TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LOBNA AL LAMİİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/20160)
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2020
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
Raportör
|
:
|
Murat İlter DEVECİ
|
Başvurucu
|
:
|
Lobna AL LAMİİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Taylan TANAY
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak
bilinen protesto gösterileri kapsamında kolluk görevlilerinin haksız güç
kullanması sonucunda yaşamsal tehlike doğacak şekilde yaralanma meydana gelmesi
ve bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle yaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 5/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) temin edilen belgelere göre ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. İnsan hakları aktivisti olduğunu beyan eden başvurucu,
iddiasına göre Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (DİSK) 31/5/2013
günü saat 13.00'te yapacağı basın açıklamasını dinlemek üzere Taksim
Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı önüne gitmiştir. Güvenlik güçleri, basın açıklaması
yapılırken önce tazyikli suyla, sonra gaz fişekleri atan silahları kullanarak
basın açıklaması için toplanan kalabalığa müdahale etmiştir. Bu esnada
yaralanan başvurucu bir cankurtaran yardımıyla Taksim Eğitim Araştırma Hastanesine
götürülmüştür.
10. Bir kısım polis amiri ve memuru tarafından düzenlenen
31/5/2013 tarihli tutanağa göre ise saat 12.00 sıralarında bir milletvekili ve
çevresinde toplanan kişiler Taksim Meydanı'ndaki tramvay durağı civarında bin
kişilik bir kalabalık oluşturmuştur. Söz konusu kalabalığın yaptığı basın
açıklaması 13.00 sıralarında sona ermiş ancak kalabalık dağılmayıp oturma
eylemi başlatmıştır. Eylemin kanuna aykırı olduğuna ilişkin uyarılara riayet
etmemeleri nedeniyle kalabalığa karşı kademeli olarak artan nispette güç
kullanılmıştır.
11. Başvurucunun kardeşi F.A. başvurucunun yaralanmasına
neden olan kişilerin tespit edilerek cezalandırılmaları isteğini içeren bir
dilekçeyi 8/7/2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet
Başsavcılığı) sunmuştur. H.E., A.Y., B.Ö., Ü.G., S.Ö. ve E.S.nin tanık olarak
bildirildiği söz konusu dilekçede;
i. Başvurucunun yere düşmesinden sonra gözü açık bir
şekilde bilinçsizce baktığı ve ağzından köpük geldiği,
ii. Olay nedeniyle başvurucunun iki ameliyat geçirdiği,
kafatası kemiğinin kırıldığı, beyin kanaması ve epileptik nöbet geçirdiği, sağ
kol ve bacağına felç indiği, kırık kafatası kemiğinin çıkarıldığı ve söz konusu
kemik olmadan başının kapatıldığı, tıbbi müdahale sonrasında başvurucunun
günlerce uyutulduğu,
iii. Sağ kolunu oynatamayan başvurucunun destekle ayakta
durabildiği ancak konuşamadığı, psikolojik desteğin yanı sıra fizyotereapi ve
rehabilitasyona ihtiyaç duyduğu iddia edilmiştir.
12. F.A.nın dilekçesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı
olay hakkında derhâl bir soruşturma başlatmıştır.
13. Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun yaralanması
nedeniyle yürütülen soruşturmayı protesto gösterileri kapsamında farklı
tarihlerde meydana gelen birçok olay hakkında yürütülen ayrı bir soruşturma
(ana soruşturma) ile birleştirmiştir.
14. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü, başvurucu hakkında
tanzim edilen tedavi evrakı üzerinden hazırladığı 12/7/2013 tarihli raporda
başvurucunun olay nedeniyle yaşamsal tehlike geçirdiğini, başvurucunun
kafasındaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin ağır (4) olduğunu
ancak olay tarihinden 18 ay sonra duyu ve organlarından birinin işlevinin
sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi yönünden değerlendirme yapılabileceğini belirtmiştir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne
gönderdiği 19/7/2013 tarihli yazıyla olayla ilgili MOBESE görüntüleri ile
olayın meydana geldiği yerde bulunan işyerlerine ait kamera görüntülerinin
temin edilmesini, F.A.nın dilekçesinde ileri sürdüğü hususların
araştırılmasını, anılan dilekçede yazılı tanıklar ile resen tespit edilecek
kişilerin olayla ilgili beyanlarının alınmasını, şüphelilerin açık kimlik
bilgileri ile görev yerlerinin belirlenmesini, ayrıca bu kişilerin fotoğraflarının
CD ortamında gönderilmesini istemiştir.
