TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MUSTAFA CENGİZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/77983)
|
|
Karar Tarihi: 3/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mustafa CENGİZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Burhan ŞENER
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, mal varlığına el konulması nedeniyle mülkiyet
hakkının; gözaltı tedbirinin hukuki olmaması, gözaltının makul süreyi aşması,
gözaltı kararının tebliğ edilmemesi, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması,
tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması,
tutukluluğun gözden geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi, tutukluluk
durumunun devamına ilişkin kararlara yapılan itirazların süresinde incelenmemesi
ve ceza infaz kurumunda avukat ile yapılan görüşmelerin teknik araçlarla kayda
alınarak infaz koruma memurlarının görüşmeyi izlemesi nedenleriyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma sürecindeki uygulamalar ve ceza
infaz kurumundaki kısıtlamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz
kurumunda uygun olmayan koşullarda tutulma ve başka bir ceza infaz kurumuna
nakledilirken kelepçe takılması nedenleriyle kötü muamele yasağının; arama
kararının hukuka aykırı olması, ceza infaz kurumunda açık ve kapalı görüş hakkı
ile telefonla görüşme hakkının sınırlandırılması nedenleriyle özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkının; kamu görevinden çıkarılmaya karar verilmesi
nedeniyle de adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ve özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 8/12/2016 ve 30/12/2016 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2016/68179 numaralı bireysel başvuru dosyasının kişi
yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2016/77983 numaralı bireysel başvuru dosyası
ile birleştirilmesine, incelemenin 2016/77983 numaralı dosya üzerinden
yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurucunun bu kararda incelenen
şikâyetleri haricindeki diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna, karara konu
olan iddiaların kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Genel
Bilgiler
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde bir askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169,
20/6/2017, §§ 12-25).
10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke
genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle
bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı
mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları
tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de
bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının
bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında
gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§§ 51, 350).
B. Başvurucuya
İlişkin Süreç
11. Hâkim olarak görev yapan başvurucu hakkında İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu
değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır.
12. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 10/8/2016
tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, 31/8/2016 tarihinde ise
meslekten çıkarılmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu gözaltına alınmış ve 13/8/2016 tarihinde
İzmir 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararıyla tutuklanmıştır.
14. Başvurucu; tutukluluğunun devamına yönelik kararlara
müteaddit defa itiraz ettiğini, son olarak İzmir 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin
tutukluluğun devamına ilişkin 12/11/2016 tarihli kararına yaptığı itirazın ise
cevapsız bırakıldığını belirtmiştir.
15. UYAP üzerinden yapılan incelemede, başvurucunun
anılan itirazı üzerine bir karar verildiği tespit edilememiştir.
16. Başvurucu 8/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Başvurucu, İzmir 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/1/2017
tarihli kararıyla tahliye edilmiş; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
başlatılan soruşturmada ise İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 24/10/2018 tarihli
kararıyla hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
18. Başvurucu, kararın kesinleşmesi üzerine İzmir 10.
Ağır Ceza Mahkemesinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 141. maddesine dayanarak 14/3/2019 tarihinde tazminat davası
açmıştır. Yargılama sonucunda Mahkeme, davanın kısmen kabulüne ve başvurucuya
22.669,92 Türk lirası maddi tazminat, 14.000 Türk lirası manevi tazminat
ödenmesine karar vermiştir.
19. Başvurucu, anılan karara karşı istinaf kanun yoluna
başvurmuştur.
20. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi
5/3/2020 tarihli kararıyla maddi tazminat miktarının 6.690,48 Türk lirasına
indirilmesi, manevi tazminat miktarının da 45.000 Türk lirasına yükseltilmesi
suretiyle Mahkemenin kararını düzeltmiş ve istinaf başvurusunu esastan
reddetmiştir.
21. Başvurucu, istinaf başvurusunun reddi kararına karşı
temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
22. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava
temyiz aşamasında derdesttir.
