logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nuray Volkan [1.B.], B. No: 2017/18736, 29/1/2020, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NURAY VOLKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/18736)

 

Karar Tarihi: 29/1/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Cafiye Ece YALIM

Başvurucu

:

Nuray VOLKAN

Vekilleri

:

1. Av. Taner ÜNVER

 

:

2. Av. Rıdvan EROĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, anlatımları mahkûmiyete belirleyici ölçüde dayanak oluşturan tanığın sorgulanmasına ya da sorgulatılmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/2/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca tanık sorgulama hakkının ihlali dışındaki iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı verilerek başvurunun anılan hakka ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen ek bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:

8. 1983 doğumlu olan başvurucu, olayların geçtiği tarihte Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Öğrenci Derneği (YÖDER) üyesidir.

9. YÖDER'in PKK terör örgütünün gençlik kesimine yönelik örgütlenmesi olan Yurtsever Özgür Gençlik Hareketi (YÖGEH) ile bağlantısının tespit edilmesi üzerine Van Emniyet Müdürlüğünce yapılan operasyonlar sonrasında YÖDER üyelerinden bazıları hakkında soruşturma başlatılmıştır.

10. Tanık A.G. Silopi Emniyet Müdürlüğünde 20/4/2007 tarihinde başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım şüpheliler hakkında beyanda bulunmuştur. Tanık Karker kod adlı A.G.nin kollukta alınan 20/4/2007 tarihli beyanı şöyledir:

“...Kendisinin 2005 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bölümünü kazandığını, 2006 yılında okumaya başladığını, yurda giremediğini daha önceden tanıdığı Van YYÜ sosyoloji bölümü 3.sınıf öğrencisi M.T. nin yardımı ile Van ili C. Caddesi P. Sokak üzerinde bulunan beş katlı bir binada kalan, YYÜ Fen-Edebiyat Fakültesinde okuyan Şırnaklı MORDEM KOD R.A. beden eğitimi bölümünde okuyan Viranşehir’li A.S., Siirt’li H.G., el Sanatları bölümünde okuyan Adıyaman’lı Nuray Aslan(başvurucu), Diyarbakır’lı N.A. Ya da K, makine bölümünde okuyan Bitlis’li C.Y., makine bölümünde okuyan Mardin Derik’li M.Ç. isimli şahısların yanına misafir olarak yerleştiğini,

Bir süre burada kaldığını bu süreç içerisinde evde bulunan bütün öğrencilerin örgütsel faaliyetlerde bulunduklarını öğrendiğini, ayrıca kendisine yardım eden ve yurtta kalan M. T.’ın eve zaman zaman gelerek örgütsel faaliyetine şahit olduğunu,

Bu şahısların ÖZGÜR HALK, GENÇ BAKIŞ isimli dergileri, ÖZGÜR GÜNDEM ve AZADİYE WELAT isimli gazetelerin dağıtımını yaptıklarını, evleri ziyaret ederek halk çalışması yaptıklarını, kendilerini YÖGEH (YURTSEVER ÖĞRENCİ GENÇLİK HAREKETİ) olarak adlandırdıklarını,

İş bölümü yaparak üniversite ve halk içerisinde faaliyet yürüttüklerini, ayrıca C. Caddesi ... iş hanı dördüncü katında YÖDER (YÜZÜNCÜYIL ÖĞRENCİ DERNEĞİ) adı altında yasal bir dernek kurduklarını, kendisine öğrenciler tarafından örgütsel propaganda yapıldığını,öğrencilerin yönlendirmesi ile YÖDER’e gidip geldiğini,

Kendisi ile daha önceden tanıdığı M.T.nın ilgilendiğini, okulayeni kayıt yaptıran KÜRT kökenli öğrencileri 5-6 kişilik gruplar halinde evlerine davet ederek öze dönüşü, sosyalizmin, eşitliğin olduğu bir dünya , bütün dünyaya yayılacak bir konfederalizmi, ve özgür bireylerin oluşacağı bir dünya vb. konularda propaganda yaptıklarını,

Bu söylemlerinin gerçekleşmesi için örgüte destek verilmesi gerektiğini, örgütün yeni katılan öğrencilere ihtiyacı olduğunu anlattıklarını, kendisinin de bu propagandan etkilenerek, örgütün yaşam biçimini yerinde görmek amacı ile kısa bir süreliğine örgüte gidip tekrar dönme imkanının olup olmadığını YYÜ. Öğrencisi Siirt’li H.G.ye ve YYÜ Beden Eğitimi öğrencisi Viranşehir’li A.S. ye sorduğunu,

