logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Cihat Özdemir (2) [1.B.], B. No: 2016/9621, 22/1/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CİHAT ÖZDEMİR BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2016/9621)

 

Karar Tarihi: 22/1/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Cihat ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; hükümlünün bazı haklarından disiplin cezasının yerine getirilmesi sürecinde mahrum bırakılması ve disiplin cezasına ilişkin savunmasını müdafi huzurunda yapamaması nedenleriyle kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/5/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, başvuru tarihinde Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

8. Ceza İnfaz Kurumunun ring aracıyla hastaneye sevkleri sırasında başvurucunun da arasında bulunduğu hükümlülerin ring aracının kamerasını peçeteyle kapatarak görüntü alınmasını engellemeleri üzerine haklarında disiplin soruşturması başlatılmıştır.

9. Disiplin Kurulu Başkanlığının 28/1/2016 tarihli kararı ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (c) bendi gereğince başvurucunun "5 gün hücreye koyma cezası" ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda, bu eyleme dair kamera kayıtlarının da incelendiği belirtilmiştir.

10. Başvurucu, anılan karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Hâkimlik tarafından yazılan 10/3/2016 tarihli müzekkereyle 17/3/2016 tarihinde saat 13.35'te şikâyetin duruşmalı olarak inceleneceği, savunmasını kendisi hazır bulunması ya da vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği başvurucuya bildirilmiş, anılan müzekkere Ceza İnfaz Kurumu idaresince başvurucuya 16/3/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

11. 17/3/2016 tarihli duruşmada başvurucunun avukatıyla görüşmek istediğini bildirmesi üzerine Hâkimlikçe kendisine bu konuda daha önce tebligat yapıldığı hatırlatılmıştır. Başvurucu ise duruşma tarihinin kendisine 16/3/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, bu süre zarfında avukatıyla görüşmesinin mümkün olmadığını ifade ederek ek süre talep etmiştir.

12. Hâkimlik, başvurucuya gerekli tebligat yapıldığı hâlde başvurucunun avukatıyla hazır olmadığını ve beyanda bulunmadığını belirtmiş; başvurucunun beyanda bulunmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar vererek başvurucunun verilen disiplin cezasına itirazının reddine karar vermiştir.

13. Aynı celsede Ceza İnfaz Kurumunda jandarma astsubay olarak görev yapan ve olay anında Ceza İnfaz Kurumunun ring aracında bulunan T.E. tanık olarak dinlenmiş ve beyanında başvurucunun güvenlik kamerasının önüne peçete kapatmak suretiyle içeriyi görmelerini engellediğini bildirmiştir. Başvurucuya tanık beyanına karşı diyeceği olup olmadığı sorulmuş, başvurucu karşı bir beyanda bulunmak istemediğini ifade etmiştir.

14. Başvurucu, müdafi huzurunda savunmasını yapamadığı itirazını da içerir biçimde karara karşı itiraz etmiştir. İtiraz, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 7/4/2016 tarihli kararıyla kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

15. Nihai karar başvurucuya 16/4/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 13/5/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Anayasa Mahkemesi 9/7/2018 tarihli yazısıyla Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun hücre disiplin cezasının infaz edildiği süreçte başvurucunun erişemediğini iddia ettiği hususlara ilişkin ayrıntılı bilgi talep etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu, Anayasa Mahkemesinin sorduğu tüm hususlara 12/7/2018 tarihinde yazılı cevap vermiştir. Söz konusu cevap şöyledir:

"1. Hücre cezasının infaz edilip edilmediği ile ilgili olarak;

Kurumumuz Disiplin Kurulu'nun 28/01/2016 tarihli ve 2019/99 sayılı kararı ile verilen 5 Gün Hücreye Koyma disiplin cezasına karşı adı geçenin Kırıkkale İnfaz Hakimliğine itiraz ettiği ve itirazının reddedildiği, İnfaz Hakimliği kararına karşı yapmış olduğu itirazın da Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği, Kurum Tabibi tarafından 12/05/2016 tarihinde 2016/1642 protokol numarası ile yapılan muayene sonucunda hücre cezasına katlanabileceğinin bildirildiği, 12/05/2016 - 17/05/2016 tarihleri arasında hücre cezası infaz edildiği kayıtların tetkikinden anlaşılmıştır.

2. Başvurucunun yakınlarıyla görüştürülüp görüştürülmediği; görüşmüş ise sayısı ve tarihleri ile ilgili olarak;

5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında ' Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.', 5. Fıkrasında 'Hücreye konulan hükümlünün, resmî ve yetkili merciler ve avukat ile görüşmesine engel olunmaz.' hükümlerinin yer aldığı bu nedenle hücre cezası infaz edilmekte iken yalnızca resmî ve yetkili merciler (Vasi, Kayyım vb.) ve avukat ile görüşmesine izin verilmektedir. Kanun hükümleri gereğince adı geçen hücre cezası infaz edilmekte iken (5 Gün) yasal temsilcisi olmayan yakınları ile görüştürülmemiştir.

3. Başvurucuya talebi üzerine kendisine gazete ve diğer süreli veya süresiz yayınların verilip verilmediği ile ilgili olarak;

5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.' hükmü gereğince hücre cezasının infazı süresince (5 Gün) yayınlardan faydalandırılmamıştır.

4. Başvurucunun televizyon izlemesine yada radyo dinlemesine müsaade edilip edilmediği, müsaade edilmekte ise hangi şartlara tabi olduğu ile ilgili olarak;

5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası,hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.' hükmü gereğince hücre cezasının infazı süresince (5 Gün) radyo dinlemesine ve televizyon izlemesinemüsaade edilmemiş ancak merkezi sistem radyo yayınından faydalanmıştır.

5. Başvurucunun mektuplaşma imkanının bulunup bulunmadığı ile ilgili olarak;

5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin 1. Fıkrasında yer alan ' Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.' hükmü gereğince hücre cezasının infazı süresince (5 Gün) mektuplaşma imkanı bulunmamaktadır."

IV. İLGİLİ HUKUK

17. İlgili hukuk için bkz. Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015,§§ 23-26.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 22/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

19. Başvurucu, hükümlü olarak tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun idaresince verilen hücre disiplin cezasının sonucu olarak ziyaretçi kabulüne, televizyon izlemesine, radyo dinlemesine, gazete okumasına, mektup almasına izin verilmemesi nedenleriyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “…

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

…”

21. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

22. Diğer taraftan Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi, aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi de benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).

23. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir (Turan Günana, § 35).

24. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Bu nedenle mahpuslar için bir ceza infaz kurumundaki yaşam tüm yönleriyle değerlendirilmelidir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir (Turan Günana, § 37). Anayasa’nın 17. maddesi, ceza infaz kurumunda tutulan bir mahpusun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, § 39).

25. Yukarıda ifade edilen tüm hususların yanında ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olmasının gerektiğini ifade etmek gerekir.Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).

26. Öncelikle Anayasa Mahkemesi içtihadının ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa'nın 17. maddesine aykırı bir durum oluşturmadığı yönünde olduğunu belirtmek gerekir. Disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılabilmektedir (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 39).

27. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından ileri sürülen somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.

28. Ceza infaz kurumlarında farklı şekillerde ortaya çıkabilecek kötü muamele biçimleri olabilir. Bununla birlikte hücre disiplin cezasının infaz koşulları infazın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, § 50).

29. Somut olayda,hücre disiplin cezası süresince açık havalandırmadan faydalandırılmadığı ya da müdafiiyle görüşemediği yönünde iddiaları bulunmayan başvurucunun cezasının infazı süresince mahrum kaldığını iddia ettiği hususlardan yalnızca merkezî sistem radyo yayınından faydalandırıldığı anlaşılmıştır (bkz. § 16). Başvurucunun somut olayda mahrum bırakıldığı bazı haklar hücre disiplin cezasının infazının niteliğinden kaynaklanmaktadır ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucudur. Bu bakımdan somut olaydaki hücre cezasının süresi ve infaz şekli gözetildiğinde başvurucunun bazı haklardan mahrum bırakılmasının başvurucuyu yukarıda değinilen özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmadığı anlaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu, hakkında verilen hücre disiplin cezasına karşı yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecinde müdafiiyle savunma yapması için kendisine yeterli süre tanınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Somut olayda başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunun ring aracında gerçekleştirdiği eylemine ilişkin olarak 5275 sayılı Kanun’un disiplin hükümleri çerçevesinde Disiplin Kurulu tarafından ceza verilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun eylemi disiplin hukuku çerçevesinde değerlendirilmiştir.

33. Başvuruya benzer olaylarda uygulanacak ilkeler Anayasa Mahkemesinin Cihan Yeşil kararında ortaya konulmuştur. Adı geçen kararla yirmi gün süreyle hücreye koyma disiplin cezasının infazıyla haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğu, söz konusu disiplin cezasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmiştir (Cihan Yeşil, § 35).

34. Somut olayda da başvurucu, hücre cezasının infazından dolayı haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılacağından hücreye koyma disiplin cezasının medeni hak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Cihan Yeşil, § 35).

35. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, suç isnadına ve medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin dava türlerinin her birine uygulanabileceğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte somut olayda başvurucunun iddialarının Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının medeni hak ve yükümlülükler yönü kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan haklar madde metninde de belirtildiği üzere münhasıran suç isnadı altında bulunan kişilere tanınmış usule ilişkin haklardır. Bu hakların Sözleşme'nin 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında belirtilen "medeni hak ve yükümlülükler" ile ilgili "uyuşmazlıklar" için uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi gerekmektedir (Cihan Yeşil, § 42).

36. Anayasa Mahkemesi de Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “hakkaniyete uygun yargılama” kavramının aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında yer alan “suç isnat edilmiş kişi”nin asgari haklarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu kabul etmiştir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 34). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından disiplin cezalarının da bu maddede öngörülen ilkelere tabi olduğunu belirtmiştir (AYM, E.2010/28, K.2011/139, 20/10/2011).

37. Somut olayda başvurucunun, disiplin cezasına karşı yaptığı şikâyetinin de uygun düştüğü ölçüde “kıyasen” Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendinin tanıdığı usule ilişkin güvencelere sahip olduğu kabul edilmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz.Cihan Yeşil, § 46).

38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hakkaniyete uygun yargılama kavramından hareket ederek adil yargılamanın gereklerini saptamıştır. Bu gereklerden en önemlisi Anayasa'nın 36. maddesinde de açıkça ifade edilmiş olan savunma hakkıdır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması demokratik toplumun temel bir ilkesidir. Bu sebeple AİHM'e göre hakkaniyete uygun bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemlerin savunma hakkının yeterince ve tam olarak kullanılması ile uyumlu olması, bu hakların teorik ve soyut değil etkili ve pratik olacak şekilde yorumlanması gerekmektedir (Cihan Yeşil, § 48).

39. Suç isnadı altındaki kişinin müdafi yardımından yararlanma hakkının Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında korunan bir hak olduğu kuşkusuzdur (AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013). Bu hak gereğince sanığa talebi hâlinde müdafi tayin edilmesi gerekmektedir.

40. Somut olayda, başvurucunun müdafi ile temsil edilmesi için mevzuatta herhangi bir zorunluluk bulunmamaktadır. 16/5/2011 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanun'un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen cümleye göre, disiplin cezasına karşı yapılan şikâyeti inceleyen infaz hâkiminin eğer müdafi hazır ise müdafii hazır olan ve vekâletnamesini ibraz eden avukatıyla veya avukat aracılığı ile hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını vermesi gerekir.

41. Başvuru konusu olayda Hâkimlikçe başvurucuya kendi avukatını temin etme fırsatı tanınmış (bkz. § 10), başvurucu ise avukatını hazır bulundurmamıştır. Tanık celsede başvurucunun huzurunda dinlenmiş, başvurucuya tanığın beyanlarına karşı diyecekleri sorulmuş, başvurucu herhangi bir karşı beyanda bulunmayacağını belirtmiştir (bkz. § 13). Şikâyete konu disiplin işleminin ring aracındaki güvenlik kamerasının peçeteyle kapatılarak görüntünün engellenmesi eyleminden kaynaklandığı, savunma hazırlamak için teknik veya hukuki bilgi gerektirecek karmaşık olaylar olmadığı ve İnfaz Hâkimliği şikâyet değerlendirme sürecinin basit usul kuralları ile yürütüldüğü, başvurucunun eylemine ilişkin kamera kaydı bulunduğu (bkz. § 9) dikkate alınmalıdır.

42. Açıklanan gerekçelerle müdafi yardımından yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 22/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Cihat Özdemir (2) [1.B.], B. No: 2016/9621, 22/1/2019, § …)
   
Başvuru Adı CİHAT ÖZDEMİR (2)
Başvuru No 2016/9621
Başvuru Tarihi 13/5/2016
Karar Tarihi 22/1/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hükümlünün bazı haklarından disiplin cezasının yerine getirilmesi sürecinde mahrum bırakılması ve disiplin cezasına ilişkin savunmasını müdafi huzurunda yapamaması nedenleriyle kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Müdafi yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4675 İnfaz Hakimliği Kanunu 4
6
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 44
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi