TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
İBRAHİM HALLAÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/9009)
Karar Tarihi: 7/11/2019
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Yücel ARSLAN
Başvurucu
İbrahim HALLAÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, izinsiz afiş astığı için başvurucuya idari para cezası verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. 1986 doğumlu olan başvurucu işsizdir ve Mersin'de ikamet etmektedir.
10. 4/2/2016 tarihinde saat 13.30 civarında Tuzla İçmeler Köprüsü altına 90x70 cm boyutlarında yetkili mercilerden izin almaksızın bazı afişler asmıştır. Söz konusu afişlerin asıldığı, fotoğraflarla tespit edilmiştir.
11. Toplanmış kişilerin resimlerini de içeren afişlerde büyük puntolarla "Kıdem tazminatı hakkımızı gasp ettirmeyelim- BDSP" ve "Emeğin özgürlüğün mücadelesinde biz de varız- 21 Şubat İstanbul 13.00 Kadın İşçi Kurultayı- Gündem [Gündem içeriği okunamamıştır] İşçi Emekçi Kadın Komisyonları" yazmaktadır.
12. İnternet üzerinden yapılan araştırmada, İşçi-Emekçi Kadın Komisyonlarının “Emeğin özgürlüğü mücadelesinde biz de varız!” sloganıyla düzenlediği Kadın İşçi Kurultayı (Kurultay) 21/2/2016 tarihinde İstanbul'da Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde yapılmıştır. Kurultay'a Türkiye'nin farklı illerinden gelen kadın işçiler katılmış ve Kurultay'da “Kadın işçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller” ve “Emeğin korunması ve özgürleştirilmesi” konulu sunumlar gerçekleştirilmiştir. Ayrıca serbest kürsü bölümünde de kadın işçiler örgütlenme deneyimlerini paylaşmıştır.
13. Tuzla Belediyesi (İdare) tarafından başvurucu hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca 5.400 TL idari para cezası uygulanmış ve afişlerin asıldığı gün başvurucunun huzurunda hazırlanan idari yaptırım kararı kendisine tebliğ edilmiştir. 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesine göre 2016 yılında uygulanacak idari para cezasının alt sınırı 219 TL ve üst sınırı ise 6.732 TL'dir.
14. Başvurucu, idari para cezasına karşı 18/2/2016 tarihinde İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) itiraz etmiştir. Hâkimlik 11/3/2016 tarihinde başvurucunun itirazını itiraz kanun yolu açık olmak üzere reddetmiştir. Hâkimlik kararında, 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesinde düzenlenen kabahatin tanımına yer verilmiş; izinsiz afiş asma eyleminin fotoğraflar ile tespit edildiği, düzenlenen tutanak ve beyan ile eylemin sabit olduğu ifade edilmiştir.
15. Başvurucunun itirazın reddine ilişkin karara karşı yaptığı itiraz da İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 28/3/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
16. Anılan karar, başvurucuya 4/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 4/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 5326 sayılı Kanun’un "İdari para cezası" kenar başlıklı 17. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İdari para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebilir. Bu durumda, idari para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur."
18. Aynı Kanun’un "Afiş asma" kenar başlıklı 42. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) ... cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait ... alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ... asan kişiye, yüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Aynı içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil sayılır.
(2) Birinci fıkra hükmü, yetkili makamlardan alınan açık ve yazılı izne dayalı olarak asılan afiş ve ilânlar açısından uygulanmaz...
...
(4) Bu kabahatler dolayısıyla idarî para cezasına, kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.
..."
19. Yukarıda yer verilen Kanun maddesinin gerekçesi ise şöyledir:
"Toplumun tüm bireylerinin kullanımına tahsis edilmiş bulunan meydan ve parklara, cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait duvar veya alanlara; yetkili makamlardan açık ve yazılı bir izin alınmadıkça, bez, kağıt ve benzeri afiş veya ilân asılması, bu madde hükmü ile kabahat olarak tanımlanmıştır. Görüntü kirliliği oluşturan bu şeyler, özel kişilere ait alanlara da, ilgilisinin rızası bulunmadıkça asılamaz. Doğal olarak, bu tür afiş ve ilânlar tek nüsha olmayacağından, aynı içerikte olmak kaydıyla, sayısı ne kadar olursa olsun, bütün afiş ve ilânlar tek fiil olarak kabul edilmektedir. Böylece, birinci fıkra hükmünde özel bir içtima hükmüne yer verilmiştir. Yetkili makamdan verilen izne dayalı olarak afiş ve ilân asılması durumunda, fiil hukuka uygun olacaktır. Ancak bunun sağlıklı kontrolü için izin yazısında afiş ve ilânın asılacağı zaman dilimi açıkça gösterilmelidir. İzinde gösterilen sürenin sonunda afiş ve ilânların, izin alan kişi tarafından derhal toplatılmaması, kabahat oluşturmaktadır. İlgilisi tarafından toplanmadığı için, bu afiş ve ilânların kamu adına toplatılması halinde, ayrıca toplatma masrafı da tahsil edilir. Seçim döneminde afiş ve ilân asılması hususu seçim mevzuatında özel olarak düzenlendiğinden, bu hüküm bakımından kapsam dışı bırakılmıştır."
