TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET KAYGISIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/5740)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Umut FIRTINA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ahmet KAYGISIZ
|
|
|
2. Hüseyin GÜRSOY
|
|
|
3. Kenan KAYGISIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet Erol ALSAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda numaraları
belirtilen başvuru dosyalarının 2017/5740 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 71.
maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana
ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuların maliki olduğu başvuruya konu taşınmaz 1/1000
ölçekli revizyon uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmıştır.
Başvurucular, bu taşınmazın kamulaştırılması istemiyle İdareye (Belediye veya
Bakanlık) başvurmuş fakat bu yoldan bir sonuç elde edememişlerdir.
9. Başvurucular, bunun üzerine imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılan taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle İdare aleyhine
tam yargı davası açmışlardır.
10. Derece mahkemelerince uyuşmazlığın esası hakkında karar
verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Kararda, 20/8/2016 tarihli ve 6745
sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la 4/11/1983 tarihli
ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na birtakım hükümler eklendiği
vurgulanmıştır. Bu bağlamda uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî
kurumlara ayrılan taşınmazların kamulaştırılması için öngörülen beş yıllık
sürenin 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. madde gereğince bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı ve bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı
kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
11. Kararlar istinaf veya temyiz aşamalarında derdesttir.
12. Başvurucular 6/2/2017 ve 9/6/2017 tarihlerinde bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Mevzuat Hükümleri
13. 13/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun "İmar programları, kamulaştırma ve kısıtlılık
hali" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe
girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar
programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında
ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere
Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul
edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına
tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar
programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis
edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde
kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık
bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan
yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller
kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye
kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam
eder."
14. 3194 sayılı Kanun'un“İmar
planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerler" kenar başlıklı 13.
maddesi şöyledir:
"(Birinci fıkra iptal: Ana.Mah.nin
29/12/1999 tarihli ve E.:1999/33, K.:1999/51 sayılı Kararı ile)
İmar programına alınan alanlarda kamulaştırma
yapılıncaya kadar emlak vergisi ödenmesi durdurulur. Kamulaştırmanın yapılması
halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan
emlak vergisi, kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödenir. Birinci fıkrada
yazılı yerlerin kamulaştırma yapılmadan önce plan değişikliği ile
kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada ayrılması halinde ise durdurma
tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini mal sahibi öder.
(Üçüncü fıkra iptal: Ana.Mah.nin 29/12/1999
tarihli ve E.:1999/33, K.:1999/51 sayılı Kararı ile)
Onaylanmış imar planlarında, birinci fıkrada
yazılı yerlerdeki arsa ve arazilerin, bu Kanunda öngörülen düzenleme ortaklık
payı oranı üzerindeki miktarlarının mal sahiplerince ilgili idarelere bedelsiz
olarak terk edilmesi halinde bu terk işlemlerinden ayrıca emlak alım ve satım
vergisi alınmaz."
15. 2942 sayılı Kanun'a 6745 sayılı Kanun'un 33. maddesi ile
eklenen ek 1. madde şöyledir:
"Uygulama imar planlarında umumi
hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne
dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama
imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar
programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu
taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını
kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı
değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin
yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı
maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari
başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu
idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.
Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde
taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki
değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi
yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen el
konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve
taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.
Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında
açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü,
yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen
davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar
hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra
hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci
fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört
olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran
bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak
ödemelerde kullanılır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak
ayrılan ödeneğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve
geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır."
16. 2942 sayılı Kanun'a 6745 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile
eklenen geçici 11. madde şöyledir:
"Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin birinci
fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.
Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası
hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve takipler hakkında
da uygulanır."
B. Yargı Kararları
17. Anayasa Mahkemesinin 2942 sayılı Kanun'un geçici 11.
maddesinin iptaline ilişkin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/196, K.2018/34 sayılı
kararının ilgili kısımları şöyledir:
"21. İtiraz konusu kuralla mülkiyet
hakkına yapılan müdahalenin orantılı olup olmadığı da incelenmelidir. Bu
bağlamda imar uygulamalarında kamulaştırma yapılmadan da ilgili kamu yararı
amacının gerçekleştirilmesi için kişilerin ve kamunun taşınmazlarının bedelsiz
olarak devrine ilişkin hükümlerin varlığı dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla
öncelikle kanun koyucu tarafından belirlenen araçları dikkate alarak kamu
hizmeti alanına ayrılan yerlerin belirleneceği, ancak bu alanların yeterli
olmaması durumunda ise bazı taşınmazların temininin ancak kamulaştırma yoluyla
sağlanabileceği anlaşılmaktadır. Özel mülkiyette bulunan taşınmazların imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılmasında kamusal yarar bulunmakla
birlikte bu yolla malike aşırı ve orantısız bir külfet yüklenmemelidir.
22. Diğer taraftan imar uygulamalarının geniş
alanları kapsaması nedeniyle ve bütçeye yeterli ödeneğin konulması amacıyla
kanun koyucu kamulaştırma sürecinin beş yıllık süre içinde tamamlanmasını
öngörmüştür. Mülkiyetin kamu yararına kontrolüne ilişkin söz konusu müdahaleler
bakımından kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu takdir yetkisi
çerçevesinde söz konusu kamu yararı amacının gerçekleştirilmesi yönünden
belirtilen fiilî ve hukuki engeller sebebiyle malikin makul ve belirli bir süre
boyunca bu kısıtlamalara katlanması beklenebilir. Ancak bu sürenin uzaması
hâlinde söz konusu kısıtlamalar, taşınmaz malikine yüklenen külfeti
ağırlaştıracağı gibi kısıtlılık süresinin uzamasına bağlı olarak malikin
zararını karşılayabilecek herhangi bir giderim imkânının getirilmemesi de
malike aşırı bir külfet yüklenmesine sebep olacaktır.
23. İtiraz konusu kuralda, imar uygulamasıyla
getirilen kısıtlılık yönünden öngörülen beş yıllık sürenin maddenin yürürlük
tarihinden itibaren yeniden başlaması hüküm altına alınmaktadır. Başka bir
ifadeyle mülkiyet hakkından dilediği gibi tasarruf edebilmesi ve
yararlanabilmesi kısıtlanan malikin kamulaştırma bedeline kavuşabilmesi veya
söz konusu kısıtlılık halinin kaldırılarak mülkiyet hakkından yararlanabilmesi
için geçmesi gereken beş yıllık sürenin yeniden başlaması söz konusu
olmaktadır. Kanun koyucu bu süre nedeniyle malikin uğradığı zararları telafi
etmeye veya gidermeye yönelik herhangi bir düzenleme ise getirmemiştir. Üstelik
bu kısıtlılık nedeniyle açılacak davalarda taşınmazı kullanamamaktan doğan
zararların istenebileceği yönünde bir düzenleme mevcut olmadığı gibi itiraz
konusu kural, yürürlük tarihinden önceki kısıtlılık sürelerinin de dikkate
alınmamasına yol açmaktadır. Bu durum ise malike aşırı bir külfet yüklemekte ve
kamu yararı ile malikin mülkiyetin hakkı arasında gözetilmesi gereken adil
dengeyi malik aleyhine bozmaktadır.
24. Dolayısıyla imar uygulaması sonucu
taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmesi suretiyle getirilen kısıtlamaların
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yeniden başlamasına yol açan
itiraz konusu kuralla mülkiyet hakkına yapılan müdahale orantılı değildir.
25. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13.
ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın
2., 5., 9. ve 36. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
...
28. 2942 sayılı Kanun'un geçici 11. maddenin
birinci fıkrasının iptal edilmesi nedeniyle itiraz konusu ikinci fıkranın
uygulanma olanağı kalmamıştır. Bu nedenle itiraz konusu kural 6216 sayılı
Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve
Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılmasına gerekgörülmemiştir."
18. Danıştay Altıncı Dairesinin 10/4/2014 tarihli ve
E.2011/5403, K.2014/3033 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Kamu yararının gerekleri ile mülkiyet
hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin bozulduğundan ve mülkiyet
hakkının kullanımının belirsizliğe itildiğinden sözedilebilmesi için, imar
planının onaylanmasından sonra kamulaştırmanın ne kadar zaman içinde yapılması
gerektiğinin de belirlenmesi gerekmektedir.
Bugün itibarıyla, mevzuatta bu konuyu
düzenleyen açık bir düzenleme yer almamaktadır.
3194 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin, Anayasa
Mahkemesinin 29.12.1999 tarihli, K:1999/51 sayılı kararıyla iptal edilen 3.
fıkrasında, imar planının onaylanmasından itibaren, beş yıl sonra müracaat
edildiğinde, umumi hizmetlere ayrılan alanlarda, hizmet ile ilgili yapıların
yapımından vazgeçildiğine dair görüş alınması şartıyla, taşınmaz maliklerine
bazı haklar tanınmıştır.
Diğer yandan, 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'nun 23. maddesinde, kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden
itibaren beş yıl içinde,
kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaması veya
kamu yararına yönelik bir ihiyaca tahsis edilmeyerektaşınmaz malın olduğu gibi
bırakılması şartıyla malike taşınmazını geri alma hakkı öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere, yasa koyucu, mülkiyet hakkını
ilgilendiren konularda, idarenin beş yıl boyuncahareketsiz kalmasını, malikler
lehine bazı haklar doğması bakımından yeterli görmüştür.
