TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAĞIP ÇİMEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2017/20253)
Karar Tarihi: 22/7/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Murat GÜVEN
Başvurucu
Rağıp ÇİMEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/3/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihine kadar birçok kez uzatılmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Aydın Müftülüğünde vaiz olarak görev yapan başvurucu, darbe teşebbüsü sonrası Bozdoğan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan bir soruşturma kapsamında 3/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
11. Başvurucu 3/8/2016 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu; ifadesinde, Aktif Eğitimciler Sendikasına (Aktif-Sen) 2013 yılının başında üye olduğunu ve aynı yılın sonunda üyelikten istifa ettiğini, kızını lise sınavlarına hazırlık için Körfez isimli dershaneye kaydettirdiğini, kiracısı ile kira ilişkisinde kullanmak üzere Bank Asyada hesap açtırdığını, evinden çıkan on altı adet 1 dolar paranın kızına ait olduğunu beyan etmiştir. Sonuç olarak başvurucu FETÖ/PDY ile bir ilişkisi olmadığını ifade etmiştir.
12. Bozdoğan Cumhuriyet Başsavcılığı 3/8/2016 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle başvurucuyu Bozdoğan Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk etmiştir.
13. Başvurucunun sorgusu Hâkimlikçe 3/8/2016 tarihinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur. Başvurucu, Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul etmemiştir.
14. Hâkimlik 3/8/2016 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Silahlı terör örgütüne üye olma (5237 Sayılı TCK'nın 314/2 maddesi) suçu kapsamında yürütülmekte olan soruşturma dosyası içerisinde mevcut araştırma tutanakları, arama el koyma tutanakları, el koyulan eşyaların tür ve nitelikleri değerlendirildiğinde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, suçun CMK'nın 100/3-a-11 maddesi uyarınca katalog suçlardan oluşu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti işin önemi, suç nedeni ile yasada ön görülen cezasının alt haddi, ele geçirilen eşyalar üzerindeki teknik incelemelerin henüz tamamlanmadığı bu haliyle delillerin henüz tam olarak toplanmamış olması, bu anlamda atılı suç yönünden bir tutuklama nedeninin bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirinin yeterli olmayacağı kanaatine varılarak [başvurucunun] üzerine atılı suç nedeniyle tutuklanmasına ... [karar verildi.]"
15. Başvurucu 10/10/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Nazilli Sulh Ceza Hâkimliği 20/10/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
16. Bozdoğan Cumhuriyet Başsavcılığı 27/10/2016 tarihinde yetkisizlik kararı vererek soruşturma dosyasını Aydın Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.
17. Aydın 1. Sulh Ceza Hâkimliği 10/2/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
18. Anılan karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Aydın 1. Sulh Ceza Hâkimliğince6/3/2017 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
19. İtirazın reddine dair verilen kesin karar başvurucuya 14/3/2017 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 30/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Başsavcılığın 29/3/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.
21. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddia edilmiştir. Bu suçlamalara esas olarak tanık beyanlarına, başvurucunun Bank Asyadaki hesap hareketlerine, örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan sivil toplum kuruluşlarında üyelik kaydının olmasına ve evinden çıkan örgütle bağlantılı bazı materyallerin varlığına dayanılmıştır. Bu suçlamalara esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. FETÖ/PDY'nin finans merkezi olarak bilinen Bank Asyada başvurucunun18/11/1998 tarihinde hesap açtırdığı ve 31/12/2013 tarihi itibarıyla hesabında 13.473,69 TL varken 24/12/2014 tarihi itibarıyla hesabındaki paranın 24.710,86 TL'ye ulaştığının tespit edildiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun vaizlikten önce Millî Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak çalışırken örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Aktif-Sen'de 2012 ve 2014 yıllarında üyelik kaydının bulunduğu belirtilmiştir.
iii. Örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Tüm Çalışan Dernekleri Federasyonunda başvurucunun üyelik kaydının olduğu belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun oğlunun örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Gediz Üniversitesinde kaydının olduğu belirtilmiştir.
v. Örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Özel Akyazı Eğitim Vakfında başvurucunun 4 yıl kadar çalıştığı belirtilmiştir.
vi. Tanık beyanlarında başvurucunun örgüt üyesi olduğu belirtilmiştir.