23. Başvurucu, tazminat davasına ilişkin bilgi ve
belgeleri 29/6/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
24. İlgili hukuk için bkz. Kamil Erdoğan, B. No:
2017/4023, 19/4/2018, §§ 17-21; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597,
31/10/2019, §§ 33-48; Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§
34-54.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu, mal varlığı hakkında hukuka aykırı bir
şekilde tedbir kararı verildiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tüketmeksizin başvuru yaptığı
belirtilerek başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların mal varlığına
konulan tedbir nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı
başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla bu
tedbir kararı kaldırılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay
içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28;
Mustafa Ünal, B. No: 2017/21149, 28/11/2018, § 112). Somut olayda
başvurucu hakkında uygulanan tedbirin 21/11/2016 tarihinde kaldırıldığı ve
başvurucunun mal varlığı hakkında hukuka aykırı bir şekilde tedbir kararı
verildiği iddiasıyla 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açtığı
tazminat davasının da devam ettiği anlaşıldığından somut başvuru yönünden
anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı
değerlendirilmiştir.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Arama Tedbiri Nedeniyle Özel Hayata ve Aile Hayatına
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, suç şüphesi olmadan evinde ve işyerinde
arama işleminin gerçekleştirilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, arama tedbirinin hukuka uygun
olduğu ifade edilmiştir.
33. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi Hülya Kar ([GK], B. No:
2015/20360, 27/2/2019) kararında, koruma tedbirlerinin maddi hakları ihlal
ettiği iddiaları yönünden bireysel başvuruda yapılması gereken denetimin
sınırlarını çizmiştir. Koruma tedbirine karar veren makamların tedbir
uygulanmasının gerekliliğine dair daha iyi değerlendirme yapabilecek konumda
olmaları nedeniyle geniş takdir yetkisine sahip oldukları kabul edilmiştir. Bu
doğrultuda ancak koruma tedbiri nedeniyle uğranılan zararın kaçınılmaz olandan
ağır sonuçlara yol açtığının veya keyfî uygulandığının ilk bakışta anlaşılacak
kadar açık olduğu hâllerde esas yönünden daha ileri bir değerlendirme yapılması
gerektiği kabul edilmiştir (ilkeler için bkz. Hülya Kar, §§ 21-46).
35. Somut olayda başvurucu hakkında başlatılan soruşturma
kapsamında başvurucunun konutunda ve işyerinde arama yapıldığı tespit
edilmiştir. Başvurucu, bu tedbir nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir. Söz konusu tedbirin, bir soruşturma
kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını temin etmek amacıyla
gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
36. Koruma tedbirine yönelik şikâyetlerde Anayasa
Mahkemesi kararın verildiği dönemin şartlarını dikkate alır. Başvuruya konu
koruma tedbiri maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını temin etmek amacıyla ve suç
şüphesi bulunan hâllerde uygulanmıştır. Söz konusu tedbir öngörülebilir, kesin
bir hukuki düzenlemeye dayanmaktadır ve başvurucuya itirazlarını sorumlu
makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağı tanınmıştır. Bundan
başka tedbir süreklilik arz eder biçimde uygulanmamıştır.
37. Başvuru konusu koruma tedbirinin türü, süresi,
uygulanma tarzı ve kişinin yaşamı üzerindeki etkileri birlikte
değerlendirildiğinde başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır
olduğu veya koruma tedbirinin keyfî uygulandığı değerlendirilmemiş; başvurucu
da bireysel başvuru formunda aksini kanıtlayacak bir açıklamada bulunmamıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
C. Kişi
Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltı
Tedbirinin Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
39. Başvurucu, şartları oluşmadığı hâlde gözaltına
alınmasının hukuki olmadığını ve gözaltı süresinin makul olmadığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
40. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
41. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı
süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu
iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak-
5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet
Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca
[GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK],
B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya,
B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
42. Somut olayda başvurucunun gözaltı tedbirinin hukuki
olmadığına ve makul süreyi aştığına ilişkin iddialarıyla ilgili olarak anılan
kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Gözaltı
Kararının Tebliğ Edilmemesine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
44. Başvurucu; gözaltı kararının tebliğ edilmemesi
nedeniyle gözaltı tedbirine etkili itirazda bulunamadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
46. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama
işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları
durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine
imkân sağlamaktadır. Gözaltı kararının tebliğ edilmemesi nedeniyle gözaltı
tedbirine etkili itirazda bulunulamadığına ilişkin iddialar açılacak tazminat
davasında da incelenebilir (Bekir Özenir, B. No: 2016/18509, 17/6/2020,
§ 25).
