TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HALİL BERK BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2017/13338)
Karar Tarihi: 19/9/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Serruh KALELİ
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Ali KOZAN
Başvurucu
Halil BERK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kısım mahpusun kapalı görüş hakkının sınırlandırılması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu cevap vermemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016 tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine karar verilmiştir. Üç aylık sürelerle uzatılan OHAL süreci devam etmektedir. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ( [GK], B. No: 2016/22169, 20/06/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
8. Eski vali yardımcısı olan başvurucu 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrasında terör örgütü Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu gerekçesiyle Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanarak Nevşehir E TipiKapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
9. Başvurucu 10/8/2016 tarihinde Sincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 3/8/2016 tarihli talimatı doğrultusunda, Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu (İdare ve Gözlem Kurulu)28/7/2016 tarihinde kapalı görüşlerin iki haftada bir yapılmasına karar vermiştir. Kararda bu uygulamanın devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine işlenen suçlar terörle mücadele kanunu kapsamına giren suçlar ile toplu işlenen suçlardan tutuklu olanlara yönelik olduğu belirtilmiştir.
10. Başvurucu 28/11/2016 tarihli şikâyet dilekçesi ile infaz hâkimliğinebaşvurmuştur. Anılan dilekçesinde diğer tutukluların haftada bir kez kapalı görüş hakkını kullanabilmelerine rağmen kendisinin iki haftada bir bu haktan yararlandırıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu, görüş hakkının mevzuattahaftada bir olacak şekilde düzenlendiğini, kapalı görüş hakkını ortadan kaldıran yasal bir düzenleme bulunmamasına rağmen bu haktan yararlandırılmaması nedeniyleailesiyle görüşemediğini belirterek, kapalı görüş hakkından haftada bir yararlandırılması talebinde bulunmuştur.
11. Ankara Batı İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) 5/12/2016 tarihli kararıyla şikâyetin reddine karar verilmiştir. Kararda; uygulamanın hukuka aykırı olmadığı, mevzuata ve ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
12. Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 29/12/2016 tarihli kararıyla İnfaz Hâkimliği kararının gerekçesi yerinde görülerek anılan karara yapılan itiraz reddedilmiştir.
13. Nihai karar 6/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 23/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/3/2017 tarihli ara kararıyla başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 19/6/2018 tarihli müzekkeresiyle ilgili Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun tutuklu kaldığı sürede yaptığı tüm görüşlerin sıklığına ilişkin bilgi ve belgeler talep edilmiştir. 20/6/2018 tarihli cevap yazısından, başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğu 10/8/2016 ile 22/3/2017 tarihleri arasında aile fertleriyle (eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri ve kayınvalidesi) on iki kez kapalı ve üç kez açık görüş yaptığı anlaşılmaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir...
...
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."
17. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir."
18. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları,...ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
19. 22/7/2016 tarihli ve 23/7/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (OHAL KHK'sı) "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi şöyledir:
"e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet Bakanlığı ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular telefonla haberleşme hakkından ancak onbeş günde bir ve bu bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabilirler."
20. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının olay tarihinde yürürlükte olan (d) bendi şöyledir:
"(d) Hükümlü ve tutuklular, bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada bir kez olacak şekilde, üçü kapalı biri açık görüş olmak üzere görüşme yapabilir."
21. Ziyaret Yönetmeliği'nin 13/9/2017 tarihli ve 30179 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak değiştirilen "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi şöyledir:
"(d) Kurum idaresinin uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftaları kapalı görüş olmak üzere, hükümlü ve tutuklular bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada bir kez olacak şekilde görüşme yapabilir."
22. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasına eklenen, 18/8/2016 tarihli ve 29805 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren (e) bendi şöyledir:
"(e) Kurum mevcudu, güvenliği ve düzeni dikkate alınmak suretiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan, hükümlü ve tutuklular için ceza infaz kurumlarındaki açık görüşler idare ve gözlem kurulu kararıyla iki ayda bir yaptırılabilir."
23. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Ziyaret gün ve saatleri" kenar başlıklı 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Ziyaret günleri ve saatleri ile bir hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısı, kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak, kurumca belirlenir..."
24. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Kapalı görüş" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:
"Kapalı görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin her türlü maddi temasının önlendiği, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebilecek şekilde izlenebildiği ve ceza infaz kurumu idaresinin bu iş için tahsis ettiği özel bölümde yapılan görüşmelerdir."
B. Uluslararası Hukuk
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS/Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre özel hayata saygı hakkı, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin sosyal kimliğini geliştirme hakkı anlamında bir özel hayatı güvence altına almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, § 45; Oleksandr Volkov/Ukrayna, B. No: 21722/11, 9/1/2013, §§ 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).
27. AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), [BD], B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69).
28. AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123).
29. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§ 99-105).
30. AİHM'e göre hükümlü ve tutukluların özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, § 127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 46).
31. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24. 2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları belirlemelidir,
24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler, mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar. ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
33. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013, §§ 22-27) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; tutuklu olarak bulunduğu süre boyunca kapalı görüş hakkının haksız şekilde sınırlandırıldığını, görüş hakkının sınırlandırılmasına ilişkin OHAL KHK'larında bir düzenleme olmadığını belirtmiştir. Başvurucu; eşi ve üç çocuğu ile sağlıklı koşullarda görüşemediğini ve ailesiyle sürdürülebilir bir ilişki kuramadığını, masumiyet karinesi göz ardı edilerek gerçekleştirilen sınırlayıcı uygulama nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde; öncelikle uygulamanın 17/05/2018 tarihinde sonlandırıldığını, Ceza İnfaz Kurumundaki kapalı görüşlerin tekrar haftada birolacak şekilde uygulanmaya başladığını ifade etmiştir. Görüşte kapalı görüşlerin iki haftada bir yapılması yönündeki Ceza İnfaz Kurumu kararının, 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sonrası yaşanan olağanüstü kapasite artışı nedeniyle personel başına düşen hükümlü ve tutuklu sayısının artmasına bağlı olarak güvenlik önlemlerinin arttırılması gerekliliğinden doğduğu belirtilmiştir. Ayrıca savunma hakkının öncelikli olması nedeniyle avukat görüşlerinde aksama yaşanmaması için tutukluların aileleriyle olan görüşlerinin iki haftada bir yapılması kararlaştırıldığı vurgulanmıştır. Bakanlık görüşünde; söz konusu kararın, ceza infaz kurumlarının güvenliği, düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesinin yanında savunma hakkının zedelenmemesi gayesini taşıdığı da belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
37. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun temelidir ...
Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.
Her çocuk, ... yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir..."
38. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
39. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır. Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarında da hükümlü ve tutukluların aileleri, başka kişiler ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileri tarafından ziyaret edilmelerine izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Söz konusu tavsiye kararında, koşulların oluşması ve gerekli görülmesi hâlinde ziyaretlere kısıtlamalar konulabileceği ancak bu tür kısıtlamaların kabul edilebilir asgari bir iletişime imkân tanıyacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.
40. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89).
41. Belirli suçlardan hükümlü ve tutuklular için kapalı görüş hakkının ilgili Cumhuriyet savcısının kararı doğrultusunda alınan idare ve gözlem kurulu kararlarıyla sınırlandırılması aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır.
42. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
43. Somut olayda hükümlü ve tutukluların yakınlarıyla iki haftada bir görüşme yapabileceği şeklindeki düzenlemenin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 3/8/2016 tarihli karar ve talimatı doğrultusunda alınan İdare ve Gözlem Kurulunun 28/7/2016 tarihli kararıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Anılan kararlarda uygulamanın dayanağı olarak 5275 sayılı Kanun, ZiyaretYönetmeliği ve 667 sayılı OHAL KHK'sı gösterilmiştir. İnfaz Hâkimliği de aynımevzuata dayanarak ve İdare ve Gözlem Kurulunun karar gerekçelerini tekrarlayarak başvurucunun itirazını reddetmiştir.
44. 5275 sayılı Kanun'un83. maddesinde, ziyaret hakkı olanlar sayıldıktan sonrahükümlünün haftada bir ziyaret edilebileceği genel kural olarak düzenlenmiştir.Kanun'un114. maddesi ile soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının soruşturmanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabileceği veya bu hususta sınırlama getirebileceği belirtilerek tutuklular yönünden genel kurala istisna getirilmiştir. 667 sayılı OHAL KHK'sının "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri" kenar başlıklı 6. maddesiyle ziyaret hakkı düzenlenirken, Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklı tutularak Kanun'un 114. maddesinde tanımlanan yetkinin korunduğu görülmektedir. Kanun'da ayrıca, ziyaretlerin kapalı ve açık görüş olarak yapılacağı hüküm altına alınmakla yetinilmiş, görüşlere ilişkin koşul ve sürelerin Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Bakanlık tarafından çıkarılan ve başvuru tarihi itibariyle de yürürlükte olan Ziyaret Yönetmeliği'nde Kanun'un haftada bir kez ziyaret yapılabileceği yönündeki hükmüne uygun düzenleme yapılmıştır.
45. Başvuru konusu uygulamaya dayanak olan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının kapalı görüşlerin iki haftada bir yapılmasına ilişkin kararında 5275 sayılı Kanun'un 114. maddesinde verilen ve 667 sayılı OHAL KHK'sı ile korunan görüşlerin sınırlandırılmasına yönelik yetkiye dayanıldığı ancak bu durumun ayrıntılı şekilde açıklanmadığı görülmüştür. Öte yandan ilgili kararda, ülke genelinde uygulanan olağanüstü hâlden devam eden olağan dışı koşullardan bahsedilereksınırlamanın kanuni dayanakları gösterilmek suretiyle güvenlik gerekçesine dayanıldığı ve sadece tutuklular yönünden geçici bir tedbir öngörüldüğü dikkate alındığında, anılan yetkinin kullanımı için Kanun'da öngörülen koşulların somut olayda oluştuğunun yeterli gerekçe ile ortaya konulduğu kabul edilmelidir. Bu durumda Kanun'un 114. maddesinde Cumhuriyet savcısına verilen yetkiye dayanılarak silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklu olan başvurucuya anılandüzenlemelerin uygulandığı ve bu düzenlemelerin kanunla sınırlama koşulunu karşıladığı sonucuna varılmıştır.