22. İddianamede yer alan tanık beyanlarının başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin kısımları aşağıdaki gibidir:
- Tanık İ.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Rağıp Çimen'in terör örgütüne yardımda bulunduğuna, örgütle bağının olduğuna ya da örgütün toplantılarına katıldığına dair herhangi bir bilgim yoktur. Bu konuda bana iletilen herhangi bir şikayet ya da ihbar da bulunmamaktadır. Kendisinin açığa alınma işlemini İlçe Müftülüğümüzce gerçekleşmedi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nca bizzat açığa alındı. Bu nedenle açığa alınma işlemi konusunda herhangi bir bilgim yoktur. Açığa alma işleminden sonra vaizlik görevinden önce öğretmenlik görevini yaptığı esnada Aktif Sen isimli sendikaya üye olduğunu ve öğretmen olarak görev yaptığı yıllarda sürekli bir şekilde yurt dışına çıktığını öğrendim. Yurt dışında nereye gittiğini tam olarak bilmiyorum. Şunu özelikle belirtmek istiyorum. 15 Temmuz'dan 1 hafta kadar önce kendisi 1 hafta süreyle izin istedi. O dönem İlçe müftüleri toplantısı vardı. Bu nedenle başka zaman izne ayrılmasını söyledim. Kendisi ısrarla benden izin istedi. Ben de kendisine yasal hakkı olduğu için izin vermek zorunda kaldım. 15 Temmuz tarihinde kendisi izindeydi. Buna ilişkin özlük dosyasında kayıtların mevcut olması gerekiyor. Bunları araştırıp, temin edip, ivedi Cumhuriyet Başsavcılığınıza göndereceğim. Bunun dışında Rağıp Çimen hakkında bu konu ile ilgili İlçe Müftülüğü'nde herhangi bir belge bulunmamaktadır..."
- Tanık M.F.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...A.U.dan duyduğum kadarıyla öğretmenlikten vaizliğe geçen ve Karacasu’da da vaiz olarak çalışmış olan Ragıp Çimen in de cemaatçi olduğunu duydum...”
- Tanık T.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
“..haklarında soruşturma yürütülen ve açıkta olan ... [diğerleri] ve Rağıp Çimen ile toplu halde bir çok zaman bir araya geldiklerini gördüm.
...
Ancak şunu da söylemek istiyorum. İlçe Müftülüğü'nde vaiz olarak görev yapan [diğerleri] ve Rağıp Çimen'i sürekli diyalog halinde olduklarını, samimi olduklarını, zaman zaman Rağıp Çimen'in Müftülükteki odasında bir araya geldiklerini, görüşmelerinde kapıyı kapattıklarını, görüşmelerin bir kaç saat sürdüğünü gördüm..."
- Tanık Ö.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Rağıp Çimen Bozdoğan ilçe vaizimizdi, daha sonra ihraç edildi ve tutuklandı. Kendisi benim personelim olduğu için kanaat raporu düzenlemiştim. Bu raporu da müfettişe teslim etmiştim. Bire bir kendisini tanıyordum, zira 3 yıl birlikte çalıştık. Daha önce İzmir'de Milli Eğitimde Öğretmen iken zaman zaman Aydın'a gelip sohbet toplantılarına katıldığını bizim kuruma geçtikten sonra duydum. Bizim kurumda çalışırken yani diyanette vaizlik yaparken sohbet toplantılarına gidip gitmediğine ilişkin bir bilgim yoktur. Kendisinin evi İzmir'deydi. Haftanın belirli günlerinde görev saatleri vardır, o saatlerin dışında görevi olmadığı saatler oluyordu, o saatlerde İzmir'de kalıyordu, diğer günlerde Bozdoğan'da oluyordu. Bundan dolayı Bozdoğan'da misafirhanede kalıyordu."
23. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"Bu anlatımlarla şüpheli Rağip Çimen'in; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü tarafından organize edilen gizlilik esasına dayalı örgüt üyelerinin katıldığı sohbet iştirak ettiği, sohbetlerde toplanan himmet vb. adlarla anılan yardımlarda bulunduğu, örgüte aidiyetini göstermek amacıyla FETÖ/PDY mensuplarınca oluşturulan Aktif Sen isimli sendikaya 17/25 Aralık 2013 sonrası ve öncesinde sendikaya yukarıda izah edildiği üzere talimat ve çağrı üzerine üye olduğu, BANK-ASYA isimli FETÖ/PDY’nin silahlı terör örgütünün finans kuruluşunda destek amaçlı FETÖ/PDY silahlı terör örgütü liderinin talimatı üzerine katılım hesabı açtığı, hesap mevcudunu arttırdığı, örgüte ait derneklere üye olduğu, İzmir ilinde darbe teşebbüsü sonrası kapatılan Özel Akyazı Eğitim Vakfında geçmiş yıllarda 4 yıl kadar çalıştığı, tanık anlatımlarından da anlaşıldığı üzere şüphelinin örgütle bağlantılı kişilerle sürekli görüştüğü ve onlarla vaiz odasında özel toplantılar yaptığı, örgüte ait öğrenci yurtlarına gittiği ve başkalarını da bu yurtlara davet ettiği, yaz kuran kursunda öğrencilere örgüt yayınlarından kitap, dergi, cevşen, CD gibi yayınları hediye olarak dağıttığı, örgüte ait kurumlara ait ajanda ve Zaman gazetesi taşıdığı,örgüt mensuplarınca kutsiyet atfedilen ve bereket getirdiği düşünülen ve örgüt mensuplarının mahrem yapıda birbirlerini tanımada kullandıkları 1 ABD dolarları bulundurduğu, Hizmetin Esasları adlı kitabı bulundurduğu görev yaptığı ilçelerde Fetulahçı veya paralelci olarak bilindiği, yapılanma içerisinde yer alarak örgütün eylem ve faaliyetlerine katıldığı, şüphelinin adı geçen örgüt üyesi olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmıştır.."
