açılmasına gerek olmadığına karar verildiği, görülmüştür.
Her ne kadar, olay tarihinde görevli
polis memurları hakkında adli yönden başlatılan savcılık soruşturmasında
kovuşturmaya yer olmadığına, idari yönden başlatılan disiplin soruşturmasında
da soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verilmiş ise de, savcılık
soruşturma dosyasında sunulan İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nün 06/02/2015
gün ve 2015/2302 sayılı raporuna göre davacının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek
ölçüde hafif nitelikte yaralanmasının olduğunun sabit olduğu, rapora konu
yaralanmanın ise davacının gözlem altında tutulduğu süre içerisinde
gerçekleşmiş olması nedeniyle kamu görevlilerinin resmi görevlerini yaparken,
üstlerine atfedilen şekilde görevlerini tam olarak yerine getirmedikleri ve
hizmet kusuru işledikleri sonucuna varılmıştır.”
H. Polis
Memurları Hakkındaki Disiplin Soruşturması
39. Savcılık 22/9/2016 tarihinde kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararının bir örneğini 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’nun 131. maddesi uyarınca İstanbul Emniyet Müdürlüğüne
göndermiştir. Bu yazı üzerine Emniyet Müdürlüğü "zor kullanma yetkisine
ilişkin sınırın aşılması"ndan ötürü disiplin soruşturması
başlatmıştır.
40. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Disiplin Araştırma Kurulu
16/11/2016 tarihinde polis memurlarının kullandığı gücün zor kullanma yetkisi
kapsamında kaldığı gerekçesiyle disiplin soruşturması açılmasına yer olmadığına
karar vermiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
41. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
256. maddesi ile 86. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın
aşılması
Madde 256- (1) Zor kullanma yetkisine
sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin
gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna
ilişkin hükümler uygulanır."
"Kasten yaralama
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna
acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan
kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.)
Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindekietkisinin basitbirtıbbîmüdahaleyle
giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört
aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
…”
42. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve
Salâhiyet Kanunu’nun 16. ve 13. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Zor ve silah kullanma
Madde 16-(Değişik: 2/6/2007-5681/4 md.)
Polis, görevini yaparken direnişle
karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor
kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında,
direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek
şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî
şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen
kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere
karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop,
basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller,
polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere
direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı
yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak,
ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
…"
"Madde 13- (Değişik:
3/8/2002-4771/10 md.)
…
B) Zor kullanılarak yakalananların,
C) Haklarında suç soruşturması yapılacak
olan şüpheli ve sanıkların,
Yakalanma anındaki sağlık durumları
tabip raporuyla tespit edilir.
…”
43. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 95. ve 99. maddeleri şöyledir:
"Madde 95- (1) Şüpheli veya sanık
yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında,
Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye
gecikmeksizin haber verilir.
(2) Yakalanan veya gözaltına alınan
yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu
devletin konsolosluğuna bildirilir."
"Yönetmelik
Madde 99- (1) Gözaltına alınan kişilerin
bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi
görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı,
gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına
alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların
tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk
tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak
kurallar, yönetmelikte gösterilir.”
44. 1/6/2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği'nin 9. maddesi
ile 10. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Sağlık kontrolü
Madde 9- Yakalanan kişinin gözaltına
alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden
geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir.
Gözaltına alınan kişinin herhangi bir
nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest
bırakılması veya adlî mercilere sevk edilmesi işlemlerinden önce de sağlık
durumu hekim raporu ile tespit edilir.
Gözaltına alınanlardan herhangi bir
nedenle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl
hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavileri yaptırılır. Bu durumdaki
kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi
hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri
sağlanır.
Gözaltına alınan kişinin ifadesini alan
veya soruşturmayı yürüten kolluk görevlisi ile bu kişiyi tıbbî muayeneye
götüren kolluk görevlisinin farklı olması zorunludur. Ancak personel
yetersizliği nedeniyle farklı kolluk görevlisinin bulunmaması hâlinde bu durum
belgelendirilir.
Tıbbî muayene, kontrol ve tedavi, adlî
tıp kurumu veya resmî sağlık kuruluşlarınca yapılır.