Yasa koyucunun bu eğiliminin, uyuşmazlık
konusu olayda da kıyasen uygulanması hukuka ve hakkaniyete uygun olacağından,
imar planlarının onaylanmasından itibaren beş yıl geçmesine karşın, ilgili
idarelerce kamunun kullanımına ayrılan taşınmazların kamulaştırılmaması
durumunda, mülkiyet hakkının kullanımının belirsizliğe itildiğini, dolayısıyla,
kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil
dengenin bozulduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Bu kapsamda uyuşmazlık konusu olayda da
davacıların taşınmazlarının 2008 yılından itibaren imar planlarında
ağaçlandırılacak alan olarak ayrıldığı dikkate alındığında, söz konusu beş
yıllık sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacıların başvurusu üzerine
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 10. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle maliki
oldukları taşınmazın davalı belediyece imar programına alınması, bu program
dahilinde geciktirilmeksizin kamulaştırılması gerektiğinden, davacıların
kamulaştırma istemlerinin reddedilmesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka
uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır..."
19. Danıştay Altıncı Dairesinin 6/12/2018 tarihli ve
E.2017/2384, K.2018/10135 sayılı kararının ilgili kısımları şöyledir:
"...Bu Kanunun ek 1 inci maddesinin
üçüncü fıkrası hükmü, bu madde kapsamında kalan taşınmazlara ilişkin dava ve
takipler hakkında da uygulanır.” hükmü yer almış, anılan maddeAnayasa
Mahkemesinin 28/03/2018 tarihli, E:2016/196, K:2018/34 sayılı kararıyla iptal
edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davanın reddi yolundaki
ilk mahkeme kararının, Dairemizin anılan kararıyla, davacıya ait taşınmazın
15/02/1993 tarihli, 8 sayılı revizyon imar planında park alanında kaldığı,
planın yürürlüğe girmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen davalı idarece
taşınmazın imar programına alınmadığı ve bunun sonucu olarak
kamulaştırılmadığı, taşınmazın imar programına henüz alınmaması nedeniyle,
davacının mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı,
mülkiyet hakkının özünü zedeleyen uygulamaların İmar Kanununun 10. maddesine
açıkça aykırı olduğu hususu gözönüne alındığında, davacının 16.07.2007 gününde
davalı idareye başvurusu üzerine İmar Kanununun 10. maddesi hükmü uygulanmak
suretiyle söz konusu taşınmazın imar programına alınması gerektiği gerekçesiyle
bozulduğu, bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince, Geçici 11. madde uyarınca
karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, Mahkeme kararının gerekçesini
oluşturan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun Geçici 11. maddesinin Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş olması karşısında, Dairemizin bozma kararında yer alan
gerekçeler dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekmektedir.
Öte taraftan, davacıya ait taşınmazı kapsayan
uygulama ve nazım imar planlarının yargı kararıyla iptal edildiği görülmekte
olup taşınmazın bulunduğu alanın plansız kalıp kalmadığı, yeni plan yapılmış
ise taşınmaz üzerindeki kısıtlılık halinin devam edip etmediği hususunun da
değerlendirilmesi gerekmektedir...."
20. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin
10/5/2019 tarihli ve E.2019/840, K.2019/755 sayılı kararının ilgili kısımları
şöyledir:
"...Öte yandan Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 13/02/2018 gün ve E:2017/3585, K:2018/247
sayılı kararı ile uyuşmazlık konusu taşınmazın 'Küçük Sanayi Alanı' ve 'Resmi
Kurum' alanı kullanımında kaldığı anlaşıldığından Yenimahalle Belediye
Başkanlığı da husumete alınarak dosyanın tekemmülü sağlanmak suretiyle yeniden
bir karar verilmesi gerekmektedir.'' gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararı
kaldırılıp, yeniden karar verilmek üzere dava dosyasının mahkemesine
gönderilmesine karar verildiği, Ankara 1. İdare Mahkemesi 20/11/2018 günlü,
E:2018/1273, K:2018/2573 sayılı kararıyla kaldırma kararının gerekçesini
gözetmeden sadece Yenimahalle Belediye Başkanlığını da davalı konuma alarak,
aynı kararı verdiği anlaşılmıştır.