47. Somut olayda başvurucunun gözaltı kararının tebliğ
edilmemesi nedeniyle gözaltı tedbirine etkili itirazda bulunamadığına ilişkin
iddiasıyla ilgili olarak anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
3. Soruşturma
Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
49. Başvurucu, tutuklanmasına dayanak teşkil eden
soruşturma dosyası üzerinde gizlilik kararı bulunduğunu ve bu nedenle
tutukluluk durumuna etkili bir şekilde itiraz edemediğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
51. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası
şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun,
hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
52. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın
19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı
kapsamında incelenmesi gerekir.
53. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyasına erişimin
kısıtlanması durumlarının kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına
karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini incelemiş ve soruşturma
sürecinde, tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurların başvurucuya
bildirilmiş olması durumunda bu şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Günay Dağ ve diğerleri,
§§ 168-176; Hidayet Karaca, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve
diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257). Somut olay bakımından
soruşturma dosyası incelendiğinde tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel
unsurların başvurucuya bildirildiği ve tutukluluk durumuna karşı itirazlarını
sunma konusunda yeterli imkânın tanındığı anlaşıldığından anılan kararlardan
ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
4. Tutuklamanın
Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
55. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
56. Bakanlık görüşünde; başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tüketmeksizin başvuru yaptığı
belirtilerek başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir.
57. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.
b. Değerlendirme
58. Anayasa Mahkemesi, yakalandıktan veya tutuklandıktan
sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatine karar verilen
kişilerin tutuklanmalarının hukuki olmadığı iddialarına ilişkin olarak
-bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla verilen kararların
kesinleşmiş olması kaydıyla- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§
39-42, Hüseyin Hançer, B. No: 2013/8319, 7/1/2016, §§ 38-40).
59. Somut olayda, başvurucu hakkında başlatılan
soruşturma, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararla sonuçlanmış ve
başvurucu kesinleşen bu kararın ardından 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi
kapsamında tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla tazminat davası
açmıştır. İnceleme tarihi itibarıyla davanın devam ettiği görüldüğünden (bkz. §
22) tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddiayla ilgili olarak yukarıda
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
5. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
61. Başvurucu, uzun süre tutuklu kalması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
62. Bakanlık görüşünde; başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tüketmeksizin başvuru yaptığı
belirtilerek başvuru yollarının tüketilmediği ifade edilmiştir.
63. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.
b. Değerlendirme
64. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen
azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili
Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§
33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut
olayda 30/1/2017 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucu yönünden anılan
kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.
65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
6. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne
Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
66. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararının ve bu
kararlara yapılan itirazların incelenmesine katılamadığını, duruşma yapılmadan
dosya üzerinden bu kararların verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
67. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
68. Anayasa Mahkemesi Erdal Tercan ([GK], B. No:
2016/15637, 12/4/2018, §§ 221-251) kararında; 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan
darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde ortaya çıkan
koşulları dikkate alarak darbe teşebbüsü, FETÖ/PDY ve terörle ilgili suçlardan
dolayı tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin belirli bir süre
duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla
bağdaşmasa da olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemde Anayasa'nın
temel hak ve özgürlüklerin güvence rejimini düzenleyen 15. maddesi kapsamında
meşru görülebileceğini belirtmiştir. Anılan kararda, bu kapsamdaki suçlardan
tutuklanan başvurucunun tutukluluğunun yaklaşık 18 ay boyunca duruşma
yapılmaksızın dosya üzerinden verilen kararlarla sürdürülmesinin olağanüstü hâl
döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediği sonucuna
varılmıştır.
69. Somut olayda tutuklama konusu suçun niteliği ve
hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadan yapılan tutukluluk incelemelerinin yaklaşık
altı aylık toplam süresi dikkate alındığında anılan karardaki sonuçtan
ayrılmayı ve farklı inceleme yapmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
70. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
7. Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi Kararlarının Tebliğ
Edilmemesi ve Tutukluluğa İtirazların Süresinde İncelenmemesine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
71. Başvurucu; tutukluluğun gözden geçirilmesi
kararlarının kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıca tutukluluk durumunun
devamına ilişkin bir kısım karara karşı itirazlarının süresinde incelenmediğini
ve bu nedenlerle tutukluluk durumuna etkili itirazda bulunamadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
72. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.
b. Değerlendirme
73. Anayasa Mahkemesince, tutuklu bulunan kişilerin
ilgili yargı makamlarına sunmuş oldukları tahliye taleplerinin makul bir süre
içinde değerlendirilmeyerek sonuçsuz bırakılması ve tutukluluğun gözden
geçirilmesi kararlarının tebliğ edilmemesi nedenleriyle Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında güvence altına alınan serbest
bırakılmayı isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar birçok kararda
incelenmiş; bu kararlarda söz konusu iddiaların 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunulmadan bireysel başvuru konusu
yapıldığından başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır (Cafer
Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018 §§ 34-40; Yaşar Saçlı, B. No:
2014/9311, 24/1/2018, §§ 34-40).
74. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin
olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
8. Avukatla
Yapılan Görüşmelerin Kayıt Altına Alınıp İzlenmesine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
76. Başvurucu; tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda
avukatı ile yaptığı görüşmelerin teknik araçlarla kayda alınması, bu sırada
infaz koruma memurlarının görüşmeyi izlemesi nedenleriyle tutukluluğa itiraz
bağlamında savunma hakkının kısıtlandığını ve etkili bir şekilde hukuki
yardımdan yararlandırılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
77. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
78. Anayasa Mahkemesi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra
ilan edilen olağanüstü hâl döneminde çıkarılan 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'nin (667 sayılı KHK) 6. maddesi uyarıca terör suçları dâhil olmak
üzere bazı suçlardan tutuklanan kişiler hakkında uygulanan avukatla
görüşmelerin kayda alınması ve ceza infaz kurumu görevlileri aracılığıyla
izlenmesi tedbirine ilişkin olarak -ilgili kanun hükümleri ve ülke genelinde
derece mahkemelerinin karar ve uygulamalarından hareketle- infaz hâkimliklerine
şikâyet yolunun tüketilmesi gereken ulaşılabilir ve etkili bir başvuru yolu
olduğu sonucuna varmıştır (İsmail Solmaz, B. No: 2017/15251, 12/2/2020,
§§ 102-106; Emre Ayhan, B. No: 2016/80704, 13/2/2020, §§ 132-136). Somut
olayda terörle (FETÖ/PDY) bağlantılı bir suçtan tutuklu bulunan başvurucu
yönünden anılan bu kararlardaki değerlendirme ve sonuçtan ayrılmayı gerektiren
bir durum mevcut değildir. Buna göre infaz hâkimliğine şikâyet yolu tüketilmeden
yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmamaktadır.
79. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
D. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
80. Başvurucu, soruşturma sürecindeki uygulamalar ve ceza
infaz kurumundaki kısıtlamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
81. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
82. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru
hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar başvurucunun kamu
gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı güncel bir hakkının ihlal
edildiği iddiasında bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin kişisel olarak ve
doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun mağdur olduğunu
iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
83. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilebilmesi için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp
iddia edilen ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini
kanıtlaması gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk
statüsünün kabulü için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No:
2013/8479, 6/2/2014, § 24).
84. Diğer yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya
kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı
dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil
Uzuner ve Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).
85. Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında başlatılan
soruşturma, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararla sonuçlandığından
başvurucunun adil yargılanma hakkı bağlamındaki iddiaları yönünden mağdur
sıfatı bulunmamaktadır.
86. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
E. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Ceza İnfaz
Kurumundaki Koşulların Uygun Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
87. Başvurucu; tutukluluğunu geçirdiği ceza infaz
kurumunda uygun olmayan koşullarda tutulduğunu belirterek kötü muamele
yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
88. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
89. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği
Kanunu'nun 4. maddesinin birinci fıkrası uyarınca infaz hâkimliklerinin
görevleri arasında hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve
tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, buralarda barındırılmaları,
ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması,
bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin
yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya
faaliyetlere ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak da sayılmıştır.
Bahsi geçen bu hukuk yolu, başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve
elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Kamil
Erdoğan, § 51; İlker Deniz Yücel, B. No: 2017/16589, 28/5/2019, §
142).
90. Somut olayda başvurucunun 4675 sayılı Kanun'un 4.
maddesinde öngörülen kanun yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu
görülmüştür.
91. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Ceza İnfaz
Kurumundan Nakledilirken Kelepçe Takıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
92. Başvurucu, başka bir ceza infaz kurumuna
nakledilirken kelepçe takılması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
93. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
94. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı
ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir soruşturmanın
yapılması gerekmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve
cezalandırılmasını da sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 25).
95. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümlülüğü
kapsamında, işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli kesin
belirtiler mevcut olduğunda -kişilere müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa
dahi- şikâyet ya da ihbarda bulunulmadığında bile resen soruşturma açılmasının
sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25).
96. Başvuruya konu olayda başvurucu, kamu görevlileri
tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir. Başvurucu,
anılan kötü muamele iddiasını şikâyet ettiğine yönelik herhangi bir bilgi veya
belge sunmamıştır. Bu bağlamda başvurucunun iddiasının soruşturma makamlarınca
resen gözetilecek nitelikte olup olmadığı ve somut veriler içerip içermediği
hususunun dikkate alınması gerekmektedir. Başvurucu, iddiasına ilişkin -soyut
beyan dışında- delil ve belgeleri de Anayasa Mahkemesine sunmamıştır.
Dolayısıyla bu aşamada Anayasa Mahkemesinin, kötü muamele iddiasına konu olayın
soruşturma makamlarınca resen harekete geçilmesini gerektiren bir durum arz
edip etmediğini değerlendirmesi mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak başvurucunun
anılan iddiasını usulüne uygun şekilde şikâyet konusu yaptığına veya bu
şikâyetin sonuçsuz kaldığına dair bir bilgi veya belge sunmadığı gözetilmiş ve
hukuk sisteminde mevcut yargısal yollar tüketilmeksizin bireysel başvuruda
bulunulduğu değerlendirilmiştir.
97. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
F. Ceza İnfaz
Kurumundaki Uygulamalar Nedeniyle Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Açık ve
Kapalı Görüş Hakkının Sınırlandırılması Nedeniyle Özel Hayata ve Aile Hayatına
Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
98. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz
kurumunda açık ve kapalı görüş hakkının haksız yere sınırlandırıldığını
belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
99. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
100. 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesinde infaz
hâkimliğinin başvurucunun ihlal iddialarına dayanak olan bu tarz uygulamalara
ilişkin şikâyetleri karara bağlama konusunda görevli olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda UYAP aracılığıyla erişilen belgeler ile başvuru formunda yer alan
bilgiler çerçevesinde; başvurucunun açık görüş ve kapalı görüş hakkının
sınırlandırılmasıyla ilgili olarak 4675 sayılı Kanun'un 4. maddesine dayalı
olarak İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet yoluna başvurduğunu beyan ettiği ancak
şikâyetinin reddedilip reddedilmediğini belirtmediği ve şayet şikâyeti
reddedildiyse ret kararına karşı ağır ceza mahkemeleri nezdinde itiraz kanun
yolunu tükettiğini gösteren bilgi veya belgeyi gerek ilk başvuru tarihinde
gerek inceleme tarihine kadar geçen zaman zarfında Anayasa Mahkemesine
sunmadığı görülmektedir. Buna göre başvurucunun anılan iddialar yönünden olağan
kanun yolu süreçlerini tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu sonucuna
ulaşılmıştır.
101. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Telefonla
Görüşme Hakkının Kısıtlanması Nedeniyle Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun
İddiaları
102. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu belirli bir süre
boyunca telefonla görüşme hakkının iki haftada bir olacak şekilde haksız yere
sınırlandırıldığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
103. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
104. 667 sayılı KHK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi uyarınca terör suçlarından tutuklu bulunan kişilerin olağanüstü hâlin
devamı süresince telefonla haberleşme hakkından ancak on beş günde bir ve
ilgili bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere
faydalanabileceklerine ilişkin uygulama Anayasa Mahkemesince aile hayatına
saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Bayram Sivri,
B. No: 2017/34955, 3/7/2018, § 40).
105. Bu çerçevede olağanüstü hâl koşullarının
gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ile infaz kurumunun güvenliğini
ve disiplinini sağlama amacı doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da
dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini
engellemeyen telefonla haberleşme hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz
konusu müdahalede kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun
bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda
gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır (Bayram Sivri, § 71).
106. Somut olayda başvurucunun şikâyeti yönünden anılan
karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
107. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
G. Kamu
Görevinden Çıkarılmaya İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
108. Başvurucu; savunması alınmadan kamu görevinden
çıkarılması nedeniyle adil yargılanma hakkının, terör örgütleri ile iltisak ve
irtibatının görülmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının,
kamu görevinde çalışarak gelir elde etme ve emeklilik hakkının elinden alınması
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
109. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
110. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması
Hakkında KHK'da (685 sayılı KHK); 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı
fıkrası kapsamında meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten
çıkarılmalarına karar verilenlerin kararın kesinleşmesinden itibaren altmış gün
içinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştaya dava açabilecekleri ve bu
kişilerden daha önce dava açmış olanların idare mahkemelerinde derdest olan veya
karar verilen dosyalarının Danıştaya gönderileceği hükme bağlanmış ve bu
şekilde anılan uyuşmazlıkların çözümünde idari yargıda hangi yargı yerinin
görevli olduğuna yönelik uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiştir. Daha
önce dava açanlar yönünden de geçiş hükümleri ihdas edilmiştir. Buna göre 685
sayılı KHK'da belirginleştirilen dava yolunun başvurucuların durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir yargı yolu olduğu ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar
için bkz. Hacı Osman Kaya, B. No: 2016/41934, 16/2/2017; Murat Hikmet
Çakmakcı, B. No: 2016/35094, 15/2/2017).
111. Somut olayda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin
olarak anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamakta olup bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
112. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Arama kararının hukuka aykırı olması dolayısıyla özel
hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması ve makul
süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
4. Gözaltı kararının tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
9. Tutukluluk durumunun devamına ilişkin kararlara
yapılan itirazların süresinde incelenmemesi ve tutukluluğun gözden geçirilmesi
kararlarının tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
10. Avukat ile yapılan görüşmelerin teknik araçlarla
kayda alınarak infaz koruma memurlarının görüşmeyi izlemesi dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
11. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
12. Ceza infaz kurumunda uygun olmayan koşullarda tutulma
dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
13. Ceza infaz kurumuna nakil edilirken kelepçe takılması
dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
14. Ceza infaz kurumunda açık görüş ve kapalı görüş
hakkının sınırlandırılması dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
15. Ceza infaz kurumunda telefonla görüşme hakkının
sınırlandırılması dolayısıyla özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
16. Kamu görevinden çıkarılmaya ilişkin iddiaların başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.