Hekim raporu üç nüsha hâlinde
düzenlenir. Kolluk görevlileri tarafından, hekim raporunu verecek birime,
yakalananın nezarethaneye giriş raporu mu, yoksa çıkış raporu için mi
getirildiği yazılı olarak bildirilir.
Yakalama veya nezarethaneye giriş
raporunun bir nüshası raporu tanzim eden sağlık kuruluşunda saklanır, ikinci
nüshası gözaltına alınana, üçüncü nüsha ise soruşturma dosyasına eklenmek üzere
ilgili kolluk görevlisine verilir.
Gözaltı süresinin uzatılması veya yer
değişikliği ya da nezarethaneden çıkış sırasında düzenlenen hekim
raporlarından; bir nüshası sağlık kuruluşunda saklanır, iki nüshası ise raporu
düzenleyen sağlık kuruluşunca kapalı ve mühürlü bir zarf içerisinde ilgili
Cumhuriyet başsavcılığına en seri şekilde gönderilir. Bunlardan bir nüshası
Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınanın kendisine veya vekiline
verilir, bir nüshası ise soruşturma dosyasına eklenir. Bu raporların
düzenlenmesinde ve Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesinde 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 157 nci maddesinde belirtilen gizlilik kurallarına uyulur
ve bu amaçla gerekli tedbirler ilgili sağlık kuruluşunca alınır.
Hekim muayene esnasında 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun 94 üncü maddesinde belirtilen işkence, 95 inci maddesinde
belirtilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence ve 96 ncı maddesinde
belirtilen eziyet suçlarının işlendiği yolunda herhangi bir bulguya rastlaması
hâlinde, keyfiyeti derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir. Bu durumda Ceza
Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti
Hakkında Yönetmeliğin 7 ve 8 inci maddesine göre işlem yapılır.
Hekim ile muayene edilen şahsın yalnız
kalmaları, muayenenin hekim hasta ilişkisi çerçevesinde yapılması esastır.
Ancak, hekim kişisel güvenlik endişesini ileri sürerek muayenenin kolluk
görevlisinin gözetiminde yapılmasını isteyebilir. Bu istek belgelendirilerek
yerine getirilir. Bu durumda gözaltına alınan kişinin talebi hâlinde müdafiî de
muayene sırasında gecikmeye neden olmamak kaydıyla hazır bulunabilir.
Kadının muayenesi, talebi hâlinde ve
olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Muayene edilecek
kadının talebine rağmen kadın hekimin bulunmaması halinde, muayene sırasında
hekim ile birlikte sağlık mesleği mensubu bir kadın personelin bulundurulmasına
özen gösterilir."
"Güvenlik araması
Madde 10 - Gözaltı birimine getirilen
kişi hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
a) Nezarethaneye veya zorunlu hâllerde
bu amaca tahsis edilen yerlere konulmadan önce usulünce aranır. Kadının üst
veya vücudunun aranması, bir kadın görevli veya bu amaçla görevlendirilecek
diğer bir kadın tarafından yapılır.
b) Kendisine zarar verebilecek kemer,
kravat, ip, kesici ve delici alet gibi nesnelerden arındırılır.
...”
B. Uluslararası
Hukuk
1. Uluslararası
Mevzuat
45. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesi
şöyledir:
“İşkence yasağı
Madde 3- (1) Hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
46. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği,
İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların
Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’nun
(İstanbul Protokolü) birinci ekinin 2. maddesi şöyledir:
“Devletler, işkence ve kötü muamele
şikayetleri ve bildirimlerinin, anında ve etkili bir biçimde soruşturulmasını
sağlamakla yükümlüdürler. Açık bir şikayetin olmadığı durumlarda bile işkence
ve kötü muamele yapıldığına ilişkin belirtiler varsa, soruşturma yapılmalıdır.
Soruşturmayı yürütenler, bu tür olayların faili olduğundan şüphelenilen kişiler
ve onların hizmet ettiği kurum ve kuruluşlardan bağımsız, soruşturma
yürütebilecek vasıfta, tarafsız kişiler olmalıdır. Bu kişilerin tarafsız tıp
uzmanlarına veya konuyla ilgili diğer uzmanlara erişim veya bu tür uzmanları
çağırma yetkileri olmalıdır. Soruşturmalar yürütülürken, en yüksek profesyonel
standartlara uygun yöntemler kullanılmalı ve soruşturma sonuçları kamuya
açıklanmalıdır.”
