TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ TULUMCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/18458)
|
|
Karar Tarihi: 10/2/2021
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Fatma Burcu NACAR YÜCE
|
Başvurucu
|
:
|
Ali TULUMCU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, istinaf dilekçesine karşı cevap hakkının
kullanılmasına imkân tanınmaması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkesinin; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 8/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Olay tarihinde başvurucu ile A.I., M.Ö.Ş., İ.K. aynı
işletmede çalışmaktadırlar.
9. Başvurucu, söz konusu kişilerin kendisi hakkında
işletmenin bağlı olduğu Müdürlük veya Kurum Müfettişliğine ya da Cumhuriyet
Savcılığına haksız ve asılsız şikâyetlerde bulunduklarını iddia etmiştir.
10. Başvurucu, bu kişilerin haksız eylemleri nedeniyle
kişilik haklarına saldırıda bulunduklarını belirterek Salihli 2. Asliye Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) ayrı ayrı manevi tazminat davası açmıştır.
11. Yargılama sırasında tazminat dosyaları
birleştirilmiş, Mahkemece 1/12/2016 tarihinde verilen kararla haksız şikâyet,
soruşturma sırasında asılsız beyan ve iddialar ile başvurucunun kişilik
haklarına zarar verildiği belirtilerek asıl ve birleşen davalarda başvurucu
lehine kısmen manevi tazminata hükmedilmiştir.
12. Mahkemenin gerekçeli kararı 5/1/2017 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiş, davalılar istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Davalılar 18/1/2017 tarihinde dosyaya istinaf dilekçelerini sunmuşlardır. A.I.
ve M.Ö.Ş.nin istinaf dilekçeleri 23/1/2017 tarihinde, İ.K.nın ki ise 1/2/2017
tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş; başvurucu 3/2/2017 tarihinde
istinaf dilekçelerine karşı cevap dilekçesini dosyaya sunmuştur. Mahkemece
26/1/2017 tarihinde istinaf formu ekinde dava dosyası İzmir Bölge Adliye Mahkemesi
4. Hukuk Dairesine (Dairenin) gönderilmiştir.
13. Dairenin 2/2/2017 tarihli kararıyla derece mahkemesi
kararı bozularak kaldırılmış ve davanın esastan reddine kesin olarak
hükmedilmiştir. Daire kararında; davalıların görevleri kapsamında vâkıf
oldukları bilgileri soruşturma makamına bildirdikleri, bu beyanlarının bir
kısmının ise haklarındaki disiplin işlemi savunması şeklinde gerçekleştiği,
davalıların eylemlerin yasal hak arama niteliğinde olması yanında görgü ve
bilgilerini soruşturma makamına savunma amaçlı olarak bildirmelerinde hukuka
aykırılık olduğu söylenemeyeceğinden davacının kişilik haklarına zarar vermiş
oldukları kabul edilemeyeceği için manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarının
usul ve yasaya uygun olmadığı belirtilmiştir.
14. Başvurucu, nihai kararı 20/2/2017 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 8/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
''İstinaf dilekçesine cevap'' kenar başlıklı 347. maddesi
şöyledir:
" (1) İstinaf dilekçesi, kararı
veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.
(2) Karşı taraf, tebliğden itibaren iki
hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye
gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.
(3) Kararı veren mahkeme, dilekçeler
verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi
listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir."
16. 6100 sayılı Kanun'un ''Katılma yolu ile başvurma"
kenar başlıklı 348. maddesi şöyledir:
"(1) İstinaf dilekçesi kendisine
tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş
olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf
yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
(2) İstinaf yoluna başvuran, bu
talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa
girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir."
B. Uluslararası
Hukuk
1. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi
17. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,... bir
mahkeme tarafından ... görülmesini isteme hakkına sahiptir..."
2. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi İçtihadı
18. AİHM'e göre kural olarak başvurucular, davanın karşı
tarafına tanınan bir avantajın kendilerine zarar vermiş olduğunu veya bu
durumdan olumsuz etkilendiklerini ispat etmek zorunda değildir. Taraflardan
birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın fiilen olumsuz bir sonuç
doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş
sayılır (Zagorodnikov/Rusya, B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
19. Hakkaniyete uygun yargılanmanın temel unsuru,
yargılamanın çelişmeli olması ve taraflar arasında silahların
eşitliğinin sağlanmasıdır (Rowe ve Davis/Birleşik Krallık [BD], B.
No: 28901/95, 16/2/2000, § 60). Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan
çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında bilgi
sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların yargılamanın
bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece
tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi
yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Feldbrugge/Hollanda,
B. No: 8562/79, 29/5/1986, § 44).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bireysel başvurular sonrasında yürürlüğe giren
25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.
23. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre
yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi
ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan
bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul
edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat
üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat
Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.
24. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır.
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat
Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi,
ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma
ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna
başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun
ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat
Yüksel, §§ 35, 36).
26. Mevcut başvuruda, söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Silahların
Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları
28. Başvurucu; istinaf yoluna başvuran davalıların
dilekçelerine karşı cevap hakkı tanınmadan dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine
gönderildiğini, Dairenin de dilekçelere karşı cevap verme süresi sona ermeden
kesin nitelikte ret kararı verdiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesi
kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
29. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Somut olayda başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı
kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
31. İstinaf dilekçesine cevap hakkının kullanılmasına
imkân tanınmamasına ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve
kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de
bulunmadığı anlaşıldığından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Genel
İlkeler
32. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan
maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma
hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde
dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet
Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
33. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil
yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi
de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil
edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa’nın
36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil
yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması
mümkün değildir (Mehmet Fidan, § 38).
34. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının
usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan
birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve
savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip
olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
Bu usul güvencesi, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı
olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır (Yüksel Hançer, B.
No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).
35. Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği
ilkesi ile yakından ilişkili olup bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir.
Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda davasını
savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli
yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması, medeni
bir hakka ilişkin yargılamada tarafların duruşmada hazır bulunması da dâhil
olmak üzere yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını gerektirir (Tahir
Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 25).
36. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan
çelişmeli yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm
taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma
ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede
başvuranların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle
ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma hakkının
ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No:
2013/1793, 18/9/2014, § 38).
37. Öte yandan adil yargılanma hakkının güvencelerinden
olan çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri mutlak değildir. Bazı
durumlarda birtakım zorunluluklar veya daha üstün değerdeki bir kamusal yarar
gözetilerek bu ilkelerin gereklerinin belli ölçüde yumuşatılması ve bunlara
aykırı tedbirler alınması mümkündür. Dolayısıyla çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine aykırı işlemlerin yapılması tek başına adil
yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaz. Sözü edilen ilkelere aykırı
işlemlerin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için bu
aykırılığın bir bütün olarak bakıldığında yargılamanın hakkaniyetini zedelemiş
olması gerekir (Hacı Karabulut, B. No: 2017/14871, 9/10/2019, § 32).
38. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine
aykırılığın yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği
değerlendirilirken yargılamanın bütününe bakılması gerekmektedir. Bu çerçevede
çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılığın sonuçlarının yargılamanın
ilerleyen safhalarında giderildiği veya en azından giderilme imkânının
bulunduğu hâllerde söz konusu aykırılığın bir bütün olarak yargılamanın
hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılamayacak ve bu durumda adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir (Hacı Karabulut, § 33).
39. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma ve
inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını denetlemek
Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Anayasa Mahkemesinin görevi başvuru
konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının
değerlendirilmesidir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik
iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi gerekir (Muhittin
Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213,4/12/2013, § 27).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
40. Başvurucu; istinaf dilekçesine karşı cevap verme ve
itirazlarını dile getirme hakkı tanınmadan dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine
gönderildiğini, Dairenin de usul Kanununda öngörülen süreye riayet etmeden
istinaf incelemesini tamamlayarak aleyhine kesin nitelikte ret kararı verdiğini
belirterek savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.
41. Olay tarihinde de yürürlükte olan 6100 sayılı
Kanun'un 347. maddesinde, istinaf dilekçesinin kararı veren mahkemece karşı
tarafa tebliğ olunacağı, karşı tarafın tebliğden itibaren iki hafta içinde
cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere
başka bir yer mahkemesine verebileceği, kararı veren mahkemece, dilekçeler
verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyanın dizi
listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderileceği
belirtilmiştir.
42. Somut olayda davalıların istinaf dilekçelerinin en
son 23/1/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, başvurucunun 3/2/2017
tarihinde istinaf dilekçelerine karşı cevaplarını sunduğu ancak başvurucunun
cevap dilekçesi beklenmeden Mahkemece dosyanın 26/1/2017 tarihinde Bölge Adliye
Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır. Bunun ötesinde Dairenin başvurucunun
istinafa cevap dilekçesi süresi dolmadan ve başvurucunun dosyaya sunduğu cevap
dilekçesini dikkate almadan 2/2/2017 tarihinde istinaf incelemesini
tamamladığı, başvurucu lehine Mahkemece verilen kararı bozarak ortadan
kaldırdığı ve davanın esastan reddine kesin olarak karar verdiği anlaşılmıştır.
43. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği
mevzuatın yorumlanması ve uygulanması derece mahkemelerinin görevi olmakla
birlikte bu yorum ve uygulamaların etkilerinin Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle bağdaşıp bağdaşmadığının Anayasa
Mahkemesince incelenebileceği tabiidir. Silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkesi yönünden yapılacak böyle bir inceleme, somut olayın koşulları
çerçevesinde olacaktır (Kemal İnan, B. No: 2013/1524, 6/10/2015, § 49).
44. Bunun yanında Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru
kapsamındaki görevi derece mahkemelerince yapılan hukuki hataları düzeltmek
değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemelerinin yorum ve
değerlendirmelerinin Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı kapsamında olan
hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini incelemekten ibarettir.
45. Buna göre başvurucunun çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kaldığı açıktır.
Ancak bu aykırılığın adil yargılanma hakkı bakımından bir ihlale yol açtığının
söylenebilmesi için bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip
zedelemediği değerlendirilmelidir.
46. Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucuya istinaf
dilekçelerine karşı cevap verme ve itirazlarını ileri sürme hakkı tanımadan
aleyhine istinaf incelemesinin tamamlanması, davalılara nazaran başvurucunun
zayıf bir konuma düşürülmesi sonucunu doğurmuştur. Belirtilen nedenlerle
davalılara karşı başvurucuya savunma yapma imkânı verilmemesi nedeniyle
başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal
İddiaları
48. Başvurucu, aleyhine açılan davada hukuka aykırı
yargılama yapıldığını ve davanın hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek
adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
49. Başvurucunun şikâyetine konu davanın kabulü yönünden
yukarıda açıklanan gerekçeyle adil yargılanma hakkı bağlamındaki silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine karar verildiğinden
bu aşamada diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden
ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
51. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilerek
ihlalin giderilmesi ve uğradığı zararın tazminine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
52. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında
ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel
ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
53. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise
öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale
neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
54. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya
mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer
hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden
yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu
öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı
olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın
yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama
sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal
yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı
nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını
gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§
58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
55. İncelenen başvuruda, silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
56. Bu durumda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise
bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı
verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal
kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu
sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge
Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesini sağlamak üzere Salihli 2.
Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
57. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı sonucuna
varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılanma ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak amacıyla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine
gönderilmek üzere Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/825, K.2016/79)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 257,50 TL harçtan oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.