TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET KERİMOĞLU VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/19369)
|
|
Karar Tarihi: 1/7/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Eser AKINCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet KERİMOĞLU
|
|
:
|
2. Mustafa KERİMOĞLU
|
|
:
|
3. Önder Can KERİMOĞLU
|
|
:
|
4. Serpil KERİMOĞLU
|
|
:
|
5. Sinem ŞAHİN
|
|
:
|
6. Yiğit Ögeday KERİMOĞLU
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Övgü ERDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, depremde yıkılan otel binasının
projelendirme, yapım ve iş bitimi aşamalarında sorumluluğu olan kamu
görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 23/10/2011 tarihinde Van'da 7,2 şiddetinde bir deprem
meydana gelmiş ve bu deprem sonucunda çok sayıda kişi hayatını kaybetmiştir.
Depremden sonra artçı sarsıntılar devam etmiş ve 9/11/2011 tarihinde 5,6
şiddetinde ikinci bir deprem olmuştur. İkinci depremde Van il merkezinde
bulunan bir otel binası yıkılmış ve otelde kalmakta olan -başvurucuların
yakınlarının da aralarında bulunduğu- yirmi dört kişi enkaz altında kalarak
yaşamını yitirmiştir.
8. Olayın ardından Van Cumhuriyet Başsavcılığı resen
soruşturma başlatmıştır.Başvurucuların da şikâyetçi olarak katıldığı soruşturma
kapsamında bilirkişi görüşüne başvurulmuştur. Bu çerçevede hazırlanan Nisan
2012 tarihli bilirkişi raporunda; binanın projelendirme, yapım ve iş bitimi
aşamalarında ilgili mevzuat hükümlerine uyulmadığı belirtilmiştir. 23/10/2011
tarihli ilk depremden sonra binada hasar tespiti yapılmadığı vurgulanan
raporda, bina taşıyıcı sisteminin ilk depremden ve ikinci depreme kadar olan
artçı sarsıntılardan etkilendiğinin düşünüldüğü ifade edilmiştir. Raporda
ayrıca proje, yapım ve iş bitimi aşamalarındaki eksikliklerden yapı sahibi
ve/veya müteahhidin, teknik uygulama sorumlusunun ve belediyenin ilgili
biriminin; deprem sonrası inceleme aşamasındaki eksikliklerden ise yapı sahibi
ve gerekli tedbirleri almayan ilgili birimlerin sorumluluğunun bulunduğu
yönünde kanaat bildirilmiştir.
9. Soruşturma sonucunda otel işletmecisi hakkında
bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan Van Ağır
Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış, vefat eden yapı sahibi ve diğer
şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, kamu
görevlileri hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre gereği için
dosyanın tefrikine, bazı kamu görevlileri yönünden aynı Kanun'un 3. ve 12.
maddeleri gereği görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyasının Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
10. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 9/10/2012 tarihinde
Van Valisi, Erciş Kaymakamı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
Başkanı, Van Afet Acil Durum İl Müdürü ve diğer AFAD yöneticileri hakkında
görevi kötüye kullanmaya ilişkin iddiaların somut bilgi ve belgelere
dayanmadığı, ilgililer açısından ön inceleme yapılmasını gerektirecek bir durum
bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin işleme konulmamasına karar vermiştir.
11. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 9/10/2012 tarihli
kararına karşı yapılan itiraz, Danıştay Birinci Dairesince 4483 sayılı Kanun’da
Cumhuriyet başsavcılıklarının şikâyetin işleme konulmamasına dair verdikleri
kararlara karşı herhangi bir itiraz yolu öngörülmediği gerekçesiyle
incelenmeksizin reddedilmiştir.
