TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET REŞİT ARSLAN BAŞVURUSU (8)
|
(Başvuru Numarası: 2017/14700)
|
|
Karar Tarihi: 4/11/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Engin GÜNDÜZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Reşit ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan
başvurucunun maruz kaldığı iddia edilen uygulamalar nedeniyle kötü muamele
yasağının; göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle de haberleşme
hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular 31/1/2017, 3/4/2017 ve 27/4/2017
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2017/21548 ve 2017/22299 numaralı başvuru dosyalarının
kişi ve konu yönlerinden hukuki irtibat nedeniyle 2017/14700 numaralı başvuru
dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2017/14700 numaralı başvuru dosyası
üzerinden yapılmasına ve diğer dosyaların kapatılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, devletin egemenliği altında bulunan
topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan hükümlü
olarak Gaziantep L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunmaktadır.
10. Başvurucu, daha önce 21/7/2016 ile 3/10/2016
tarihleri arasında tutulduğu Karaman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum)
19/8/2016 ve 22/8/2016 tarihlerinde İnsan Hakları Derneğine (Dernek), Türkiye
İnsan Hakları Vakfına (Vakıf) ve aynı zamanda vasisi olan yeğeni F.A.ya birer mektup
göndermek istemiştir.
11. Başvurucu; Derneğe ve Vakfa yazdığı ikişer sayfadan
oluşan mektuplarda 21/7/2016 günü Ankara'dan Karaman'a sevk edildiğini, bir ay
geçmesine rağmen eşyalarının tarafına teslim edilmediğini, sevk sırasında
üzerinde olan giysiyle yatıp kalktığını, Kurumda başta sayım ve ilaç alma olmak
üzere birçok hukuksuz dayatmalarda bulunulduğunu, bu dayatmaları kabul etmediği
için sağlık sorunlarına rağmen hakkında soruşturma açılıp hücreye atıldığını
belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yoğun sigara ve baca dumanı olan gürültülü
yerlerde tutulduğunu, ilaçlarının geciktirildiğini ya da hiç verilmediğini,
hastaneye sevkinin yapılmadığını, bu nedenle sağlığının iyice bozulduğunu, beş
gündür benzer durumdaki başka bir hükümlüyle birlikte aydınlatma ve
havalandırması olmayan sağlıksız bir hücrede tutulduğunu, hücreye neden
konulduğunu ve burada ne kadar süre tutulacağını bilmediğini ifade etmiştir.
Başvurucu son olarak V.A. adındaki ikinci müdürün hakaret ve tehditlerine maruz
kaldığını, can güvenliğinin tehlikede olduğunu, şikâyetlerini ilettiği Savcılık
ve Bakanlığın konuya duyarsız kaldığını, seslerini duyurmak için arkadaşıyla
birlikte açlık grevine başladıklarını, kayıtlı olduğu uzaktan eğitimi
sürdüremediğini belirtmiş; yaşadığı sorunlarla ilgili yerinde inceleme ve başka
ceza infaz kurumuna nakil için girişimde bulunulmasını Dernek ve Vakıftan talep
etmiştir.
12. Başvurucu, F.A.ya yazdığı altı sayfadan oluşan
mektubunda, Dernek ve Vakfa yazdığı mektupta yer verdiği şikâyetlerini
tekrarlamış; bunlara ek olarak tarafına gönderilen posta evrakının akıbetini
bilmediğini, kendisine psikopatmış gibi davranıldığını, başmemur H.nin de
hakaret ve tehdidine maruz kaldığını, hücrenin pislik içinde olduğunu,
havalandırmadan yararlandırılmadığını belirtmiş; kantin harcaması için para
istemiş ve Derneğe yazdığına benzer mahiyetteki mektup örneğini insan
haklarıyla ilgili kuruluşlar ve ilgili devlet kurumlarına kendisi adına
göndermesini talep etmiştir.
13. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının
(Disiplin Kurulu) 26/8/2016 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararlarıyla
mektupların alıkonulmasına karar verilmiştir. Anılan kararlarda, ilgili mevzuat
hükümleri hatırlatıldıktan sonra mektubun içeriğinde Kurum görevlilerini hedef
gösteren, iftira niteliği taşıyan söylemlerde bulunulduğu gerekçesine yer
verilmiştir.
14. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararlarına
karşı Karaman İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan itiraz 9/9/2016 ve
27/2/2017 tarihli kararlarla reddedilmiştir. Kararların gerekçesinde; Kurumda
yaşadığı birtakım olaylardan idarecileri sorumlu tuttuğu, bu doğrultuda yazdığı
mektup içeriğindeki ifadelerin Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan,
kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgiler niteliğinde
olduğu, Disiplin Kurulu kararlarının usul veya yasaya uygun olduğu
belirtilmiştir.
15. Başvurucunun İnfaz Hâkimliği kararlarına yaptığı
itiraz Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 29/9/2016 ve 10/3/2017 tarihli
kararlarıyla reddedilmiştir. Kararlarda, İnfaz Hâkimliği kararlarının usul ve
yasaya uygun olduğu belirtilmiştir.
16. Başvurucu 5/1/2017 tarihinde tebliğ edilen nihai
karara karşı 31/1/2017 tarihinde, 16/3/2017 tarihinde tebliğ edilen nihai
karara karşı 3/4/2017 tarihinde, 30/3/2017 tarihinde haberdar olduğu nihai
karara karşı 27/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Başvurucu 8/1/2020 tarihli dilekçesiyle örgütsüz
hükümlü olduğunu beyan etmiş, durumuna ilişkin olarak Gaziantep L Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunca alınan terör örgütünden ayrılma
konusunda samimiyetinin tasdik edildiğine dair 4/12/2019 tarihli kararı Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
18. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Rıdvan
Türan, B. No: 2017/20669, 10/3/2020, §§ 15-28.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
19. Mahkemenin 4/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
20. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini
ödeyemeyecek durumda olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; cezaevinde etnik kimliğinden dolayı bir
takım ayrımcı ve düşmanca uygulamalara maruz bırakıldığını, bu nedenle kötü
muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
23. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu
olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar
ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu
edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
24. Başvuruya konu olayda başvurucu, Kurumda başta sayım
ve ilaç alma olmak üzere birçok hukuksuz dayatmalarda bulunulduğunu, bu
dayatmaları kabul etmediği için sağlık sorunlarına rağmen hakkında soruşturma
açılıp hücreye atıldığını bu suretle kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri
sürmektedir. Bununla birlikte başvurucunun söz konusu iddialarının adli ve/veya
idari bir soruşturmayla incelenmediği anlaşılmaktadır. Başvurucunun anılan
iddialarını herhangi bir adli ve/veya idari bir merciye ilettiğine dair bilgi
ya da belge sunmadığı da gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır (benzer
yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672,
11/1/2018, § 249; Ufuk Arslan, B. No: 2017/34473, 26/12/2018, § 87).
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; ceza infaz kurumunda maruz kaldığı haksız
uygulamalar ve yaşadığı sağlık sorunlarıyla ilgili olarak mektup yoluyla sesini
duyurmaya çalıştığını, zira kamu makamlarına yaptığı başvurulardan sonuç
alamadığını, yargılama sırasında yapılan duruşmaların göstermelik olduğunu,
mahkeme kararlarının özensiz ve gerekçesiz olduğunu, kararlarda mektubunun
incelendiğine dair hiçbir gerekçenin bulunmadığını, vekâlet ücretinin haksız olarak
üzerinde bırakıldığını belirterek haberleşme hürriyetinin, adil yargılanma
hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat ve yargı
içtihatları hatırlatıldıktan sonra ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak suçun önlenmesi, disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceği, haberleşme
özgürlüğüne yapıldığı iddia edilen müdahalelerin incelemesinde kanunilik ve
müdahaleyi haklı kılan sebeplerin var olup olmadığının her somut olayın kendi
koşulları içinde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda
Disiplin Kurulu, İnfaz Hâkimliği ve Karaman Ağır Ceza Mahkemesi kararlarının
ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği, kararlardaki tespit ve sonuçların
yasanın uygulanması niteliğinde olduğu, Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükleri
ihlal eder nitelikte olmadığı ifade edilmiştir.
