TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER KÖSE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/10151)
|
|
Karar Tarihi: 26/9/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin
MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat
BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer KÖSE
|
Vekili
|
:
|
Av. Serap
BEDİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada uygulanan
tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
6. Kamuoyunda bilinen ismiyle Tahşiyeciler grubuna ilişkin
yürütülen bir soruşturmada (anılan soruşturmalara ilişkin ayrıntılı bilgi için
bkz. Hidayet Karaca [GK], B. No:
2015/144, 14/7/2015, §§ 10, 11) bir süre tutuklu kalan bir kişinin şikâyeti
üzerine başvurucu da dâhil olmak üzere gazeteci, yapımcı, senarist, yönetmen ve
emniyet görevlilerinin de aralarında olduğu çok sayıda şüpheli hakkında iftira,
sahtecilik ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmıştır.
7. Başsavcılık, anılan soruşturma kapsamında 26/12/2014
tarihinde başvurucu ile birlikte bir kısım şüphelileri tutuklanmaları istemiyle
İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. İstanbul 5. Sulh Ceza
Hâkimliği 27/12/2014 tarihinde başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
8.Başsavcılık, başvurucunun da aralarında olduğu şüphelilerin
resmî belgede sahtecilik, iftira ve silahlı terör örgütüne üye olma suçunu
işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açmıştır.
9. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmiş ve
Mahkemenin E.2015/281 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
10. Mahkeme 3/11/2017 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı
terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl, iftira suçundan 4 yıl 6 ay, resmî
belgede sahtecilik suçundan 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
11. Hükme karşı yapılan istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye
Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 21/9/2018 tarihli kararıyla iftira suçundan
verilen hüküm yönünden kesin, diğer suçlardan verilen hükümler yönünden ise
temyiz yolu açık olmak üzere esastan reddedilmiştir. Kararda ayrıca
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar verilmiştir.
12. Başvurucu, istinaf mahkemesince silahlı terör örgütüne üye
olma ve resmî belgede sahtecilik suçları yönünden verilen kararlara karşı
temyiz yoluna başvurmuş olup bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
davanın temyiz incelemesi devam etmektedir.
B. İlgili Süreç
13. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6/6/2016 tarihli ve
E.2016/24769 sayılı iddianamesi ile Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) kurucusu ve liderinin de
aralarında olduğu yetmiş üç örgüt yöneticisi hakkında silahlı terör örgütü
kurma ve yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, siyasi ve askerî casusluk yapma,
zimmet, nitelikli dolandırıcılık, resmî belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan
mal varlığı değerlerini aklama, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak
kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına verme, yayma, ele
geçirme suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Anılan
iddianamede, Millî İstihbarat Teşkilatına ait tırların durdurulması ve aranması
eylemlerinin FETÖ/PDY mensubu kişilerce ve bu yapılanmanın amaçları
doğrultusunda gerçekleştirildiği ifade edilmiştir (AYM, E.2016/6 (D. İş.),
K.2016/12, 4/8/2016, § 16).
14. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona
ermiştir. Kamu makamları ve soruşturma mercileri -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda FETÖ ve/veya PDY olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu
değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve
diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
15. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe
girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin
kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil
toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar
yürütülmüş ve çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri
uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri,
§ 51; Mehmet Hasan Altan (2)
[GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 6/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Resmi belgede
sahtecilik" kenar başlıklı 204. maddesi şöyledir:
(1) Bir
resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir
resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi
kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)
Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak
düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren,
gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi
belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya
kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı
oranında artırılır.
17. 5237 sayılı Kanun'un
"İftira" kenar başlıklı 267. maddesinin ilgili fıkraları
şöyledir:
(1)
Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da
basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve
kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için
bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2)
Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza
yarı oranında artırılır.
...
18. 5237 sayılı Kanun'un "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"...
(2)
Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis
cezası verilir."
19. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun
"Cezaların artırılması"
kenar başlıklı 7. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Terör örgütünün; cebir, şiddet veya
tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere
başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile
işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır ..."
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2)
Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
21. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklulukta
geçecek süre” kenar başlıklı 102. maddesinin(2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Ağır
ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır.
Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi
toplam üç yılı geçemez.”
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 26/9/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak -UYAP üzerinden temin edilen ve sunduğu belgelerden- geçimini
önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan, bireysel başvuru tarihi itibarıyla tutuklu olarak ceza
evinde bulunan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İhlal İddiaları
Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; tutukluluğun devamına karar veren Mahkemenin
matbu gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, kanuni ve makul tutukluluk
süresinin aşıldığını, ret kararlarında somut gerekçelerin gösterilmediğini ve
uzayan tutukluluk nedeniyle masumiyet karinesinin de ihlal edildiğini, itiraz
sonucu verilen kararların gerekçelerinin de ilgili ve yeterli olmadığını ve bu
nedenle tutuklamaya karşı itiraz hakkını etkin olarak kullanılamadığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
27. Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun
iddialarının özünün tutukluluk süresinin makul süreyi aştığına yönelik olduğu
anlaşılmakla başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
31. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
32. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun kanunda
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun devam
eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
33. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da- 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473,
25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B.
No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
34. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 3/11/2017
tarihinde mahkûmiyetine karar verilen ve 21/9/2018 tarihinde de istinaf
başvurusu esastan reddedilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada
incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil olma niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle tutukluluğun makul süreyi aştığına
ilişkin iddianın yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 26/9/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.