47. İstanbul Protokolü’nün birinci ekinin 6. maddesi
şöyledir:
“6a) İşkence ve kötü muamele
soruşturmalarında çalışan tıp uzmanları her zaman en yüksek etik standartlara
uygun biçimde davranmalı ve tıbbi araştırma ve muayeneden önce kişinin
bilgilendirilmiş onamını almalıdır. Muayene, tıp biliminin kabul edilmiş
standartlarına uygun biçimde yürütülmelidir.Muayene, tıp uzmanın denetimi
altında, devlet görevlileri ve güvenlik güçleri mensuplarının mevcut olmadığı
bir ortamda, kişinin mahremiyetine saygı göstererek yapılmalıdır.
6b) Tıp uzmanı muayenenin hemen
sonrasında doğru bir yazılı rapor hazırlamalıdır. Bu raporda en azından
aşağıdaki bilgiler yer almalıdır:
(i) Görüşme Koşulları: Görüşme yapılan
kişinin adı, muayene sırasında mevcut olanların adları, bu kişilerin muayene
yapılan kişiyle olan ilişkileri, görüşmenin kesin tarihi, saati, görüşme
yapılan yerin adresi (uygun olduğu durumlarda görüşme yapılan odanın yeri),
görüşme yapılan yerin tanımı (örneğinklinik, cezaevi, ev vb.); görüşme
yapıldığı sıradaki koşullar (muayene için geldiğinde veya muayene sırasında
kişinin tabii olduğu kısıtlamalar, görüşme sırasında odada güvenlik güçlerinin
mevcut olup olmadığı, tutukluya eşlik edenlerin hal ve tavrı, muayeneyi yapan
kişiye yönelik tehditkar ifadeler vs.) ve diğer geçerli unsurlar;
(ii) Öykü: Gerçekleştiği iddia edilen
işkence ve kötü muamele yöntemleri, işkence ve kötü muamelenin ne zaman
gerçekleştiği, bütün fiziksel ve psikolojik semptomlar ve şikayetler de dahil
olmak üzere kişinin görüşme sırasında anlattığı öykünün detaylı bir raporu;
(iii) Fiziksel ve Psikolojik Muayene:
Uygun tanı koyucu testler ve mümkün olduğu durumlarda bütün yaralanmaların
renkli fotoğrafları da dahil olmak üzere klinik muayene sonucunda elde edilen
bütün fiziksel ve psikolojik bulguların kaydı.
(iv) Değerlendirme: Fiziksel ve
psikolojik bulgular ile işkence ve kötü muamele arasındaki muhtemel ilişkinin
değerlendirilmesi. Gerekli tıbbi ve psikolojik tedavi ve/veya yapılması gereken
başka tıbbi testler ve muayeneler için görüş ve tavsiyeler;
(v) Yazar: Raporda muayeneyi yapan
kişilerin adları açıkça belirtilmeli ve rapor hazırlayanlar tarafından
imzalanmalı;
6c) Hazırlanan rapor gizli tutulmalı ve
rapor muayene edilen kişiye veya kişinin yasal temsilcisi olarak atadığı
kimseye teslim edilmelidir. Muayene edilen kişi veya temsilcisinin muayene
süreci hakkındaki görüşleri de sorulmalı ve raporda bu kişilerin görüşlerine de
yer verilmelidir. Uygun olduğu durumlarda, işkence veya kötü muamele
iddialarını soruşturmakla yetkili olanlara da yazılı rapor verilmelidir. Bu
raporun yetkili kişilere güvenli bir biçimde ulaştırılmasını güvenceye almak,
Devlet'in sorumluluğudur. Muayene edilen kişinin rızası veya bu tür bir talepte
bulunma yetkisi bulunan mahkemenin yetki vermesi istisna olmak üzere, rapor
başka kimseye verilmemelidir.”
