logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.Ş. [1.B.], B. No: 2016/80630, 12/2/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/80630)

 

Karar Tarihi: 12/2/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Murat GÜVEN

Başvurucu

:

A.Ş.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/12/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların kabul edilemez olduğuna, adli yardım talebinin kabulüne ve tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası bakımından başvurunun Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde yeniden uzatılmayarak son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

10. Adli yargıda hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucu, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ/PDY'ye üye olma ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiştir. İfadenin ilgili kısımları şöyledir:

"Ben ilk orta ve lise tahsilimi Van İlinde bulunan Başkale YİBO, Lütfiye Binnaz Saçlı İlk Öğretim Okulu ve Cumhuriyet Lisesinde tamamladım. İlköğretim tahsili boyunca ailemle birlikte evimizde kaldık. Üniversite sınavları hazırlık için Van İlinde bulunan Çağlayan Dershanesine 1,5-2 yıl boyunca gittim. 2004 yılında girdiğim Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2009 yılında mezun oldum. Üniversite hayatımın başlarında yaklaşık 1,5-2 sene boyunca Fethullahçıların Batıkentte bulunan evlerinde isimlerini hatırlamadığım 3-4 arkadaşım ile birlikte kaldım. Üniversite hayatım boyunca ailemin yanına gidip 1-2 ay gidip dönmediğim zamanlarda oldu. 1,5-2 senenin sonunda Van İlinden tanıdığım Artuklu Üniversitesinde Yardımcı Doçent Doktor [A.A.] ile birlikte Cebecide birlikte kaldım. Evin masraflarını aile yardımlarıyla ve burslarla karşılıyordum. Üniversite hayatımın sonuna kadar Akif ile birlikte kaldıktan sonra Hakimlik-Savcılık sınavlarına hazırlandım. 2010 yılında yapılan Adli Yargı Hakim Savcı adaylığı sınavını ve aynı yıl yapılan İdari Yargı Hakimlik sınavını kazandım. Sadece İdari Yargı Hakimlik mülakatına girdim, mülakatı kazandım. 2011 yılında İdari Yargı Ankara Hakim Adayı olarak göreve başladım. Staj dönemi boyunca eşim [E.Ş.] ile birlikte Ankara Dikmen'de ve Demetevlerde ikamet ettik. Görev süresince HSYK tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 4 günlük gezi için götürüldük, bunun haricinde Yurt İçin Yurt dışında gezi, eğitime katılmadım. Bunun haricinde de yurt dışına hiç çıkmadım. Meslek hayatım boyunca bir defa o da geçen sene Aksaray'da teftiş geçirdim. ... Benim Ziraat Bankası ve Vakıfbank haricinde hiç bir bankada hesabım olmadı. Herhangi bir banka veya kurum vasıtasıyla para transferide yapmadım. Benim ve ailemin maddi durumu iyi olmadığı için yardımda bulunmadım, zaten maddi durumumda iyi olsaydı da yardımda bulunmazdım. Benim eşim ev hanımıdır ... Benim ailemin ve yakın çevremin bu yapılanmayla herhangi bir ilgisi yoktur, bu yapıyıda sevmezler. Benim 25 aylık ve 4 aylık olmak üzere bir kızım bir oğlum bulunmaktadır. Eşim Aksaray Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünden bu sene mezun oldu. Kendisi çocukluk arkadaşım olur. Eşiminde bu yapıyla herhangi bir bağlantısı yoktur. Benim Facebook ve Tweteer hesabım vardır, tweteer hesabımı hiç kullanmadım, bir kez bile tweet atmadım, facebook hesabımı ise 2-3 ayda bir kullanırım. Üniversitenin ilk yıllarında Batıkentte kaldığım evde zaman zaman bu tür sohbetler oluyordu, sohbetlerin konusu Peygamberimizin hayatı ve dini konulardı, bunun haricinde ülke siyasetine ve devlete ilişkin sohbetler yapılmazdı. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu evlerde çok fazla kalmadığım için çok fazla bilgim de yoktur. Ben dünya görüşü olarak da kendimi o yapıya yakın hissetmediğim için onlarla fazla bir birliktelik yaşamadım. Darbe teşebbüsünden 15 Temmuz gecesi eşim ve eşimin üniversiteden soyismini hatırlayamadığım hocası İsmail Bey ile birlikte Aksaray'da bulunduğum cafetaryada İsmail beyin birarkadaşının İsmail Beyi telefonla aramasıyla haberdar olduk. Ben ilk başta olayın bir terör eylemi olduğunu düşündüm. Bir kaç saat sonra eve vardığımda olayları darbe teşebbüsü olduğunu anladım. Bana darbeye teşebbüs sonrasında herhangi bir görev teklifinde bulunulmadı. Ben örgüt üyesi olmadığım için ve örgütle ilgili bilgim olmadığı için etkinlik pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemiyorum. ... Benim kesinlikle herhangi bir terör örgütüyle ilişkim yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Benim FETÖ/PDY'nin taraf olduğu davalarda verdiğim kararlar bellidir, bu kararlar gerektiğinde ilgili mahkemeden de talep edilebilir, örneği son bir yıl içeresinde Emniyet Personellerinin performans değerlendirme (sicil) kararlarında idarenin takdir yetkisi olduğunu gerekçe göstererek red kararı verdiğim bir çok dosya bulunmaktadır. Dershane, yurt, okul davalarında da verdiğim kararlar bellidir. Emniyet mensuplarının il içi ve il dışı atamalarla ilgili davalar ve resen emekliye sevkedilme işlemlerine karşı verdiğim kararlarda ortadadır. Ben herhangi bir yerden emir alarak herhangi bir işlem yapmadım. Karar vermedim bu yapıya mensup olsaydım bu şekilde kararlar vermezdim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum ..."

12. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı 19/7/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle başvurucuyu Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir. Başvurucunun sorgusu Hâkimlik tarafından 20/7/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.

13. Başvurucu; sorgu sırasındaki ifadesinde özetle darbe girişimi ile hiçbir alakasının olmadığını, FETÖ/PDY ile ilişkisine dair somut bir delil bulunmadığını, görev yaptığı dönemde örgüt aleyhine birçok karara imza attığını ve tutuksuz olarak yargılanması gerektiğini belirtmiştir.

14. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 20/7/2016 tarihinde tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... şüpheliller ... A. Ş.nin atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu, şüphelilere isnat edilen suçun CMK'nın 100/3-amaddesinde sayılan katalog suçlardan olması ve atılı suçlara ilişkin olarak kanunda öngürülen ceza miktarı dikkate alındığında şüpheliller hakkında adlikontrol uygulamasının yetersiz kalacağı ve şüpheliler hakkındaki tutuklama kararının ölçülü olduğu anlaşıldığından şüphelilerin 5271 sayılı CMK'nın 100 vd. maddeleri gereğince tutuklanmalarına... [karar verildi]."

15. Başvurucu 26/7/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Hâkimliği tutuklama kararını yerinde bularak 28/7/2016 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

16. Başvurucu 2/11/2016 tarihli dilekçe ile tahliye talebinde bulunmuş, Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliği 4/11/2016 tarihli karar ile tahliye talebini reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... [A.Ş.] ... şüphelilerin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunması, üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK'nın 108/1 maddesi uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"

17. Başvurucu tahliye talebinin reddine dair verilen karara itiraz etmiş; Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği, kararı yerinde bularak itirazı 29/11/2016 tarihinde reddedilmiştir.

18. Başvurucu, anılan kararı 9/12/2016 tarihinde öğrendiğini beyan etmiş ve 14/12/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

19. Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı 10/1/2017 tarihinde yetkisizlik kararı vererek soruşturmayı Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) devretmiştir.

20. Savcılık 5/7/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. FETÖ/PDY'ye ilişkin genel açıklamaların yer aldığı iddianamede; ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna değinilmiştir.

21. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesinin 10/8/2016 tarihli kararıyla başvurucunun meslekten uzaklaştırılmasına karar verildiği, HSYK Genel Kurulunun 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edildiği, ihraç kararının 29/11/2016 günü kesinleştiği belirtilmiştir.

ii. FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren Ş.I.ya 2011 yılında 1.000 TL para gönderdiğinin tespiti.

iii. FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren M.Y.ye 2015 yılında 3.000 TL para gönderdiğinin tespiti.

iv. FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren A.K.ya 2014 yılında 800 TL para gönderdiğinin tespiti.

v. FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren K.S.ye 2015 yılında 1.500 TL para gönderdiğinin tespiti.