24. Mahkeme 25/4/2017 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve Mahkemenin E.2017/50 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlanmıştır.
25. Mahkeme, başvurucunun Bank Asyadaki parasal işlemlerinin tespiti için bilirkişi görevlendirmiştir. Bilirkişinin 27/8/2017 tarihli raporunda; örgüt liderinin Bankaya destek için çağrı yaptığı dönem itibarıyla (2013 Aralık ayı) başvurucunun yeni katılım hesabı açtırdığı, hesabına 23/12/2013 tarihinde 3.307 dolar ve 2.370 avroluk bir para girişinin olduğu, Bankaya kayyum atandığı tarihten itibaren katılım hesaplarını yenilemeye devam ettiği, yine bu tarihlerden itibaren örgüt ile bağlantılı kredi kartıyla 25.394 TL'lik alışveriş yaptığı ve 2011 ile 2016 yılları arasında örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan yayın kuruluşlarından 7.434 TL'lik alışveriş yapıldığı belirtilmiştir.
26. Kovuşturma aşamasında ifadesine başvurulan tanıkların beyanları aşağıdaki gibidir:
- Tanık Ü.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...bana bir gün FETÖ terör örgütüne ait Karacasu'da bulunan ortaöğretim yurduna kandil ve diğer önemli zamanlar münasebeti ile vaazda bulunur muyum diye sormuştu, ben de o yapıdan haz etmediğim için bunu kabul etmemiştim, daha sonrasında bana bir daha böyle bir şey teklif etmedi..."
- Tanık A.S.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ragıp Çimen'i ilçe vaizi olması nedeniyle tanıyorum, kendisi 15 Temmuz darbe girişimi haftası izin almıştı, bizim o hafta ilçe müftüleri toplantısı vardı, biz kendisine izine gitmemesini söyledik, ancak kendisi bize çok önemli işi olduğunu, mutlaka gitmesi gerektiğini söyledi..."
"...Ragıp Çimen'i ilçemiz vaazi olması nedeniyle tanırım, kendisi ile daha önce köylerde vaaz ve irşad programlarına katılmıştık, Ragıp Çimen vaazlarında dış ülkelerde kaldığını sürekli söylüyordu..."
- Tanık A.K.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... Ragıp Çimen'i ilçe vaizimiz olması nedeniyle tanırım, kendisi vaazlarında sürekli yurt dışından örnekler veriyordu, ben de şahsen bir memurun bu kadar yurt dışını gezmesinin normal olmadığını düşünüyordum, benim kendisi hakkında terör örgütü ile bağlantısı bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilgim yoktur, hatırladığım kadarı ile kendisinin ajandasında isim listesi vardı, ancak bu isim listesinin neye ilişkin olduğunu bilmiyorum..."
"... Rağıp Çimen isimli şahıs Karacasu ilçe müftülüğüne vaiz olarak atanmıştı. Kendisinin örgüt bağlantısı konusunda bir bilgim yok ancak A.Y. ile yaptığımız toplantıların birinde konuşma arasında Rağıp Çimen'in de bizim abilerimizden olduğunu söylediğini ve bu şekilde Rağıp çimen'in örgütle bağlantılı olabileceği kanaati oluştu bende..."
27. Mahkemece 25/6/2018 tarihinde, terör örgütü üyesi olma suçundan başvurucunun 7 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak başvurucu aynı tarihte tahliye edilmiştir.
28. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesinin 26/6/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
29. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtay aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 22/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu; somut suç şüphesi ve somut deliller bulunmadan hukuken geçersiz bir şekilde hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen tutuklama kararı dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık görüşünde, öncelikle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
34. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
36. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
37. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğunun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
39. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
40. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
41. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
42. Genel ilkeler için bkz. Özcan Güney, B. No: 2017/20709, 15/11/2018, §§ 57-62; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Hâkimliğin tutuklama kararında başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna genel olarak değinilmiş ancak bu somut olguların neler olduğu açıklanmamıştır (bkz. §14).
46. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede; tanık beyanlarına, örgüt liderinin 25/12/2013 tarihinde Bank Asyaya para yatırılması yönünde -örgüte yönelik- yaptığı çağrının ardından başvurucunun Bank Asyada bulunan hesabındaki para artışına, örgütle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan sivil toplum kuruluşlarında üyelik kaydının olmasına veevinden çıkan örgütle bağlantılı bazı materyallerin varlığına dayanılmıştır (bkz. §§ 21-23).
47. Anayasa Mahkemesi FETÖ/PDY liderinin veya yöneticilerinin çağrıları üzerine Bank Asyaya para yatırmanın tutuklama için yeterli ölçüde kuvvetli belirti olduğunu ifade etmiştir (Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40; Mehmet Fatih Süzer [GK], B. No: 2016/68269, 18/7/2018, § 49; Aziz Mahmut İstegün, B. No: 2017/32195, 6/2/2019, §§ 59, 62; İsmail Şahan, B. No: 2016/54509, 28/11/2019, §§62, 63; Muammer Koçan, B. No: 2016/56282, 26/9/2019, § 81; Resul Darama, B. No: 2018/251, 18/7/2019, § 48; Cengiz Türkmen, B. No: 2016/43843, 3/7/2019, §§ 18, 55). Metin Evecen, Ali Biray Erdoğan, Mehmet Fatih Süzer, Cengiz Türkmen kararlarına konu olaylarda başvurucuların Bank Asyadaki hesabında herhangi bir meblağ bulunmamasına rağmen örgüt liderinin talimatı sonrasında para artışının olduğu tespit edilmiştir. Diğer kararlara konu olaylarda ise FETÖ/PDY liderinin veya yöneticilerinin çağrıları üzerine Bank Asya hesaplarında ciddi miktarda para artışının olması söz konusudur.
48. Bank Asyanın örgütün finans organı konumunda bulunduğu birçok yargı kararında belirtilmiştir. Nitekim bu kuruluşa herhangi bir zaman diliminde para yatırmak ya da burada işlem yapmanın suç olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira Bank Asya örgüt yöneticilerinin Bankaya sahip çıkılması için çağrı yaptıkları dönem de dâhil olmak üzere bankacılık sistemi içinde faaliyet gösteren yasal bir finans kuruluşudur. Buradaki suç konusunun bankaya para yatırma değil terör örgütüne yardım etme olduğunun altı çizilmelidir. Yukarıda belirtilen kararlarda da kritik tarih olarak, ilgili finans kuruluşuna yetkili organlarca soruşturma açıldığı tarihlerde örgüt lideri tarafından parasal destek çağrısının yapıldığı zaman dilimi baz alınmıştır (bkz. § 22). Savcılık makamının da Bank Asyada yapılan geçmiş işlemleri değil örgüt liderinin çağrı yaptığı 25/12/2013 tarihinden sonraki işlemler açısından bir değerlendirme yapmış olduğu -24/12/2014 tarihine kadarhesapta gözüken artış- iddianamede vurgulanmıştır. Ayrıca Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinin hazırlatmış olduğu bilirkişi raporunda da Bank Asya ile ilgili idari tahkikatın başladığı dönemden sonra başvurucu tarafından yeni katılım hesapları açtırıldığı, hesaplara para girişinin devam ettiği, kredi kartı harcamaları olduğu ve örgütün yayın kuruluşlarından alışveriş yapılmaya devam edildiği belirtilmiştir (bkz. § 24).
49. Öte yandan tanık beyanlarında başvurucunun örgüt ile ilişki içinde olduğu ifade edilmiştir. Tanık T.A. başvurucunun da aralarında bulunduğu bir grubun başvurucunun odasında kapıyı kapatarak uzun toplantılar yaptığını, tanık Ü.K. başvurucunun kendisine örgütle iltisaklı olduğu için kapatılan bir eğitim kurumunda vaaz vermeyi teklif ettiğini, tanık M.F. arkadaşı A.Y.den, başvurucunun örgütte görevli abilerden olduğunu duyduğunu ifade etmiştir (bkz. §§ 22, 26).
50. Açıklanan nedenlerle darbe teşebbüsü sonrasında başvurucunun örgüt liderinin parasal destek çağrısının ardından Bank Asya hesabında artış yaşanmasının ve başvurucunun örgüt üyesi olduğu yönünde verilen tanık beyanlarının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.
51. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
52. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
53. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 33; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
54. Somut olayda Bozdoğan Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suçun kanunda öngörülen cezasının alt sınırının yüksek olmasına ve delillerin tamamlanmamış olması nedeniyle adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).
55. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Bozdoğan Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.
56. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
57. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
58. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Bozdoğan Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 15) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
60. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
61. Başvurucu; ilgili ve yeterli gerekçeler olmadan, kişiselleştirme yapılmaksızın tutukluluğunun devam ettirildiğini, tutukluluğunun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
62. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
63. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
64. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45).
65. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 25/6/2018 tarihinde mahkûmiyeti ile birlikte tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.