B. Uluslararası Hukuk
20. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin genel ilkeler bakımından uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun Ali Rıza Özer ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 115-124) ve Bölüm tarafından verilen Osman Erbil (B. No: 2013/2394, 25/3/2015, §§ 45-53) ve Rıza Gökçen Erus ve diğerleri (B. No: 2014/17391, 19/4/2018, §§ 24-30) kararları ile afiş asma eylemi nedeniyle sendika üyelerine idari para cezası verilmesinin sendika hakkının ihlali olduğu yönünde karar için bkz. Abdulvahap Can ve diğerleri (B. No: 2014/3793, 8/11/2017, §§ 19-23).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 7/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu; kıdem tazminatı hakkının kaldırılmasını eleştiren ve sendikal örgütlenme çağrısı yapan içeriğe sahip afişleri asmaya çalıştığı sırada İdare tarafından kendisine idari para cezası kesildiğini belirtmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarından örnekler veren ve afiş asmanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirten başvurucu, üst sınıra yakın bir hadden uygulanan 5.400 TL para cezası nedeniyle ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu afiş astığı yerin işçiler tarafından yoğun olarak kullanılan bir güzergâh alanı olduğunu belirtmiştir.
23. Başvurucu; Hâkimlik tarafından kusur, ekonomik durum, afişin boyutu, asıldığı yer ve saat gibi hususlarda herhangi bir araştırma yapılmaksızın ve itirazının hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özünün hakkında izinsiz afiş astığı gerekçesiyle 5326 sayılı Kanun'a göre işlem yapılmasına ilişkin olduğu, afişlerin içeriğiyle ilgili herhangi bir yaptırım uygulanmadığı ve somut olayda asılan afişin toplanma özgürlüğünün kullanımına bağlı bir unsur olduğu dikkate alındığında başvurucunun iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (aynı yönde değerlendirmeler için bkz. Halil Devrim Ulaş ve diğerleri, B. No: 2015/12590, 6/3/2019, § 22; Zeynep Gülşah Aksoy, B. No: 2016/50678, 28/5/2019, § 25).
25. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26.Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
27. Başvurucunun bir toplantıya çağrı içeren afişleri izinsiz astığı gerekçesiyle idari para cezası ile cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
29. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
30.5326 sayılı Kanun’un 42. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
31. Başvurucunun idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
32. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, § 45).
33. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52).Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
(b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
34. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70) ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında Dilan Ögüz Canan, §§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74) demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Barışçıl Toplantı Hakkı
35. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle mevcut düzenin değiştirilmesi gerektiğini savunanlara dahi toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla bu fikirlerini ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54).
(d) Müdahalenin Gerekçesi
36. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61).
