TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZCAN ERDAGÖZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2018/8173)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Özcan ERDAGÖZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama kararının hukuka aykırı olması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza
mahkemelerinin doğal hâkim güvencesine sahip, tarafsız ve bağımsız olmaması,
tutukluluk incelemeleri ile tutukluluğa itiraz incelemeleri sonucunda verilen
kararların tebliğ edilmemesi, tahliye taleplerinin incelenmemesi, tutukluluk
incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmaması, tutukluluk incelemelerinin
hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle de adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018
tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere
dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine
devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel
Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
7. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle
bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile
bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi
hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu
kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca
-aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu
hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan
soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
8. Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan başvurucu, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesinin 16/7/2016 tarihli kararı ile
görevden uzaklaştırılmış ve 24/8/2016 tarihinde meslekten ihraç edilmiştir.
9. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık)
HSYK kararıyla görevden uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin
yapılması yönündeki yazısı üzerine 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
10. Başsavcılık 21/7/2016 tarihinde başvurucunun müdafiinin
hazır bulunmasıyla ifadesini almış ve ardından mevcut delil durumu itibarıyla
kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğunu belirterek
tutuklanması istemiyle başvurucuyu Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk
etmiştir.
11. Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2016 tarihinde başvurucun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
12. Başsavcılık 12/1/2017 tarihinde yetkisizlik kararı vererek
soruşturma dosyasını Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
13. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 15/6/2017 tarihli
iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası
açmıştır.
14. Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi 27/7/2017 tarihinde
iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/384 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
15. Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi 5/12/2017 tarihinde
yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesine
göndermiştir.
16. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi de 19/12/2017 tarihinde
yetkisiz olduğuna ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
Başvurucu tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz etmiştir.
17. İtirazı inceleyen Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi 3/1/2018
tarihinde itirazın reddine karar vermiştir. Bu karar 8/1/2018 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 1/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
19. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesinin de yetkisizlik kararı
vermesi üzerine yetki uyuşmazlığını inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi
19/2/2018 tarihinde Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesinin yetkili olduğuna karar
vermiştir.
20. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada 27/6/2018
tarihinde bilirkişi raporu sunulmuştur. Bilirkişi raporunda başvurucunun ByLock programını yükleyip kullandığı, bu
sistemle toplam 1.944 kez bağlantı kurduğu ileri sürülmüştür.
21. Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda
28/9/2018 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tahliyesine karar vermiştir.
22. Mahkûmiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltı Kararının
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu,
gözaltı kararına itiraz etmesine rağmen itirazı hakkında bir karar
verilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
25. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
26. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddiaları
ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak otuz güne
kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı şikâyetlerine
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi
gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet
Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim
Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456,
26/12/2017, §§ 30-37). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları
bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
Aynı şekilde 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi
yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı
kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi
ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Dolayısıyla gözaltı kararına itiraz imkânından
yararlandırılmamaya ilişkin şikâyet yönünden de anılan tazminat yolunun
tüketilmesi gerekir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesi ve
tutuklama nedenleri bulunmadan tutuklandığını, tutuklanmasının ölçülü
olmadığını, delil niteliği olmayan itirafçı ifadelerinin delil olarak
kullanıldığını, bu delillere dayanılarak tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu
ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca savcılık görevinden kaynaklanan özel
güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
29. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden daha
önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili
olarak 2016/71245 sayılı dosya üzerinden
İkinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu şikâyet
yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
a. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucu; şablon gerekçelerle tutukluluğunun devamına karar
verildiğini, tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
32. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili
Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam
Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,
§§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B.
No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 28/9/2018 tarihinde tahliyesine
ve mahkûmiyetine karar verilen başvuru yönünden anılan içtihattan ayrılmayı
gerektiren bir durum olmadığı anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Sulh Ceza Hâkimliklerinin ve Ağır
Ceza Mahkemelerinin (Terör Suçlarına Bakmakla Yetkilendirilen) Doğal Hâkim
Güvencesine Sahip, Tarafsız ve Bağımsız Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; tutuklamanın bağımsız ve tarafsız hâkimlerce
verilmesi gerektiğini, hâkimleri atayan Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin
parti başkanı da olan Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiğini, bu mahkemelerin
doğal hâkim ilkesine aykırı olduğunu ve kapalı bir devre oluşturduklarını,
darbe teşebbüsünden sonraki süreçte istenen doğrultuda tutuklama kararı
vermeyen hâkimlerin görevden uzaklaştırıldığını belirterek sulh ceza
hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız olmadığını
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini
sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve tutukluluğa
itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun
bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine
ilişkin iddialar Anayasa Mahkemesince birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda
sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet
Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97). Somut
başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan
sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
36. Anayasa Mahkemesi genel bir kanuni düzenlemeye dayanılarak
ve HSYK tarafından ihtisaslaşmanın sağlanabilmesi amacıyla terör suçlarına
ilişkin davalara bakmakla yetkilendirilen bazı ağır ceza mahkemelerinin doğal
hâkim güvencesine sahip olmadığı ve bu mahkemelerde görev yapmakta olan
hâkimlerin bağımsız ve tarafsız olmadığı şikâyetlerini birçok başvuruda
incelemiş ve bu iddiaların açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No:
2015/9756, 16/11/2016, §§
186-197; Mustafa Başer ve Metin Özçelik,
§§ 122-133; Kazim Aksoy ve Yakub Saygılı, B.