Bu durumda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 45. maddesinde Bölge İdare Mahkemesi kararlarının kesin olduğu ve
kaldırma kararı doğrultusunda karar verileceğinin öngörülmesine ve İdare
Mahkemesince karar verildiği tarihten önce Anayasa Mahkemesi'nin 28/03/2018
günlü, E:2016/196, K:2018/34 sayılı kararıyla 04/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanununa 20/08/2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanunun 34. maddesiyle
eklenen geçici 11. maddenin iptal edilmesine rağmen İdare Mahkemesince Ankara
Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin kaldırma kararına uyulmayarak ve
geçici 11. maddenin iptal edildiği gözetilmeyerek yeniden aynı gerekçeyle
verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 10/3/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucular; taşınmazlarının imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale
sebebiyle taşınmazlarını diledikleri gibi kullanamadıklarını belirtmişlerdir.
Başvurucular, taşınmazlarının kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline
yol açtığını ifade etmişlerdir. Başvurucular bunun yanında dava sürecinde
yapılan yasal değişikliklerin geriye yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
23. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular; mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünün de ihlal edildiğini
ileri sürmektedirler. Ancak somut olayda eşitlik ilkesinin ihlaline yol
açabilecek farklı muamelenin varlığı başvurucular tarafından
temellendirilmemiştir.
25. Diğer taraftan başvurucunun asıl şikâyetinin imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki olduğu
taşınmazdan dilediği gibi yararlanamadığına, taşınmazı kullanamadığına ve onu
tasarruf edemediğine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun belirtilen
şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir.
27. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu
konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte
dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
28. Başvuruculara ait taşınmazlar muhtelif tarihlerde imar
planlarında yapılan değişikliklerle kamu hizmeti alanına ayrılmıştır.
Başvurucular, imar kısıtlılığı nedeniyle uzun yıllar taşınmazlarını
kullanamadıklarından ve buna rağmen kamulaştırma talebinin İdare tarafından
kabul edilmediğinden yakınmaktadır. Gerçekten de başvurucuların kamulaştırma
talebi İdare tarafından reddedilmiş, başvurucuların İdare aleyhine açtığı tam
yargı davaları da sonuçsuz kalmıştır. Derece mahkemeleri 2942 sayılı Kanun'a
eklenen geçici 11. madde gereğince ek 1. madde kapsamında kalan ve bu Kanun'un
yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf hakkı kısıtlanan taşınmazlar hakkında
da idareye tanınan beş yıllık sürenin Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren başlayacağını belirterek davanın esası hakkında karar verilmesine yer
olmadığına karar vermiştir.
29. Bilindiği üzere 6745 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile 2942
sayılı Kanun'un geçici 11. maddesinde, ek 1. madde kapsamında kalan ve bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan
taşınmazlar bakımından da söz konusu beş yıllık sürenin bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren başlayacağı öngörülmüştür. Ancak bu madde hükmü,
malike aşırı bir külfet yüklediği ve kamu yararı ile malikin mülkiyetin hakkı
arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi malik aleyhine bozduğu gerekçesiyle
Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun devamı sırasında 28/3/2018 tarihinde
iptal edilmiştir.
30. 2942 sayılı Kanun'a eklenen geçici 11. maddenin yürürlüğe
girmesinden önceki yerleşik Danıştay içtihadında, imar planlarının
onaylanmasından itibaren beş yıllık süre geçmesine rağmen ilgili idarelerce
imar planlarında kamu hizmetine ayrılan taşınmazların kamulaştırılmamasının
mülkiyet hakkının kullanımında belirsizliğe yol açtığı kabul edilmiştir.
Danıştayın bu içtihadını anılan Kanun maddesinin iptaline ilişkin Anayasa
Mahkemesinin 28/3/2018 tarihli kararından sonra da sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Gerek Danıştayın gerekse de İstinaf Mahkemelerinin 2942 sayılı Kanun'un geçici
11. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasını gözeterek
ilk derece mahkemelerince verilen kararları esas incelemesi yapılmak üzere
bozdukları görülmektedir (bkz. §§ 18-20).
31. Somut olayda ise başvurucular ilk derece mahkemelerince
verilen karar verilmesine yer olmadığına dair kararların istinaf ve temyiz
aşamasında onandığını ve bu nedenle etkin hukuki koruma sağlamadığını
belirterek bireysel başvuru konusu yargılamalar devam ederken başvuruda
bulunmuşlardır.
32. Ancak ilk derece mahkemelerince verilen kararlara dayanak
olan Kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği ve bu hususun
Danıştay ve istinaf mahkemelerince gözetilerek hüküm tesis edildiği dikkate
alınmalıdır. Buna göre başvurucular iddialarını dile getirdikleri istinaf veya
temyiz kanun yollarını tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
35. Bireysel başvurular sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20.
maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a
geçici madde eklenmiştir.
36. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya
da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
37. Ferat Yüksel
(B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında
Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı
kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla
31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak
Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 27-36).
38. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/3/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.