TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TEMEL COŞKUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/1632)
|
|
Karar Tarihi: 29/1/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Gülsüm Gizem GÜRSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Temel COŞKUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Dinçer AYDINLI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
genel kurulunda yaptığı konuşmada sarf ettiği sözler nedeniyle şeref ve itibar
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu 2011 yılında -2002 yılından beri iktidar partisi
olan- Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Yalova milletvekili olarak
seçilmiştir ve olayların meydana geldiği tarihte milletvekilliği görevini
sürdürmektedir. Başvurucu, öncesinde de çeşitli bakanlıklarda ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde üst düzey yöneticilikler yapmış aktif bürokrasi hayatı
olan bir siyasetçidir. Davalı L.K. ise olayların meydana geldiği dönemde
muhalefet partisi olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Kocaeli milletvekili
olarak görev yapmaktadır.
7. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) genel kurulunda 22/1/2014
tarihli oturumda; muhalefet partileri milletvekilleri Yalova iline gerekli
yatırımların yapılmadığı yönünde iktidarı eleştirmişlerdir. Milletvekilleri
arasındaki tartışmaların ilgili kısımları şöyledir:
"Temel Coşkun: .... Değerli kardeşlerim,
81 vilayete yapılan yatırımlar Yalova’mıza da aynı şekilde yapılmıştır. Bu
yatırımları özetlemek ve sizlerle paylaşmak istiyorum. (MHP sıralarından
gürültüler) Bu yatırımların başındaki İstanbul-Kocaeli, Bursa-İzmir Otoyol
Projesi ve Körfez Asma Köprüsü Projesi dünyanın en önem verdiği projeler
arasındadır.
[H. A] : İstanbul
Belediyesinden misin? Aynı ekipten misin, İstanbul ekibinden misin?
Temel Coşkun: Bu projeyle Yalova-İstanbul
arası altı dakikaya, İzmir-İstanbul arası da üç buçuk saate inmiştir. Yıllardır
hayal edilen, Marmara Bölgesi’nin en önemli yatırımlarından biri olan Körfez
köprüsünün Orhangazi ve Bursa’ya kadar olan kısmı inşallah 2015 yılının
ortasında bitecektir.
[H. A]: Kaç paraya geçecek
vatandaş, onu da söyle.
Temel Coşkun: Değerli milletvekilleri,
Yalova’da çiçekçilik ve tarımın gelişmesi için çalışmalarımız son yıllarda
önemli bir mesafe almıştır.
[H. A] :Senin Başbakanın
yapmıyor onu. Vatandaş kaç liraya geçecek oradan onu söyle.
...
[H. A]: 35 dolara geçecek
otuz altı sene. Yuh be!
...
Temel Coşkun: Sayın Başkanım…
Başkan: Biliyorum…
Temel Coşkun: Edepsizlik iyice bunların
özelliği oldu.
...
[H. A]: Çok ayıp,
Kur’ançarpsın çok ayıp!
Temel Coşkun: Edepsizlik özelliği oldu
bunların.
[V. A]: Edepsiz sensin!
...
[M. İ] (Cumhuriyet Halk Partisi [CHP] Yalova milletvekili):
Sayın Başkan, sayın milletvekili 'edepsizlik özelliği oldu bunların' dedi,
açıkça grubumuza hakaret etti. İzin verirseniz cevap vermek istiyorum.
Başkan: Buyurun Sayın İ. iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle.
[M. İ]: On iki yılın sonunda Yalova milletvekiline cevap vermek
de varmış kaderimde. Hiç böyle bir şey yapmamıştım, hiçbir milletvekiline…
Temel Coşkun: Daha çok yapacaksın!
[M. İ]: Senin yüreğin varsa gel yaparız, çok yaparız da sen
gelemezsin! Sen gelemezsin!
Temel Coşkun: Sen konuş, ben sana cevap
vereceğim!
[M. İ]: Şimdi Sayın H.A.nın attığı laf şu: 'Vatandaş kaç paraya
geçecek köprüden, onu anlat! Yuh be!' dedi. Burada kötü bir söz yok.
...
[M. İ]: Bunun edepsizlikle bir alakası yok! (AK Parti
sıralarından 'Yuh!' sesleri) Sen gelmişsin, rüşveti, yolsuzluğu… oradaki
hırsızlığı operasyon olarak anlatıyorsun... Noel Baba’nın hediyesi mi bunlar?
...
