TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SEVGÜL ÇETE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/18684)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Sevgül ÇETE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun avukatıyla
görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması dolayısıyla tutukluluğun
hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz edilememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun avukatıyla görüşmesinin
teknik araçlarla kayda alınması dolayısıyla tutukluluğun hukukiliğine etkili
bir şekilde itiraz edememesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine
yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15/7/2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü
hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu
makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün
arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son
yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca -aralarında yüksek mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine
yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla
başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama
tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve
diğerleri, §§ 51, 350).
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) İkinci Dairesinin
16/7/2016 tarihli kararı ile -Anamur Adliyesinde hâkim olarak görev yapmakta
olan- başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına ve 24/8/2016 tarihinde kamu
görevinden çıkarılmasına karar verilmiştir.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden
uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı
üzerine başvurucu, Silifke Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 17/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Aynı tarihte Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
başvurucu anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan
tutuklanması istemiyle Silifke Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. Silifke
Sulh Ceza Hâkimliği 17/7/2016 tarihinde başvurucunun isnat edilen suçtan
tutuklanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu tutuklama kararına 20/7/2016 tarihinde itiraz
etmiş, Mersin 2. Sulh Ceza Hâkimliği 21/7/2016 tarihinde itirazın kesin olarak
reddine karar vermiştir. Anılan karar başvurucuya 21/7/2016 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Silifke Cumhuriyet Başsavcılığı yetkisizlik kararı vererek
dosyayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucunun tutukluluk
hâlinin gözden geçirilerek tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep
etmesi üzerine Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği 7/12/2016 tarihinde başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Bu karar başvurucuya 16/12/2016
tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara
20/12/2016 tarihinde itiraz etmiştir. Anılan karar henüz başvurucuya tebliğ
edilmeden önce başvurucu 6/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6/1/2017 tarihli ve 29940
Mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında
Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 7.
maddesi ile 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun
93. maddesinin birinci fıkrasında, hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında
soruşturma yapma yetkisinin ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge
adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığına ait olduğu
şeklinde değişiklik yapılmış olması nedeniyle 12/1/2017 tarihinde yetkisizlik
kararı vererek dosyayı Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
18. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara
yaptığı itiraz (bkz. § 16) Antalya 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 1/2/2017 tarihli
kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. İtirazın reddi kararı, başvurucuya
-bireysel başvuru tarihinden sonra- 2/2/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Soruşturmayı yürüten Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı
başvurucu hakkında 25/9/2017 tarihli yetkisizlik kararıyla -başvurucunun son
görev yerinin Anamur olması ve Mersin'in bağlı olduğu Adana Bölge Adliye
Mahkemesinin faaliyete geçmiş olması nedeniyle- dosyayı Adana Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
20. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı 8/1/2018 tarihinde başvurucu
hakkında anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan kovuşturma
yapılmasına yer olmadığına karar vermiş, aynı tarihli iddianamesi ile de
başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması
istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
21. İddianame Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme)
17/1/2018 tarihinde kabul edilerek E.2018/17 sayılı dosya üzerinden kovuşturma
aşaması başlamıştır.
22. Mahkemece 28/3/2018 tarihli duruşmada başvurucunun
tahliyesine karar verilmiştir.
23. Yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 22/1/2019 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
24. Başvurucu, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş olup
bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın istinaf incelemesi
devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili hukuk için bkz.