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
48. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); gözaltındaki
kişilerin tıbbi muayenelerinin, müdafi yardımından yararlanma hakkı ve
gözaltının üçüncü kişilere bildirilmesi hakkıyla beraber kötü muameleye karşı
en önemli tedbirlerden birini teşkil ettiğini ifade etmektedir. Buna göre, adli
muayene sırasında elde edilen delil, tutuklularla ilgili soruşturmalar
esnasında ve tutukluların kötü muamele iddiasında bulunmaları halinde önemli
rol oynamaktadır. Bu nedenle AİHM’e göre gözaltındaki kimselerin tıbbi muayene
sistemi yargı sisteminin tamamlayıcı parçasıdır. Bu bilgiler ışığında, AİHM’in
ilk görevi, mevcut davanın koşullarında, ulusal makamların gözaltındaki
kimselerin tıbbi muayene sisteminin etkili biçimde işlemesini sağlayıp
sağlamadıklarını belirlemektir (Salmanoğlu ve Polattaş/Türkiye, B. No:
15828/03, 17/3/2009, § 79)
49. İşkence ve kötü muamele iddialarının
araştırılmasındaki en önemli delillerden olan sağlık raporlarının, Avrupa
İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından tavsiye edilen standartlara ve
İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların
Etkili Bir Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesine İlişkin Kılavuz'da
(İstanbul Protokolü) yer alan ilkelere uygun olması gerekmektedir. Gerekli
standartların altında kalan sağlık raporları tek başlarına kötü muamele
iddialarının kanıtlanması ya da aksinin ispatlanmasında yeterli görülmemektedir
(Ballıktaş/Türkiye, B. No: 7070/03, 20/10/2009, § 28).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
50. Mahkemenin 13/2/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
51. Başvurucu;
i. 8/7/2013 tarihinde hem annesiyle buluşmak hem de
Taksim Dayanışma Platformunun basın açıklamasını izlemek üzere Taksim
Meydanı’na geldiğinde polisin meydanı terk etmesini istediğini, kamusal alanda
durmasını engelleyen bir kural olmadığını söyleyince polisin kendisini nedensiz
yere yakaladığını,
ii. Emniyete götürülmek üzere bindirildiği araçta
saatlerce bekletildiğini, tuvalet ihtiyacını gidermesine izin verilmediğini,
iii. Gözaltına alınmadan önce Eyüp Devlet Hastanesine
götürüldüğünü, doktorla tek başına kalmasına izin verilmediğini, İstanbul
Protokolü’ne aykırı biçimde üstünkörü muayene edildiğini,
iv. Adli muayeneden sonra Emniyet Müdürlüğüne
geldiklerinde bir süre yerde oturtularak bekletildiği sırada polislerin “Görün
bakın daha neler yaparız, döveriz, görürsünüz” sözleriyle tehdit
edildiğini,
v. Nezarethaneye alınmadan önce zorla soyundurularak ince
arama diye tabir edilen C pozisyonunda arama yapıldığını,
vi. Nezarethanenin kirli ve böcek dolu olduğunu, saat 20.00’ye
kadar kendisine su ve yemek verilmediğini, ailesiyle görüştürülmediğini,
vii. 9/7/2013 tarihinde Haseki Devlet Hastanesine
giderken bir kadın polisin kendisine saldırdığını, ani biçimde kendisini
kolundan sıkıca tutup iteklediğini, kolunu omzundan çevirerek arkaya doğru
şiddetle büktüğünü, bu nedenle ciddi omuz ağrısı yaşadığını,
viii. Aynı polisin “Sana araçta daha neler yapacağım” diye
kendisini tehdit ettiğini,
ix. Haseki Hastanesinde doktorla yalnız kalabildiğini,
doktorun omzunda yırtık olabileceği şüphesiyle EMG çekilmesini önermesine
karşın gözaltından çıkınca buna izin verilmediğini,
x. 10/7/2013 tarihinde Eyüp Devlet Hastanesine kontrol
amacıyla tekrar götürüldüğünde retina yırtığından ötürü yakın geçmişte ameliyat
olduğunu, bu nedenle lens kullandığını ve lens temizliği için lens sıvısı
gerektiğini belirterek doktordan raporuna bunu da yazmasını istediğini,
doktorun polislere açıklama yapmasına rağmen lens suyu kullanmasına müsaade
edilmediğini ve dişlerini fırçalayamadığını,
xi. 11/7/2013 tarihinde Çağlayan Adliyesindeki Adli Tıp
Şube Müdürlüğünde adli rapor düzenlendiğini, doktorun sırada çok kişi olması
nedeniyle yüzüne bile bakmadan, İstanbul Protokolü’ne aykırı olarak birkaç
dakika içinde rapor düzenlediğini,
xii. 12/7/2013 tarihinde TİHV’ye başvurarak tıbbi
bulguları tespit ettirdiğini,
xiii. Dile getirdiği bu iddialarla ilgili yaptığı suç
duyurusunun kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandığını
ifade ederek insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağı ve bununla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ile adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
52. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesi kararlarındaki
ilkelere yer verilerek başvurucunun şikâyetlerinin etraflıca araştırıldığı,
kamera kayıtlarının istendiği, polis memurlarının kimliklerinin tespit
edildiği, soruşturma sonucunda başvurucudaki yaralanma basit tıbbi müdahale ile
giderilebilecek düzeyde hafif olduğundan kullanılan gücün orantılı olduğu,
soruşturmanın sonuç yükümlülüğü anlamına gelmediği ifade edilmiştir.
53. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında; Bakanlık
görüşünün sübjektif, bazı olay ve olgulara hiç değinmeden gerçeğin ortaya
çıkarılmasını engelleyen bir tutum içinde hazırlandığını belirtmiştir.
B. Değerlendirme
54. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve
manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddî ve manevî
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz;
kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
55. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Adil yargılanma ve etkili başvuru hakkını ilgilendiren şikâyetler, insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul yükümlülüğü kapsamında
kaldığından anılan ihlal iddialarına ilişkin olarak ayrıca inceleme
yapılmamıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Gözaltı
Sürecindeki Darp İddiası Yönünden
56. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan işkence ve insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Gözaltı
Sürecindeki Diğer İhlal İddiaları Yönünden
57. Başvurucu; emniyete götürülmek üzere bindirildiği
araçta saatlerce bekletildiğini, tuvalet ihtiyacını gidermesine izin
verilmediğini, nezarethaneye alınmadan önce yapılan aramanın onurunu
zedelediğini, polislerce tehdit edildiğini, nezarethanenin kirli ve böcek dolu
olduğunu, su ve besin verilmediğini, lens suyunun temin edilmediğini öne
sürmüştür.
58. Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin
birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da
kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle
bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 80).
59. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini, yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal açıdan zarar görmelerine neden
olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı
gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve
diğerleri, § 81).
60. Kişinin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi
tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın
17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5.
maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir
soruşturma yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak
etkili bir soruşturmanın başlatılabilmesi için öncelikle kötü muamele
iddialarının uygun delillerle desteklenmesi gerekir. İddia edilen olayların
gerçekliğini tespit etmek için her türlü makul, şüpheden uzak kanıtların
varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı
emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir.
Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde etkili bir soruşturma yükümlülüğün
gerekliliğinden bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).
61. Başvurucu, gözaltına alındığı gece durumun
yakınlarına bildirilmesi gayesiyle kolluk tarafından istenen telefon numarasını
bildirmekten imtina etmiştir. Fakat sonraki aşamalarda gözaltı süresinin
uzatılması kararları başvurucunun yakınlarına bildirilmiş ve başvurucuya
müdafileri ile görüşme olanağı sağlanmıştır.
62. Başvurucu, bu başlık altındaki şikâyetlerini
nezarette kaldığı sırada avukatına iletme imkânına sahiptir. Başvurucu
nezaretten çıktıktan sonra Savcılıktaki ifadesinde ise çıplak arama teşebbüsü
dışında kalan iddialarla ilgili bir anlatımda bulunmamıştır. Başvurucunun
avukatı da aynı hususlarda suskun kalmıştır. Başvurucu gözaltında kötü
muameleye karşı önleyici nitelikteki bu mekanizmaların somut olayda uygulamaya
geçirilmediğini ileri sürmemiştir.
63. Öte yandan başvurucu, nezarethanede böcek olduğunu ve
temizlik koşullarının uygun olmadığını ifade etmiş ise de doktor raporlarında
bu iddiaların yol açtığı rahatsızlığını gösteren bir bulgu tespit edilmemiştir.
