TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
LOBNA AL LAMİİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/20160)
Karar Tarihi: 14/10/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Selahaddin MENTEŞ
Raportör
Murat İlter DEVECİ
Başvurucu
Lobna AL LAMİİ
Vekili
Av. Taylan TANAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen protesto gösterileri kapsamında kolluk görevlilerinin haksız güç kullanması sonucunda yaşamsal tehlike doğacak şekilde yaralanma meydana gelmesi ve bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. İnsan hakları aktivisti olduğunu beyan eden başvurucu, iddiasına göre Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun (DİSK) 31/5/2013 günü saat 13.00'te yapacağı basın açıklamasını dinlemek üzere Taksim Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı önüne gitmiştir. Güvenlik güçleri, basın açıklaması yapılırken önce tazyikli suyla, sonra gaz fişekleri atan silahları kullanarak basın açıklaması için toplanan kalabalığa müdahale etmiştir. Bu esnada yaralanan başvurucu bir cankurtaran yardımıyla Taksim Eğitim Araştırma Hastanesine götürülmüştür.
10. Bir kısım polis amiri ve memuru tarafından düzenlenen 31/5/2013 tarihli tutanağa göre ise saat 12.00 sıralarında bir milletvekili ve çevresinde toplanan kişiler Taksim Meydanı'ndaki tramvay durağı civarında bin kişilik bir kalabalık oluşturmuştur. Söz konusu kalabalığın yaptığı basın açıklaması 13.00 sıralarında sona ermiş ancak kalabalık dağılmayıp oturma eylemi başlatmıştır. Eylemin kanuna aykırı olduğuna ilişkin uyarılara riayet etmemeleri nedeniyle kalabalığa karşı kademeli olarak artan nispette güç kullanılmıştır.
11. Başvurucunun kardeşi F.A. başvurucunun yaralanmasına neden olan kişilerin tespit edilerek cezalandırılmaları isteğini içeren bir dilekçeyi 8/7/2013 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) sunmuştur. H.E., A.Y., B.Ö., Ü.G., S.Ö. ve E.S.nin tanık olarak bildirildiği söz konusu dilekçede;
i. Başvurucunun yere düşmesinden sonra gözü açık bir şekilde bilinçsizce baktığı ve ağzından köpük geldiği,
ii. Olay nedeniyle başvurucunun iki ameliyat geçirdiği, kafatası kemiğinin kırıldığı, beyin kanaması ve epileptik nöbet geçirdiği, sağ kol ve bacağına felç indiği, kırık kafatası kemiğinin çıkarıldığı ve söz konusu kemik olmadan başının kapatıldığı, tıbbi müdahale sonrasında başvurucunun günlerce uyutulduğu,
iii. Sağ kolunu oynatamayan başvurucunun destekle ayakta durabildiği ancak konuşamadığı, psikolojik desteğin yanı sıra fizyotereapi ve rehabilitasyona ihtiyaç duyduğu iddia edilmiştir.
12. F.A.nın dilekçesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı olay hakkında derhâl bir soruşturma başlatmıştır.
13. Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun yaralanması nedeniyle yürütülen soruşturmayı protesto gösterileri kapsamında farklı tarihlerde meydana gelen birçok olay hakkında yürütülen ayrı bir soruşturma (ana soruşturma) ile birleştirmiştir.
14. İstanbul Adli Tıp Şube Müdürlüğü, başvurucu hakkında tanzim edilen tedavi evrakı üzerinden hazırladığı 12/7/2013 tarihli raporda başvurucunun olay nedeniyle yaşamsal tehlike geçirdiğini, başvurucunun kafasındaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin ağır (4) olduğunu ancak olay tarihinden 18 ay sonra duyu ve organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi yönünden değerlendirme yapılabileceğini belirtmiştir.
15. Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderdiği 19/7/2013 tarihli yazıyla olayla ilgili MOBESE görüntüleri ile olayın meydana geldiği yerde bulunan işyerlerine ait kamera görüntülerinin temin edilmesini, F.A.nın dilekçesinde ileri sürdüğü hususların araştırılmasını, anılan dilekçede yazılı tanıklar ile resen tespit edilecek kişilerin olayla ilgili beyanlarının alınmasını, şüphelilerin açık kimlik bilgileri ile görev yerlerinin belirlenmesini, ayrıca bu kişilerin fotoğraflarının CD ortamında gönderilmesini istemiştir.