Bu şahısların örgüte kısa bir süreliğine gidip tekrar geri dönmenin mümkün olduğunu söylemeleri üzerine örgüte katılmaya karar verdiğini,

Ailesi ile görüşerek derslerinin 15 gün yoğun olacağını telefonunu kapatacağını kendisini merak etmemeleri gerektiğini söyledikten sonra, 22 EKİM 2006 Ramazan Bayramının ikinci günü akşamı makine bölümünde okuyan fen edebiyat fakültesi öğrencisi Şırnak’lı MORDEM KOD R.A., beden eğitimi bölümü öğrencisi Viranşehir’li A. S., Siirt’li H. G., el sanatları bölümü öğrencisi Adıyaman’lı Nuray Aslan(başvurucu), Diyarbakır’lı N. (A.)K, makine bölümü öğrencisi Bitlis’li C. Y., makine bölümü öğrencisi Mardin Derik’li M. Ç. isimli öğrencilerin evinde toplandıklarını,

Örgüte sahte kimlik temin eden YYÜ öğrencisi ARGEŞ KOD M..........isimli şahsın gelerek, kendisinin örgüte gitmesinde yardımcı olacağını söyledikten sonra, sırt çantası, eldiven ve atkı temin ettiğini, H.G. A. KOD ve A. S.nun kendisi ve örgüte katılacak olan el sanatları öğrencisi Adıyaman’lı Nuray Aslan(başvuruc)’a ertesi sabah Kuzey Irak’a örgütün kamplarına gitmek üzere yola çıkacaklarını söylediklerini,

22 EKİM 2006 Ramazan Bayramının üçüncü günü H. G., ARGEŞ KOD ve M.S. ve Nuray Aslan(başvurucu) ile birlikte Başkale minibüs duraklarına gittiklerini...

...Başkale minibüsü ile Başkale ilçesine 10 Km. kala HERETON köyü yol ayrımında minibüsten Nuray Aslan(başvurucu) ile birlikte indiklerini, burada 3 saat bekledikten sonra plakasını hatırlamadığı beyaz renkli minibüs ile isimlerini bilmediği iki şahsın geldiğini, minibüse bindikten sonra 2-3 Km. sonra Başkale yolunu ikiye bölen bir kavşağa geldiklerini, 1 Km. mesafede Jandarma Karakolunun olduğunu ve yol uygulaması yapıldığını, aksi istikamette yaklaşık 45 dakika asfalt yoldan ilerledikten sonra, stabilize yoldan da 30 dakikalık bir yolculuktan sonra ortasında dere geçen vadi içerisinde bir köye girdiklerini, köylülerden birisinin trafik kazasından öldüğünü ve köy içerisinin kalabalık olduğunu,

Köy içerisinde bulunan taştan, dış yüzesi sıvasız, tek katlı bir eve Nuray Aslan(başvurucu) ile birlikte bırakıldıklarını, evde iki gün kaldıklarını, kendileri ile ev sahibinin ilgilendiğini...

...Bu sırada Nuray Aslan(başvurucu)ın örgüte gitmekten vazgeçtiğini ve geri dönmek istediğini söylemesi üzerine, ŞİYAR KOD’un 'buraya kadar geldikten sonra geri dönemezsin, döneceksenörgüte katıldıktan sonra geridön' diyerek Nuray Aslan(başvurucu)’ı zorladığını...

...AKİF KOD ile birlikte yaklaşık 5 saat yürüdükten sonra bir mağaraya geldiklerini, mağarada MAZLUM KOD, BARIŞ KOD, DOĞAN KOD, SERHAT KOD ve ismini bilmediği 3 örgüt mensubu ile birlikte, Van ilinde evde birlikte kaldığı M. bölümü öğrencisi Batman’lı MORDEM KOD R.A. ve HAMZA KOD isimliyen katılım örgüt mensuplarının olduğunu,bir gece mağarada kaldıktan sonra Nuray Aslan(başvurucu) ve HAMZA KOD’un geri dönmek istediklerini söylemeleri üzerine bu şahısları mağaradan alarak geri göndermek üzere köye götürdüklerini ancak akıbetlerini bilmediğini...

11. Başvurucu, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü üyesi olduğu şüphesiyle 22/5/2007 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır; Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinde 25/5/2007 tarihinde ifadesi alınarak serbest bırakılmıştır. Başvurucunun 25/5/2007 tarihli beyanı şöyledir:

"...Kendisinin Jandarmada müdafii huzurunda ayrıntılı olarak yaptığı beş sayfadan oluşan savunmasını tekrar ettiğini; atılı suçlamayı reddediğini, kendisine sorulan kişilerden A.S., H.G., C.Y., M.Ç.'yi okuldan tanıdığını, Ayrıca YÖDER'in yedek yöneticisi olduğunu, A.S. ve H.G.'i YÖDER'dentanıdığını ancak herhangi bir samimiyetinin olmadığını, HABUR sınır kapsından Güvenlik güçlerine teslim olan KARKER (K) A.G. isimli kişiyi tanımadığını, bu kişinin aleyhine verdiği ifadeleri kabul etmediğini, A.G., H.G. ve R. A.'la birlikte terör örgütünün kamplarına katılmak için gitmedikleri, kendisinin yarı yolda geri döndüğü iddialarını kabul etmediğini, çünkü hiçbir şekilde terör örgütü ile bağlantısınınolmadığını, o tarihlerde memleketi olan Adıyaman'ın Kahta ilçesinde olduğunu, KARKER KOD A. G.’nin aleyhine ifade vermesi sebebinin YÖDER ile bağlantılarını kesmesi olabileceğini, bu yüzden ya da başka bir gıcıklığı yüzünden aleyhine ifade vermiş olabileceğini;Bir dönem YÖDER'e üye olduğu, ancak ailesinin herhangi bir dernek üyeliğine sert bir şekilde karşı çıktığı için evrak üzerinde YÖDER'le bağlantısı gözükse de hiç bir ilgisinin kalmadığınıhiçbir toplantısına katılmadığını..."

12. Van Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile yetkili) 4/10/2007 tarihli iddianamesinde terör örgütü mensubu olduğu belirtilen Karker kod adlı A.G.nin 20/4/2007 tarihinde kollukta alınan beyanına değinilerek başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamenin tanık A.G. beyanı dışındaki başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"... PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uzantısı illegal YÖGEH'in YÖDER ( Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğrenci Derneği) Dernek yönetimi, organ ve üyeliklerini ele geçirmesiyle PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün porpgandasının yapılması, örgüte eleman kazandırılması için örgütsel eğitim ve kuryelik faaliyetleri, Van'da gerçekleşen ve yukarıda anlatılanbir kısım terör eylemlerinindernek merkezinde yapılan toplantılardaalınan kararlar ve icrasıyla terör eylemlerinin odağı haline geldiği;

Ve böylece tüm şüphelilerin PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün organik uzantısı olan YÖGEH üyeliği ile somutlaşanan ve ayrıntıları yukarıda anlatılan biçimde süreklililik,çeşitlillik ve yoğunluk gösteren eylemleriyle PKK/KONGRA-GEL terör örgütü üyesi olmak suçunu işledikleri..."

13. Başvurucunun 21/2/2008 günü Mahkemede yapmış olduğu savunması şöyledir:

"...Ben bu konuda Cumhuriyet Savcısına ifade vermiştim. Okunmasını isterim. Doğrudur aynen tekrar ederim. Ben YÖDER üyesiyim ancak bu dernek üniversite öğrencilerinin sorunlarını gündeme getiren ve terör ile bağlantısı olmayan bir dernektir dolayısıyla terör örgütü üyeliğini kabul etmiyorum, beraatimi talep ederim, benim ayrıca YÖGEH diye beyan edilen örgütle herhangi bir ilgim yoktur..."

14. Mahkeme 17/12/2013 tarihli kararıyla başvurucunun PKK/KONGRA-GEL- KCK terör örgütüne üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay süreyle hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:

"...sanık Nuray Aslan ın Terör örgütünden ayrılarak teslim olan KARKER (k) Ahmet Gündüzalp’in verdiği beyana göre şahısla birlikte dağa çıkma toplantısına katıldığı ancak örgüt üyeleri ile buluşup bir miktar gittikten sonra geri döndüğü...

