TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN AVNİ MUTLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21865)
|
|
Karar Tarihi: 3/11/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ali Rıza SÖNMEZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin Avni MUTLU
|
Vekili
|
:
|
Av. İlham Emre ÇOLAKKADI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 2/5/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki
olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası
bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul
edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe
teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke
genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde
son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak-
bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden
ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet
Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir
(Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde
darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa
bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık,
ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik
olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok
sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın
Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No:
2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. İstanbul valisi olarak 24/5/2010 ile 25/9/2014
tarihleri arasında görev yapan veardından da yaklaşık iki yıl merkez valisi
olarak çalışan başvurucu 5/6/2017 tarihli ve 692 sayılı Olağanüstü Hal
Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kararname ile meslekten
çıkarılmıştır.
11. Darbe teşebbüsü sonrasında başvurucu, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY'nin hiyerarşik
yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında 26/7/2016
tarihinde gözaltına alınmıştır. Başvurucu, gözaltında iken kolluk görevlilerine
müdafii eşliğinde verdiği ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek FETÖ/PDY ile
bir ilgisinin bulunmadığını belirtmiştir.
12. Başsavcılık başvurucuyu 4/8/2016 tarihinde -başka
şüphelilerle birlikte- tutuklanması istemiyle İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğine
sevk etmiştir.
13. Başvurucunun sorgusu İstanbul 3. Sulh Ceza
Hâkimliğinde 4-5/8/2016 tarihlerinde yapılmıştır. Başvurucunun müdafileri de
sorgu esnasında hazır bulunmuşlardır. Başvurucu, emniyetteki ifadesine benzer
beyanlarda bulunarak suçlamaları kabul etmemiştir. Başvurucunun müdafileri de
dosyada isnat edilen suçu işlediğine dair delil bulunmaması nedeniyle
müvekkilinin serbest bırakılmasını talep etmiştir.
14. İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği sorgu sonucunda
başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar
vermiştir.
15. Başvurucu -müdafii aracılığıyla- 8/8/2016 tarihinde
tutuklama kararına itiraz etmiştir. Başvurucunun bu itirazının
değerlendirilerek sonucunun başvurucuya tebliğ edilip edilmediği dosya
kapsamından anlaşılamamaktadır.
16. Soruşturma sürecinde değişik tarihlerde farklı
mahkemelerce tutukluluk durumu değerlendirilen başvurucunun son olarak İstanbul
10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 15/3/2017 tarihli kararıyla tutukluluk hâlinin
devamına karar verilmiştir.
17. Başvurucunun müdafileri anılan karara 16/3/2017
havale tarihli dilekçe ileitiraz etmişlerdir.
18. UYAP'tan yapılan incelemede 15/3/2017 tarihli
tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararın (bkz. § 16) başvurucuya -tutuklu
olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda- 17/3/2017 tarihinde tebliğ edildiği,
başvurucunun da 23/3/2017 tarihli dilekçe ile -müdafileri tarafından yapılan
itirazın haricinde- bu karara bizzat itiraz ettiği görülmüştür.
19. İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğince 23/3/2017 tarihli
karar ile başvurucunun müdafileri tarafından yapılan itiraz (bkz. § 17) kesin
olarak reddedilmiştir.
20. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına
müdafilerince yapılan itirazın kesin olarak reddine dair kararın başvurucuya
-tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda- 28/3/2017 tarihinde tebliğ
edildiği ve bu tebliğ ekinde anılan kararın bir nüshasının da elden ceza infaz
kurumu görevlilerince teslim edildiği UYAP'tan yapılan incelemede tespit
edilmiştir. Söz konusu kararın başvurucu müdafilerine tebliğ edilip edilmediği
dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
21. Bunun yanı sıra İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliği,
başvurucunun tutukluluğunun devamına ilişkin ayrıca yaptığı 23/3/2017 tarihli
itiraz hakkında da (bkz. § 18) 28/3/2017 tarihli karar ile bir kez daha
itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Anılan karar başvurucuya
-tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda- 30/3/2017 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
22. Başvurucunun müdafii ise başvuru süresinin başlangıcı
olarak 30/3/2017 tarihini esas almak suretiyle Anayasa Mahkemesine 2/5/2017
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Başsavcılık 6/6/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu
ve on dört şüphelinin Anayasa'yı ihlal, yasama organına karşı suç, Hükûmete
karşı suç, silahlı terör örgütü üyesi olma ve 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı
Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarını
işlediğinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle haklarında aynı yer ağır ceza
mahkemesinde dava açmıştır.
24. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 16/6/2017
tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/88 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma başlamıştır.
25. Yapılan yargılama sonunda Mahkeme 8/2/2018 tarihli
kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte
yardım etme suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,
diğer suçlardan ise beraatine karar vermiştir. Kararda ayrıca başvurucunun
hükümle birlikte tahliyesine de karar verilmiştir.
26. Anılan karara yönelik hem başvurucu hem de Cumhuriyet
savcısı tarafından istinaf kanun yoluna başvuruda bulunulmuş olup İstanbul
Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 27/9/2018 tarihli kararı ile istinaf
başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verilmiştir.
27. Kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı sırasında
yürürlüğe giren 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile değişik
4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereği, madde metninde belirtilen suçlar bakımından bölge
adliye mahkemesi ceza daireleri kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün hâle
geldiğinden -başvurucu müdafiinin talebi üzerine- Mahkemenin 7/11/2019 tarihli
kararı ile hapis cezasının infazının durdurulmasına karar verilmiştir.