No: 2015/8389, 7/2/2019, §§
86-97). Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan
kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Tutukluluk
İncelemeleri ile Tutukluluğa İtiraz İncelemeleri Sonucunda Verilen Kararların
Tebliğ Edilmediğine, Tahliye Taleplerinin İncelenmediğine İlişkin İddialar
a. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu; tahliye taleplerine cevap verilmediğini, tutukluluk
incelemelerinin ve itiraz sonucu verilen kararların kendisine tebliğ
edilmediğini, bu durumun silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
39. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine
karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda
maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân
sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurunun incelendiği tarih
itibarıyla tahliyesine karar verilmiş ya da hükümlü hâle gelmiş başvurucular
yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa anılan yolun tüketilmesi gereken
etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular
yönünden bkz. Cafer Yıldız, B.
No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar
Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40;hükümlü hâle gelmiş
başvurucular yönünden bkz. Özgür Arıbaş, B.
No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda
kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum
mevcut değildir.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
6. Tutukluluk
İncelemesinin Kanuni Süresi İçinde Yapılmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu, otuz günlük kanuni süre içinde verilmesi gereken
gözden geçirme kararlarının bazen hiç verilmediğini bazen de otuz gün geçtikten
sonra verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği birçok kararda, 5271
sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılan değerlendirmelerin resen
yapıldığını ve bu değerlendirmelerin Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci
fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme
hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtmiş ve bu kapsamdaki şikâyetler
bakımından konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemezlik kararları vermiştir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §
32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24). Somut
olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan
ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
7. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
44. Başvurucu; makul süre içinde mahkeme huzuruna çıkarılmadığını,
tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın kendisi ve
müdafii dinlenmeksizin yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
45. Anayasa Mahkemesi Erdal
Tercan ([GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018) kararında; bu şikâyete
ilişkin olarak yaptığı inceleme kapsamında, darbe teşebbüsünden sonraki süreçte
darbe teşebbüsü, teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY veya terörle
bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin on sekiz
aya kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının olağanüstü hâl
döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediği sonucuna
varmıştır. Somut olay bakımdan 21/7/2016 tarihinde tutuklanıp 5/12/2017 tarihinde
(yaklaşık on yedi ay sonra) hâkim/mahkeme önüne çıktığı anlaşılan başvurucunun
bu kapsamdaki şikâyeti bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir
durum mevcut değildir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu; ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı
görüşmelerin kayıt altına alındığını, avukatıyla gizlilik içinde görüşme imkânı
verilmediğini, müdafiiyle bilgi ve belge alışverişinde bulunamadıklarını,
gizlilik kararı nedeniyle hakkındaki hiçbir belgeyi inceleyemediğini, savunma
yapamadığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkindir.
49. Somut olayda hakkındaki yargılama ilk derece mahkemesinde
devam ederken başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğu, bireysel başvurunun
incelendiği tarih itibarıyla da yargılamanın istinaf aşamasında derdest olduğu
görülmektedir (bkz. § 22). Bu kapsamda başvurucunun bu başlık altındaki
şikâyetlerine ilişkin olarak hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçe belirtmemesi nedeniyle kamuya açık belgelerde
başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin REDDİNE,
B.1. Gözaltı kararının hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
3. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin (terör
suçlarına bakmakla yetkilendirilen) doğal hâkim güvencesine sahip, tarafsız ve
bağımsız olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluk incelemeleri ile tutukluluğa itiraz incelemeleri
sonucunda verilen kararların tebliğ edilmediğine ve tahliye taleplerinin
incelenmediğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Tutukluluk incelemesinin kanuni süresi içinde yapılmadığına
ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen
başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/2/2020
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.