TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL SARITAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2017/21889)
|
|
Karar Tarihi: 28/1/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail SARITAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Saime Gülden ÇİÇEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alacağın tahsili amacıyla başvurucu aleyhine
başlatılan icra takibinde taşınmazın satışından elde edilen bedelin yaklaşık
dokuz yıl süren sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde nemalandırılmamış olması
nedeniyle mülkiyet hakkının; sıra cetveline ilişkin yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Sıra Cetvelinin
Kesinleşmesi Süreci
8. İzmir'in Karşıyaka ilçesinin Bayraklı Mahallesi'nde bulunan
ve başvurucu adına kayıtlı olan 25020 ada 3 parsel sayılı taşınmaz haczedilerek
8/7/2008 tarihinde 72.350 TL'ye satılmıştır.
9. Anılan taşınmaz üzerinde başka hacizlerin de olması ve tahsil
edilen bedelin tüm alacaklıların alacaklarını karşılamaması nedeniyle 9/3/2009
tarihli sıra cetveli düzenlenmiştir.
10. Bu sıra cetveline karşı alacaklılardan A.Z., diğer alacaklı
Ege Vergi Dairesi Müdürlüğü aleyhine 23/6/2009 tarihinde İzmir 8. İcra Hukuk
Mahkemesinde (Mahkeme) sıra cetvelindeki sıraya itiraz davası açmıştır.
11. Bozma kararları sonrasında Mahkemece 4/6/2015 tarihinde
davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz edilen karar 6/12/2016 tarihinde
Yargıtay 23. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.
12. Sıra cetveline itiraz davasının kesinleşmesinden sonra
3/2/2017 tarihli yeni sıra cetveli düzenlenmiş ve diğer alacaklılar yanında Ege
Vergi Dairesi Müdürlüğüne 20.040,64 TL'nin ödenmesine karar verilmiştir.
B. Ödeme Emrinin İptali
Davası Süreci
13. Başvurucu tarafından Ege Vergi Dairesi Müdürlüğüne karşı
7/6/2016 tarihinde İzmir 4. Vergi Mahkemesinde ödeme emrinin iptali davası
açılmış ve 5/12/2016 tarihinde ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştir.
14. Başvurucu, başvuru formundaki beyanına göre, sıra cetveline
itiraz davasının tarafı olmaması nedeniyle Ege Vergi Dairesi Müdürlüğüne
yapılan 20.040,64 TL ödemeden 20/3/2017 tarihinde haberdar olmuştur.
15. Başvurucu 18/4/2017 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Fatma
Yıldırım, B. No: B. No: 2014/6577, 16/2/2017, §§ 19-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46.
maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru, ancak ihlale yol
açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir
hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
20. Buna göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön
koşullar; başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü
eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu
ihlalden dolayı kişisel olarak ve doğrudan
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
21. Somut olayda başvurucu sıra cetveline itiraz davasının uzun
sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir. Ancak uzun sürdüğü belirtilen yargılamanın tarafları başvurucunun
borçlu olduğu alacaklılardan A.Z. ile diğer bir alacaklı Ege Vergi Dairesi
Müdürlüğüdür. Başvurucu ise bu davanın tarafı değildir. Dolayısıyla makul
sürede yargılanma hakkı yönünden başvurucunun mağdur olduğu söylenemez.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, aleyhine başlatılan icra takibi sırasında taşınmazının
satışından elde edilen bedelin, yaklaşık dokuz yıl süren sıra cetvelinin
kesinleşmesi sürecinde nemalandırılmamış olması nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Başvurucu; 8/7/2008 tarihinde satılan taşınmaz bedelinin
3/2/2017 tarihli sıra cetveliyle alacaklılara ödendiğini, bu sıra cetvelinde
Ege Vergi Dairesi Müdürlüğüne 20.040,64 TL ödenmesine karar verildiğini, ancak
bu alacaklı aleyhine açtığı dava üzerine ödeme emirlerinin iptal edildiğini
belirterek Ege Vergi Dairesi Müdürlüğüne yapılan ödemenin yersiz olduğunu,
paranın kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
25. Başvurucu taşınmazın ihaleyle satışının yapıldığı tarih ile
sıra cetveline göre yapıldığı tarih arasında geçen yaklaşık dokuz yıllık süre
zarfında ihale bedelinin nemalandırılmasını öngören bir yasal hükmün
bulunmamasının, paranın değer kaybına neden olduğunu, dolayısıyla mülkiyet
hakkının ihlaline yol açan ciddi bir eksiklik olduğunu belirtmiştir. Başvurucu,
somut olayda taşınmaz bedelinin nemalandırılmaması nedeniyle oluşan zararın
engellenmesinin faiz kurumuyla sağlanabileceğine işaret etmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa’nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
27. Başvuruya konu olayda uygulanacak ilkeler Anayasa
Mahkemesinin Fatma Yıldırım (§§
44-52) kararında belirtilmiştir.
28. Somut olayda birçok alacaklı tarafından başvurucu aleyhine
2005, 2006 ve 2007 yıllarında başlatılan icra takipleri sonucunda bahsi geçen
taşınmaz haczedilmiştir. Yapılan ihale sonucu taşınmaz 8/7/2008 tarihinde
72.350 TL'ye satılmış ve satış bedeli tahsil edilmiştir. Anılan taşınmaz
üzerinde başka hacizlerin de olması ve tahsil edilen bedelin tüm alacaklıların
alacaklarını karşılamaması nedeniyle 9/3/2009 tarihli sıra cetveli
düzenlenmiştir.Bu sıra cetveline karşı alacaklılardan A.Z., diğer alacaklı Ege
Vergi Dairesi Müdürlüğü aleyhine sıra cetvelindeki sıraya itiraz davası
açımıştır. Davanın kabulüne dair karar, 6/12/2016 tarihinde kesinleşmiştir (§§
8-11).
29. Başvurucunun yakındığı husus, borç ilişkisinin taraflara
yüklediği edimlerin ifasına ilişkin olmayıp borçluya ait taşınmazın satışından
elde edilen bedelin yaklaşık dokuz yıl süren sıra cetvelinin kesinleşmesi
sürecinde icra müdürlüğünce nemalandırılmamasıdır. İcra müdürlükleri, mülkiyet
hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler gereğince oluşturulan ve
ödenmeyen borçları kanunda öngörülen usullere göre gerektiğinde zor kullanmak
suretiyle tahsil ederek alacaklılara ödeyen kamu kuruluşlarıdır. İcra
müdürlüklerinin bu görevlerinin ifası sırasında tesis ettiği işlem ve eylemler
kamu gücü işlem ve eylemleri niteliğinde olup bu işlem ve eylemler veya
eylemsizlikler nedeniyle hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının, icra
takibinin temelindeki borç ilişkisinden bağımsız olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu durumda, borçlunun taşınmazının satışı sonucu tahsil edilen
ihale bedelinin nemalandırılması veya nemalandırılmaması icra müdürlüklerinin
bu görevlerinin ifası kapsamında kaldığından somut olayda nemalandırmama
şeklinde tezahür eden uygulamanın devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerle
ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (benzer değerlendirme için bkz. Fatma Yıldırım, § 55).
30. Devletin, cebri icra sürecini makul bir sürede sonuçlandırma
yükümlülüğü altında bulunduğu gözetildiğinde cebri icranın uzaması hâlinde,
gerek borçlunun gerekse alacaklının hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla
somut olayın gerektirdiği her türlü tedbirin alınmasının devletin
sorumluluğunda bulunduğu söylenebilir. Özellikle icra sürecinde devletin
hâkimiyeti ve kontrolü altında bulunan borçlu veya alacaklıya ait mal ve hakların
ekonomik değerini koruyucu ve idareye, normal idari işleyişin dışında bir
külfet yüklemeyecek tedbirlerin alınmaması somut olayın koşulları çerçevesinde
koruma yükümünün ihlali olarak yorumlanabilir (Fatma
Yıldırım, § 59).
31. Olayda icra müdürlüğünce taşınmazın ihaleyle satışının
yapıldığı tarih ile sıra cetvelinin kesinleştiği tarih arasında yaklaşık dokuz
yıllık bir süre geçmiştir. Cebri icranın bir parçası olan sıra cetvelinin
kesinleşmesi sürecinde geçen dokuz yıllık makul olmayan sürede borçlu ve alacaklının
hak ve menfaatlerini koruyucu ve durumun gerektirdiği olağan tedbirlerin idare
tarafından alınması beklenmektedir (benzer değerlendirme için bkz. Fatma Yıldırım, § 60).
32. Borçluya ait taşınmazların satışından tahsil edilen bedelin
alacaklılara ödenmesine kadar tarafların para üzerinde tasarrufta bulunma,
parayı kullanma veya paranın değerinin enflasyon karşısında aşınmasını önleyici
tedbirler alma imkânı bulunmamaktadır. Tahsil edilen bedel bu süreçte henüz
icra müdürlüğünün yed ve kontrolü altındadır. Dolayısıyla bu paranın enflasyon
karşısında kıymet yitirmesini önleyebilecek olan da para üzerinde tasarrufta
bulunma kudretini elinde bulunduran icra müdürlüğüdür. Tahsil edilen ihale
bedelinin alım gücünü kaybetmesini engellemenin yolu bunun nemalandırılmasıdır.
Ayrıca bu paranın nemalandırılması, icra müdürlüğüne olağan idari işleyişin
ötesinde bir külfet de yüklememektedir. İcra müdürlüğünün yapması gereken,
ihale bedelinin vadesiz mevduat hesabında bekletilmesi yerine vadeli bir
hesapta tutulmasıdır. Bu nedenle olayın somut koşulları gözetildiğinde mülkiyet
hakkının korunması ödevinin gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin, ihale
bedelinin nemalandırılması tedbirinin alınmasını da içerdiği sonucuna
ulaşılmıştır.
33. Bu itibarla icra müdürlüğünün ihale bedelinin vadeli bir
mevduat hesabına yatırılması biçiminde alacağı basit bir tedbirle icra
sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri
asgari seviyeye indirememiş olması, mülkiyet hakkının devlete yüklediği koruma
pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmuştur.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı ve (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucu, 51.018,68 TL maddi tazminat ve 20.000 TL manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875,
7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal
kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin
devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle
sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B.No: 2016/12506, 7/11/2019).
38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal
edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle
getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için
ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması,
ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan
kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların
giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması
gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55,
57).
39. İncelenen başvuruda icra müdürlüğünce tahsil edilen ihale
bedelinin sıra cetvelinin kesinleşmesi sürecinde nemalandırılmaması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin
icra müdürlüğünün fiilinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
40. Ege Vergi Dairesi Müdürlüğünün alacağına istinaden
başvurucuya gönderilen 20.040,64 TL'lik ödeme emrinin iptaline karar verilmiş
olması karşısında 2008 yılının Temmuz ayında icra dairesince satışı gerçekleşen
taşınmaz bedelinin sıra cetveline itiraz davasının kesinleştiği 2017 yılı Şubat
ayına kadar nemalandırılmaması nedeniyle uğranılan yaklaşık zararın tespiti
20.040,64 TL üzerinden hesaplanmıştır. Buna göre başvurucuya 18.000 TL maddi
tazminat ödenmesi gerekir.
41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3000
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.257,50 TL tutarındaki yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya 18.000 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 257,50 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
3.257,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine
ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
28/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.