(e) İdarenin Para Cezasının Tayininde Takdir Yetkisi
37.Kabahat oluşturan eylemin tüm biçimlerinin her türlü ayrıntısına kadar önceden saptanıp kanunla düzenlenmesi mümkün olmayıp kanunlarda kabahat teşkil eden eylemin tanımlanmasıyla yetinilmiştir. Buna karşılık uygulanacak cezanın tayini hususunda idarenin takdiri geniş tutulmaktadır. İdareye bu şekilde takdir yetkisi tanınması, kabahat ile idari yaptırım arasındaki adil dengenin sağlanabilmesi bakımından gereklidir. Bu suretle idare, somut olaya en uygun düşen yaptırımı belirleyebilecektir. İdareye takdir yetkisi tanınması, idarenin keyfî olarak hareket edebileceği anlamına gelmez. İdareye tanınan takdir yetkisinin somut olayın özellikleri, eylemin ağırlığı, oluşan zararın büyüklüğü gibi durumlar gözönünde bulundurularak eşitlik, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması ve işlenen fiil ile tayin edilecek ceza arasında adil bir dengenin gözetilmesi zaruridir. İdare, cezanın alt sınırının üzerine çıktığında alt sınırın üzerinde ceza tayin etmesinin gerekçesini açıklaması veya kamu yararı ile idari yaptırımın muhatabının özel yararı arasındaki dengeye dikkat etmesi gerekmektedir. Öte yandan 5326 sayılı Kanun'un 17. maddesinde, idari para cezası uygulanırken hangi ölçütlerin esas alınacağı gösterilmiştir. Söz konusu maddenin (2) numaralı fıkrasına göre idari para cezasının kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle belirlendiği durumlarda, idari para cezasının miktarı tespit edilirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte gözönünde bulundurulmalıdır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
(2) Somut Olayın Değerlendirilmesi
38. Somut olayda izinsiz afiş astığı gerekçesiyle başvurucuya 5.400 TL idari para cezası verilmiştir. Başvurucu tarafından icra edilen afiş asma fiilinin İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları tarafından düzenlenen Kurultay'ın duyurulması kapsamında gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
39. İlk olarak başvuruya konu afiş içeriklerinin suç teşkil ettiğine ilişkin olarak kamu makamlarının herhangi bir tespiti veya iddiası bulunmamaktadır. İleri bir tarihte yapılacak bir toplantıya çağrı içeren ve herhangi bir suç unsuru içerdiği iddia edilmemiş olan afişlerin asılmasının bir düşünce açıklaması mahiyetinde olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Buna ilave olarak somut olayda afiş asma biçiminde tezahür eden fikir açıklaması, toplantı ve gösteri düzenleme çerçevesinde icra edilmiştir.
40. İkinci olarak toplantı hakkına ilişkin Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlama kavramı; ifade özgürlüğünde olduğu gibi hakkın kullanılması öncesinde, kullanılması sırasında veya kullanıldıktan sonra yapılan muameleleri kapsar (Ali Rıza Özer, §§ 123, 137) Yapılacak bir toplantıya yönelik hazırlık hareketleri için de başka hukuk normlarının ihlal edilmemesi kaydıyla yukarıda anılan ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeye ilişkin ilkeler uygulanmalıdır (Halil Devrim Ulaş ve diğerleri, § 36; Halkevleri Derneği, B. No: 2015/9174, 7/3/2019, § 41; toplantı çağrısı içermeyen afişlerin izinsiz asılmasına ilişkin ifade özgürlüğü çerçevesinde incelenen bir başvuru için bkz. Ahmet Özdem, B. No: 2016/13541, 28/5/2019, § 20; afiş asılmasıyla ifade özgürlüğü veya toplantı ve gösteri düzenleme hakkının ilişkilendirilemediği ve dolayısıyla söz konusu hakların ihlal edildiğinin temellendirilemediği yönünde bkz. Neslihan Albayrak, B. No: 2015/19611, 13/9/2018).
41. Anayasa Mahkemesi toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabileceğini daha önce ifade etmiştir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81). Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplantı hakkını kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 76). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmek amacıyla hazırlık yapan kişilerin kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (toplantı hakkını kullanan kişilerin davranışlarına hoşgörü gösterilmesi gerektiğine ilişkin bkz. Dilan Ögüz Canan, § 36; Osman Erbil, § 54).
42. Bu kapsamda toplantıya ilişkin duyuruların yapılmasına yönelik müdahalelerin zorunlu bir sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığı ve orantılı olduğunun kamu otoritelerince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulamadığı sürece toplantı ve gösteri düzenleme hakkının ihlaline yol açabilecektir. Anayasa Mahkemesi somut olayda afişlerin izinsiz olarak asılması nedeniyle idari para cezası verilmesinin başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına etkisini dikkate alacaktır. Bu kapsamda uygulanan yaptırımın mahiyeti ve ağırlığı, cezaların hakkın kullanımını imkânsız kılıp kılmadığı veya ne derecede zorlaştırdığı ile kamu otoritelerinin keyfî davranıp davranmadığı hususları derece mahkemelerinin kararlarının gerekçesiyle birlikte değerlendirilecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Abdulvahap Can ve diğerleri, § 54; Halil Devrim Ulaş ve diğerleri, § 41).
43. Kanun koyucu 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesinde kamuya ait alanlarda afiş asılmasını yetkili makamın, özel alanlarda ise malikinin iznine bağlı kılmış ve izin koşulu yerine getirilmeden afiş asılmasını idari para cezası yaptırımına tabi tutmuştur. Anılan Kanun'un gerekçesi, kamuya ait alanlarda afiş asmanın yetkili makamın iznine tabi kılınmasının görüntü kirliliğinin engellenmesi amacına dayandırılmıştır (bkz.§ 20). Kamuya ait yerlere ve duvarlara afiş yapıştırılması ile ortaya çıkan görüntü kirliliğinin önlenmesi gayesiyle kamuya ait alanlarda afiş asmanın izne bağlanmasının gerekli bir tedbir olmadığı söylenemez. Söz konusu izin afişlerin ancak kamuya zarar vermeksizin önceden belirlenen yerlere ve belirli usullerle asılması amacını taşımaktadır. Bu konuda kanun koyucunun takdir yetkisini haiz olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle başvuruculardan bu koşulun yerine getirilmesinin beklenmesi makul karşılanmalıdır (Abdulvahap Can ve diğerleri, § 54; Halil Devrim Ulaş ve diğerleri, § 42). Dolayısıyla sırf afiş asmanın izin şartına bağlanmış olması nedeniyle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği düşünülemez (Neslihan Albayrak, § 21).
44. Somut olayda ileride yapılacak bir toplantının hazırlık hareketlerine yönelik müdahalenin toplantının yapılması üzerindeki etkisi incelendiğinde öncelikle belirtilmelidir ki kamusal mekânlara afiş asmak bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılmasının ve duyurulmasının zorunlu koşulu değildir. Bireylerin 5326 sayılı Kanun hükümlerini ihlal etmeksizin de bu haklarını kullanabilecekleri açıktır. Üstelik başvurucu, toplantının ilanının tümüyle engellendiğini de iddia etmediği gibi afişlerle çağrı yapılan Kurultay belirtilen tarih ve saatte yapılmıştır (bkz. § 12). Bununla birlikte bir temel hakkın kullanımı söz konusu olduğunda tek başına izin koşulunun ihlal edilmiş olması, yaptırım uygulanmasının haklılaştırılması bakımından yeterli görülmeyebilir (Zeynep Gülşah Aksoy, § 45).
45. Bunun yeterli görülebilmesi ve görüntü kirliğinin önlenmesi amacına taşıyan idari para cezası yaptırımının uygulanabilmesi için iki husustan birinin alternatifli olarak idare ve yargı mercilerince -temel hak kullanımı söz konusu olduğundan- ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması zaruridir. Birincisi bu yaptırımın uygulanmasının eylemin temel hak kullanımına ilişkin olmasına rağmen zorunlu olduğunun, başvurucunun yaptırım uygulanmadan önce uyarılmasına rağmen çevreyi kirletme konusunda ısrarcı davrandığının ve bu davranışlarının temel hak kullanımının ötesine geçtiğinin tespit edilmesi gerekir. İkincisi ise izinsiz afiş asılması nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığı veya bozulma tehlikesinin bulunup bulunmadığı ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığının ortaya konulması elzemdir(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 88, 89; Abdulvahap Can ve diğerleri, § 55). İnceleme konusu olayda yukarıda belirtilen alternatiflerden hiçbirine ilişkin tespit ya da değerlendirmelerin idarenin tutanaklarında veya mahkeme kararlarında yer almadığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında barışçıl bir toplantının duyurusunu içeren afişin asılması nedeniyle başvurucunun idari para cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamamıştır (trafik idari para cezası kesmek suretiyle müdahalenin gerekli olmadığı yönündeki ihlal kararı için bkz. Rıza Gökçen Erus ve diğerleri, §§ 70-80).
46. Orantılılık yönünden yapılan incelemede 2016 yılında 5326 sayılı Kanun'un 42. maddesinde düzenlenen idari para cezasının alt sınırının 219 TL ve üst sınırının ise 6.732 TL olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu alt ve üst sınırlar başvurucunun işsiz olması, o tarihteki asgari ücret tutarı (net ele geçen ücret 1.300,99 TL) ve somut olayın özellikleri gözetildiğinde İdarece para cezasının alt sınırından uzaklaşma gerekçesinin de ortaya konulmaması karşısında başvurucuya verilen 5.400 TL tutarındaki idari para cezasının ulaşılmak istenen meşru amaçlarla orantılı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca idari para cezasının tutarı, başvurucu tarafından ileride toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında caydırıcı bir etki doğurabilecektir. Dolayısıyla idari para cezası verilmesi şeklinde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
49. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına ilişkin kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60) kararı.
50. Başvurucu, ihlal tespiti ile yargılamanın yenilenmesi ve 30.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
51. Anayasa Mahkemesi başvurucunun idari para cezası ile cezalandırılmasının orantılı olmadığı değerlendirmesinde bulunarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
52. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir.Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali nedeniyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesinin yeterli giderim sağladığı değerlendirildiğinden tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğine (D. İş. 2016/1404) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminat talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.