16. Kolluk görevlileri 11/9/2013-13/9/2013 tarihleri arasında E.S., Ü.G., H.E. ve A.Y.nin ifadelerini almıştır. Ne var ki F.A.nın dilekçesinde ismi geçen B.Ö. ifade vermeye gitmemiş, S.Ö.ye ise ulaşılamamıştır.
i. İfadesinde H.E., olay günü başvurucu ile Talimhane'de karşılaştığını, yapılacak basın açıklamasını dinlemek için Atatürk Anıtı çevresinde bir yere oturduklarını, basın açıklamasının başlamasından kısa bir süre sonra Sıraselviler Caddesi tarafından gelen toplumsal olaylara müdahale araçlarının (TOMA) toplanan kalabalığa tazyikli su sıkmaya başladığını, eş zamanlı olarak kalabalığa biber gazı da atıldığını (İfadesine başvurulan kişi söz konusu gazın ne şekilde atıldığı yönünde bilgi vermemiştir.), çevrede Çevik Kuvvette görevli polislerin bulunduğunu, başvurucu ile birlikte Atatürk Anıtı'na doğru kol kola koştuklarını ancak anıt çevresindeki demir korkuluklar nedeniyle birbirlerinden ayrıldıklarını, Taksim Meydanı'ndan anıta doğru bakınca yerde yatan birini gördüğünü, anıta doğru yürüyünce yerde yatan kişinin başvurucu olduğunu fark ettiğini, başvurucunun epilepsi krizine benzer bir kriz geçirdiğini gördüğünü, çevredeki polislere ve cankurtaran görevlilerine seslendiğini, cankurtaranda sağlık görevlisi olmadığını, başvurucunun cankurtaran sürücüsü ve polisler tarafından cankurtarana bindirildiğini, yolda karşılaştıkları bir başka cankurtaranda görevli bazı sağlık görevlilerinin başvurucu ile kendisinin de içinde bulunduğu cankurtarana geçtiği ve başvurucunun yaralanma anını görmediğini beyan etmiştir.
ii. Ü.G. olay günü bir milletvekili ve çevresinde toplananlarla birlikte sloganlar atıp şarkı söyleyerek Taksim Meydanı'na gittiğini, başvurucuyu anıt çevresinde yerde otururken gördüğünü, basın açıklaması yapılırken TOMA'dan basın açıklaması yapan gruba tazyikli su sıkıldığını, daha sonra gazlı müdahalenin başladığını, polislerin herhangi bir uyarısını duymadığını ancak daha sonradan izlediği görüntülerde polisin ses sistemi aracılığıyla uyarı yaptığını fark ettiğini, başvurucunun nasıl yaralandığını görmediğini söylemiştir.
iii. A.Y. başvurucuyu basın açıklamasını izlerken gördüğünü, Çevik Kuvvetin gazlı müdahalede bulunduğunu, başvurucunun nasıl yaralandığını görmediğini ifade etmiştir.
iv. E.S. basın açıklamasına hazırlık yapıldığı sırada gaz bombası atıldığını, gazdan etkilenen kişiler görse de yaralanan herhangi bir kimseyi görmediğini beyan etmiştir.
17. Soruşturmada mağdur sıfatıyla yer alan bazı kişilere yönelik eylemler nedeniyle birkaç polis amiri ve memuru hakkında yürütülen disiplin soruşturmasına ilişkin belgeler soruşturma evrakı arasında alınmıştır.
18. Medya kuruluşları ile haber ajanslarından temin edilenler de dâhil protesto gösterileri kapsamında meydana gelen eylemlerle ilgili görüntüleri içerir CD'ler ile DVD'ler soruşturma dosyasına alınmıştır.
19. Başkalarının 31/5/2013 tarihli yaralanmalarıyla ilgili olarak 31/5/2013 günü saat 08.00 ile 1/6/2013 günü saat 08.00 arasında Taksim Meydanı'nda görevli Çevik Kuvvet gruplarına ait çizelge ile 31/5/2013 tarihinde Taksim Meydanı ve çevresinde gaz kullanmakla görevli olan İstanbul Emniyet Müdürlüğünün farklı birimlerinde görevli polislere -söz konusu kişilere zetçi denmektedir- listeler temin edilmiştir.
20. Başvurucu, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 29/5/2014 tarihli dilekçede, soruşturma dosyasının kapsamının sağlıklı bir bilirkişi incelemesini ve şikâyetlerin kendisine özgü yanlarının araştırılmasını engellediğini öne sürerek kendisiyle ilgili soruşturmanın mevcut soruşturmadan ayrılmasını talep etmiştir.
21. Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen olaylarla ilgili tüm şikâyetlerin bir arada değerlendirilmesi nedeniyle başvurucunun yaralanması hakkında yürütülen soruşturmanın sürüncemede kaldığı sonucuna varmış ve 12/5/2015 tarihindebaşvurucuyla ilgili soruşturmayı devam eden soruşturmadan ayırmıştır.
22. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/10/2015 tarihli yazıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğünden müştekinin yaralanması olayıyla ilgili tutanak tutulup tutulmadığının araştırılmasını ve şüphelilerin tespit edilerek ifadeleri alınmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edilmelerini istemiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı 31/5/2013 günü 13.00-14.00 saatleri arasında Taksim Meydanı'ndaki MOBESE görüntülerini temin edip söz konusu görüntülerde başvurucunun yaralanması olayının yer alıp almadığını bilirkişiye incelettirmiştir. Dört görüntü kaydını inceleyen bilirkişi tarafından hazırlanan 18/12/2015 tarihli raporda; görüntülerin ses kaydı içermediği, görüntülerin başında bir kısmı oturan, bir kısmı ayakta duran kalabalığa 13.10 sıralarında duman ve su sıkılarak müdahale edildiği, insanların koşarak uzaklaşmaya çalıştığı, TOMA'ların turuncu renkli su sıktığı, elinde gaz tabancası bulunan polis memurlarının gaz tabancalarını sürekli sağa sola ateşleyerek gruplar hâlinde ilerlediği, 13.41 sıralarında polis memurlarının gaz tabancaları ile ateş ettikleri, çevredeki kişilerin bir şahsın cankurtarana binmesine yardım ettikleri, başvurucunun nasıl yaralandığıyla ilgili herhangi bir görüntü tespit edilemediği belirtilmiştir. Bahse konu bilirkişi raporu soruşturma dosyasına 22/12/2015 tarihinde girmiştir.
24. İstanbul Emniyet Müdürlüğünce Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 4/3/2016 tarihli yazıda MOBESE kayıtları dikkate alındığında başvurucuyu yaraladığı iddia edilen polis memurunun tespit edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
25. Cumhuriyet Başsavcılığı, şüphelilerin dava zamanaşımı süresince araştırılması ve tespit edilmesi hâlinde Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edilmesi için 10/3/2016 tarihinde daimî arama kararı vermiştir.
26. Kolluk görevlileri, şüphelilerin aranmasına rağmen yakalanamadığına ilişkin olarak 7/4/2016 ve 26/10/2016 tarihlerinde tutanak tanzim etmiştir.
27. Başvurucu, soruşturma dosyasını incelemek ve/veya soruşturma dosyasının fotokopisini almak için vekili aracılığıyla 3/4/2017, 23/12/2019, 1/2/2019 ve 10/6/2020 tarihlerinde Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vermiştir.
28. Soruşturma derdesttir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 14/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, kolluğun müdahalesi sonucu yaralandığını ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddiası kapsamında başvurucu; medya kuruluşları ile haber ajanslarından elde edilen görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, olayla ilgili olarak yalnızca dört kişinin ifadesinin alındığını, dosyanın işlemsiz bırakıldığını, fail veya faillerin bulunmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmadığını, olayla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmasından 2 yıl 7 ay sonra görüntü kayıtlarının incelendiğini ve soruşturmanın ivedilikle ve özenle yürütülmediğini iddia etmiştir.