Emrullah Tayıpoğlu, B. No: 2017/21511, 4/4/2018, §§ 24-36.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 26/2/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; tutuklu olarak kaldığı ceza infaz kurumunda
avukatıyla görüşmesinin teknik araçlarla kayda alınması nedeniyle tutukluluğa
itiraz bağlamında savunma hakkının kısıtlandığını ve müdafi yardımından etkili
bir şekilde yararlandırılmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesindeki tazminat yolunun
tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından yapılacak inceleme
yönünden ise Bakanlık özetle; hem başvurucunun hem de avukatın tutuklamaya dair
itirazlarını ayrı ayrı gerçekleştirmesi nedeniyle bu hususta fikir alışverişi
yapabildiklerinin anlaşıldığını, başvurucunun hakkında anılan tedbirin
uygulandığı süreç de dâhil olmak üzere tüm yargılama süresince tutukluluk
durumunun, tutukluluğa dair itirazları ile tahliye taleplerinin incelendiğini,
ayrıca iddia olunan infaz koruma memuru tarafından izlenen ve kayıt altına
alınan konuşma içeriklerinin başvurucunun aleyhine tutuklama gerekçesi veya
tutuklamaya yönelik itiraza ret gerekçesi yapıldığına ilişkin herhangi bir
iddia veya veri bulunmaması hususları gözetildiğinde başvurucunun ve avukatının
tedbir süresince tutukluluğa etkili olarak itirazda bulunabildiklerini ifade
etmiştir. Bu çerçevede Bakanlık, başvurucunun avukatıyla görüşmelerinin kayda
alınması ve üçüncü kişilerin huzurunda avukatla görüşme yapmak zorunda kalması
nedeniyle tutukluluğa etkin itirazda bulunamadığının savunulamayacağını
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde, kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Emrullah
Tayıpoğlu, § 108; Veli Özdemir,
B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal
Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19; Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/1664,
16/7/2014, § 42).
30. Öte yandan Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin (4)
numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun iddialarını dayandırdığı belgelerden bir
bölümü başvurucunun elinde olmadığı için sunulamamışsa bu durum ayrıca başvuru
formunda açıklanmalıdır. Başvurucunun ilgililerin elinde olan belgeleri Anayasa
Mahkemesinin yardımı olmadan alamayacağını ikna edici şekilde açıklaması ve
gerekli diğer bilgi ve belgeleri de sunmasına bağlı olarak Anayasa Mahkemesi,
gerekli gördüğü bilgi, belge ve delilleri ilgililerden isteyebilir (Veli Özdemir, § 22).
31. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların
niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta başvuru hakkında kabul
edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde
iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması
zorunludur (Veli Özdemir, § 23).
32. Somut olayda başvurucu avukatıyla görüşmelerinin teknik
araçlarla kayda alınmasına ilişkin olarak 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK
hükümlerinden dolayı tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz etme hakkının
kısıtlandığını ileri sürmektedir. Oysa başvurucu başvuru formu ve eklerinde,
kendisi hakkında anılan tedbirin uygulandığını ve bunun tutukluluğa etkin bir
şekilde itiraz etmesini kısıtladığını ortaya koymuş değildir. Nitekim başvurucu
667 sayılı KHK'nın 6. maddesi kapsamında Cumhuriyet savcısı tarafından
avukatıyla olan görüşmelerinin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak
kaydedilmesine dair bir karar alındığını belirtmediği gibi aynı doğrultuda
3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında KHK'nın 6. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğince verilmiş
bir karar bulunduğunu ve bu karara yönelik itirazının reddedildiğini de ileri
sürmemiştir. Başvurucunun anılan iddialarının herhangi bir bilgi veya belgeye
dayandırılmaksızın soyut olarak dile getirildiği görülmektedir. Diğer taraftan
başvuru dilekçesinde iddianın dayanağı belgeler açıkça belirtilmediği gibi
başvurucu, herhangi bir bilgi ve belgenin ilgililerden istenmesi için Anayasa
Mahkemesinden bir talepte de bulunmamıştır (Ünal
Yiğit, § 24).
33. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia
ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından
birtakım Anayasa hükümlerine soyut şekilde atıfta bulunulmuş olması iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu,
Anayasa'ya aykırılığının soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol
olarak düzenlenmemiştir (Ünal Yiğit,
§ 25).
34. Bu anlamda başvuru formu özenle doldurulmalı, ihlal
iddiasının dayanağı olan tüm olaylar gösterilmeli, başvuruyu aydınlatacak ve
hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeler başvuru
dilekçesine eklenmelidir. Şayet bir belge elde edilememişse bunun da nedenleri
açıklanmalıdır. Somut başvuruda başvurucu, bu koşulları yerine getirmeyerek
iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun esasının incelenmesi imkânı
bulunmamaktadır (Veli Özdemir, §
26).
35. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğa itiraz
bağlamında etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine dair iddiasını
temellendirmemiş olduğu anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutukluluğun hukukiliğine etkili bir şekilde itiraz
edilememesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
26/2/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.