[M. İ]: Tersaneleri, özel sektör yatırımlarını devlet yatırımı
gibi anlatıyorsun Sayın Coşkun. Bak, Yalova küçük bir ildir. Yalova
milletvekillerinin nezaketinde karşılıklı sataşmamak vardır ama çok isterim sataşmanı
ki sana burada nasıl sataşma olur onu göstermek isterim tabi ki. Sen bunları
yapma! Yalova’nın geleneklerini bozma! Biz ne [Ş.Ö] ne [İ.E] ile bu kürsüde
atışmadık.
Temel Coşkun: Ben Temel Coşkun’um.
[M. İ]: Sen Yalovalı olarak hissetmediğin için kendini bunları
yapıyorsun. Yapma bunu, bunu yapma!
...
Temel Coşkun: Şahsımı, adımı zikrederek birkaç
kez… Cevap vermek istiyorum.
Başkan: Ne söyledi Sayın Coşkun?
Temel Coşkun : Yalovalı olmadığımı… Ne
söylemedi ki efendim yani, ne söylemedi ki!
...
Temel Coşkun: Değerli milletvekilleri, sayın
hemşehrim, ilimin milletvekili bu kürsüyü çok kullanır, bu ekranları çok
kullanır görevi gereği.
...
Temel Coşkun: Ben de mütevazı, beyefendi
kişiliğimi bugüne kadar bozmadım, bundan sonra da asla bozmayacağım. (AK Parti
sıralarından 'Bravo' sesleri, alkışlar)
...
Temel Coşkun:Bir defa ben… Sen nereden
gelmişsen Yalova’ya, bir başka yerden, derenin öbür tarafından gelmişsin, ben
bu ülkenin, Karadeniz’in en güzel yerlerinden gelmişim ve kırk yıllık da Yalova'lıyım.
[Y. H]: 'Derenin öbür tarafı' ne demek ya?
...
[L. T]: Hırsızlık yapmamış. Sen yaptıysan onu anlat!
[M. İ]: Sayın Başkan, herhâlde duydunuz değil mi? 'Derenin öbür
tarafından geldin'den daha ağır bir hakaret olur mu?
...
[L. T]: Ya ne hakareti! Bunlar faşist ya, faşist!
Başkan: 'Derenin öte tarafı' da Türkiye’de çok
kullanılan bir söz ama ben bunu hiçbir zaman için hakaret anlamında anlamadım.
[L. T]: Nereden geldiği belli olmayanlar böyle konuşur, hep
öyle olmuştur. Nesebi gayrisahih!
....
[M. İ] : 'Derenin öbür tarafı' diyerek göçmenlere hakaret
ediyorsun, hakaret ediyorsun.
...
[K. D]: Ne kastettiniz 'suyun öbür tarafı'ndayla, ne
kastettiniz? Ne varmış suyun öbür tarafında?
Temel Coşkun: Herkes, ötesi de bizimdir,
berikisi de bizimdir, tüm vatandaşlar bizim kardeşimizdir, 76 milyon bizim
kardeşimizdir.
...
[L. T]: Çık, milletten özür dile, milletten! Çık,
Rumelililerden özür dile! Terbiyesiz adam!"
8. Başvurucu, L.T.nin "Ya ne hakareti, bunlar faşist ya
faşist ",
"Nereden geldiği belli olmayanlar böyle
konuşur, hep böyle olmuştur, nesebi gayrisahih" ve "Çık, milletten özür dile, milletten! Çık,
Rumelililerden özür dile! Terbiyesiz adam!" sözlerinin
hakaret içeren ifadeler olduğunu ve kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri
sürerek L.T. aleyhine tazminat davası açmıştır. Ankara 14. Asliye Hukuk
Mahkemesi (Mahkeme) 18/12/2014 tarihinde davanın reddine hükmetmiştir.
Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şu şekildedir:
"...Taraflar Milletvekili olup,gündem
dışı söz alandavacınınkonuşmasısırasındadavalınınkonuşmaya başladığı, konuşma
sırasındadiğer milletvekillerinceçeşitli sözler söylendiği, davacının da
bunlarakarşılık verdiği, son olarak dadavalının davaya konu beyanları söylediği
anlaşılmaktadır. Konuşma içeriği tümüile değerlendirildiğindeortada davacıya
yönelik kişilik haklarını zedeleyici nitelikte sözler bulunmadığı, bu
sözlerineleştiri niteliğinde bulunduğu kanaatine varılmıştır. Milletvekilleri
kendi siyasi görüşlerinisöylerken ağır eleştiri yapabildikleri gibi ağır
eleştirilere de katlanmaları gerekir bu nedenle yerinde görülmeyen davanın
reddine karar verilmek gerekmiştir "
9. Temyiz üzerine karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 29/2/2016
tarihinde onanmış ve 15/11/2016 tarihinde karar düzeltme isteminin reddine karar
verilmiştir.
