TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN ÇAYLI BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2017/1436)
|
|
Karar Tarihi: 12/2/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan ÇAYLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Hatice YILDIZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılama yapılmaması
nedeniyle adil yargılanma hakkının; ceza soruşturması kapsamında mal varlığı
hakkında verilen el koyma tedbiri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/11/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi silahlı bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve Bakanlar Kurulu tarafından ülke genelinde 21/7/2016
tarihinden itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmesine
karar verilmiştir. Müteaddit defalar uzatılan OHAL 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Darbe teşebbüsüne ilişkin süreç, OHAL ilanı, OHAL döneminin
gerektirdiği tedbirlere ilişkin detaylı açıklamalar Anayasa Mahkemesinin Aydın Yavuz ve diğerleri ([GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-20, 47-66) kararında yer almaktadır.
10. Başvurucu hakim olarak görev yapmakta iken darbe teşebbüsü
sonrasında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör
örgütüne üye olma suçlarını işlediği şüphesiyle Zonguldak Cumhuriyet
Başsavcılığınca 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Zonguldak Sulh Ceza
Hâkimliği (Hâkimlik) 21/7/2016 tarihinde başvurucunun anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
11. Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığı 28/7/2016 tarihinde
anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma
suçlarından haklarında soruşturma yürütülen başvurucu dâhil bazı şüphelilerin
mal varlığı hakkında el koyma tedbiri uygulanmasını talep etmiştir.
12. Hâkimlik 28/7/2016 tarihinde talebi kabul ederek diğer
şüphelilerle birlikte başvurucunun tüm bankalardaki hesaplarına, tapuda kayıtlı
tüm gayrimenkullerine ve aracına el konulmasına karar vermiştir. Kararda
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi ile
27/7/2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 668 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara
Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendi dayanak olarak gösterilmiştir.
13. Kararın gerekçesinde, şüphelilerin Fetullahçı Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) kapsamında fikir ve eylem birliği
içinde hareket ettiklerine ve soruşturma konusu suçların işlendiğine dair
kuvvetli şüphenin bulunduğuna işaret edilmiştir. Şüphelilerin, el koyma
tedbirine konu mal varlıklarını örgüt faaliyetleri kapsamında edindikleri ve
söz konusu mal varlıklarını muvazaalı olarak başkalarına devredeceklerine veya
yurtdışına kaçıracaklarına ilişkin ciddi deliller olduğu vurgulanmıştır. Bu
bağlamda telafisi imkansız zararların engellenmesi amacıyla el koyma tedbirine
karar verildiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu, 25/8/2016 tarihli ve 29812 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun 24/8/2016 tarih
ve 2016/426 sayılı kararı ile meslekten ihraç edilmiştir. Bu karar 29/11/2016
tarihinde kesinleşmiştir.
15. Başvurucu 21/9/2016 tarihinde el koyma kararına itiraz
etmiştir. İtiraz dilekçesinde; el koyma tedbirine konu mal varlıklarının suçtan
elde edildiğine dair somut delil olmadığı, gerekli araştırma yapılmadan tedbir
kararı verildiği ve tedbirin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek el koyma
tedbirinin kaldırılması talep edilmiştir.
16. Bir kısım şüphelilerle birlikte başvurucunun da itirazını
inceleyen Bartın Sulh Ceza Hâkimliği 27/10/2016 tarihinde; her ay şüpheli
hesabına yatan maaşın varlığı halinde maaş
kadar paranın aylık harcamalar için kullanılmak üzere çekilmesine izin
verilmesine, bunun dışındaki el koyma kararına karşı yapılan itirazların ise
ayrı ayrı reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, el koyma
tedbirinin dosya kapsamı ve kararda dayanılan gerekçelere göre usul ve yasaya
uygun olduğu belirtilmiştir.
17. Bu karar başvurucuya 14/11/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 23/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/11/2016 tarihli ve
2016/6195 Değişik İş sayılı kararı ile ekteki listede isimleri bulunan
şüphelilerin mal varlıkları üzerindeki el koyma tedbirleri kaldırılmıştır. Söz
konusu listede başvurucu da bulunmaktadır.
20. Hâkimlik, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/11/2016
tarihli kararına istinaden 23/11/2016 tarihli ve 2016/4257 Değişik İş sayılı
kararı ile başvurucu hakkında 28/7/2016 tarihinde verilen tedbir ve el koyma
kararını kaldırmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 12/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
22. Başvurucu bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak
geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Bağımsız ve Tarafsız
Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
24. Başvurucu; el koyma kararını veren hakimliğin savcılık
talebini inceleme yapmadan olduğu gibi kabul ettiğini ve KHK hükümlerinin bir
talimat gibi algılanarak el koyma kararı verildiğini belirterek bağımsız ve
tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia
edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel
başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
26. Somut olayda başvurucu, el koyma kararını veren hakimliğin
savcılık talebini olduğu gibi kabul ettiğini ve KHK hükümlerinin talimat gibi
uygulandığını belirtmiş ise de bu hususun başvuruya konu kararı ne şekilde ve
nasıl etkilediğine ilişkin somut açıklamada bulunmamış, bu durumu ortaya koyan
herhangi bir belge veya bilgi sunmamıştır. Bu itibarla, başvurucu ihlal
iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal
edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların
temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; 668 sayılı KHK ile 5271 sayılı Kanun'un 128.
maddesindeki güvencelerin ortadan kaldırıldığını, yetkili ve görevli olmayan
mahkemenin el koyma kararı verdiğini ve kanuna aykırı olarak keyfi bir şekilde
tedbirin uygulandığını vurgulamıştır. Başvurucu, suçtan elde edilip edilmediği
araştırılmadan tüm mal varlığı hakkında el koyma kararı verildiğini ve kararda
mal varlığının suçtan elde edildiğine dair herhangi bir gerekçe
belirtilmediğini, ayrıca tedbire karşı yapılan itirazın da gerekçesiz olarak
reddedildiğini iddia etmiştir. El koyma tedbiri nedeniyle ailesinin başkalarına
muhtaç hale geldiğini belirten başvurucu, söz konusu tedbir kararının 668
sayılı KHK'nın bir talimat gibi algılanması neticesinde verildiğini ve benzer
soruşturmalarda el koyma tedbirinin uygulanmadığını belirtmiştir. Başvurucu
sonuç olarak bu gerekçelerle mülkiyet, adil yargılanma ve özel hayata saygı
hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde başvurucu hakkındaki ceza yargılamasının
devam ettiği belirtilmiştir. Bakanlık, el koyma kararının şartları oluşmadığı
iddiasının 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat davasında ileri
sürülebileceğinden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvurunun kabul
edilemez bulunması gerektiğini ifade etmiştir. Bakanlık son olarak FETÖ ile
bağlantılı olunduğu şüphesiyle yürütülen soruşturma kapsamında mal kaçırma
şüphesi nedeniyle 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesine uygun olarak verilen
kararda herhangi bir keyfilik ya da takdir hatası bulunmadığı, dolayısıyla
müdahalenin kanuni, meşru ve orantılı olduğu yönünde görüş bildirmiştir.
30. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, el koyma kararı
verildiği tarihte aleyhinde hiçbir delil olmadığını ve mahkumiyetine gerekçe
olarak gösterilen ByLock
kullanımına ilişkin isnadın ceza dosyasına sonradan girdiğini belirtmiştir.
Başvurucu, tedbir kararına karşı tazminat yolunun el koyma kararının
kaldırılmasını sağlamayacağından etkili bir yol olmadığını ifade etmiştir.
Başvurucu, soruşturma dosyasında somut delil olmadan keyfi bir kararla tüm mal
varlığına el konulduğu vurgulamıştır.
2. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu gerekçeli karar hakkı ve özel
hayata saygı hakları ile eşitlik ilkesinin de ihlal edildiğini ileri
sürmektedir. Ancak başvurucunun mal varlığı hakkında el koyma tedbirinin
uygulanmasına ilişkin şikâyeti esas itibarıyla mülkiyet hakkını
ilgilendirdiğinden başvurucunun söz konusu ihlal iddialarının mülkiyet hakkı
bağlamında incelenmesi uygun görülmüştür.
32. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir."
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan
maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve
parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM,
E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
33. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 4/7/2013 tarihli ve
E.2013/8830, K.2013/18335 sayılı, 23/9/2013 tarihli ve E.2013/14435,
K.2013/21106 sayılı ve 14/12/2015 tarihli ve E.2014/19906, K.2015/19237 sayılı
ilamlarından da anlaşıldığı üzere 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
düzenlenen yol, bir yandan başvurucunun maruz kaldığı elkoyma işleminin hukuka
aykırılığının tespitini, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk
yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm
olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429,
30/3/2016, § 28).
34. Somut olayda, başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyeliği
suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturması kapsamında başvurucunun taşınır ve
taşınmaz mal varlığına tedbir konulmuş ve söz konusu tedbir işlemi 21/11/2016
tarihinde kaldırılmıştır. Bu doğrultuda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarını 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen
hukuk yolunda ileri sürmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mal varlığına tedbir
konulmasına ilişkin şikâyetinin de diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete
neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA 12/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.