TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CİHAT ÖZDEMİR BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2016/9621)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucu
|
:
|
Cihat ÖZDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hükümlünün bazı haklarından disiplin cezasının
yerine getirilmesi sürecinde mahrum bırakılması ve disiplin cezasına ilişkin savunmasını
müdafi huzurunda yapamaması nedenleriyle kötü muamele yasağı ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/5/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, başvuru tarihinde Kırıkkale F Tipi Yüksek
Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
8. Ceza İnfaz Kurumunun ring aracıyla hastaneye sevkleri
sırasında başvurucunun da arasında bulunduğu hükümlülerin ring aracının
kamerasını peçeteyle kapatarak görüntü alınmasını engellemeleri üzerine
haklarında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
9. Disiplin Kurulu Başkanlığının 28/1/2016 tarihli kararı ile
13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendi gereğince
başvurucunun "5 gün hücreye koyma
cezası" ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda, bu
eyleme dair kamera kayıtlarının da incelendiği belirtilmiştir.
10. Başvurucu, anılan karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine
(Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Hâkimlik tarafından yazılan 10/3/2016
tarihli müzekkereyle 17/3/2016 tarihinde saat 13.35'te şikâyetin duruşmalı
olarak inceleneceği, savunmasını kendisi hazır bulunması ya da vekâletnamesini
ibraz etmesi suretiyle avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla
yapabileceği başvurucuya bildirilmiş, anılan müzekkere Ceza İnfaz Kurumu
idaresince başvurucuya 16/3/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. 17/3/2016 tarihli duruşmada başvurucunun avukatıyla görüşmek
istediğini bildirmesi üzerine Hâkimlikçe kendisine bu konuda daha önce tebligat
yapıldığı hatırlatılmıştır. Başvurucu ise duruşma tarihinin kendisine 16/3/2016
tarihinde tebliğ edildiğini, bu süre zarfında avukatıyla görüşmesinin mümkün
olmadığını ifade ederek ek süre talep etmiştir.
12. Hâkimlik, başvurucuya gerekli tebligat yapıldığı hâlde
başvurucunun avukatıyla hazır olmadığını ve beyanda bulunmadığını belirtmiş;
başvurucunun beyanda bulunmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar vererek
başvurucunun verilen disiplin cezasına itirazının reddine karar vermiştir.
13. Aynı celsede Ceza İnfaz Kurumunda jandarma astsubay olarak
görev yapan ve olay anında Ceza İnfaz Kurumunun ring aracında bulunan T.E. tanık
olarak dinlenmiş ve beyanında başvurucunun güvenlik kamerasının önüne peçete
kapatmak suretiyle içeriyi görmelerini engellediğini bildirmiştir. Başvurucuya
tanık beyanına karşı diyeceği olup olmadığı sorulmuş, başvurucu karşı bir
beyanda bulunmak istemediğini ifade etmiştir.
14. Başvurucu, müdafi huzurunda savunmasını yapamadığı itirazını
da içerir biçimde karara karşı itiraz etmiştir. İtiraz, Kırıkkale Ağır Ceza
Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli kararıyla kararın usul ve yasaya uygun olduğu
gerekçesiyle reddedilmiştir.
15. Nihai karar başvurucuya 16/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 13/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Anayasa Mahkemesi 9/7/2018 tarihli yazısıyla Ceza İnfaz
Kurumundan başvurucunun hücre disiplin cezasının infaz edildiği süreçte
başvurucunun erişemediğini iddia ettiği hususlara ilişkin ayrıntılı bilgi talep
etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu, Anayasa Mahkemesinin sorduğu tüm hususlara
12/7/2018 tarihinde yazılı cevap vermiştir. Söz konusu cevap şöyledir:
"1. Hücre cezasının
infaz edilip edilmediği ile ilgili olarak;
Kurumumuz Disiplin Kurulu'nun 28/01/2016
tarihli ve 2019/99 sayılı kararı ile verilen 5 Gün Hücreye Koyma disiplin
cezasına karşı adı geçenin Kırıkkale İnfaz Hakimliğine itiraz ettiği ve
itirazının reddedildiği, İnfaz Hakimliği kararına karşı yapmış olduğu itirazın
da Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği,
Kurum Tabibi tarafından 12/05/2016 tarihinde 2016/1642 protokol numarası ile
yapılan muayene sonucunda hücre cezasına katlanabileceğinin bildirildiği,
12/05/2016 - 17/05/2016 tarihleri arasında hücre cezası infaz edildiği
kayıtların tetkikinden anlaşılmıştır.
2. Başvurucunun yakınlarıyla görüştürülüp
görüştürülmediği; görüşmüş ise sayısı ve tarihleri ile ilgili olarak;
5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında ' Hücreye koyma cezası, hükümlünün
eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve
gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun
bırakılmasıdır.', 5. Fıkrasında
'Hücreye konulan hükümlünün, resmî ve yetkili merciler ve avukat ile
görüşmesine engel olunmaz.' hükümlerinin yer aldığı bu nedenle hücre cezası infaz edilmekte iken yalnızca resmî ve
yetkili merciler (Vasi, Kayyım vb.) ve avukat ile görüşmesine izin
verilmektedir. Kanun hükümleri gereğince adı geçen hücre cezası
infaz edilmekte iken (5 Gün) yasal temsilcisi
olmayan yakınları ile görüştürülmemiştir.
3. Başvurucuya talebi üzerine kendisine gazete
ve diğer süreli veya süresiz yayınların verilip verilmediği ile ilgili olarak;
5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası,
hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar,
açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere,
geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan
yoksun bırakılmasıdır.' hükmü gereğince hücre cezasının infazı süresince (5 Gün) yayınlardan
faydalandırılmamıştır.
4. Başvurucunun televizyon izlemesine yada radyo dinlemesine müsaade edilip edilmediği, müsaade
edilmekte ise hangi şartlara tabi olduğu ile ilgili olarak;
5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası,hükümlünün eylemlerinin
nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı
saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir
hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.' hükmü
gereğince hücre cezasının infazı süresince
(5 Gün) radyo dinlemesine ve televizyon izlemesinemüsaade
edilmemiş ancak merkezi sistem radyo yayınından faydalanmıştır.
5. Başvurucunun mektuplaşma imkanının bulunup
bulunmadığı ile ilgili olarak;
5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası,
hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar,
açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere,
geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan
yoksun bırakılmasıdır.' hükmü gereğince hücre cezasının infazı süresince (5 Gün) mektuplaşma imkanı bulunmamaktadır."
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. Cihan
Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015,§§ 23-26.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, hükümlü olarak tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun
idaresince verilen hücre disiplin cezasının sonucu olarak ziyaretçi kabulüne,
televizyon izlemesine, radyo dinlemesine, gazete okumasına, mektup almasına
izin verilmemesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.
…”
21. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve
geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu
hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen
şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını
gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme
yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi
Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).
22. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir
sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve
cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele
yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş
veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi, aynı
şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi de benzer bir düzenleme ile kötü muamele
yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550,
19/11/2014, § 33).
23. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar,
devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal
olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90).
Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711,
23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı
kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte
ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve
disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik
kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar
sınırlanabilir (Turan Günana,
§ 35).
24. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek
hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi
ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel
hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Bu nedenle
mahpuslar için bir ceza infaz kurumundaki yaşam tüm yönleriyle
değerlendirilmelidir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan
aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki
ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir (Turan Günana, §
37). Anayasa’nın 17. maddesi, ceza infaz kurumunda tutulan bir mahpusun içinde
bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına
almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları
özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha
fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §
39).
25. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında ilave olarak
bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına
girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini
ifade etmek gerekir.Her
olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve
ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler
önem taşımaktadır (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).
26. Öncelikle Anayasa Mahkemesi içtihadının ceza infaz
kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine
alınmasının ya da diğer tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17.
maddesine aykırı bir durum oluşturmadığı yönünde olduğunu belirtmek gerekir.
Disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer
tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılabilmektedir (Turan Günana §
43; Ahmet Yeter, B. No:
2014/5100, 16/2/2017, § 39).
27. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17.
maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma
koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından ileri sürülen somut
olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve
bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının
birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, §
38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği
ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.
28. Ceza infaz kurumlarında farklı şekillerde ortaya çıkabilecek
kötü muamele biçimleri olabilir. Bununla birlikte hücre disiplin cezasının
infaz koşulları infazın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın
doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık
derecesine ulaşmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Raşit Konya, B. No: 2017/26780,
28/6/2018, § 50).
29. Somut olayda,hücre
disiplin cezası süresince açık havalandırmadan faydalandırılmadığı ya da müdafiiyle görüşemediği yönünde iddiaları bulunmayan
başvurucunun cezasının infazı süresince mahrum kaldığını iddia ettiği
hususlardan yalnızca merkezî sistem radyo yayınından faydalandırıldığı
anlaşılmıştır (bkz. § 16). Başvurucunun somut olayda mahrum bırakıldığı bazı
haklar hücre disiplin cezasının infazının niteliğinden kaynaklanmaktadır ve
özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucudur. Bu bakımdan somut olaydaki hücre
cezasının süresi ve infaz şekli gözetildiğinde başvurucunun bazı haklardan
mahrum bırakılmasının başvurucuyu yukarıda değinilen özgürlükten mahrum
kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı
veya eziyetli bir duruma sokmadığı anlaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, hakkında verilen hücre disiplin cezasına karşı
yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecinde müdafiiyle
savunma yapması için kendisine yeterli süre tanınmadığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Somut olayda başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunun ring aracında
gerçekleştirdiği eylemine ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’un disiplin
hükümleri çerçevesinde Disiplin Kurulu tarafından ceza verilmiştir. Bu bağlamda
başvurucunun eylemi disiplin hukuku çerçevesinde değerlendirilmiştir.
33. Başvuruya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa
Mahkemesinin Cihan Yeşil
kararında ortaya konulmuştur. Adı geçen kararla yirmi gün süreyle hücreye koyma
disiplin cezasının infazıyla haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi
kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının
kişisel hak ve bu bağlamda medeni
hak niteliğinde olduğu, söz
konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından
incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere
ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir (Cihan Yeşil, § 35).
34. Somut olayda da başvurucu, hücre cezasının infazından dolayı
haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun
bırakılacağından hücreye koyma disiplin cezasının medeni hak niteliğinde olduğu
kabul edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Cihan Yeşil, § 35).
35. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, suç isnadına ve medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin dava türlerinin her
birine uygulanabileceğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla
birlikte somut olayda başvurucunun iddialarının Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının medeni hak ve
yükümlülükler yönü kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir.
Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan haklar madde
metninde de belirtildiği üzere münhasıran suç isnadı altında bulunan kişilere
tanınmış usule ilişkin haklardır. Bu hakların Sözleşme'nin 6. maddenin (1)
numaralı fıkrasında belirtilen "medeni
hak ve yükümlülükler" ile ilgili "uyuşmazlıklar" için uygulanıp uygulanamayacağının
belirlenmesi gerekmektedir (Cihan Yeşil,
§ 42).
36. Anayasa Mahkemesi de Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan “hakkaniyete uygun yargılama” kavramının aynı maddenin (3)
numaralı fıkrasında yer alan “suç isnat edilmiş kişi”nin
asgari haklarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu kabul etmiştir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 34). Bununla
birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar
arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezalarının da bu maddede öngörülen
ilkelere tabi olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2010/28, K.2011/139, 20/10/2011).
37. Somut olayda başvurucunun, disiplin cezasına karşı yaptığı
şikâyetinin de uygun düştüğü ölçüde “kıyasen” Sözleşme’nin 6. maddesinin (3)
numaralı fıkrasının (c) bendinin tanıdığı usule ilişkin güvencelere sahip
olduğu kabul edilmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz.Cihan Yeşil, § 46).
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hakkaniyete uygun yargılama kavramından
hareket ederek adil yargılamanın gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi
Anayasa'nın 36. maddesinde de açıkça ifade edilmiş olan savunma hakkıdır. Ceza yargılamasındaki
savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir
ilkesidir. Bu sebeple AİHM'e göre hakkaniyete uygun
bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için yargılamanın yürütülmesi sırasında
alınan önlemlerin savunma hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile
uyumlu olması, bu hakların teorik ve soyut değil etkili ve pratik olacak
şekilde yorumlanması gerekmektedir (Cihan
Yeşil, § 48).
39. Suç isnadı altındaki kişinin müdafi yardımından yararlanma
hakkının Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında korunan bir hak olduğu kuşkusuzdur
(AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013). Bu hak gereğince sanığa talebi hâlinde
müdafi tayin edilmesi gerekmektedir.
40. Somut olayda, başvurucunun müdafi ile temsil edilmesi için
mevzuatta herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. 16/5/2011 tarihli ve 4675
sayılı İnfaz Hâkimliği Kanun'un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen
cümleye göre, disiplin cezasına karşı yapılan şikâyeti inceleyen infaz
hâkiminin eğer müdafi hazır ise müdafii hazır olan ve
vekâletnamesini ibraz eden avukatıyla veya avukat aracılığı ile hükümlü veya
tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen delilleri toplayıp
değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir.
41. Başvuru konusu olayda Hâkimlikçe başvurucuya kendi avukatını
temin etme fırsatı tanınmış (bkz. § 10), başvurucu ise avukatını hazır
bulundurmamıştır. Tanık celsede başvurucunun huzurunda dinlenmiş, başvurucuya
tanığın beyanlarına karşı diyecekleri sorulmuş, başvurucu herhangi bir karşı
beyanda bulunmayacağını belirtmiştir (bkz. § 13). Şikâyete konu disiplin
işleminin ring aracındaki güvenlik kamerasının peçeteyle kapatılarak görüntünün
engellenmesi eyleminden kaynaklandığı, savunma hazırlamak için teknik veya
hukuki bilgi gerektirecek karmaşık olaylar olmadığı ve İnfaz Hâkimliği şikâyet
değerlendirme sürecinin basit usul kuralları ile yürütüldüğü, başvurucunun
eylemine ilişkin kamera kaydı bulunduğu (bkz. § 9) dikkate alınmalıdır.
42. Açıklanan gerekçelerle müdafi yardımından yararlanma hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.