28. Başvurucu, istinaf incelemesi sonucu verilen kararı
temyiz etmiş olup dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz
incelemesi için gönderildiği Yargıtayda derdesttir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
29. Mahkemenin 3/11/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu; somut suç şüphesi ve somut deliller
bulunmadan hukuken geçersiz bir şekilde hakkında tutuklama kararı verildiğini,
delilleri karartma ve kaçma şüphesi olmadığı hâlde koşulları oluşmadan verilen
tutuklama kararı dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
31. Bakanlık görüşünde özetle başvurucu hakkındaki
suçlamaların somut delillere dayandığı ve darbe teşebbüsü sonrasındaki
olağanüstü durum gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun yakalanmasının ve
tutuklanmasının temelsiz ve keyfî olmayıp orantılı olduğu belirtilmiştir.
Bakanlık, başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni
bulunmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakıldığı şeklindeki şikâyetlerinin açıkça
dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürmüştür.
32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel
hatlarıyla başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekir.
34. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz
günlük süre kuralıdır. Başvurunun her aşamasında sürenin dikkate alınması
gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
35. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun
11. maddesinin birinci fıkrasında, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde
tebligatın vekile yapılacağı düzenlemesine yer verilmişse de bireysel başvuru
incelemesi bir kanun yolu incelemesi ve Anayasa Mahkemesi de bir temyiz mercii
olmadığından bireysel başvuru süresinin işlemeye başladığı tarih tespit
edilirken somut yargılamanın taraflarının davalarını nasıl takip ettikleri veya
ihlal olgusuna kaynaklık eden işlem, eylem veya kararın kime ne şekilde tebliğ
edildiğinin ötesinde iddia edilen ihlalin başvurucu veya vekili tarafından
hangi tarihte öğrenildiğinin araştırılması gerekir. Bireysel başvuru süresi
bakımından tebligat, öğrenme şekillerinden sadece bir tanesi olup yegâne
öğrenme şekli değildir. Pek tabii tebliğ edilmesi gereken kararlarla ilgili
başvurularda öncelikle tebligat yapılıp yapılmadığına bakılacaktır. Ancak bu
tebligatın vekil (müdafi) yerine müvekkile (başvurucuya) yapılmış olması,
kararı tebellüğ eden kişi tarafından ihlalin öğrenilmiş olduğu sonucunu
değiştirmez (Bekir Özenir, B. No: 2016/18509, 17/6/2020, § 30; ayrıca
aynı yöndeki değerlendirme ve uygulamalar için bkz. Mehmet Ali Kurtuldu,
B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27; Kadir Turgut, B. No: 2014/4985,
6/7/2017, § § 24-25).
36. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun
nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin
değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı
için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345,
10/6/2015, § 38).
37. Somut olayda ihlal olgusuna kaynaklık eden 15/3/2017 tarihli
tutukluluk hâlinin devamı kararına -başvurucunun müdafileri tarafından- itiraz
edilmesi üzerine (bkz. §§ 16, 17) İstanbul 11. Ceza Sulh Ceza Hâkimliğince
23/3/2017 tarihinde verilen ve nihai karar niteliğinde olan itirazın reddi
kararının 28/3/2017 tarihinde başvurucuya bulunduğu ceza infaz kurumunda tebliğ
edildiği görülmektedir (bkz. §§ 19, 20).
38. 15/3/2017 tarihli tutukluluk hâlinin devamı kararının
bizatihi kendisine de tebliğ edilmesi nedeniyle başvurucunun anılan karara
-müdafilerinin yanı sıra- ayrıca itiraz etmesi ve bu itiraz üzerine İstanbul
11. Ceza Sulh Ceza Hâkimliğince -daha önce aynı karara yönelik yapılan itiraza
dair kesin nitelikte ret kararı hukuken varlığını sürdürmesine rağmen-işin
yeniden esasına girmek suretiyle kesin nitelikte bir başka karar vermiş
olmasının (bkz. §§ 18, 21) başvuru süresinin yeniden canlandırılması noktasında
herhangi bir etkisi ve işlevi olmayacaktır. Zira başvuru konusu olayda nihai
kararın İstanbul 11. Sulh Ceza Hâkimliğinin 23/3/2017 tarihli karar olduğu, bu
kararın kesin niteliğini haiz nihai karar olduğunun başvurucu tarafından
tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda kendisine yapılan 28/3/2017
tarihli tebliğ ve bu tebliğ ekinde anılan kararın bir nüshasının da teslim
edilmesi (bkz. § 20) işlemleriyle öğrenildiği anlaşılmıştır.
39. Dolayısıyla bahse konu nihai kararı, yapılan tebliğ
ile öğrenen başvurucunun tutukluluğunun devamına dair karara ayrıca itiraz
etmesi sonucunda Hâkimlikçe bir kez daha aynı konuya ilişkin verilen kararın
başvuru süresini canlandırmayacağı yani başvuru süresinin 23/3/2017 tarihli
kararın tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı, bu kararın tebliğ tarihinin ise
28/3/2017 tarihi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Buna göre başvurunun 28/3/2017
tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 2/5/2017 tarihinde
yapıldığı ve mezkûr iddia yönünden bireysel başvuruda süre aşımı olduğu
anlaşılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
3/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.