TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAMZA YAMAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/2135)
|
|
Karar Tarihi: 9/9/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Basri BAĞCI
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Hamza YAMAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Adem KAPLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması,
tutukluluğun makul süreyi aşması, sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve
tarafsız olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma
aşamasında arama ve elkoyma işlemlerinin yöntemince yapılmaması nedeniyle özel
hayata ve aile hayatına saygı hakkının; gözaltı ve soruşturma sürecindeki birtakım
uygulamalar nedeniyle de kötü muamele yasağı, ayrımcılık yasağı ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle
karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde
olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son
bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu
teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve
son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması
(PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No:
2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe
girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile
FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok
sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma
başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca (Başsavcılık) -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de
bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının
bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında
gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Başvurucu 24/2/2011 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Kurulunca
(HSK) Yargıtay üyeliğine seçilmiştir.
11. Darbe teşebbüsü sonrası Başsavcılık tarafından başlatılan
soruşturma kapsamında Cumhuriyet savcısının 16/7/2016 tarihli yazılı
talimatıyla "Türkiye genelinde hükümeti
devirmeye ve anayasal düzeni cebren ilgaya teşebbüs etmek suçunun hâlen
işlenmeye devam edildiği, bu suçu işleyen Fetullah[çı] Terör Örgütlenmesi üyelerinin yurt dışına kaçıp
saklanma ihtimali bulunduğu" gerekçesiyle başvurucunun
yakalanmasına, gözaltına alınmasına, konutu, aracı ve işyerinde arama
yapılmasına karar verilmiştir.
12. Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı polislerce başvurucunun
konutu, işyeri ve aracında arama yapılmış; suç delili olabileceği
değerlendirilen bazı dijital materyallere (laptop, haricî hard disk, disket,
flash disk, CD ve bilgisayar kasası) el konulmuş; başvurucu 18/7/2016 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir.
Başsavcılık başvurucuyu 20/7/2016 tarihinde, tutuklanması istemiyle Ankara 1.
Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Başvurucunun sorgusu Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinde aynı
gün yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
Sorgu işlemi, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla kayda
alınmıştır.
15. Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda başvurucunun
silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
16. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 2. Sulh
Ceza Hâkimliği 9/8/2016 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir.
17. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 11/9/2016 tarihinde bir kısım
şüphelinin ve Başsavcılığın talebi üzerine yaptığı inceleme sonunda
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
18. Başvurucu, tutuklama kararına yaptığı itiraz sonucunun ve
anılan Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/9/2016 tarihli kararının tarafına
tebliğ edilmediğini belirterek 19/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
19. Başsavcılık 6/11/2017 tarihinde, başvurucunun silahlı terör
örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle hakkında kamu davasının açılması
için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben fezleke düzenlemiştir.
20. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5/1/2018 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütü yöneticisi olma suçunu
işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinde
(Mahkeme) -ilk derece mahkemesi sıfatıyla- kamu davası açılmıştır.
21. Mahkeme iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/16
sayılı dosya üzerinden kovuşturma başlamıştır.
22. Mahkeme 22/1/2018 tarihinde
yaptığı tensip (duruşmaya hazırlık) incelemesi sırasında -duruşma yapmaksızın-
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
23. Mahkeme 16/4/2018 tarihinde yapılan ilk duruşmada
başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında kendisine yöneltilen
terör örgütüne üye olma suçunun oluşmadığını, suçlamaları kabul etmediğini
ifade etmiştir. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin
devamına da karar vermiştir.
24. Mahkeme 18/2/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
11 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin de devamına karar
vermiştir.
25. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet hükmüne karşı
Yargıtay Ceza Kurulunda temyiz yoluna başvurmuştur.
26. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla davanın
temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
27. İlgili hukuk için bkz. Salih Sönmez, (B. No: 2016/25431,
28/11/2018, §§ 33-56) kararı.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Gözaltı Tedbirinin
Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, suç işlediğine dair somut deliller ortaya
konulmadan yakalanıp gözaltına alındığını belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
30. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince
düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur
(Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
31. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin
aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına
ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava
sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen
tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu
sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve
diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144,
14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193,
15/10/2015, §§ 34-47).
32. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen
dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir
hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik
niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun hukuka aykırı olarak
gözaltına alındığı iddiasıyla ilgili olarak yargısal başvuru yolları
tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Yapısına ve Özel Soruşturma Usulü Uygulanmamasına İlişkin
İddialar
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim
güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları,
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Başvuru konusu olayda ileri sürülen, sulh ceza
hâkimliklerinin yapısı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkin daha
önce bireysel başvurularda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle
ilgili olarak 2017/5835 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden İkinci Bölüm
Üçüncü Komisyon tarafından 12/11/2018 tarihinde ve 2017/15507 sayılı bireysel
başvuru dosyası üzerinden İkinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından 22/4/2019
tarihinde yapılan incelemeler sonunda açıkça
dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul
edilemezlik kararı verildiği tespit
edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
3. Tutuklamanın Hukuki
Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
37. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller
olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma
tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, adli kontrolün
neden yetersiz kalacağının açıklanmadığını, görevli ve yetkili olmayan
mahkemece görevinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
38. Bakanlık görüşünde; başvurucu yönünden suç şüphesinin
varlığını doğrulayan belirtilerin soruşturma dosyası kapsamında bulunduğu,
tutuklama nedenlerinin varlığı ve tutuklamanın ölçülü olduğu yönündeki
değerlendirmelerin de temelsiz olmadığı belirtilmiştir.
39. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında tutuklamayı
haklı gösterecek kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığını, hakkındaki tutuklama
kararının gerekçesiz ve hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
b. Değerlendirme
40. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin
hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin daha önce bireysel
başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak
2017/5835 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyon tarafından 12/11/2018 tarihinde yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia
yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine
karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
42. Başvurucu, tutukluluğun devamı kararlarında somut
gerekçelerin gösterilmediğini ve kişiselleştirilmediğini belirterek uzun süre
tutuklu kalması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
43. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
44. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece
mahkemesince mahkûmiyet hükmü verilmiş ise -hüküm kesinleşmemiş olsa da- 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının
tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473,
25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B.
No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).
45. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 18/2/2019
tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun,
telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun ikincil olma niteliği
ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu; gözaltına alındıktan sonra soruşturma işlemleri
sırasında kelepçe takıldığını, olumsuz koşullarda bekletildiğini, aç ve yorgun
bırakıldığını, bu uygulamalarla kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
2. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
49. Başvuruya konu olayda başvurucu, genel olarak insani olmayan
gözaltı koşullarında kasti bir şekilde tutulduğunu ve gözaltı süresince kamu
görevlileri tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmektedir. Bu
kapsamda başvurucu, gözaltında tutma koşullarının yetersizliğinden de
bahsetmişse de maruz kaldığını ileri sürdüğü kötü muamelenin kamu
görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden mi yoksa salt tutulma koşullarından mı
kaynaklandığını açıkça belirtmemiştir. Bu bağlamda somut olayın koşullarının
başvurucunun anılan iddialarının kamu görevlilerinin kasıt ve/veya ihmalinden
kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair adli ve/veya idari bir soruşturmayla ortaya
konması gerekmektedir. Başvurucunun anılan iddialarını herhangi bir adli
ve/veya idari bir merciye ilettiğine dair bilgi ya da belge sunmadığı da
gözetildiğinde hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 249; Ufuk Arslan, B.
No: 2017/34473, 26/12/2018, § 87).
50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayata ve Aile
Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
51. Başvurucu; soruşturma sırasında yapılan arama ve elkoyma
işlemlerinin yöntemince yapılmadığını belirterek hakkında uygulanan arama ve
elkoyma nedeniyle özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Arama Kararı Yönünden
52. Anayasa Mahkemesi Hülya
Kar (B. No: 2015/20360, 27/2/2019) kararında, koruma tedbirlerinin
maddi hakları ihlal ettiği iddiaları yönünden bireysel başvuruda yapılması
gereken denetimin sınırlarını çizmiştir. Koruma tedbirine karar veren
makamların tedbir uygulanmasının gerekliliğine dair daha iyi değerlendirme
yapabilecek konumda olmaları nedeniyle geniş takdir yetkisine sahip oldukları
kabul edilmiştir. Bu doğrultuda ancak koruma tedbiri nedeniyle uğranılan
zararın kaçınılmaz olandan ağır sonuçlara yol açtığının veya keyfî
uygulandığının ilk bakışta anlaşılacak kadar açık olduğu hâllerde esas yönünden
daha ileri bir değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilmiştir (Hülya Kar, §§ 21-46).
53. Somut olayda soruşturma mercilerince verilmiş arama kararına
dayanılarak başvurucunun konutunda ve işyerinde arama yapılmıştır. Başvurucu,
bu tedbir nedeniyle özel hayatın gizliliği ve aile hayatına saygı haklarının
ihlal edildiğini iddia etmektedir. Söz konusu tedbirin suç delillerini elde
etme amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
54. Koruma tedbirine yönelik şikâyetlerde Anayasa Mahkemesi,
kararın verildiği dönemin şartlarını dikkate alır. Başvuruya konu koruma
tedbiri maddi gerçeğin ortaya çıkmasını temin etmek amacıyla ve suç şüphesi
bulunan hâllerde uygulanmıştır. Söz konusu tedbir öngörülebilir ve kesin bir
hukuki düzenlemeye dayanmakta olup itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin
bir biçimde ortaya koyabilme olanağı başvurucuya tanınmıştır. Bundan başka
tedbir süreklilik arz eder biçimde uygulanmamıştır. Koruma tedbirinin durumun
gerektirdiğinden daha uzun sürdüğü veya hedeflenen amaca ulaşmak bakımından
açıkça elverişsiz olduğu değerlendirilmemiştir.
55. Başvuru konusu koruma tedbirinin türü, süresi, uygulanma
tarzı ve kişinin yaşamı üzerindeki etkileri birlikte değerlendirildiğinde
başvurucunun uğradığı zararın kaçınılmaz olandan ağır olduğu veya koruma
tedbirinin keyfî uygulandığı değerlendirilmemiş, başvurucu da bireysel başvuru
formunda aksini kanıtlayacak bir açıklamada bulunmamıştır.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Elkoyma Kararı
Yönünden
57. Somut olayda başvurucunun dijital materyallerine 5271 sayılı
Kanun'un 134. maddesi kapsamında el konulmuştur. Bu elkoyma işleminin
hukukiliği ve kesin sonuçları derece mahkemeleri tarafından yapılacak yargılama
sonucunda ortaya çıkacaktır. Öte yandan el konulan dijital materyaller ve cep
telefonlarının incelenmesi tamamlandıktan sonra başvurucuya iade edilmesi
mümkün olacaktır. Son olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (j) bendinde "Eşyasına veya
diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya
korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı
değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen"
kişilerin uğramış olduğu maddi zararları isteyebileceği belirtilmiştir.
Başvurucunun yargılama sonunda elkoyma nedeniyle uğradığı zararları bu tazminat
yoluna başvurmak suretiyle tazmin edebilmesi de mümkün olacaktır. Öte yandan
başvurucu, elkoyma kararına karşı itiraz yoluna başvurduğu yönünde bir iddia ve
kanıt da sunmamıştır. Dolayısıyla başvurunun hukuk sisteminde mevcut idari ve
yargısal yollar tüketilmeksizin yapıldığı anlaşılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu; gözaltına alındıktan sonra avukatıyla yaptığı
görüşmelerin polis nezaretinde yapıldığını, sesli ve görüntülü kayıt altına
alındığını, suç isnadı bildirilmeden savunma yapmak durumunda kaldığını
belirterek soruşturma aşamasındaki bazı işlemler ve özellikle de avukatıyla
görüşmesine yönelik getirilen uygulamalar ve kısıtlamalar dolayısıyla adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
60. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16,
17).
61. Somut olayda başvurucu, soruşturma süreci devam ederken
bireysel başvuruda bulunmuş; sonrasında hakkında kamu davası açılmıştır.
Yargılamayı yürüten Mahkemece 18/2/2019 tarihinde başvurucunun mahkûmiyeti
yönünde karar verilmiş ve bu karar temyiz edilmiştir. Anayasa Mahkemesince
bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki
temyiz incelemesinin devam ettiği görülmektedir. Başvurucunun başvuru formunda
dile getirdiği şikâyetlerini devam eden temyiz aşamasında ileri sürebilme ve
inceletme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin yargılama ve
temyiz süreçleri beklenmeden soruşturma sürecindeki adil yargılanma hakkı
ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği
görülmüştür.
62. Açıklanan gerekçelerle temyiz mercii önünde devam eden
başvuru yolu tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının
bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Ayrımcılık Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
63. Başvurucu, yargıda birlik platformu üyesi hâkim ve savcılar
hakkında bu süreçte herhangi bir adli işlem yapılmadığını belirterek hakkında
yürütülen soruşturma ve uygulanan tedbirler nedeniyle ayrımcılık yasağının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
64. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların, başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal
edildiği ve buna ilişkin gerekçelerin ve delillerin neler olduğunu açıklama
yükümlülüğünün bir gereği olarak başvuru formu titizlikle doldurulmalı, hangi
hakların ihlal edildiği ve ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olaylar
gösterilmeli, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları
destekleyici tüm belgeler başvuru dilekçesine eklenmelidir. Şayet bir belge
elde edilememişse bunun da nedenleri açıklanmalıdır.
65. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen
ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak
değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer
alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 33). Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun,
kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir
temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene
dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
66. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinde yeterli kanaat oluşması, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında
kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde
iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması
zorunludur (Veli Özdemir, B. No:
2013/276, 9/1/2014, § 23).
67. Somut olayda başvurucu, ihlal iddialarını soyut ve genel
ifadelerle ileri sürmüş; kendisine hangi temelde hangi sebeple ayrımcılık
yapıldığına ilişkin olarak yeterli bir açıklama yapmamış ve bu iddiasını
kanıtlamaya elverişli belgeleri başvuru dosyasına eklememiştir. Dolayısıyla
anılan şikâyetin temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ve özel soruşturma usulü
uygulanmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle
REDDİNE,
3. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,
4. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın arama kararı yönünden
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın elkoyma kararı yönünden başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
9. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/9/2020
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.