TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SALİH BADUK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21695)
|
|
Karar Tarihi: 10/12/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Eşref Uğur ŞENOL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Salih BADUK ve Diğerleri [Bkz.
EkliTablo]
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Ekli tabloda sıralanan başvurulara ait başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemelerinden sonra başvurular
Komisyonlara sunulmuştur.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tabloda belirtilen
bireysel başvuru dosyalarının 2017/21695 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucuların maliki olduğu başvuruya konu taşınmazlar
1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmıştır. Başvurucular, bu taşınmazların kamulaştırılması istemiyle
Belediyeye başvurmuş fakat bu yoldan bir sonuç elde edememişlerdir.
9. Başvurucular, bunun üzerine imar planında kamu hizmeti
alanına ayrılan taşınmazların rayiç bedelinin ödenmesi istemiyle Belediye
aleyhine tam yargı davası açmışlardır.
10. Derece mahkemelerince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararda, başvurucuların uyuşmazlık konusu taşınmazları edindikleri tarih
itibarıyla taşınmazlar için kısıtlılık durumunun mevcut olduğu vurgulanmıştır.
Bu bağlamda mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olması
durumunun eski malikler açısından gerçekleşmiş olmasına rağmen daha sonraki
tarihlerdeki satış işlemleri sonucu taşınmazları edinen başvurucular açısından
kısıtlılık halinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetin
gerçekleşmediği belirtilmiştir.
11. Başvurucular, nihai kararın tebliği üzerine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. Konu ile ilgili hukuk için bkz. (Hüseyin Ünal, B. No:
2017/24715, 20/9/2018, §§ 17-29).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 10/12/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
14. Başvurucular; taşınmazın imar planında kamu hizmeti alanına
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, bu müdahale sebebiyle
taşınmazlarını diledikleri gibi kullanamadıklarını belirtmişlerdir.
Başvurucular, taşınmazların kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol
açtığını ifade etmişlerdir. Başvurucular bunun yanında dava sürecinde yapılan
yasal değişikliklerin geriye yürütülmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı,
eşitlik ilkesi ve hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini de ileri
sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular; mülkiyet hakkı dışında adil
yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini
ileri sürmektedirler. Ancak somut olayda eşitlik ilkesinin ihlaline yol
açabilecek farklı muamelenin varlığı başvurucular tarafından
temellendirilmemiştir.
17. Diğer taraftan başvurucuların asıl şikâyetinin imar
uygulamasında kamu hizmeti alanı olarak ayrılması sebebiyle maliki oldukları
taşınmazdan dilediği gibi yararlanamadıklarına, taşınmazı kullanamadıklarına ve
onu tasarruf edemediklerine yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucuların bütün
şikâyetleri mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi aynı konu ile ilgili şikâyetleri daha önce
incelemiş ve uygulanacak ilkeleri ortaya koymuştur (Hüseyin Ünal, §§ 34-62).
20. Hüseyin Ünal
kararında imar uygulamasına konu edilen taşınmazın, başvurucu adına tapuda
kayıtlı olduğundan dolayı Anayasa'nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği
belirtilmiştir (Hüseyin Ünal, §
37). Bu taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanı olarak
ayrılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kabul edilmiş, söz konusu
müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel
kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 38-41).
21. Anayasa Mahkemesi 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar
Kanunu hükümleri ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na
eklenen geçici 11. maddeye dayalı olan müdahalenin kanunilik ölçütünü
taşıdığını değerlendirmiş, ayrıca taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilmesine
yönelik müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu
açıklanmıştır (Hüseyin Ünal, §§
44-50). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 28/3/2018 tarihli ve E.2016/196,
K.2018/34 sayılı kararı ile anılan madde iptal edilmiştir. Bu çerçevede
ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede ise uygulama imar planının
onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında
kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat
da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine
ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun
yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve
müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin
Ünal, §§ 51-62).
22. Somut başvuruda da başvuruculara ait taşınmazlar uygulama
imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmıştır. Başvurucular bu taşınmazları
daha sonraki tarihlerde satış yoluyla edinmişlerdir. Başvurucuların taşınmazların
maliki oldukları tarihten itibaren beş yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına
rağmen taşınmazların halen kamulaştırılmadığı ve kendilerine herhangi bir
tazminat da ödenmediği dikkate alındığında bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir
bir durumun söz konusu olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla
başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçülü değildir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
25. Başvurucular ihlalin giderilmesini istemiş, maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuşlardır.
26. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875,
7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir . Mahkeme diğer bir
kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin
sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi
ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret
etmiştir(Aligül Alkaya ve diğerleri, B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
27. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§
55, 57).
28. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa
Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin 1 numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca
ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan
yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak,
ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve
bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama
kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan
farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul
hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir
karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini
beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama
kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri
yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§
57-59, 66-67).
29. Somut olayda başvuruculara ait taşınmaz imar planında kamu
hizmeti alanına ayrılmıştır. Müdahalenin temeli olan taşınmazın imar planında
kamu hizmetine ayrılması idari bir işlem niteliğindedir. Başvurucuların
mülkiyet hakkı idari bir işlem nedeniyle ihlal edilmiştir. Ancak idare aleyhine
açılan tam yargı davasında da mağduriyet giderilememiştir. Dolayısıyla ihlalin
mahkeme kararından da kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
30. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, ihlal
sonucuna uygun olarak tazminata hükmedilmesinden ibarettir. Tazminat miktarının
belirlenmesi hususu ise bu konuda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin takdirindedir.
Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece
mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
31. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı
merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal sonucu açısından yeterli bir
giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine
karar verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen ekli tabloda belirtilen
harçların ayrı ayrı olmak üzere; ayrıca vekâlet ücretlerinin de başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli
tabloda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Ekli tabloda belirtilen harçların BAŞVURUCULARA AYRI AYRI
ÖDENMESİNE,
F. Ekli tabloda belirtilen vekâlet ücretlerinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/12/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.