10. Nihai karar başvurucuya 23/12/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Başvurucu 4/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
11. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Sorumluluk" kenar başlıklı 49.
maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille
başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu
zararı gidermekle yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
12. İlgili uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı kararlar
için İlhan Cihaner (2) (B. No:
2013/5574, 30/6/2014), Bekir Coşkun
([GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015) ve Kemal
Kılıçdaroğlu (B. No: 2014/1577, 25/10/2017) kararlarına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 29/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; davalının sarf ettiği sözlerin özellikle "nesebi gayrisahih" ifadesinin,
katlanılması gereken eleştiri sınırlarını aştığını ve kişilik haklarının
zedelendiği iddiasıyla açtığı davanın reddedilmesinin Anayasa'nın 17.
maddesinde tanımlanan şeref ve itibar hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi
varlığı" kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
“(17) Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
16. Anayasa’nın
"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(26) Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ...başkalarının
şöhret veya haklarının, ...korunması... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Genel İlkeler
a. Bireyin Şeref ve İtibar Hakkının Korunması
17. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde
yer alan "manevi varlık"
kapsamında yer almaktadır. Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan
kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek şeklinde negatif
yükümlülüğü ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif
yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3),
B. No: 2013/1123, 2/10/2013, §§ 32-35). Şeref ve itibarı etkileyen saldırılar
veya basın ve yayın yolu ile yapılan yayınlara karşı bireyin korunmaması
hâlinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2),
B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).
18. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi siyasetçilerin,
kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri
işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve
bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman
vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), §
82; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No:
2013/8503, 27/10/2015, § 58; Önder Balıkçı, B.
No: 2014/6009, 15/2/2017, § 42; Kemal
Kılıçdaroğlu, § 55).
b. İfade Özgürlüğü
19. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı
kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil
olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye
paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda
başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu
demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu
sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine
bağlıdır (Bekir Coşkun, §§ 33-35;
Mehmet Ali Aydın [GK], B. No:
2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
20. Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade
özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun
ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini
oluşturduğunu pek çok kez ifade etmiştir (Mehmet
Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun,
§§ 34-36). Bu bağlamda ifade özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun, §§ 34-36).
21. Öte yandan Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade
özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade özgürlüğü;
siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her
türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün
Poyraz (2), § 37; Önder Balıkçı,
§ 40). Bu itibarla bir siyasetçinin kamuoyuna aktardığı görüşleri başkaları
açısından değersiz veya yararsız görülse bile kişilerin subjektif
değerlendirmelerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğünün korumasındadır (Kemal Kılıçdaroğlu, § 52).
c. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kullanımında Ödev
ve Sorumluluklar
22. Demokratik bir toplumda siyasetçilere diğer siyasetçileri,
hükûmet mensuplarını ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum
yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte Anayasa'nın 26. maddesi sınırsız bir
ifade özgürlüğünü tamamen garanti etmemiştir. Somut başvuruyla bağlantılı
olarak söylenecek olursa siyasetçilere yönelik eleştirilerin kişilerin
itibarlarına zarar verir boyuta ulaşmaması gerekir. Bu, kişilerin sahip
oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken sahip oldukları ödev ve
sorumluluklara gönderme yapan Anayasa'nın
"Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere
karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki 12.
maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Anayasa'nın 26. maddenin
ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün
kullanımına herkes için geçerli olan bazı görev
ve sorumluluklar getirmektedir. Söz konusu sorumlulukların kapsamı,
başvurucunun koşullarına ve ifade özgürlüğünü kullandığı vasıtalara göre
değişir (örnek kararlar için bkz. Erdem Gül
ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 22/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015,
§ 35; Fatih Taş [GK], B. No:
2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı,
§ 43;Kemal Kılıçdaroğlu, § 53).
d. İfade Özgürlüğü ile
İtibarın Korunmasını İsteme Hakkı Arasında Adil Denge
23. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan şeref ve
itibar hakkı ile davalının Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan
ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini
değerlendirmektedir (Nilgün Halloran,
B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41, 52; Ergün
Poyraz (2), § 56; İlhan Cihaner
(2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu,
§§ 56-58). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan haklar arasında
dengeleme yapılabilmesi için başvurucuya yöneltilen ifadelerin türünün, kamusal
tartışmalara katkı sunma kapasitesinin, ifadelere yönelik kısıtlamaların
niteliğinin ve kapsamının, ifadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin,
kime yöneldiğinin, tarafların şöhret derecelerinin ve ilgili kişilerin önceki
davranışlarının, kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 56; Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Bunun için
başvurucuya karşı sarf edilen sözlerin yapılan konuşmanın tamamından ve
söylendiği bağlamdan koparılmaksızın olayın bütünselliği içinde ele alınması
gerekir (Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45).
24. Öte yandan dava konusu söylemlerin maddi vakıaların
açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilmesi önemlidir. Bu noktada
maddi olgular ile değer yargısı arasında dikkatli bir ayrıma gidilmelidir.
Maddi olgular ispatlanabilse de değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın
mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır (Kadir
Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2),
§ 64). Ancak bir açıklamanın tamamen değer yargısından oluşması durumunda bile
müdahalenin orantılılığı ihtilaflı açıklamanın somut unsurlarla yeterince
desteklenip desteklenmemesine göre tespit edilmelidir. Çünkü somut unsurlarla
desteklenmiyorsa değer yargısı orantısız olabilir (Cem Mermut, B. No: 2013/7861, 16/4/2015, § 48).
25. Söz konusu değerlendirmelerde derece mahkemelerinin belirli
bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin
denetimindedir. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken
derece mahkemelerinin yerini almak değil fakat söz konusu yargı mercilerinin
takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 17. maddesi
açısından doğruluğunu denetlemektir. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerince
ortaya konan gerekçelerin uygun ve yeterli
görünüp görünmediğini tespit edebilmek amacıyla başvurucunun şeref ve itibar
hakkı ile karşı tarafın ifade özgürlüğü arasında uygun bir denge kurulup
kurulmadığını başvurunun bütününe bakarak değerlendirecektir.
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
26. Eldeki başvurunun çözümlenmesinde başvurucunun ve davalının
toplumsal konumları gözönünde tutulması gereken ilk husustur (Kemal Kılıçdaroğlu, § 59). Başvuruya konu
olayın taraflarından biri olayların meydana geldiği dönemde muhalefet partisi
konumunda olan MHP'nin milletvekili (davalı), diğeri ise uzun yıllardır iktidar
partisi olan Ak Partinin milletvekilidir (başvurucu). Her ikisinin de politik
arenada oldukça aktif olduğu açıktır.
27. Dikkate alınması gereken ikinci husus ise başvuruya konu
sözlerin TBMM genel kurulunda yapılan konuşmalar esnasında gerçekleşmesidir.
Söz konusu konuşmalarda ülke gündeminde yer alan birçok mesele ele alınmış,
buna ilave olarak Yalova'ya yapılan ve yapılması gereken yatırımlar konusunda
iktidar partisinin tutumları eleştirilmiştir.
28. Somut olayda, başvurucu Yalova'ya yapılan yatırımlar
konusunda söz aldığı esnada hem CHP hem MHP milletvekilleri oturdukları
sıralardan kendisine çeşitli eleştiriler yöneltmişler ve sataşmışlardır. Sataşmanın devam etmesi
ve konuşmasını yapmasını ciddi biçimde zorlaştırması üzerine başvurucu; "edepsizlik özelliği oldu bunların"
şeklinde karşılık vermiştir. Başvurucunun bu sözü üzerine tartışmalar
hararetlenmiş ve meclis sıralarından birçok milletvekili başvurucuya tepki
göstermiştir. Tartışmalar esnasında Yalova CHP milletvekili M.İ.nin söz alarak "Sen Yalovalı olarak hissetmediğin için kendini
bunları yapıyorsun" demesi üzerine başvurucu "sen nereden gelmişsen Yalova’ya, bir başka
yerden, derenin öbür tarafından gelmişsin" şeklinde cevap
vermiştir. Bunun üzerine davalı
da tartışmalara katılarak başka
sözlerin yanında "bunlar faşist ya,
faşist! Nereden geldiği belli olmayanlar böyle konuşur, hep öyle olmuştur.
Nesebi gayrisahih! Çık, milletten özür dile, milletten! Çık, Rumelililerden
özür dile! Terbiyesiz adam!" şeklinde ifadelerde bulunmuştur. Başvurucunun özellikle "nesebi gayrisahih" ifadesinden
şikâyetçi olduğu anlaşılmaktadır.
29. Bu noktada siyaset adamlarının birbirlerine karşı
kullandıkları sözlerin açıkça polemik çıkarmaya, şiddetli tepkiler yaratmaya ve
taraftarlarını konsolide etmeye yönelik siyaset üsluplarının bir parçası olduğu
unutulmamalıdır (Kemal Kılıçdaroğlu,
§ 65). Şikâyete konu ifadeler, davalı ile başvurucu arasındaki siyasi rekabet
ile birlikte okunmalıdır. Nitekim Meclisin sıcak tartışma ortamında hem
başvurucunun hem davalının hem de diğer milletvekillerinin birbirlerine karşı
ağır bir üslup kullandıkları anlaşılmaktadır (bkz. § 7).
30. Eldeki başvurunun karara bağlanması sırasında
değerlendirilmesi gereken diğer bir husus ise davalının sebepsiz biçimde
başvurucuyu hedef alıp almadığıdır. Başvurucuya karşı sarf edilen sözler,
yapılan konuşmanın tamamı ve söylendiği bağlamdan koparılmaksızın olayın
bütünselliği içinde ele alınmalıdır. Somut olayda tartışmanın başvurucu ile
M.İ. arasında gerçekleştiği, davalı ile birlikte diğer milletvekillerinin ise
tartışmaya sonradan müdahil oldukları görülmektedir. Başvurucunun M.İ.ye
yönelik "derenin öbür tarafından
gelenler" ifadesinin, halk arasında Meriç nehrinin Rumeli
tarafından Anadolu'ya gelenler için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yönüyle
sarf edilen ifadelerin kimileri tarafından rahatsız edici bir söylem olarak
kabul edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsi geçen ifade bazı
milletvekilleri nezdinde tepki çekmiş ve sonrasında davalı, başvurucuya dava
konusu sözleri sarf etmiştir. Bu bağlamda, konuşmanın bütününde davalının
başvurucuyu karşılıklı suçlama ve tartışma nedeniyle hedef aldığı
değerlendirilmiştir.
31. Gözönüne alınması gereken bir başka husus ise davaya konu
konuşmaların politik bir tartışma esnasında gerçekleştiğidir. Bu noktada bir
siyasetçi olarak başvurucunun söz ve davranışlarının siyasi rakiplerinden olan
davalının sıkı ve yakın denetimi altında olması tabiidir. Siyasetçiler
toplumsal açıdan diğer bireylere göre daha fazla yetki ve sorumluluğa
sahiptirler. Bu itibarla genel olarak muhalefet konumunda bulunan partilerin
iktidar partisini denetleme, onlara görevlerini hatırlatma, yanlış giden
konularda iktidarı uyarma ve kimi durumlarda çareler üretmeleri gerektiği kabul
edilir (Nihat Zeybekçi, § 37).
32. Nitekim somut olayda başvurucunun iktidar partisi Yalova
milletvekili olarak Yalova ile ilgili meselelerin diğer siyasetçilerin,
özellikle muhalefet konumunda bulunanların takibi altında olduğunu bilerek
hareket etmesi beklenir. Bu açıdan diğer kişilere nazaran kabul edilebilir
eleştiri düzeyinin bir siyasetçi olan başvurucu açısından çok daha yüksek
olduğu şüphesizdir (Kemal Kılıçdaroğlu,
§ 61; Nihat Zeybekçi, § 38).
33. Tüm bunlara ilave olarak davalının kullandığı dilin cevap verme
imkanı olan bir siyasetçiye yöneltildiğine de dikkat edilmelidir. Zira
başvurucunun da başvuruya konu tartışma esnasında yer yer sert bir üslup
kullanarak siyasi rakiplerine karşılık verdiği görülmektedir.
34. İlk derece mahkemesi tarafından verilen ret kararına ilişkin
hükmün gerekçeleri bu gözlemler ışığında incelenmelidir. İlk derece mahkemesi,
TBMM genel kurulunda gerçekleşen tartışmalar çerçevesinde siyasilerin
görüşlerini açıklarken ağır sözler söyleyebildiklerini ve dava konusu
ifadelerin bu kapsamda eleştiri sınırını aşmadığını kabul etmiştir.
35. Anayasa Mahkemesinin vardığı sonuçlarla birlikte ilk derece
mahkemesi kararı değerlendirildiğinde Mahkemenin davalının ifade özgürlüğü ile
başvurucunun şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurduğu sonucuna
varılmıştır. İlk derece mahkemesinin başvurucunun davasını reddetmesini haklı
göstermek için sunduğu gerekçeler uygun ve yeterli kabul edilmiş, davanın keyfî
bir biçimde reddedildiği değerlendirilmemiş ve derece mahkemesinin takdir yetkisine
müdahale etmeyi gerekli kılacak bir durumun bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun itibar hakkına yönelik
bir ihlalin olmadığı anlaşılmıştır. Başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
29/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.