TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
NV CASCADE INVESTMENTS BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/8966)
Karar Tarihi: 26/5/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Kamber Ozan TUTAL
Başvurucu
NV CASCADE INVESTMENTS
Temsilci
Hugo JOOSSENS
Vekili
Av. Mehmet ÇAVDAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör örgütü kurma ve yönetme, terör propagandası yapma ve terörizmin finansmanı suçlarından dolayı başlatılan bir ceza soruşturması sırasında verilen kayyım atama kararı nedeniyle mülkiyet hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/5/2016 tarihlerinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. FETÖ/PDY Yapılanmasına ve Darbe Girişimine İlişkin Genel Bilgiler
5. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanmasına (PDY) ve darbe girişimine ilişkin genel bilgiler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-36. FETÖ/PDY'nin mali yapılanmasına ilişkin genel bilgiler için bkz. Hamdi Akın İpek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 15.
B. Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
6. Başvurucu, Belçika merkezli bir şirkettir. Başvurucu, olay tarihinde gazete ve dergi dağıtımı ile matbaacılık alanında faaliyet gösteren Cihan Medya Dağıtım Anonim Şirketinin (Şirket) %99,80 oranındaki hissedarıdır.
7. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 3/3/2016 tarihinde daha önce kayyım atanmış olan Feza Gazetecilik A.Ş. ile hukuki ve fiilî irtibatı bulunduğunu belirterek Şirkete 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 133. maddesi gereğince kayyım atanmasını talep etmiştir. İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği 11/3/2016 tarihinde talebi kabul ederek başvurucunun ortağı olduğu Şirkete kayyım atanmasına karar vermiştir. Kararda, kayyım olarak atanan kişilerin yönetim organının tüm yetkilerine sahip olduğu belirtilerek Şirketin yönetim organının yetkilerinin tümü ile bu kayyımlara devredildiğine yer verilmiş ve yeni yönetim organının bu kayyımlarca oluşturulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde;
i. FETÖ/PDY ile eylem ve fikir birliği içerisinde olduğundan bahisle hakkında kayyım atama tedbiri uygulanan Feza Gazetecilik A.Ş.nin 2007 yılında kurulan Şirkete 2010 yılında 2.000.000 TL ile hissedar olduğu, 2014 yılında yine 2.000.000 TL ile hisselerini devrettiği, aradan geçen dört yıllık zamanda hiçbir değer artışı yapılmadığı, satılan hissenin değeri hususunda bir çalışma yapılmadığı,
ii. Adana ve Trabzon tesislerinin Şirkete satıldığı, Şirket ile Feza Gazetecilik A.Ş. arasında düşük bedelli ve uzun vadeli çekler keşide edildiği, iki şirketin akdettiği matbaa kira sözleşmelerinde fahiş kira bedellerinin gösterildiği, satışlar sonucunda Şirketin Feza Gazetecilik A.Ş.ye 7.600.000 TL ödediği, buna karşılık Feza Gazetecilik A.Ş.nin sattığı gayrimenkullere ödediği kira miktarının 8.700.000 TL olduğu,
iii. Zaman gazetesini dağıtım ve abonelik işlerinin Şirket tarafından yapıldığı,
iv. Feza Gazetecilik A.Ş.ye ait bütün aktiflerin ortaklar ve yönetin kurulunun finansal operasyonları ile Şirkete mal kaçırma amacıyla hileli bir şekilde devredildiği, Feza Gazetecilik A.Ş. ve Şirket ile diğer bazı şirketlerin yapılanma şekli, idari ve mali işleri, finansal ve bilgi işlemlerinin ortak olduğu, söz konusu şirketlerin aynı binada bulunduğu,
v. Şirketin 1/12/2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'ne göre Belçika uyruklu başvurucu şirket ile ortak olduğu belirtilmiştir.
8. Başvurucu kayyım atama kararına itiraz etmiştir. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/3/2016 tarihinde kayyım atama kararının usul ve yasaya aykırılık içermediğini belirterek itirazı reddetmiştir.