16. Kolluk görevlileri 11/9/2013-13/9/2013 tarihleri
arasında E.S., Ü.G., H.E. ve A.Y.nin ifadelerini almıştır. Ne var ki F.A.nın
dilekçesinde ismi geçen B.Ö. ifade vermeye gitmemiş, S.Ö.ye ise ulaşılamamıştır.
i. İfadesinde H.E., olay günü başvurucu ile Talimhane'de
karşılaştığını, yapılacak basın açıklamasını dinlemek için Atatürk Anıtı
çevresinde bir yere oturduklarını, basın açıklamasının başlamasından kısa bir
süre sonra Sıraselviler Caddesi tarafından gelen toplumsal olaylara müdahale
araçlarının (TOMA) toplanan kalabalığa tazyikli su sıkmaya başladığını, eş
zamanlı olarak kalabalığa biber gazı da atıldığını (İfadesine başvurulan kişi
söz konusu gazın ne şekilde atıldığı yönünde bilgi vermemiştir.), çevrede Çevik
Kuvvette görevli polislerin bulunduğunu, başvurucu ile birlikte Atatürk
Anıtı'na doğru kol kola koştuklarını ancak anıt çevresindeki demir korkuluklar
nedeniyle birbirlerinden ayrıldıklarını, Taksim Meydanı'ndan anıta doğru
bakınca yerde yatan birini gördüğünü, anıta doğru yürüyünce yerde yatan kişinin
başvurucu olduğunu fark ettiğini, başvurucunun epilepsi krizine benzer bir kriz
geçirdiğini gördüğünü, çevredeki polislere ve cankurtaran görevlilerine
seslendiğini, cankurtaranda sağlık görevlisi olmadığını, başvurucunun
cankurtaran sürücüsü ve polisler tarafından cankurtarana bindirildiğini, yolda
karşılaştıkları bir başka cankurtaranda görevli bazı sağlık görevlilerinin
başvurucu ile kendisinin de içinde bulunduğu cankurtarana geçtiği ve başvurucunun
yaralanma anını görmediğini beyan etmiştir.
ii. Ü.G. olay günü bir milletvekili ve çevresinde
toplananlarla birlikte sloganlar atıp şarkı söyleyerek Taksim Meydanı'na
gittiğini, başvurucuyu anıt çevresinde yerde otururken gördüğünü, basın
açıklaması yapılırken TOMA'dan basın açıklaması yapan gruba tazyikli su
sıkıldığını, daha sonra gazlı müdahalenin başladığını, polislerin herhangi bir
uyarısını duymadığını ancak daha sonradan izlediği görüntülerde polisin ses
sistemi aracılığıyla uyarı yaptığını fark ettiğini, başvurucunun nasıl
yaralandığını görmediğini söylemiştir.
iii. A.Y. başvurucuyu basın açıklamasını izlerken
gördüğünü, Çevik Kuvvetin gazlı müdahalede bulunduğunu, başvurucunun nasıl
yaralandığını görmediğini ifade etmiştir.
iv. E.S. basın açıklamasına hazırlık yapıldığı sırada gaz
bombası atıldığını, gazdan etkilenen kişiler görse de yaralanan herhangi bir
kimseyi görmediğini beyan etmiştir.
17. Soruşturmada mağdur sıfatıyla yer alan bazı kişilere
yönelik eylemler nedeniyle birkaç polis amiri ve memuru hakkında yürütülen
disiplin soruşturmasına ilişkin belgeler soruşturma evrakı arasında alınmıştır.
18. Medya kuruluşları ile haber ajanslarından temin
edilenler de dâhil protesto gösterileri kapsamında meydana gelen eylemlerle
ilgili görüntüleri içerir CD'ler ile DVD'ler soruşturma dosyasına alınmıştır.
19. Başkalarının 31/5/2013 tarihli yaralanmalarıyla
ilgili olarak 31/5/2013 günü saat 08.00 ile 1/6/2013 günü saat 08.00 arasında
Taksim Meydanı'nda görevli Çevik Kuvvet gruplarına ait çizelge ile 31/5/2013
tarihinde Taksim Meydanı ve çevresinde gaz kullanmakla görevli olan İstanbul
Emniyet Müdürlüğünün farklı birimlerinde görevli polislere -söz konusu kişilere
zetçi denmektedir- listeler temin edilmiştir.
20. Başvurucu, vekili aracılığıyla Cumhuriyet
Başsavcılığına verdiği 29/5/2014 tarihli dilekçede, soruşturma dosyasının
kapsamının sağlıklı bir bilirkişi incelemesini ve şikâyetlerin kendisine özgü
yanlarının araştırılmasını engellediğini öne sürerek kendisiyle ilgili
soruşturmanın mevcut soruşturmadan ayrılmasını talep etmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi Parkı eylemleri olarak
bilinen olaylarla ilgili tüm şikâyetlerin bir arada değerlendirilmesi nedeniyle
başvurucunun yaralanması hakkında yürütülen soruşturmanın sürüncemede kaldığı
sonucuna varmış ve 12/5/2015 tarihindebaşvurucuyla ilgili soruşturmayı devam
eden soruşturmadan ayırmıştır.
22. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/10/2015 tarihli yazıyla
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden müştekinin yaralanması olayıyla ilgili tutanak
tutulup tutulmadığının araştırılmasını ve şüphelilerin tespit edilerek
ifadeleri alınmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edilmelerini
istemiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı 31/5/2013 günü 13.00-14.00
saatleri arasında Taksim Meydanı'ndaki MOBESE görüntülerini temin edip söz
konusu görüntülerde başvurucunun yaralanması olayının yer alıp almadığını
bilirkişiye incelettirmiştir. Dört görüntü kaydını inceleyen bilirkişi
tarafından hazırlanan 18/12/2015 tarihli raporda; görüntülerin ses kaydı
içermediği, görüntülerin başında bir kısmı oturan, bir kısmı ayakta duran kalabalığa
13.10 sıralarında duman ve su sıkılarak müdahale edildiği, insanların koşarak
uzaklaşmaya çalıştığı, TOMA'ların turuncu renkli su sıktığı, elinde gaz
tabancası bulunan polis memurlarının gaz tabancalarını sürekli sağa sola
ateşleyerek gruplar hâlinde ilerlediği, 13.41 sıralarında polis memurlarının
gaz tabancaları ile ateş ettikleri, çevredeki kişilerin bir şahsın cankurtarana
binmesine yardım ettikleri, başvurucunun nasıl yaralandığıyla ilgili herhangi
bir görüntü tespit edilemediği belirtilmiştir. Bahse konu bilirkişi raporu
soruşturma dosyasına 22/12/2015 tarihinde girmiştir.
24. İstanbul Emniyet Müdürlüğünce Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilen 4/3/2016 tarihli yazıda MOBESE kayıtları dikkate
alındığında başvurucuyu yaraladığı iddia edilen polis memurunun tespit
edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelilerin dava zamanaşımı
süresince araştırılması ve tespit edilmesi hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığında
hazır edilmesi için 10/3/2016 tarihinde daimî arama kararı vermiştir.
26. Kolluk görevlileri, şüphelilerin aranmasına rağmen
yakalanamadığına ilişkin olarak 7/4/2016 ve 26/10/2016 tarihlerinde tutanak
tanzim etmiştir.
27. Başvurucu, soruşturma dosyasını incelemek ve/veya
soruşturma dosyasının fotokopisini almak için vekili aracılığıyla 3/4/2017,
23/12/2019, 1/2/2019 ve 10/6/2020 tarihlerinde Cumhuriyet Başsavcılığına
dilekçe vermiştir.
28. Soruşturma derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, kolluğun müdahalesi sonucu yaralandığını
ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini belirterek
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddiası kapsamında
başvurucu; medya kuruluşları ile haber ajanslarından elde edilen görüntüler
üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, olayla ilgili olarak yalnızca
dört kişinin ifadesinin alındığını, dosyanın işlemsiz bırakıldığını, fail veya
faillerin bulunmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmadığını, olayla ilgili
olarak Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmasından 2 yıl 7 ay sonra görüntü
kayıtlarının incelendiğini ve soruşturmanın ivedilikle ve özenle
yürütülmediğini iddia etmiştir.
31. Bakanlık görüşünde; devletin bireylerin maddi ve
manevi varlığına yönelik olarak yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar
kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğünün tüm müdahale türleri açısından
mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmadığı,
başvurucunun kolluk görevlileri tarafından maddi ve manevi varlığına müdahale
edildiği iddiasıyla hukuk davası yoluna başvurarak daha etkin bir giderim
sağlamasının mümkün olduğu, başvurucunun yaralanması ile ilgili olarak idari yargıda
tazminat davası açmadığı belirtilmiştir. Ayrıca başvuru süresinin daimî arama
kararının verildiği tarihten itibaren başladığı öne sürülmüştür. Bakanlık
görüşünde son olarak etkili soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü
olmadığı, başvuruya konu şikâyetin aydınlatılması için gerekli adımların
atıldığı, etkili soruşturma yükümlülüğünün gereklerinin yerine getirildiği
ifade edilmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında
başvuruya konu olay nedeniyle uzun süre ayaklarını ve kollarını kullanmadığını,
konuşamadığını, bildiği dilleri ve anılarını yitirdiğini, yurt içinde ve yurt
dışında tedavi gördüğünü, tedavisinin devam ettiğini, güç kullanımı sonucu
meydana geldiği ileri sürülen kötü muamele iddiaları yönünden tüketilmesi gereken
etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu, Bakanlık görüşünde belirtilen
idari davanın açılmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği iddiasının
yerinde olmadığını, olaydan sonra yeni zararların ortaya çıktığını, 27/7/2020
tarihinde İçişleri Bakanlığına idari başvuru yaptığını iddia etmiştir.
Başvurucu ek olarak daimî arama kararı verilmesinden sonra üçer aylık rutin
yazışmaların dahi yapılmadığını, dosyada bir gelişme olup olmadığını görmek
için bir süre beklemenin makul olduğunu, daimî arama kararı verilen
soruşturmaların sürüncemede kaldığı yönündeki iddianın son derece sakıncalı
olduğunu ileri sürmüş ve hakkında düzenlenen bazı tıbbi belgeler ile
yaralanmasıyla ilgili bazı fotoğrafları dilekçesine eklemiştir. Dilekçe ekinde
yer alan ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Hastanesince düzenlenen 8/3/2020
tarihli erişkinler için engellilik sağlık kurulu raporunda başvurucunun %52
oranında engelli olduğu belirtilmiştir. Raporun geçerlilik süresi iki yıldır.
B. Değerlendirme
1. Hukuki
Nitelendirme ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Başvurucunun iddialarının özünün kolluk görevlilerinin haksız güç
kullanımı nedeniyle hayati tehlike geçirecek ölçüde yaralandığına, bu olayla
ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olduğu ve
kullanılan kamu gücünün netice itibarıyla ölümcül olmasa bile başvurucunun
yaşamını tehlikeye soktuğu dikkate alındığında başvurunun yaşam hakkının
öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma
yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerekir.
34. Unutulmamalıdır ki ölüm gerçekleşmese dahi bazı
hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet
Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam
hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle
birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında
yatan niyet ve amaç birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet
Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69).
35. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak
alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar
başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”
36. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri”
kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri...
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır.”
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
37. Yaşam hakkı kapsamında incelenebilecek bir olayla
ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için
-mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi
aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının
beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil
niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
38. Bununla birlikte başvurucunun yetkili makamlara
müracaat etmesine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma
başlatılmamışsa başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık
etkisiz bir hâl almışsa başvurucudan soruşturmanın sonucunu beklemesini istemek
makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucu, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil
Dink ve diğerleri, § 77)
39. Böyle bir durumda başvurucu, etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin farkına vardığı veya varması gereken andan itibaren otuz gün
içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucunun etkili bir
soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varması gerektiği her davanın
şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat
Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87).
40. Somut başvuru, başvurucunun yaralanması ile ilgili
ceza soruşturması sona ermeden yapılmıştır. Bu durumda yapılması gereken iş,
başvurucunun süresinden önce başvuru yapıp yapmadığını, vaktinden önce başvuru
yapmamış ise başvuruyu süresinde yapıp yapmadığını tespit etmekten ibarettir.
41. Başvuruya konu edilen soruşturmada, başvurucuda meydana
gelen yaralanma hakkındaki adli raporun henüz soruşturmanın başında
aldırıldığı, olaydan birkaç ay sonra ise bazı tanıkların kollukça bilgi sahibi
sıfatıyla dinlendiği görülmüştür. 2015 yılında bazı MOBESE kayıtları üzerinde
bilirkişi incelemesi de yaptırılmıştır. Ne var ki söz konusu bilirkişi
incelemesinden sonra fail veya faillerin tespitine yönelik herhangi bir işlem
tesis edilmemiştir. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığı 10/3/2016 tarihinde daimî
arama kararı vermiştir. Bu bakımdan mevcut başvurunun vaktinden önce
yapıldığını söylemek mümkün değildir.
42. Öte yandan 29/5/2014 tarihli dilekçe ile ana
soruşturma dosyasının kapsamının sağlıklı bir bilirkişi incelemesini ve
şikâyetlerin kendisine özgü yanlarının araştırılmasını engellediğini öne
sürerek kendisiyle ilgili soruşturmanın mevcut soruşturmadan tefrik edilmesini
isteyen başvurucu, bilirkişi raporunun 22/12/2015 tarihinde soruşturma
dosyasına girmesinden sonra fail veya faillerin tespitine yönelik hiçbir işlem
tesis edilmediği hâlde özen yükümlülüğüne aykırı davranarak bireysel başvuru
yapmak için 5/4/2017 tarihine kadar beklemiştir. Başvurucu, özen yükümlülüğüne
uygun hareket etmesine engel olan ve kendisinden kaynaklanmayan herhangi bir
sebebin varlığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle başvurunun süresinde
yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre
aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.