...Dosya içinde ( 7 kls ) açık beyanı bulanan PKK KONGRA GEL terör örgütünün dağ kadrosundan gelip teslim olan KARKER kod A.G. isimli terör örgütü üyesinin vermiş olduğu açık beyanlarda kendisinin terör örgütünün dağ kadrosuna katılmadan önce YYÜ de öğrenci olduğunu, dosyamızın tefrik edilen sanıklarından M. T.'ın yardımı ile örgütsel faaliyet içerisinde olan ve örgütsel faaliyet yapılan evde kalmaya başladığını sanıklardan Şırnaklı Mordem kod R.A, A.S., H. G., N. K., N. A., C. Y. ve M. Ç. isimli şahısların evde örgütsel faaliyetlerde bulunduklarını bu şahısların yardımları ve propagandatif faaliyetleri neticesinde örgütün dağ kadrosuna katılmaya karar verdiğini, dağa gitmeden önce yine bu şahıslarla toplandığını bu şahısların örgütün dağ kadrosuna yardımcı olacaklarını söylediğini ve ertesi gün H.G. ve Argeş kod M. ve N.A. ile birlikte Van ilinden yola çıktıklarını Başkalede heretun köyü yol ayrımında minibüsten indiklerini orada bilmediği bir evde gece kaldıklarını ertesigünü yola çıktıklarını İran sınırını geçtiklerini ve bir mağaraya geldiklerini ve orada mağarada diğer örgüt üyeleri ile birlikte mordem kod R. A. ile birlikte yine yeni katılan Hamza kod ile birlikte mağarada kaldıklarını daha sonra örgütün hakurk kampına gittiklerni siyasi ve askeri eğitim aldığını...

...sanıkların bir kısmının suç tarihi ve öncesinde, PKK KONGRA GEL silahlı terör örgütüne elaman kazandırma faaliyetleri içinde bulunma ve toplantı yapma, örgütün gençlik yapılanmasına ilişkin olarak akademik eğitim alma yine örgütün dağdaki elemanları ile fiili irtibat kurma, örgütün savaşçı diye tabir edilen dağ kadrosunda yer alma şeklinde gerçekleşen eylemlerinin sanıkların örgüte katılma ve organik bağ kurma iradesini somut davranışlarla ortaya koydukları yine sanıkların örgütün belli amaçlarını gerçekleştirme gayesini bilerek ve isteyerek örgüte girme iradesinioluşturduğuna dair somut delil teşkil ettiği vicdani kanaatine varılarak sanıkların PKK KONGRA GEL silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nın 314/2 maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiş..."

15. Başvurucu, tanık A.G.nin beyanlarının belirleyici delil olmasına rağmen yargılama sırasında Mahkemece dinlenmediğini belirterek mahkûmiyet kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur.

16. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 25/10/2016 tarihli kararıyla hüküm onanmıştır.

17. Başvurucu 28/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Doğrudan soru yöneltme” kenar başlıklı 201. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.”

19. 5271 sayılı Kanun’un “Delillerin ortaya konulması ve reddi” kenar başlıklı 206. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.”

20. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada okunması zorunlu belge ve tutanaklar” kenar başlıklı 209. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada okunur.”

21. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada okunmayacak belgeler” kenar başlıklı 210. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise, bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez.”

22. 5271 sayılı Kanun’un “Duruşmada okunmasıyla yetinilebilecek belgeler” kenar başlıklı 211. maddesi şöyledir:

“(1) a) Tanık veya sanığın suç ortağı ölmüş veya akıl hastalığına tutulmuş olur veya bulunduğu yer öğrenilemezse,

b) Tanık veya sanığın suç ortağının duruşmada hazır bulunması, hastalık, malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle belli olmayan bir süre için olanaklı değilse,

c) İfadesinin önem derecesi itibarıyla tanığın duruşmada hazır bulunması gerekli sayılmıyorsa,

Bu kişilerin dinlenmesi yerine, daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanaklar ile kendilerinin yazmış olduğu belgeler okunabilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii birinci fıkrada belirtilenlerin dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilirler.”

23. 5271 sayılı Kanun’un “Delilleri takdir yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:

“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:

"Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

(...)

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;"

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ulusal hukuktaki nitelemeye bakılmaksızın tanık kavramının Sözleşme kapsamında özerk bir anlamı vardır (Damir Sibgatullin/Rusya, B. No: 1413/05, 24/4/2012, § 45). Bu kavram duruma göre suç ortaklarını (Trofimov/Rusya, B. No: 1111/02, 4/12/2008, § 37), mağdurları (Vladimir Romanov/Rusya, B. No: 41461/02, 24/7/2008, §§ 7, 97) ve bilirkişi tanıklarını (Doorson/Hollanda, B. No: 20524/92, 26/3/1996, §§ 81, 82) kapsayabilir. Bu bakımdan duruşmada ister okunsun ister okunmasın ifadeleri mahkeme önünde bulunan ve mahkeme tarafından dikkate alınan kişiler, Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi bakımından tanık olarak kabul edilmektedir (Kostovski/Hollanda [GK], B. No: 11454/85, 20/11/1989, § 40).