31. Bakanlık görüşünde; devletin bireylerin maddi ve manevi varlığına yönelik olarak yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğünün tüm müdahale türleri açısından mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmadığı, başvurucunun kolluk görevlileri tarafından maddi ve manevi varlığına müdahale edildiği iddiasıyla hukuk davası yoluna başvurarak daha etkin bir giderim sağlamasının mümkün olduğu, başvurucunun yaralanması ile ilgili olarak idari yargıda tazminat davası açmadığı belirtilmiştir. Ayrıca başvuru süresinin daimî arama kararının verildiği tarihten itibaren başladığı öne sürülmüştür. Bakanlık görüşünde son olarak etkili soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü olmadığı, başvuruya konu şikâyetin aydınlatılması için gerekli adımların atıldığı, etkili soruşturma yükümlülüğünün gereklerinin yerine getirildiği ifade edilmiştir.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuruya konu olay nedeniyle uzun süre ayaklarını ve kollarını kullanmadığını, konuşamadığını, bildiği dilleri ve anılarını yitirdiğini, yurt içinde ve yurt dışında tedavi gördüğünü, tedavisinin devam ettiğini, güç kullanımı sonucu meydana geldiği ileri sürülen kötü muamele iddiaları yönünden tüketilmesi gereken etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu, Bakanlık görüşünde belirtilen idari davanın açılmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği iddiasının yerinde olmadığını, olaydan sonra yeni zararların ortaya çıktığını, 27/7/2020 tarihinde İçişleri Bakanlığına idari başvuru yaptığını iddia etmiştir. Başvurucu ek olarak daimî arama kararı verilmesinden sonra üçer aylık rutin yazışmaların dahi yapılmadığını, dosyada bir gelişme olup olmadığını görmek için bir süre beklemenin makul olduğunu, daimî arama kararı verilen soruşturmaların sürüncemede kaldığı yönündeki iddianın son derece sakıncalı olduğunu ileri sürmüş ve hakkında düzenlenen bazı tıbbi belgeler ile yaralanmasıyla ilgili bazı fotoğrafları dilekçesine eklemiştir. Dilekçe ekinde yer alan ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Hastanesince düzenlenen 8/3/2020 tarihli erişkinler için engellilik sağlık kurulu raporunda başvurucunun %52 oranında engelli olduğu belirtilmiştir. Raporun geçerlilik süresi iki yıldır.
B. Değerlendirme
1. Hukuki Nitelendirme ve İncelemenin Kapsamı Yönünden
33. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özünün kolluk görevlilerinin haksız güç kullanımı nedeniyle hayati tehlike geçirecek ölçüde yaralandığına, bu olayla ilgili etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olduğu ve kullanılan kamu gücünün netice itibarıyla ölümcül olmasa bile başvurucunun yaşamını tehlikeye soktuğu dikkate alındığında başvurunun yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmesi gerekir.
34. Unutulmamalıdır ki ölüm gerçekleşmese dahi bazı hâllerde başvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20) ve bu hâllerde başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69).
35. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama... hakkına sahiptir.”
36. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Yaşam hakkı kapsamında incelenebilecek bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
38. Bununla birlikte başvurucunun yetkili makamlara müracaat etmesine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvurucudan soruşturmanın sonucunu beklemesini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucu, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77)
39. Böyle bir durumda başvurucu, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardığı veya varması gereken andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdır. Doğal olarak başvurucunun etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varması gerektiği her davanın şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87).
40. Somut başvuru, başvurucunun yaralanması ile ilgili ceza soruşturması sona ermeden yapılmıştır. Bu durumda yapılması gereken iş, başvurucunun süresinden önce başvuru yapıp yapmadığını, vaktinden önce başvuru yapmamış ise başvuruyu süresinde yapıp yapmadığını tespit etmekten ibarettir.
41. Başvuruya konu edilen soruşturmada, başvurucuda meydana gelen yaralanma hakkındaki adli raporun henüz soruşturmanın başında aldırıldığı, olaydan birkaç ay sonra ise bazı tanıkların kollukça bilgi sahibi sıfatıyla dinlendiği görülmüştür. 2015 yılında bazı MOBESE kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmıştır. Ne var ki söz konusu bilirkişi incelemesinden sonra fail veya faillerin tespitine yönelik herhangi bir işlem tesis edilmemiştir. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığı 10/3/2016 tarihinde daimî arama kararı vermiştir. Bu bakımdan mevcut başvurunun vaktinden önce yapıldığını söylemek mümkün değildir.
42. Öte yandan 29/5/2014 tarihli dilekçe ile ana soruşturma dosyasının kapsamının sağlıklı bir bilirkişi incelemesini ve şikâyetlerin kendisine özgü yanlarının araştırılmasını engellediğini öne sürerek kendisiyle ilgili soruşturmanın mevcut soruşturmadan tefrik edilmesini isteyen başvurucu, bilirkişi raporunun 22/12/2015 tarihinde soruşturma dosyasına girmesinden sonra fail veya faillerin tespitine yönelik hiçbir işlem tesis edilmediği hâlde özen yükümlülüğüne aykırı davranarak bireysel başvuru yapmak için 5/4/2017 tarihine kadar beklemiştir. Başvurucu, özen yükümlülüğüne uygun hareket etmesine engel olan ve kendisinden kaynaklanmayan herhangi bir sebebin varlığını da ileri sürmemiştir. Bu nedenle başvurunun süresinde yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.