9. Nihai karar başvurucuya 8/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
C. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
10. 1/9/2016 tarihli ve 29818 sayılı 2. mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK'nın 19. maddesi ile kayyımlık yetkisinin devri ve tasfiyesi düzenlenmiştir. Bu maddede daha önce kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin hâkim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredileceği ve devir ile birlikte kayyımların görevlerinin sona ereceği hükme bağlanmıştır. Şirket, İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/11/2016 tarihli kararı ile TMSF'ye devredilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. İlgili hukuk için bkz. Hamdi Akın İpek, §§ 35-61.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Anayasa Mahkemesinin 26/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
13. Başvurucu; bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince kayyım kararları verildiğini, terör örgütü ile fiilî ve hukuki bir irtibatının olmadığını ve kayyım atama koşullarının oluşmadığını belirtmiştir. Başvurucu, kayyım atanması kararı Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayımlanmadan ve usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden merkez binaya girildiğini, gece vakti özel bilgisayarlarda arama yapıldığını ve terör örgütü propagandası yapıldığını gösterir somut delil gösterilmemesinin itibara saldırı teşkil ettiğini iddia etmiştir. Başvurucu, dağıtımını üstlendiği gazetelere el konulduğunu, yayın politikaları değiştirilen gazetelerin tirajının dramatik bir oranda düştüğünü, bunun da ekonomik faaliyet alanın daralttığını açıklamıştır. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet hakkı, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, özel hayata saygı hakkı, suç ve cezalarda kanunilik ilkesi ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Bakanlık görüşünde; başvurucunun mağdur statüsünün değerlendirilmesi gerektiğini ve kayyım atama kararına karşı itiraz ve tazminat yollarının mevcut olduğunu belirtmiştir. Bakanlık; müdahalenin kanuni dayandığının bulunup meşru bir amaç taşıdığını ve ölçülü olduğunu açıklamıştır.
15. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı çıkmış ve bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, özel hayata saygı hakkı, suç ve cezalarda kanunilik ilkesi ile ayrımcılık yasağının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucunun bu kapsamdaki şikâyetlerinin özü, hâkim ortağı olduğu Şirketin yönetiminin kayyıma devredilmesi nedeniyle mal varlığı bakımından önemli zararlara yol açıldığı şikâyetine bağlı olarak mülkiyet hakkının ihlali iddiasına ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen ihlal iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi, kayyım atanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin benzer şikâyetleri Hamdi Akın İpek başvurusunda incelemiştir. Anılan kararda; ceza soruşturması kapsamında verilen, şirketlere kayyım atama kararının kanuni dayanağı ve meşru bir amacının bulunduğu belirtilmiş (Hamdi Akın İpek, §§ 95, 100), FETÖ/PDY gibi bir yapının karmaşık mali yapısı ve örgütlenmesi dikkate alındığında kayyım atama tedbirinin uygulanmasının suçla mücadele ve muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz kalmaması için elverişli ve gerekli bir tedbir olduğu açıklanmıştır (Hamdi Akın İpek, §§ 107-109).
18. Söz konusu başvuruda kayyım atama kararını veren sulh ceza hâkimliğinin, kolluk kuvvetlerinin raporu dışında ayrı bir bilirkişi raporu aldığı, avukatla kendisini temsil ettiren başvurucunun bilirkişi raporuna ve tedbire karşı itirazlarını ileri sürebildiği, itirazları inceleyen sulh ceza hâkimliğinin ayrıntılı bir inceleme yaptığı ve bu hâliyle başvurucuya etkin bir itiraz hakkı imkânı sağlandığı değerlendirilmiştir (Hamdi Akın İpek, §§ 111-112). Başvurucunun sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özelliklerine yönelik şikâyetlerinin de açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hamdi Akın İpek, § 114).
19. Anılan başvuruda; tedbir kararının keyfî veya öngörülemez olmadığı, olayın karmaşıklığı karşısında suçtan elde edilen gelirlerin tespitinin belli bir zaman alacağı, iddianamede suçtan elde edildiği ileri sürülen tutarlar kıyaslandığında açık bir orantısızlık bulunmadığı ve ayrıca atanan kayyımların işlemlerine karşı başvurucunun dava açabilme imkânına sahip olduğu belirtilmiştir (Hamdi Akın İpek, §§ 115-120). Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Hamdi Akın İpek kararında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediğinden Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ihlal edilmediğine karar vermiştir.
20. Somut olayda da Şirkete kayyım atanması yoluyla başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale edilmiştir. Müdahalenin 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesi ile öngörüldüğü ve suçla mücadele edilmesi meşru amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin takip edilen meşru amacı gerçekleştirmeye elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Orantılılık yönünden yapılacak incelemede ise suçla mücadelede seçilecek araçta kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisini haiz olduğu hatırlatılmalıdır.