vi. FETÖ/PDY kapsamında soruşturma geçiren A.M.ye 2015 yılında 1.500 TL para gönderdiğinin tespiti.

vii. Başvurucunun evinde yapılan aramada örgüt liderine ait bir ses kaydının bulunduğunun tespiti.

viii. Hâkimlik adaylığından başvurucunun dönem arkadaşı olan ve örgüt üyeliğinden şüpheli olarak soruşturma geçiren U.E.nin "Ayrıca ben bizim dönemden bu yapıya müzahir olduğunu bildiğim diğer şahısların isimlerinde söylemek istiyorum. Bunlardan İ.G., C.D., M.O., M.B ve Ş.Y. Emek Mahallesinde aynı evde oturmaktaydı. N. S. ile Ö. F.S., Y.K., H. A. ve A.Ş.[başvurucu] Emek Mahallesinde aynı evde oturmaktaydı." şeklindeki beyanı.

22. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"... Şüphelinin dijital incelemesinde bilgisayarında Silahlı Terör Örgütü elebaşına ait 1 adet 'Fethullah Gülen - Deli Sanır (Reşit Muhtar)' isimli ses dosyasının tespit edildiği,hakkında verilen beyanlara göre ve ikrar içeren ifadesinde FETÖ/PDY Terör Örgütü mensupları tarafından kullanılan ve örgüt üyelerinin kaldığı evlerde kaldığı, Masak inceleme raporuna göre hakkında FETÖ/PDY kapsamında soruşturma bulunan şahıslarla para transfer işlemlerinin bulunduğu, bu suretle şüphelinin silahlı terör örgütüne üye olduğu anlaşılmıştır..."

23. Başvurucu soruşturma aşamasındaki savunmasında; hakkındaki iddiaları kabul etmediğini, örgütle ilişkisi olmadığını, hakkındaki tanık beyanının gerçeği yansıtmadığını ifade etmiştir.

24. Başvurucu hakkında yargılamaya Gaziantep 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2017/71 sayılı dosyasında başlanmış ve yargılamanın 12/10/2017 tarihli birinci celsesinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.

25. Mahkeme kovuşturma aşamasında toplanan belgeler arasında bulunan, 96741 - 379377 ID (kimlik numarası) numaralı ByLock kullanıcıları arasında geçen: "Abi yarın Ürgüp'teki arkadaş da gelecek.", "bi de A. bey var bizim grupta, onla tanışacak mısınız?", "Ürgüp'teki arkadaş ile tanışacak mısınız?" şeklindeki görüşme tutanağında başvurucudan bahsedildiğini değerlendirmiştir.

26. Mahkeme 14/2/2019 tarihli ve E.2017/71 ve K.2019/57 sayılı kararıyla başvurucunun beraatine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"... Her ne kadar sanıkhakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle hakkında iddianame düzenlenmiş ve mahkememizde kamu davası açılmış ise de; sanığın, son olarak Şanlıurfa Mahkemesi Hâkimi olarak görev yaptığı sırada FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatı sebebi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İkinci Dairesinin 16/07/2016 tarih ve 2016/345 sayılı kararı ile görevden uzaklaştırıldığı, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun 24/08/2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararı ile meslekten çıkarılmasına karar verildiği, sanığın yeniden inceleme talebinin Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun 29/11/2016 tarih ve 2016/434 sayılı kararı ile reddedildiğinin anlaşıldığı, sanığın mahrem nitelikte olan örgüt çalışma ve staj evlerinde kaldığına, örgütün gizli haberleşme programı olan bylocku kullandığına, örgüte himmet verdiğine ve yardım ettiğine,sanığın hâkim olarak görev yaptığı süre zarfında örgütün emir ve talimatı doğrultusunda karar verdiğine ve 2014 HSYK seçiminde örgütün desteklediği sözde bağımsızlar adına çalışmalar yürüttüğüne, kısacası; sanığın örgütün yapısında bulunup hiyerarşisine dahil olduğuna ve örgütle organik bağ kurarak örgüt üyesi olduğuna dair dosyada her türlü şüpheden uzak, inandırıcı, somut delillerin de bulunmadığı, yukarıda detaylı bir şekilde izah edilen gerekçelerle sanık hakkında iddia olunan eylemlerin ve yapılan tespitlerin, mahkemece sanık aleyhine silahlı terör örgütüne üyelik suçunun sübutu açısından her türlü şüpheden uzak, somut delil olarak itibar edilmediği,HSK tarafından 667 sayılı KHK 3/1 maddesi uyarınca FETÖ/PDYsilahlı terör örgütü ile irtibat veya iltisakı nedeniyle mesleğinden çıkarılmış olması ile aynı irtibat veya iltisak nedeniyle 2802 sayılı yasanın 82. maddesi uyarıncahakkında soruşturma izni verilmiş olmasının sanığın üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşması için yeterli nitelikte olmadığı, bu eylemlerin sanığın örgüt üyeliği için aranan süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden ve sanığın organik bağ ile örgüte bağlı olduğunu açıkça gösteren eylemlerden ve faaliyetlerden olmadığı, sanığın örgütün hiyerarşisinde yer alarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren eylemleri gerçekleştirmek suretiyle üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil elde edilemediği ve yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı kanaatine varılmış ve yukarıda izah edilen gerekçelerle sanığınberaatine karar verilmiştir."

