TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DİDAR ADAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/13215)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat GÜVEN
|
Başvurucu
|
:
|
Didar ADAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Mevlüt Burak KAPTAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Bilgiler
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı
karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl
ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
B. Başvurucuya İlişkin
Süreç
10. Başvurucu, FETÖ/PDY'ye ait olduğu tespit edilen Muzaffer
Ancın Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapmakta iken darbe girişimi sonrası
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının (Savcılık) başlattığı bir soruşturma
kapsamında gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucunun ifadesi 24/10/2016 tarihinde Savcılık
tarafından alınmıştır. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de
hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle çalıştığı okulda sadece
öğretmenlik yaptığını, herhangi bir yasa dışı faaliyette bulunmadığını, ByLock, Eagle
benzeri bir programı asla kullanmadığını, Bank Asyada maaş hesabı olduğunu ve
Aydın'daki örgüt mensuplarını tanımadığını ileri sürmüştür.
12. Savcılık 24/10/2016 tarihinde tutuklanması istemiyle
başvurucuyu Aydın 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.
Başvurucunun sorgusu Hâkimlikte 24/10/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu
sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucunun sorgu
sırasındaki ifadesi şöyledir:
"Benim savcılık aşamasında vermiş olduğum
ifademi tekrar ederim ilaveten üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Ben
öğretmenim çocuklarıma sadece vatan millet sevgisini öğretmeye çalıştım bu
nedenle suçlamayı kabul etmiyorum. Herhangi bir şeklide suç isnatına konu
aramada delil elde edilememiştir: 3 tane çocuğum vardır bir ay sonra çocuğum
sınava girecektir, diğer çocuğum psisyatri tedavisi görmektedir. Benim facebook
hesabımda yoktur, kaçma şüphem yoktur, annem ve babam yaşlıdır, babam ameliyat
olmuştur, onlar bu durumdan mağdur olacaktır. Çocuklar sınava hazırlanmakta
psikolojileri bozulacaktır serbest bırakılmamı talep ediyorum."
13. Hâkimlik, sorgu sonucunda başvurucunun terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklanmasına
karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüpheliler R.Ş., M.Ö., A.K., A.S.,
Z.A. Didar Adak, E.I., M.Z. ve Y. Ö.'nün üzerine atılı silahlı terör örgütüne
üye olma suçunun niteliğine, kanun maddesinde öngörülen ceza miktarına,
şüphelilerinin üzerine atılı suçun CMK'nun 100/3-a-11 maddesinde yazılı katalog
suçlardan olması, katalog suç nedeniyle tutuklama nedeninin kanun gereğince
varsayıldığı, soruşturma dosyası kapsamında toplanan deliller, şüphelilerin
savunmaları, by/lock programının tespiti, gizli tanık beyanları, olaya ve
şüphelilerin yakalanmasına ilişkin kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan
tutanak içerikleri, arama ve el koyma tutanakları karşısında;
Şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün
üyesi olduğu yönünde üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu, delillerin toplanma aşamasında
olması, şüphelilerin delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ihtimalinin
bulunduğu, tanıklar veya başkaları üzerinde baskı yapabileceği,
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının
yasal veya gayriyasal imkanlarla yurt dışına kaçma teşebbüslerinin olduğunun
görsel ve yazılı basında yer alması ve atılı suça dair yasada yazılı cezanın
üst haddi göz önüne alındığında şüphelilerin yargılamadan kaçabileceği yönünde
de somut olgular mevcut olduğundan verilmesi muhtemel ceza ile tutuklama
tedbirinin anılan gerekçelerle ölçülü olduğu ve bu yüzden adli kontrol
uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla atılı suçtan CMK'nun 100 maddesi
uyarınca şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına ...[karar
verildi.]"
14. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen Aydın 1.
Sulh Ceza Hâkimliği tutuklama kararında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle
itirazı 31/10/2016 tarihinde reddetmiştir.
15. Başvurucu 10/1/2017 tarihinde tahliye talebinde bulunmuş,
talep Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 13/1/2017 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
16. Başvurucu tahliye talebinin reddine dair verilen karara
itiraz etmiş, itirazı inceleyen Aydın 2. Sulh Ceza Mahkemesi itirazı 7/2/2017
tarihinde kesin olarak reddetmiştir.
17. Başvurucu anılan kararı 10/2/2017 tarihinde öğrendiğini
beyan etmiş ve 7/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Savcılığın 4/7/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun
terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle
aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ve ByLock programına ilişkin genel
açıklamaların yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin kuruluşuna ve
tarihçesine, hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet
gösterdiğine, hiyerarşik yapısına ve hukuka aykırı hangi tür eylemlerde
bulunduğuna değinilmiş; sonrasında başvurucuya yöneltilen suçlamaya ilişkin
olgulara yer verilmiştir.
19. İddianamede, başvurucunun örgütsel nitelikli eylemleri
bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Bu
suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. Başvurucunun örgütle iltisaklı olduğu tespit edilen Özel
Muzaffer Ancın Ortaokulunda 2005 yılından beri Türkçe öğretmeni olarak
çalıştığı belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun eşi A.A.A.nın örgütün bölge sorumlularından
olup 15 Temmuz itibarıyla kaçak olduğu ifade edilmiştir.
iii. 2014 yılından sonra başvurucunun Bank Asyada hesabının
olduğu tespit edilmiştir.
iv. İl imamı (örgüt yöneticisi) olduğu tespit edilen A.K.nın eşi
ile başvurucunun yakın ilişkide olduğu tespit edilmiştir.
v. Örgütsel toplantı yapıldığı tespit edilen bir otelde, ilde
örgüt yönetiminde yer aldığı iddiası ile haklarında soruşturma başlatılan
birçok kişi ile başvurucunun telefon görüşmeleri yaptığı belirtilmiştir.
vi. Başvurucunun evinde yapılan aramada örgüte ait 2010 tarihli
bir gazetenin nüshası tespit edilmiştir.
20. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin
hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"... örgüte ait dershane veokullarda
görev yapması, örgütsel amaçlarla yapıldığı değerlendirilen otel konaklama
kayıtları, Bank Asya bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte
değerlendirildiğinde şüphelinin 'tayine tabi' örgütün hiyerarşik yapılanması
içerisinde yer alan üyelerinden olduğu anlaşılmakla ... şüphelinin ... [FETÖ/PDY
üyesi olduğu anlaşılmıştır.]"
21. Başvurucu; Savcılık makamının iddiasına yönelik verdiği
savunmasında özetle 1996 yılında Pamukkale Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği
Bölümünden mezun olduğunu, aynı yıl Denizli'de bulunan Meltem Dershanesinde
öğretmenlik yapmaya başladığını, üç yıl burada çalıştıktan sonra Denizli Server
Gazi Kolejine geçtiğini, 2005 yılından bu yana Özel Muzaffer Ancın Ortaokulunda
Türkçe öğretmeni olarak çalıştığını, eşi A.A.A. ile 1997 yılında tanıdıkları
vasıtasıyla tanışarak evlendiğini, Bank Asyada hesaplarının bulunduğunu, evinde
ele geçirilen FETÖ/PDY'ye ait gazetelerden olan Yerel Bakış isimli gazeteninnüshasını ailesi ile ilgili bir
haber olması sebebi ile sakladığını, örgüt üyesi olmadığını, ailevi tartışmalar
nedeni ile eşinin evi terk ettiğini vekendisi ile görüşmediğini beyan etmiştir.
22. Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 25/7/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar
vermiş, E.2017/247 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
23. Başvurucu, Mahkemenin 2/1/2018 tarihli kararıyla duruşma
sırasında tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... sanığın tutukluluk süresinin 1
yıldan fazla olması, toplanan delil durumu ve suç vasfının lehe değişme
ihtimalinin bulunması dikkate alınarak tahliyesine ... [karar
verildi.]"
24. Başvurucu hakkındaki kovuşturma bireysel başvurunun incelendiği
tarih itibarıyla Mahkemede derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili ulusal hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; soruşturma kapsamında hakkında somut bir delil
olmadan tutuklandığını, çalıştığı okulda sadece görev icabı öğretmenlik
yaptığını, örgütün herhangi bir faaliyetine katılmadığını, eşinin kaçak
olduğunu bilmediğini, eşi üzerinden kendisine yapılan suçlamanın kabul
edilemeyeceğini ve sonuç olarak hakkında belirtilen delillerin kuvvetli suç
şüphesi oluşturmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi
gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından Bakanlık, verilen tutuklama
kararlarında adli mercilerce tutuklamaya yönelik gerekçelerin belirtilmiş
olduğunu, tutuklamaya dair verilen kararlara ilişkin gerekçeler kapsamında
başvurucunun tutukluluğunun keyfî olduğunun savunulamayacağını
değerlendirmiştir. Ayrıca Bakanlık iddianamede başvurucunun örgütün hiyerarşik
yapısı içinde tayine tabi
üyelerinden olduğunun belirtildiğini ve örgütün finans kaynağı Bank Asya isimli
kuruluşta başvurucunun hesaplarının bulunduğu hususlarını da hatırlatmıştır.
29. Başvurucu; Bakanlığa karşı görüşünde, Bakanlığın görüş
yazısını kabul etmediğini ve başvuru formunda belirtilen şikâyetleri aynen
tekrar ettiğini bildirmiştir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
31. Anayasa'nın "Kişi
hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci
fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
33. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar
başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl
edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin
kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada
öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da,
savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin
yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din,
vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı
suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile
saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin
uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları
incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere
ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan
suçlama FETÖ/PDY'ye üye olma iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın
olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu
değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir
[GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017 § 57; Aydın
Yavuz ve diğerleri, §§ 237, 238).
35. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi
kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun
tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer
maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek,
aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu
aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242;
Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Genel İlkeler
36. Genel ilkeler için bkz. Salih
Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 99-104.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
37. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu
belirtilen FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında
silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi
uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
38. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin
meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın
ön koşulu olan suçun işlendiğine dair
kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
39. Somut olayda başvurucu hakkında verilen tutuklama ve
tutukluluğa itirazın reddi kararlarında suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak
dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş (bkz. § 13) fakat buna ilişkin
herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
40. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; başvurucunun
yaklaşık yirmi yıldır örgütle iltisaklı okullarda öğretmenlik yaptığı, eşinin
bölge sorumlularından olup 15 Temmuz'dan sonra kaçak olduğu, örgüt yöneticisi
olduğu tespit edilen birçok kişi ile telefon görüşmelerinin olduğu ve örgütün
finans merkezi konumundaki Bank Asyada başvurucunun hesabının bulunduğu
olgularına dayanılmıştır (bkz. §§ 18-20).
41. Savcılık başvurucunun örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer
alan ve örgütün doğrudan yönlendirdiği anlamına gelen tayine tabi elemanlarından biri olduğunu,
uzun yıllardır örgüte ait okulda görev yapmasının -iddianamenin genelinde
verilen bilgilere göre- göstermelik bir formaliteden ibaret olduğunu iddia
etmiştir.
42. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 6/11/2018 tarihli ve E.2018/3375,
K.2018/3918 sayılı kararında "Sanığın
soruşturma aşamasında beyanlarında bylock programını kullandığını kabul etmesi,
FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı kurumlarda uzun yıllar öğretmen olarak
çalışıp örgüt içi tayine tabi olması ve dosya kapsamı nazara alındığında
sanığın bylock kullanıcısı olduğunu bildiren ayrıntılı bylock tespit ve
değerlendirme tutanağının dosyaya gelmesi beklenilmeden karar verilmesi sonuca
etkili bulunmamıştır." diyerek FETÖ/PDY ile bağlantılı
okullarda uzun yıllar öğretmen olarak görev yapıp örgüt içi tayine tabi olmanın örgütsel ilişki
bakımından önemine dikkat çekmiştir.
43. FETÖ/PDY'nin örgütlenmeye özel önem verdiği alanların
başında eğitim gelmektedir. Bu nedenle örgüt ilk olarak yetiştirdiği
mensuplarını öğretmen olmaya teşvik etmiş ve örgütlenmesini başta okul ve
dershaneler temelinde gerçekleştirmiştir. Anayasa Mahkemesi Ali Şeker (B. No: 2016/68962, 20/9/2018)
kararında başvurucunun Aktif-Sen isimli sendikada yöneticilik yapmasını, Recep Uygun (B. No: 2016/76351, 12/6/2018)
kararında ise başvurucunun FEM dershanesinin ortağı ve yöneticisi olmasını FETÖ/PDY'nin özellikleri, eğitime verdiği önem, bu
kuruluşların FETÖ/PDY ile bağlantısı yöneticilik yapılan dönemde ülke genelinde
FETÖ/PDY ile olarak yaşanan olayları dikkate alarak kuvvetli suç
belirtisi olarak kabul etmiştir.
44. Sonuç olarak somut olayda, başvurucunun tamamı örgüte ait
okullarda yaklaşık yirmi yıllık bir süre ve tayine tabi konumda çalışma hayatı
sürdürmesinin, başvurucuya örgütsel nitelikli eylemleri bakımından duyulan suç
şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtiyi oluşturduğunun kabul edilmesi
gereklidir.
45. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama
tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu
değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı
edilmemelidir.
46. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya
doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin
soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve
soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma
tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile
bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan
yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi
ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
47. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör
örgütüne üye olma ve ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme
suçları Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri
arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın
ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki
değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak,
B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran
Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç
5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun
gereği tutuklama nedeni varsayılabilen
suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser
Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
48. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar
verilirken, işlendiği iddia olunan suçun niteliğine, mevcut delil durumuna,
atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırına, örgüt mensuplarının kaçma
yönünde imkânlarının bulunduğuna ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı
hususlarına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13).
49. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel
koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik
tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu
yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin
olmadığı söylenemez.
50. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup
olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13.
ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm
özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser
Yıldırım (2), § 151).
51. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını
ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize
olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini
aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman
Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe
teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği
ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda
örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde
hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza
soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
52. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate
alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını,
işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan
tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz
kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 13) keyfî
ve temelsiz olduğu söylenemez.
53. Açıklanan gerekçelerle tutuklamanın hukuki olmadığı
iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
54. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddeler) bu hakka
dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15.
maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek
bulunmamaktadır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.