26. AİHM, duruşma salonunda bulunmayan tanıkların beyanlarının mahkûmiyet hükmüne esas alındığı bir yargılamanın adilliğini değerlendirirken iki hususa vurgu yapmaktadır. AİHM ilk olarak tanığın duruşmaya katılmaması için geçerli nedenlerin olup olmadığını incelemektedir. İkinci olarak -makul bir gerekçenin olduğu durumda bile- sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadenin hükmün dayandığı tek veya belirleyici temel olup olmadığını değerlendirmektedir. Hükmün büyük ölçüde veya yalnızca bu nitelikteki tanığın ifadesine dayanması durumunda yargılamalar detaylı incelemelere tabi tutulmalıdır (Al-Khawaja ve Tahery/Birleşik Krallık [BD], B. No: 26766/05, 22228/06, 15/12/2011, §§ 119, 147; Cevat Soysal/Türkiye, B. No: 17362/03, 23/9/2014, § 75).

27. AİHM, yukarıda bahsi geçen ilkelere ek olarak Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinin sanığa aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına veya tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkânı tanınması gerektiğini kabul etmektedir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93..., 23/4/1997, § 51; Lüdi/İsviçre, B. No: 12433/86, 15/6/1992, § 49; Hümmer/Almanya, B. No: 26171/07, 19/7/2012, § 38).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 29/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

29. Başvurucu; hakkındaki mahkûmiyet kararının tanık A.G.nin kollukta alınan ifadesine dayandığını, tanık A.G.nin duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

32. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde bir suç ile itham edilen herkesin iddia tanıklarını sorguya çekme hakkının olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının tanık sorgulama hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir. (Serdar Batur, B. No: 2014/15652, 24/5/2018, § 41)

33. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B. No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§ 44, 45). Bu bakımdan adli makamlar, beyanı hükme dayanak yapılacak tanıkların duruşmada hazır edilmesi için makul bir çaba sergileme yükümlülüğü altındadır.

34. Somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık ifadelerinin delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için iki aşamalı bir test uygulanmalıdır. İlk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak ise okunmasıyla yetinilen ifadenin karara götüren tek ya da belirleyici kanıt olması hâlinde savunma haklarının adil yargılanmanın gerekleriyle bağdaşmayacak ölçüde sınırlandırılıp sınırlandırılmadığına bakılacaktır (Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80).

35. Nitekim bu anayasal gereklilikler ilgili usul kanunlarında da belirtilmiştir. 5271 sayılı Kanun’un 210. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre de olayın delili bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez. Yargılama konusu olayla ilgili sadece bir tanığın beyanından başka bir delilin bulunmadığı hâllerde bu tanığın duruşmada mutlaka dinlenilmesi gerektiği ifade edilerek doğrudan doğruyalık ilkesine açık bir vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla olayın tek delilinin bir tanığın açıklamalarından ibaret olması hâlinde 5271 sayılı Kanun’un 211. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, bu tanığın duruşmada dinlenmesi yerine önceki beyanlarının okunması ile yetinilebilmesi mümkün değildir (Az. M., § 58).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36. Somut olayda başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan A.G., PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne yönelik yürütülen bir soruşturma kapsamında kollukta verdiği ifadesinde dağ kadrosuna katılmasına yardım eden diğer örgüt üyeleri hakkında açıklamalarda bulunmuş ve başvurucunun da kendisiyle birlikte siyasi ve askerî eğitim almak üzere örgütün dağ kadrosuna katıldığını ifade etmiştir. Bu bilgi üzerine hakkında soruşturma açılan başvurucu, yakalanarak gözaltına alınmış ve hakkında terör örgütü üyeliği suçundan kamu davası açılmıştır. Mahkeme, başvurucuyu terör örgütü üyeliğinden mahkûm etmiştir. Mahkûmiyet kararı, başvurucunun da üyesi olduğu YÖDER'in PKK/KONGRA-GEL'in organik uzantısı olan YÖGEH ile bağlantısının yanı sıra büyük ölçüde A.G.nin beyanlarına dayanmaktadır (bkz. § 14).