28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru
formundaki iddialarını tekrarlamış, Bakanlığın konuyla ilgili ilkelere ve
mevzuata yer vermesine karşın mektuplarının gönderilmemesine dayanak olacak tek
bir kelime dahi göstermediğini, bu tutumunun çelişkili olduğunu belirtmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın "Haberleşme hürriyeti"
kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:
“Herkes, haberleşme hürriyetine
sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına
bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere
bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış
merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine
dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin
onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir.”
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun sakıncalı
görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine
ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular
haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, B. No:
2013/1822, 20/5/2015, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015,
§ 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural,
B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015,
§ 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda
da bu kararlardan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamakta olup
başvurucunun ihlal iddialarının haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmesi
uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı
anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Müdahalenin
Varlığı
32. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme
hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına
alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 8. maddesinde de
herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu
düzenlemesine yer verilmiştir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı,
haberleşme hürriyetinin yanı sıra içeriği ve biçimi ne olursa olsun
haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Haberleşme bağlamında,
bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve görsel iletişimlerine
konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması gerekir. Posta, elektronik
posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme
faaliyetlerinin haberleşme hürriyeti ve haberleşmenin gizliliği kapsamında
değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693,
16/4/2015, § 49; Ahmet Temiz, § 31).
33. Kamu makamlarının bireyin haberleşme hürriyetine ve
haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi,
Anayasa ve Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır.
Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla
haberleşme hürriyetine yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte
haberleşme hürriyeti mutlak nitelikte olmayıp meşru birtakım sınırlamalara
tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, § 50; Ahmet
Temiz, § 32).
34. Somut olayda Disiplin Kurulu, başvurucunun göndermek
istediği mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar
vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun
haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.
ii. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
35. Haberleşme hürriyetine yapılan müdahale, Anayasa'nın
22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha
fazlasına dayanmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun
olmadığı takdirde Anayasa'nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler,
...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve
ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin
...gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve
somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha
fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir
(Ahmet Temiz, § 36).
(1) Kanunilik
37. Anayasanın 13. ve 22. maddeleri uyarınca haberleşme
hürriyetine yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin
yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli
bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir (Ahmet
Temiz, §§ 37, 38).
38. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında,
somut olayda da uygulanan 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin hükümlülerin ceza
infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının
kanuni dayanağını oluşturduğu ve düzenlemenin kanunilik ölçütünü karşıladığı
tespiti yapılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan Anayasa'nın
haberleşme hürriyetinin düzenlendiği 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz
konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak
usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği
belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu
kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak
olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar
getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123,
30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet
Koray Eryaşa, §§ 74-76; Ahmet Temiz, § 41).
(2) Meşru Amaç
39. Haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin meşru
kabul edilebilmesi için bu müdahalenin Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci
fıkrasında sayılmış olan millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına dayanması gerekir (Ahmet
Temiz, § 47).
40. Somut olayda haberleşme hürriyetine yapılan
müdahalenin ceza infaz kurumunun düzeni ile disiplinin sağlanması, kamu
düzeninin ve güvenliğinin sağlanması kapsamında yapıldığı, bu bağlamda
yazışmaların denetlenmesine yönelik uygulamanın meşru amaç taşıdığı sonucuna
varılmıştır.
(3) Demokratik
Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(a) Genel
İlkeler
41. Tutuklu ve hükümlüler, Anayasa ve Sözleşme'nin ortak
koruma alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, §
27; Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, §
65). Bu bağlamda tutuklu ve hükümlülerin haberleşme hürriyeti de Anayasa ve
Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Ahmet Temiz, § 66; Musa Kaya
(2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 62).
42. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın
kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi kurumda
güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması
durumunda tutuklu ve hükümlülerin sahip oldukları haklar sınırlanabilir (Turan
Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35; Ahmet Temiz, § 66).
43. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu
başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek
üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük
ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı
olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki
kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat
Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
44. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat
Üstündağ, § 46).
45. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen
amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret
etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya -müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise- diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).
(b) Hükümlü ve
Tutukluların Mektuplarının Denetlenmesi Suretiyle Haberleşme Hürriyetine
Yapılan Müdahalelerin Demokratik Toplum Gereklerine Uygunluğunun Denetiminde
Gözetilmesi Gereken Hususlar
46. Ceza infaz kurumu yetkilileri, mektup gönderme ve
almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya
ile bağlantısında en önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde
bulundurarak dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahkûmlara
yardım etmeli, bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Kahraman Güvenç, B.
No: 2013/2072, 3/2/2016, § 49; Musa Kaya (2), § 66; Orhan Bingöl,
B. No: 2016/9154, 12/11/2019, § 29; Mustafa Baysal, B. No: 2016/58482,
11/9/2019, § 33, 34).
47. Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahalenin
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması
gerekir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Ahmet Temiz, § 58; Musa
Kaya (2), § 54; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).
48. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ahmet
Temiz, §§ 64, 65; Özkan Kart (2), §§ 66, 67). Orantılılık ise
bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir
dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler
için bkz. Mehmet Koray Eryaşa, § 89; Veysi Aktaş (2), B. No:
2015/15982, 6/2/2019, § 36).
49. Haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahale
bakımından adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının tespitinde müdahaleyi
gerçekleştiren kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin karar gerekçesi büyük
önem taşır. Kamu makamlarının ve derece mahkemelerinin temel hak ve
özgürlüklere yönelik müdahalenin zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve
orantılı olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyma yükümlülüğü
vardır. Aksi durumda temel haklara yönelik müdahalelerin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla haberleşme hürriyetine gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince
ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler
Anayasa'nın 22. maddesini ihlal edecektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Ahmet
Temiz, §§ 67, 68; Musa Kaya (2), §§ 64-66; Mehmet Reşit Arslan
(3), B. No: 2013/1770, 10/3/2016, §§ 48, 49; Kahraman Güvenç, B.
No: §§ 43, 44).
50. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili
ve yeterli sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer
başvuruların koşullarına göre değişebilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Ceza infaz kurumlarına gelen veya bu kurumlardan
gönderilen yazışmalara yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek
makul nedenler, somut olayın tüm koşulları dâhilinde objektif bir gözlemciyi
haberleşme hakkının kötüye kullanıldığına ikna edebilecek nitelikte, olaya has
olgu ve bilgilerle, somut mektuba özgü kabul edilebilir makul gerekçelerle
açıklanmalıdır. Sakıncalı bulunan mektuptaki hangi ifadelerin hangi nedenlerle
ceza infaz kurumu güvenliğini tehlikeye düşürdüğünün somut verilere dayanılarak
gerekçelendirilmesi gerekir. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (3) numaralı
fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri
hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe
yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve
telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise
gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararında
veya infaz hâkimliğinin kararında sadece bu madde hükmünün yazılmış olması
ilgili ve yeterli gerekçe sayılmaz (benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet
Temiz, §§ 69, 70; Ramazan Vural, §§ 71, 72; Musa Kaya (2), §
67; Kahraman Güvenç, §§ 50-52; Mehmet Reşit Arslan (3), §§ 56-58;
Ercan Oral, B. No: 2013/3827, 3/2/2016, §§ 43, 44; Musa Kaya (3),
2013/3828, 1/12/2015, §§ 60, 61; Veysel Kaplan, B. No: 2013/1830,
18/11/2015, §§ 63-65; Turan Günana (4), B. No: 2013/8554, 4/11/2015, §§
67, 68; Abdulvahap Kavak, B. No: 2013/7477, 6/10/2015, §§ 66, 67; Mustafa
Aydin, § 74; Akif İpek, §§ 72-74; Eren Yıldız, §§ 80, 81; Mehmet
Sabri Yakut, B. No: 2013/9709, 23/3/2016, §§ 48-50; Cumali Karsu, B.
No: 2014/971, 19/4/2017, §§ 33, 35; Özkan Kart (3), B. No: 2016/2251,
12/6/2019, § 34; Orhan Bingöl, § 35; K.Ö., B. No: 2017/34068,
28/1/2020, §§ 35, 36).
ii. Mektubun içeriği ile birlikte muhatabının kim olduğu
da yapılan değerlendirmede dikkate alınmalı, mektubun bu muhataba
gönderilmesinin hangi nedenlerle ceza infaz kurumu güvenliğini ve kamu düzenini
tehlikeye düşüreceği açıklanmalıdır. Muhatabın kim olduğuna yönelik olarak
imkânlar ölçüsünde bir araştırma yapılması, bu hususta idari ve yargısal
makamlarca elde edilen bilgilerin karar gerekçelerine yansıtılması
gerekmektedir (Ercan Oral, § 40; avukata gönderilen mektup ile ilgili
olarak bkz. Kemal Yiğit, B. No: 2013/1700, 20/1/2016, § 56; Süleyman
Araç, B. No: 2016/9882, 12/6/2019, §§ 39-41; hükümlünün avukatına ve
vasisine gönderdiği mektuplar ile ilgili olarak bkz. Mehmet Reşit Arslan (3),
§§ 53, 54, 56-58; Başbakan'a gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Abdulvahap
Kavak, § 66; milletvekillerine gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Kahraman
Güvenç, §§ 47, 50; Mecit Şahinkaya ve Tamer Korkmaz, B. No:
2016/463, 12/9/2019, § 39; bir siyasi partinin genel merkezine gönderilen
mektup ile ilgili olarak bkz. Mehmet Sabri Yakut, §§ 43, 44;
gazetecilere gönderilen mektup ile ilgili olarak bkz. Musa Kaya (2), §
60; Ercan Oral, § 44; Mustafa Baysal, §§ 33, 34; sivil toplum
kuruluşlarına ve insan hakları derneklerine gönderilen mektup ile ilgili olarak
bkz. Orhan Bingöl, §§ 31-33; Keyfo Başak ve Şeyhmus Musa, B. No:
2015/17258, 20/9/2018, § 36; Murat Türk (5), B. No: 2016/2826,20/9/2018,
§§ 36, 37;Naif Bal, B. No: 2015/17982, 20/9/2018, § 42; Mustafa Aydin,
§ 71; Musa Kaya (2), § 66; Akif İpek, § 72; Ramazan Vural,
§ 71).
iii. Mektup içeriği hakkında yapılan değerlendirmede
mahpus hakkında uygulanan infaz rejiminin ve mahkûmiyet sebeplerinin de dikkate
alınması gerekir (Ahmet Temiz, § 67; Mehmet Reşit Arslan (3), §
48; Kahraman Güvenç, § 43; Musa Kaya (2), § 57; Veysel
Kaplan, § 60; Mustafa Aydin, § 68; Murat Karayel, B. No:
2013/2125, 16/9/2015, § 70; Ramazan Vural, § 68; Eren Yıldız, §
69). Söz konusu bilgilerin somut mektubun alınması veya gönderilmesine olan
etkilerinin (terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının haberleşmelerine neden olan yahut örgüt üyeleri arasında
motivasyonu artırmaya yönelik mektuplar gibi) karar gerekçelerinde
gösterilmesi gerekmektedir.
iv. Her somut olayın kendine özgü koşulları çerçevesinde
mektubun tamamının alıkonulmasına karar vermek yerine mektup içinde sakıncalı
olduğu değerlendirilen bazı cümlelerin okunmayacak şekilde karalanarak mektubun
gönderilmesinin veya muhatabına verilmesinin mümkün olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Bu şekilde mektubun tamamının alıkonulması şeklindeki
müdahalenin orantılı olup olmadığı ortaya konulmalıdır (Musa Kaya (3),
§§ 69, 70; Mehmet Çelebi Çalan (6), B. No: 2016/14536, 10/12/2019, § 31;
Osman Evcan, B. No: 2016/10176, 12/6/2019, § 35; Murat Karayel (6),
B. No: 2013/5034, 9/3/2016, § 45; Zeyni Arat, B. No: 2013/3951,
18/2/2016, § 46; Turan Günana (4), § 73; Ahmet Temiz (4), B. No:
2013/6208, 18/11/2015, § 65; Özkan Kart (2), § 72).
iii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
51. Somut olayda başvurucu, insan hakları alanında
çalışmalar yapan dernek ve vakıf ile aynı zamanda vasisi olan yeğenine
gönderdiği mektuplarda Kurumda bizzat yaşadığı sağlık sorunlarından ve Kurum
uygulamalarından bahsetmiştir.
52. Buna karşılık Disiplin Kurulu kararlarında, mektubun
içeriğinde Kurum görevlilerini hedef gösteren ve iftira niteliği taşıyan
ifadeler olduğu belirtilmiş ancak mektuptaki hangi ifadelerin neden sakıncalı
görüldüğü gerekçelendirilmemiştir. Diğer taraftan İnfaz Hâkimliği muhatap
Dernek ve Vakfın yasal kuruluşlar olduğunu gözetmeden ve başvurucunun yeğeninin
terör örgütü üyesi olduğuna dair somut bir veriye dayanmadan, mektubun örgütsel
amaçlı haberleşme niteliğinde olduğu şeklinde bir gerekçeye yer vermiştir.
53. Söz konusu mektupların tüzel kişi olan
muhataplarının, dernek ve vakıflarla ilgili mevzuata uygun olarak kurulmuş ve
insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu olduğu, mektubun
diğer muhatabının ise başvurucuyu hukuken temsil etme, haklarını korumak adına
girişimlerde bulunma yetki ve görevini haiz vasisi ve aynı zamanda yeğeni
olduğu hatırda tutulmalıdır.
54. Şayet Kurum, mektupta ikinci müdür ve başmemurun
isimlerine yer verilmesini bu kişilerin hedef gösterildiği kanaatiyle sakıncalı
bulmuş ise Kurumun mektubun tamamını alıkoymak yerine ilgili personelin isim ve
unvanını karartmak suretiyle söz konusu sakıncayı kolay bir şekilde ortadan
kaldırma imkânına sahip olduğu gözardı edilemez.
55. Bu kapsamda başvuruya konu mektubun içeriğinde yer
alan ifadelere yönelik olarak müdahalede, kamu düzeninin korunması, suçun
önlenmesi ile ceza infaz kurumunda disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına
yönelik kabul edilebilir makul gereklilikler somut bilgilere dayalı olarak
ortaya konulamamıştır.
56. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun göndermek
istediği mektubun alıkonulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan
müdahale ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığından müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.
57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
58. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ve eşitlik
ilkesinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri haberleşme özgürlüğü yönünden
ihlal bulunması nedeniyle ayrıca incelenmemiştir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir
mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için
yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
60. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesini talep etmiş ancak miktar belirtmemiştir.
61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
63. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki
benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla
yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim
yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına
bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden
yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
64. İncelenen başvuruda, başvurucunun mektuplarının
gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin Kurumun işleminden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Mahkeme de ihlali giderememiştir.
65. Bu durumda haberleşme hürriyetinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü
düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına
göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda
yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini
ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere
uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin
yeniden yargılama yapılmak üzere İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekmektedir.
66. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin
başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı
açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün
sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için haberleşme hürriyetinin ihlali
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
67. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi
için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan
haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetine yönelik
ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Karaman İnfaz Hâkimliğine (E.2016/768, E.2016/776 ve E.2016/788 sayılı
dosyalar) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.