21. Kayyım atanmasına karar veren İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği, Şirketin yürütülen soruşturma ile olan ilişkisi ve hangi nedenlerle kayyım atanması yoluna gidildiğine dair ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduğu görülmektedir. Bu hâliyle alınan koruma tedbirine dayanak olarak kuvvetli bir suç şüphesinin bulunduğu ve yargısal makamların vermiş olduğu kararların keyfî olmadığı açıktır. Bunun yanında yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında kayyım atama kararına karşı başvurucuya etkin bir itiraz imkânı sağlandığı görülmektedir. Öte yandan 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kayyımın işlemlerine karşı başvurucu, her zaman dava açabilecek ve yine 5271 sayılı Kanun'un 142. ila 144. maddeleri uyarınca devlet aleyhine tazminat davası yoluna gidebilecektir.
22. Dolayısıyla örgütlü suçlarla mücadele alanında kamu makamlarının sahip olduğu geniş takdir yetkisinin bulunduğu ve somut olayda şikâyet edilen tedbirin niteliği ile bu tedbire ilişkin olarak başvurucuya sağlanan güvenceler dikkate alındığında müdahalenin şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvuruya konu müdahalenin kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. İfade ve Basın Özgürlüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; kayyım atama tedbirinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla alınmadığını, kararın basın işletmesine el koyma sonucunu doğurduğunu, eleştirel yayın yapan basın organlarının susturulmaya çalışıldığını ve medya sektöründe tekel oluşturma amacıyla hareket edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu, müdahalenin kanuni dayanaktan yoksun olduğunu, meşru bir amacı bulunmadığını ve demokratik bir toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediğini belirtmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle ifade ve basın özgürlükleri ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüşünde; başvurucunun mağdur statüsünün değerlendirilmesi gerektiğini ve kayyım atama kararına karşı itiraz ve tazminat yollarının mevcut olduğunu belirtmiştir. Bakanlık; müdahalenin kanuni dayandığının bulunduğunu, meşru bir amaç taşıdığını ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunu açıklamıştır.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı çıkmış ve bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucu; ifade ve basın özgürlüklerinin yanında ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de şikâyetlerinin özü, ortağı olduğu Şirketin yönetiminin kayyıma devredilmesi nedeniyle basın faaliyetini yerine getiremediğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun belirtilen ihlal iddiaları ifade ve basın özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi Hülya Kar ([GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019) kararında, koruma tedbirlerinin maddi hakları ihlal ettiği iddiaları yönünden bireysel başvuruda yapılması gereken denetimin sınırlarını çizmiştir. Koruma tedbirine karar veren makamların tedbir uygulanmasının gerekliliğine dair daha iyi değerlendirme yapabilecek konumda olmaları nedeniyle geniş takdir yetkisine sahip oldukları kabul edilmiştir. Bu doğrultuda ancak koruma tedbiri nedeniyle uğranılan zararın kaçınılmaz olandan ağır sonuçlara yol açtığının veya keyfî uygulandığının ilk bakışta anlaşılacak kadar açık olduğu hâllerde esas yönünden makamların daha ileri bir değerlendirme yapması gerektiği kabul edilmiştir (ilkeler için bkz. Hülya Kar, §§ 21-46).
29. Somut olayda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY hakkında başlatmış olduğu soruşturma kapsamında terör örgütü ile organik bağı mevcut olup bu örgütün amacı doğrultusunda faaliyette bulunduğu ve doğrudan terör örgütü lideri tarafından yönetildiği iddia olunan Feza Gazetecilik A.Ş. ile Şirket arasında hukuki ve fiilî irtibat bulunduğu iddiasıyla kayyım tedbirine başvurulmuştur.
30. Koruma tedbirine yönelik şikâyetlerde Anayasa Mahkemesi kararın verildiği dönemin şartlarını dikkate alır. Başvuruya konu koruma tedbiri maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla ve suç şüphesi bulunan hâllerde uygulanmıştır. Söz konusu tedbir öngörülebilir, kesin bir hukuki düzenlemeye dayanmaktadır ve başvurucuya itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağı tanınmıştır.
31. Başvuru konusu koruma tedbirinin türü, süresi, uygulanma tarzı ve etkileri birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu veya koruma tedbirinin keyfî uygulandığı değerlendirilmemiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.