37. Mahkemenin başvurucu aleyhinde beyanda bulunan tanığı (A.G.) duruşmada dinlemediği, bahsi geçen tanığın duruşmada neden dinlenmediği hususunda herhangi bir gerekçe de göstermediği başvuru formunun ve ekinde yer verilen bilgi ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Tanık A.G.nin duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığı Mahkemece belirtilmeyerek tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir.

38. Öte yandan tanığın duruşmada dinlenmemesi hususunda makul bir gerekçe gösterilmemiş olması adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilmesi bakımından tek başına yeterli değildir. Bu nedenle tanığın duruşmada dinlenmemiş ve başvurucu tarafından sorgulanmamış olmasının genel olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği de belirlenmelidir. Bu bağlamda mahkûmiyet hükmünün yalnızca veya büyük ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı önem taşımaktadır. Ayrıca hükmün yalnızca veya büyük ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayanması durumunda savunma tarafına dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün takip edilip edilmediği, karşıt dengeleyici imkânlar tanınıp tanınmadığı tespit edilmelidir (Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, § 40).

39. Somut olayda gerekçeli karar incelendiğinde başvurucunun üyesi olduğu YÖDER'in PKK ile aralarında organik bağ bulunan YÖGEH ile bağlantılı olduğu tespiti yapıldıktan sonratanık A.G.nin soruşturma evresinde başvurucu aleyhine verdiği ifadeye dayanılarak başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan tanığın ifadesinin mahkûmiyet hükmünün kurulmasında tek olmasa da belirleyici olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 10).

40. Başvurucu, yargılama sırasında A.G.nin beyanlarının doğru olmadığını belirtmekle yetinmiş; duruşmada dinlenmesi yönünde bir talepte bulunmamıştır. İlk derece mahkemesi de tanık A.G.nin duruşmada dinlenmesi hususunda herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır (bkz. §§ 15, 16). Başvurucu, tanık A.G.nin beyanlarının belirleyici delil olmasına rağmen dinlenmediğini belirterek mahkûmiyet kararına karşı temyiz yoluna başvurmuş; Yargıtay, başvurucunun temyiz dilekçesinde bildirdiği bu itirazlarla ilgili bir değerlendirme yapmaksızın hükmü onamıştır.

41. Başvurucu; soruşturma aşamasında alınan beyanında tanık A.G. beyanlarını kabul etmediğini belirtmiş, kovuşturmada soruşturma aşamasındaki beyanlarını tekrar etmiş, temyiz dilekçesinde ise A.G. ile yüzleştirilmediğini ifade etmiştir. Başvurucu, tanığın beyanlarını kabul etmeyerek beyanının güvenilirliği konusundaki şüphelerini dile getirmiştir.Öte yandan derece mahkemesinin duruşmada dinlenmeyen tanığın ifadesine ek olarak başvurucunun üye olduğu derneğin terör örgütü ile bağlantısına dayandığı görülmektedir. Ancak bu durumun ifadesi mahkûmiyette belirleyici olan tanığın duruşmada dinlenmemesini telafi etmeye yeterli olduğu söylenemez. Mahkemece tanık beyanının güvenilirliği hususunda başvurucudaki şüphenin giderilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olayda duruşmada dinlenmeyen tanığın ifadesine dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmaktadır.

42. Sonuç olarak başvurucuya beyanları mahkûmiyette belirleyici ölçüde esas alınan tanığı sorgulama veya sorgulatma imkânı verilmediğinden başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “(1)Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvurucu, ihlalin tespit edilerek sonuçlarının ortadan kaldırılması talebinde bulunmuştur.

45. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).

46. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

47. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri(2), §§ 57-59, 66-67)

48. İncelenen başvuruda tanık A.G.nin duruşmada dinlenmemesi ve tanığın neden duruşmada dinlenmediğine ilişkin gerekçenin ortaya konulmaması, bu tanığın duruşmada sorgulanamaması, dengeleyici savunma imkânlarının başvurucuya tanınmaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

49. Bu durumda tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2007/264, K.2013/250) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harçtan ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin (E.2007/264, K.2013/250) yerine bakmakla görevli mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,

D. 257,50 TL harçtan ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Nuray Volkan [1.B.], B. No: 2017/18736, 29/1/2020, § …)
   
Başvuru Adı NURAY VOLKAN
Başvuru No 2017/18736
Başvuru Tarihi 28/2/2017
Karar Tarihi 29/1/2020

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, anlatımları mahkûmiyete belirleyici ölçüde dayanak oluşturan tanığın sorgulanmasına ya da sorgulatılmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 201
211
217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi