TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.İ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/16005)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M.Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
A.İ.
|
I. BAŞVURU KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda avukat ile telefonla görüşmeye
izin verilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Bakanlık görüşüne
karşı başvurucu beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Niğde E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza
İnfaz Kurumu) silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan tutuklu olarak bulunmaktadır.
9. Başvurucunun avukatı ile telefonla görüşme talebi Ceza İnfaz
Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (İdare ve Gözlem Kurulu) 18/10/2016 tarihli
kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 23/7/2016 tarihli ve 29779
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde
Kararname'nin (667 sayılı KHK) uygulanmasına yönelik 25/7/2016 tarihli yazısına
dayanılarak, tutuklu olanların belgelendirilmek şartıyla sadece eşi, ikinci
dereceye kadar kan ve birinci derece kayın hısımları, vasi veya kayyımları
tarafından ziyaret edilebilecekleri; ayrıca sayılan kişilerle sınırlı olarak on
beş günde bir telefonla görüşme hakkının olduğu ifade edilmiştir.
10. Başvurucu İdare ve Gözlem Kurulu kararına karşı itiraz
dilekçesinde; daha önce güven ilişkisinin sarsılması nedeniyle iki avukatını
azlettiğini, telefonla görüşmek istediği avukatının ise Van Barosuna bağlı
olarak çalıştığını ve hakkında devam eden ceza soruşturması ile birlikte farklı
illerde derdest olan idari davalarını takip ettiğini, sürekli yüz yüze
görüşmelerinin mümkün olmadığını belirterek, hakkını arayabilmek, savunma
hakkını kullanabilmek ve avukatlık hizmetinden etkin bir şekilde yararlanmak
için avukatıyla telefonla görüşmesinin sağlanması gerektiğini ifade etmiştir.
Başvurucu ayrıca mevzuatta avukatla telefonla görüşmenin düzenlenmemesi
nedeniyle talebinin reddedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığını vurgulamıştır.
Niğde İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 13/12/2016 tarihli kararında; 667
sayılı KHK’nın 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendini tekrarladıktan
sonra sadece anılan maddede sayılan kişilerle telefonla görüşülebileceğini
vurgulayarak avukat ile görüşme talebiyle İdare ve Gözlem Kurulu kararına
itirazın reddine hükmetmiştir.
11. Başvurucunun anılan karara yukarıda belirtilen nedenlerle
yaptığı itiraz, Niğde 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2016 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Gerekçede, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun
olduğu belirtilmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden
yapılan incelemede, başvurucunun 12/5/2017 tarihinde tahliye edildiği
anlaşılmıştır.
12. Nihai karar 11/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu 10/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Hükümlünün
telefon ile haberleşme hakkı" kenar başlıklı 66. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Kapalı ceza infaz kurumlarındaki
hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki
ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir
ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu
hükümlüler bakımından kısıtlanabilir. "
15. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(3)
Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma
evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince
kısıtlanabilir.
(4) Tutuklu,
savunması için istediği müdafii seçmek ve
görevlendirmek hakkına sahiptir...
(5) Tutuklunun müdafii
ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine
hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.
(6) Özel
kanunda yer alan hükümler saklıdır."
16. 5275 sayılı Kanun'un "Kısıtlayıcı
önlemler" kenar başlıklı 115. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Tehlikeli hâlde bulunan, delil
karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini
tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan
tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim
veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir: ...
b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin,
ziyaretçi kabulünün ve telefongörüşmelerinin
kısıtlanması..."
17. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların
yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...haberleşme veya iletişim araçlarından
yoksun bırakma veya kısıtlama,... telefonla haberleşme
hakkı,... konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76
ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle
uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
18. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün
(İnfaz Tüzüğü) "İdare ve gözlem
kurulunun görev ve yetkileri" kenar başlıklı 40. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (g) bendi şöyledir:
"g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt
mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo,
televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının
kısıtlanmasına karar vermek,"
19. İnfaz Tüzüğü'nün "Telefonla
görüşme hakkı" kenar başlıklı 88. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"(1) Kapalı kurumda bulunan hükümlüler,
belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncüdereceye kadar
kan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir.
(2)
Telefonla görüşmeleri aşağıda belirtilen esaslara göre yapılır:
a) Hükümlüler, haberleşme
veya iletişim araçlarından yoksun bırakılma veya kısıtlama cezası ile hücreye
koyma cezasının infazı sırasında olmamak koşuluyla, idarenin kontrolünde
bulunan ve kurumun uygun yerlerine yerleştirilen telefonlardan yararlandırılır,
...
e) Hükümlüler, telefon görüşmesi hakkına sahip
oldukları konusunda bilgilendirilir,
f) Hükümlülerin telefonla görüşme gün ve
saatleri, kurumda bulunan telefon adedi, başvuru sırası, kurumun asayiş ve
güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir. Hükümlüler
görüşebilecekleri yakınlarından bir veya birden fazla kişi ile haftada bir kez
ve bir telefon numarasıyla bağlantı kurarak kesintisiz görüşme yapabilir.
Herhangi bir nedenle görüşme gerçekleşememişse daha önceden bildirilen
numaralardan bir diğeriyle görüşebilir. Konuşma süresi görüşme başladığı andan
itibaren on dakikayı geçemez. Ancak tehlikeli hükümlü oldukları idare ve gözlem
kurulu tarafından belirlenen hükümlüler onbeş günde bir
kez olmak ve on dakikayı geçmemek üzere sadece eşi, çocukları, annesi ve babası
ile görüşebilir,
g) Hükümlünün, kurumun güvenliğini tehlikeye
düşüren, suç oluşturan veya bir suça azmettirme ya da yardım etme sonucunu
doğurabilecek konuşmalarda bulunduğu dinleme sırasında belirlendiğinde, görüşme
derhâl kesilir. Bu hâlde hükümlü hakkında adlî veya idarî soruşturmaya esas
olacak işlemler kurum en üst amiri tarafından yapılır,
h) Suç işlemek amacıyla kurulan silâhlı örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu
konuda herhangi bir yöntemle, kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya
mesaj veren hükümlülere idare ve gözlem kurulu kararıyla telefon görüşmesi
hiçbir şekilde yaptırılmaz,
..."
20. İnfaz Tüzüğü'nün "Telefon
görüşmesi yaptırılmayacak hâller " kenar başlıklı 89. maddesi
şöyledir:
"(1) Hükümlülere tanınan telefonla
görüşme hakkı;
a) Genel ve kısmî aramalar sırasında,
b) Yemek dağıtım saatlerinde,
c) Kurum asayiş ve güvenliğini bozucu her
türlü bireysel veya toplu olaylar sırasında, kullandırılmaz."
21. İnfaz Tüzüğü'nün "Tutukluların
hakları" kenar başlıklı 184. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(3)
Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma
evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince
kısıtlanabilir.
(4)
Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve
görevlendirmek hakkına sahiptir...
(5)
Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum
düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve
kısıtlamalar konulamaz.
a) Şüpheli veya sanık, vekâletname
aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları
başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz,
b) Soruşturma evresinde, aynı anda en fazla üç
avukat tutuklu ile görüşebilir. Avukatlar aynı anda birden fazla tutukluyla
görüşemez.
(6)
Özel kanunda yer alan hükümler saklıdır."
22. İnfaz Tüzüğü'nün "Kısıtlayıcı
önlemler" kenar başlıklı 185. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Tehlikeli hâlde bulunan, delil
karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini
tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan
tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim
veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:
...
b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin,
ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması,..."
23. İnfaz Tüzüğü'nün "Tutuklulara
uygulanacak hükümler ve yükümlülükleri" kenar başlıklı 186. maddesişöyledir
" Tüzüğün;
1, 4, 6, 9 ilâ 14, 22, 24 ilâ 27, 29 ilâ 31, 40 ilâ 46, 67 ilâ 73, 75 ilâ 96,
99 ilâ 108, 110 ilâ 117, 119 ilâ 132, 143 ilâ 171, 174, 176 ilâ 179, 185, 188,
189 uncu maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır
nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
24.6749 sayılı Kanun olarak TBMM tarafından 18/10/2016 tarihinde
kabul edilen 667 sayılı KHK'nın
"Soruşturma ve kovuşturma" kenar başlıklı 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...
e) Tutuklu olanlar, belgelendirilmesi
koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın
hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından ziyaret edilebilir. Adalet
Bakanlığı ile Cumhuriyet başsavcılığının yetkileri saklıdır. Tutuklular
telefonla haberleşme hakkından ancak onbeş günde bir
ve bu bentte sayılan kişilerle sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere
faydalanabilirler..."
B. Uluslararası Hukuk
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar
başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Herkes .... yazışmasına
saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu
hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla
öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin
ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya
ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir
tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
26. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), haberleşme
hürriyetine yapılan müdahalelerin demokratik toplumda zorunluluk teşkil
etmesine ilişkin kriteri incelediği kararlarda, öncelikle, ceza infaz
kurumlarında bulunan kimselerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı
başına Sözleşme'nin ihlaline sebebiyet vermeyeceğini, keza ceza infaz kurumunun
olağan ve makul gereksinimleri dikkate alınarak bir değerlendirmede bulunmanın
gerekli olduğunu belirtmiştir (Mehmet Nuri
Özen/Türkiye, § 51; Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 6205/73, 7052/75,
7061/75, 7107/75, 7113/75, 7136/75, 25/3/1983, § 98).
27. AİHM kararlarına göre haberleşme özgürlüğüne yapılan
müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını
oluşturan mevzuatın ulaşılabilir,
yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci
olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir
amaca dayalı olmalıdır. Bunun yanı sıra müdahale demokratik bir
toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 85-90; Klass ve Diğerleri/Almanya, B. No: 5029/71, 6/9/1978, §§ 42-55; Campbell/Birleşik Krallık, B. No: 13590/88,
25/3/1992, § 34).
28. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda
zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını
içermektedir (Silver ve diğerleri /Birleşik
Krallık, § 97).
29.AİHM'e göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan
temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, §
69).
30. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu
olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda,
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, §§ 99-105).
31. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevi Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarının hükümlü ve
tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24.2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması,
emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve
suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve
ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci
tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar
yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
...
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar ..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 11/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
33.Başvurucu
bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan
ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
34.
Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B.
No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak
geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden
yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli
yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Haberleşme
Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu; Ankara, Van, Niğde ve Konya illerinde devam eden
on bir idari ve iki alacak davasının, ayrıca hakkında iki ceza soruşturmasının
olduğunu, bu davaları ve soruşturmaları Van Barosuna kayıtlı avukatı
aracılığıyla takip ettiğini belirtmiştir. Başvurucu; farklı illerde devam eden
davalar ve soruşturmalarla ilgili gelişmeleri görüşmek, savunmalarını
hazırlamak, tutuklu olması nedeniyle bizzat takip edemediği işleriyle ilgili
talimatları vermek ve sonuçlarını öğrenmek için her defasında avukatının
Niğde'ye gelmesinin mümkün olmadığını ve avukatlık hizmetinden etkin bir
şekilde yararlanmak için avukatıyla telefonla görüşme imkânının sağlanması
gerektiğini ifade etmiştir. Avukatıyla telefonla görüşmesine izin verilmeyerek
hak aramasının engellendiğini, haklarının ölçüsüz şekilde kısıtlandığını
vurgulayan ve adil yargılanma, savunma ve kişinin maddi ve manevi varlığını
geliştirme haklarının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu ayrıca kamuya açık
belgelerde kimlik bilgilerinin gizli tutulmasını talep etmiştir.
36. Bakanlık görüş yazısında; demokratik bir toplumda güvenliğin
ve disiplinin sağlanması amacıyla ceza infaz kurumlarında telefonla görüşmenin
sınırlandırılmasının mümkün olduğu, ancak bu durumda hükümlü ve tutukluların
öznel durumları gözetilerek belli bir esnekliğin sağlanması gerektiği; ayrıca
tutuklu ve hükümlülerin sosyal ilişki kurabilmelerindeki bireysel yarar ile
kamu yararı arasında makul bir dengelemenin yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Bakanlık, telefonla haberleşme hakkına ilişkin sınırlamanın OHAL ilanını
gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu ve somut olay değerlendirilirken
Anayasa'nın 15. maddesinin göz önünde tutulması gerektiğini vurgulayarak ceza
infaz kurumunda tutulmanın doğal sonucu olarak hükümlü ve tutukluların sosyal
ilişkilerinin sınırlandırılmasının kaçınılmaz olduğunu, avukat ile telefonla
haberleşmenin kısıtlanmasının kanuni dayanağının bulunduğunu ve ceza infaz
kurumunun disiplininin ve güvenliğinin sağlanmasınayönelik
bir tedbir olduğunu belirtmiştir. Görüş yazısında ayrıca; darbe teşebbüsü
sonrası tutuklu sayısının artması, tutuklu ve hükümlülerin güvenliğini
sağlayacak görevli sayısının önemli ölçüde azalmış olması, kısıtlamanın OHAL
süresiyle sınırlandırılması ve başvurucunun avukatıyla ceza infaz kurumunda
görüşemediğine ilişkin bir iddiasının mevcut olmaması gözetildiğinde söz konusu
müdahalenin demokratik toplum gereklerine uygun ve ölçülü olmadığının
söylenemeyeceği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
37. Başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak Anayasa’nın "Haberleşme hürriyeti" kenar
başlıklı 22. maddesi şöyledir:
"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli
hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz
saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.
İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir."
38.
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucunun iddialarının özünün tutuklu iken avukatı ile telefonla
görüşmesinin engellenerek haberleşmesinin kısıtlandığına yönelik olması
nedeniyle, başvuru haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir. Başvurucunun
avukatıyla görüşme talebinin reddine ilişkin kararlarda OHAL koşullarına ve
gerekliliklerine dayanan bir gerekçe gösterilmediği anlaşıldığından, başvurunun
ayrıca Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmesine gerek olmadığı değerlendirilmişitr.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
40. Kamu makamlarının, bireyin haberleşme özgürlüğüne ve
haberleşmesinin gizliliğine keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi,
Anayasa ve Sözleşme ile sağlanan güvenceler kapsamında yer almaktadır.
Haberleşmenin içeriğinin denetlenmesi, haberleşmenin gizliliğine ve dolayısıyla
haberleşme özgürlüğüne yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Bununla birlikte
haberleşme özgürlüğü, mutlak nitelikte olmayıp, meşru birtakım sınırlamalara
tabidir. Bu kapsamdaki özel sınırlama ölçütleri, Anayasa’nın 22. maddesinin
ikinci fıkrasında sayılmıştır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 50).
41. Anayasa’nın 22. maddesinde, herkesin haberleşme özgürlüğüne
sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır.
Sözleşme’nin 8. maddesinde de herkesin haberleşmesine saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı, haberleşme özgürlüğünün yanı sıra içeriği ve biçimi ne olursa
olsun haberleşmenin gizliliğini de güvence altına almaktadır. Haberleşme
bağlamında bireylerin karşılıklı ve toplu olarak sözlü, yazılı ve görsel
iletişimlerine konu olan ifadelerinin gizliliğinin sağlanması; posta,
elektronik posta, telefon, faks ve internet aracılığıyla yapılan haberleşme
faaliyetlerinin haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği kapsamında
değerlendirilmesi gerekir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 49).
42. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
haberleşme hürriyeti ve aile hayatına saygı hakkının sınırlanması, hukuka uygun
olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte
yandan hükümlü ve tutukluların aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza
infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların aileleri ve yakınları ile
temaslarını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708,
20/4/2016, § 36).
43. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile aile
hayatına saygı hakkı ve haberleşme hürriyeti arasında adil bir denge
sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak
idarenin müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir
(Mehmet Koray Eryaşa,
§ 89).
44. Somut olayda başvurucunun telefonla haberleşme hakkının
İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla kısıtlanmasının haberleşme hürriyetine
müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
45. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel
hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,
...demokratik toplum düzeninin gereklerine... ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz."
46. Anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen
koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesini ihlal edecektir. Bu
sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya
uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına
uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
47. Haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa'nın 22.
maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak
yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla
mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve
kuruluşları kanunda belirtilir" denilerek bu kuralın da mutlak
olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar
getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123,
30/12/2015, § 71).
48. Ceza infaz kurumları, Anayasa'nın 22. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır. Bununla
birlikte hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun
olarak tutma olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
dışında (İbrahim Uysal, B.
No:2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa’nın koruma alanı kapsamında kalan
temel hak ve hürriyetlerin tamamına genel olarak sahiptir. Ancak ceza infaz
kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suç işlenmesinin önlenmesi ve
disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda düzenin ve güvenliğin teminine
yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda bu haklar
sınırlanabilir. Bu durumda dahi mahkûmların haklarına yönelik yapılacak
sınırlandırmalar temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen kanunla, meşru bir amaçla ve demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olma şartlarını taşımalıdır (Mehmet Koray Eryaşa,
B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 50-51).
49. Özellikle diğer haberleşme yollarının kullanılabildiği ve
yeterli olduğu durumlarda, Anayasa’nın 22. maddesinin, hükümlü ve tutukluların
telefonla görüşmesini güvence altına aldığı şekilde yorumlanması mümkün
değildir. Hükümlü ve tutukluların dış dünya ile haberleşmesinin sağlanmasında
kamu otoritelerinin takdir yetkisinin geniş yorumlanması gerekir. Haberleşme yöntemlerinden
bir veya birkaçının kullanılması ve yeterli olması durumunda hükümlü ve
tutukluların telefonla görüşmesine izin verilmemesi tek başına haberleşme
hürriyetinin ihlali olarak değerlendirilemez. Ancak Anayasa’nın 22. maddesi
kapsamında hükümlü ve tutuklulara diğer haberleşme araçları ile birlikte
telefonla görüşme imkânı verilmesi hâlinde bu özgürlüğe yapılacak
sınırlandırmaların her halükârda kanunla meşru bir amaçla ve demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun şekilde yapılması ve ölçülü olması gerekmektedir (Mehmet Koray Eryaşa,
§ 55).
50. Temel hak ve özgürlükler alanında yasama organının,
keyfiliğe izin vermeyen, öngörülebilir düzenlemeler yapma zorunluluğu vardır.
İdareye keyfî uygulamalara meydan verebilecek çok geniş bir takdir yetkisi tanınması
Anayasa’ya aykırı olabilecektir. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına
ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli görülemez, aynı zamanda kanunların
niteliğine de bakılmalıdır. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir alanda
kanunun emrine dayanarak yürütme organınca alınacak önlemler objektif nitelik
taşımalı ve idarenin keyfî uygulamalarına sebep olacak geniş takdir yetkisi
vermemelidir (AYM, , E.1984/14, K.1985/7, 13/6/1985).
51. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, Anayasa'da temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılması gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda,
kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerektiğini ve
Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda, yasama
organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine
ilişkin hususları yürütmeye bırakmasının yasama yetkisinin devri olarak
yorumlanamayacağını kabul etmiştir (AYM, E.2014/133, K.2014/16, 30/10/2014). Bu
bağlamda temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik kanuni
düzenlemelerde kanun koyucunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi
belirlemesinden sonra diğer ayrıntıların düzenleyici işlemlerle
belirlenebileceği kabul edilmiştir. Aksi takdirde temel hak ve özgürlüklerin
ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin Anayasa’nın 13. maddesi hükmüne de
aykırılık oluşacaktır (Mehmet Koray Eryaşa, § 63).
52.Mehmet Koray Eryaşa kararında, yukarıda anılan ilkeler
hatırlatıldıktan sonra 5275 sayılı Kanun’da ve 17/6/2005 tarihli ve 25848
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hükümlü ve
Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’te tutukluların müdafileri
ile telefonla görüşemeyeceğine dair bir hüküm bulunmadığı, 5275 sayılı Kanun'un 114. maddesinin (5)
numaralı fıkrasındaki açık düzenleme karşısında asıl olanın bir tutuklunun müdafii ile haberleşmesinin hiçbir suretle engellenmemesi
ve kısıtlanmaması olduğu ve haberleşmenin kapsamının telefonla iletişimi de
içereceği hususunun 5275 sayılı Kanun’un 66. maddesinde kabul edildiği
vurgulanmıştır. Kararda ayrıca 5275 sayılı Kanun’un 66. maddesi ve 114.
maddesinin (5) numaralı fıkrasındaki düzenlemeler karşısında tutukluların,
avukat ile telefonla görüşmesinin avukat ile görüşmeye yönelik açık bir
düzenleme olmadığı gerekçesiyle engellenmesinin kanunilik ilkesini
karşılamadığı ve anılan Kanun hükümleri çerçevesinde hükmen tutuklu
başvurucunun avukatı ile telefon vasıtasıyla görüşmesinin engellenebilmesi için
yeterli bir yasal düzenleme olmadığı belirtilmiştir Mehmet Koray Eryaşa, §§ 63-68).
53. Bu noktadan hareketle tutukluların avukatları ile telefonla
görüşme hakkının, güvenliğin ve disiplinin sağlanması, yeniden suç işlenmesinin
önlenmesi amacıyla sınırlandırılmasının mümkün olduğu ancak bu durumda hükümlü
ve tutukluların öznel durumları gözetilerek belli bir esnekliğin sağlanması;
tutuklu ve hükümlülerin sosyal ilişki kurabilmelerindeki bireysel yarar ile
kamu yararı arasında makul bir dengelemenin yapılması gerektiği söylenebilir.
Öte yandan Bakanlık görüşünde OHAL koşulları hatırlatılmış ise de, başvurucunun avukatıyla görüşme talebinin reddine
ilişkin kararlarda OHAL koşullarına ve gerekliliklerine dayanan bir gerekçe
belirtilmediği görülmüştür. Ayrıca OHAL koşullarında ceza infaz kurumlarında
temel hak ve hürriyetlere yönelik geçici sınırlandırmalar konusunda idarenin
olağan dönemlere göre daha da geniş bir yetkiye sahip olduğu söylenebilir.
Ancak bu durumda öncelikle, tutuklu ile avukatı arasında yüz yüze görüşme,
mektup ve benzeri yöntemlerle haberleşme imkânının yeterli bir şekilde
sağlanmış olması, ayrıca tutuklunun telefonla görüşme talebinin başvurucunun
somut durumu ve talebin nedenleri de gözetilerek ilgili ve yeterli gerekçe ile karşılanmasıgerekir.
54. Somut olayda; başvurucunun farklı illerde devam eden çok
sayıdaki davasını takip eden avukatıyla avukatlık hizmetinden yararlanmak
amacıyla telefonla görüşmek istediği, talebinin ise 667 saylı KHK hükmü gereği
sadece anılan maddede sayılan kişiler ile telefonla görüşme hakkının olduğu
gerekçesiyle reddedildiği görülmüştür. İlgili kararlarda OHAL koşulları,
güvenliğin ve disiplinin sağlanması veya ceza infaz kurumunun koşulları gibi
gerekçelere değil, sadece 667 sayılı KHK'nın ilgili maddesinde telefonla
görüşülebilecek kişiler arasında avukatın sayılmamış olmasına dayanıldığı
anlaşılmaktadır. Öte yandan anılan 667 sayılı KHK hükmünün 5275 sayılı Kanun ve
İnfaz Tüzüğü'nde olduğu gibi tutukluların avukatlarıyla telefon vasıtasıyla
görüşmesine engel olacak açık bir düzenleme içermediği görülmüştür.
55. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde;
somut olayda Mehmet Koray Eryaşa kararında belirtilen ilkelerden ve
sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumunun bulunmadığı, bu bağlamda ceza infaz
kurumunda tutuklu olarak bulunan kişilerin avukat ile telefonla görüşmelerinin,
avukat ile görüşmeye yönelik açık bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle
engellenmesinin kanunilik ilkesini karşılamadığı; tutuklu başvurucunun avukatı
ile telefon vasıtasıyla görüşmesinin engellenebilmesi için yeterli bir yasal
düzenleme olmadığı sonucuna varılmıştır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22.
maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
58. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna
varıldığında ihlalin ortadan nasıl kaldırılacağı hususunda genel ilkeler
belirlenmiştir.
59. Başvurucu, yeniden yargılama talebinde bulunmuş ve 100.000
TL tazminat talep etmiştir.
60. Başvuruda, ilgili mevzuatta tutuklu olarak bulunan kişilerin
avukat ile telefonla görüşmelerini engelleyen açık bir düzenleme olmamasına
rağmen, avukat ile telefonla görüşme talebinin reddine ilişkin karar verildiği,
dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
61. Başvurucunun tahliye edildiği de gözetildiğinde yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
62. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına
alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya takdiren net 10.000 TL manevi tazminat
ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.
63. Başvuru kapsamında haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği
gözetilerek kararın bir örneğinin bilgi edinilmesi için Niğde İnfaz Hâkimliğine
ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme
hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, fazlaya
ilişkin talebin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Niğde İnfaz Hâkimliğine ve
Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.