64. Kötü muamele mağduru olduğunu öne süren kişilerin
somut olgulara dayanmayan, yetersiz açıklamaları ya da iddialarının somut emare
ve delillerle desteklenmemesi durumunda bunların savunabilir olduğundan
bahsedilemeyecektir. Ayrıca kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili
makamlara zamanında başvurmaları gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır
(aynı yönde bkz. Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 46, 47).
65. Başvurucu kabul edilebilirlik kararı verilen darp
iddiasına ilişkin olarak TİHV İstanbul Temsilciliğinden rapor almıştır.
Başvurucu diğer iddialarıyla ilgili olarak herhangi bir girişimde bulunmamış;
TİHV tarafından verilen muayene raporunu ise tüm iddialarıyla birlikte olayın
üzerinden yaklaşık beş ay geçtikten sonra adli makamlara iletmiştir.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas
Yönünden
a. İnsan
Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının Maddi Boyutunun İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
67. Gözaltında kötü muamele yasağının maddi boyutunun
ihlal edildiği iddialarına ilişkin genel ilkeler için Cezmi Demir ve
diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 80-96) başvurusu hakkında verilen karara
bakılabilir.
68. Başvurucu basın açıklamasını izlemek için bulunduğu
Taksim’de nedensiz yere yakalanarak Eyüp Devlet Hastanesine götürüldüğünü,
doktorla tek başına kalmasına izin verilmediğini, gözaltındaki ikinci gününde
Haseki Devlet Hastanesine giderken bir kadın polis memurunun kolunu omzundan
çevirerek arkaya doğru şiddetle bükmesinden ötürü yaralandığını, doktorun
omzunda yırtık olabileceği şüphesiyle EMG çekilmesini önermesine karşın
önerilen muayenenin yaptırılmadığını, üçüncü gün Çağlayan Adliyesinde bulunan
Adli Tıp Şube Müdürlüğünde doktorun sırada çok kişi olduğu gerekçesiyle yüzüne
bile bakmadan İstanbul Protokolü’ne aykırı şekilde birkaç dakika içinde rapor
düzenlediğini, gözaltından çıktıktan bir gün sonra TİHV'ye başvurarak tıbbi
bulguları tespit ettirdiğini, bu iddialarla ilgili suç duyurusunun kovuşturmaya
yer olmadığına dair kararla sonuçlandığını belirterek insan haysiyetiyle
bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
69. Gözaltında olduğu için dış dünyayla ilişkisi kesilen
veya kendisine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek doktor,
avukat, aile yakını veya arkadaşlarla görüşmesi her an mümkün olmayan
başvurucunun gözaltı sırasında maruz kaldığı kimi kötü muamele davranışları
yönünden yaptığı şikâyeti destekleyecek kanıt toplamasının güçlüğü açıktır (Deniz
Yazıcı, B. No: 2013/6359, 10/12/2014, § 79). Buna karşın başvurucunun
dosyaya ibraz ettiği doktor raporları, gözaltı sürecinde darp iddiasının
soruşturma yapılmasını gerektirecek düzeyde tartışılabilir olduğunu göstermektedir.
70. Bir kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı
ancak salıverildiği zaman vücudunda bir yaralanmanın tespit edildiği durumlarda
söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve
mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğü
devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
71. Yakalama ve etkisiz hâle getirme gibi kişinin kontrol
altına alınmaya çalışılması sırasında meydana gelen yaralanmalarda öncelikle
yaralanmaya sebebiyet veren gücün kullanım zamanının tespit edilmesi
gerekmektedir. Kişinin kontrol altına alınması tamamlandıktan sonra uygulandığı
tespit edilen kuvvet kullanımı için, gözaltında ve ceza infaz kurumunda olduğu
gibi kişinin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada uğradığını ileri
sürdüğü kötü muamele iddialarına ilişkin ilkeler uygulanabilecektir. Kuvvet
kullanımının kişinin tamamen kontrol altına girmesinden önce, bir başka ifade
ile kişinin kontrol altına alınmaya çalışılması sırasında uygulandığının tespit
edilmesi hâlinde ise yapılması gereken, kullanılan gücün orantılı olup
olmadığının değerlendirilmesidir (Zeki Bingöl (2), B. No: 2013/6576,
18/11/2015, § 88).