12. Başvurucuların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının
şikâyetin işleme konulmaması kararından sonra Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunmaları üzerine Anayasa Mahkemesi 2012/752 sayılı başvuruda
17/9/2013 tarihinde, 2012/850 sayılı başvuruda ise 7/11/2013 tarihinde verdiği
kararlarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca şikâyetin işleme konulmamasına
karar verilmiş olması nedeniyle yaşam hakkının usul boyutu olan etkili
soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
13. Belediye görevlileri hakkında 4483 sayılı Kanun
uyarınca başlatılan sürecin sonunda 13/4/2001 tarihli tadilat ruhsatında ismi
geçen Van Belediyesi İmar İşleri Müdürü H.K., Van Belediyesi Fen İşleri
Müdürlüğünde görevli inşaat mühendisi A.A. ile Van Belediyesinde görevli inşaat
mühendisi Ç.Ç. hakkında taksirle birden fazla kişimin ölümüne ve yaralanmasına
neden olma suçundan düzenlenen 11/4/2016 tarihli iddianamenin iadesine karar
verilmiştir.
14. Başvurucular Van Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri
5/8/2015 tarihli dilekçeyle yıkılan binanın projelendirme, yapım ve iş bitimi
aşamalarında sorumluluğu olan kamu görevlileri hakkında da soruşturma
yapılmasını istemişlerdir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığınca 2016/3019 soruşturma
sırasına kaydedilen bu dosya üzerinden Van Valiliğinden (Valilik) Belediye
yetkilileri hakkında soruşturma izni istenmiştir. Valilikçe 13/6/2016
tarihinde, 2011 yılında gerçekleşen depremden önce yapılan bir hasar tespitinin
bulunmadığından ve otel ruhsatının 1977 yılında verildiğinden bahisle dosyanın
işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, başvurucular vekilinin bu karara karşı
itirazı Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 8/12/2016
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu karar üzerine Van Cumhuriyet
Başsavcılığınca 6/3/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş
ancak soruşturmaya 2012/6372 soruşturma numarası üzerinden devam edilmiştir.
16. Başvurucular Erzurum Bölge İdare Mahkemesinin anılan
kararının kendilerine tebliğinden sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
17. Başvurucular Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri
15/12/2017 tarihli dilekçeyle binanın proje, yapım ve iş bitimi aşamalarında
sorumluluğu olanlar hakkında soruşturma yapılması taleplerini yinelemişlerdir.
Cumhuriyet Başsavcılığınca Belediyeye binanın proje, yapım ve iş bitimi
aşamalarında sorumluluğu olanların tespit edilmesi amacıyla müzekkereler
yazılmış, verilen cevaplar doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan
sonra sorumluluğu olabilecek Belediye görevlileri N.Ç., Y.B. ve H.K. hakkında
25/1/2018 tarihinde Valilikten soruşturma izni istenmiştir.
18. Valiliğin 11/10/2018 tarihli soruşturma izni
verilmemesine ilişkin kararı, Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava
Dairesinin 12/9/2019 tarihli kararıyla yeniden ön inceleme yapılması gereği de
belirtilerek kaldırılmıştır. Başvuruya konu şikâyete ilişkin soruşturmanın
inceleme tarihi itibarıyla devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
IV. İLGİLİ
HUKUK
19. İlgili hukuk için bkz. Mehmet Ali Emir ve
diğerleri, B. No: 2014/16482, 17/1/2019, §§ 41-52.
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 1/7/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular söz konusu binanın proje, yapım ve iş
bitimi aşamalarında sorumluluğu olan şahısların tespit edilerek onlar hakkında
soruşturma yapılmaması nedeniyle yaşam hakkı, etkili başvuru hakkı ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama... hakkına
sahiptir."
23. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve
görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah,
huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
24. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucuların iddialarının özünün kamu görevlilerinin ihmalî
davranışlarla başvurucuların yakınının ölümüne neden olup olmadıklarına ilişkin
etkili soruşturma yürütülmemesiyle ilgili olması nedeniyle iddiaların tamamının
Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutu
kapsamında incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
25. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını
kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı
nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu
olayda müteveffa başvurucuların eşi, kardeşi ve babaları olduğundan başvuru
ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
26. Bununla birlikte başvurunun diğer kabul edilebilirlik
kriterleri yönünden de incelenmesi gerekir.
27. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).
28. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif
yükümlülüklerinin maddi yönünün yanı sıra usule ilişkin bir yönü de
bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Yaşam hakkı
kapsamındaki usule ilişkin yükümlülük olayın niteliğine bağlı olarak cezai,
hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebilir.
29. Buna göre yaşam hakkının veya fiziksel bütünlüğün
ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki
pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez.
Mağdurlara hukuki, idari, hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması
yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
30. İhmal nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin
soruşturma yükümlülüğü açısından farklı bir yaklaşım benimsenebilir. Bu
kapsamda yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda etkili
bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük mağdurlara hukuki,
idari ve hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması ile yerine
getirilmiş sayılabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
31. Bununla birlikte kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle
meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği
aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz
konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir
faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli
önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş
olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında
bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 60).
32. Yürütülen ceza soruşturması, belirli bir kişinin
sorumlu olup olmadığıyla sınırlı olmamalı; olayın tüm yönlerini ortaya koyacak
kapsamda ve nitelikte olmalıdır. Nitekim soruşturmanın etkili olup olmadığına
ilişkin değerlendirme -somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak-
belirli bir kişi hakkında verilen kararla sınırlı olarak değil yürütülen
soruşturma bir bütün olarak incelendikten sonra yapılabilecektir (Gülcan
Keleş ve diğerleri, B. No: 2014/797, 22/3/2017, § 30).
33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son
cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı”
kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri
sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal
başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir."
35. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru ikincil nitelikte bir hak arama yolu olup
bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
36. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §
17). Bu kapsamda temel hak ve hürriyetlerle ilgili hukuk sisteminin koruma
mekanizmalarının öncelikle işletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ihlal
iddialarına ilişkin olarak öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi
gerekmektedir. Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının
tüketilmesinin yarar sağlamayacağı veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde
anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz,
B. No. 2013/8975, 23/7/2014, § 33).
37. Bir ceza soruşturması veya yargılaması sürecinde
kovuşturmasızlık, beraat, mahkûmiyet veya hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararları ile farklı zamanlarda neticelenmiş aşamalar bulunması
durumunda -bu aşamaların tek bir olay için farklı kişilerin sorumluluklarına
yönelik olduğu gözetildiğinde- soruşturmaların bir bütün olarak değerlendirilmesi
gerekebileceğinden (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, § 69) hareket
eden Anayasa Mahkemesi, aynı olaya ilişkin sorumluluğu bulunduğu iddia edilen
birden fazla kişi hakkında yürütülen adli süreçlerin bir kısmı devam ederken
bazı şüpheliler/sanıklar bakımından sürecin sona ermesi üzerine yapılan
bireysel başvurularda somut olayın ve tüm adli sürecin bir bütün olarak
değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmediği
sonucuna ulaşmıştır (Bilal Turan ve diğerleri (3), B. No: 2013/7418,
31/3/2016, § 72; Bülent Kurt, B. No: 2013/7408, 20/1/2016, § 40; Gülcan
Keleş ve diğerleri, §§ 30, 31).
38. Başvuru yollarının tüketilmesi meselesine ilişkin
anılan içtihadın ortaya çıkışında, ihlal iddiasına konu olaya dair sorumluluğu
bulunduğu iddia edilen kişilerden her birine atfedilebilecek kusur durumu ile
her bir kişi için adli süreçte elde edilecek delil durumunun farklı
değerlendirilebileceğinin ve soruşturmanın etkililiği araştırılırken olayın tüm
boyutlarıyla ele alınarak bir bütün olarak irdelenmesi gerekliliğinin gözönünde
bulundurulduğu anlaşılmaktadır (Dilek Genç ve diğerleri [GK], B.
No: 2014/3944, 1/2/2018, § 55).
39. Somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının
tüketilmesinin yarar sağlamayacağı söylenemeyeceğinden devam eden soruşturma
süreci tamamlanmadan anayasal hak ihlali iddialarının bireysel başvuruda
incelenmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 17.
maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 1/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.