TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ EFENDİ PEKSAK BAŞVURUSU (3)
|
(Başvuru Numarası: 2017/19054)
|
|
Karar Tarihi: 29/9/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Muzaffer KORKMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Efendi PEKSAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun
makul süreyi aşması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması, sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız
olmaması, tutukluluk incelemeleri sonunda verilen kararların yakınlara
bildirilmemesi ve tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün
tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; savunma
hakkına riayet edilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 12/4/2017, 19/4/2017 ve 1/8/2017 tarihlerinde
yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2017/20420 ve 2017/31533 numaralı bireysel başvuru
dosyalarının kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/19054 numaralı bireysel
başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2017/19054 numaralı dosya
üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyon tarafından başvurucunun bu kararda incelenen
şikâyetleri haricindeki diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna, karara konu
olan iddiaların kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından
yapılmasına ve adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Kocaeli Adliyesinde hâkim olarak görev yapan başvurucu
hakkında 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı
tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY'nin
hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
10. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 16/7/2016
tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına, 24/8/2016 tarihinde ise
meslekten çıkarılmasına karar vermiştir.
11. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının HSYK kararıyla görevden
uzaklaştırılanlar hakkında soruşturma işlemlerinin yapılması yönündeki yazısı
üzerine başvurucu, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla 16/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır.
12. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde, anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından
tutuklanması istemiyle Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
13. Kocaeli 1. Sulh Ceza Hâkimliği 20/7/2016 tarihinde
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
14. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında
soruşturma yapma yetkisinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında olduğu
gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
15. Başvurucu, tutukluluğun devamına yönelik kararlara müteaddit
defa itiraz etmiş; son olarak İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği tutukluluğun
devamına ilişkin karara yapılan itirazın 20/3/2017 tarihinde kesin olarak
reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu 19/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 20/4/2017 tarihli
iddianameyle başvurucunun anayasal
düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan
kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma
suçlarından cezalandırılması istemiyle hakkında kamu davası
açmıştır.
18. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 22/5/2017 tarihinde
iddianameyi kabul etmiş ve E.2017/143 sayılı dosya üzerinden yargılama
başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına, Mahkemenin görevsiz olduğuna ve yargılamanın yapılması için
dosyanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesine
gönderilmesine karar vermiştir.
19. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 18/7/2017 tarihinde Dairenin
görevsizliğine karar vererek görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için dosyanın
Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir.
20. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10/10/2017 tarihinde İstanbul 26.
Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve ilk derece
mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yapmak üzere dosyanın İstanbul 26. Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
21. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 17/1/2019 tarihinde yaptığı
duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 12 yıl hapis cezasıyla
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme anılan duruşma sonunda hükümle
birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.
22. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava
istinaf aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz.
Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 29/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin
varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu,
tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki
değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.
27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru
formundaki açıklamalarını tekrarlamış ve tutuklama kararının hukuka aykırı
olduğunu ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
28. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin
hukuka aykırı olduğu iddiasına ilişkin daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu
ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2016/59363 sayılı bireysel
başvuru dosyası üzerinden Birinci Bölüm Birinci Komisyon tarafından yapılan
inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk
nedeniyle kabul edilemezlik
kararı verildiği tespit
edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
2. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısı ile Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; hakkında tutuklama kararı veren ve tutukluluk
incelemelerini yapan sulh ceza hâkimliklerinin kapalı devre olarak
adlandırılabilecek bir sistemle çalıştığını, ayrıca bu hâkimliklerin bağımsız
ve tarafsız olmadığını ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
32. Başvuru konusu olayda ileri sürülen sulh ceza
hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddialara
yönelik olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan
şikâyetiyle ilgili olarak 2017/37727 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden
İkinci Bölüm tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia
yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, uzun süre tutuklu kalması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
36. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da-
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde
öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk
yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet
Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018,
§§ 27-30).
37. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 17/1/2019
tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun
tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk
İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
39. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin hâkim huzuruna
çıkarılmadan yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
40. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
41. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme
önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel
başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise
asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu
olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez,
B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 166-177). Somut olayda 20/7/2016 tarihinde
tutuklanıp 13/2/2018 tarihinde mahkeme önüne çıktığı anlaşılan başvurucunun bu
kapsamdaki şikâyeti bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
5. Tutukluluk İncelemesi
Sonunda Verilen Kararların Yakınlara Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
43. Başvurucu -herhangi bir tarih belirtmeksizin- hakkında resen
verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararların yakınlarına tebliğ edilmediğini
ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
45. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutukluluk incelemeleri
sonunda verilen kararların yakınlara bildirilmemesi iddiasına ilişkin daha önce
bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak
2017/29428 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden İkinci Bölüm tarafından
yapılan inceleme sonunda konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul
edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden
mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
6. Tutukluluğa İtiraz
İncelemelerinde Alınan Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu; tutukluluğuna itirazları değerlendirilirken
alınan Savcılık görüşlerinin kendisine bildirilmediğini belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
48. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
49. Anayasa Mahkemesi; tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
Savcılık görüşünün şüpheli veya sanıklara bildirilmemesinin anayasal önem
taşımadığını, içeriğinde başvurucunun cevap vermesini gerektirmeyen ve daha
önce ileri sürülmemiş yeni bir olgudan bahsedilmeyen durumlarda Savcılık
görüşünün başvurucuya bildirilmemesinin önemli bir zarara da neden olmadığını
ifade etmiştir (Devran Duran
[GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, §§ 106-112).
50. Somut olayda tutukluluk incelemeleri sırasında alınan
Savcılık görüşünün bildirilmediği ileri sürülmüşse de başvuru formu ve eklerinde,
bu görüş yazısında başvurucunun cevap vermesini gerekli kılan ve daha önce
haberdar olmadığı yeni bir olgunun bulunduğu yönünde bir açıklamaya yer
verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun iddiaları bakımından anılan karardan
ayrılmayı gerektiren bir durumun mevcut olmadığı değerlendirilmiştir.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının anayasal ve kişisel önemden yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
52. Başvurucu; soruşturma ve kovuşturma sürecinde savunma
hakkına riayet edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
53. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına
ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
54. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No:
2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
55. Somut olayda Anayasa Mahkemesince incelemenin yapıldığı
tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava istinaf aşamasında devam etmektedir.
Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde yapılan
uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkin şikâyetlerini kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise
şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu
tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel
başvuruya konu edildiği görülmüştür.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
2. Sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ile bağımsız ve tarafsız
olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle
REDDİNE,
3. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne
çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluk incelemesi sonunda verilen kararların yakınlara
tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru
olması nedeniyle REDDİNE,
6. Tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün
bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın anayasal ve
kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 29/9/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.