72. Vücudundaki yaralanmaların yakalama sırasında meydana
geldiği yönünde başvurucunun bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu, tespit
edilen yaraların nezarethaneye girmesiyle başladığını ileri sürmüştür.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ise başvurucunun gözaltında alındıktan
sonra kolluğun kötü muamelesine maruz kaldığı iddiası üzerinde durulmadan
yaraların yakalama sırasında meydana geldiği varsayımından yola çıkılarak,
kullanılan gücün orantılı olduğu değerlendirilmiştir. Bu varsayım, ulaşılan
sonucun tutarlılığına gölge düşürdüğü gibi ispat külfetinin değişmesine de yol
açmayacaktır. Başvurucunun dile getirdiği darp iddialarının tamamı gözaltı
sürecine ilişkindir. Başvurucu hakkında görevi yaptırmamak için direnme
suçundan yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi de
altı çizilmesi gereken bir noktadır.
73. Soruşturma dosyasında bulunan doktor raporları
başvurucunun iddialarının karine hâline gelmesine yol açmıştır. Sağlıklı bir
şekilde gözaltına alınan başvurucudaki yaraların bu aşamadan sonra kolluk
görevlilerinin eylemleri sonucu olmadığına ilişkin ispat yükümlülüğü kamu
makamlarına aittir. Fakat somut başvuruda bu yükümlülüğün yerine getirilemediği
görülmüştür.
74. Başvurucunun maruz kaldığı şiddetin düzeyi ve meydana
gelen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması
hususları birlikte dikkate alındığında eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağı kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir (benzer yaklaşım için
bkz. İbrahim Süleymanoğlu, B. No: 2015/6557, 17/7/2019, § 70).
75. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
b. İnsan
Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağının Usul Boyutunun İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
76. Gözaltında kötü muamele yasağının usul boyutuyla
ilgili ilkeler için Cezmi Demir ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§
109-121) başvurusu hakkında verilen karara bakılabilir.
77. Soruşturmanın etkililiği ele alınırken öncelikle
soruşturmaya başlandığı anda başvurucunun iddialarının savunulabilir olup
olmadığı ve soruşturmanın seyrinin buna uygun bir şekilde yönlendirilip
yönlendirilmediği tespit edilmelidir.
78. Kötü muamele iddiasıyla karşılaşan soruşturma
makamlarının olaydan haberdar olur olmaz resen ve derhâl harekete geçerek olayı
aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri
tespit etmeleri gerektiği "Genel İlkeler" kısmında açıklanmıştır.
79. Somut olayda başvurucunun yaralandığını tespit eden
doktor raporlarının birer sureti başvurucu hakkında yürütülen soruşturma
dosyasında bulunmasına karşın Savcılık tarafından kolluk görevlileri hakkında
herhangi bir soruşturma başlatılmamıştır (aynı doğrultuda bkz. Şenol Gürkan,
B. No: 2013/2438, 9/9/2015, § 101; Süleyman Göksel Yerdut [GK], B. No:
2014/788, 16/11/2017, § 63; benzer yönde karar için bkz. Evin Barış, B.
No: 2016/172, 28/5/2019, § 38). Soruşturma başvurucunun olayın üzerinden beş ay
geçtikten sonra şikâyeti üzerine ancak başlatılabilmiştir.
80. Yetkililerce soruşturma konusu olayın gerektirdiği
tanık ifadeleri, bilirkişi incelemeleri gibi söz konusu olaylarla ilgili tüm
kanıtların elde edilmesi için mümkün olan tedbirler alınmalıdır (Cezmi Demir
ve diğerleri, § 114; Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461,
15/12/2015,§ 73). Buna karşılık soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt
seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir.
Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik
gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın
etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma
işlemleri listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye
Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
81. Özgürlüğünden mahrum bırakılan bir kişiye yönelik
olarak -kendi eylem ve tavırları mutlaka kuvvet kullanılmasını gerektirmedikçe-
zora başvurulması, insan onurunun zedelenmesi ve ilke olarak Anayasa’nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen yasağın ihlal edilmesi sonucunu
doğurabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 92).
82. Kötü muamele vakalarında fizikî bulgular bakımından
doktor raporlarının anahtar role sahip olduğunun altı çizilmelidir. Kamu
makamlarının bu yükümlülüğü yerine getirmek için, nezarethanedeki görüntü
kayıtlarının saklanması konusunda gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.
Özellikle de gözaltında darp iddiası bulgularının hekim raporlarıyla ortaya
konulduğu somut başvuruda kamera kayıtlarının kopyasının elde edilmesi için
girişimde bulunulması gerekirdi. Kayıtların yaklaşık iki aylık süreden sonra
kendiliğinden silinmesi devletin makul bir şekilde açıklama yükümlülüğünü
ortadan kaldırmayacaktır.
83. Devletin kontrolü altında bulunan kişilere tıbbi
muayenelerin sağlanması kötü muameleye karşı önemli tedbirlerden birini
oluştururken bu muayenelerin usulüne uygun olarak yapılması ve raporların
usulüne uygun düzenlenerek gerekli mercilere sunulması vazgeçilmez bir öneme
sahiptir. Tıbbi muayeneler güvenilir ve gerçeğe uygun raporlarla sonuçlanmalı;
bunun için de muayeneler güvenlik görevlileri ve diğer kamu görevlilerin
bulunmadığı bir şekilde, tıp uzmanlarının kontrolünde özel olarak yapılmalıdır
(İstanbul Protokolü ek 1, madde 6).
84. "İlgili Hukuk" kısmında yer verilen
AİHM içtihadına göre gözaltındaki kişilerin müdafiyle görüştürülmesi, gözaltı
işleminin kişinin yakınlarına bildirilmesi ve etkin bir tıbbi muayenesi sistemi
kurulması kötü muamele olaylarının önlenmesi ve aydınlatılmasında yargı
sisteminin tamamlayıcı parçasıdır. "Ulusal Mevzuat" başlığı altında
yer verilen 2559 sayılı Kanun’un 13., 5271 sayılı Kanun’un 95. ve 99. maddeleri
ile Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 9. maddesindeki
düzenlemeler bu mekanizmanın İstanbul Protokolü’ne uygun olarak tesis
edildiğini göstermektedir.
85. Bununla birlikte incelenen adli muayene raporlarında;
görüşme koşulları, olayın öyküsü, fiziksel ve psikolojik muayene, bulgularla
kötü muamele iddiaları arasındaki muhtemel ilişkinin değerlendirilmesi
hususlarında mevzuatta öngörülen ölçütlere riayet edildiği söylenemez. Zira
hazırlanan raporlarda, fiziksel muayene dışında kalan alanlarda bir tespite yer
verilmemiştir. Haseki Devlet Hastanesince tanzim edilen 9/7/2013 tarihli
raporda önerilen EMG tetkinin yaptırılmadığı görülmüş, ayrıca soruşturma dosyasında
başvurucunun gözaltında kaldığı 10/7/2013 tarihinde muayene ettirildiğini
gösteren bir rapora rastlanmamıştır.
86. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde
edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması
gerekir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
87. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda
başvurucudaki yaraların yakalama sırasında meydana geldiği kabul edilmiştir.
Gözaltında, giriş sırasında alınan 8/7/2013 tarihli raporda sol kol dış yüzde
hafif kızarıklık olduğu kayıtlıdır. Gözaltı sürecinde alınan 9/7/2013 tarihli
raporda ise yeni bulgular elde edildiği görülmüştür. Gözaltı giriş ve çıkışında
alınan doktor raporlarındaki bulgulardaki bu farklılığın nedeni ve bunların
hangi süreçte gerçekleştiği hususunda başvurucunun iddialarıyla ilgili bir
değerlendirme yapılmamıştır.
88. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
89. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
90. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeninden yargılama ve
15.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
91. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
92. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
93. İncelenen başvuruda insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
Dolayısıyla ihlalin Savcılığın verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararından
kaynaklandığı anlaşılmıştır.
94. Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek
Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığına (Soruşturma No: 2013/17796, K.2016/60402) gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
95. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
96. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve
3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltı sürecindeki darp nedeniyle insan
haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gözaltı sürecindeki diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Gözaltında darp nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan
muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına Başsavcılığına
(Soruşturma No: 2013/17796, K.2016/60402) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 239,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 3.239,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 13/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.