46. Öte yandan isnat edilen suçların ağırlığına göre tutuklu ve hükümlülere tanınan birtakım hak ve imkânların farklılaşması doğaldır. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçların ağırlığı, devam eden OHAL koşulları, Ceza İnfaz Kurumunun mevcudu ile personel sayısı dikkate alındığında kamu düzenini, Ceza İnfaz Kurumu güvenliğini ve soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesinisağlama amacıyla bir kısım suçtan tutuklu olanlar için kapalı görüş hakkının sınırlandırılmasının meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı değerlendirilmiştir.
47. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin, § 63). Bu durumda başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin aile hayatına saygı hakkının kısıtlanması bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Mehmet Zahit Şahin, § 64; Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 68).
48. Bu bağlamda başvuruya konu kapalı görüş hakkının sınırlandırılmasını 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen askerî darbe teşebbüsü ve sonrasındaki gelişmeler ile birlikte değerlendirmek gerekmektedir.
49. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıklarının talimatı ile darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilen çok sayıda kişi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturmalar kapsamında başta Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet ve yargı mensupları olmak üzere çok sayıda kamu görevlisi ve ayrıca sivil kişi hakkında yakalama ve gözaltına alma tedbirleri uygulanmış; bu kişilerin önemli bir bölümü mahkeme kararıyla tutuklanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51). Öte yandan tutukluların ve hükümlülerin güvenliğini ve muhafazasını sağlamakla görevli ceza infaz koruma memurlarının ve jandarma personelinin bir kısmı, ayrıca gerektiğinde tutukluların güvenliğinin sağlanmasında görevlendirilebilecek olan emniyet görevlilerinin önemli bir bölümü terör örgütleri ile olan ilgileri nedeniyle kamu görevinden çıkarılmış veya uzaklaştırılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 57).
50. FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla tutuklu olan başvurucu 667 sayılı OHAL KHK'sının 6. maddesinde tahdidi olarak sayılan aile fertleri ile mevzuatta açıkça öngörülen koşullarda görüşebilmektedir. Görüş hakkının kullandırılmadığına ya da tamamen kaldırıldığına ilişkin bir iddiası bulunmayan başvurucunun, Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunduğu 7 ay 12 günlük sürede üç kez açık görüş ve on iki kez de kapalı görüş hakkından yararlandırıldığı görülmektedir. Başvurucunun bu görüşlerde eşi, üç çocuğu, annesi, babası, kardeşleri ve kayınvalidesi ile görüşebildiği, dolayısıyla aile fertleriyle doğrudan temasını sürdürme imkânından yararlandığı anlaşılmaktadır.
51. Ziyaret Yönetmeliği'nin 10. maddesinde de ziyaret günleri ve saatleri ile hükümlü ve tutuklunun görüşebileceği ziyaretçi sayısının kurumun fiziki yapısı ve kapasitesi dikkate alınarak ilgili ceza infaz kurumlarınca belirleneceği düzenlenmektedir. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü sonrası terör örgütüyle ilgili soruşturma ve kovuşturmalar nedeniyle artan tutuklu sayısına rağmen personel sayısının azalması dikkate alındığında, darbe teşebbüsünden sonra artan soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla ceza infaz kurumlarında ziyaretçilere yönelik alınan tedbirlerin ve geçici sınırlandırmaların olağanüstü koşulardan doğan acil bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bağlamda isnat edilen suçların ağırlığı ve sayısı artan soruşturmaların selameti gözönüne alınaraktutuklular hakkında getirilen birtakım sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşuluna aykırılık oluşturmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanan başvurucunun kapalı görüş hakkına getirilen sınırlamanın, görüşme hakkını ortadan kaldırmayan geçici bir tedbir olması ve yakınlarıyla temasını sürdürebilecek şekilde uygulandığı hususları gözetildiğinde makul olduğu değerlendirilmektedir.
52. Tüm bu hususlar gözönüne alındığında OHAL koşullarının gerektirdiği kamu düzeninin korunması ihtiyacı ile soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmesini ve Ceza İnfaz Kurumu güvenliğini sağlama amaçları doğrultusunda -isnat edilen suçun ağırlığı da dikkate alınarak- başvurucunun aile fertleriyle olan ilişkisinin sürdürülmesini engellemeyen kapalı görüş hakkının sınırlandırılması şeklindeki söz konusu müdahalede, kamu makamları tarafından güdülen meşru amaç ile başvurucunun bireysel yararı arasında adil bir dengenin kurulduğu, demokratik toplumda gerekli olan müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
53. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
54. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA, 19/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.