27. Savcılık, başvurucu hakkındaki tanık beyanında başvurucunun hâkimlik stajı sırasında örgüt evinde sorumlu kişi olduğunun ifade edildiğini belirterek karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur.

28. Başvurucu hakkında yürütülen yargılama bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi önünde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

29. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu; hakkında hiçbir somut delil olmadan tutuklandığını, tutuklanması yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, darbe girişimi ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile hiçbir ilgisi olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlık görüşünde; aramalarda çıkan başvurucuya ait deliller, para transferleri, HSYK tarafından uygulanan uzaklaştırma kararı, başvurucunun üyesi olduğu iddia edilen örgütün özellikleri, yapılanmasının ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki soruşturmaları yürütmenin zorluğu ile bu tipteki soruşturmalarda toplanması güç delillerin bulunması hep birlikte dikkate alındığında tutuklamanın hukuki olduğu değerlendirilmiştir.

33. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında tutuklamanın yapıldığı dönemde HSYK kararı dışında hiçbir somut delilin olmadığını ve bu kararın da tutuklanma için yeterli olmadığını, aramada bulunan ses kaydının tarafına ait olmadığını, para transferlerinin arkadaşları ile arasında yapılan gün parası olduğunu, hakkındaki tanık beyanın tamamen soyut olduğunu belirtmiş ve son olarak ilk derece mahkemesinin yargılamasının sonunda beraat ettiğini hatırlatmıştır.

B. Değerlendirme

34. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

35. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

36. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir, B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).

39. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

40. İlgili genel ilkeler için bkz. Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

42. Diğer taraftan başvurucu bir hâkim olarak mesleğinden kaynaklanan güvencelerin hiçbirine riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmektedir.

43. Anayasa Mahkemesi, darbe teşebbüsünden sonraki dönemde bu teşebbüsün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen soruşturmalar kapsamında yargı mensupları hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukukiliğine ilişkin bireysel başvuruları incelediği birçok kararında, başvurucu yargı mensuplarının mesleklerinden veya görevlerinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandıkları ve bu nedenle tutuklamanın kanuni dayanağının bulunmadığı iddialarını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi bu inceleme sonucunda gerek Yüksek Mahkeme üyeleri gerekse diğer yargı mensupları bakımından tutuklamaya konu olaylara ilişkin olarak soruşturma mercilerince veya tutuklamaya karar veren yargı organlarınca isnat edilen ve tutuklamaya konu olan suçların kişisel suç olduğu, ayrıca ağır cezayı gerektiren suçüstü hâlinin bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temellerinin bulunduğu, dolayısıyla tutuklama tedbirlerinin kanuni dayanaktan yoksun olduğunun söylenemeyeceği sonucuna varmıştır (diğerleri arasından bkz. Adem Türkel, §§ 52-59; Erdem Doğan, B. No: 2017/25955, 7/3/2019 §§ 50-57). Kaldı ki -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli bulunmasa da kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığı yargısal içtihatlarda belirtilmiştir (Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 93). Somut başvuruda anılan kararlardan yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

44. Başvurucunun 15 Temmuz 2016 tarihinde başlayan ve ertesi gün de devam eden darbe teşebbüsünün savuşturulması sonrasında gözaltına alınıp darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen ve yargı makamlarınca silahlı bir terör örgütü olduğuna karar verilen FETÖ/PDY üyesi olma suçundan tutuklandığı dikkate alındığında başvurucuya isnat edilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu yönünden suçüstü hâlinin bulunduğu yönünde soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmelerin olgusal ve hukuki temelden yoksun ve keyfî olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir (Mustafa Özterzi, § 94).

45. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun hâkim olması nedeniyle Anayasa veya 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'ndan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın, kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

46. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

47. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 13) fakat buna ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.

48. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun evinde yapılan aramada örgüt liderinin ses kaydının çıkması, başvurucunun örgüt üyesi olduğu yönünde tanık beyanı, üniversite döneminde örgüt evlerinde kaldığı yönünde başvurucunun kendi beyanı, şüpheli para transferleri ve HSYK'nın meslekten çıkarma kararına dayanılmıştır (bkz. §§ 20-22).

49. Soruşturma dosyasında; hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen bir yargı mensubu olan U.E. ifadesinde bu yapıya müzahir olduğunu bildiği dönem arkadaşlarının isimlerini sayarken başvurucunun da adını vermiştir (bkz. § 21). Tanık kovuşturma aşamasında alınan ifadesinde de başvurucunun hâkimlik staj döneminde (2011 yılı) FETÖ/PDY ile bağlantılı evlerde kaldığını bildiğini, arada bir sohbet toplantılarında başvurucuyu gördüğünü ifade etmiştir. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki karar için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 58).

50. Savcılık makamı soruşturma kapsamında başvurucuyla ilgili olarak Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından gönderilen para transferlerinde, transferin yapıldığı kişilerin de örgüt üyeliği soruşturmasından yargılandıklarını belirtmiştir. Her ne kadar haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma geçiren kişilerle yoğun para transferi yapmış olmak, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar bakımından -tek başına- kuvvetli belirti olarak kabul edilebilecek bir olgu olmamakla birlikte bu transferlerin kişilerin FETÖ/PDY'ye finansal destek olabilecekleri hususunda hiçbir anlam taşımadığını söylemek de mümkün değildir. Nitekim Savcılık para transferlerinin örgüt üyeliğinden soruşturma geçiren kişiler ile yapılmasının altını çizerek bu hususu kuvvetli belirti değerlendirmesinde dikkate almıştır.

51. Öte yandan kovuşturma sırasında toplanan belgelerde de FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan mahkûm olan iki kişinin ByLock görüşmelerinde, başvurucunun isminin geçtiği tespit edilmiştir. Bu bağlamda kovuşturma mercilerinin tespitlerine göre bunlardan biri FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan mahkûm olan bir yargı mensubu, diğeri ise FETÖ/PDY ile bağlantılı eğitim alanındaki bir işyerinde çalışan ve büyük bölgeci vasfıyla örgütsel faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan bir kişidir. Bu kapsamda yargı mensubu olan ByLock kullanıcısının diğer örgüt üyesine gönderdiği mesajların "Abi yarın ürgüpteki arkadaş da gelecek", "Bi de A. Bey var bizim grupta, onla tanışacak mısınız", "Ürgüpteki arkadaşa tablet getirecek misiniz?" şeklinde ibareler mevcuttur. Yargı mercileri de bu mesajlarda ismi geçen A. Beyin başvurucu olduğu kanaatindedirler.

52. Gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında başvurucu hakkındaki FETÖ/PDY yapılanmasıyla irtibatının olduğuna dair somut olgu isnadı barındıran tanık anlatımı, şüpheli para transferleri ve ByLock tutanaklarının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

53. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

54. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

55. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

56. Somut olayda Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, kanunda suça ilişkin olarak öngörülen yaptırımın ağırlığına göre adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 14).

57. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

58. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

59. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

60. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 14) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

62. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa'da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(A.Ş. [1.B.], B. No: 2016/80630, 12/2/2020, § …)
   
Başvuru Adı A.Ş.
Başvuru No 2016/80630
Başvuru Tarihi 14/12/2016
Karar Tarihi 12/2/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2935 Olağanüstü Hal Kanunu 1
2
3713 Terörle Mücadele Kanunu 3
2
1
5237 Türk Ceza Kanunu 314
312
311
309
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 271
267
153
109
108
105
104
101
100
2935 Olağanüstü Hal Kanunu 4
3
KHK 667 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 6
668 Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 3
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi